KAV'ın 9.10.2008 günlü basın açıklamasının tam metni:

YAŞAMA
YENİ BİR İÇERİK
VERME ZAMANIDIR

Merhaba,

Bizler, ülkemizin ve avukatlık mesleğinin içinde bulunduğu durumdan büyük endişe duyuyoruz. İstanbul Barosu yönetimine bu nedenle talip olduk.

Türkiye, uygar dünyanın çoktan hallettiği sorunlarını hala çözememiş... Birer zenginlik gibi kuşanacağı din, dil, etnisite gibi kültürel farklılıklarını derin çatışmalara dönüştürmüş... Gencecik çocuklarının ölümüne, linç girişimlerine seyirci kalmış... Askeri vesayetten kurtulamamış... Her toplumun gururla taşıdığı aydınların, yazarların, medyanın sesini kısmaya çalışmış, kültürel mirasına sahip çıkamamış, kıyılarının talan edilmesine göz yummuş... Boğaz tokluğuna çalışan işçilerin kot pantolon taşlarken zehirlenmesine, tersanelerde ölmesine müdahale edememiş bir ülke...



Bizler, birbirini ezmeden, ezdirmeden yan yana yaşamayı başaramamış bir ülkede avukatlık yapıyoruz. Ve de zaten yeterli olmayan temel hak ve özgürlüklerin, güvenlik gerekçesiyle daha da kısıtlanması gündemde. Dünya ile aramızdaki uçurum giderek açılıyor.

Siyasetin gündeminde hukuk var, daha kötüsü hukuksuzluk var. Ve hukuksuzluk, kötülüğü yüreklendiriyor.

Adalet duygusu zedelenmiş bir toplum ürkütücüdür.
Hukuka en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde yargı sistemi ve avukatlık mesleği hızla itibar kaybediyor... Yargının bağımsız olmadığı, hukukun siyasi çıkarlara alet edildiği inancı yaygınlaşıyor. Toplumda yaygın bir adalet talebi var. Bunu hepimiz hissediyoruz. Bu talebin yanıt bulması gerektiğini biliyoruz. Adalet duygusu zedelenmiş bir toplum ürkütücü bir toplumdur, bunu hepimiz görüyoruz.

Ülkede de, Baroda da kayıtsız kalamayacağımız bir durum var. Evet, hukukçuların isyan etmesi gereken bir dönem yaşıyoruz ama hangi avukat itiraz edebilir? Duruşma kapılarında saatlerce bekleyen, çoğu ücretli/ bağımlı çalışan, vergisini ödemekte güçlük çeken, sosyal güvencesi eksik, kendisi adil bir hayat yaşayamayan bir avukat, yargının bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı, mesleğin itibarı ya da demokrasi için ne kadar zaman ayırabilir? Ne yapabilir? Sorunlarımızın çözümü için gözümüzü çevireceğimiz yer, elbette barodur. Ne yazık ki, bir zamanlar yalnızca üyelerinin değil, bütün kurumların gözlerini çevirdiği İstanbul Barosu, ne demokratikleşme konusunda ağırlığını koyuyor, ne de mesleki sorunlarla ilgili çözüm üretebiliyor!

Bütün bunlar işin karamsar yanı.

Ama bir de iyimser yanı var... İyimser yanı var, çünkü biz, seyirci kalmamaya, kolları sıvamaya karar verdik.

Böyle yaşamaya hayır diyoruz.
Böyle avukatlığa itiraz ediyoruz!
Sizlere ilettiğimiz çağrımızda da söylediğimiz gibi, hayatın üzerine hukukun ışığı vurabilir. Bizler yaşama yeni bir içerik verebiliriz.

Bu bir hayal değil. Hem İstanbul Barosu’nun tarihi, hem bizim kişisel geçmişlerimiz gösteriyor ki hayal kurmak, aynı zamanda hayat kurmak demektir. Biz milyonlarca insanın kirli ilişkilerden arınmış, saydam bir hukuk devleti talebiyle ışıklarını yakıp söndürdüğü 1 Dakika Karanlık Eylemine karar verirken sadece 5 kişiydik. Körfez depreminden sonra, ihtiyaç sahibi depremzedelerle onlara yardım etmek isteyenleri buluşturan bir koordinasyonun oluşturulması için adım attığımızda yine bir kaç kişiydik.

Türkiye, toplumsal ve siyasal ihtiyaçların hukuksal karşılığının üretilmesi, yeni hukuksal mutabaktaların oluşturulması gereken bir süreçten geçiyor. Ne ülkede ne de İstanbul Baro’sunda, güvensizlik, kaygı ve hoşnutsuzluk yaratan bu duruma tesadüfen gelinmedi, nedenleri biliyoruz. ÇÖZÜM İÇİN bir araya geldik.

Ülkenin ve avukatlığın sorunlarını bilen Av.Bahri Bayram Belen, Av. Ergin Cinmen, Prof. Dr. Nihal Saban, Doç Dr. Ayşe Nuhoğlu, Av. Mehmet Uçum, Av. Erdem Türkekul, Av. Vilson Akbaş, Av. Ahmet Çoban, Av. Tora Pekin, Doç Dr. Sibel İnceoğlu’ndan oluşan güçlü bir yönetim kurulumuz var.





Katılımcı Avukatlar olarak...
Laikliğin, özgürlüklerin ve barışın ödünsüz savunucusuyuz. Sorunların barışçıl yöntemlerle, hukuka bağlı olarak, diyalogla çözümünden yanayız. Terörü, şiddeti nereden gelirse gelsin reddediyoruz. Ve hangi gerekçeyle olursa olsun özgürlüklerin kısıtlanmasının, militarist politikaların karşısında duruyoruz.


*Mesleğin ve ülkenin sorunlarının çözümü için özgürlükçü hukuk temelli muhalefet yapacağız.

*Yönetim anlayışımız, temsilde adalet ilkesini içerir. Seçime katılan tüm grupların temsil edildiği bir Baro Meclisi oluşturulmasını hedefliyoruz. Mesleğin sorunlarının çözümü için tüm barolarla birlikte, yaşadığımız kentin ve ülkenin sorunlarının çözümü için tüm meslek odalarıyla birlikte çalışmayı hedefliyoruz.

*Hukukun üstünlüğü, yargının ve avukatın bağımsızlığı ilkesine bağlıyız. Hukukun siyasi çıkarlara alet edilmesine de güvenlik politikalarına araç edilmesine de karşıyız.

*Prof. Dr. Cemal Bali AKAL , Prof. Dr. Ülkü AZRAK , Prof. Dr. Nur CENTEL , Prof. Dr. Bakır ÇAĞLAR , Prof. Dr. Naz ÇAVUŞOĞLU , Prof. Dr. Ömer EKMEKÇİ, Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ , Prof. Dr. Aynur İLYASOĞLU , Prof. Dr. Yasemin İNCEOĞLU , Prof. Dr. İbrahim KABOĞLU , Prof. Dr. Erol KATIRCIOĞLU , Prof. Dr. Türkel MİNİBAŞ , Prof. Dr. Ali Rıza OKUR , Prof. Dr. İzzettin ÖNDER , Prof. Dr. Öget TANÖR , Prof. Dr. Oktay UYGUN , Prof. Dr. Billur Serap YALTI , Doç. Dr. Hakan ONGAN , Doç. Dr. Mehmet Tevfik ÖZCAN , Doç. Dr. Alpay HEKİMLER , Yrd. Doç. Dr. Şebnem GÖKÇEOĞLU BALCI , Yrd. Doç. Dr. Ozan ERÖZDEN , Yrd. Doç. Dr. Fulya İlçin GÖNENÇ , Yrd. Doç. Dr. Necla AKDAĞ GÜNEY , Yrd. Doç. Dr. Adil BAKTIAYA , Yrd. Doç. Dr. Ömer MADRA , Dr. Nilgün ONGAN , Ersin SALMAN’dan oluşan Bilim Kurulumuz bir Türkiye sentezi. Oluşturacağımız İzleme Kurullarıyla yasama, yürütme ve yargıyı mercek altına alacağız. Hukuk reformu, yeni bir anayasa ve toplumda derin çatışma yaratan konuların, özgürlük sorununun, insan onuruna, insan haklarına uygun şekilde çözülmesi için var gücümüzle çalışacağız.

24.000 üyesiyle dünyanın en büyük üç barosundan biri olan, İstanbul Barosu’nun Genel Kurulu 25-26 Ekim’de toplanacak.
Ve İstanbul Barosu 130 yıllık tarihinde hiç kadın başkan seçememiş.

Evet, dört kez çok değerli dört kadın aday çıkmış, ama olmamış!.. Hem de kadınların seçme seçilme hakkı kazanmasının üstünden 74 yıl geçtiği halde.

Diyebiliriz ki, İstanbul Barosu’nun kendine ille de bir kadın başkan seçmesi şart mıdır? Elbette değildir, ama bu genel kurulda böyle bir şans vardır...

Farkımız Ne?

Siz değerli medya mensupları, topluma, yurttaşlara bilgi sunanlar, Baro seçimlerine katılacak bütün gruplarla konuşacaksınız. Hemen herkes size kadın-erkek eşitliğinden dem vuracak, çağdaş, laik, demokratik olmaktan söz edecek... İnsanı, peki arada ne fark var diye düşündürebilir bütün bu sözler. Ama biliyoruz ki, fark kavramlarda değil, bu kavramların içinin doldurulmasında, bilginin yaşama dönüştürülmesinde yatıyor. Biz, hukukun, hakların sözlük anlamını değil, yaşantımızdaki karşılığını konuşuyoruz. Hayata değen, insanı yok etmeyip görünür kılan, insana dokunan hukuktan söz ediyoruz. Bilgisi kadar duygusu da olan, hayatımızı zenginleştirecek, olgunlaştıracak ve adaleti amaç edinen hukuktan söz ediyoruz. Kamplaşmanın, çatışmanın taraftarı olarak değil, hakikatin, hukukun ve adil olanın sesi olarak konuşuyoruz. Farkımız burada!..

Hayatın bir bütünlüğü var ve hukuk hayatın önemli bir parçası. Bu parçadaki iyileşmeler tüm hayatı etkileyecektir. Bu sorunlar yalnızca avukatların yalnızca Baroların sorunları değil, hepimizin sorunu. Bu süreçten hepimiz zarar görüyoruz.


Bugün bu toplantıya katılmanız, “Hayatın üzerine ışık nasıl vurur, bu konuda hukukun ve medyanın bir katkısı olabilir mi” sorusunun somut bir yanıtıdır. Hayata ve katılımcı anlayışa destek verdiğiniz, sesimize ses kattığınız için teşekkür ediyorum.

Av. Mebuse Tekay
Katılımcı Avukatlar
İstanbul Barosu Başkan Adayı