Yıl 1919 Damat Ferit Paşa İstanbul Hükümetinin devrilmesinden sonra Nezarete geçen Damat Şerif Paşa şu açıklamaları yapar...
------------------------------
1- “.....Başarı..Hükûmet’in gösterdiği yolda gitmekle ve memleket çıkarlarını ilgilendiren konularda zararlı olacak davranışlardan kaçınmakla elde edileceğinden, hemen merkezlere ve merkeze bağlı olan yerlere bu yolda tavsiyelerde bulununuz.
2- ......Memleket kaderinin milletin vekilleri aracılığı ile belirlenmesi başlıca emelimizdir...
3- Wilson prensiplerinden hakkıyla yararlanılarak, Osmanlı Devleti’nin bir bütün halinde ve Padişah’ın etrafında toplanmış, bağımsız bir devlet olarak yaşamasını sağlayıcı hiçbir teşebbüsten geri durulmayacaktır.
Zaten büyük devletlerin adalet duyguları ile, gerçekten gittikçe açıklık kazanmakta olan Avrupa ve Amerikan kamuoyunun ölçülü davranma isteği bu konuda güven verici olmaktadır.”
----Bunlara yine paragraf paragraf bakın ulu Önder Atatürk nasıl cevaplarda, yorumlarda bulunmuş...----
1-“Efendiler, Damat Ferit Paşa’dan daha akıllı olduğu söylenen Damat Şerif Paşa, pek acemice işe başlamış oluyor. O tarihlerde İstanbul’da bizi ‘asi, anarşist’ , ‘simple soldat – basit asker’ sayan bazı romancılar gibi, Damat Ferit Paşa da bizi; ancak ahmatları aldatabilecek kendi kısa aklınca, gafil ve anlayışsız sanıyordu galiba!..
2-Bundan çıkan anlam şudur: Sivas’ta birkaç kişi toplanmış, millet adına söz söylüyor. Milletin kaderi ile ilgileniyor. Hey’et-i Temsiliye diye bir ünvan takınarak, üstlerine vazife olmadığı halde, millet ve memleket işlerine karışıyorlar. Bunların sözünü dinlemeyiniz. Çünkü bunlar milletin vekilleri değildir!
3- Efendiler bütün bu düşünceler, Ferit Paşa Kabinesi’nin Padişah ağzından yayınladığı bildiride yazılanların harfi harfine aynı değil midir? Bu türlü bildiriler yayınlamaktan maksat, milleti aldatmak ve miskinliğe sürüklemek değil midir?
Hangi adaletten söz ediliyor? Hangi ölçülü davranma isteğinden dem vuruluyor? Bunların asılları var mıydı? Memleketin hükumet merkezinden başlayarak yabancılar tarafından her yerde yapılagelenler gerçekten bunun aksini ispat edecek fiili ve apaçık deliller değil miydi?
Gerçekte Wilson Prensipleriyle birlikte sahneden çekilmiş ve Osmanlı ülkesine ait toprakların Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta, İzmir’de, Adana’da ve her yerde işgaline seyirci bulunmuyor muydu?
Bu kadar kesin yıkılış belirtileri karşısında aklı, kavrayışı, vicdanı olan adamların kendi kendilerini aldatacak kadar budala olurlarsa, onların memleket kaderini elde tutmalarına, aklı eren ve korkunç gerçeği görenler katlanablirler mi? Eğer bu adamlar, gerçeği biliyorlar, ve kendilerini aldatmıyorlarsa, milleti kandıracak bir koyun sürüsü halinde düşmanın pençesine teslim etmek için canla başla çalışmalarına ne anlam verilebilir?
Bütün bu noktalar gözönünde bulundurularak verilecek hükmü kamuoyuna bırakırım.” Mustafa Kemâl ATATÜRK. (NUTUK)