Değerli mizah yazarı GANİ MÜJDE ' den ilginç bir yazı:
Kutu'nun şimdiki gibi argo karşılığı keşfedilmemişti henüz. Bu yüzden olsa gerek yarışmacı, kutu'nun ikinci anlamını bilmeden yalvarırdı Cenk Koray'a:
"Yalvarırım Cenk bey kutumu açın..." Cenk Koray müstehzi bir ifade ile keserdi sözünü telefondaki yarışmacının. "Siz en iyisi verdiklerimi alın gidin. Kocanız kutunuzu açtım diye kızabilir."
"Kızmaz kızmaz... Kutumu açın noolur?"
Sonunda kutu açılsa ve içinden hiçbir şey çıkmasa bile Cenk abi mutlaka bir hediye verir, alkışlar arasında gönderirdi yarışmacıyı.
Halit Kıvanç, Bülent Özveren son derece kibar üsluplarla soruları sorar, bırakın bilemeyince "Aranızda burada olmak yerine çocukların
ansiklopedilerini biraz daha karıştırsaydım diyen var mı" sözüyle azarlamayı, yarışmacıdan çok üzülürlerdi kaybedenin ardından.
Yarışmacılar da olimpiyat ruhu içinde yarışır, diğerinin kellesini istemek yerine klişeleşmiş şu saf ama içeriği çok zengin cümleyi kurarlardı:
"Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim."
* * *
Zaten bu kadar acımasız değildi hayat... "Yarin yanağından gayri" herşeyi paylaşmak üzere yola çıkmış ve 12 Eylül'de üzerlerinden buldozer geçmiş insanlar, kapitalizmin "En zayıf halkayı derhal gönderin" felsefesi ile tanışmamışlardı henüz. Arkadaşının adını vermemek için falakalarda ayaklarını parçalamış bu kuşak, "Kim gitsin" yarışmalarında oraya birlikte geldiği arkadaşının adını bülbül gibi şakıyarak gönderen kuşağa en az on namus yılı uzaktaydı. Yere düşeni omuzuna alıp güvenli bir yere götürmek
üzere biçimlenmişti hayatın gen haritası.
Hayat masumdu, televizyonda Ali Riza Binboğa "Yarınlar bizim" diye haykırıyordu ve komşusu açken tok yatanların gözüne uyku girmiyordu kolay kolay. Odun kömürü yanıyordu teneke sobalarda, doğalgaz değil.
Ve mangal gibi yürekleri vardı insanların...
* * *
"Siz bu yarışmaya ne kadar ahmak olduğunuzu görmek için mi katıldınız kuzum" denilen yıllara nasıl gelindi bilmiyorum ama, yarışmalarda ilk aşılanan sey oldu "arkadaşını satmak. " Biri bizi gözetliyor evinde sana bir gün önce fırında balık yapan arkadaşını elemek zorunda kalmıyor musun?
Oda arkadaşlarından ayrılmamak için ölüme yatmış yüzlerce gence karşılık, oda arkadaşını göndermiyor musun ilk fırsatta...
Kim gitsin sorusuna yan masada çalışan arkadaşının ismini vererek gönderen zavallı, yarın aynı arkadaşı işten atıldığında patronun karşısına dikilip "O gidiyorsa ben de gidiyorum" diyebilir mi? "En zayıf halka" olarak mesai arkadaşını gönderen zihniyetin grevle, toplu sözleşme ile emeğinin hakkını araması beklenebilir mi?
Belki de bu yüzden var "nezih" yarışmalar.
Kapitalizmin aziz şerbetini şırınga ile veriyorlar azar azar, kader bize ne yazar şarkısı eşliğinde... Yarışmalardan kendileri kadar biz de etkilenelim istiyorlar. Medya Tava sitesinde okudum çünkü. Bir şirket Ankara bürosu çalışanlarına sormuş: "Aranızdan iki kişiyi atıcaz ama bu kararı siz verin istiyoruz. Kim gitsin?" Artık masum değildir hayatlar.
"Yoksul olabilirim ama boğazımdan haram lokma geçmedi ve seni seviyorum Neriman" diyalogları yazılmıyor televizyon dizilerinde. "Benim memurum işini biliyor" diyor toplum. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyen küçük burjuva romantiklerinin sesi de "baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş" misali taş plaklarda kaldı.
CD playerler taş plakları okumuyor artık. "Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim" diyen kuşaktan eser kalmadı. Yurdum şimdi de Basra
üzerinden gelen alçak basıncın etkisinde. Kış iyice bastırdı
Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler,
Ve koyarlar çuvala.
Baba der ki oğluna,
'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'.
Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta.
Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna,
çalar kapıyı.
O dost, bakar ki bir çuval,
hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını.
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
evlat geriye döner.
Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der.
Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.
Baba 'hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim.
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar.
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri.
Geçerler arka bahçeye.
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak.
Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
Genç adam gelir babasına;
'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha.
Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi.
Sonra gel olanları anlat bana...'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!
Der ki tokadı yiyen DOST;
'Git de söyle babana, biz satmayız
Sarımsak tarlasını böyle iki tokada'!
Sinan Cemgil
Türkiye’nin önemli aydınlarından Adnan Cemgil ve Nazife Cemgil’in ikinci oğulları olarak 15 Kasım 1944’de İstanbul’da dünyaya geldi
Sinan’ın Amerikalı öğretim görevlisinin Yıllardan beri ODTÜ'de İngilizce eğitim görüyorsunuz. Nasıl İngilizce bilmezsiniz? sorusuna verdiği yanıt bugünlere kadar gelmiştir: “Biz, ODTÜ'de İngilizce üç kelime öğrendik: Yankee go home." (Turhan Feyizoğlu, Sinan: Nurhak Dağlarından Sonsuzluğa /Nurhak'ta Bir Şafaka Vakti)[2]
Vietnam kasabı olarak bilinen Komer’in arabasını yakanlardandır. Eylemde birlikte yer aldığı arkadaşı Mustafa Taylan Özgür’ün İstanbul’da öldürülmesi üzerine Ankara’da Atatürk Anıtı önünde toplanan kalabalığa, aranıyor olmasına karşın şöyle hitap edecektir:
Ölümü
Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Sinan Cemgil ve arkadaşları, İnekli Köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatılır. 31 Mayıs 1971’de askerlerle çıkan çatışmada atış menzili dışına çıkmış olan Sinan Cemgil, yaralı arkadaşı Alpaslan Özdoğan’ı kurtarmak için geri döner. Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte vurularak öldürülür.
Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı,
Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı,
Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta,
Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç,
Durup dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç,
Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta,
Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan,
Durup dururken kafamda bir güneşli duman,
Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne,
Ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne...
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin.
İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
Dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
Arkadaşlık iyi bir şey.zaman öyle değişiyor ki biz arkadaşlarımızı değiştirmek zorunda , arkadaşlarımız da bizi değiştirmek zorunda kalabiliyorlar. Artık bu durumları vicdanen doğru bulmasam da yaşanılan gerçekler haline geldi.çok manadar bir konuyu denk gelince şahsi fikrimi belirtmek istedim.
18 yaşında zıpkın bir delikanlıydı Ahmet. Zeki bir çocuktu. Sene 1996 bilgisayar piyasası ülkemizde yeni yeni hareketlenmeye başlamış. Bizim Ahmet yaşının gençliğine aldırmadan bilgisayar satıcılığını ve tamirini öğrenir. Açar bir dükkan ve başlar her pazartesi Fotomaç gazetesine reklam vermeye. İşler bir anda büyür. Bir dükkan olur 3 tane. Ödediği kiraların toplamı 90 milyonun üzerindedir. Evini arabasını kısa sürede alır. 90 milyon kira verdiği dükkanlarında aylık çay ve yemek masrafı neredeyse 40 milyon civarındadır. Geleni gideni akrabası arkadaşı dostu seveni o kadar çoktur ki telefonu neredeyse hiç susmaz. Bir gün hayatının ilk büyük ihalesini alır. Özsermayesi yetmeyince bankaya borçlanır. Malzemeleri alır getirir ertesi gün teslim edecektir. Tarih 16 Ağustos 1999 dur. Geç saatte işinden evine gider Ahmet 17 ağustosun ilk saatlerinde Marmara depremi olur. Ahmet in yaşadığı bina yıkılmaz ve Ahmet sağ salim kurtulur. Ahmetin üç dükanı ve içindeki herşey yok olur. Zengin yatan Ahmet fakir kalkmıştır. Günler ilerledikçe Ahmeti arayanlar azalmaya başlar. Bankaya olan borcunu ödeyemeyen Ahmet tanıdıklarından borç almak için çaba sarfeder ama telefonlar önce kibarca kapatılmaya sonrada hiç açılmamaya başlar. 6 ay sonra Ahmetin ne arayanı kalmıştır nede aradığında cevaplayanı. Onu çok seven akrabaları onu her gittiği yerde arayan arkadaşları sanki yer yarılmıştırda içine girmiştir. Yıllar yılları kovalar. 10 yıl geçer sene artık 2009 dur. Ahmet borçlarını ödemiş psikolojik tedaviler almış ve iş hayatında yeniden başarılı olmuştur. Telefonu yine susmamaktadır. Ancak on yıl önceki Ahmetle şimdiki arasında çok büyük bir fark vardır. Ahmeti kim ararsa arasın yanındakiler kim aradı siye sorduğunda hep aynı cevabı vermektedir. "bir müşteri"... Artık arkadaş dost akraba yoktur. Sadece müşteri vardır. Ahmet unutmamak adına içindeki iyiliği kapitalist şeytana satmış yerine gaddar bir ruhu satın almıştır. Aslında bizim iyi çocuk Ahmet her ne kadar farkında olmasa da deprem gecesi itibarı işe aramızdan ayrılmıştır..
Savasin en kanli günlerinden biri ..Asker , en iyi arkadasinin az ileride kanlar icinde yere düstügünü gördü. Insanin basini bir saniye bile siperin...
Yazan: commodore1tr Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Müteahhit ile Anlaşmazlık - Ayıplı...
21-05-2024, 16:24:03 in Gayrimenkul Hukuku