+ Konuyu Yanıtla
5 / 5 Sayfa İlkİlk 12345
41 den 44´e kadar toplam 44 ileti bulundu.

Konu: Deneme

Deneme Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #41
    Kayıt Tarihi
    Sep 2006
    Nerede
    ist
    İletiler
    344
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Deneme

    Son sözüm; günümüzde savaşlar top yekün silahla yapılmıyor....Bu değerli vatan evlatları olmasaydı bugünleri göremeyecektik.

    İŞTE HARP ŞEHİTLERİMİZ:

    1909 ve 1914 yılında geçerli olan kanunlara göre (Askeri Mükellefiyet kanunu) mektep öğrencileri ASKERLİKTEN MUAF idiler.Askerlikten muaf oldukları gibi "Tecilli" de olabilirlerdi. Buna rağmen pek çok öğrenci bu imkanları kullanmamışlar ve GÖNÜLLÜ olarak VATAN MÜDAFAASINA KATILMIŞLARDIR.

    Gönüllü olarak Vatani göreve koşan ve muhtelif muharebelerde Vatan uğruna hayatlarını feda etmiş genç Galatasaraylı öğrencilerden 50 kadar ŞEHİT tespit edilmiş ve bunlardan 36' sının fotoğrafları sağlanabilmiştir.

    Bu Şehitlerimizin isimleri ve fotoğrafları Galatasaray Lisesinin " Şeref Holü"nün duvarlarında asılıdır.

    783 Ahmet MUHTAR :
    1895 mezunu.Sultani'den mezun olduktan sonra askere gitti.1908'deki, 31 Mart ayaklanmasında İstanbul taksim'de Şehit oldu. Şehit olduğu yer olan Taksim-Elmadağ arasındaki caddeye adı verildi… Şehit Muhtar Caddesi.

    848 ALİ İDRİS:
    Talebe iken gönüllü olarak katıldığı Trablusgarp Harbinde 1911' de Trablusgarp’da şehit düştü. Galatasaray 'ın ilk futbolcularındandı.

    1272 ALİ FUAT:
    Sultani talebelerinden...Gönüllü gittiği Balkan harbinde, 1912'de Çatalca'da şehit oldu.

    337 ARİF İSMAİL:
    Trakya'da varlıklı bir çiftçinin oğlu,talebe iken gönüllü olarak gittiği Balkan harbinde 1913'de şehit oldu.

    278 MEHMET REFİK:
    1905' de Mektebi Sultani mezunu oldu. 1915 de Çanakkale’de şehit oldu. (1913'de Gümülcine'de şehit olduğu da bazı kaynaklarda yazar.)

    826 NİYAZİ REŞİD :
    1914 'de Erzurum'da şehit oldu.

    119 AHMET REFİK:
    Mektebi Sultani’den 1911' de mezun oldu. Ammer mütercimi, Ata Tarihi yazarı, tarihçi Ata Bey'in (GS mezunu) büyük oğlu. Dr.Galip Ataç ile Nurullah Ataç'ın büyük ağabeyi. Yedek Subay olarak katıldığı Çanakkale’de 1915 ' de şehit oldu.

    764 ABDURRAHMAN ROBENSON:
    Yedek Subay... Kafkas cephesinde, önce kayıp, sonra 1915'de Erzurum'da şehit oldu.

    64 YUSUF CEMİL:
    1913 mezunu.yedek Subay olarak katıldığı 1.Dünya Harbinde 1915'de Çanakkale'de şehit oldu.

    874 HÜSEYİN HASİB :
    1913 mezunu.Almanya'da Ziraat Mühendisliği tahsilini yarım bırakıp, gönüllü katıldığı 1.Dünya Savaşında 1916'da Kafkas Cephesinde, Erzurum'da Şehit düştü.

    131 HALİT FUAT:
    Mektebi Sultani talebelerinden ve mezunlarından...Gönüllü gittiği Çanakkale’de 1915'de şehit oldu.

    238 HASNUN GALİP:
    Galatasaray futbolcularından... 1915 'de gönüllü gittiği Çanakkale’de şehit oldu... Galip paşa'nın oğludur. Galatasaray Spor Kulübü Futbol ve Hokey takımları yıldız sporcusuydu. Beyoğlu Parmakkapı'da Kulübün merkez binasının bulunduğu sokağa adı verilmiştir.

    280 CEVDET:
    Gönüllü gittiği Çanakkale'de 1915'de Şehit olmuştur.

    255 ETHEM MEHMET :
    Gönüllü gittiği Çanakkale'de 1915'de Şehit olmuştur.

    666 MEHMET NAZMİ VECDİ :
    Son sınıftan gönüllü olarak Balkan Harbi'ne katıldı.Sonra orduda kaldı. 1915'de Çanakkale de şehit oldu.

    476 MEHMET ALİ :
    Kadıköylü Enver paşa'nın oğlu. Mektepten gönüllü olarak askere gitti. 1915'te Çanakkale'de şehit oldu.

    252 AZİZ ULVİ :
    Şair Ulvi Bey'in oğlu.Mektepte son sınıfta iken gönüllü askere gitti.1915'de Çanakkale'de Şehit oldu.

    519 HÜSAMEDDİN :
    Gönüllü gittiği Çanakkale'de 1915'de Şehit olmuştur.

    169 HASAN TAHSİN :
    Hasankale'de 1915 'de Şehit düştü.

    670 MEHMET NÜZHET :
    Çanakkale'de 1916 yılında Şehit düştü.

    192 HAKKI BEDRİ :
    Talebe iken gönüllü olarak katıldığı 1.Dünya Savaşında Kafkas cephesinde Erzurum 'da 1915 yılında şehit olmuştur.

    1302 ALİ HALET :
    Talebe iken Balkan Harbine gönüllü olarak katıldı. Orduda kalarak 1. Dünya Savaşında Sina Cephesine gitti. Fedai Hecinsüvar Birliği Kumandanı iken, mektepten sınıf arkadaşı Memduh Bey’le birlikte 1916'da Katya'da şehit oldu.

    669 MEMDUH ALİŞ :
    Halet beyin sınıf arkadaşı.Onunla birlikte 1916' da Sina / Katya'da şehit oldu.

    901 ÖMER SEYFETTİN :
    1916 yılında Çanakkale'de şehit oldu.

    43 BESİM İBRAHİM :
    1916 yılında Çanakkale'de şehit oldu.

    472 AHMET REFİK:
    1916 yılında Çanakkale'de şehit oldu.

    573 MIGIRDIÇ DİKRANYAN :
    1916 yılında Bitlis'de şehit oldu.

    763 YAKUP ROBENSON :
    1917 yılında Sina çölünde şehit oldu.

    417 CEVAD SALİH :
    1912 mezunu.Yedek subay olarak katıldığı 1.Dünya savaşında Kafkas cephesinde 1917'de Şehit oldu.

    646 CELAL İBRAHİM :
    1914 mezunu.Galatasaray Spor Kulübü ünlü futbolcusu.Yedeksubay olarak katıldığı 1.Dünya savaşında Irak cephesinde 1917'de Şehit oldu.

    103 MEHMET ALİ :
    Gönüllü olarak katıldığı 1.Dünya savaşında Sina'da 1917'de şehit düştü.

    234 İSMAİL DANİŞ :
    1917'de Gazze'de şehit düştü.

    117 AHMET HAMDİ :
    Gönüllü olarak 1.Dünya savaşına katıldı.1917'de Gazze'de şehit oldu.Kulüp sicil numarası 114.

    434 HASAN NEŞET :
    Bandırmalı Tevfik Paşa'nın oğlu.Son sınıftan gönüllü olarak katıldığı 1. Dünya savaşında 1915'de Erzurum da şehit oldu.

    206 CAHİT OSMAN :
    1913 mezunu.Yedek Subay olarak katıldığı 1. Dünya Savaşında 1915'de Erzurum'da şehit oldu.

    948 MEHMET MUZAFFER :
    Son sınıfta Gönüllü olarak katıldığı 1.Dünya Savaşında 1915'de Çanakkale'ye gitti. Daha sonra 1917' de Gazze'de Şehit oldu. Çanakkale'deki malzemelerin başka cephelere sevk edilmesini temin etmek için taklit Osmanlı parasını imal etmiş ve gerekli olan malzemeleri bu parayla satın almıştır.Bu taklit para halen Polis Müzesinde bulunmaktadır.

    SEMA SAKIP
    1917 senesinde Filistin cephesinde şehit olmuştur.

    54 AGOP ELMASYAN:
    Galatasaray Sultani’sinden.Askeri Doktor olarak katıldığı Çanakkale muhaberelerinde, bombardıman altında yaralıları tedavi ederken, 1918'de Çanakkale'de Türk Vatanı uğruna şehitlerin kervanına katıldı.

    794 İBRAHİM ORAN :
    1912 mezunu. Dr.Sadık Bey'in oğlu. Sadullah Paşa'nın torunlarından. Gönüllü olarak Hava Subayı oldu. Çanakkale savaşlarında iki kez yaralandı.1916'da Semadirek adası açıklarında,uçağı ile denize düşerek Sakız Adasında şehit oldu. Şehit olan ilk Türk Havacısıdır.

    127 MEHMET NAZIM :
    1920 yılında Gelibolu'da şehitler kervanına katıldı.

    SADİ :
    1921 yılında Sakarya'da şehit oldu.

    1073 FATİN AKİF :
    Askeri Tıbbiyeyi bitirdi.Askeri Tabip olarak katıldığı Şark harekatı sırasında asilerin eline düşerek vahşice bir şekilde Dersim'de 1932'de şehit edildi.

    ERMENİ ÖRGÜTLERİNCE KATLEDİLEN ŞEHİTLERİMİZ

    SAİT HALİM PAŞA:
    Galatasaray 'ın hami başkanlarından. Ermeni örgütlerinin kurşunlarına hedef olan ilk devlet adamımız ve Galatasaraylı şehitimiz... 6 Aralık 1921 de Roma 'da bir Ermeni komitası tarafından kurşunlanarak şehit oldu.

    DANİŞ TUNALIGİL:
    830 Daniş Tunalıgil.Galatasaray’dan 1933 de mezun oldu. Siyasi kariyerini geliştirdi. Son olarak Viyana Büyük Elçisi iken 22.10. 1975 de makamında ermenilerin kurşunları ile şehit edildi.

    İSMAİL EREZ:
    453 İsmail Erez 1939' da Galatasaray’dan mezun oldu. Paris Büyük Elçisi iken 24.10.1975 de otomobilinde Ermeniler tarafından kurşunlanarak şehit edildi.

    TAHA CARIM:
    470 Taha Carım, 1936 ' da Galatasaray Lisesi 'ni bitirdi. Şampiyon atletlerimizdendi. Vatikan Büyük Elçisi iken 9.6.1977 de ermeniler tarafından vurularak şehit edildi.

    MEHMET SAVAŞ YERYÜZ:
    Galatasaray Lisesi 'ni bitirdi. Cenevre Başkonsolosluk sekreteri iken 9.6.1981 günü Cenevre’de kurşunlandı.

    BEŞİR BALCIOĞLU:
    Galatasaray Lisesi mezunu, Emekli Büyükelçi. Madrit’te otomobil içinde kurşunlanarak öldürüldü.

    Bir acı hikaye…

    ALTINORDU TAKIMI NASIL ŞAMPİYON OLDU ? (1918)
    İmtiyazlı kulüp Altınordu, güçlü kadrosuyla 1917-18 İstanbul Ligini de şampiyonlukla kapatmıştı.

    Kırmızı-Mavili bu takım bukez sonuca daha rahat ulaşmıştı.Altınordu 28 puanla 1. , Fenerbahçe 23 puanla 2. , Galatasaray ise Süleymaniye, Anadolu ve Anadoluhisarı İ.Yurdu takımlarının ardından 6. (ALTINCI) olmuştur.

    Çünkü en iyi futbolcuları cephelerde SAVAŞAN Galatasaray, takım çıkarmakta hayli zorlanıyordu. Hatta bazı maçlarda sahaya çıkaracak 11 kişiyi temin edemedikleri için hükmen yenilgiler aldılar.

    İşte Altınordu ve diğer kulüpler Galatasaray'ın VATAN İÇİN ŞEHİT düşmeye giden güçlü oyuncularının olmamasını iyi değerlendirip sıralamayı paylaşmışlardır.

    “BEDELİ ÇANAKKALE’DE”

    ŞEHİT MEHMET MUZAFFER'İN ANISINA...

    İsmi Osmanlı İmparatorlu devrinde “Mekteb-i Sultani” olan ve Cumhuriyetle birlikte “Galatasaray Lisesi”ne çevrilen bu okulun öğrenci ve
    mezunları Trablusgarp İtalyan Harbi (1911), Birinci Balkan Harbi (1912), İkinci Balkan Harbi (1913), Birinci Cihan Harbi(1914), İstiklal Savaşı (1921), Kıbrıs Barış Harekatı (1974), gibi savaşlara katılarak 45 şehit vermişler 150 kadarı da gazi olmuştur.

    Askerlik vazifesi yaparken vatan uğrunda şehadet mertebesine ermek veya gazi olmak her Türk için tabii bir şeydir. Ancak bu 45 şehit ve 150 gazinin durumu başkadır. Zira bunların istisnasız hepsi (1909 ve 1914 Askeri Mükellefiyet Kanunu gereğince) askerlik vazifesinden ya muaf ya da maksureli (tecilli) tutulmuş gençlerdir. Bu iki kanun sultani mektepleri talebe ve mezunları askerlik vazifesinden “maksureli” ettiği gibi , Balkan Harbi sırasında mer’i olan 1909 kanunu da üstelik bütün İstanbul halkını askerlik vazifesinden azade kılmaktadır. Bu şehit ve gazilerin hepsi 17-22 yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısmında, bir kısmıysa mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle yarış edercesine askerlik şubelerine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardı. Hatta içlerinden Irak Cephesi’nde şehit düşen 646 Celal İbrahim seferberliğin ilanıyla beraber geceden gidip askerlik şubesinin kapısında sabahlamış ve “1 Numaralı Gönüllü” yazılmak şerefini elde emiştir.

    Galatasaraylıların bu şüheda menkıbeleri arasında dünyada eşi bulunamayan bir tanesini (Mehmet Muzaffer’in Destanını ) Gazeteci Ziyad Ebuzziya şöyle dile getiriyor:

    ****
    Üç aylık bir talimden sonra Mehmet Muzaffer “zabit namzedi” olarak Çanakkale’de idi. ( Mart 1916) müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri,
    Çanakkale’ de uğradıkları mağlubiyetlerden ve verdikleri yüzellibin zayiattan sonra Boğaz ’ı aşamayacaklarını anlamışlar , 1915’in son haftasıyla 1916’nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip çıkıp gitmişlerdi.

    Muzaffer Çanakkale’ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman İmroz ve Bozcaada’da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda
    bulunuyorlarsa da 1915 Nisan ’ın da Aralık sonuna kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalarla kıyasla bu bombardımanlar “ hiç mesabesindeydi.” Çanakkale’de ki birliklerin büyük bir kısmı Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarına ikmal emri aldılar.

    Muzaffer, birliğinin alay karargahında görevliydi. Alay ’ın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlar ise ancak İstanbul’dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübayalar için arttırma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunları kaybedilecek vakit vardı. Her şey “itimat” ile yürürdü. Muzaffer açıkgözlü ve becerikli İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, gerekli malzemenin temin ve mübayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine itası içinde Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler.

    O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı. Muzaffer
    aradı,uğraştı,nihayet Karaköy’ de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti ama yapacak başka bir şey yoktu. Anlaşmaya vardı.
    Lazım gelen parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer az sonra yaşlı bir kaymakam Yarbay’ın huzurundadır. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı. İsteyeceği paranın
    miktarını sormadan ,”Ne alınacak” dedi. “ Oto kamyon lastiği” cevabını verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik baktı :

    “Bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi yürü git ,insanı günaha sokma para mara yok!...

    Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı. Harbiye Nezareti’nin ( bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden dışarıya ağır ağır yürürken ne
    yapacağını düşünüyordu. Malzemelere Alay ’ın ihtiyacı vardı. Elindeki (Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemelerde mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi, bir çaresini bulmak lazımdı...

    Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı birden durdu. Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu.

    Doğru tüccar Yahudi’ nin yanına gitti:

    “ Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek, ezandan sonra gelip malları alamam. Gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için sabah ezanında geleceğim malları mutlaka hazır edin...”

    Tüccar “peki” dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti.

    “Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler”

    Yahudi tüccar yine “peki” dedi. Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi’nin kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime (yüz liralık kağıt para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci ’ye yollandı. Malzeme şat’a oradan dubada bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu.

    Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası’na gitti. Bozmadılar zira elindeki para sahte idi.

    Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arsında bir de şu ibare bulunuyordu: “Bedeli Dersaadet’te altın olarak tesviye olunacaktır.” Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı:

    “ Bedeli Çanakkale‘de altın olarak tesviye olunacaktır.”

    Onun burada altın dediği Çanakkale’de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.

    Sahte paraya gelince...

    Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı. Yapmak mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez. Ancak olay bütün İstanbul’da yayıldı. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendi ’nin kulağına kadar gitti. Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu. Yüzlük taklit evrak-ı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede şeref mevkiinde muhafaza olundu.

    Azman Dede
    Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi İvrindi'nin Mallıca köyünden 104 yaşında Azman Dede idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış,soyadı kanunu çıkınaca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu. Yıllar önce bir yerel araştırma sırasında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları ağır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına bağıra bağıra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sordukları mı
    cevapladı . Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı: -"Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu Sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söylerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular.
    Yüzbaşı sordu;
    "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri;
    "Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!.." diye cevap verdi.
    Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim.
    "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim.

    Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık. Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik.

    Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladı lar. Yer gök top sesleriyle inliyordu.

    Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor birgün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla
    siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı.

    Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı.

    Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..

    Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı

    Al sancağı teslim etti Allah'a ısmarladı Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana

    Baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha...
    Marş bitiyor yeniden başlıyorlar.
    Bitiyor bir daha söylüyorlar.Avaz avaz!..
    Gözleri çakmak çakmak...
    Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış,tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı .
    O an geldi. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırdı.

    Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık.

    İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler.
    İşte o an. Tam o an bir makinalı yavruları biçiverdi.
    Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler.
    Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor.
    Hiç gitmiyor!..
    İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.."

    Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu. Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi.

    Eğildi;"Azman dede hep ağlar.Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ." Dedi.

    Kürt Celal Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Abdurrahman Galatasaray Kafkas Cephesi
    --------------------------------------------------------
    Halit Galatasaray Kafkas Cephesi
    --------------------------------------------------------
    Kaleci Hamdi Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Hasnun Galip Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Celal İbrahim Galatasaray Irak Cephesi (1917)
    --------------------------------------------------------
    Neşet Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    İdris Galatasaray Trablusgarp Cephesi
    --------------------------------------------------------
    Refik Ata Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Mehmet Ali Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Hasip Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Cemil Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------
    Nazmi Galatasaray Çanakkale Savaşı
    --------------------------------------------------------

    Şehit Mektupları:

    Hasan Etem’in Validesine Son Mektubu

    Valideciğim,

    Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi,

    Nasihat-amiz mektubunu Divrin Ovası (Niğde) gibi,güzel,yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım.Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti.

    Okudum, okudukça büyük dersler aldım.Tekrar okudum.Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim.Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım.Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi,bana,annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi.Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni , annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı.Nazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere , bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor , oynuyor , köpürüyordu ...

    Başımı kaldırdım , gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım.Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini , yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu.Diğer bir dalına baktım , güzel bir bülbül , tatlı sedasıyla beni tebşir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.

    İşte bu geçen dakikalar anında , hizmet eri :

    -Efendim , çayınız , buyurunuz , içiniz , dedi.

    -Pekala dedim,aldım baktım , sütlü çay...

    -Mustafa bu sütü nereden aldın ? dedim.

    -Efendim , şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu ?

    -Evet dedim.Evet ne kadar güzel.

    -İşte onun çobanından 10 paraya aldım.

    Valideciğim , on paraya yüz dirhem süt , su katılmamış.Koyundan şimdi sağılmış , aldım ve içtim. Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu : “Validen kaderine küssün , ne yapalım.O da erkek olsaydı , bu çiçeklerden koklayacak , bu sütten içecek , bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi”

    Şevket merak etmesin o görür , belki de daha güzellerini görür.

    Fakat , valideciğim , sen yine müteessir olma.Ben seni , evet seni mutlaka buralara getireceğim.Ve şu tabii manzarayı göstereceğim.Şevket , Hilmi (kardeşleri) de senin sayende görecekler.

    O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında , çamaşır yıkayan askerler saf saf dizilmişler.Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.

    Ey Allah’ım , bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi.Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi ,dere bile sesini çıkarmıyordu.Ezan bitti.O dereden ben de bir abdest aldım.Cemaat ile namazı kıldık..O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.Ellerimi kaldırdım , gözümü yukarı diktim , azımı açtım ve dedim :

    -Ey Türklerin Ulu Allah’ı.Ey şu öten kuşun , şu gezen ve meleyen koyunun , şu secde eden yeşil ekin ve otların şu heybetli dağların Halikı.Sen bütün bunları Türklere verdin.Yine Türklerde bırak.Çünkü böyle güzel yerler , Sen’i takdis eden ve Sen’i ulu tanıyan Türklere mahsustur.

    Ey benim Rabbim !

    Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri ; ism-i Celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır.Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek , böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin , düşmanlarını zaten kahrettin ya , bütün bütün mahfeyle. ”Diyerek dua ettim ve kalktım.Artık benim kadar mes’ut , benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.

    Oğlun Hasan Etem

    Mektubu yazan , ihtiyat zabit ( yedek subay ) namzedi Hasan Etem , İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıfına devam ederken aynı zamanda Beyazıt Nümune Mektebi’nde öğretmendi.Düşmanın Çanakkale’ye dayandığını işittiğinde gözünü kırpmadan binlerce akranı gibi cepheye koştu.Gönüllü yazıldı.

    Bu onun son mektubuydu.Bu mektubu yazdıktan iki gün sonra Maydos (Eceabat)’da şehit oldu...

    Kınalı Kuzu
    Yozgat’ın Sorgun kazasının Karayakup köyünden cepheye gelen Murat , bölükteki tıbbiye öğrencilerinden Şükrü’ye bir mektup yazdırır :

    “Anacığım kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma...Zabit efendi bana sordu cevap veremedim.Kardeşlerim de cevap veremeyip mahcup olmasınlar.”

    Bir müddet sonra Murat’ın anasından cevabi mektup yetişir :

    “Ey oğlum , gözümün nuru Murat’ım ! Zabit efendiye selam söyle...Biz kurbanlık koçları kınalar öyle kurban ederiz.Sen dört kardeşin arasında kurbansın.Sen İsmail’sin(as).Sen orada şehit olacaksın inşallah.Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa , ben de onun için senin saçını kınalayıp gönderdim.”

    Ve mektup Çanakkale’de Murat’a ulaştığında , Murat’ın kınalı başı çoktan Allah'ına kurban gitmiştir bile...

    Üsteğmen Zahid'in Vasiyeti

    “Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz.Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasip etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur.Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu.Ancak , sana bir vasiyetim var :

    Birincisi benim için kat’iyyen ağlama...

    İkincisi, eşyamın listesi ilişikte.Bunları sat , ele geçecek paradan “mihr-i muaccel ” ve “mihr-i müeccel ” ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut.Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma...”

    Ayrıca mektubun içinden kırmızı kordelaya bağlı bir de saç demeti çıkar.Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir.

    İşte o zaman herkes Zahid’in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını öğrenir.Çünkü Zahid Üsteğmen cepheye gelirken arkasında evlad ü iyal düşüncesini de bırakmıştır.Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi düşünmüş ne de o konuda iki çift laf etmiştir.

    Zahid , 9 Ocak 1916’da şehit olur.

    Gümüşhane’nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahid , Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı , eşi Hanife Hanım’a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cümle ile bitirir :

    “Bu vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”

    Kolağası (Ön Yüzbaşı) Bölük Komutanı - Mehmet TEVFİK- 1881 İstanbul

    Sebebi hayatım, feyz-ü refikim,

    Sevgili babacığım,valideciğim,

    Arıburnu'nda ilk girdiğim müthiş muharebede sağ yanımdan ve pantolonumdan kurşun geçti, hamdolsun kurtuldum.Fakat bundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağımdan ümidim olmadığından bir hatıra olmak üzere şu yazılarımı yazıyorum.

    Hamdü senalar olsun Cenab-ı Hakka beni bu rütbeye kadar isal etti.Yine mukadderatı ilahiye olarak beni asker yaptı.Siz de ebeveynim olmak dolayısıyla beni vatan ve millete hizmet etmek için ne suretle yetiştirmek mümkün ise öylece yetiştirdiniz.Sebeb-i Feyz-ü refikim ve hayatım oldunuz.Cenab-ı Hakk'a ve sizlere çok teşekkürler ederim.

    Şimdiye kadar milletin bana verdiği parayı hak etmek zamanıdır.Vazife-i mukaddese-i vataniyeyi ifaya cehdediyorum.Rütbe-işehadete suudedersem Cenab-ı Hakk'ınen sevimli kulu olduğuma kanaat edeceğim.Asker olduğum için bu her zaman bana pek yakındır,sevgili babacığım ve valideciğim.Göz bebeğim olan zevcem Münevver ve oğlum Nezih'ciğimi evvele Cenab-ı Hakk'ın saniyen sizin himayenize tevdi ediyorum.Onlar hakkında ne mümkün ise lütfen yapınız.

    Oğlumun talim ve terbiyesine siz de refikamla birlikte lütfen sayediniz.Servetimizin olmadığı malumdur.Mümkün olandan fazla birşeyi isteyemem,istesem de pek beyhudedir.Refikama hitaben yazdığım matuf mektubu lütfen kendi eline veriniz.Fakat çok müteessir olacaktır,o teessürü izale edecek vechile veriniz.Ağlayacak üzülecek tabi teselli ediniz.Mukadderat-ı ilahiye böyleymiş.Malumat ve düyunatın hakkında refikam mektubunda laf ettiğim deftere ehemmiyet veriniz.Münevver'in hafızasında ve yahut kendi defterinde mukayyet düyunat da doğrudur.Münevver'e yazdığım mektubum daha mufassaldır.kendisinden sorunuz.

    Sevgili baba ve valideciğim ,

    Belki bilmeyerek size karşı birçok kusurlarda bulunmuşumdur.Beni affediniz,hakkınızı helal ediniz,ruhumu şadediniz,işlerimizi tavsiyesinde refikama muavenet ediniz ve muin olunuz.

    Sevgili Hemşirem Lütfiye'ciğim,

    Bilirsiniz ki sizi çok severdim.Sizin için vesayemin yettiği nisbette ne yapmak lazımsa yapmak isterdim.Belki size karşı da kusur etmişimdir,beni affet ,mukadderatı ilahiye böyle imiş hakkını helal et ruhumu şadet , yengeniz Münevver hanımla oğlum Nezih'e sen de yardım et , sizi de Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve himayesine tevdi ediyorum.

    Ey akraba ve ehibba ve evda , cümlenize elveda , cümleniz hakkınızı helal ediniz.Bnim tarafımdan cümlenize hakkım helal olsun.Elveda , elveda..Cümlenizi Cenab-ı Hakk'a tevdi ve emanet ediyorum..



    Hukuki NET Güncel Haber

    Deneme konulu yargıtay kararı ara
    Deneme konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #42
    Kayıt Tarihi
    May 2008
    İletiler
    584
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Deneme

    Alıntı Erdoğan Kırcalı rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bence sn.future hoşuna gitmese de , bu konuları yönetime bildirme borcu olduğunu hatırlamalı.

    Bence de şikayet edilmesi gereken konuların yönetime bildirilmesi jurnal olarak değerlendirilmemeli sayın FUTURE. Siz siz olun bu tür şeyleri sayın Kırcalı'nın belirttiği gibi bildirelim ki insanlar başkalarını rahatsız etmek gibi bir hakları olduğunu düşünmesinler.

    Saygılar..

  4. #43
    Kayıt Tarihi
    Sep 2006
    Nerede
    ist
    İletiler
    344
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Deneme

    Bundan sonra bu hakaretlere kayıtsız kalamayacağım...Söylemediğim sözler söylenmiş gibi gösteriliyor.Bir konuda iki kişinin itham ettiği lafı -benim iletim olduğunu söylüyorlardı.Yarım saat aradım ve yoktu.Çamur at izi kalsın misali.
    Sağolun Sultanım...

  5. #44
    Kayıt Tarihi
    Oct 2007
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Deneme

    merhaba arkadaşlar.

+ Konuyu Yanıtla
5 / 5 Sayfa İlkİlk 12345

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Benzer Konular :

  1. Deneme 1
    test. deneme deneme
    Yazan: talipmertoğlu Forum: Deneme
    Yanıt: 4
    Son İleti: 18-03-2016, 21:32:04
  2. Deneme
    deneme mesajı denek denek denek dene deneme
    Yazan: hukolog Forum: Deneme
    Yanıt: 2
    Son İleti: 23-11-2011, 19:37:39
  3. Deneme
    faydalı bir site olduğunu düşünüyorum
    Yazan: s.tuzcu Forum: Deneme
    Yanıt: 0
    Son İleti: 13-04-2010, 11:49:07
  4. Deneme
    sadece deneme
    Yazan: burak2626 Forum: Deneme
    Yanıt: 0
    Son İleti: 10-01-2010, 22:14:25
  5. Deneme
    Deneme....
    Yazan: nikon Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 4
    Son İleti: 10-04-2008, 10:15:44

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.