+ Konuyu Yanıtla
1 den 4´e kadar toplam 4 ileti bulundu.
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Istanbul, Türkiye.
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Distribütörlük Sözleşmesini Tek Taraflı Feshi vs

    Yabancı bir tedarikçi firma ile Türkiye'deki dağıtıcı firma arasında Münhasır Distribütörlük sözleşmesi yapılıyor. Bu sözleşmede kota şartı yer alıyor ve bu kotaya uyulmadığı takdirde sözleşmenin tedarikçi firma tarafından tek taraflı olarak feshedilebileceği düzenlemesi getiriliyor. Ayrıca ürünün tanıtım giderleri ve sürümünün artırılması yükümlülüğü dağıtıcıya veriliyor. Sözleşme tedarikçi tarafından tek taraflı olarak kota koşulu yerine getirilmediği için feshediliyor. Ancak dağıtıcını yüzbinlerce EURO'luk yatırımı var. Öyle ki ürünü sektörde meşhur edecek kadar iyi tanıtmış O pazarda ilgili kesimler en iyi marka olarak o ürünü tanıyor. Ancak sözleşme tedarikçiye fesih yetkisi vermiş ve böyle bir durumda tazminat istenemeyeceği koşulu var. Diğer yandan tedarikçinin bulunduğu ülke hukukunun uygulanacağı belirtiliyor ve ayrıca tahkim şartı var. Tahkim yargılamasının da tedarikçinin kendi ülkesindeki bir enstitü tarafından yapılması öngörülüyor vs. Bu durumda tazminat istenebilir mi? İstenebilirse gerekçeleri nelerdir? Ayrıca bu ihtilafa ilişkin olarak tahkim şartına rağmen Türk mahkemeler önünde dava açılabilir mi? Bu konudaki yorum ve düşüncelerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.

    Elektronik



    Hukuki NET Güncel Haber

    Distribütörlük Sözleşmesini Tek Taraflı Feshi vs konulu yargıtay kararı ara
    Distribütörlük Sözleşmesini Tek Taraflı Feshi vs konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    T.C.
    YARGITAY
    HUKUK GENEL KURULU
    E. 1998/12-287
    K. 1998/325
    T. 6.5.1998
    • SÖZLEŞME ( Alman Hukukunun Uygulanacağı Kabul Olunan )
    • YABANCI HUKUKUN UYGULANACAĞI KABUL OLUNAN SÖZLEŞME
    • MİLLETLERARASI YETKİ SÖZLEŞMESİ ( Türk Mahkemesinden Alınan Haciz Kararının Uygulanması )
    • CEBRİ İCRA ( Türk Mahkemesinden Alınan Haciz Kararının Uygulanması )
    • TÜRK MAHKEMESİNİN KESİN YETKİSİ ( Kamu Düzeni - Münhasır Yetki )
    • YETKİ SÖZLEŞMESİNİN NİTELİĞİ ( Yetkili Kılınan Ülke Mahkemelerinin Münhasır Yetki Sahibi Olması )
    • KESİN YETKİ ( Milletlerarası Hukukta Yetki Sözleşmesiyle Yetkili Kılınan Ülke Mahkemelerinin Yetkisi )
    • TÜRK MAHKEMESİNİN KESİN YETKİSİ ( Türkiye'deki Cebri İcra Takibine İlişkin Uyuşmazlıklarda Yetki Sözleşmesine İtibar Edilememesi )
    • KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN YETKİ ( Cebri İcra Takibinde Milletlerarası Yetki Sözleşmesinin Hüküm İfade Etmemesi )
    2004/m.68
    2675/m.1,19/2,24,27,31,33
    1086/m.9,12,13,14,16,19,21,22,187/2,4
    ÖZET: Türk mahkemesinden alınan ihtiyati haciz kararının cebri icra yoluyla uygulanmasına dair yetki, devletin kendi ülkesi üzerinde hakimiyet tasarruflarında bulunabilme iktidarının bir görünümü olduğundan, münhasır ( kesin ) yetkilerindendir. Davayı "kamu düzeni" ve "münhasır yetki" esaslarının etkisi altında degerlendirdigimizde; Türk mahkemesinin ülke içi yetkisinin ve ona bağlı olarak da milletlerarası yetkisinin varlıgının kabulü kaçınılmazdır.

    Davacı ( Alacaklı ) D... Türkische Bank A. G. ( T.A Bankası ); Davalı ( Borçlu ) B... Golf Kulübü Turizm İnşaat Sanayi Ticaret A. Ş. ile düzenledikleri kredi sözleşmesine dayanarak Serik Asliye Hukuk Mahkemesine müracaatla ihtiyati haciz isteminde bulunmuş anılan mahkeme 7.11.1996 gün ve 1996/319 değişik işler sayılı kararı ile ihtiyati hacze karar vermiştir. İhtiyati haciz kararı borçlu şirketin işyerinde fiili haciz ile uygulanmıştır. Daha sonra çıkarılan örnek 49 ödeme emrini alan borçlu takip konusu sözleşmenin 20. maddesinde kararlaştırılan "Yetki Koşuluna" dayanarak Alman Hukukunun uygulanması gerektiğini ve Alman Mahkemelerinin yetkili olduğunu öne sürerek icra dairesinin yetkisine, İcra Tetkik Mercii Hakimliği nezdinde itiraz etmiştir. Mercii hakimliği "Kanunlardaki genel yetki kurallarını yetki anlaşması ile kaldırılamıyacağı, kanunen yetki verilmiş Türk mahkemesine güvensizlik yaratacak böyle bir davanın kabul edilemeyeceği" gerekçeleriyle itirazın kaldırılmasına ve takibin devamına ilişkin 19.2.1997 gün ve 69-4 sayılı kararı vermiştir.

    Bu kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onikinci Hukuk Dairesi 9.7.1997 gün ve 6906-8220 sayılı ilamı ile; ( ...Alacaklının takibe dayanak yapmış olduğu 14.10.1992 tarihli kredi sözleşmesinin 20/1 maddesinde "Bu anlaşma ve buradaki tarafların hak ve yükümlülükleri Alman Yasalarına göre yürütülecek ve yorumlanacaktır." Hükmü getirildiği gibi aynı maddenin 2 numaralı bölümünde de uyuşmazlıkların çözümünde de Alman mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edilmiştir. 2675 sayılı Yasanın 24. maddesinde ise sözleşmeden doğan ilişkilerin tarafların açık olarak seçtikleri ülkenin kanununa tabi olacağı belirtilmiştir. Alacaklı sözü edilen Yasa ve sözleşme hükümlerine aykırı olarak Türk Hukukuna göre yetkili olan ihtiyati haciz kararım veren Serik İcra Dairesinde icra takibini yapmıştır. Sözü edilen sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde Türk Hukukuna göre yetki itirazının değerlendirilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle merci kararını bozmuş dosya yerine geri çevrilmiştir: Yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Temyiz eden: Davalı vekili

    Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Devletler Hususi Hukuku Kaideleri, yabancılık unsuru taşıyan ( Milletlerarası unsur ) belirli bir olay ve ilişkilere hangi Devletin maddi hukuk hükümlerinin uygulanacağını gösterir. Bu kaideler bir uyuşmazlığı bizzat çözümlemezler. Sadece, onu çözümleyecek olan yetkili maddi hukuk kurallarını belirtmekle yetinirler. Buradaki hukuk, mahalli hukuk veya yabancı bir hukuk olabilir. Devletler Hususi Hukuk Kaideleri iç hukuk kaideleri olduğundan her devletin kendine özgü bir Devletler Hususi Hukuku vardır. Devletler Hususi Hukuku, Maddi Özel Hukuk gibi, bireyler arasındaki adaleti kurmayı amaçlar.

    Milletlerarası Medeni Usul Hukuku ise; yabancı unsurlu olay ve ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, diğer konular yanında, özellikle Türk mahkemelerinin davaya bakmaya yetkisi olup olmadığını belirleyen kaidelerin bütünüdür.

    22 Kasım 1982 tarihinde yürürlüğe giren, 20 Mayıs 1982 günlü 2675 sayılı "Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku" hakkındaki kanun; Devletler Hususi Hukukumuzun ana kaynağını oluşturur. Bu kanun "Milletlerarası Özel Hukuk" ile "Milletlerarası Usul Hukuku" olarak iki bölümde düzenlenmiştir.

    Milletlerarası bağlantıları bulunan ( Yabancı Unsurlu ) olay ve ilişkilerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklarda, mahkemelerin milletlerarası yetkilerini düzenleyen kaideler Usul Hukukunu meydana getirir. 2675 sayılı Yasa, milletlerarası yetkiye ilişkin hükümleri ile ( Md.27-33 ) Türk mahkemelerini Devletler hukuku anlamında haiz oldukları yargı yetkisine hangi ölçüler içinde kullanılacağını belirler. ( Md.1 )

    Türk Anayasasında, bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilen ( Md.9 ) yargı yetkisi, ancak Devletle Hukuku tarafından belirli alanlarda sınırlandırılmıştır ve yargı yetkisi dava şartlarından kabul edilmektedir. ( Bkz. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, sayfa 882. ) Milletlerarası yetki denildiğinde, yargı yetkisinin mevcut olması koşulu ile bir davaya hangi Devlet mahkemesinin bakabileceği anlaşılır. Milletlerarası yetki dava şartlarından sayılmamaktadır. Her Devlet mahkemelerinin milletlerarası yetkisini bizzat tayin eder. ( Bkz. Ergin Nomer Devletler Hususi Hukuku 7. bası 1993 sayfa 398 ) Hukukumuzda ülke içi yer itibariyle yetki kaideleri aynı zamanda milletlerarası yetki kuralları olarak uygulanır. ( Md.27 ) O nedenle, HUMK. 9 ila 12 ve 14 ila 16 ve 19 ila 21 maddelerinde yer alan genel ve özel yetki halleri ile, diğer kanunlarda belirtilen özel yetki hükümleri bulunan durumlarda, Türk mahkemeleri milletlerarası yetkiye sahiptir.

    Bu bağlamda, hemen belirtelim ki, yetkinin varlığında davanın yanlarının Türk vatandaşı veya yabancı olması kural olarak bir faktör olarak alınmaz.

    Önümüzdeki davayla doğrudan bağlantılı olması nedeniyle, Türk mahkemelerinin yetkili olduğu hallerde, tarafların yetki anlaşılması ile yabancı bir ülke mahkemesini yetkili kabul etmelerinin Türk Yetki Hukuku açısından doğurduğu hukuki sonuçlar üzerinde durulması zorunludur.

    2675 sayılı "Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu'nun" Milletlerarası Usul Hukukunu düzenleyen bölümünde yer alan 31. madde; Milletlerarası yetki sözleşmelerinin, hukuki, tanım ve kapmasını açık ve seçik bir biçimde çizmiştir.

    31. maddede yeralan kural şöyledir:

    " Yer itibariyle yetkinin kamu düzeni veya münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın, yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler.

    Yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması halinde, dava yetkili Türk mahkemesinde görülür."

    Madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere; 31. madde; Türk Mahkemelerini yer itibariyle yetkili bulunmadığı, dolayısıyla milletlerarası yetkisinin de doğmadığı hallerde, tarafların Türk mahkemelerini yetkilendirebilecekleri ve buna ilişkin yetki anlaşması yapabileceklerini düzenleyen HUMK. md. 22. maddesine karşıt olarak getirilmiştir. Nitekim, 31. madde: Belirli koşulların vücut bulması halinde, en önemlisi, Türk Mahkemelerinin yetkili olduğu durumlarda dahi tarafların yetki anlaşması ile yabancı bir ülke mahkemesinde yetkili kılabileceklerini kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde hükme bağlamış olması bunu göstermektedir.

    31. maddenin uygulama alanının ve koşullarının belirlenmesinde yarar vardır.

    1- Önceden belirtelim ki, yabancı bir Devlet Mahkemesini yetkilendiren ve anılan maddenin öngördüğü koşullara uyan, geçerli bir yetki sözleşmesinin varlığı halinde, yetkisi kararlaştırılan Yabancı Devlet Mahkemesi "Münhasıran" yetkili bir mahkeme kimliğini kazanmış olur. Bu sonucu, maddenin ikinci cümlesinde yer alan "Yabancı Mahkemenin kendisini yetkisiz sayması halinde, dava yetkili Türk Mahkemesinde görülür" şeklindeki sözler açık ve kesin bir şekilde doğrulamaktadır.

    Bu evrede, yasaca Türk Mahkemesine verilmiş olan yetkiler, özellikle ( HUMK. md.9/24 ) deki hükümler uygulanmaz hale gelir. O nedenle, taraflardan biri sözleşmedeki yetki şartına uymayarak Türkiye'de kanun gereği yetkili olan bir mahkemede dava açtığında diğer tarafın yetkisizlik; ve koşulları oluştuğunda "derdestlik" itirazlarında bulunmak hakkı doğar ( HUMK. md. 187/2,4 ).

    Anlaşmada, yetkisi kararlaştırılan yabancı mahkeme, kendisini yetkisiz kapul ederse ancak bu takdirde, dava kanun gereği yetkili Türk mahkemesinde açılabilir. Bu konuda; 2675 sayılı kanunun kabulünden sonra öğretideki görüşler birleşmiştir. ( Bkz. Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, 7. Bası, İstanbul, 1993, Sh. 418 vd; Çelikel, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul, 1995, Sh. 318; Altuğ, Türk Milletlerarası Usul Hukuku, İstanbul, 1983, Sh.67; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Sh. 4366, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, Ankara, 1992 Sh. 158; Tuluay, Milletlerarası Usul Hukuku, ABD. 2/1984 sayfa 262 vd; Baki Kuru, Sözleşme ile Yabancı Mahkemelerin Yetkili Kılınması; MHB. 6/1986 Sayfa:

    142-144; Saim Üstündağ Medeni Yargılama Usulü, İstanbul, 1989, Sayfa: 75 vd; Sargın, Milletlerarası Usul Hukukunda Yetki Anlaşmaları, Ankara, 1996, Sh. 194 vd. )

    Sonuç olarak yinelemek gerekirse, 2675 sayılı Kanunun 31. maddesinin özüne ve sözüne uygun bir şekilde düzenlenmiş bir yetki anlaşması ile Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin kaldırılması mümkündür.

    2- Yetki anlaşmaları ile bir devlet mahkemesinin yetkili kılınması. Türk hukuku bakımından bir şekle bağlı değildir. Yalnız Türk hukukunun emredici kaidelerine tabidir ( Örneğin; Bkz. Md.19/2 ).

    3- Türk Mahkemelerinin yer itibariyle yetki kaidelerinin "Kamu Düzeni" veya "Münhasır"; "kesin" yetki esasına dayanılarak tayin edildiği hallerde, taraflar, yabancı bir ülke mahkemesini yetki anlaşması ile yetkili kılamazlar. Bu durumda yetki şartı Türk hukuku bakımından hukuki bir sonuç doğurmaz ( MÖUHK. Md. 31 ).

    Yabancı bir devlet mahkemesini yetkili kılan yetki anlaşmalarının geçerliliği, mahkemesi yetkili kılanın devletin hukuk düzenine göre saptanır. O nedenle ancak Türk hukukuna göre de geçerli olan, bir sözleşme ( veya yetki şartı ) ile yabancı bir devlet mahkemesi yetkili kılınabilir ( Bkz. Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, 1993. 5h.417 ).

    a- Münhasır ( kesin ) yetki kaideleri, dava konusunun sadece Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak amacıyla konulan ve bunu temin eden kaidelerdir.

    Örneğin; iş davalarında, davalının ikametgah mahkemesi ile işyeri mahkemesini yetkili kabul eden 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesi; "İşçiyi" korumak gayesiyle konulmuştur ve kamu düzeni düşüncesine dayanır. O nedenle bu iki yetkiyi bertaraf eden yetki sözleşmeleri geçerli değildir. Türkiye'deki taşınmazların aynına ilişkin davaların görülmesinde de Türk mahkemelerinin yetkisi "münhasır"dır. ( HUMK. Md. 13 ). Keza cebri icra ile ilgili davalarda, aşağıda değinileceği üzere "münhasır" yetki kurallarına bağlıdır.

    b- Yetki anlaşması kamu düzenine açıkça aykırı olmamalı ülkenin kamu düzenini bozmamalıdır. Ahlak ve dürüstlük kurallarına, toplumun, hukukun, temel ilke ve değer yargılarım, adaleti, ahlak anlayışım, Anayasada yer alan temel hakları, ciddi şekilde sarsan ve aykırılık oluşturan olaylar kamu düzenini ihlal eden olgulardır.

    4- Yabancı devlet mahkemesine, yetki tanıyan anlaşmaların, Türk hukuku alanında, hukuken değer kazanması için diğer koşullar şöyle sıralanabilir.

    a ) Taraflar arasında borç ilişkisinden kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmalıdır. Şahıs ve aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda bir yetki anlaşması düzenlenemez.

    b ) Borç ilişkisi, yabancılık unsurunu taşımalıdır. Uyuşmazlığın doğduğu borç ilişkisinde, taraflardan birinin veya her ikisinin yabancı olması veya akdin yapıldığı yerin veya icra yerinin yabancı ülke olması veya akid konusunun yabancı ülkede bulunması veya borç ilişkisinin yabancı ülkede doğması veya borç ilişkisine uygulanacak, hukukun yabancı bir hukuk olması gibi, bir yabancılık unsurunun bulunması gereklidir. Yabancılık unsuru taşımayan bir borç ilişkisi için yabancı ülke mahkemesine yetki veren anlaşma Türk hukuku yönünden geçerli olmaz.

    c ) 31. madde uyarınca, uyuşmazlığın belirli yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda taraflar anlaşmış olmalıdır.

    Az yukarıda açıklanan kurallar Hukuk Genel Kurulu görüşmelerinde oybirliğiyle benimsenirken bir yandan da ilerdeki uygulamalara ışık tutması, konunun berraklığa kavuşturulması amacıyla Hukuk Genel Kurulunun 26.3.1975-E.60/K.394 ve 15.6.1988-E.11/K.246-476 gün ve sayılı kararları ele alınmış ve tartışılmıştır. Özellikle, anılan Hukuk Genel Kurulu Kararlarına gerekçe yapılan "HUMK.nun 22. maddesindeki düzenleme karşısında, kanunlardaki genel yetki kurallarının tarafların anlaşmalarıyla ortadan kaldırılamayacağı, aksinin kabulü halinde, iç hukuka göre kanunen yetki verilmiş olan belirli bir Türk mahkemesine karşı güvensizlik yaratacağından, kamu düzenine ters düşeceği ve geçersiz olacağı, o nedenle, davacının Türkiye'deki kanunen yetkili mahkemede de dava açmak hakkına daima sahip olduğu, yetki sözleşmeleri ile yetkili olan mahkemelerin yetkilerinin ortadan kaldırılamayacağı..." şeklindeki görüşten dönülmesi uygun bulunmuştur.

    Gerçekte de; H.G.K. nün anılan 1982 tarihli kararı, 2675 sayılı Yasanın 31. maddesinin yürürlükte olmadığı zaman içinde verilmiş, 26.3.1975 günlü kararı kendisine gerekçe aldığı; en önemlisi, sadece Türkiye içerisindeki yabancılık unsuru taşımayan uyuşmazlıklar için uygulanabilen HUMK. Md.22. maddedeki esaslardan sonuca kavuştuğu anlaşılmaktadır. Oysa, tamamen farklı ve yeni bir hukuki statü getiren, 2675 sayılı Yasanın 31. maddesinin son cümlesiyle Yasa koyucunun bu kabulü üstün görmediği çok açıktır. Dahası, 31. madde ile güdülen amaçlardan biri de, milletlerarası ekonomik ilişkilerde yetki anlaşmalarının büyük önemi haiz olmasıdır.

    Bugün bilgi çağı döneminde devletlerin birbirleriyle olan zorunlu sosyal ve sanayi ihtiyaçları karşısında ekonomik ilişkilerinin, kolay iletişim ve sürat araçları eliyle yoğunluk kazandığı, o nedenle ülke sınırlarını aşan sözleşmeler düzenlemek zorunda oldukları yadsınamaz. Dünya devletlerine ve dünya ekonomisine entegre olan Türkiye'nin bu gerçekten uzak durması düşünülemez. Esasen zamanımızın sosyal ve ekonomik koşullarının getirdiği zorunluluklar karşısında, her devlet devletler hukukuna dahil olduğunu gözden kaçırmamalı ve her türlü hukuki egoizmden uzak durmaya gayret sarfetmelidir. O nedenle bu tip ticari ilişkilere dayanan sözleşmelerde kararlaştırılan yetki şartı sözleşmenin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Kaldı ki, tarafların gidebilecekleri yetkili devlet mahkemesini hemen akdin basında bilmelerinde ve kendilerine uygulanacak hukuk kaidelerini önceden tespit ve tayin etmek de birçok yararları göz ardı edilemez.

    Şimdi tüm açıklanan yasal kuralların İşığında uyuşmazlığın çözümüne sıra gelmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 14.10.1992 günlü Kredi Sözleşmesinin "uygulanacak hukuk ve yargı çevresi" başlıklı 20. maddesindeki kararlaştırma aynen şu hükümleri ihtiva etmektedir.

    1- Bu anlaşma ve buradaki tarafların hak ve yükümlülükleri Alman Yasalarına göre yürütülecek ve yorumlanacaktır.

    2- Taraflar, bu anlaşma dışında ya da bu anlaşma ile ilgili olarak doğabilecek anlaşmazlıkların çözümünde Alman mahkemelerinin yetkili olduğunu ve bu anlaşma dışında ya da bu anlaşmayla ilgili herhangi bir dava, mahkeme başvurusu ya da adli takibatın bu mahkemelerde yürütüleceğini gayri kabili rücu olarak kabul ederler.

    Yabancılık unsuru ile borç ilişkisini içeren ve yabancı bir devlet mahkemesine yetki tanıyan bu anlaşma "Kamu Düzenine" veya "Münhasır" yetki esasına dayanmadığı takdirde, Türk hukuku bakımından geçerli olacağı çok açıktır. Daha somut bir ifadeyle; doğrudan genel mahkemede açılacak bir dava aşamasında; kabul edilip, itibar edileceğinden ayrı davacı alacaklının İİK.68. maddesinde belirtilen belgelerden olan davalı ile düzenledikleri kredi sözleşmesine dayanarak Serik İcra Dairesinde takibe giriştiğinde borca itiraz üzerine itirazın iptali yönünden genel hükümlere göre genel mahkemede dava hakkını kullandığında davalının yetki anlaşmasını öne sürerek yetki itirazında bulunduğunda mahkemece, 2675 sayılı Yasanın 31. maddesi uyarınca yetki şartının hukuken geçerli kabul edilmesi ve yetki itirazı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekir.

    Ne var ki, bu dava; anlatılan türde bir dava olmayıp tamamen farklı hukuki prosedür ve hüviyete sahiptir. Dava hukuksal nitelikde cebri icra hukukundan kaynaklanmaktadır. Diğer bir anlatımla, yetki itirazı, asliye hukuk mahkemesince verilen ihtiyati haciz kararının, Serik İcra Müdürlüğü nezdinde uygulanması safhasına aittir. O nedenle, bu hukuki olgu sınırı içinde kalınarak uyuşmazlığın değerlendirilmesi hukuksal bir gerektir. İhtiyati haciz kararının infazının, hukuki sonuç ve hükümlerinin bir cebri icra olduğunda, duraksama olmamalıdır. Cebri icra her devletin kendi ülke ve sınırları içerisinde haiz olduğu mutlak güç ve yetkilerindendir. Yine cebri icra devletin egemenlik ve hükümranlık haklarının kullanılmasının doğrudan bir sonucudur. O nedenle devletin nüfuz ve iktidarım simgeleyen bir hakimiyet tasarrufudur, denilebilir. "Türk milleti egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle, hiçbir kişiye, zümreye veya sımfa bırakılamaz, hiçbir kimse ve organ kaynağım Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz." ( Anayasa Md.6 ),

    Şu durum karşısında; Türk mahkemesinde alınan ihtiyati haciz kararının cebri icra yoluyla uygulanmasına dair yetki devletin kendi ülkesi üzerinde hakimiyet tasarruflarında bulunabilme iktidarının bir görünümü olduğundan, münhasır ( kesin ) yetkilerindendir. Hal böyle olunca; davanın sadece belirtilen hukuki nitelik ve kapsamı içinde ve "kamu düzeni";

    "münhasır yetki" esaslarının etkisi altında değerlendirildiğinde; Türk mahkemesinin ülke içi yetkisinin ve ona bağlı olarak milletlerarası yetkisinin varlığının kabulü kaçınılmazdır ( 2675 sayılı kanunun 31. maddesi ).

    Açıklanan nedenlerle hukuki nitelendirmede, yasanın yorum ve uygulanmasında hataya düşülerek verilen Yerel Mahkeme kararı isabetsiz olup bozulması gerekirse de hüküm sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun görüldüğünden gerekçesi değiştirilerek onanmalıdır ( HUMK.nun Md. 438 son ).

    SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ) ve gerek temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6.5.1998 günü oybirliğiyle karar verildi.

    yarx


    Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    .C.
    YARGITAY
    19. HUKUK DAİRESİ
    E. 2003/6027
    K. 2003/13401
    T. 29.12.2003
    • İFLAS DAVASI ( Taraflar Arasındaki Sözleşmede İngiliz Hukukunun Uygulanacağının Kararlaştırılmış Olması )
    • TELEVİZYON LİSANS SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN ÜCRET İÇİN YAPILAN İFLAS TAKİBİNE İTİRAZ ( Taraflar Arasında İngiliz Hukukunun Uygulanacağına İlişkin Sözleşme Bulunması - İflas Davasında Uygulanacak Hükümler )
    • LİSANS ÜCRETİ İÇİN YAPILAN İFLAS TAKİBİNE İTİRAZ ( İflas Davasında Uygulanacak Hükümler )
    • İNGİLİZ YASALARININ UYGULANMASI ( Lisans Ücreti İçin Yapılan İflas Takibine İtiraz Üzerine Açılan İflas Davasında - Sözleşmede İngiliz Yasalarının Uygulanacağının Kararlaştırılmış Olması )
    • SÖZLEŞME SERBESTİSİ ( Milletlerarası Hukuk Kapsamındaki Uyuşmazlıklarda Hangi Ülke Kanunlarının Uygulanacağının Tesbiti )
    • MİLLETLERARASI HUKUK KAPSAMINDAKİ UYUŞMAZLIKLAR ( Hangi Ülke Kanunlarının Uygulanacağının Sözleşmeyle Tesbit Edilebilmesi )
    • DEPO EMRİNE ESAS ALACAK MİKTARININ TESBİTİNDE UYGULANACAK HUKUK SİSTEMİ ( Tarafların İngiliz Hukukunun Uygulanacağını Kararlaştırmış Olması )
    2675/m.24
    ÖZET : Davacı şirket lisans sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlattığı iflas yoluyla takibe davalı tarafından itiraz edilmiştir. Ödeme emrine itiraz üzerine açılan iflas davasında ticaret mahkemesi, tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceler. Burada davalının borçlu olup olmadığı, maddi hukuk kurallarına göre esastan incelenerek saptanır. Depo emrine esas alacağın hukuken mevcut olup olmadığı, borcun doğumuna sebep olan hukuki ilişkiye ya da olayın esasına, uygulanacak hukuka göre belirlenir. 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 24. maddesine göre sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri kanuna tabidir. Taraflar arasındaki lisans sözleşmesinin 22. maddesinde sözleşmenin İngiliz Kanunları dahilinde ele alınacağı ve yorumlanacağı hükme bağlandığından depo emrine esas alacak miktarlarının İngiliz Hukukuna göre saptanması gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeden uyuşmazlığın tamamına Türk Hukuku'nun uygulanmasında isabet görülmemiştir.

    DAVA : Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı iflas kararı verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, gereği konuşulup düşünüldü:

    KARAR : Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 22.05.2000 tarihli sözleşme uyarınca Manchester United TV'nin gösterim hakkının belirlenen bölgede 01.08.2000-31.05.2001 tarihleri arasında davacıya verildiğini, davalının sözleşme uyarınca yapması gereken ödemeleri yapmadığını, iflas yoluyla yapılan takibe itiraz ederek durdurduğunu ileri sürerek davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Davalı vekili cevabında, davacının gösterim hakkını davalıya vermişse de şifre çözücü cihazı teslim etmediğinden sözleşmenin fiilen yürürlüğe girmediğini, gösterim hakkını kullanmadığını, bu nedenle talebin haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

    Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davalının sözleşme uyarınca ödemesi gereken lisans ücretini ödemediği, teminat senedini düzenleyip vermediği, iflas davasında Türk Hukukunun uygulanacağı, depo emrinde gösterilen meblağın depo edildiği gerekçesiyle iflas kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

    Taraflar arasında düzenlenen 22.05.2000 tarihli lisans sözleşmesinin 22. maddesinde sözleşmenin İngiltere yasaları dahilinde ele alınacağı ve yorumlanacağı hükme bağlanmıştır. Davalı bu hüküm uyarınca davada İngiliz Hukuku'nun uygulanması gerektiğini savunmuş, mahkemece iflas davasında Türk Hukuku'nun uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.

    Davacı şirket lisans sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlattığı iflas yoluyla takibe davalı tarafından itiraz edilmiştir. Ödeme emrine itiraz üzerine açılan iflas davasında ticaret mahkemesi, tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceler. Burada davalının borçlu olup olmadığı, maddi hukuk kurallarına göre esastan incelenerek saptanır. Depo emrine esas alacağın hukuken mevcut olup olmadığı, borcun doğumuna sebep olan hukuki ilişkiye ya da olayın esasına, uygulanacak hukuka göre belirlenir. 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 24. maddesine göre sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri kanuna tabidir. Taraflar arasındaki lisans sözleşmesinin 22. maddesinde sözleşmenin İngiliz Kanunları dahilinde ele alınacağı ve yorumlanacağı hükme bağlandığından depo emrine esas alacak miktarlarının İngiliz Hukukuna göre saptanması gerekir. ( Güngör Gülin Güneysu, Milletlerarası Özel Hukukta, İflas, Ankara 1997, s. 40, 154; Göğer Erdoğan, İflas Alanındaki Kanunlar İhtilafı, Batider, C. VI s. 2, s. 319 ).

    Mahkemece bu yön gözetilmeden uyuşmazlığın tamamına Türk Hukuku'nun uygulanmasında isabet görülmemiştir.

    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.12.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    yarx


    Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    T.C.
    YARGITAY
    HUKUK GENEL KURULU
    E. 1999/19-467
    K. 1999/489
    T. 9.6.1999
    • TENFİZ TALEBİ ( Uluslararası Tahkimde Terditli Hakem Seçiminin Geçerli Olup Olmadığı )
    • HAKEM KARARININ TENFİZİ TALEBİ ( Uluslararası Tahkimde Terditli Hakem Seçiminin Geçerli Olması )
    • TERDİTLİ TAHKİM SÖZLEŞMESİ ( Hakemlerden Hangisinin Seçileceği Hakkında Davacı Tarafa Hak Tanıyan Sözleşme Hükmünün Geçerliliği )
    • ULUSLARARASI TAHKİM ( Terditli Tahkim Sözleşmesi ve Seçilecek Hakemi Takdir Hakkı )
    2675/m.45/1
    2709/m.90/5
    ÖZET : Sözleşmenin her iki tarafına da terditli olarak hakem seçimi hakkı tanıyan sözleşme hükmü, Türk Kamu düzenine aykırı sayılamaz Davacı şirketin mukim bulunduğu Rusya ile Türkiyenin de imzaladığı 1958 tarihli New York Sözleşmesine göre, yabancı hakem kararının bağlayıcı olması tenfiz için yeterlidir.

    DAVA : Taraflar arasındaki "tenfiz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Sekizinci Asliye Ticaret Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 25.2.1998 gün ve 1997/206-1998/101 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesinin 8.7.1998 gün ve 1998/3599-4770 sayılı ilamı ile; ( ....Davacı vekili, davalı şirkete kömür satan müvekkilinin 4.708.513 Dolar alacağı doğduğunu, bu alacağın 1.442.261.48 Dolar'lık kısmının ödenmediğini, sözleşmenin 9. maddesi uyarınca 26.12.1995 tarihinde Rusya Federasyonu Ticaret ve Sanayi Odası nezdindeki Uluslararası Ticari Uyuşmazlıklar Mahkemesine müracaat eden müvekkilinin alacağının karara bağlandığını, bu kararın Türkiye'de uygulanabilmesi için tenfizi gerektiğini ileri sürerek 29.10:1994 tarihli ve 441/1995 sayılı kararın tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Davalı davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece taraflar arasındaki 8.2.1992 tarihli ana sözleşme ile Stocholm Ticaret Odası tahkim Kurumunun hakem olarak seçildiği, sözleşmede yapılan 11.9.1992 tarihli değişiklikle Moskova Ticaret ve Sanayi Odası Tahkim Mahkemesinin hakem olarak tayin edildiği, terditli olarak hakem seçimine ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu, tenfizi istenen kararın kesinleşmiş bir örneğinin ibraz edilmediği ek sözleşmedeki tahkim heyetini seçme hakkının iddia sahibine ait olduğuna ilişkin hükmün Türk Kamu düzenine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilinee temyiz edilmiştir.

    Taraflar arasındaki 8.2.1992 tarihli sözleşmenin 9. maddesinde bu sözleşmeden veya bu sözleşme ile ilgili olarak doğabilecek anlaşmazlıkların taraflarca dostça çözümleneceği, bunun imkansız olması halinde tarafların konuyu normal mahkemelere müracaat etmeden İsveç'deki Stockholm Ticaret Odasının Tahkim Kurumuna götürecekleri kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin anılan maddesine 11.9.1992 tarihinde yapılan ilave ile "Sözleşmeden doğan herhangi bir anlaşmazlık veya iddianın aynı zamanda Rusya'da Moskova Ticaret ve Sanayi Odasında Rus Malzeme Yasası ve kurallarına göre Uluslararası Tahkim Mahkemesi tarafından çözümleneceği, tahkim heyeti gibi, taraflar sözleşmenin 9. maddesine yapılan ilave ile Stokholm Ticaret Odasının Tahkim Kurumu yanında Moskova Sanayi ve Ticaret Odası nezdindeki Uluslararası Tahkim Mahkemesini de yetkili kılmıştır. Tarafların ortak iradesi uyuşmazlığın hakemde çözümlenmesi yönünde olduğundan ve bu şekilde tahkim heyetinin seçimine engel yasal bir düzenleme bulunmadığından, terditli hakem seçiminin geçersiz olduğuna ilişkin mahkeme gerekçesi isabetli değildir.

    Ek sözleşmede tahkim heyetini seçme hakkının iddia sahibine ait olduğu belirtilmiştir. Mahkemece bu düzenlemenin Türk Kamu düzenine aykırı olduğu kabul edilmiştir. Tahkim sözleşmesinde veya bir sözleşmede yer alan tahkim şartında taraflardan sadece birine hakem heyetini seçme hakkının tanınması halinde taraflardan biri lehine yargılamada üstünlük sağlanmış olacağından böyle bir tahkim sözleşmesi veya tahkim şartı geçerli değildir. Oysa somut olayda hakemleri seçme hakkı iddia edene yani her iki tarafa da tanınmıştır. Böyle bir tahkim şartı ile davacı satıcı firma, yargılama bakımından üstün bir duruma getirilmemiştir. Bu nedenle ek sözleşmedeki hakem seçimine ilişkin hükmün kamu düzenine aykırı olduğu kabul edilemez.

    Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında 2675 sayılı Kanunun 45/i maddesinde "hakem kararının tabi olduğu veya verildiği yer hukuk hükümlerine göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti kazanmamış olması" halinde yabancı hakem kararının tenfizi isteminin reddedileceği hükme bağlanmıştır. Davacı şirketin mukim bulunduğu Rusya ile Türkiye'nin de imzaladığı 1958 tarihli New York Sözleşmesinin V/e maddesinde yabancı hakem kararının tenfizi için vacibürriaye ( bağlayacı ) olması gerektiği belirtilmiştir. Taraflar arasındaki 8.2.1992 tarihli sözleşmesinin 9. maddesinde tahkim kurulunun verdiği kararın nihai olduğu, her iki tarafı da bağladığı hükme bağlanmıştır. Rusya Federasyonu Ticaret ve Sanayi Odası nezdindeki Ticari Uyuşmazlıklar Mahkemesi ile ilgili düzenlemenin 44. maddesinde hakem heyeti kararlarının tahkim kararında belirtilen süre içinde gönüllü olarak uygulanacağı, eğer hükümde hiçbir süre öngörülmemişse bu kararın derhal uygulanacağı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi Ticari Uyuşmazlık Mahkemesince verilen karar bağlayacıdır. New York Sözleşmesinin V/e maddesinde hakem kararının bağlayıcı olması yeterli görüldüğünden mahkemenin kesinleşmiş hakem kararı ibraz edilmediği gerekçesiyle tenfiz talebini reddetmesi de isabetsizdir:

    Mahkemece bu yönler gözetilerek koşulları mevcut olan tenfiz talebinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Temyiz eden : Davacı Vekili
    Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara temyiz dilekçesinde ileri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesinin 8.7.1998 gün ve 1998/3599-4770 sayılı ilamında ayrı ayrı ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle Türkiye'nin 25.9.1991 tarihinde imzalayarak yürürlüğe koyduğu "Yabancı Hakem Kararlarının tanınması ve icrası hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi; Anayasanın 90/5. maddesi gereğince kanun hükmünde olduğundan, taraflar arasındaki tahkim şartını içeren sözleşmenin, New York sözleşmenin II. maddesi uyarınca geçerli bulunmasına, hakem kararının verildiği yerdeki düzenlemede tenfizi istenen yabancı hakem kararının bir üst dereceli hakem mahkemesi veya devlet yargısı önünde yeniden incelenmesinin öngörülmediğinin anlaşılmasına ve sözkonusu kararın New York sözleşmesinin V/1 -e maddesinin aradığı anlamda bağlayıcı olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 9.6.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    yarx


    Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

herbalife distribütörlük iptali

herbalife distribütör iptali

herbalife distribütörlük sözleşmesi

distribütörlük sözleşmesi fesih süresi

distribütörlük sözleşmesi feshi

distribütörlük sözleşmesinin feshedilmesi

distribütör haklı fesih nedenleri

dagitimci firma ile sozlesme feshi nasil yapilir

alman firması sözleşme feshi

http:www.hukuki.netshowthread.php3560-Distributorluk-Sozlesmesini-Tek-Tarafli-Feshi-vs

Forum

Benzer Konular :

  1. [Bankalar hukuku] Bankanın Bankacılık Sözleşmesini Feshi
    Çalıştığım banka, bankacılık hizmetleri sözleşmesini feshetti. Fesih işlemini noter aracılığı ile herhangi bir gerekçe göstermeden yaptı....
    Yazan: nina Forum: Kredi Kartları ve Bankacılık Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 31-03-2020, 00:54:40
  2. İleri Tarihli İş sözleşmesini Feshi
    Merhaba, Ben Ankarada bir özel eğitim kurumunda çalışmaktadıyım ve sözleşmem 30 agustos 2014 tarihine kadar devam etmekte. Size sormak istediğim...
    Yazan: oguzefe Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 21-05-2014, 19:54:42
  3. Tek taraflı iş akdi feshi
    HAYIRLI akşamlar BEN ZEYTİNBURNUNDA DERİ ŞİRKETİNDE ÇALIŞIYORUM BENİM SORUNUM ŞU. 80 AYDIR AYNI ŞİRKETTE ÇALIŞIYORUM GÖTÜRÜ .PARÇABAŞI...
    Yazan: haydut71 Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 28-05-2012, 21:08:00
  4. Süreli İş Sözleşmesini Feshi
    Yukarıda hükümlerini belirttigim sözleşmeyi Mayıs 2006 'da imzaladım. Ancak 10 Nisan 2007'de istifa dilekçemi firmaya sunarak ve işverenin de...
    Yazan: cracs Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 11-04-2007, 21:12:01
  5. Vekilin müvekkil adına iş sözleşmesini feshi
    Sevgili meslektaşlar şimdiden vereceğiniz yanıtlar için teşekkür ederim. Sorum;Avukatın müvekkilin iş sözleşmesini fesih etme yetkisi var mıdır?...
    Yazan: Beymir Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 04-10-2006, 09:01:05

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.