Hepimizin hayal kırıklıkları, büyük kayıpları ya da malubiyetleri olmuştur. Bazılarımız bu durumlar karşısında ne yapacağını şaşırır ve depresif reaksiyonlar verirken, bazılarımız ise hatalarımızı düzeltip başımıza gelen bu üzücü olaylar hiç olmamış gibi yolumuza devam ederiz.

Peki nasıl oluyor da bazıları başlarına gelen olayları kabullenip otururken, diğerleri daha kuvvetli bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar? Nasıl mı kendileri ile daha iyi dost olmayı başararak...??

Kendimizi seviyorsak hayatı seviyoruzdur, kendimizi seviyorsak başkalarını seviyor,hoş görü ile bakabiliyor ,etrafımıza saygı duyabiliyoruzdur.Hayatın karşımıza çıkardığı güçlüklerle mücadele eder ve geçip gidenlerle hayıflanarak vakit geçirmek yerine,çözümler üreterek daha iyi neler yapabileceğimize odaklanırız.İsteklerimizin neler olduğunu ,farkındalıklarımızı bilir ve bunları gerçekleştirmek için hedeflerimizi belirleriz.Şimdi kendinize sorun siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Eğer yaptığımız hataları kabul ediyor, hissettiklerimizin sorumluluğunu alıyorsak,birçok tutumumuzu ve düşünce tarzımızı da değiştirmemiz gerekecektir.Bunun sonucunda olaylara bakış açımız,algılamamız kendimizin ve başkalarının davranışlarını yorumlamamız değişecektir.

Kendimizle iyi dost olmak , eksikliklerimizi göz ardı edep,hiç yokmuş gibi saymak ya da tatmin edip kendimizi kandırarak değil,kendimizle dürüstçe yüzleşip ,açık yaralarımızı tedavi etmekle başlar.Çoğu zaman üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz zorlukların çözümünü kendi dışımızda arar ve çektiğimiz acıları,sıkıntıları (bunlar bizim eksikliklerimizle bağlantılıdır)dindirmek için başkalarını suçlarız yada çareyi onların bulmasını bekleriz.Daha ilerisinde ise hayatımızı başkalarına bağımlı olma duygusu içinde geçirdiğimiz için ilişkilerimizi de buna göre geliştirip şekillendirmekten çekinmeyiz.İlişkilerimizde yaşanan bu terörün kaynağı da işte bizim kendimizle dost olmak yerine,cesaretsizce sürdürdüğümüz bağımlılıklarımızdır.

Ego hepimizde olan bir duygudur ve bizim savunma mekanizmamızın temelidir, kendimizi korumak için savunma mekanizmaları geliştiririz,bu eğer kontrolümüz altında törpülenerek şekillendirilmiş bir ego ise,sadece gerekli olduğu yerlerde,gerekli olduğu kadar devreye girer ve bize doğru düşünüp davranmayı ben merkezci olmaksızın hissetmeyi sağlar.İşte bu gerekli olan iyi egodur,bizim mutlu, huzurlu,üretken doyumlu olmamızın nedenidir.

Kötü ego ise hep ben merkezcidir, kendi zayıflıklarını hiçbir zaman görmez,bunun yerine devamlı mazeretler üreterek karşılarında suçu arar çünkü kendi zayıflıklarını kabul edip onu düzeltecek gücü kendinde bulamaz ,bunun yerine karşıyı suçlayarak,problemlerinin üstünü örterek huzurlu olmaya çalışır , ama bilmez ki bu geçici bir çözümdür ve o an için onu mutlu edecektir.Sonrasında, geçen zaman içinde problemler katlanmış faiz gibi geri gelecek ve o gene çözümsüzlükler,cesaretsizlikler içinde savrulup gidecektir.Kötü ego aslında kendine güvensizliğin bariz bir belirtecidir de ,onlar kendilerine güvenemedikleri için başkalarına da güvenemez ve belirsizlikleri içinde kaybolup giderler.Kötü ego hep haklı olmak ister.Tek amacı budur,olayları, kişileri davranışları çarpıtır,işine geldiği gibi yorumlar aksi taktirde ne kadar zayıf olduğunu anlayacak ve bazı şeyleri yapabilme gücünü bulamadığında iyice mutsuz olacaktır.

İyi ego yalnız kalmaktan korkmaz, kendine eğlenecek bir sürü şey bulabilir hataları ile yüzleşir eksikliklerini düzeltir ,kendi ile arkadaşlık etmenin,sıkılmamanın mümkün olduğunu görür,başkalarının, kendileri hakkında ne düşündüklerine takılmaksızın kendilerine ve etraflarına sevgi ve cesaret ile bakabilir,kendi ihtiyaç ve arzularının farkına varmasını engelleyen dinamiklerden kurtulmayı bilip ,kendini cesaretlendiren, gerektiğinde ödüllendiren bir savunma mekanizmasıdır ,o un efendisi sizsinizdir ve hizmetinizdedir,kötü ego ise yalnızlıktan korkar kendini eğlendiremez ve kendi ile yüzleşemez , sizin efendiniz o olmuştur.

Kendisi ile iyi dost olamayan sevemeyen biri, başkaları ile nasıl iyi dost olsun?Kendini tanıyor musun dendiğinde büyük bir çoğunluğun cevabı evet olacaktır.Ancak kaçımız kendi ile gerçekten yüzleşip doğruyu söylüyor?Kendini tanıyan insan zaafları,zayıflıkları olmayan insan değil,bunları saklama ihtiyacı duymaksızın dile getirebilen insandır.Kör bölgemiz olarak adlandırılan( yani bizim bilmediğimiz ancak başkalarının farkında olduğu )bölgemiz yüzleşmekten en korktuğumuz ,kötü egomuzun devamlı savunmada olduğu bölgedir ,kendini tanıyan insan bu bölge ile yüzleşmekten çekinmez.Bir bedel ödese ,canını acısa bile kendi ile dost olan insan kör bölgesi ile yüzleşme gücü olan insandır.Böyle insanlara hayranlık duymaz mıyız?

Kendi ile dost olabilen kişi, sözleri ile davranışları arasında fark olmayan uyum içinde olan kişidir.

Eğer kendimizi gerçekten tanıyorsak, ben olmayı biliyoruz demektir ve benliğini bilen kişi,diğer insanları da sevecek ve birlikte BİZ olmayı başaracaktır....