+ Konuyu Yanıtla
6 / 9 Sayfa İlkİlk 123456789 SonSon
51 den 60´e kadar toplam 81 ileti bulundu.

Konu: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı

Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #51
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Ahmet Hakan'ın yazısına sonuna kadar katılıyorum.
    Üstad-azam H. Cemal'in yazılarına da aynen katılır sevgili Abbas Bilgili, hani duymayanlara duyuralım dedik.:o



    Hukuki NET Güncel Haber

    Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı konulu yargıtay kararı ara
    Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #52
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Hasan Cemal'in yazıları bir demokrasi destanı gibi.. Sizi bozar ama yine de tavsiye ederim.

  4. #53
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Ben almayım kalsın çok sağolun, bende gaz yapıyor, hazmedemiyorum.:o Bu arada "destan" kavramını böylece evirip devirmiş oldunuz ya helal olsun.ızgın:

  5. #54
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Irak'ta asker gölgesinde demokrasi?!!! (neden analizini ABD'liler yapmış, bir yerlerden hatırlıyor gibiyim) sonrası Hasan kardeşten ABD karşıtı bir demokrasi destanı dinlemek de artık farz değil mi Abbas üstad...:o

  6. #55
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Yılmaz ÖZDİL yozdil@hurriyet.com.tr

    Takım...


    FUTBOLCU değil aslında bunlar... Amigo.

    *

    Lisansları sahte.

    Onun için, dikkat ederseniz, sadece ayakları oynamaz...

    Başları kıçları da oynar.

    *

    Forma aşkları yoktur.

    Siz bakmayın Takkespor’da oynadıklarına... Eskiden Liboşspor’da oynuyorlardı.

    Sülü’nün kulüp başkanlığı döneminde, Çobanidmanyurdu için ter döktüler. Rahmetli, ahirete transfer olmadan önce de, Papatyagençlik’te.

    Çoğu kiralıktır...

    Parayı kim bastırırsa, onun soyunma odasına girerler, onun renklerinde idmana çıkarlar.

    Bir ara Takunyaspor’da da oynadılar; ancak, krampon yerine illa takunya giymek istedikleri için, 100 bin maç saha kapatma cezası aldılar.

    Kıvraktırlar.

    Zarif bilek hareketleri vardır.

    Küme düşseler bile, bir de bakarsın ki, öbür sezonda, şampiyon takımın otobüsüne binivermişler.

    Şike yaparlar...

    Yenilseler de, hezimet üstüne hezimet alsalar da, kömür-bulgur falan dağıtarak, alkış toplarlar.

    Rakibe kırmızı...

    Taraftara yeşil kart verirler.

    Şahsi oynarlar.

    Kendi ortalarına, kendileri vururlar.

    Verkaç bilmezler... Kaleyi boş bulurlarsa, vurkaç’ı iyi bilirler.

    Kendilerine pas verirler.

    "Duvar" pası.

    Fikstürü kendileri çeker.

    Deplasmana gitmezler!

    Kendi sahalarındaki maçlara çıkarlar, kendi pozisyonlarını ballandıra ballandıra yorumlarlar, kendi kendilerini omuzlara alırlar.

    Bunların oynadığı futboldan medet umanlar çöpten marul toplarken, onlar, dolgun primleriyle aldıkları ciplerle çalım atarlar.

    Köşe oldukları için köşe vuruşlarını severler; oralardan iyi vururlar.

    Baraj... İşlerine gelirse severler, "yüzde 10’luk baraj iyi" derler; işlerine gelmezse sevmezler, "yüzde 10’luk baraj çok" derler.

    Karambolden ürkerler.

    Ceza sahasının içi karışırsa, "yan bağlarım çekti" filan deyip, yurtdışına tedaviye kaçarlar!

    Tekmeye kafa uzatmazlar.

    Kıstırırlarsa...

    Kafaya tekme atmaya bayılırlar.

    Maçın başında "kale mi, top mu" diye yazı tura atılırken, para yanlışlıkla yere düşsün...

    Üstüne plonjon yaparlar.

    Sıkışınca, taca atarlar.

    "Senden çıktı" derler.

    9 kusurlu hareketin 9’unu da yaparlar.

    Elle oynarlar...

    Tabanla girerler...

    Ofsaytta yakalanırlar...

    Avantaja bırakılır!

    Bi dokun...

    Anında yere atarlar kendilerini.

    Penaltı!

    Hakem onlardan nasıl olsa.

    Bileklerini kessen...

    "AB" rh negatif akar!

    Bonservis bedellerini AB öder ama, AB liglerinde değil, bizim ligde top koştururlar.

    Hatırlarsınız AB’ye attıkları golü...

    "Ters köşe" dediler.

    "90’a taktık" dediler.

    Havaifişek attılar.

    Neticede, top bizim ağlarımızda!

    Asla jübile yapmazlar.

    Stadyum satışına aracılık yapıp, komisyon kollarlar. Maça gitmek iste, "bilet bitti" derler. Boş tribünlere, eşlerini dostlarını doldururlar, kendilerine tezahürat yaptırırlar. Megafondan birbirlerinin isimlerini anons ederler. El ele tutuşup, Meksika dalgası yaparlar. Buz gibi gol at, saymazlar... Altı pastan dışarı vururlar, "goooool" diye bağırırlar.

    *

    Ama...

    *

    Kulak asmayın yaygaralarına.

    Sağdan say 11...

    Soldan say 11 kişi bunlar.

    Öbür takımda en az 1111 kişi var.

    Çünkü öbür takımda oynaman için, birinci, ikinci diye "numara" çevirmene gerek yok.

    "Zeki, çevik ve ahlaklı" olman yeter.



    28 Eylül 2007

  7. #56
    Kayıt Tarihi
    Jun 2007
    İletiler
    73
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Bir Dinci Kalemin Hezeyanları...

    Yazıyı birkaç kez dikkatle okudum...



    İslamcı düşünür olarak öne sürülen, Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç 'ın, "Sömürge olmamak" başlıklı köşe yazısına şaşırmadım, güldüm!.. İslamcı ya da önemli bölümü soldan çark etmiş liberal etiketli yazarların tarihi ne denli kolayca çarpıttıklarını bu sütunda defalarca sergiledim.



    Ancak, Ali Bulaç'ın yazısı, bu alanda benzeştiği diğer kalemleri bir çırpıda geride bırakıverdi!.. Yazı, "İslam dünyasının yüzde 80'inin 19. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın neredeyse son çeyreğine kadar sömürge olmasına karşın Türkiye ve İran'ın bundan kurtulduğu, ancak bu durumun aslında dezavantaj olduğu!" anafikri üzerine kurgulanmış... Neden dezavantajmış? Çünkü böylelikle, sömürge olanlar totaliter yönetimlerden kurtulmuş, ancak bağımsız kalan iki ülkede totaliter yönetim anlayışı sürekli hale gelmiş! Öyle ki, bugün Mısır ve diğer Ortadoğu toplumları sivil alan ve medeni özgürlükler konusunda Türkiye ve İran'dan çok daha iyi konumda bulunuyorlarmış...



    - Pes!..



    Bu kadar çarpık bir anlayışın neresini düzelteceksiniz? Sömürge olmayı ilerlemenin motoru olarak gösterecek denli zavallılaşmak bir yana, bugün örnek gösterdiği ülkelere kısaca göz atmak bile yeter aslında, ama konumuz bu değil. Bulaç, yazısında "Vahşileşmiş kapitalizmi savunanların en çok sol kökenli aydınlardan geliyor olması tesadüf değildir" dedikten sonra cümlesini şöyle tamamlıyor:



    - Bunların Kurtuluş Savaşı sırasındaki temsilcileri mandacı aydınlardı...



    Burada duralım...



    ***



    Kurtuluş Savaşı'nda mandacılar, işbirlikçiler kimlerdi acaba?..



    Bulaç, çalakalem yazdığı yazısında yanılmıyorsam, "Sıvas Kongresi sırasında Amerikan mandasına yakın duran aydınları" işaret ediyor. İnsaf, o aydınların tamamı bu hülya sonrasında Kurtuluş Savaşı'na sonuna dek destek verdiler. Politik hesaplar ve ihtiraslar ayrı bir yazı konusu. Ali Bulaç ve onun teknesine binenlere kısa bir tarih dersi vermek gerekiyor, bakalım mandacı ve işbirlikçiler gerçekten sol kökenli miymiş?!..



    - Bağımsızlık savaşı veren Kuvayı Milliyecileri din dışı, hain ilan edip, uşağı Şeyhülislam Dürrizade 'nin fetvasıyla idama mahkûm ettiren, Anadolu'yu işgal eden Yunan ordusunu ise "Hilafet ordusu" olarak selamlayan, kurtuluş sonrası bir İngiliz zırhlısıyla ülkesinden kaçan Vahdettin mi solcuydu?!..



    - 1918 Kasım'ında Associated Press muhabirine, "halifenin egemenliğini tehdit etmeyen herhangi bir manda yönetimini memnuniyetle kabul edeceğini" söyleyen veliaht Abdülmecit mi sol kökenliydi?!..



    - İşgalci Yunan hükümetine başvuran, başkanlığını eski Şeyhülislamlardan Mustafa Sabri 'nin yaptığı Anadolu Cemiyeti, Yunan işgali altındaki Batı Anadolu'da bir "Batı Anadolu Özerk Hükümeti" öneriyordu. Yönetimin başında Hıristiyan bir vali bulunacaktı. Bu öneri Yunanistan Başbakanı Gunaris 'in önüne geldiğinde şu yanıtı vermişti: "Bu hain Türklere ihtiyacımız yok!." Bu cemiyetin başındaki din adamlarının etiketinde solcu mu yazıyordu!..



    - Edirne Selimiye Camii'nde, 13 Ağustos 1920'de, Yunan Genel Valisi'ni, Yunan generallerini, Rum metropolitini ağırlayıp, Venizelos 'un sağlığı için dua okuyan Müftü Hilmi Efendi mi, yoksa bu haberi manşetten veren Te'min gazetesi mi solcuydu?!.



    - Yunan ordusunun halifenin ordusu sayılması gerektiğini söyleyecek kadar alçalan Teali-yi İslam (İslamı yüceltme) Cemiyeti mi sol kökenliydi?!.



    - Alemdar gazetesinde "dünyanın en adil, en namuslu, en haşmetli devleti" diye yazan Refii Cevat Ulunay mı, kurtuluş hareketini uydurmasyon bir blöf olarak tanımlayıp, "Kuzum Mustafa, sen deli misin?" diye alay eden Refik Halit Karay mı, "fenalığın kaynağı Kuvayı Milliye, ateş olsa cirmi kadar yer yakar" diyen Ali Kemal mi, yoksa başta padişah olmak üzere tümünün üye olduğu "İngiliz Muhipler Cemiyeti" mi solcu geçmişe sahipti?!..



    Yalanın, tarihi çarpıtmanın da bir sınırı vardır. Belgeler olanca açıklığıyla ortada, bağımsızlığa düşman olanların, işbirlikçi ve mandacıların neredeyse tümü dinci, padişahçı ve liberal takımdandı!.



    - Yazık, İslamcı düşünürü böyleyse...



    Ümit Zileli

  8. #57
    Kayıt Tarihi
    Aug 2007
    İletiler
    196
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Ümit Zileli'nin kastettiği yazı şu olsa gerek:

    Sömürge olmamak
    http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/ya...?yazino=587349
    Geçen yazımda Türkiye ve İran'ın farklı referans çerçevelerine sahip olsalar bile -birinin laiklik, diğerinin İslam- mahiyetçe totaliter rejimlere sahip olduklarını söylemiş; Ortadoğu'daki diğer ülkelerin sivil ve medeni hayat ile politik/toplumsal kültürlerinin çoğulcu, buna mukabil idari ve politik sistemlerinin otokrat ve sıkı otoriter rejimler olduğuna değinmiştim. Bunun sebebi İslam ülkelerinin farklı sömürge tecrübeleriyle ilgilidir.

    Hiç kuşkusuz bu tespiti bilim adamları, siyasetçiler ve aydınlar kolayca kabul etmeye yanaşmaz. Zira Türk iktidar eliti 150 yıllık süre içinde "Batılılaştığı"nı, bölgeden koptuğunu düşünür. İran'la aynı kefeye konmaktan, Ortadoğu ilkeleriyle mukayese edilmekten nefret eder; kendine, tarihine ve bölge insanlarına bakışı derin bir bilinç yarılmasının eseri olan yerli oryantalizmdir. Bu elit politik ve askeri olarak sömürge olmamış, ama yerli oryantalizm sayesinde kendi kendini sömürgeleştirmiştir.

    Benim "sömürgeciliğin dolaylı avantajları"ndan kastım, sufilerin dediği "kahırdan doğan lütuf"tur, yoksa Marxist/solun sömürgeciliği utanmazca meşrulaştırması değildir. Marx, Hindistan'daki İngiliz varlığından bahisle, sömürgeciliğin bütünüyle kötü olmadığını söyler. Sol aydınlara göre, sömürgeci alır ve verir. İneği sağarak süt almak isteyen onu besler. Sömürgeciler, ele geçirdikleri ülkelerde yollar yaptılar, imar hareketlerine giriştiler, yeni kurumlar getirdiler, kısaca geleneksel yapıyı parçalayıp değiştirdiler. Bugün "alternatifsiz liberal demokrasi ve radikal küreselleşme" adı altında aslında utanç verici bir biçimde vahşileşmiş kapitalizmi savunanların en çok sol kökenli aydınlardan geliyor olması tesadüfi değildir. Bunların Kurtuluş Savaşı sırasındaki temsilcileri mandacı aydınlardı. Bizim konumuz başka.

    Bilindiği üzere 19. yy.dan başlamak üzere 20. yy.ın neredeyse son çeyreğine kadar İslam dünyasının büyük bölümü sömürge oldu. Türkiye ve İran hariç, bu dünyanın yüzde 80'i sömürgecilerin işgali altına girdi. Türkiye ve İran'ın sömürge olmaması, sanıldığının aksine "avantaj" sağlamadı. Her bakımdan değil elbette, bir yönüyle "dezavantaj" oldu. Şöyle ki: Sömürgecilik, tarih ve gelenek ile mevcut-çağdaş durum arasında radikal bir kopuşa yol açarken, Türkiye ve İran'da kurumların misyonu ve yöneticilerin tarihsel kimliği arasında süreklilik korunmuş oldu.

    Sömürgelerde geleneksel devlet, kurumlar ve yöneticiler tasfiye edilirken, yeni yöneticiler sömürge valileri ve maiyetindekilerden oluşuyordu. İsmen dahi yöneticiler Müslüman veya yerli değildi artık. Sömürgelerde en tepedeki yönetici sömürge valisi olunca, "yeryüzünde de Allah'ın gölgesi olan sultan" kalmadı, artık yönetici kadro "bizden olan ulu'l-emr" değildi.

    Geleneksel devlet bir hanedana nispet edilirdi. Bu özelliğiyle çoğulcu, adem-i merkeziyetçi ve sivil inisiyatiflerin kullanımına açıktı. Bir başka husus, modern devlet tekil, totaliter ve salt dünyevi/seküler amaçlıdır. Devlet modern kutsallık misyonunu Türkiye'de geleneksel usullerde devam ettirebildi, sömürge olan Müslüman toplumlarda tepesinde gayrimüslimlerin olduğu devletin elbette herhangi kutsallığından söz edilemezdi.

    Deneysel olarak şunu gözlememiz mümkün: Bugün Mısır ve diğer Ortadoğu toplumları sivil alan ve medeni özgürlükler konusunda Türkiye ve İran'dan çok daha iyi bir noktada bulunuyorlar. Çünkü sömürgecilikten sonra kurulan yönetimler (milliyetçi yönetimler, radikal laik diktatörlükler ve dini monarşiler), sivil alanı zaptetme teşebbüslerini tamamlayamadılar. Bizde ise Tanzimat'tan bu yana devletin reform ve topluma ilişkin müdahale teşebbüslerinin neredeyse tamamı, sivil hayatı devletin denetimi altına ve düzenleme alanı içine çekme amaçlıdır. Bu yüzden hâlâ Ortadoğu'da rejimler otoriterdir, ama totaliter değildir. Türkiye ve İran ise totaliterdir, üstelik totalitarizm geleneksel siyasi tecrübemize (İslam ve Osmanlı) yabancılaştığı oranda toplumsal politik kültürün içine sinmiş bulunmaktadır.

    ---------------------------------------------------------------------
    Acaba bu yazıyı Ümit Zileli'nin "birkaç kez dikkatle okuduğu" söylenebilir mi?
    Konu şeytanınavukatı tarafından (03-10-2007 Saat 15:45:50 ) de değiştirilmiştir.

  9. #58
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Medyadan iki prototip
    serdar.turgut@aksam.com.tr


    Tırmanan olaylarla birlikte medya da ilginç bir imtihandan geçmeye başladı. Yıllardır baskı altında tutulan hisler, patlamalar şeklinde dışa vurmaya başladı. Örneğin ben ciddi olmaya başladım. Başkalarında da başka şeyler oldu. Bugün sadece ikisi ile ilgili gözlemlerimi veriyorum:

    1- ERTUĞRUL ÖZKÖK veya DR: STRANGELOVE: Hürriyet Gazetesi’nde Ertuğrul Özkök’ün yazılarını okurken elimde olmadan aklıma Stanley Kubrick’in müthiş filmi Dr. Strangelove or: ‘How I Learned to Stop Worriying and Love the Bomb’ı hatırladım (Dr. Strangelove veya endişeli olmayı bırakıp bombayı sevmeye nasıl başladım). Usta Kubrick’in bu filmi soğuk savaş dönemini ve karşılıklı kesin yok olma doktrinini alaya alan bir çalışmadır. Rusya’ya bir ilk saldırıda bulunmayı kafaya koymuş bir general ve bomba teknolojisini üreten bilim adamı Dr. Strangelove (Peter Sellers) dünyayı adım adım mahvolmaya götürürken müthiş bir keyif ve neşe ile davranırlar. Hatta filmin son sahnesinde uçaktan bırakılan atom bombasının üstüne binmiş olan adam, neşe içinde at sürer gibi bağırarak aşağıda her şeyi ve kendisini de yok etmeye mutlu bir şekilde gider. Özkök yazılarını okurken filmin o sahnesinde bombanın üstündeki kişi olarak Özkök’ü düşündüm. ‘İleri, vurun’ diye bağırarak aşağıda yok olmaya doğru gidiyordu. Türkçe tercümesiyle Dr. Tuhaf Aşk neden acaba savaşı ve tahribatı bu kadar heyecanlı savunabiliyordu ki. Buna verilecek cevabım yok ama filmdeki doktorun tamamen delirmiş olduğu da kesindi bu da bilinsin. Özkök’ün Barzani ile ilgili görüşlerini okurken bir başka film daha aklıma geldi bu da ‘Bana Alfredo Garcia’nın Kellesini Getirin’ adlı filmdi. Neyse ne... Hem Özkök hem de Hürriyet açısından heyecanlı hareketli bir hafta geçirdik kesinlikle.

    2- Çözüm yolu açıldı: Kuzey Irak’ta çözüm olmasının zor olduğunu söyleyenlere bir müjdem olacak çünkü bir gelişme oldu ve çözüm yolu sonunda açıldı. Geçen haftanın sonuna doğru Hasan Cemal’in bölgeye intikal ettiği haberi geldi. Gayet tabii ki Hasan’ın İstanbul’dan çıkıp bölgeye kadar (bölge derken hâlâ daha sınırı geçmemişti şu ana kadar) gitmesinde geçen süre zarfında ABD tüm Ortadoğu projesini düşünüp uyguladı ve bitirdi ama ne yapacaksınız bu kadar da hız farkı olsun değil mi ama. Hasan Cemal’in artık bölgede olması oradaki tüm problemlerin çözüleceği anlamına geliyor ama çözümler uzun vadeli ve sıkıcı olacaktır. Hasan Cemal çözüm önerilerini şimdi anlatmaya başlasa o en azından 10 yıl kadar sonra biter, o önerilerini tamamladığında tüm Ortadoğu ortadan kalkmış filan olabilir ama bu tür pratik aksilikler onu hiçbir zaman engellemez ki. Kazayla Kandil Dağı’na varsa ve konuşmaya başlasa PKK tümden düşer bayılır veya teslim olur, nihai çözüme varabilir iş. Bir keresinde bir arkadaşımız hastaydı. Hasan durup dururken meseleler hakkındaki çözüm önerilerini anlatmaya başladı, arkadaşımız az daha iyileşiyordu çünkü virüsler ya sıkıntıdan ölmüşlerdi ya da intihar etmişlerdi. Ben bir keresinde Kürtlerin tüm tarihlerini anlatan 100 sayfalık bir kitap okumuştum, Hasan üç günlüğüne bölgeye gitti dönüşünde anılarını anlatan 500 sayfalık bir kitap yazdı. Bu sefer geri gelişinde Kürtler ansiklopedisini fasikül fasikül yayınlamaya başlar herhalde. Hasan’ın bölgeye gitmesinde Ertuğrul Özkök’ün de (a.k.a Dr. Strangelove) perde arkasında rolü olabilir çünkü malum Ertuğrul Özkök Barzani’nin kellesini istiyor, Hasan Cemal bölgede Barzani’ye rastlarsa adamcağızın işi hayli zor. Çünkü Hasan Cemal’in sevdiği insanları dövmek gibi bir adeti var. Bir keresinde Cengiz Çandar’a sevgisi kabardı, Cengiz’i zor kurtardık elinden. Hasan yumruklarını sıktığı zaman karısı bunu bir aşk ilanına hazırlık olarak yorumlar. Böylesine savaşçı, içi temiz ciddi fikirli bir insanın yörede bulunması Türkiye açısından büyük şanstır. Hızlı hareket ederse bu yüzyıl içinde sınırı da geçer ve yeni çözümlerin oluşmasına katkıda bulunabilir.

    28.10.2007 Akşam

  10. #59
    Kayıt Tarihi
    Nov 2005
    İletiler
    219
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Savaş nasıl kaybedilir?.. SARI ÖKÜZ OLAYI... - Hulki CEVİZOĞLU

    Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş.
    Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.

    "SUÇ HEP O SARI ÖKÜZ''DE..."


    Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
    "Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım."
    Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz''ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.

    "AFERİN SİZİ KUTLARIZ!"

    Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk''u istemişler:
    "Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim."
    Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.

    "NEREDE KAYBETTİK BİZ BU SAVAŞI?"

    Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar.
    Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş.
    Boz Öküz, Benekli Öküz''ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" demiş, "Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı.."

  11. #60
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Bu köşenin meder-ı iftiharı, harika çocuk Hasan Cemal efendinin aşağıdaki yazısını, ülke ve kişi ismlerini değiştirerek okumayı bir deneyin.

    Rusya seçimleri: Çar Putin mi?


    Türkiye'ye birinci sınıf demokrasiyi çok gören, gerçek demokrasiyi Türkiye için tehlikeli bulan çevreler ya da ulusalcı-milliyetçi bazı odaklar, öteden beri Başkan Vladimir Putin'le Rusya'sına sıcak bakarlar.
    Türkiye'nin Batı'ya, özellikle AB'ye sırtını dönerek Rusya'yla birlikte Doğu'ya doğru başka sulara, örneğin İran'a, Orta Asya'ya, Çin'e açılmasını savunurlar.
    Rusya'daki gibi otoriter bir sistemle Türkiye'nin hem bölünmekten kurtulacağını, hem de daha hızlı kalkınacağına inanırlar.
    Putin'in 'Batı düşmanlığı'na bulanmış milliyetçiliği ve otoriter yönetim anlayışı, Türkiye'de demokrasiden fazla hazzetmeyen bu çevreler için uzunca zamandır çekici bir alternatif haline gelmiştir.
    Bugün yazı konum bu değil.
    Ancak, Rusya'da Başkan Putin'in zaferle çıktığı parlamento seçimlerinden söz ederken bu konuya da şöyle bir değinmek istedim.
    Çünkü, Rusya seçimleri bu ülkede galiba demokrasiden çok, tek partili otoriter sisteme gidişi biraz daha hızlandırmış durumda.
    Bir başka deyişle:
    Putinizm, Başkan Putin'in Birleşik Rusya Partisi'nin pazar günü milletvekili seçimlerinde oyların yüzde 64'ünü almasıyla birlikte biraz daha güçlendi.
    Tabii akla takılan sorular var.
    Seçimler ne kadar dürüsttü?
    Ne kadar serbest yapıldı?
    Yanıtlar genellikle olumsuz. Milletvekili seçimlerinin kirli geçtiği konusundaki belirtiler fazlasıyla ağır basıyor.
    Başkan Putin yönetiminin muhalefeti, medyayı, muhalefet partilerini uzun zamandır baskı altında tuttuğu biliniyor. İfade özgürlüğü darbe yemiş durumda. Putin yönetiminin, Rusya'da medyanın tek sesli hale getirilmesinde büyük mesafe aldığı sır değil.
    Putin ve çevresi, Rusya'da muhalifleri Amerikan uşağı, Batı yardakçısı ya da Rusya düşmanı diyerek sindirmekte de başarılı...
    Ama şu da bir gerçek:
    Başkan Putin, yüzde 64 oyu yalnız medya gücünü acımasızca kullanarak elde etmedi. Rusya aynı zamanda olağanüstü yükselen enerji fiyatları sayesinde ekonomik büyümesini hızlandırdı. Ekonomi son sekiz yılda toplam yüzde 70 büyüdü.
    Ham petrol ve doğalgaz gelirlerinin 1999'dan itibaren 750 milyar dolar artmasıyla Rusya'da hayat standardı büyük bir sıçrama kaydetti.
    Kısacası:
    1990'lardaki Başkan Boris Yeltsin döneminde büyük bir ekonomik ve siyasal çöküntüyü yaşayan Rusya, Başkan Putin'le -ve yükselen enerji fiyatlarıyla- birlikte yeniden yükselişe geçti ve otoriter nitelik taşısa da istikrarı yakaladı.
    Putin sekiz yıldır iktidarda. İktidar gücünü acımasızca kullanıyor. Daha da kullanmak istiyor.
    Rusya'da başkanlık anayasaya göre en çok dört yıllık iki dönemden ibaret. Putin'in Başkanlığı 2008'in mart ayında doluyor.
    Şimdi anlaşılan o ki Başkan Putin'in gözü başbakanlıkta. Başkanlık koltuğuna da kendi kliğinden bir 'evet efendimci' birini oturtması ihtimali de var.
    Olabilir.
    Kimine göre, Başkan Putin'in demokrasi diye bir derdi yok.
    'Çar Putin'lik yolunda yürüyor.
    Kimine göre de, otoriter çizgide giderek demokrasinin yolunu ağır ağır açmaya çalışıyor Putin. Ekonomi modernleştikçe demokrasi de gelecek diyenlere rastlanıyor.
    Uzun lafın kısası:
    Rusya çok önemli ve büyük bir ülke. İstikrar ve refahı yakalaması, demokrasi yolunda yürümesi yalnız dünya değil, Türkiye için de önemli ve ciddi bir konu...


+ Konuyu Yanıtla
6 / 9 Sayfa İlkİlk 123456789 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

bahattin yıldız yazarligi

Forum

Benzer Konular :

  1. Siyah başkan Beyaz Saray'da
    ABD başkanlığına seçilen Barack Obama, bugün Kongre'de düzenlenecek törenle yemin ederek dört yıllık görevine resmen başlayacak. Obama, törenler...
    Yazan: Av.Veysel Demir Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 23
    Son İleti: 11-10-2009, 22:19:27
  2. Siyah’ın ölümü- Engin Demirci
    -------------------------------------------------------------------------------- Siyah’ın ölümü- Engin Demirci Pirim akşam şarkısını...
    Yazan: www.beyazrenkler.org Forum: Üyelerimizin Şiirleri
    Yanıt: 0
    Son İleti: 11-08-2008, 23:01:36
  3. Pembe çerçeveli yazılar
    Beni baştan çıkaracak laf: Üşüteceksin sırtına bir şey al! Samimiyet, dürüstlük, alçakgönüllülük ve üzerine bir tutam utangaçlık. İşte ideal erkek...
    Yazan: sonpişman Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 2
    Son İleti: 15-04-2008, 18:20:48
  4. Siyah müziğinin başı SOULsun
    Soul ve funk müziğinin babası JAMES BROWN 25.Aralık'ta 73 yaşında vefat etti. 1968 yapımı "Say It Loud, I'm Black and I'm Proud " (Haykır, ben...
    Yazan: Av.Fırat Bayındır Forum: Kültür - Sanat - Edebiyat
    Yanıt: 0
    Son İleti: 29-12-2006, 00:29:29

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.