+ Konuyu Yanıtla
8 / 9 Sayfa İlkİlk 123456789 SonSon
71 den 80´e kadar toplam 81 ileti bulundu.

Konu: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı

Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #71
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Başbakan damadı olmak ve kredibilite

    AŞAĞIDAKİ YAZIYI İBRET İLE OKUYUN

    OKUYUN VE BU BEZİRGANLARI İYİ TANIYIN

    Sami Uslu

    Sabah-atv'yi satın alan Çalık Grubu'nun bu işlemi finanse etmek üzere, iki kamu bankasından aldığı her biri 375 milyon dolarlık nakdi kredi, türlü spekülasyonlara yol açtı. Maalesef, her zaman olduğu gibi, mesleki, teknik gerçekler siyasi hamasete kurban edildi. Bu hususları tarafsız bir gözle teker teker inceleyelim. Banka açısından sağlıklı kredide iki hedef güdülür. Birincisi güvenlik, diğeri ise kârlılıktır. Kredide güvenliği sağlayan teminattır; kredi madalyonun bir yüzüyse, teminat diğer yüzüdür. Vakıfbank ve Halkbank yöneticilerinin aldıkları teminatlar şöyledir:
    - Sabah-atv hisseleri rehin alındı, böylece, bankalar hem şirketin tapusuna sahip oldu hem de şirketin faaliyet kârına el koyma imkanını buldular. Zaten, krediden sağlanan fonla hisseler TMSF'den satın alınmıştı, bunların banka kontrolüne geçmesi, kuşkusuz ki, esaslı bir teminat oluşturuyor. Şayet, Çalık Grubu kredi taksitlerini ödemez veya ödeyemezse, bankalar anında Sabah-atv'nin sahibi konumuna girer veya hisseleri başkalarına satarak nakde çevirir ve risklerini kapatırlar.
    - Taşınmaz varlıklar bankaca ipotek alınmış, ayrıca ticari işletme rehni tesis edilmiştir. İpotek işlemi, bir gayrimenkulü üzerinde kurulu olduğu arsasıyla beraber sınırlar; ticari işletme rehni ise ipotekli bina, fabrika veya tesisin içindeki her türlü makine, ekipman, büro makinesi, sair demirbaşları ve tuvalet kağıdına kadar her türlü malzemeyi içerir. İpotekli bina veya tesis dahilindeki bu varlıkların hacizden kaçırılmasını ticari işletme rehni engeller.
    - Borçlu şirketin çalışmaları esnasında elde ettiği gelirler bankaların kontrolü altına alındı, buna göre şirketin cirosu alacaklı bankalardaki hesaplara yatacak, giderler de bu hesaplardan ödenecek. Çok muhtemelen, bankalar genel kredi sözleşmesine koydukları bir maddeyle gelirleri de lehlerine rehin almıştır.
    Bu konuda, bir önyargısı olmayan, iktidar partisine hınç duymayan herkes kabul eder ki, bankalarımızın aldığı güvenceler fazlasıyla yeterlidir, hatta aşırı teminatlandırmadan bile bahsedilebilir. Açıkça görülüyor ki, banka yöneticileri borçlu şirketi dört tarafından bağladıktan sonra krediyi kullandırmışlar. Şimdi de kredinin bankalara sağladığı verimliliği hesaplayalım.
    Bankaların müşteriye kote ettiği kredi faizini oluşturan ilk unsur Libor'dur ki, (London Interbank Offer Rate) Londra'daki üç bankanın birbiriyle para alışverişlerinde uyguladıkları ortalama faiz oranını gösterir, Reuters'de ilan edilir. Bankalar kredi fiyatlaması yaparken, Libor faizini temel olarak alır, üzerine kâr payı (spread) eklerler. Turkuvaz AŞ'ye açılan kredinin faizi yıllık Libor + 4,85 (toplam 7,88) düzeyindedir; kotasyondaki kâr payını oluşturan 4,85 banka açısından cidden caziptir. Kredinin bu direkt randımanlarına ek olarak, bankaya sağladığı yan menfaatler de vardır. Bunlar bankadan geçecek şirket fonlarının faizsiz kullanımı ve akreditif, teminat mektubu gibi komisyon geliri sağlayan işlerdir.
    Basında Euro faiz oranını gösteren Eurobor (Euro Bank Offer Rate) esas alınarak bazı firmalara verilen kredilerin faiziyle, doların Libor'u esas alınarak verilen yazımız konusu kredi faizi mukayese edilmektedir; bu elmalarla armutları karşılaştırmaktan farksızdır.
    Böyle bir kredi için 10 yıl vade tanınması son derece doğaldır ve 10 yıl vadeli tüm yatırım kredileri mutlaka ödemesiz dönem içerir. Dolayısıyla bu noktalarda olağanüstülük aramanın hiç anlamı yoktur. Ayrıca, faiz hesaplaması borç bakiyesi üzerinden yapıldığından anapara ödemesiz dönemin ceremesini yine borçlu firma çekecektir.
    En çok istismar edilen hususlardan damat meselesine gelince... Dünyanın hangi ülkesinde ve hangi bankasında olursa olsun, kredi başvurusu yapan firmanın başında Başbakan'ın bir yakınının olması sadece o firmanın kredibilitesini artırır.
    Beni üzen tek husus, Türk bankacılığının bu olayda iyi bir sınav verememiş olmasıdır. Gönül isterdi ki, bu kredi özel Türk bankalarının oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından verilsin ve büyük bir projenin her banka küçük bir kısmına katılsın. Şayet bu yapılabilseydi, risk dağıtılır ve spekülasyon yerine sektörde işbirliği havası oluşturulurdu.


    30 Nisan 2008, Çarşamba Zaman Gazetesi



    Hukuki NET Güncel Haber

    Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı konulu yargıtay kararı ara
    Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #72
    Kayıt Tarihi
    Oct 2007
    Nerede
    ANKARA
    İletiler
    373
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Bazen köşe yazılarını, manşet haberlerini okurken, hatta televizyonda homojen yapıdaki haberleri izlerken gözüm kararıyor, midem bulanıyor... Başım dönüyor ve gözümün önünde felaket haber kareleri...
    İçinden cımbızla çekebildiğim şu vardı dün;
    Onca felaket ve şiddet karelerinde yanında bir kürdan dahi bulundurmaksızın taksime girmek isteyen ve sadece anma konuşması yapıp bir çiçek bırakmak isteyen emekçiler... Onlar senin benim, halkım, ülkem, adalet, eşitlik, ,demokrasi uğruna bizim için cop yedi, hırpalandı...
    Sevgili dostlar ; devletin topu tüfeği, parası yani her tür gücü var... ya vatandaşın? tabiki biz hukukçuları ve halkı....

    halkın gülmesi için gülümseyerek bakıyorum geleceğe... Kar4anlık yazılar kalsın bir köşede...

    Sevgiler...

  4. #73
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Yazarlar

    1 Mayıs 2008
    Ahmet HAKAN ahmethakan@hurriyet.com.tr

    Damat meselesi

    AĞIR ekonomiden pek çakmam...

    Bu nedenle içinde "spread", "libor", "Eurobond", "faiz hesaplaması", "aşırı teminatlandırma", "borç bakiyesi" gibi tabirlerin geçtiği yazıları sadece gözümün bir ucuyla tarar geçerim...

    Zaman gazetesinin ekonomi sayfasında yayınlanan Sami Uslu imzalı "Ağır Ekonomi" yazısına, tam da işte bu geleneksel muamelemi çekiyordum ki...

    Birden teknik tabirlerin arasına sıkışıp kalmış "damat" sözcüğünü fark etmeyeyim mi?

    Tabii hemen durdum ve yazıya yoğunlaştım...

    Çıkardığım sonuç şuydu:

    Yazarımız makalesinde "teknik" açıdan Çalık Grubu'na verilen kredilerin ne kadar hakkaniyete uygun olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu.

    Hem de ne kanıtlama!

    Sanırsınız ki krediyi veren de, alan da yazarın kendisidir...

    Teminat tammış... Hisseler rehin alınmış... Daha ne olsunmuş... Gelirler bankaların kontrolünde olacakmış... Ki bu müthiş bir şeymiş... Direkt randımanlar fevkalade cazipmiş... 10 yıl vade gayet doğalmış falan filan...

    Dedim ya...

    "Ağır ekonomi"den hiç çakmam...

    Zaten makalede beni cezbeden "teknik" yaklaşım değil, "damat" kısmı...

    * * *

    O halde gelelim "damat Meselesi"ne...

    "Zaman yazarı", koca makalesinde bu konuya iki cümleyle açıklık getirmeye çalışmış...

    Diyor ki:

    "En çok istismar edilen hususlardan damat meselesine gelince... Dünyanın hangi ülkesinde ve hangi bankasında olursa olsun, kredi başvurusu yapan firmanın başında Başbakan'ın bir yakınının olması sadece o firmanın kredibilitesini artırır."

    Vay be!

    Ben hayatımda nepotizmi, kayırmacılığı, siyasi nüfuzu bu kadar pişkince meşrulaştıran başka bir cümle okumamıştım...

    Demek ki neymiş?

    Dünyanın her yerinde "damat faktörü", kredibilite sağlarmış...

    Buradan çıkaracağımız "ekonomi" dersi nedir?

    Şudur: Kamu bankalarından kredi başvurusunda bulunmaya hazırlık yapan firmalar, kredibilitelerini artırmak için derhal bir "damat" bulmak durumundadırlar...

    * * *

    Vallaha "damat faktörü", ekonomide gerçekten de "kredibilite artıran" temel unsurlardan en önemlisi olabilir...

    Ancak...

    Bu faktör, bünyesinde avantajlar barındırdığı gibi riskler de barındırır...

    Dolayısıyla bunun bir risk analizinin yapılmasında sayısız fayda vardır...

    Bu risk analizini de her şeyden önce "damat" tarafının yapması gerekir...

    Genç, dinamik, enerjik, ekonomiden çakan, yurtdışı görmüş ve iyi eğitim almış bir "damat", her şeyden önce "muhasebe" yapmaya da yatkın olur...

    Mesela böyle bir "damat" der ki:

    "Yahu şimdi biz bu krediyi şirket olarak bileğimizin hakkıyla alıyoruz... Ama bir de torba olmayan, dolayısıyla kolaylıkla büzemeyeceğimiz ağızlar var... O ağızlar, bizim damatlığımızı parmaklarına sararlar... Demediklerini bırakmazlar... Biraz düşünceli olayım... Hem kayınpederin başına da durup dururken bela açmayayım..."

    Evet, bunları falan der ve bu muhasebenin sonucuna göre davranır...

    Kısacası...

    Etik metik dinlemeyen salt ekonomik gerçekler, "Damat faktörü kredibilite artırır" diye hükmünü verse de...

    Etik ve siyasi gerçekler de, en azından damada böylesi sorumluluklar yükler...

    Ama "vahşi kapitalist sistem", böyle damatlara hayat hakkı tanır mı, işte bunu bilemem...

  5. #74
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar-Gazete yazarlığı

    Ortalık 56' ya gitmiş, Şabanın Dişlileri arasına çomak sokulmuş, Gaziantep'te imar yolsuzluğu ile trilyonlar götürülmüş, Deniz Feneri' ne Gemi çarpmış, şantajlar tehditler havalarda uçuşuyor

    Ammaaaa bizim az muhterem çok gülveren Hasan Cemal' den bu konularda bir tek TIK yok. O hala Ermenistan sınır kapısında gümrüğe takılmış bekliyor.

    RTE Aydın Doğan' a benim senin gibi satılık kalemşorlarım yok derken Hasan' ımı herhalde tenzih ederek söylemiştir. Zira onun kalemi RTE' ye kiralanmış durumda.

  6. #75
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı

    Siyah çerçeveli yazılar yazmak her zaman bir bedel ödemeyi zorunlu kılmıştır.

    Yataklık operasyonu mu?

    - STAR gazetesinden Necdet Şen, geçtiğimiz günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üslubunu eleştirmişti...

    Son durum şudur:

    Necdet Şen artık Star’da yazmıyor...

    - Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, yazılarında hem Aydın Doğan’ı, hem de Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyordu...

    Son durum şudur:

    Nazlı Ilıcak’ın yazıları birkaç gündür yayınlanmıyor...


    Ahmet Hakan bugünkü hürriyetten

  7. #76
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı



    Çetin Altan oğluna hiç terbiye verememiş

    Babalık belki de dünyanın en zor işidir. Siz çocuğunuz ile ilişkide doğruları yapıyorum dersiniz ama aslında her şey yanlıştır. Sevginiz nedeniyle göremeyebilirsiniz de yanlışları... Çetin Altan'ın biliyorsunuz; iki erkek çocuğu var. Bir tanesinin adı Ahmet diğeri de Mehmet.

    Ahmet Altan'ı romanları ile zaten tanıyoruz, şimdi gazete de çıkarıyor, çok iyi bir yazar.

    Mehmet Altan ise bilim adamı, o da yazar. Kardeşi kadar iyi olmasa da idare eder düzeyde yazılar yazıyor...

    Mehmet'i bir süredir ister istemez etrafta çok görmeye başladım. Çünkü liberal çete örgütü üyelerine büyük önem veren tüm televizyon kanalları her fırsatta onu ağırlıyor ve konuşturuyor.

    Bilim adamı ve yazar olabilir ama ben hayatımda bu kadar zarafetten yoksun bir insan görmedim.

    Her türlü fikri ifade ederken tavrı bana antika eşya satan dükkana girmiş olan filin davranışlarını hatırlatıyor. Adam durmadan etrafını kırıp döküyor. Sempati, empati gibi kavramlar hiç olmamış. Bunların anlamını bilmiyor gibi davranıyor.

    Örneğin; Türkan Saylan Hanım'ın evi aranırken, bir canlı yayına bağlanıp 'Neye göre saygınlık, hangi kritere göre saygınlıktan bahsedeceğiz' diye konuşabiliyor.

    Aslında haksız da değil ilke olarak. Bir insan toplumda saygın diye, o otomatikman suçsuz olacak diye bir şey de yok tabii ki... Teorik olarak olabilir. Ama benim 'Adamda zarafet, şıklık hiç yok' derken, söylemek istediğim şey de aynen bu zaten. Neyi, ne zaman konuşacağını bilememek ve doğru bir şey söylüyorsa bile onu mümkün olan en kaba, en itici şekilde ifade etmek gibi bir üslup sorunu var adamda.

    Yine bir başka kanalda Ali Saydam ile tartışırken, Ali Saydam 'Keşke bu tür programlarda askerler de konuk olsalar' dediğinde adam bu sefer büyük bir terbiyesizlik de yaptı ve Ali Saydam'a 'Zaten siz o kontenjandan buradasınız' deyiverdi.

    Ona göre Ali Saydam askerin kontenjanından bulunuyormuş orada.
    Kendisiyle aynı görüşte olmayan herkes ya darbeci ya ulusalcı ya da askerin adamı olmak zorunda ya; o da damgasını vuruveriyor hemen.

    Ağzı gerektiğinde iyi laf yapabilen Ali Saydam nedense ona cevap vermedi.
    Bu tür davranışlar nedir, neyin göstergesidir biliyor musunuz?

    Bunlar, 'Biz aldık başımızı gidiyoruz. Artık bizi kimse tutamaz, önümüzde kimse duramaz' diye düşünmeye başlayan güç sarhoşu bir kendini bilmezin aile terbiyesinden yoksun davranışlarıdır.

    Ben bu türden insanlara 'liberal faşistler' dediğimde herkes bu kavrama şaşırdı. Liberal ile faşistin birbirine yakışmadığını filan söylediler.

    Doğrudur da; hakikaten yakışmazlar birbirlerine. Çünkü gerçek liberal; her türlü fikre saygı göstermeyi bilen, farklı fikirlerden korkmayan bir insandır.
    Ancak bizde kendisine liberal diyen insanlar, kendilerinkinden farklı düşünce sahibi her insanı düşman olarak görüyor ve susmasını istiyor. Bu yüzden de 'liberal faşistler' onlar.

    Ben şimdilerde bir şeyi merak diyorum. Evet; insan saygın olsa da suçlu olabilir ama Türkan Hanım'a bu davranışlar yapılırken acaba Çetin Altan neler hissetti?..

    Onun gibi bir adamın Türkan Hanım'ı sevmemesi mümkün değil.
    Düşünsenize; nerdeyse tüm yaşamınızı sıradan Türk insanının çağdaşlaşması hayali üzerine yazılar yazarak geçirmişsiniz. Şimdi de hayatını fakir ailelerin çocuklarını eğitmeye adamış kadınlara kötü davranılıyor. Kendisine dürüst olan bir yazarın buna tepki göstermemesi mümkün mü? Acaba Çetin Bey son günlerde neredeyse her kanala çıkıp son olayları değerlendiren oğlu Mehmet'in zarafetten tamamen uzak lafları hakkında neler düşünüyordur?..
    Ahmet ise edebiyatçı duyarlılığına sahip bulunduğundan, doğal olarak hiçbir zaman şık davranamayan kardeşi kadar kabalaşamıyor.

    Ahmet Altan son olayların olduğu gün yazdığı yazıda 'Onun evini bastıklarını duyduğumda içim sıkıştı' diyordu...

    Benim sadece aradığım da her insanın düşüncelerinde, bu insani boyutun, bu duyarlılığın varolması...

    Siz darbe karşıtı olun tabii ki... Olun; bu amaç uğruna sonuna kadar da birlikte mücadele edelim.


    Avrupa idealiniz de olsun... Yaşamımız sürecinde 'Avrupalı Türkiye'yi inşallah görürüz... Biz göremesek de çocuklarımız görür inşallah.

    Ama bütün bunlar 'Darbeye karşıyız' diyerek, 'Darbecilerle mücadele ediyoruz' diyerek harekete geçenlerin bu açıkladıkları hedef dışında başka gizli hedefleri de olabileceğinden kuşku duymamızı da engellememeli değil mi?.. 'Liberalim' diyebilmenin şartı da illa tarikatlara mı teslim olmaktır?..
    Ahmet, Mehmet, çocuklar; babanız size daima kuşkucu olmayı, size anlatılan hiçbir şeyi direkt olarak, hiç sorgulamadan otomatikman gerçek gibi kabul etmemeyi öğretmedi mi?

    Mutlaka öğretmiştir. Çünkü Çetin Altan'ın yazılarının hemen hepsinde bu kuşkuculuk var. O babanın çocukları olarak sizler bu basit gerçeği göremiyorsanız, eh aptal da olmadığınıza göre o zaman bunu ya görmek istemiyorsunuzdur ya da bir kötü niyetiniz var demektir.

    AKP'nin ihtiyacı olduğu kadar ve sadece onun izin verdiği kadar liberal olabilen insanlar bu ülkeye direkt olarak, tarikatçı insanlardan, yani yoldaşlarından çok daha fazla zarar veriyor.

    Çünkü siz bu liberal faşistleri bazen hayat tarzları açısından kendinize yakın gibi hissedebiliyorsunuz ve nasıl olsa zarar gelmez onlardan diyerek sırtınızı dönebiliyorsunuz. Onlar da kendilerine en uygun anda sizi arkanızdan bıçaklayıveriyorlar.

    Tekrar ediyorum; aradığım tek şey Türkan Hanım gibi insanlara biraz sempati duyabilmeleri ve o tür işlerde bazı haksızlıklar olabileceğini görmeye başlayıp biraz da kendilerini sorgulamalarıdır... Bu yapıldığı takdirde inanınız tüm düşünce sistematiği de değişecektir.

    Yoksa askere düşmanlık gözünüzü karartırsa hem insanlıktan çıkabilirsiniz hem de gerçek darbecileri, demokrasi düşmanlarını, bu ülkede kalıcı bir şekilde engellemek, cezalandırmak fırsatı da kaçabilir.

    Ben Marksist olarak askere düşman değilim ama hem darbelere hem de darbeci zihniyete sonuna kadar karşıyım. Dahası bir Marksist olarak laiğim ama din düşmanı da değilim. Fakat tarikatların Türkiye'ye zarar verebileceğini de düşünüyorum.

    Tüm bunların hepsinin bir arada olabileceğini, hepsinin bir kimlikte yan yana nasıl uyumla yaşatılabileceğini bıkmadan, usanmadan anlatacağım.

  8. #77
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı




    Serdar Turgut'u Altanlar konusunda ikna ettim



    Bir süredir Serdar Turgut'la gerek karşılıklı yazışmalarımızda, gerekse de sohbetlerimizde üzerinde anlaşamadığımız bir konu var. Konu demektense, bir tavırla ilgili bir mesele demek daha doğru. O benim kimi insanlarla ilgili yazılarımda 'insani' boyutu ihmal ettiğim görüşünde. Ben ise onun yaşı ilerledikçe haddinden fazla hoşgörülü olduğunu, bir yazarın itibarını dürüstlük ve acımasızlık üzerine kurması gerektiğini söylüyorum. Eğer her harekette insani bir boyut ararsak eleştirdiğimiz kişinin ihtiyacı duyduğu meşruiyet araçlarını da önlerine sürmüş oluruz.

    Bana kalırsa hiçbir şekilde içinden çıkılmayacak bir tartışma, ikimizin de haklı tarafları olduğuna inanıyorum.

    Ama eğer bu bir maçsa, dün sabah uyandığımda aramızdaki bu müsabakada benim 1-0 önde olduğumu gördüm. Hadi bu kaba bir tabir oldu; bir şekilde Serdar Turgut'u ikna ettiğimi fark ettim.

    'Çetin Altan çocuklarını hiç iyi yetiştirememiş' diyordu dünkü yazısında Serdar Turgut; bir süredir herhangi bir terbiyeden ve nezaketten nasibini almamış kaba yorumlar yapan Mehmet Altan'dan bahsediyordu. Altan, bir süredir irrite edici bir ekran karakterine dönüştü. Neredeyse bir meczup üslubu kullanıyor; asıyor, kesiyor, atıyor, tutuyor. Herhangi bir etik filtreleme ya da saygı da yok.

    Ayrıca, herhangi bir 'insani' tarafı da yok Altan'ın üslubunun. Doğrusu, bu ailenin bu tavrına karşılık bir insani yaklaşık da göstermek de mümkün değil.
    Serdar Turgut'la Altanlar konusunda yakın çizgiye gelmemize sevindim: Evet, bu meselenin özünde babasının çocuklarını yetiştirememiş olmasının verdiği bir sakatlık var. Bu çok ortada.

    Hadi bugün insani açıdan yaklaşayım meseleye.
    Hepimiz, birilerinin çocukları olarak, öyle ya da böyle sakat yetiştik. Ama pek çoğumuzun anne-babaları sıradan insanlardı. Benim ailem de mümkün olduğu kadar düz, normal, sıradan insanlardan oluşuyordu mesela. Egolarıyla beni şekillendirmeye, benden bir heykel yaratmaya çalışmadılar. Zannedersem, sakatlıklarımın pek çoğu kendi eserim.

    Oysa Ahmet ve Mehmet Altan kardeşlerin babaları tarafından sakatlanmış çocuklar olduğunu görmek mümkün. Aynı durum, Çetin Altan ve kendi babasının ilşkisi açısından da geçerli.

    Mesela, çok zor durumda kaldığında babasından yardım istiyor Çetin Altan ve aldığı yanıt 'Hangi taş sertse gitsin başını ona vursun.' Bu acımasız aile ilişkilerine empati kurmam mümkün değil, ama eminim Altanlar'la ilgili pek çok şeyi de bu küçücük cümle açıklar.

    Çetin Altan, çocuklarını nefret dolu yetiştirmiş. Kim bilir, belki de kendi geçmişine, ailesine duyduğu nefret ve intikam hissinin yansıması olarak. 70'li yıllarda, genç insanları nefretle dolduruyordu. Sonra pek çok genç öldü, o 'kanaat önderi', o ideolojik lider ise viskisini yudumladı.

    Mehmet Altan'ın durumu daha da vahim: Babası ya da ağabeyi kadar yetenekli olamayacağını anladığı gün dramı başladı diye tahmin ediyorum. Sanırım, ailede adam yerine konma sürecini akademik eğitimiyle tamamladı. Böylece okul hayatı pek başarılı olmayan Ahmet Altan'a karşı kullanabileceği bir koz vardı elinde.

    Ahmet Altan'ın da durumu benzer. Yazık ki o da kelimeleri ne kadar iyi kullanırsa kullansın hiçbir zaman babası kadar usta bir yazar olmayacağını bilmenin ezikliğiyle yaşıyor, yaşamak zorunda. 'Bir kadının memesine vatanı satarım' gibi marjinal olma iddiasındaki cümleleri, maalesef babasının 'Köylere tenis kortları açılsın' cümlelerinin gölgesinde kalacak kadar zorlama duruyor.

    Kim bilir, belki benim de babam Çetin Altan olsaydı ben de benzer bir eziklik duyardım. Bu eziklikten dolayı da dünyaya nefret saçar, etrafıma öfke ve intikamla bakardım.

    Nezaket ve terbiye konusunda da söyleyeceğim bir çift söz var: Hepimizin bildiği, tanıdığı, muhabirliğe yeni adım atan pek çok gazetecinin karşılaşınca ufak bir sarsıntı geçirdiği Çetin Altan terbiyede konusunda da, nezakette de sınıfta kalır. Dünyanın en küstah, terbiyesiz, şımarık, arsız ve saygısız adamlarından biridir bildiğimiz Çetin Altan. Belki onu Çetin Altan yapan da biraz bu snobizmdir, ona yakıştığı bile söylenebilir. Neyse ki yazarları karakterleriyle değil, yazarlıkla değerlendirmek gerektiğini bilmem onun kaleminden zevk almamı engellemedi.

    Ama yazık ki babalarına öykünen çocuklarda bütün bu özellikler 'kopyalanmış' olduğu için eğreti duruyor, sırıtıyor ve göze batıyor. Mehmet Altan'ın televizyon kanallarındaki terbiyesiz tutumu da budur; temel aile terbiyesinden nasibini almamışlık besbelli. Ve bu eğretilik Mehmet Altan'ın ciddiye alınmasının önündeki en büyük engel. Ne acı!

    Serdar Turgut umarım mutlu olmuştur. Altan ailesine yönelik en insani yaklaşımımı sergiledim. Maalesef bunlar dededen damada birbirlerinden bağımsız değerlendirilemeyecek kadar patolojik bir bütündür.
    Altan ailesinin artık kendi iç meselelerini çözmesinin vakti gelmiştir. Bir ailenin nefreti Türkiye'ye, Türkiye'nin entelektüel hayatına zarar veriyor, terör yaratıyor.

    Bu teröre karşı daha ne kadar insani olunabilir Serdar Turgut?

  9. #78
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı


  10. #79
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı

    Dün Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz HSYK’da alevi ağırlığına dikkat çekerek HSYK’da olumsuz bulduğu kararları üyelerin Alevi olmasına bağladı. Emre Aköz, nüfusun %15’i Alevi olan bir ülkede HSYK üyelerinin yarısının Alevi olması doğru mu diye sordu. Aköz’ün HSYK’ya ilişkin yaptığı bu mezhepsel analiz Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali BAlkız tarafından cevaplandı. Ali Balkız bugün yaptığı açıklama ile Emre Aköz’e yanıt verdi.
    İşte o yanıt:

    “Sabah Yazarı EMRE AKÖZ sordu:
    “Savcının dediği mezhep hangisi?”
    Biz yanıt verelim: Alevilik.

    23 Temmuz 2009 günü Sabah Gazetesindeki köşesinde Emre Aköz adlı kişi yazısına böyle bir soruyla başladı.
    S Haber’deki bir programa atıfta bulunarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun uzun yıllardır sistemli bir biçimde siyasallaştırıldığını, bazı kararların mezhepsel kaygılarla alındığını, bu yönde bir kanaat olduğunu aktararak sorular sordu:
    “- Gerçekten Yüksek Yargı bir mezhebin hakimiyetinde mi?
    - Yüzde 15 nüfusa karşın: HSYK’daki koltukların yüzde 50’sinin bu mezhep mensuplarından oluşması normal mi?
    Hele hele bir de CHP’ye oy veriyorlarsa, Cumhuriyet mitinglerine katılıyorlarsa,
    Ergenekon’a inanmıyorlarsa…”
    Biz istediğimiz kadar; insan olmaktan, insani değerleri ön plana çıkartmaktan, eşitlikten, kardeşlikten, barıştan yana sözler söyleyelim, laikliğe, demokrasiye vurgu yapalım, eşit yurttaşlık hakkı isteyelim, bu ülke hepimizin diyelim… Ne yaparsak yapalım; Muaviye soylulara yaranamıyoruz. Emre Aköz benzeri aklı mı kıt, kalemi mi kirli, zihniyeti mi bozuk, vicdanını mı kiralamış belli olmayan bir yezit çıkıp, bu çağda yukarıdaki soruları sorabiliyor. Gözünü kırpmadan ayrımcılığın daniskasını yapabiliyor.
    Emre Aköz gibi bir zat-î muhterem; Hukuk Fakültesine nasıl girilir, nasıl mezun olunur, Hakim ve Savcı olabilmek için hangi süreçler yaşanır, sonrasında nasıl terfi edilir, hangi makama kim nasıl seçilir?... Bunları bilmiyor olabilir mi? Hadi kendisi bilmiyorsa, kaynak kişi olarak gösterdiği, Yargıtay Cumhuriyet emekli Savcısı Ahmet Gündel de mi bunu bilmez.
    Bal gibi bilirler.
    Ama amaç; AKP’nin henüz Yökleştiremediği, Kütükleştiremediği, HSYK olunca, konuyu bir mezhebe getirerek, bu mezhebi ve onun mensuplarını karalayarak, belki daha kolay olur yolunu seçmek, belden aşağıya vurmanın da ötesinde Muaviye zihniyetinden başka bir şey değildir.
    Emre Aköz ve benzerleri şunu bilsinler ki, bizler uzun tarihimiz boyunca; bu tür hakaretleri, aşağılamaları, iftiraları çokça yaşadık. Efsunluyuz artık.
    Önerimiz şudur:
    Yeni bir yol bulun.
    Daha önce denenmemiş olsun.
    Şimdi biz de kimi sorular soralım:
    İlk soru Emre Bey’e;
    Nüfusun %15’i kastettiğiniz o mezhebe mensup ise eğer; 81 validen, 1000 kaymakamdan, onca müsteşardan, generalden, emniyet müdüründen, müfettişten, daire müdüründen, okul müdüründen, kendi gazetesindeki köse yazarlarından, muhabirlerden, hatta çaycılardan kaçı Alevidir acaba?..
    100 bin personele mensup DİB’de bir Alevi Çaycı-Odacı var mıdır acaba?...
    Hangi seçmenin hangi partiye oy verdiğini, kimin hangi mitingde yürüdüğünü merak etmek, bunu bir eleştiri konusu yapmak, demokrasi anlayışıyla mı bağdaşır daha çok, faşistlikle mi?
    - Sabah Gazetesi yöneticileri, bu adamı o köşede tutacak mısınız?
    - Siz Aleviler-Sünniler, birbirine kardeş diyen laik, demokrat, vicdan sahibi, sağduyu sahibi, toplumumuzun bir ve bütün olduğunu savunan, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak değerlendiren gönlü geniş, engin yurttaşlar; Emre Aköz ve benzerlerini okumaya, yazdığı gazeteyi satın almaya devam edecek misiniz?...
    Saygılarımızla.
    Ali Balkız”

    Odatv.com
    24 Temmuz 2009

  11. #80
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    769
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı

    BÜYÜK ÜSTADIN HASAN CEMAL SIKINTISI



    "Kızım sen beni tanıyor musun?"
    13.12.2009 16:53

    Hasan Cemal'in meslekteki 40. yılı Yakup Restaurant'ta bir yemekle kutlandı.
    Milliyet haberi pazar günü "Büyük ustanın 40. yılı" diye verdi.
    İç sayfadaki habere bir kutu eklenmiş ve davete katılanların adları verilmiş.
    Lube Ayar imzalı haberde davetliler listesinin en başında da Hasan Pulur adı var.
    Hasan Pulur'un telefonları dün sabahtan itibaren çalmaya başlıyor
    Eşi dostu:
    - Yahu senin ne işin vardı o gecede, diye sitem ediyor.
    Çünkü gece adeta ikinci cumhuriyetçilerin gecesi...
    Hasan Pulur gazeteyi açıyor. Şaşırıyor. Kızıyor.
    Muhabir hanımı arayarak soruyor:
    - Kızım sen beni tanıyor musun?
    - Evet hocam
    - Peki ben orada mıydım?
    - Demek ki benzettim hocam...
    Hasan Pulur adının üzerine düşen şaibeyi temizlemek için pazartesi günkü yazısına bir açıklama koyacağını dostlarına söylüyor.

    Odatv.com

+ Konuyu Yanıtla
8 / 9 Sayfa İlkİlk 123456789 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

bahattin yıldız yazarligi

Forum

Benzer Konular :

  1. Siyah başkan Beyaz Saray'da
    ABD başkanlığına seçilen Barack Obama, bugün Kongre'de düzenlenecek törenle yemin ederek dört yıllık görevine resmen başlayacak. Obama, törenler...
    Yazan: Av.Veysel Demir Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 23
    Son İleti: 11-10-2009, 22:19:27
  2. Siyah’ın ölümü- Engin Demirci
    -------------------------------------------------------------------------------- Siyah’ın ölümü- Engin Demirci Pirim akşam şarkısını...
    Yazan: www.beyazrenkler.org Forum: Üyelerimizin Şiirleri
    Yanıt: 0
    Son İleti: 11-08-2008, 23:01:36
  3. Pembe çerçeveli yazılar
    Beni baştan çıkaracak laf: Üşüteceksin sırtına bir şey al! Samimiyet, dürüstlük, alçakgönüllülük ve üzerine bir tutam utangaçlık. İşte ideal erkek...
    Yazan: sonpişman Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 2
    Son İleti: 15-04-2008, 18:20:48
  4. Siyah müziğinin başı SOULsun
    Soul ve funk müziğinin babası JAMES BROWN 25.Aralık'ta 73 yaşında vefat etti. 1968 yapımı "Say It Loud, I'm Black and I'm Proud " (Haykır, ben...
    Yazan: Av.Fırat Bayındır Forum: Kültür - Sanat - Edebiyat
    Yanıt: 0
    Son İleti: 29-12-2006, 00:29:29

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.