Sayılara hapsolmak


Yoğun geçen hastane gününün üzerine eklenen gece nöbetini olaysız atlatmayı ummuştum. Küçük aksiliklerle başlayan ve ana bilgisayardaki arıza ile büyüyen sorun hastane genelinde sıkıntı yaratmıştı. Ana bilgisayarın durması her türlü hasta işlemi ve hasta kabulünün durması anlamına geliyordu. Nöbetçi teknisyenin gayreti ile eskidiği için yedeğe alınan diğer bir bilgisayar devreye alınarak sistemin ağır da olsa çalıştırılması sağlanmıştı. Ancak özellikle acil servis önünde uzun ve sabırsız hasta kuyruklarının oluşmasına engel olamamıştık. Eski usul elle kayıt girilmesine de onay vermeyen hastanemizin “gelişmiş” otomasyon sistemi yüzünden sorun büyüyordu.

Telefon ile sorunun giderilemeyeceği anlaşılınca bilgisayar firmasının genel müdür yardımcısı teknik ekipten birini de yanına alarak çıktı geldi. Acil servisin önünden dışarı taşan hasta kuyruğunu görünce oyalanmadan işe koyuldu. Teknik eleman donanımı kontrol edip sorunun yazılım ile ilgili olduğunu söyleyerek geri çekildi. Kullanılan yazılımının hazırlanmasında büyük emeği olduğunu öğrendiğim genel müdür yardımcısı “tahmin etmiştim” diyerek işe koyuldu. Kısa sürede sorunun veritabanından kaynaklandığını yazılımı güncellerken bu konunun öncelikle ele alınması gerektiğini söyleyip yaptığı düzenlemeler ile ana bilgisayarın devreye girmesini sağladı. “Hastalığı şimdilik tedavi ettik ama yazılımı değiştirmezsek bu olay tekrar yaşanacaktır” diyerek cep bilgisayarına notlar aldı. Otomasyon sistemi kısa sürede eski hızına kavuşmuştu. Yarım saat içinde acil servis önündeki kuyruk erimiş, yatan hastalar ile yaşanan sorunlar giderilmişti. Firma yetkilisine kahve teklif ettim. Ana bilgisayar odasından ayrılmak istemediğini, sistemin sorunsuz çalıştığından emin olmak istediğini belirtip kahvenin bulunduğumuz odaya getirilmesini rica etti.

Kahve gelene kadar gözü sürekli monitörlerdeydi. Ara sıra cep bilgisayarına notlar almasa adamın odadaki bilgisayarlardan farkını anlamayacaktık. İşinin ehli olduğu belliydi, ancak pek sosyal biri değildi. Sadece sorulan sorulara yanıt veriyor, kimseyle konuşmuyor, konuşurken de karşısındakinin yüzüne bakmıyordu.

Sistemin sorunsuz çalıştığından emin olduktan sonra arkasına yaslanıp keyifle kahvesini yudumladı. Bilgisayar mühendisi olduğunu düşünmüştüm ancak o matematik bölümü mezunu olduğunu matematikte mastır ve doktora yapmasına karşın alanında bilim yapma şansı bulamaması ve maddi sıkıntı yüzünden bilgisayar yazılım alanına yöneldiğinden söz etti. “Neden matematik bölümünü seçmiştiniz, rastlantı mıydı?” diye sorunca yine kafasını kaldırmadan gülümseyerek üniversite sınavında ilk 100 öğrenci arasında yer alarak matematik bölümüne birincilikle yerleştiğini, başarıyla mezun olup yüksek lisans yaptığını ancak üniversitenin bilimsel ortamdan iyice uzaklaştığı ve maddi sıkıntılarını aşamadığını görerek sektör değiştirdiğini söyledi.

- Benim bildiğim matematik öğrencinin kabusudur. Üstelik çoğumuza hayatın hayli dışında anlamsız gelirdi, matematik dersi. Siz nasıl bu kadar sevebildiniz? Hayret doğrusu.

- En büyük desteği lisedeki matematik öğretmeninden gördüm. Bizlere dersi sevdirirken hayatın her yerinde matematiğin olduğunu göstermişti. Öğretmenim bana sayıların diliyle hayatı anlayabileceğimi ve hatta yorumlayabileceğimi öğretti. Matematik tutkumu ona borçluyum.

- Sayıların dili mi?

- Evet sayıların dili. O zamanlar da içine kapanık insanlardan uzak duran biriydim. İnsanları anlamak tanımak istiyor ama içlerine giremiyordum. Utangaçlığımı çekingenliğimi sayılarla yendim. Sayılarla tanıdım insanları. Herkes bir tamsayıya karşılık geliyordu, benim matematik dünyamda. Kimi tek sayıydı benim gibi yalnız yaşamaya eğilimli kimi ise çok daha sosyal çift sayılardandı. Bazıları negatif tam sayıydı hayata hep olumsuz gözle bakan, kimi ise çevresine neşe veren pozitif tamsayılardandı. Bir de asal sayı olan tipler vardı ki onlar toplumun iyice dışında yaşıyorlardı. Üniversitedeki hocam tipik asal sayıydı. Hiçbir işleme girmez öyle tek başına asil takılırdı. Biraz da bu yüzden uzaklaştım üniversiteden.

- Sektör değiştirmekle belki daha sosyal olma fırsatı yakalamışsınızdır.

- Bir yaştan sonra huyu değişmiyor insanın. Ama her tür sayının karşılığı olan insan bulabileceğimi sektör değiştirdiğimde daha çok anladım. Sözgelimi siz pek çok hekim gibi küsuratı da olan pozitif tam sayılardansınız. Küsuratlı yanınız tam sayı olan güçlü yönlerinizi gölgeleyebilse de pozitifsiniz.

Sanırım iltifat almıştım. Konuğumuza kahve acı gelmişti. Şeker önerdim ancak o kahveyi sulandırmayı tercih etti. Yine kafasını kaldırmadan sanki kendiyle konuşur gibi dökülüverdi sözcükler;

- Doktor bey, huzuru olmayan sorunlu bir ailede büyüdüm. Annem ve babam hep kavga ederler, hır gür evden eksik olmazdı. Ezikliğim, çekingenliğim biraz da bundan kaynaklanıyor sanırım. Bugün anlıyorum ki biri birine denk iki tam sayı gibiydi annem ve babam ama biri negatif diğeri pozitifti. Bir araya geldiklerinde toplama işlemi gibi sonuç hep sıfır oluyor evimizde kocaman bir boşluk hissediliyordu. Garip bir yalnızlık hissiydi yaşadığım. Kavgaları ise çarpma işlemine karşılık geliyor, her zaman negatif sonuçlanıyordu.

Bizimki ara sıra bilgisayara yöneliyor, programı gözden geçirip cep bilgisayarına yeni notlar alıyordu. “Peki ya tam olmayan, kesirli sayılar. Onların karşılığı kimler oluyor?” diye sordum. Doğrusu konu ilgimi çekmişti.

- Pek çoğumuz o kesirli sayılardanız. Çevrene bakarsan bir tarafı tam bir tarafı yarım sürüyle insan görürsün. Kimi eksikliğin farkına varıp kendini tama tamamlamak sayılabilir hale gelmek için uğraşıyor ama çoğumuz durumunun farkında bile olmadan öylesine yaşıyor, bana kalırsa.

- Peki ya siz kendinizi hangi sayı olarak görüyorsunuz?

Cevaplamadan bir süre durdu. Saatine baktı. Kahveden son yudumunu alıp teşekkür ederek fincanı masaya bıraktı. Cep bilgisayarını kapatıp cebine yerleştirdi. Ayağa kalktı.

- Önceleri karmaşık sayılar kümesinden filan zannediyordum kendimi. Yani var gibi görünen ancak aslında var olmayan sayılar gibi hissediyordum. Evlenip çocuk sahibi olunca gerçek olduğumu anladım. Şimdilerde kendimi pi sayısı gibi irrasyonel hiçbir zaman tam olarak sonuçlanmayan, sadece bir işlevi anlatmaya yarayan sayılar gibi hissediyorum. Dahası böyle düşünmek hoşuma da gidiyor. Tam sayısın hatta küsuratın bile var ama bitmeyen bir işlemden öte de değilsin. Ne bileyim benim ruh halime iyi geliyor böyle bir sayı olmak.

Kahve için tekrar teşekkür edip odadan çıkarken geri dönüp eliyle bilgisayarları işaret ederek “Baksana bu akşam bile bitmemiş bir işin parçası olarak görev yaptım, sorunu çözdüm ama sonuçlandıramadım. Yine irrasyonel sayı gibi davrandım. Her neyse size iyi nöbetler doktor bey. Hasta diye yatırdığınız o sayılara iyi bakın, küsuratlarını giderip tekrar sayılabilir hale getirin onları” dedi. Geldiği gibi hızlı adımlarla gözden kayboldu.



Dr. Mehmet Uhri