+ Konuyu Yanıtla
1 den 5´e kadar toplam 5 ileti bulundu.

Konu: Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer

Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer

    Geçmiş forumlardan bir alıntı

    xterso






    Eklenme - 23/05/2004 : 13:07:15
    Merhaba,

    Benim iki konuda bilgi isteğim var;

    1) Ödenmeyen bir tazminat nedeniyle bir sigorta şirketine karşı açtığım davam tam 4. yıldır sürmekte. Davayı kazandık ancak yargıtay vs. gibi aşamalar nedeniyle yaklaşık 6 aydan önce kesinleşmesini de beklemiyorum.

    Sorum ise şu;

    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi "davaların makul süre içinde görülmesi gerektiği" nden bahseder. Bence 4.5 - 5 yıllık süre artık makul olmaktan çok uzak. Bu arada çektiğim stres, ödemek zorunda kaldığım mahkeme ve avukat masrafları, hastane faturası gibi bir çok masrafların yarattığı ekonomik zorluk da cabası. Bunun tazminini talep edeceğim.

    Bu tür bir nedenle idareye karşı dava açıp iç hukuk yollarını tüketmeli miyim yoksa karar kesinleşince direk olarak AİHM'e başvurabilir miyim?


    2) 9 yıl çalıştığım işimden 2001 yılında yazılı ve haklı hiçbir gerekçe gösterilmeden ve iş güvencesi yasası çıkmadan kısa bir süre önce atıldım. Kötü niyetle iş akdinin feshi ve manevi tazminat davalarım halen sürmekte.

    T.C., iş yaşamında düzenlemeler getiren ve bugünkü iş güvencesi yasasının temeli olan 158 nolu ILO sözleşmesine 1982 yılında imza koymuş, yükümlülük altına girmiş ve 12 yıllık bir gecikme ile 1994 yılında da Resmi Gazete'de yayınlanarak sözleşme içeride de resmiyet kazanmıştır. Bu uzun gecikme ve sürünceme dönemi ben ve benim gibi bir çok çalışanın haksızlıklara uğramasına sebebiyet vermiştir. Bunun tek sorumlusu da idare yani T.C. Devleti'dir.

    Bu yüzden ben bu konuda idareden (görev ihmali) tazminat talebinde bulunacağım. Sonuç alamazsam yine AİHM'e başvuracağım. Ancak bununla ilgili sorum da şu;

    İdareye karşı dava açarak bu konuyla ilgili tazminat talebinde bulunabilir miyim, bulunmak zorunda myım? Yoksa direk olarak başvuru yapabilir miyim?

    Yukarıdaki her iki konu için ortak sorum ise şu;

    İdareye karşı açılan tazminat davalarında da diğer davalardaki binde 54'lük harç ödemesi zorunluluk mudur? Yani devletten adalet istemek de ücrete mi tabi?

    Muhtemel cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.

    Saygılar,

    Erol Uyar


    Erol Uyar
    (tıklayın, denize bir yıldız da siz atın...)
    http://www.rochediagnostiksistemleri.com
    1 ~ Kayıt Tarihi: 23/05/2004 ~ Son Ziyareti: 23/05/2004 Uygunsuz ileti bildir

    Av.Fırat Bayındır






    1 Eklenme - 23/05/2004 : 14:54:22
    sayı xterso

    çok ilgi çekici bir yaklaşımınız var.

    davaların uzun sürmesi ülkemizde artık kanıksanan ve benimsenen (ne yazık ki) bir olgu haline geldi.

    devlet açısından eleman, bina,teçhizat yetersizliği,adalet bakanlığına bütçede ayrılan payın azlığı vs. gibi hiç bir mazeret geçerli olamaz, olmamalıdır.

    ancak bir de yaşanan gerçekler var.

    adliyelerin iş yükü gerçekten çok fazla. örneğin sizin davanızın muhtemelen görüldüğü bir asliye hukuk mahkemesinde hakim bir duruşma gününde asgari 60-70 dosyanın duruşmasını yapmak durumundadır.

    yargılamanın hızlı gerçekleşmesi için usul kanunlarımızda bir çok hüküm vardır ama çeşitli nedenlerle etkili biçimde uygulanmaz.

    sizin davanızda dava dilekçenize tüm yazılı delillerinizi ekleyip karşı tarafa tebliğ ettirmiş olmanız,
    davalının dava dilekçenizi tebliğinden itibaren 10 gün içinde cevaplarını ve tüm yazılı karşı delillerini mahkemeye vererek size tebliğ ettirmesi kuraldır.

    bunlar henüz duruşma günü gelmeden dosyada mevcut olsa, ilk oturumda hakimin yapacağı şey, taraflara tüm delillerini hasretmek üzere bir süre vermek olacaktır.
    2. celsede taraflar delil listelerini sunmuşlarsa, örneğin sizin olayda eğer keşif gerekiyorsa yapılır, bilirkişi gerekiyorsa rapor alınır.

    3. celsede rapora itirazlar değerlendirilir, eksik deliller toplanır

    neticede 4. veya bilemediniz 5 celsede bu dava biter.

    böyle bir dava bu şartlarda Adana'nın Karataş ilçesinde en makul hesapla 6-7
    ayda, İstanbulda ise sanırım 5 celse x 3 ay= 15 ayda biter.

    bunlar iyimser zamanlardır. Adli tatil, hakimin izinli,raporlu olduğu haller, yılbaşı devirleri gibi haller bu sürelere eklenmemiştir.

    bir de davayı nasıl uzatırız uygulamaları vardır.

    hakim kesin mehil vermez, ara kararını taraflar yerine getirmez. ertesi celseye kalır.

    avukat mazeretlidir.duruşmaya katılamaz. genellikle böyle celselerde pek işlem yapılmaz.

    bilirkişlerde dosya uzunca bir süre kalabilir.

    bazen birden fazla bilirkişi incelemesi yapılması gerekebilir.

    özetle sizin davanız öyle çok da uzun sürmemiş, niye canınızı sıkıyorsunuz!!!
    burası Türkiye netekim! sonra AİHM de neymiş niye o cevval zihninizi böyle şeylere yönlendiriyorsunuz.devletimiz neylerse güzel eyler. hem ne demişler, sürat felakettir. bakın ne güzel davanızı da kazanmışınız. mazallah kaybedebilirdiniz de. türkiyede davalar hep bıçak sırtındadır, ne olacağı belli olmaz.

    bunlar işin latife kısmı

    yukarıda da belirttiğim gibi davanızın makul bir süreden fazla sürmesinde belki de sizin de eksiğiniz olmuştur. örneğin bilirkişi ücretini zamanında yatırmamışsınızdır. masrafları zamanında vermemişsinizdir.

    bu gibi durumlarda sizin de kusurunuz olduğundan makul süre aşılmış olabilir.

    AİHM ne başvuru yapabilirsiniz. hiç bir engeli yok. karar kesinleştikten itibaren 6 ay içinde yapılabilir. bir dilekçenin ucundadır her şey, üstelik harç da yatmaz.

    ama bir hukuki netice alacağınızı düşünmüyorum. tek faydası bu gibi şikayetlerden netice alınmasa da belki yargılamanın hızlanması için itici bir güç olabilir. o nedenle AİHM müracaat usul ve esaslsrını bilen hukukçulara danışarak bu müracaatınızı yapın ve lütfen her aşamasını da bu forumda bizlere aktarın.

    ikinci konunuz da son derece doğru bir tespit.

    bu başvuruyu yapabilmek için öncelikle iş davanızın bir şekilde karara bağlanıp kesinleşmesi gerekiyor.

    bundan sonra yapılacak iş (avukat 62 dostumuz daha fazla ve daha doğru açıklamalar yapacaktır mutlaka)

    talebinizi resmi olarak yapmaktır. bu talebiniz, iş mevzuatının T.C. nin kabul ettiği Uluslararası sözleşmelerin getirdiği iç hukuk düzenlemelerinin gereği gibi ve makul bir sürede yapılmamış olması nedeniyle uğradığınız belli bir maddi kaybı içermelidir diye düşünüyorum. Müracaat mercii muhtemelen Başbakanlık olabilir. Doğru resmi muhatabı tayin önemlidir.

    buradan 60 gün içinde alacağınız vaya alamayacağınız cevap üzerine 60 gün içinde idari yargıda tam yargı-tazminat davası açmanız gerektiğini düşünüyorum. Bu tür davalar bahsettiğiniz %054 nıspi harca tabidir.

    bu davada elde edeceğiniz muhtemelen red kararının kesinleşmesi üzerine
    yine AİHM ne müracaat edebilirsiniz.

    saygılar



    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    bu arada konu ile ilgili internette gezinirken aşağıdaki haber gözüme ilişti

    bir hayli moral bozucu bir durum. demek ki AİHM de iş yüküne boğulmuş



    Avrupa Konseyi istatistiklerine göre, AİHM’ye 45 Avrupa ülkesinden günde 100’den fazla bireysel şikayet geliyor. AİHM’ye sadece 2003 yılında toplam 39 bin insan hakkı ihlali şikayetinde bulunuldu. Bu şikayetlerden 17 bin 270’i “kabul edilemez” ilan edilirken, 753’ü “kabul edilebilir” bulunarak incelemeye alındı. Diğerleri ise personel yetersizliğinden işleme girmek için sırada bekliyor

    tekrar saygılar



    Hukuki NET Güncel Haber

    Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer konulu yargıtay kararı ara
    Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer

    Adalet Akademesinde sunulmuş bir rapor

    http://www.taa.gov.tr/sempozyumlar/m...NU%C5%9EMA.doc


    SAYIN BAKANIM

    DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM VE KIYMETLİ KATILIMCILAR

    Bugün sizlere Teftiş Kurulu hakkında kısa bir bilgilendirme ile sunumuma başlamak istiyorum.
    1304 yılında yayınlanan MİRATI ADALET (ADALETİN AYNASI) adlı eserden I. Sultan Murat zamanında Adalet Müfettişliğinin kurulduğu anlaşılmaktadır. O günden Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerine kadar işlevini devam ettirdiği bilinmektedir.
    23.Nisan 1920 de kurulan Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 18 Ağustos 1920 günlü genelgesiyle hayatiyetini sürdürmüş, 17 Kasım 1920 tarihli ek talimatname ile Adalet Müfettişlerinin konumları ve soruşturmaya başlayış şekilleri neredeyse şimdiki sisteme uygun şekilde açıklanmıştır.

    Günümüzde ise; Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu mevcut teftiş kurulları arasında kaynağını Anayasadan alan tek teftiş kuruludur.
    1982 Anayasası “HAKİM VE SAVCILARIN DENETİMİ” başlıklı 144. maddesinde teftiş kurulu düzenlenmektedir;
    Madde 144 - Hakim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hakimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle de yaptırabilir.
    Teftiş Kurulu, Adalet Bakanlığı teşkilat yapılanması içerisinde denetim ve danışma makamları arasında bulunmaktadır. Bu durum Adalet Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkındaki 2992 sayılı Kanunun 15. maddesinde şöyle belirtilir:
    TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞI:
    Madde 15 - Teftiş Kurulu Başkanlığı, Bakanın emri veya onayı üzerine Bakan adına aşağıdaki görevleri yapar.
    a) Adli ve idari yargı hakim ve savcılarının görevlerini kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere (Hakimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek, hakim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve faaliyetlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma yapmak,
    b) Soruşturma izni verilen veya müfettiş vasıtasıyla incelenmesi Bakan tarafından istenen işlerde denetim ve soruşturma sırasında öğrenilen soruşturmayı gerektirir nitelikteki konularda, özel kanunların verdiği yetkiye dayanarak soruşturma yapmak,
    c) Fıkrasında; Cumhuriyet başsavcılıkları ile adli ve idari mahkemelerin kalem işlerini, icra ve iflas müdürlüklerini, noterlik dairelerini,…………… kapalı ve açık cezaevleri ile tutukevleri ve çocuk ıslahevlerini, …………. Bakanlığı ilgilendiren tüm gelir harcamaları, Bakan tarafından gösterilecek lüzum üzerine merkez kuruluşu içerisindeki birimleri ve Bakanlığa bağlı diğer üniteleri denetlemek ve işlemlerini incelemek.
    d) Adli Tıp Kurumu, buna bağlı kuruluşlar, adli tabiplikler ile Türkiye Barolar Birliği, barolar, Türkiye Noterler Birliği ve noter odalarını denetlemek ve işlemlerini incelemek ve soruşturma yapmak,
    e) Görev alanına giren konularda, uygulamalarla ortaya çıkan mevzuat yetersizliği ve aksaklıklar ile ilgili hususlarda gerekli inceleme ve araştırmaları yaparak alınması gerekli kanuni ve idari tedbirler konusunda Bakanlığa ayrıntılı ve müşahhas tekliflerde bulunmak,
    f) Bakanlık birimleri ile diğer bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının soruları hakkında görev alanına giren konularda görüş bildirmek ve gerektiğinde bu konulardaki toplantılara katılmak,
    g) Kanun, tüzük ve yönetmeliklerde gösterilen veya Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
    Olarak belirlenmiştir.

    Şimdi de müfettiş olmak için ne gibi şartlar gerektiğini görelim.
    Müfettişliğe atanma şartları 2802 Sayılı Kanun 37/b maddesinde düzenlenmiştir:
    Madde 37 -b) Adalet müfettişliğine, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az sekiz yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile adalet müfettişliği hizmetinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatleri alınarak,” atanırlar.
    Bu maddeden de anlaşılacağı üzere müfettişler; fiilen hâkimlik ve savcılık görevlerini yapmakta olanlar arasından seçilmektedirler.
    Müfettişlik müktesep hak değildir. Yani rızası olmadan müfettişlik görevinden alınabilir.
    Bu husus Hakimler ve Savcılar Kanununun 38.maddesinde;
    Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruşlarındaki hizmetlerde çalışan, Müsteşar dışındaki hâkim ve savcılar, Adalet Bakanının teklifi üzerine, Bakanlık hizmetlerinde kazanmış oldukları haklar korunmak suretiyle, idari yargıdan gelmiş olanlar idari yargıda, adli yargıdan gelmiş olanlar adli yargıda, durumlarına göre Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca uygun görülecek hakimlik ve savcılık görevlerine en çok otuz gün içinde atanırlar.
    Şeklinde belirtilmiştir.
    Maddede açıkça belirtildiği üzere Bakanın istemi Bakanlık merkezinde birlikte çalışmak istememeyle sınırlıdır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun nereye atama yapacağına dair sınırlama yoktur. Uygulamada bu şekilde isteği dışında tayin edilenlerin normalde gelebilecekleri yerlerden daha iyi yerlere gelmeleri, hatta Yargıtay üyesi olmaları mümkündür, örnekleri de vardır.
    Bütün hakim ve savcıların çalışma yeri garantisi yok ve kıdemlerine uygun yerlere tayin edilmeleri mümkünken, Bakanlık merkezinde çalışan hakimler gibi Adalet müfettişlerinin bu görevlerinden alınabilmeleri bir nakise değildir. Kaldı ki kendisinin de bir hakim olduğunu unutma istidadı taşıyan bazı müfettişlerin, ileride kürsüye dönme ihtimalinin bulunduğunu, aynı adliyede birlikte çalışabileceğini bilmesi, denetlediği kişiler açısından bir garanti olarak bile değerlendirilebilir.
    Teftiş kurulu ve müfettişlerle ilgili aktaracaklarım şimdilik bu kadar. Şimdi sunumumun ikinci bölümüne geçiyorum.









    MAHKEMELERİN DENETİMİ SIRASINDA GÖRÜLEN TEMEL SORUNLAR

    1- Altyapı eksikliği
    a- Adliyenin mehabetine uygun olmayan iş hanlarının ara katlarında, konut olarak yapılan binaların basit tadilatıyla oluşturulan binalarda verilen hizmetin, gelen taraflar nezdinde,
    b- Üç metreye Dört metre ebadındaki çalışma odasında duruşmayı da yapmak zorunda olan Hakimlerimizin, duruşmalara gelenler yanında,
    c- Yine aynı ebatlardaki bir odanın birden fazla hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından çalışma odası olarak kullanmasının bu meslektaşlar üzerinde,

    Bıraktığı etkilere baktığımızda, vatandaşın adliyeye güveninin azalmasına, meslektaşlarımızın kendilerini sıradan bir devlet memuru gibi hissetmelerine, çalışma aşk ve şevklerini kaybetmelerine sebebiyet vermektedir.
    Her ne kadar son dönemde Adliyelerin bina ve mefruşat olarak iyileştirilmesi hususunda ciddî adımlar atılıyor, özgün binalar yapılıyor ise de malî katkının azlığı sebebiyle projelerin yavaşlatıldığı da bir gerçektir. Daha kat edilmesi gereken çok uzun yol vardır.

    2- Hâkim ve savcının Niteliği (Keyfiyet)

    a- Hakim - savcı adaylarını adliyelerde iş yoğunluğu ve yer darlığı gerekçeleriyle yeterince ilgilenilememesi, Adalet Akademisinde verilmeye çalışılan eğitimin bu açığı kapatamaması, (Tabiî ki bu hususta gerekli hassasiyeti gösteren meslektaşlarımın hakkını da teslim ederim.)

    b- İşi çok az olan adliyelerde görev yapan hakim ve savcıların yeterli tecrübe edinememesi, uzun süre bu tip yerlerde görev yapan hakimlerin, işi yoğun adliyelere tayin olduklarında adapte olmakta zorlandıkları,

    c- Yine işi çok az olan adliyelerde görev yapan meslektaşların, gençlikleri ve tecrübesizliklerinin de etkisiyle, boş olarak oturdukları süre içerisinde iş arkadaşlarının bazı davranışlarından alınarak olumsuz davranış sergiledikleri, soruşturma geçirerek cezalı duruma düştükleri,

    d- Meslekte beklentisi kalmayan meslektaşlardan (hak ettiği yer ve makamlarda olamadığı, hakkının yendiği düşüncesinde olanların) kırgınlıkla iş üretmemeleri ve teraküme sebebiyet vermeleri,

    e- Ceza almış, sicili bozulmuş geçimsiz, mesaiye devamsız, olur olmaz kişilerle düşüp kalkan, hatta müstakil mahkeme idare edemeyecek konumda olanların, etraflarında oluşturdukları olumsuz elektriğin de etkisiyle hem üyesi olduğu Ağır ceza mahkemesinde, hem de diğer mahkemelerde çalışan hakim ve savcılarda olumsuz etki yapmaları,

    f- Cumhuriyet Başsavcısı ve Adalet Komisyonu Başkanlarının değişik problemleri sebebiyle cezalı olarak merkez veya mülhakatlarında tayin edilen meslektaşlarının disiplin cezasını gerektiren eylemleri üzerine 2802 sayılı kanunun 62/son maddesi gereğince Adalet Bakanlığına ihbarda bulunmakta isteksiz davranmaları,

    g- Her ne kadar son zamanlarda yapılmaya başlanmış ise de, meslek içi kursların yeterli düzeyde ve kalitede yapılaması sebebiyle verimliliğin azalması

    h- Sosyolojik ve psikolojik destek yönüyle de seminer yapılması,

    3- HAKİM VE SAVCI SAYISI(KEMMİYETİ)

    a- Çoğu yerleşim yerindeki Hakim ve savcı sayısının yeterli düzeyde olmaması,

    b- İş yükü az olan Ağır ceza ve küçük adliyelerin açık kalması,

    c- Hakim ve savcıların rasyonel olarak dağıtımlarının yapılamaması (30000 nüfuslu ilde 6 savcı 12 hakim bulunur iken, ayni nüfus ve iş yoğunluğundaki bir ilçede toplam 2 savcı 4 hakim bulunması)

    d- Asliye Ceza Mahkemelerinde savcıların ne gibi katkılarının olduğu, pratikte tevsii tahkikat ve esas hakkında mütalaa sunmada hakimin savcı yerine yazdırmasının azımsanmayacak sayıda bulunduğu,


    4- KALEM ÇALIŞANLARI YÖNÜNDEN

    a- Kalemlerde katip sayısının azlığı, her savcıya bir katip düşmemesi (Düzelme yönünde çalışma var ise de henüz yeterli değil)

    b- Hizmet içi eğitimlerinin daha profesyonel bir şekilde Yazı işleri müdürleri, satış memurları, tereke, suç eşyası vb. memurların Adalet Akademisi nezdinde eğitime tabi tutulmamaları,

    c- Hakimlerin tüm kalem çalışanlarını yetiştirme yerine iyi yazdığını düşündüğü katipler ile duruşmaya çıkmayı ve gerekçeli karar yazmayı tercih etmeleri sebebiyle gecikme ve rahatsızlığa sebebiyet vermeleri,

    d- Hakim ve savcıların kalem işlemlerini denetleme görevinin sadece müfettişe aitmiş gibi davranabilmeleri, (Bu sebeple çok gecikmeler olabilmekte, soruşturmalar açılabilmektedir.)

    e- İyi çalışanın ödüllendirilmesi, görevini yapmayan veya ihmal edenin cezalandırılması hususunda isteksiz kalınması,

    f- Sicil raporlarını doldururken gerçekçi olmaktan uzak oldukça yüksek not takdir etme, sonra da aynı kişinin sorunlu ve tembel olduğundan bahisle yerinin değiştirilmesi için girişimlerde bulunma,

    g- Bu arkadaşlarımızın onurlarıyla yaşamlarını sürdürmelerine yetecek düzeyde maaş alamamaları,

    Şeklinde sıralanabilir.

    5- YARGILAMANIN UZUN SÜRMESİ,


    a- Davaların eksik belge ile açılması,

    b- Bazı avukatların yargılamayı uzatmak veya başka gerekçelerle duruşmaların başka güne talikine sebebiyet vermelerine karşı, celse harcına hükmetmede isteksiz davranılması,

    c- Yukarıdaki bentlerde saydığımız nedenlerle dosyaların tam incelenememesi ve sudan gerekçelerle talikler yapılması,

    d- Sayın oturum başkanımızdan özür dileyerek Yüce Yargıtay’ın uygulamaları için bir serzenişte bulunacağım. Yargıtay bir dosyayı usul veya eksik tahkikat nedeniyle bozarken esasa da girerek yanlış gördüğü uygulamayı, tartışıp yanlışlıklara işaret edebilir. Yargıtay’ın iş yükünün fazlalığını kabul etmekle birlikte, “tekrar gelirse yazarız, kendimizi bağlamayalım” gibi düşünceler nedeniyle dosya Yargıtay’a üç dört kez gelmekte ama hala yanlışlık düzeltilmemiş olmaktadır. Son esastan bozma kararını okuyup öğreninceye kadar o kararı veren hakim yanlış kararlar vermeye devam etmektedir. Eğer son kararı görmeden tayini çıkmışsa ki çoğu zaman öyle olur. Doğru bildiği yanlışından bir türlü dönememektedir.

    e- Yargılama giderinin gerçek maliyet üzerinden hesaplanması, (hakim, savcı, katip maaşları, kırtasiye, altyapı vb. hususlar nazara alınarak, evrak üzerinden veya duruşma açılarak yapılan yargılamanın ne kadar tutacağı belirlenmeli ve haksız taraftan talep edilebilmelidir) Bu durumda taraf ve vekillerinin dava açılmadan önce daha iyi düşünecekleri, olur olmaz sebeplerle dava açmayacakları ve yargılama süresini uzatıcı girişimlerden uzak kalacakları tabiidir.


    BENİ DİNLEME NEZAKETİNİ GÖSTERDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLERİMİ SUNAR, TEBLİĞİMDE KULLANDIĞIM İFADELERİM VE SAVLARIM DA SÜRÇÜ LİSAN ETMİŞ İSEM AFFIMI TALEP EDERİM.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer

    Adli tatil süresinin değiştirilmesi ile ilgili sitemiz forumlarından
    http://hukuki.net/forum/showthread.php?t=1392

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Geciken Adalet , Davalar neden uzun sürer

    Konu ile ilgili olabileceğini düşündüğüm bir başka link
    TÜRK HUKUKUNDA HAKİMİN GÖREVİ İHMAL SUÇU

    Yrd. Doç. Dr. Mustafa AVCI*

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Geciken Adalet ile ilgili AYİM kararı

    EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS



    AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ




    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Gümüşten -Türkiye Davası
    (Başvuru no: 47116/99)



    KARAR



    STRAZBURG - 30 Kasım 2004





    Bu karar Sözleşme'nin 44 § 2 maddesinde belirtilen şartlar uyarınca kesinlik kazanacaktır. Editör tarafından revizyona tabi tutulması mümkündür.





    Gümüşten -Türkiye Davasında,



    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ( Dördüncü Daire ),

    Sn. Nicolas BRATZA, Başkan ,
    Sn. M. PELLONPÄÄ,
    Sn. R. TÜRMEN,
    Sn. J. CASADEVALL,
    Sn. R. MARUSTE,

    Sn. R. PAVLOVSCHI,

    Sn. L. GARLICKI , Yargıçlar

    ile Bölüm Sekreteri Sn. M. O'Boyle 'un katılımı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Heyeti olarak toplanmış,

    10 Şubat 2004 ile 9 Kasım 2004 tarihlerinde yapılan gizli görüşmeler sonucunda, yukarıda son anılan tarihte benimsenmiş olan aşağıdaki karara varmıştır:




    USULİ İŞLEMLER


    1. Dava, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türk vatandaşı Şemsettin Gümüşten (”başvuran”) tarafından 19 Kasım 1998 tarihinde yapılan başvurudan (no. 47116/99) kaynaklanmaktadır.



    2. Başvuran Ankara'da çalışan bir avukat olan Ö. Öneren tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) AİHM önündeki dava işlemleri için Ajan tayin etmemiştir.



    3. Başvuran AİHS'nin 6 § 1 maddesi uyarınca aleyhinde yürütülen cezai işlemlerin “makul bir süre içerisinde” bitirilmediğini iddia etmektedir.



    4. Başvuru AİHM'nin Dördüncü Dairesi'ne verilmiştir (Mahkeme İç Tüzüğü Madde 52 § 1) Bu Daire içerisinde Madde 26 § 1 uyarınca davayı görecek olan Heyet (AİHS'nin 27 § 1 maddesi) oluşturulmuştur.



    5. AİHM, 1 Kasım 2001'de Dairelerinin yapısını değiştirmiştir (Madde 25 §1). Bu dava yeni oluşturulan Dördüncü Daire'ye verilmiştir (Madde 52 § 1).



    6. Mahkeme 10 Şubat 2004 tarihli kararıyla başvuruyu kabul edilebilir bulmuştur.



    7. Başvuran ve Türk Hükümeti esasa ilişkin görüşlerini bildirmiştir.





    OLAYLAR



    I. DAVA ŞARTLARI



    8. Başvuran 1952 doğumludur ve Mardin'de yaşamaktadır.



    9. 22 Aralık 1980 tarihinde yasadışı bir örgüte üye olduğu şüphesiyle tutuklanarak polis nezaretine alınmıştır.

    10. Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi, 10 Mart 1981 tarihinde başvuranın tutuklu yargılanmasına karar vermiştir.



    11. 14 Eylül 1981'de Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi Savcılığı, Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi'ne başvuranı yasadışı bir örgüt üyesi olmakla suçlayan bir iddianame sunmuştur. Savcılık başvuranın Ceza Kanunu'nun 168 §1 maddesi uyarınca cezaya çarptırılmasını istemiştir.



    12. Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi, 19 Şubat 1985'te başvuranı suçlu bulmuş ve yirmi dört yıl hapse mahkûm etmiştir. Başvuran, Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi'nde 624 zanlıyla beraber yargılanmıştır.



    13. Başvuranın temyize gitmesinin ardından davası Askeri Yargıtay'a gönderilmiştir.



    14. 10 Nisan 1990'da Askeri Yargıtay, Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi'nin söz konusu suça ilişkin iç hukuku yanlış yorumladığı gerekçesiyle bu mahkemenin kararını bozmuştur.



    15. Başvuran, 29 Temmuz 1990'da serbest bırakılmıştır.



    16. 27 Aralık 1993'te Sıkıyönetim Mahkemeleri'ni kaldıran 3953 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinin ardından başvuranın davası Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanmıştır.



    17. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Temmuz 1998'de söz konusu suçun Ceza Kanunu'nun 168 § 2 maddesi kapsamına girdiğine ve dolayısıyla Ceza Kanunu'nun 102 ve 104. maddelerinde belirtilen yasal zaman aşımının dolduğuna karar vermiştir. Buna göre başvuran aleyhindeki cezai işlemlerin durdurulmasını emretmiştir.



    18. 10 Eylül 1998'de başvurana ilişkin karar kesinlik kazanmıştır.





    II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA



    19. İlgili iç hukuk ve uygulamalar Şahiner/Türkiye , no. 29279/95, AİHM 2001-IX'da bulunabilir.





    HUKUK



    I. AİHS'NİN 6 § 1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI



    20. Başvuran, kendisine karşı yürütülen cezai işlemlerin, AİHS'nin 6 § 1 maddesinde öngürülen makul bir süre içerisinde bitirilmediğinden şikayet etmektedir. Söz konusu madde şu şekildedir:



    “Herkes… kendisine yöneltilen suçlamalara ilişkin olarak… bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde görülmesini istemek hakkına sahiptir.”



    21. Hükümet başvuranın iddialarına itiraz etmiştir. Binlerce dosyanın incelenmesinde karşılaşılan zorluklar göz önüne alındığında, başvuran aleyhine yürütülen cezai işlemlerin gereğinden uzun sürmediğini iddia etmiştir. Ayrıca Hükümet, davanın karmaşıklığını ve başvuranın işlediği iddia edilen suçların niteliğini de vurgulamıştır. Mahkemelerin, başvuran da dahil etkinlikleri ve birbirleriyle ilişkilerinin saptanması gereken toplam 624 zanlıyı kapsayan bir dava ile uğraştığını belirtmiştir. Bu bağlamda Hükümet, Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi'nin 19 Şubat 1985 tarihli kararının 1977 sayfadan oluştuğuna ve arşivlerde bu davaya ilişkin 90 dava dosyası bulunduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca başvuran aleyhinde verilen ilk karar ile mahkûmiyetin bozulmasından sonra başvuran dahil 188 zanlıya ilişkin işlemlerin Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladığını iddia etmiştir. Bu mahkeme ifadelerini almak için zanlıların ve tanıkların nerede olduğunu belirlemek zorunda kalmıştır. Hükümet bu etkenlerin dava işlemlerinin uzun sürmesini açıkladığını ve yargılama mercilerinin ihmalinden ya da gecikmesinden söz edilemeyeceğini öne sürmüştür.



    A. Dikkate alınması gereken süre



    22. AİHM, dava işlemlerinin 22 Aralık 1980'de, başvuranın tutuklandığı gün başladığını ve 10 Eylül 1998'de, Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nin nihai kararı açıklandığında sona erdiğini belirtmektedir. Dolayısıyla işlemler on yedi yıl, sekiz ay ve yirmi yedi gün sürmüştür.



    23. AİHM'nin yargılama yetkisinin ratione temporis 'i yalnızca Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na bireysel başvuru hakkını kabul ettiği tarih olan 28 Ocak 1987'den sonra geçen on bir yıl yedi ay ve yirmi iki günü göz önüne alabilmesine neden olmaktadır. Yine de AİHM, dava işlemlerinin yukarıda belirtilen tarihteki durumunu da dikkate almalıdır (bkz. Şahiner , § 22 ve Cankoçak/Türkiye , no. 25182/94 ve 26956/95, §§ 25-26, 20 Şubat 2001). Bu kritik tarihte işlemler zaten altı yıldan uzun süredir devam etmekteydi.



    B. Davanın uzunluğu



    24. AİHM hem ilk derece hem de temyiz işlemlerinde ciddi gecikmeler olduğunu düşünmektedir. Başvuranın ve diğer çok sayıda zanlının aleyhine açılan davanın karmaşık bir dava olduğunu kabul edebilir. Ama buna rağmen dava işlemlerinin on yedi yıl, sekiz ay ve yirmi yedi gün sürdüğü ve AİHM'nin bu sürenin on bir yıl, yedi ay, yirmi iki gününü göz önüne aldığı dikkat çekmektedir. Çok uzun olan bu sürenin yalnızca davanın karmaşıklığı ile açıklanması mümkün değildir. AİHM'nin kanaatince dava işlemlerinin bu kadar uzun sürmesi ancak yerel mahkemenin dava ile yeterince ilgilenmemesiyle açıklanabilir (bu bağlamda bkz. yukarıda sözü geçen Cankoçak ve Şahiner davaları, sırasıyla §§ 32 ve 27).



    25. AİHM, önündeki kanıtlara ve konuya ilişkin içtihatlara (bkz. Cankoçak , § 33, ve Şahiner § 30) dayanarak, söz konusu dava işlemlerinin süresinin “makul süre” gereksinimini tatmin etmediğine karar vermiştir.



    26. Bu nedenle AİHS'nin 6 § 1 maddesi ihlal edilmiştir.



    II. AİHS'NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI



    27. AİHS'nin 41. Maddesi şöyledir:



    “Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder.”





    A. Zararlar


    28. Başvuran hapishanede geçirdiği süre boyunca kaybettiği gelire, ailesinin hapishane ziyaretleri sırasında yaptığı harcamalara ve iç hukuk işlemleri sırasında girdiği temsil masraflarına karşılık 33.463 ABD doları (USD) (27,470 Euro(EUR)) maddi tazminat talep etmiştir. Aynı zamanda 2.000.000 Fransız frangı (FF) (EUR 304.898) manevi tazminat da talep etmiştir.



    29. Hükümet, başvuranın talep ettiği maddi zarar için herhangi bir kanıt sunmadığını öne sürmektedir. Bu bağlamda başvuranın AİHM'ye, taleplerine ilişkin hiçbir fatura ya da belge sunmadığına dikkat çekmektedir. Manevi tazminata ilişkin olarak Hükümet AİHM'nin bir ihlale karar vermesi halinde bu kararın yeterli bir tazminat olacağını iddia etmektedir.



    30. AİHM, ancak yargılamanın uzunluğu bağlamında AİHS'nin ihlal edildiğine karar verirse tazminata hükmedecek ve buna göre hesaplama yapacaktır. Cezai işlemlerin gereğinden fazla uzamasının yarattığı belirsizlik nedeniyle sıkıntı ve endişe yaşadığı için başvuranın bir miktar manevi tazminata hak kazandığını düşünmektedir. AİHM, yaptığı hakkaniyete ve içtihat hukukuna uygun değerlendirme neticesinde başvurana 12.000 Euro ödenmesine karar vermiştir.



    B. Mahkeme masrafları



    31. Başvuran Mahkeme önünde girdiği masrafları belirten bir fatura ya da makbuz sunmamıştır. Uygun meblağı belirlemeyi AİHM'ye bırakmıştır.



    32. Hükümet bir fikir beyan etmemiştir.



    33. Mahkeme bir avukat tarafından temsil edilen başvuranın adli yardım almadığını saptamıştır. AİHM dava şartları altında başvurana bu başlık altında 2.000 Euro ödenmesine karar vermiştir.



    C. Gecikme faizi



    34. Mahkeme, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası'nın uyguladığı faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın benimsenmesine karar vermiştir.





    YUKARIDAKİ GEREKÇELERE DAYANARAK MAHKEME OYBİRLİĞİYLE,



    1. Yargılama sürecinin uzunluğu nedeniyle AİHS'nin 6 §1 maddesinin ihlal edildiğine;



    2. a) Sorumlu Devletin, Sözleşme'nin 44 § 2 maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde başvurana aşağıdaki meblağları ödeme günündeki kur üzerinden ulusal para birimine dönüştürülerek ve miktara yansıtılabilecek vergilerle birlikte ödemesine



    (i) manevi tazminat olarak 12.000 Euro (on iki bin Euro);



    (iii) mahkeme masrafları için 2.000 Euro (iki bin Euro);



    b) Üç aylık sürenin aşılmasından ödeme gününe kadar geçen süre için Avrupa Merkez Bankası'nın uyguladığı faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın gecikme faizi olarak uygulanmasına;



    5. Başvuranın diğer adil tazmin taleplerinin reddine



    KARAR VERMİŞTİR.



    Karar İngilizce çıkmıştır ve Mahkeme İç Tüzüğü'nün 77 § 2 ve 3. bentleri uyarınca 30 Kasım 2004 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir



    Michael O'Boyle Nicolas Bratza

    Bölüm Sekreteri Başkan

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

davalar ne kadar sürer

ceza davalari uzun suruyor

saglik bakanligina acilan davalar ne kadar surer

agir ceza da

geciken adli davalarda ne yapilmali

hukuk bicakla yaralama kamu davasi kac celsede biter site:www.hukuki.net

davalar neden uzun surer

ağır ceza davaları ne kadar sürer

adli vaka davasi neden gelmesi uzun surer

mahkeme neden uzar

agir ceza davalari uzun mu surer

yargitay neden uzun suruyor

savcilik sorusturmasi neden uzun surer

savcilikta dava neden uzun surer

maddi manevi tazminat davasi neden uzun surer

mahkeme neden uzun surer

adli tasminat ne kadar surer

bir dava neden uzar

sulh hukuk mahkemesinde davalar en fazla kac yil surer

yargitay davalari neden gecikir

bu mahkemeler neden bu kadar uzun suruyor

hukuk mahkemeleri neden uzun suruyor

sorusturma neden uzu surer

geciken mahkeme

magnum ce

Forum

Benzer Konular :

  1. Yeni Hukuki Kaynak: Davalar Neden Uzar Av. Ali Şenoğlu
    Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz : Davalar Neden Uzar Av. Ali Şenoğlu
    Yazan: admin Forum: Mevzuata İlişkin Bilgi ve Yorumlar
    Yanıt: 4
    Son İleti: 27-11-2008, 00:43:31
  2. Geciken adalet
    Bir şahıstan darp ve hakaret suçlaması ile şikayetçi olmuştum aradan 1,5 sene gibi bir zaman geçti yeni bir çağrı kağıdı geldi.Sulh ceza...
    Yazan: aysemebe Forum: Ceza Muhakemesi Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 14-01-2008, 21:26:27
  3. En az ve en uzun süren davalar
    Merhabalar, en uzun süren dava ve en kısa sürede biten davaların süresi nekadardır.Ayrıca devam etmekde olan bir dava avukatın istemesi ve azimli...
    Yazan: bahtiyar78 Forum: Diğer Hukuki Sorular
    Yanıt: 1
    Son İleti: 15-06-2007, 11:19:15
  4. Davalar neden bu kadar uzun sürüyor?
    Personel azlığı mı?Dosya çokluğu mu?Bilgisayarlı sisteme geçilmemesi mi?Nedir sorun acaba?
    Yazan: atilla başbuğ Forum: Hukuki Görüş ve Yorum
    Yanıt: 6
    Son İleti: 19-05-2007, 11:02:48
  5. Kararın çıkmasi bu kadar uzun sürer mi?
    Arkadaslar, Subat ayinda tamamlanmis olan son mahkeme kararinin hala cikmamis olmasi normal midir? Bu konuda bilgisi olan varsa bilgilendirebilir...
    Yazan: lumlum Forum: Aile Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 23-07-2004, 10:39:10

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.