Re: Çanakkale Savaşı / Atatürk Kader in değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi ? Acaba Acaba ?
Kantaroncu rumuzlu üyeden alıntı
Gazeteci Yetkin İŞCEN’ in konu hakkındaki e-mektubudur.
Sayın Kantaroncu,
Oysa, M. Kemal üzerine bu tür gerçeküstülükler bina etmeye hiç gerek yok; zaten onun ünlü bir "göğsündeki saate çarpan şarapnel" olayı var.
Sevgilerimle
Yetkin İşcen
Gazeteci
Ben okurken burası gözümden kaçmış ; Sayın Yetkin ne demek istemiş bu deyimiyle acaba ? Böyle bir olay olmadı da Çanakkale yi anlatanlar ''olağanüstülük ''adına eklendi mi demek istiyor ? Yoksa bir olağanüstülük budur yeter mi ? Anlamadım...
Re: Çanakkale Savaşı / Atatürk Kader in değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi ? Acaba Acaba ?
Teğmen Tulloch tartışmasının devam etiğinden yeni haberdar oldum....
Yazılanları okudum ve gösterilen kaynakları inceledim.
Diriliş'in 265. sayfasınıı son bölümünde, Özakman'ın "Teğmen Tulloch Türk subayının askerleri ateş etmeğe hazırladığını sandı. O da müfrezesini yere yatırdı. Yürüse, ateş açtırsa, ateş edip vurmayı başarabilse,tarihi değiştirirdi." cümleleriyle, Tulloch tarafında ateş edilmediğini belirtmesi dikkatimi çekti.
Konuya tamamıyle vakıf olan, Özakman'ın, "Tulloch ateş etti, ama ıskaladı. Iskalamasaydı tarih değişecekti." diye yazmak yerine yukarıda yazıldığı şekilde görüş açıklaması, acaba Commodore1tr'nin tezini destekleyen bir açıklama mıdır ?
Re: Çanakkale Savaşı / Atatürk Kader in değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi ? Acaba Acaba ?
"Teğmen Tulloch Türk subayının askerleri ateş etmeğe hazırladığını sandı. O da müfrezesini yere yatırdı. Yürüse, ateş açtırsa, ateş edip vurmayı başarabilse,tarihi değiştirirdi."
Re: Çanakkale Savaşı / Atatürk Kader in değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi ? Acaba Acaba ?
Sayın Kantaroncu ;
Tam tersine tezimi destekliyor. Sayın Turgut Özakman' ın konuya çok vakıf olduğunu biliyorum. Kendilerini çok severim saygı duyarım. Bu vesile ilede hürmetle selamlar saygılarımı sunarım. Senaryosunu yazmakta olduğu bu müthiş film içinde şimdiden başarılar dilerim. İnanılmaz bütçeli ve oyunculu bir film olacağını düşünüyorum emareler öyle gösteriyor.
Öncelikle siz ve sayın Sayın Yetkin İşcen ATATÜRK ile Teğmen Tulloch'un asla karşı karşıya gelmiş olamayacağını savunuyordunuz bunu anımsatmak isterim. Ama gerek ATATÜRK ün anlatımı gerek Tulloch un anlatımları bu olayı doğruluyor. Üç ay önce günü birlik yapmış olduğum Çanakkale gezisinde de ben bu iki tepeyede baktım baktım baktım. Sanki olayları yaşadım. Her TÜRK ün mutlaka Çanakkale ye gitmesi gerektiğine inancım perçinleşti.
Sayın Özakman'a gelince onun bakış açısından irdelendiğinde de olay değişmiyor. Gerçi eklerde bir site de diye bu siteyi de belirterek bazı kaynaklardan özellikle Tulloch un anlatımına yer vererek ateş olayını belirtiyor. Belirtmese bile kesin olan karşı karşıya gelenlerin ATATÜRK ile Teğmen Tulloch olduğu ihtimalinin çok büyük olmasıdır. Sanırım esas olan da budur.
Tulloch tereddüt edip askerlerini yatırmasa hücuma kaldırsa tarih değişmeyecek miydi ?
Re: Çanakkale Savaşı / Atatürk Kader in değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi ? Acaba Acaba ?
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
)
Ateş öylesine yoğundu ki tüm bölgeyi kaplayan fundalıkların arasına uzanmış askerler başlarını bile kaldıramıyordu. ..... Sağına baksa, uzaktan Çanakkale Boğazı'nın sularını görebilecekti. Fakat buna dikkat edebilcek durumda değildi . Muharebe alanında yeni Türk birlikleri boy gösterdi ve bir kanattan küçük birliğini çevirme manevralarına başladı. Yapabileceği tek şey, tekrar Kılıçbayırına çekilmekti. Tam geriye dönüşte Teğmen Tulloch bulunduğu yerden 900 metre kadar ileride bir Türk subayının durduğunu ve teleşalı bir şekilde koşturarak yanına gelip giden habercilere emirler verdiğini gördü Geri çekilmeden önce Tulloch tüfeğini omzundan aldı ve Türk Subayına bir el ateş etti. Iskalamıştı...........
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
............
0950 Teğmen Tulloch Düztepenin yan yamacına uşalıyor ama yoğun ateşten başını bile kaldıramıyor. Bulunduğu yerden Conkbayırı-Besimtepe yamacı sadece 1 km kadardı. Ancak ilerleme olanaksızdı. Yapacağı en yi şeyin Kılıçbayır a geri çekilmek olduğunu düşünür ve tam dönerken bulunduğu tepeden dokuzyüz kadar ötedeki bir tepede ( Besimtepe-conkbayırı) bir subayın bir takım ere bir şey dediğini onları yere yatırıp birilerine bir şeyler dediğini onunda gittiğini görüyor. Dönmeden ööncede bu subaya ateş edip ıskalıyor. SAAT0950 ..........
BU VESİLE İLE TÜM ŞEHİTLERİMİZE BİR KEZ DAHA ALLAHTAN RAHMET DİLERİM RUHLARI ŞAD MEKANLARI CENNET OLSUN.
Sayın commodore1tr;
iletilerinizi dikkatlice okudum.Ancak bazı çelişkiler kafama takıldı. İlk iletinizde bir Türk subayının yanına gelip giden habercilere emir verdiğini yazmanıza rağmen diğer iletinizde ise; bir subayın bir takım ere bir şey dediğini onları yere yatırıp birilerine birşeyler dediğini onunda gittiğini söylüyor. Bu iki ifade birbirini tutmamaktadır.
Bir de bahsetmiş olduğunuz silahlar konusunda; sizin bahsettiğiniz M1 Garant piyade tüfeği 1936 tarihinde piyasaya çıkmış bir silah. Bahsettiğiniz tarihle uyuşmamakta.
Silahlar ve avcılık ilgi alanıma girdiğinden ağırlıkla bu konu üzerinde yazacağım:
Silahların özelliklerine bakacak olursak;
M1 GARANT:
1936 amerikan yapımı, Çapı: 7,62 mm. , Ağırlığı: 4303 gr. , Namlu uzunluğu: 61 cm. , İlk hızı: 855 m/sn. , Yiv-Set adedi: 4 , Tesirli menzili : 500 m. ve Azami menzili: 3200 m. dir.
Lec-Endfield MK-III:
1907 İngiliz yapımı, Çapı: 7,7 mm. , ağırlığı: 4 kg. , Namlu uzunluğu: 63,5 cm. , İlk hızı: 744 m/sn. , Yiv-set adedi: 4 , Tesirli menzili: 500 m. ve Azami menzili : 1829 m. dir.
Şimdi bahsettiğiniz mesafe 900 metre. Bu mesafe her iki silah için de etkili menzil dışında bir atış mesafesidir. Etkili menzil dışında olmasına rağmen; her iki silahla atılan çekirdeğin de isabet etmesi halinde, bu mesafede bir insanı öldürme olasılığı çok yüksektir.
Burada asıl soru bu mesafeden bir hedefin vurulup vurulamayacağı sorusudur. Bunu yanıtlamak için de atışı etkileyecek şartları değerlendirmemiz gerekir.Öncelikle ele almamız gereken konu balistik özelliklerdir.Ana hatlarıyla balistiği etkileyecek faktörleri belirtecek olursak;
Namlunun durumu, Fişek çekirdeğinin ağırlığı, Havanın yoğunluğu, Havanın ısısı, Rüzgar, İlk hız, Çekirdeğin şekli v.b. sayabiliriz.
Tekrar silahların azami ve etkili menzillerine dönelim: Azami menzil: Silahla atılan çekirdeğin normal şartlarda gidebileceği en uzak mesafedir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz balistik faktörlerin çekirdek üzerinde olumsuz etki yapmadığı sürece, yani; havadaki nem oranının sıfır, hava basıncının 1 atmosfer basıncı, yer çekiminin 9,81 Newton, hava sıcaklığının 21 derece ve rüzgarın hiç bir yönden esmediği şartlarda hesaplanan değerdir.
Etkili menzil: Nişan almak süretiyle silahın üzerinde bulunan nişan almaya yarayan parçalardan (gez-arpacık) faydalanılarak yapılan ve hedef üzeride mermilerin dağılmasının 21 cm. yi geçmediği mesafedir. Etkili menzil içerisinde hedefin vurulması atıcıya bağlı iken bu menzilin dışındaki atışlarda kontrol atıcının elinde olmayıp, tesirli menzil dışındaki atışlarda isabet ettirmek tesadüfi bir olaydır.
Bahsettiğiniz olayda ise Teğmen Tulloch'un 900 m. den bu hedefi vurması imkansız olmasının yanında, yukarıdaki iletilerinizde de belirttiğiniz gibi yoğun ateş altında sağına bakamıyacak durumda olan birisinin 900 m. ileride bulunan birisinin subay olup olmadığını fark etmesi de olanaksız gibi gözüküyor. Dahası; bir teğmenin de piyade tüfeği taşımayacağını ve taşısa bile başını kaldıramayacak vaziyette fundalıkların arasına uzanmış vaziyette tüfeğini omuzunda bulunduramayacağını düşünüyorum.
Ayrıca bu denli yoğun ateş hattında bir Türk subayının bahsi geçen anlatımlar kadar düşmana poz verir mahiyette görüntü vermeyeceğini düşünmekteyim.
Neticede bu olayda ıskalama diye birşeyin olmayacağı aşikar. Ancak Teğmen Tulloch atmış olabilir, belli ki siz de atmışsınız. Atmak ile vurmak veya vurabilmek ihtimali arasında çok fark vardır.
Şunu da bilmenizi isterim ki ATATÜRK' ün bu tür reklama ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum. Atatürk'ü yüceltmek adına yazmış olabilirsiniz ancak bu tür ucuz senaryolarla bilakis zarar vermektesiniz.
Atatürk'ün bilinen kahramanlıkları ispat için yeterlidir zannediyorum. Atatürk'ü yücelteceğim diye siz çıkar böyle birşey derseniz yarın birisi de çıkar; falan gemiden falan saatte top atılmıştı, Atatürk' te o saatte ordaydı ve topu eliyle yakaladı diyebilir.
ATATÜRK'ün ne kadar büyük bir komutan olduğunu, teğmen Tulloch ta biliyor tüm dünya da biliyor. Tarihi değiştirecekmiş miş... Kolaydı...
Son cümlenize katılırım işte;
TÜM ŞEHİTLERİMİZE BİR KEZ DAHA ALLAHTAN RAHMET DİLERİM RUHLARI ŞAD MEKANLARI CENNET OLSUN.
Re: Çanakkale Savaşı Atatürk Kaderin değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi?
Bu son iletiye okumadan kim onay verdi ise kendisini tebrik ediyor başkada bir şey demiyorum.
Bu kadar düzeyli giden bir forum anca bu kadar bilgisiz ve ilgisiz şekilde amiyane sözcükler kullanılarak düşürülebilirdi.
Silahlar ve avcılık ilgi alanına giren beyfendi vikipediden aldığı bilgileri ; ki teki komple yanlıştır; amma önemli değil anlatarak hiç önemli olmayan bir nüansa takılarak daha da acısı sıralı iletileri okumayarak aslında kendisini ifşa etmektedir. Bu forumun hiç bir yerinde ciddi olarak tüfek tartışması olmamıştır. Değerli üye sayın Kantaroncu bu konuda değerli gazetecinin bilgisiylede kısmi yaklaşımı sunmuş dikkat edilirse bir itiraz dahi tarafımdan gelmemiştir. Herhalde diye yazılan bir gelişimin olayın aslına etki etmeyeceğinden üzerinde dahi durulmamıştır. Eğer forum konumuz çanakkale savaşında ki piyade tüfekleri olsaydı o konuda çok detaylı araştırma ile yazılacağı aşikardı. Ama bu forumda tüfek isterse M16 olsun isterse karabina önemli olano değildi. Onu bile anlayamayan zihniyetlerle uğraşmaktan bıktım ucuz demogoji bayağı ironik cümleler kıymeti kendinden menkul değerlendirmeler sıkıyor .
Konuya damla vakıf olmayan birisinin hele hele '' Atatürk olmasaydı başka komutan olurdu...'' diyebilen bir kişiliğin Atatürk konusunda ahkamkesme hakkı yoktur. Zaten azıcık dikkatli okuyan göz sayın Kantaroncunun itirazındaki uslup ve bilgi düzeyi ile bu kişinin bilgisizliğini görebilir. Sayın Kantaroncu ile fikir teatisinde bulunmak hoştu. Karşıt bile olsak... Çünkü düzey uslup hiç bozulmadı Acaba? mantığı ile gelen sorulara ve eleştirilere boynumuz her daim kıldan ince, kaldıki bende daha forum isminde ''acaba'' diyerek bir iddia atıyorum. Bu iddianın dayandığı temelleri söylüyorum. Sayın Kantaroncu buna bir bilgi dahilinde bakış getiriyor tartışılıyor. Bu kişilik ise bunun bile farkında değil. Bilgi eksilerde olmasına rağmen saldırı hat safhada.
Neticede bu olayda ıskalama diye birşeyin olmayacağı aşikar. Ancak Teğmen Tulloch atmış olabilir, belli ki siz de atmışsınız. Atmak ile vurmak veya vurabilmek ihtimali arasında çok fark vardır.
Şunu da bilmenizi isterim ki ATATÜRK' ün bu tür reklama ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum. Atatürk'ü yüceltmek adına yazmış olabilirsiniz ancak bu tür ucuz senaryolarla bilakis zarar vermektesiniz.
Gibi ilk bakıldığına çok önemli bir cümleler dizini gibi gelen ama dikkatli okunduğunda bayağı olmaktan öteye gidemeyen bir ilk cümle müthiş bilgisizliğin Atatürk arkasına sığındığı bir ikinci cümle görülüyor.
Okuma bilgi araştırma gibi bir sorunu olmayan tipler böyle kendilerince şatafatlı cümlelerle yazı yazarlar muhtemelen sonra bu cümleleri okuduğunda '' üfff amma laf ettim amma geçirdim.'' psikozuna girerler. Bilmezler ki bilen göz aslında bunu ciddiye bile almaz. Bu forumu açan ben olmasaydım asla ve kata yanıt dahi yazmazdım. '' Vay kara cahil gene sallamış.'' der geçerdim. Yahu hiç bir şey bilmiyorsun bari son iki üç iletiyi oku. Sayın kantaroncu bir referans kitap vermiş bende ona yanıt bari onlara bir bak anla dip notları oku. Nerde kara cehaletin cesaretiyle saldırmak kolay geliyor.
Bu cümleler yazarı Mustafa Kemal Atatürk olan Arıburnu Raporu'na, yazarı gene Mustafa kemal Atatürk olan Anafartalar muhaberatına , yazarı gene Mustafa Kemal Atatürk olan Atatürk ün not defterine, ATESE yayınlarına ; Jenny macleod un gelibolu'nun öteki yüzüne ; Nigel Stell ve Peter Hart'ın Gelibolu yenilgisinin destanı na ; Turgur Özakman'a ; Tarihçi Bean ın hatıratı'na, teğmen tuloch un anılarına büyük saygısızlıktır. Hemde çok büyük. Kaldıki bunu bir de Tegmen Mehmet Zeki ye sor bakalım ne diyecek !!!!
Bende atmışım belliymiş!!! Azıcık kafası çalışan bilgi sahibi olan insan bu olayın doğru yada yanlış olmasının ATATRÜK Ü YÜCELTMEYECEĞİNİ YADA KÜÇÜLTMEYECEĞİNİ İDRAK EDEBİLİR. Hangi bilgiyle orada savaşan bir subaya attı diyebilme ukalalığını gösterebiliyorsunuz? Tabiiki sizin benim yukarıda bir kısmını yazdığım kitaplardan haberiniz yok... Bir çok şeyden olmadığı gibi. Siz o bu foruma girip laf edeceğinize önce bilgi edinin.
Ben böyle dersem biriside çıkar Atatürk top mermisini tuttu dermiş !!! Ancak siz ve sizin gibiler bir destan olan Çanakkalede hacıları hocaları ak sakallı dedeleri yeşil kuşları bulutları hatta daha ileri saçmalamayla İalam peygamberini hatta hatta Cebrail 'i oraya getirir. Bunları yaptırır. Bu olayda ki Atatürk mucizesi askerleri o anda yere yatırtmasıdır. Buda bir çok kaynak tarafından doğrulanmaktadır.
Daha fazla uzatmaya gerek yok Allah size akıl fikir versin benim forumlarımı kısmi yobaz düşünceleriniz mesnetsiz yaklaşımlarınızla kirletmeyiniz.
Re: Çanakkale Savaşı Atatürk Kaderin değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi?
Bu son iletiye okumadan kim onay verdi ise kendisini tebrik ediyor başkada bir şey demiyorum.
Okunmuş ve tarafımdan onay verilmiştir.
Amaç,
Bu harika forum konusunda bile ne gibi çarpıtmalar yapılabileceği, cümle arasında ATA' nın aleyhinde neler söylenebileceği, mal bulmuş mağribi gibi "nasıl giydirdim ama" egosunun ortaya konulabileceğini göstermek ama en önemlisi sizi sinir etmenin keyfini yaşamaktı.
Re: Çanakkale Savaşı - Atatürk Kaderin değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi?
ÇANAKKALE Savaşları sırasında Kocaçimen Dağı eteklerinde, ‘İsmail’ isimli bir komutan tarafından kaleme alınan ve savaşın şiddetine tanıklık eden mektup, 94 yıl sonra tozlu sandıklardan müzeye taşındı
Mektupta yer alan, “Melunların kurşunları, size şu mektubu yazarken bile vızır vızır işliyor” şeklindeki cümleler savaşın şiddetini tüm çıplaklığıyla anlatıyor.
Dünya harp tarihine altın harflerle yazılan Çanakkale Zaferi'nin 94'ncü yıldönümü kutlanırken, kahraman askerlerimizin cephe anılarına bir yenisi daha eklendi. Çanakkaleli yerel tarih araştırmacısı ve 1915 Seddülbahir Özel Müzesi'nin sahibi Ahmet Uslu, metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale Savaşı'nın şiddetine tanıklık eden 94 yıllık yeni bir mektup buldu. Bir gazi yakınından temin ettiği Osmanlıca yazılmış mektubu akademisyenlere tercüme ettiren Ahmet Uslu, mektubun 3-4 Ağustos 1915 tarihlerinde, ‘İsmail’ isimli bir komutan tarafından Kocaçimen Dağı eteklerinden yakınlarına yazılmış olduğunu söyledi.
ALMANLARIN VERDİĞİ ‘DEMİR SALİB NIŞANI’
Mektubun en büyük özelliğinin ise Almanlar tarafından Osmanlı ordusuna hediye edilen ve üzerinde Alman ‘Demir Salib Nışanı’ bulunması olduğunu belirten yerel tarih araştırmacısı Ahmet Uslu, dört sayfadan oluşan mektubunda, ‘Affan’ ve ‘Vasıf’ isimli yakınlarına seslenen İsmail Komutanın, mektubu yazarken dahi düşman mermilerinin üzerinden vızır vızır geçtiğinden bahsetmesinin ise Çanakkale Savaşları'nın şiddetine ilişkin çarpıcı bir bilgiyi ortaya koyduğunu kaydetti. Uslu, böylesine önemli bir savaş anısının yer aldığı mektubun orijinalini Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'ndaki Seddülbahir Köyü'ndeki müzesinde sergileyeceğini belirtti.
‘MELUNLAR, ŞU AN BİLE VIZIR VIZIR KURŞUNLARI İŞLİYOR’
Yerel Tarih Araştırmacısı Ahmet Uslu tarafından, bir akademisyene tercüme ettirilen ve Affan ile Vasıf isimli iki kişiye hitap edilen mektupta, şu ifadelere yer veriliyor:
“Affancığım, sana muharebe hatırası olmak üzere müttefiklerimizden Almanlar'ın orduya hediye ettikleri mektup kağıdıyla zarfı Gelibolu Şibhe ceziresinin Anafartalar civarında Kemikli Burunlar'ı önlerindeki yeni mevziden takdim ediyorum. Düşman buraya da bir ihraç hareketi yaptı. Burada da sahile yapışarak oturuyor. Biz de karşısında yine dalaşmağa başladık. Bundan evvel on gün kadar beray-ı istirahat Seddülbahir'den fırkamızla birlikte Gelibolu'da kalmıştık. 24-25 ihracında aldığımız emirle bu yeni muharebeye geldik. Vaziyetimiz elhamdülillah çok iyidir. Bu köpek düşmanın ateş işi muharebe etmek değil, çingenelik. İlerleyemiyor, bari ‘Ekfar-ı umumiyeyi oyalayalım’ diye böyle sevahile yayılıyor. Yani yaptığı ve yapacağı iş değil, dostlar alış-verişte görsün. ... armağanı bu mektubum zannediyorum senin makbulüne geçecektir. Yukarıda bulunan haç Almanlar'ın (Ayzerne Kroytes) dedikleri demir salib nişanıdır. Bunu büyüdüğün vakit, ‘Böyle bir dayım vardı’ diye hatıra saklarsın. .... seni görürüm. Göreyim seni, çalış ve babanla anneni gark et. Kara yanaklarından, civelek gözlerinden öper ve senin için saadet temenni ederim oğlum.”
“Vasıf, Yeni safha-i harb, birdenbire pek telaşlı oldu. Uykusuz kaldık, yorulduk. Epey fire verdik, fakat lehülhamd ilk günü vaziyetimiz heyecan duruldu. Lakin düşman duracağı set mevkiine indi. Burada en ileri piyadelerimiz değil düşman piyadeleri benim karargahım olan tarassut mevkiinden ancak 900-1000 metrededir. Melunların kurşunları size şu mektubu yazarken bile vızır vızır işliyor. İnsanın alışamayacağı bir şey yokmuş. O kadar alıştım ki, adeta cesur oldum diyeceğim geliyor. İftihat etmek istiyorum, ama değil mi? Ne ise Cenab-ı Hak afiyet ihsan eylesin. Sonradan cesur muyum değil miyim anlarım, değil mi?”
Cevap: Re: Çanakkale Savaşı - Atatürk Kaderin değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi?
1. Dünya Savaşı'nda İngilizlerin yaptığı hile
1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler başvurduğu hileler ''Çanakkale 1915'' adlı dergiden derlendi. General Hamilton'un anılarında savaş hilelerine ilişkin ilginç anektodlar bulunuyor.
''Çanakkale 1915'' adlı dergiden derlenen bilgilere göre, 1. Dünya Savaşı sırasında dönemin en güçlü donanmasına sahip ülkeler arasında yer alan İngiltere'nin başvurduğu savaş hileleri inanılmaz boyutlardaydı.
İngilizler, özellikle Gelibolu Yarımadası'ndan çekilmenin hesaplarını yaptığı sırada Türk askerlerinin bu çekilmeden haberdar olmaması için değişik savaş hilelerine başvurdu.
General Hamilton'un anılarında, savaş hileleriyle ilgili olarak şu anektod yer alıyor:
''Türk askerlerini şaşırtmak için yolcu gemilerine, şileplere sahte bacalar, sözde toplar, uydurma direkler eklendi. Böylece İngiliz gemileri 'Tiger' ya da 'lnflexible' kruvazörlerine benzetildi. Karşı taraf bu gemilere ateş edip, boşuna pek çok mermi harcadı.''
İngiltere 1. Deniz Lordu Amiral John Arbuthnot Fisher'in planına göre, Invinsible ve Inflexible gibi gemilerin tahtadan aynıları yapıldı ve gerçeklerinin yerine Akdeniz'e gönderildi. Gerçek gemiler ise, Falkland savaşında Alman savaş filosuyla mücadele etti.
Gemilerden Inflexible, Çanakkale'ye geldiğinde Amiral Carden'e sancak gemisi oldu, 19 Şubat ve 18 Mart bombardımanlarına katıldı. 18 Mart günü akşama doğru Çanakkale Boğazı'nda bir mayına çarparak ağır yara alan gemi, Bozcaada'ya baştan kara etti. Burada karaya oturduğu bölgeden kurtarılan gemi, başka gemilerin yedeğinde Malta'ya onarıma götürüldü.
-ALMAN YÜZBAŞININ SEVİNCİ ŞAŞKINLIĞA DÖNÜŞTÜ-
Alman denizaltısı UB-8'in kaptanı Yüzbaşısı Ernst von Voigt, 30 Mayıs 1915 günü denizaltısının periskobundan baktığı sırada saat 20.00 sularında, batmak üzere olan güneş ışınlarının aydınlığında avını gördü.
Bir İngiliz savaş gemisi ''zig zag'' çizerek yol alıyordu. Periskopta gördüğü gemiyi vurursa, bu gemi vurduğu üçüncü büyük düşman savaş gemisi olacaktı bu sularda batırılan... Von Voigt, İngiliz dretnotunun bulunduğu açı ve mesafeyi ayarladıktan sonra ateş emrini verdi.
Denizaltı personeli, torpillerden ikisinin isabetiyle önce büyük bir sarsıntı, ardından da bir gürültü hissetti. Durumu periskoptan izleyen Von Voigt, düşman gemisinin hızla batmak üzere olduğunu fark edince hemen su yüzüne çıkma emri verdi. Zırhlının kimliğini öğrenmek için o tarafa doğru yönelmişti. Bu sırada güverteye çıkmış olan denizaltı mürettebatı da ''Hurra'' diye bağırıyordu.
Ne var ki, olay yerine yaklaşınca, sevinçleri büyük bir şaşkınlığa döndü. Çünkü, denizin üstünde 343 milimetrelik bir kaç top namlusu yüzüyordu. En sağlam çelikten yapılmış olması gereken bu top namlularının su üstünde yüzmesi inanılacak şey değildi. Biraz ileride de dretnotun kaptan köşkü de batmış bir mavna gibi yüzüyordu. UB-8'in kaptanı ve mürettebatı, o zaman olayın anlamını kavradılar. İngilizler, tahtadan yapılmış eklentilerle bir dretnota benzetilmiş bu gemiyle Alman denizaltısını kandırmıştı.
-''SAHTE TAHTA GEMİLER NE OLDU?''-
Savaşın başında Britanya Kraliyet Donanması'nın elinde mevcut gemi sayısını daha fazla göstererek düşmanı caydırmak, yine düşmana hissettirmeden sahip olduğu gemilerin yerini değiştirebilmek için uyguladığı program sonucu, büyük ticaret gemileri ve okyanus aşırı gidip gelen yolcu vapurlarından 14 tane ''tahta zırhlı'' üretilmişti.
Bunların hepsine gerçek gemilerden birer model bulunmuş, tahta ve branda malzemesinden bacadan taretlere kadar orijinal geminin tüm güverte üstü taklit edilmiş, yine onlar gibi aynı renklere boyanmıştı.
Hilenin amacı, donanmanın nerede bulunduğu konusunda düşmanın kafasını karıştırmak ve donanma gücünü olduğundan fazla göstermekti, ama ne kadar işe yaradığı da anlaşılamadı. Taklitler son derece başarılıydı, fakat bu gemilerin savaş boyunca sağladığı başarının ne olduğu hiç bilinemedi.
Bu 14 gemiden sadece Merion gemisi battı. O da, 30 Mayıs 1915 günü, Çanakkale civarında devriye gezen UB-8 tarafından batırılan HMS Tiger taklidiydi. Diğer gemi HMS Orion taklidi Oruba ise, Gökçeada'daki Kefalo koyuna dalgakıran olmak üzere bizzat İngilizler tarafından batırıldı. Geri kalan 12 gemi ise 1916'nın başından itibaren çeşitli görevler için dünya denizlerine dağıtıldı.
Cevap: Re: Çanakkale Savaşı - Atatürk Kaderin değiştiği anı söyler Acaba bu an bir kere midir yoksa iki mi?
İngiliz miğferinde Mustafa Kemal imzası
Atlas Tarih bu sayı “Bilinmeyen Yönleriyle Çanakkale 1915” dosyası hazırladı. Çanakkale araştırmalarının uzman ismi Prof. Haluk Oral’ın, Askeri Müze’nin özel izniyle hazırladığı dosyada, cephede ele geçirilen İngiliz miğferlerinin ve yine cephede bulunmuş bir flamanın bilinmeyen hikâyesini anlatılıyor.
ASKERİ Müze’nin Çanakkale Savaşı’yla olan ilgisi daha savaş devam ederken başlamıştır. Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nin 6 Teşrinisani 1331 (19 Kasım 1915) tarihli nüshasında “İngilizlerden Alınan Ganaim Askeri Müze’de” başlıklı kısa bir haber yer alır. Bu haberde, Harbiye Nezareti’nin Seddülbahir’de düşmandan ele geçirilen on adet büyük İngiliz bandırasının, on adet işaret flamasının, kara ve deniz subay ve eratına ait 39 şapkanın sergilenmek üzere Askeri Müze’ye verildiği yazmaktadır.
Şapkada mor mürekkeple imza
Şimdi müzede bu 39 şapka sergilenmiyor ama Çanakkale Savaşları reyonunda 57’nci Alay’ın kahraman kumandanı Hüseyin Avni Bey’in şehit olduğunda üzerinde bulunan üniformasının sergilendiği vitrinde iki şapka var. İngilizlerin Wolseley güneş miğferi dediği şapkaların birinin arka siperinde mor mürekkeple “19. Fırka Kumandanı” Mustafa Kemal’in imzası var. Yanında şu yazı okunuyor:
“57. Alay tarafından Korku Deresi’nde (Arıburnu) iğtinam edilmiştir. 30/1 2/3 331
57. Alay K. Kaymakam Hüseyin Avni”
‘Size ölmeyi emrediyorum’
Yani şapka miladi tarihle söylersek 13-14 Mayıs 1915 gecesi ele geçirilmiş. Yazıyı yazan ve imzalayan da efsanevi 57. Alay’ın kumandanı Binbaşı Hüseyin Avni. 25 Nisan 1915’te Arıburnu Çıkarması başladığında 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk) yanına bu alayı ve bir dağ bataryasını alarak düşmanı ilk karşılayan 27. Alay’ın yardımına yetişmişti. Ayrıca 57. Alay, Mustafa Kemal’in sözlü olarak verdiği meşhur “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir” emrinin de muhatabıdır. 57. Alay, Arıburnu Cephesi’nde hep ön saflardadır. Düşmana karşı elde edilen başarılar sonucu Hüseyin Avni Bey haziran başında yarbaylığa terfi etti. 13 Ağustos 1915’te de karargâhına düşen bir obüs mermisiyle şehit oldu. Tümen Kumandanı Mustafa Kemal, “Arıburnu Muharebeleri Raporu”nun kapanış satırlarını yazarken onu unutmamış ve “Arıburnu muzafferiyetinin ilk ve metin temel taşı olan elli yedinci alayın” kumandanı Hüseyin Avni Bey’i “hürmet-i mahsusa” ile yâd etmişti.
Çanakkale’de Türklere karşı savaşmış bir İngiliz’e ait bu Wolseley güneş miğferi Mustafa Kemal ve 57. Alay kumandanı Hüseyin Avni’nin imzalarını taşıyor
Şehidin Mektubu
Yağmur yağmış yollara
Sarmışlar beni albayrağa
Şehit olup ta dillere
Düştüm de geldim anne
Sakın ha üzülme, küsme
Ağlayıp ta yüzünü asma
Şehadet şerbetini içtim de
Şehitler yurduna koştum anne
Bir resmin vardı elimde
Bastırırdım hep yüreğime
Son kez seni görmedim de
Ona ağlıyorum anne
Ağıtların duyulur dağlarda
Yaslı öter kuşlar dallarda
Bakıp ta kızıl ufuklara
Kıldığın her namazda
Duanı eksik etme anne
Bilirim yaran derindir
Gözyaşların buz gibi serindir
Allah'a yalvar da acını dindir
Çünkü ben ölmedim anne
Şehitler ölmez unutma anne
Kaynakwh webhatti.com:
Kevser suyunu avuçladım
Resulallahın divanına vardım
Ona kavuşunca duanı aldım
Cennette seni bekliyorum anne
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Radiotherapy respected, ventodep er clindagel buy desonate on line tarceva without a doctor buy tradjenta online canada pharmacy prices for bentyl...
Bedelli askerlik yeniden gündemde