Yüksek yargı üyelerinin gezi paralarını kim ödedi?

(Sedat ERGİN, Hürriyet, 10.08.2004)
HÁKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Türkiye’nin adalet mekanizması içindeki en önemli organdır.

Toplam 7 üyenin görev yaptığı kurul, Türkiye’deki hákim ve savcıların tayin ve terfilerinden sorumludur.
Hákim ve savcıların sicil dosyaları bu kurulun denetimindedir. Bu sicil dosyalarına bakarak hangi hákimin hangi göreve atanacağına HSYK karar verir.

Disiplin suçları da kurulun görev alanı içindedir. Anayasa’nın 159. maddesine göre, ‘meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar’.

HSYK, bir anlamda, Yüksek Askeri Şûra’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sahip olduğu görev ve yetki alanının bir benzerine sahiptir. Keza, YAŞ kararları gibi HSYK kararları da temyiz edilemez.

YENİ YILI GİRNE’DE KARŞILAMAK

Anlatacağımız öykü, HSYK’nın üç üyesinin eşleriyle birlikte Kıbrıs ve Marmaris’e yaptıkları turistik seyahatleri konu alıyor.

Yapılan şikáyetler üzerine müfettişler tarafından yapılan inceleme şu bulguları ortaya çıkartır:

A) Kurulun üç üyesi, daha önce kurulun başkanvekilliğini yapmış olan bir Yargıtay üyesiyle birlikte yılbaşını geçirmek üzere 28 Aralık 2002-1 Ocak 2003 tarihleri arasında Kıbrıs Girne’deki Merit Crystal Cove Oteli’nde konaklamışlardır.

B) Aynı grup içinden bir HSYK üyesi ile aynı Yargıtay mensubu yine eşleriyle birlikte 22 Temmuz-1 Ağustos 2002 tarihlerinde Marmaris’teki İberostar Grand Azur Oteli’nde yaz tatillerini geçirmişlerdir.

C) Her iki gezinin giderleri de bir şirket ve bir banka tarafından karşılanmıştır. Şirket ve banka, hem uçak biletlerini, hem de otel faturalarını ödemişlerdir.

D) HSYK üyeleri, bu davetlere arkadaşları olan Yargıtay üyesinin misafiri olarak gittiklerini belirtmektedirler.

KURUL ÜYELERİ ZANNETMİŞLER Kİ...

Müfettişlerin hazırladıkları rapor, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun önüne gelir. Kurul, geçen 29 Haziran’da bu durumla ilgili olarak şu kararı alır:

‘Üyelerin eşleriyle birlikte bu otellerde konakladıkları, her iki gezinin giderlerinin kendilerince değil (...) A.Ş ile (...) Bankası tarafından karşılandığı otel kayıtları, uçak biletleri, ödeme belgeleri ve savunma yazıları içeriğinden anlaşılmaktadır.

Sözü edilen gezilere davet edenin aynı kurulda (daha önce) başkanvekilliği yapan meslektaşları olması nedeniyle kendisine güven duygusundan hareket etmeleri gibi olgular birlikte değerlendirildiğinde, bu kişinin davetine icabet edip, üyelerin davet edenin karşılaması gereken gezi giderlerini başkasına ödettirmiş olmasından sorumlu tutulamayacakları cihetle bu eylemlerinden dolayı haklarında ceza ve disiplin kovuşturması yapılmasına gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır.’

YÜKSEK YARGI İÇİN ETİK REFORM GEREĞİ

Karardan anlaşıldığına göre, HSYK üyeleri, meğer Kıbrıs’a ve Marmaris’e giderken harcamalarının gerçekten de organizasyonu yapan meslektaşları tarafından ödendiğini zannediyorlarmış.

Geziye çıkan HSYK üyeleri söz konusu meslektaşlarının bu yüksek faturaları nasıl ödeyebildiğini hiç merak etmemişler, herhangi bir şüpheye düşmemişler.

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun meseleyi bu şekilde kapatmış olması karşısında takdir kuşkusuz Türk kamuoyuna aittir. Ancak şu sorular gündemden çıkmayacaktır:

HSYK üyelerinin bulundukları yüksek makamın dayattığı sorumluluk anlayışı içinde etik açıdan daha duyarlı davranmaları beklenemez miydi?

Günün birinde söz konusu şirket ve banka ile ilgili dosyalar önlerine geldiğinde bu üyeler ne ölçüde objektif bir şekilde hareket edebileceklerdir?

Yargı mensuplarının uymaları gereken etik kuralları belirleyen, bunlara uygunluğu sağlamakla görevli olan HSYK üyelerinin kendileri bizzat etik ölçülerin dışına çıkarlarsa, ne yapılmalıdır?

(Meraklısına not: Soruşturmaya konu olan HSYK üyelerinden biri, geçen ay görev süresi dolduğu için Yargıtay’a geri döndü. Diğer iki HSYK üyesi ile organizasyonu yapan Yargıtay mensubu da görevlerine devam ediyorlar.)


ceteris paribus