+ Konuyu Yanıtla
3 / 13 Sayfa İlkİlk 12345678910111213 SonSon
21 den 30´e kadar toplam 130 ileti bulundu.

Konu: AİHM-Türban

AİHM-Türban Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #21
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    VALİ YARDIMCISINDAN ASKILI ELBİSE GİYEN KADIN MEMURA: BURASI PLAJ DEĞİL. 14:16
    Çankırı Vali Yardımcısı İsmet Bayhan, açık kıyafetle makamına gelen kadın memuru uyardı.

    Bayhan, bir konuyu görüşmek üzere makamına askılı elbiseyle gelen kadın memura, üzerindeki kıyafetin plaj kıyafeti olduğunu, kamu kurum ve kuruluşlarında kıyafet yönetmeliği bulunduğunu söyledi.

    Bayhan, ''Şu anda siz, görevli bir kamu çalışanısınız, bu şekilde giyinemezsiniz. Burası bir kamusal alandır ve makama bu şekilde giremezsiniz'' dedi.

    Bayhan, ''Zaman zaman memurları ikaz ediyoruz. Böyle çok sayıda vaka oluyor. İşlerimiz çok yoğun. Çoğunu hatırlamıyorum. Bazıları uyarınca küsüyor, gidip sağda solda ağlıyor'' diye konuştu.

    Bayhan'ın makamında ikaz ettiği H.Ü. ise devlet memuru olduğunu, bu nedenle konuyla ilgili yorum yapmak istemediğini kaydetti.

    Vali Yardımcısı Bayhan, daha önce de tesettürlü olarak makamına gelen bir kadın memuru uyarmıştı.
    Kapat

    Yazdır

    Akşam Gazetesi - Son Dakika 2004


    ceteris paribus



    Hukuki NET Güncel Haber

    AİHM-Türban konulu yargıtay kararı ara
    AİHM-Türban konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #22
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Zeynep Atikkan

    zeynep.atikkan akşam gazetesi 15.07.2004

    İstikrar ihraç etmek

    AKP Hükümeti ve özellikle de Başbakan Erdoğan söylemde ve icraatta kendisini Avrupa Birliği'ne bağladı. Bu nedenle Avrupa'dan esen her rüzgarın AKP'yi derinden etkilemesi kaçınılmaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aldığı türban kararının AKP bünyesinde yarattığı çalkantılar gibi.

    AİHM'nin kararlarının varmak istediğimiz hedefe giden bir 'yol haritası' niteliğinde olduğu düşünülürse kızmak yerine karar soğukkanlılıkla değerlendirilmeli.

    AB ile entegrasyon çetrefilli bir süreç. AB'ye entegrasyonu bir familyanın birlikte yaşama kodlarına uyum sağlamak diye algılamak gerekiyor. Bu yolda her zaman soğukkanlı, dikkatli ve akılcı yaklaşımlara ihtiyaç var.

    İktidar partisi, Meclis'teki çoğunluğuna rağmen nedense olgun ve soğukkanlı refleksler geliştiremiyor. Amerika ve Avrupa'dan övgüler yağarken ödül almış çocuk gibi abartılı bir sevinç yaşıyor. Medyadaki sözcülerinin methiyeleriyle bu sevincin dozu tam bir üçüncü dünyalılık 'buldumcukluğuna' dönüşüyor. Hoşa gitmeyen bir gelişme olunca hükümet önce panikliyor sonra da bir öfke kıyamettir gidiyor. AİHM'in türban kararı bu şablona oturdu. Avrupa projesi ile kendi parti tabanı arasına sıkışan başbakan, karar çıkınca 'Dünyanın hiçbir yerinde kamusal alan diye bir şey yoktur' diyebildi. Sonra bunu düzeltip 'kamusal alan devletin alanı değildir. Tornadan çıkmış bir mamül değildir' şeklinde bir açıklama getirdi.

    Başbakan 'Dünyanın hiçbir yerinde kamusal alan yoktur' sözleriyle herhalde 'kamusal alan bir etkileşim alanıdır. Bu alanda farklılıkların birbirini etkilemesi doğaldır' demek istedi. Kızdığı, öfkelendiği için de uygarlıkla birlikte ortaya çıkan 'kamusal alan-özel alan' ayırımını sildi attı.

    Buradaki hassasiyet, AKP kadrolarının siyasi mücadeleyi, 'temel hak ve özgürlükleri din ve vicdan özgürlüğü eksenine oturtarak sürdürmüş olmalarında. Bu noktada kendisini 'liberal' diye tanımlayan birtakım medya cemaatinin de desteğini alıyorlar. 'Türban' artık din ve vicdan özgürlüğünün simgesi haline geldi.

    Siyasi hesaplar nedeniyle bundan geri dönüş zor olacağına göre kamusal alanda 'hizmet alan, hizmet veren' gibi kavramlarla olaya yeni kılıflar hazırlanıyor. Anlaşılıyor ki 'kamu alanı' üzerinde 'güç mücadelesi' başlayacak.

    Önceki gün görüştüğüm Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu özgürlükler hukuku anlamında, kamu özgürlüklerine ait alanlara yeni tanımlar getirildiğini söyledi.

    Prof. Kaboğlu, bu tartışmaları sağlıklı bir zemine oturtmak için 'özel alan', 'sosyal alan' (parklar, bahçeler, kahveler gibi) ve 'resmi alan'ın ayrılması gerektiğini söylüyor. Bu ayırıma göre en yoğun özgürlük 'özel alanda'. Özgürlüklerin gelişmesine en elverişli ortamı 'sosyal alan' sağlıyor. Resmi alan ise kuralların en yoğun olduğu alan. Prof. Kaboğlu, bugünkü tartışmaların altından bu üçlü ayırımla kalkabileceğimizi söylüyor.

    Kamu alanı tartışmasının 'düzeyini' düşürmemek gerekli. Önce kendi demokrasimizi güçlendirmek sonra da parçası olmak istediğimiz AB'ye istikrar ihraç etmek için.


    ceteris paribus

  4. #23
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Merhabalar,

    Öncelikle AİHM kararını beğenip eğenmemek değil problem, problem iki erkeğin evliliğini cinsel özgürlük diye tanımlayan bir mahkemenin, başörtüsünü dinsel özgürlük olarak kabul etmemesidir. Bu ikiyüzlülüktür.

    deltaG arkadaşım: Başörtüsü laikliğe darbe mi vuruyor? Eğer darbe vuruyorsa Atatürk nasıl oldu da eşinin başörtüsüne karışmadı??? Başörtülüler anayasal suç mu işliyorlar? İşliyorlarsa neden haklarında kovuşturma yapılmıyor?

    Kılık kıyafet kanunu başörtüsünü yasaklıyor mu? Hangi maddede yasaklıyor bana söyler misiniz?

    Siz ya bendensin ya da değilsiniz diyorsunuz, bunu söylerken antilaik olarak insanları sınıflandırıyorsunuz ama siz gerçekten laiklik yanlısı mısınız? Eğer laiklik yanlısı olsaydınız insanların dini vecibelerini yerine getirmelerinin laik devlet tarafından güvence altına alınması gerektiğini savunmanız gerekirdi. Yani devlet hem başörtülünün başındaki örtüyü hem de mini eteklinin eteğini korumak zorundadır laik devlette. Sizin anladığınız laiklik ne acaba merak ettim.

    Merak etmeyin Türkiye İrana benzemez ama sayenizde Potpol'ün kamboçyasına benzemeye başladı.

    bir de bıktım artık şu İran'a benzeme lafından. İşinize gelince %99 müslüman dersiniz ama ondan sonra da müslümanlara etmediğinizi bırakmazsınız. Laiklik maskesi altında din ve müslüman düşmanlığı yaparsınız. Ev kiliseleri kurulur sesiniz çıkmaz, misyoner kampları kurulur gıkınız çıkmaz, yaz kampları adı altında misyonerler ilkokul çocuklarının beyinlerini yıkar lal-u-zar kesilirsiniz ama resmi Kur'an kurslarındaki 3-5 çocuğu karakola götürülmesini alkışlarsınız, başörtülerin çekilip alınmasını alkışlarsınız, insanların en temel haklarından mahrum bırakılmalarını sırf müslüman olduklarından dolayı alkışlarsınız. Ondan sonra da "biz laiklik yanlısıyız" dersiniz. Peki misyonerler ve ev kiliseleri söz konusu olunca neden aslan kesilmiyorsunuz???

    Kahramanmaraş sütçü imam üniversitesi vardır. Sütçü İmam Fransız işgali sırasında fransız askerler bir müslüman kadının başörtüsünü çekip yırtmaları üzerine cuma namazı kıldırmayı red etmiş ve bir müslümanın başörtüsünün zorla çekilip alındığı yerde namaz kılınmaz demiştir. Bunun üzerine Maraş'ta halk ayaklanmış ve Fransızları def etmiştir. Bugün o kişinin adına kurulan üniversitede, müslüman kızların başörtüleri çekilip alınıyor ama bu sefer yapanlar Fransızlar değil, kendilerine yabancılaşmış olan ve Türk olduklarını iddia eden insanlardır. Asıl İRONİ budur. Korkarım birgün halkın Fransızlara yaptığı bizlerin başına gelmez.

    Başını kapatanların kendi isteğiyle mi yoksa baskıyla mı kapattığı konusunda ne gibi bir araştırmanız var? Denekleriniz kimler? Kalplerine mi baktınız yoksa insanların? Ama zorla başları açtırılanlara bir bak istersen, onun tahlilini yap daha kolaydır.

    Sizin de uymanız gereken kurallar var. Anayasayı copy & paste yaparken bir kaç madde altını da copy & paste yapsaydınız ya:

    Madde 14.- Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar.

    Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik edenler hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.

    Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.

    Madde 24.- Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

    14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

    Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaat-lerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

    Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

    Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.


    VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti
    Madde 25.- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

    Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açık-lamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

    Madde 42.- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

    Dumur olan violetta arkadaşımızın ise bu ülkenin sahibi olmadığını, bu ülkede kendisinin nasıl hakkı var ise başörtülülerin de müslümanların da ondan daha fazla hakkı olduğunu çünkü bu vatanı kurtaran ve bu cumhuriyeti kuran insanların müslümanlar olduğunu hatırlamasını ve eğer bunu beğenmiyorsa kendisinin başka bir ülkeye gitme hakkının saklı olduğunu hatrılatmak isterim.


    Give Justice A Hand

  5. #24
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    antalya, Türkiye.
    İletiler
    30
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    sn. nursel yöndem
    bence siz beni yanlış anlamışsınız. ben müslümanları kınamadım veya sırf müslümanlar çeksin gitsin demedim. şeriat kanunlarını isteyenler , (bu konuda) benimseyenler gitsin dedim.
    burada kimse kimsenin dinine vicdanına karışmıyor. zaten esas müslüman olan ALLAH ile kul arasına girmez, demi?
    türbanın yasaklanması resmi devlet kuruluşlarında değil mi? nedeni de kılık kıyafet inkılapı değil mi? ayrıca son günerde okuyoruz; bazı kıyafetlerde fazla açık olması nedeniyle uyarılıyor. -ki buda tamamen haklı bir uygulama. toplumun ve devletin belli kuralları olması gerekir ve o devletin vatandaşlarınında bunlara uyması gerekir. ( uyması gerekliliği benim düşüncem tabii) işte bu kuralları istemeyen gidebilir demiştim.
    bu tartışmanın sonu yok tabi konu özgürlük-din-devlet olduğu için... özel hayatta, kişisel yaşamda herkes özgür ( başkalarınınkini kısıtlamadığı sürece ) ancak toplumsal yaşamda birtakım kurallara tabiyiz! napalım buda toplu yaşamanın bir neticesi!
    umarım bu sefer derdimi anlatabilmişimdir, düşüncelerim anlaşılabilmiştir?
    herkese iyi günler

    homo homini iupus

  6. #25
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Sayın yöndem ;
    Hassasiyetinizi ve tepkinizi çok iyi anlıyor ve sizi canı gönülden destekliyorum. Ama şunuda biliyorum ki zaten bir kesimin amacı sizin gibi düzgün düşünenleri yanlarına çekerek bir yerlere varmak. En ciddi sorun bir halkın dili ve diniyle oynamaktan çıkar
    Örneğin benim rahmetli anneanneciğim türkiyenin ilk kadın hafızlarındandı ve baş örtüsü ona çok yakışıyordu hiç te aklıma böyle şeyler gelmezdi. Bırakınız Atatürk üm eşini İsmet İnönü nün eşi rahmetli sayın mevhibe İnönü 0 sene devletin doruklarında baş örtüsü ile dolaştı her resepsiyonda eşinin yanında durdu. O zamandakimse yadırgamadı. Sorun nedense 90 lı yılların ortasında filizlendi durduk yere argo tabiriyle Çarşı karıştırıldı. Atatürk e saldırmak hiç bu zamanki kadar prim getirmemişti. Hatta Atatürk le ilgili nice saçma senaryolar son on yılda çıkmadı mı???
    Alın size bir tanesi... Son Padişah vahdettin aslında anormal vatansevermiş. Bakmış ki durum kötü gidiyor çağırtmış MustafaKemal 'i ' Ben burada oyalayacağım rol yapacam sen benim adıma anadoluda halk hareketini başlatıp düşmanı kovacaksın bende seni destekleyeceğim sonra ben padişah olarak devam edeceğim sende sadrazam olacaksın' diyerek sözde ana hareketi başlatmış ama Mustafa Kemal vahdettin e ihanet etmişmiş miş miş onun yerine geçmek için ... Buna o kadar çok inananvar ki hepte belirli bir yerde.. Kimse de çıkıp 'madem öyle neden vatan haini ilan edildi neden ölüm emri verildi ' dememiş.. Dahada ötesi Trabzon a yola çıkan Mustafa Kemal 'in feribotu arıza nedeniyle sapıp samsun a girmese batırılmak için iki savaş gemisi takılmış Bunlara kimse bir şey demiyor. Mustafa Kemal 1925 lere kadar ölümle yoklukla savaşla ideali uğruna didindi. Dağlarda taşlarda yattı kimbilir kaçkere ölüm yanından geçti nasıl olurda sonucu belli olmayan bir olaya girişirken ben o olayım der ki???
    Günümüzde ise rüzgarları 1915 Türkiyesi için estiriyorlar gerçek amaç bazılarının güdümünde 'ılımlı islam devleti ' modeli yaratmak.. Din le oynayıp karşısındaki ni dinsizlikle suçlamak ne kolay değil mi??
    Türbandan sorumlu devlet bakanı görüntüsündeki başbakanımızın ne dediği neden hiç dikkatinizi çekmiyor ??? Bugün yaptığı kamusal alan tarifini kendisi dahil kimse anlamamışken sadece taktir edilecek yönü ' değişik fikir ve görüşlerin bir arada yaşama hakkı' diyerek türbanı savunurken aynı kişi belediye başkanı iken ' belediyenin işlettiği yerler kamudur. Böyle yerlerde hatta sokaktaki masalarda içki içirtmem ben arkadaş yok öyle' diyen bendim de benim mi haberim yok ??? Çamlıcada oturup bir dumle bir şey içmek yasak şıra içmek serbest bu çok adilll adalet sarayına meclis e türban la girmek serbest buda adill NALINCI KESERİ BİLE BURADA KIRILIR DI Sayın başbakanın dediği ayrı fikir ve düşünceler bana uymakşartıyla yaşama hakkı veririm şeklinde yorumlanmalıdır... Daha ötesi aynı konuşmasında demedimi bu kişi devletin üstü camiye gitmez diye ...ona ne hani ayrı fikir düşünce yaşama.. orada yok başıcı örtcen camiye gitcen içki içmicen kadınlar ferace ye girecek o zaman dicekler ki işte ne güzel farklı düşünsekte yaşıyoruz...
    Batıyada fazla güvenmemek lazım Humeyniyi taşıyan uçağın nereden kalktığını dahaunutmadık...
    Yazınızda sizbile türban diyememişsinizbaş örtüsü demişsiniz.. Burada ki sorun zaten o kişiler kendi isteğiyle değil zorlama ile örtünüyor ve bu kabulettirilmeye çalışılıyor.. Seçim öncesi ben gibi birine bile teklifle geldiklerine göreee varın sizdüşünün...


    bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum

  7. #26
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Sayın violetta, cevabınızı okuyunca hem güldüm hem de üzüldüm. Siz şeriatın anlamının ne olduğunu sanırım bilmiyorsunuz. Şeriat HUKUK demektir. Yani HUKUK isteyenler bu ülkeden defolup gitsinler demektesiniz Bilinmelidir ki bu ülke kimsenin tapulu malı değildir ve kişilerin kendi fikirlerine uymayanlar buradan defolup istedikleri yere gidebilirler mantığı kanımca anlamsız. Kimse bu hakkı da kendinde görmemelidir.

    Düşüncem şudur ki İslam'a ve müslümanlara olan düşmanlık sözde "laiklik" maskesi arkasına saklanarak yapılıyor ve açıkça ortaya çıkıp kimse fikrini söylemiyor...

    Sayın commodore1tr de hata yapıp müslüman=saltanatçı eşitlemesine vurgu yapıyor. Sayın commodore1tr, bu müslüman halk kurtuluş savaşını gerçekleştirirken o desteklendiğini iddia ettiğiniz padişahın emirlerine karşı gelmiştir. Önderimiz Atatürk ise saltanatı, hilafeti ve dini korumak adına Samsun'a çıkmış ve Amasya, Erzurum, Sivas kongrelerini gerçekleştirmiştir.

    Buyrun belgeleri:


    Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu
    Başkumandanlığı Vekâleti

    Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne

    C[evâb]. 26-28/10/[13]35 târîhli 300 ve 301 numaralı şifrelere.

    Bugün pây-ı taht-ı Saltanat-ı Seniyye ve makarr-ı Hilâfet-i İslâmiyemiz olan İstanbul düşman donanma topları ve kuvâ-yı işgâliyesi altında, düşman polis ve jandarmasının fi‘lî müdâhale ve iştirâki tahtında bulunuyor. Matbû‘ât Mü’telifîn tarafından taht-ı murâkabede, hukûk-ı şahsiye ve ictimâ‘iyemiz bunların tazyîki altında, kabine erkân-ı muhteremesine varıncaya kadar giren çıkanlar ecnebî mu‘âyene ve teftîşine tâbi‘ bulunmakdadır. Bütün manâsıyla makarr-ı Saltanat ve Hilâfet hâl-i muhâsarada olup hâkimiyetimiz burada ma‘nen ve fi‘len gayr-i cârîdir. Buna bir de Rum ve Ermenilerin hükûmeti tanımamalarını ve İ’tilâf Devletleri'ne istinâd ederek âdetâ hâl-i isyânda ve bir takım teşkîlât-ı mefsedet-kârânede bulunduklarını ilâve edersek pây-ı tahtımızın içinde bulunduğu vaziyet-i elîme ve hatar-nâkı tamâmen tavsîf eylemiş oluruz. Binâen-aleyh bütün bu hak-şiken mu‘âmelâtı tafsîl ve îzâh ile Avrupa'dan, efkâr-ı umûmiye-i cihândan hak ve adalet taleb edecek ve te’mînine çalışacak olan Meclis-i Millî'nin İstanbul'da îfâ-yı vazîfe etmesine bizce imkân mutasavver değildir. Düvel-i İ’tilâfiye meşrûtî birer hükûmet olduğu binâen-aleyh Meclis-i Millîmiz aleyhinde teşebbüsâtda bulunmayacakları hakkındaki mütâla‘âtı tamâmen bir hüsn-i zan telakkî eylemeye mecbûruz. Ancak Avrupa devletleri milletimizi meşrûtiyet ve hürriyeti müdrik reşîd bir millet olarak add ü telakkî etmiş bulunsalardı bu mütâla‘a vârid ve doğru olabilirdi. Hâlbuki vaziyet tamâmen bu hüsn-i zannın aksine tecellî etmiş ve etmekdedir. Vâzı‘u'l-imza oldukları Mütâreke ahkâmına mugâyir icrââtları ve hükûmetin hakk-ı kazâsına tecâvüzleri bizi insân telakkî eylemediklerine, verdikleri söze ri‘âyet etmemeyi bize karşı muhâlif-i nâmûs bir şey addetmediklerine delîldir.

    Birkaç kişinin şahıslarına karşı vukû‘una ihtimâl verilen mu‘âmelenin sebebi bu zevâtın millet ve devletin makâm-ı Saltanat ve Hilâfet'in istiklâl ve tamâmîsi uğrundaki mücâhede ve mesâ‘îleri ise bunlardan başka aynı rûh ve kanâ‘atde bulunan zevât-ı sâirenin de hedef-i ta‘arruz olmayacağını kesdirmek ve te’mîn eylemek bi't-tâb‘ mümkin olamaz. Binâen-aleyh bu hâl tekmîl Meclis-i Millî aleyhinde vâki‘ olabilir. Esâsen yukarıda arz ve tafsîl eylediğimiz vechile İstanbul meşgûl ve fi‘len tehlike mevcûddur. Meclis-i Millî'nin ictimâ‘ının ise emniyet-i mutlaka içinde olması şart-ı evvel ve esâsîdir. Bu sebeble taşrada emniyet-i tâmme mevcûd olan bir mahalde ictimâ‘ bir zarûret-i kat‘iye hâlinde görülmekdedir. Meclisinin‘ikâd-ı sulha kadar muvakkaten taşrada ictimâ‘ı hâlinde îzâh buyurulan mehâzîrden vükelânın resmen ve ale'd-devâm Dersaâdet'i terk etmeleri zarûreti mevcûd değildir. Bazı nâzırların gidip gelmeleri veya komiser bırakmaları merkez-i hükûmetin nakli manâsını hiçbir zamân tazammun edemez. Bundan mâ‘adâ Meclis-i Millî'nin taşrada ictimâ‘ı bir zarûret-i kat‘iyeye müstenid olacağından İstanbul'dan başka bir merkezde ihdâsı manâsını da işrâb etmemesi bilhâssa mukadderâtımızın merkezi olan İstanbul'un ancak mikdârı ma‘lûm ve emniyet-i mutlaka içinde bulunan bir mahalde tahlîfe çalışılması maksadı te’mîn edebilir. Venizelos'un Atina'yı emîn göremediğinden hey’et-i icrâ’iyeyi bile Selanik'de teşkîl ve te’sîs eylemesi Yunan pây-ı tahtını tehlikeye koymayıp bilakis tahlîs eylediği yakın vekâyi‘ ile ma‘lûmdur. Ferid Paşa'nın sadr-ı a‘zam ve Hâriciye nâzırı iken Avrupa'da aylarca kalması mu‘âmelât-ı hükûmetce mahzûrlu telakkî edilmediğine göre zarûret-i fevkalâde yüzünden hükûmet-i hâzıra ricâlinin îcâb etdikce Meclis-i Millî'nin bulunacağı mahalle gelip gitmelerinde hiçbir mahzûr olmayacağı tabî‘îdir. Hâricde toplanıldığından dolayı Venizelos ve emsâli düşmanların propagandada bulunacakları pek tabî‘î görülmekdedir. Çünkü bu ictimâ‘ın kendi zararlarına olacağını şimdiden görmekde oldukları şübhesizdir. Sâlih Paşa hazretleriyle bu bâbda görüşüleli iki gün olduğu hâlde mahall-i in‘ikâdın daha evvel mehâfil-i ecnebiyede dahi mûcib-i mübâhasât olmuş bulunduğu anlaşılıyor ki aynı nukât-ı nazardan bu da pek tabî‘îdir. Herhâlde ecnebîlerin milletimizin derece-i idrâkini anlamak husûsunda tefahhusâtda bulundukları muhakkakdır. Meşrûtiyeti, hukûkunu müdrik olan hiçbir milletin düşman içinde, düşman tazyîki altında kendi hukûkunu müdâfa‘a etmek üzere ictimâ‘ etmek istemeyeceğini kabul etmek doğru olamaz. Bunun [için] İstanbul'da ictimâ‘ etmek istemek bi'l-cümle kuvâ-yı memleketi burada cem‘ etmek, bu kuvvetleri meflûc kılmak, netîcede intihâra kasdeylemek demekdir. Bundan mâ‘adâ Meclis-i Millî'nin bu vaziyet altındaki pây-ı tahtda toplanması milletin İstanbul'un işgâl-i hâzırını mevki‘-i tatbîke koymuş olan Mü’telifîn hak-şikenliklerini aynen kabul eylemesi demekdir. Hâlbuki hâricde ictimâ‘ edilmesi aynı zamânda pây-ı taht vaziyet-i hâzıra-i elîmesinin de cihâna karşı alenen ve fi‘len protesto edilmiş olması fâidesi evleviyetle câizdir.

    Zât-ı akdes-i Hilâfet-penâhî'nin İstanbul'da bulunmaları cihetiyle Meclis-i Millî'nin taşrada bulunmasından dolayı makâm-ı Hilâfet i‘tibârıyla enzâr-ı âlemde bir tebeddül ve te’essür vukû‘u gayr-i vâriddir. Çünkü Meclis-i Millî milletimizi temsîl eden bir hey’etden ibâretdir. Hattâ küşâd için zât-ı hümâyûnun bir vekîl ta‘yîn buyurmaları da mümkündür. Hem bu sûretle âlem-i İslâm Meclis-i Millî'nin makarr-ı Hilâfet'de toplanmaya cesâret-yâb olamadığını görmekle bu makâm-ı mukaddesin düşman tehlikeleri altında bulunduğunu hissedecekdir ki fâidesi derkârdır.

    Anâsır-ı gayr-i müslimeye gelince; bunlar daha Tevfik Paşa kabinesi zamânında intihâbâta iştirâk etmeyeceklerini i‘lân eylemişlerdir. Bunların iştirâk etmemeleri kendi zararlarından başka bir netîce vermez. İnşâallâh vatan ve millet nâ’il-i istiklâl olunca ister istemez aynı hukûk dâhilinde Osmanlı vatandâş[ı] olarak oturmağa mecbûrdurlar.

    Fırak-ı siyâsiyemizden bazılarının Anadolu'yu istememeleri bi't-tab‘ Kuvâ-yı Milliye te’sîri altında kalmak endîşesinden olacakdır. Hâlbuki milletin asıl kâhir ekseriyetini temsîl eden milliyet-perver mebûsân da İngilizlerin te’sîri ve tazyîki tehlikesinden dolayı İstanbul'u istemeyeceklerdir. İstanbul'un çıkaracağı mahdûd mikdârda mebûsânın kısm-ı mühimmi hiç şübhesiz milletle beraber olacağına nazaran taşraya geleceklerdir. Hattâ hiç gelmeyeceğini farzetsek ve meclisin ikiye ayrıldığını kabul eylesek bile nisâb husûsunu İstanbul'a mı yoksa taşraya mı âid bulunacağını tabî‘î şimdiden kesdirmek mümkündür. Esâsen bu gibi zan ve tereddüde düşecek mebûsların menâfi‘-i mülk ve millet uğrunda isti‘fâ sûretiyle fedâkârlık ibrâz eylecekleri de me’mûl ve muntazardır.

    Aydın taraflarından intihâbata dâir vâki‘ olduğu iş‘âr buyurulan şikâyât Yunan işgâli altındaki aksâm-ı memâlikimizden ise bunun Rumlar tarafından yapıldığına hiç şübhe edilmemekde ve pek tabî‘î görülmekdedir. Haksız işgâl olunan bu mu‘azzez vilâyetimizin Meclis-i Millî'ye mebûs gönderebilmesi ehass-ı âmâlimizdir. Bu sûretle millet bi'l-fi‘l işgâli tanımadığını, bu zengin toprağımızdan ayrılmaya râzı olmadığını iyi isbât edecekdir. Buna hükûmetin de resmen müdâhale etmesini İzmir vâlisine, Adana ve Musul Vilâyetleri'yle Maraş, A[y]ıntab, Urfa sancaklarına intihâbât için kat‘î emirler vermesini siyâset-i hâzıranın îcâbât-ı ma‘kûlesinden add ü telakkî eyleriz.

    Hey’etimizin verdiği sözü tutan zevâtdan müteşekkil olduğuna i‘timâd buyurulmasını hâssaten istirhâm eyleriz. Daha i’tilâf husûl bulduğu gün bütün mevcûdiyetimizle müzâheret ve mu‘âveneti arz ve va‘d etmiş, keyfiyeti bütün millete ta‘mîm eylemiş idik. Aradan yirmi beş gün geçdi. Bu müddet zarfında bütün ef‘âl ve harekâtımızla vezâ’if-i hükûmeti teshîle, kuvve-i hükûmeti tarsîne çalışıyoruz. Buna rağmen kabinenin hâlâ hulûs-i niyetimizden şübheli bulunması, el-ân icrâ’ât nâmına adım atmamış bulunması te’essürümüzü mûcib olmakdadır. Bi't-tab‘ Teşkîlât-ı Milliye'deki maksadın meşrû‘iyetini kabul ve ahkâmına tevfîkan idâre-i hükûmeti va‘d ve tekeffül eden hükûmetin teşkîlâtın lağvını ve nizâmnâmemizde musarrah olan Hey’et-i Temsîliye'nin fa‘âliyet-i hâzırasının ta‘tîlini taleb edeceğini hâtıra getirmiyoruz. Bu hâlde daha nasıl mu‘âvenet ve müzâharet taleb buyuruluyor? Bu cihetin tavzîhan îzâhını istirhâm eyleriz. Bilakis Hey’et-i Temsîliye Ferid Paşa kabinesinin yapmış olduğu haksızlıkların ta‘mîri cihetine el-ân gidilmemiş olduğunu görmekle müte’essif bulunmakdadır. Meclis-i Millî hakkında Hey’et-i Temsîliyemizin nukât-ı nazarını ber-vech-i bâlâ arzeyledik. Ma‘a-hâzâ hatt-ı hareketimizi efkâr-ı umûmiye-i millet üzerine istinâd etdirmek bizce düstûr-ı hareket olduğundan bilumûm vilâyât hey’et-i merkeziyesinin bu bâbdaki nukât-ı nazarı ayrıca sorulmuşdur. Netîceye göre hareketimiz tabî‘îdir, efendim.

    Fî 30 Teşrîn-i Evvel sene [1]335

    Hey’et-i Temsîliye nâmına
    Mustafa Kemal

    _______________________

    Devlet-i Osmaniye

    Posta ve Telgraf ve Telefon Nezâreti

    Telgrafnâme

    Mahreci: Kongre Dâiresi

    Makâm-ı Sadâret-i Uzmâ'ya

    Erzurum Kongresi mukarrerâtı Sivas Umûmî Kongresi'nde teşmîlen aynen kabul edilmişdir. Bu mukarrerât ve teşkîlât fî 11 Eylül sene [13]35 târîhli beyânnâme muhteviyâtıyla fî 8 Eylül sene minh. târîhinde tab‘ ve neşrolunan Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti Nizâmnâmesi muhteviyâtından ibâretdir. Her iki kongrede beyânnâme ve nizâmnâmelerle i‘lân edilmiş mukarrerâtdan başka kat‘iyen bir karâr mevcûd değildir. Mahallî hükûmetlerin usûlen ve kânûnen tasdîkine iktirân eylemiş bulunan mezkûr beyânnâme ve nizâmnâmenin henüz hey’et-i celîlelerince manzûr olmadığı anlaşılmakda olduğundan nizâmnâmenin mevâdd-ı esâsiyesini ihtivâ eden beyânnâmeyi ber-vech-i âtî aynen ve nizâmnâmenin teşkîlâta âid nukât-ı esâsiyesini de hulâsaten arzediyoruz.



    Sûret

    Umûmî Kongre Beyânnâmesi

    Bütün milletce ma‘lûm olan mehâlik-i hâriciye ve dâhiliyenin tevlîd etmiş olduğu intibâh-ı millîden doğan kongremiz mukarrerât-ı âtiyeyi ittihâz etmişdir:

    1-Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ile Düvel-i İ’tilâfiye arasında mün‘akid Mütârekenâme'nin imza olunduğu 30 Teşrîn-i Evvel sene [1]334 târîhindeki hudûdumuz dâhilinde kalan ve her noktası İslâm ekseriyet-i kâhiresiyle meskûn olan Memâlik-i Osmaniye aksâmı yekdiğerinden ve câmi‘a-i Osmaniye'den gayr-i kâbil-i tecezzî ve hiçbir sebeble iftirâk etmez bir kül teşkîl eder. Memâlik-i mezkûrede yaşayan bi'l-cümle anâsır-ı İslâmiye yekdiğerine karşı hürmet-i mütekâbile ve fedâkârlık hissiyâtıyla meşhûn ve hukûk-ı ırkıye ve ictimâ‘iyeleriyle şerâ’it-i muhîtiyelerine tamâmıyla ri‘âyetkâr öz kardâşdırlar.

    2-Câmi‘a-i Osmaniye'nin tamâmiyeti ve istiklâl-i millîmizin te’mîni ve makâm-ı mu‘allâ-yı Hilâfet ve Saltanat'ın masûniyeti için Kuvâ-yı Milliye'yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmak esâs-ı kat‘îdir.

    3-Memâlik-i Osmaniye'nin herhangi bir cüz’üne karşı vâki‘ olacak müdâhale ve işgâl ve bilhâssa vatanımız dâhilinde müstakil birer Rumluk ve Ermenilik teşkîli gâyesine ma‘tûf harekâta karşı Aydın, Manisa, Balıkesir cebhelerinde mücâhedât-ı milliyede olduğu gibi müttehiden müdâfa‘a ve mukâvemet esâs-ı meşrû‘u kabul edilmişdir.

    4-Öteden beri aynı vatan içinde birlikde yaşadığımız bi'l-cümle anâsır-ı gayr-i müslimenin her türlü müsâvât-ı hukûkiyeleri tamâmıyla mahfûz olduğundan anâsır-ı mezkûreye hâkimiyet-i siyâsiye ve muvâzenet-i ictimâ‘iyemizi ihlâl edecek imtiyâzât i‘tâsı kabul edilmeyecekdir.

    5-Hükûmet-i Osmaniye bir tazyîk-i hâricî karşısında memleketimizin herhangi bir cüz’ünü terk ve ihmâl etmek ıztırârında bulunduğu takdîrde makâm-ı Hilâfet ve Saltanat'la vatan ve milletin masûniyet ve tamâmiyetini kâfil her türlü tedâbîr ve mukarrerât ittihâz olunmuşdur.

    6-Düvel-i İ’tilâfiyece Mütârekenâme'nin imza olunduğu fî 30 Teşrîn-i Evvel sene [13]34 târîhindeki hudûdumuz dâhilinde kalıp azîm ekseriyet-i İslâmiye ile meskûn olan ve harsî medenî fâ’ikiyeti Müslümanlar'a âid bulunan vahdet-i mülkiyemizin taksîmi nazariyesinden bi'l-külliye ferâgatla bu topraklar üzerindeki hukûk-ı târîhiye, ırkıye, dîniye ve coğrafiyemize ri‘âyet edilmesine ve bu mugâyir teşebbüsâtın ibtâline ve bu sûretle hak ve adle müstenid bir karâr ittihâz olunmasına intizâr ederiz.

    7-Milletimiz insânî, asrî gâyeleri tebcîl ve fennî, sınâ‘î ve iktisâdî hâl ve ihtiyâcımızı takdîr eder. Binâen-aleyh devlet ve milletimizin dâhilî ve hâricî istiklâlini ve vatanımızın tamâmiyeti mahfûz kalmak şartıyla altıncı mâddede musarrah hudûd dâhilinde milliyet esâslarına ri‘âyetkâr ve memleketimize karşı istîlâ emeli beslemeyen herhangi devletin fennî, sınâ‘î, iktisâdî mu‘âvenetini memnûniyetle karşılarız ve bu şerâ’it-i âdile ve insâniyeyi muhtevî bir sulhün de âcilen takarrürü selâmet-i beşer ve sükûn-ı âlem nâmına ehass-ı âmâl-i milliyemizdir.

    8-Milletlerin kendi mukadderâtını bizzât ta‘yîn etdiği bu târîhî devirde hükûmet-i merkeziyemizin de irâde-i milliyeye tâbi‘ olması zarûrîdir. Çünkü irâde-i milliye ye gayr-i müstenid herhangi bir hey’et-i hükûmetin indî ve şahsî mukarrerâtı milletce mutâ‘ olmadıkdan başka hâricen mu‘teber olmadığı ve olamayacağı şimdiye kadar mesbûk ef‘âl ve netâyic ile sâbit olmuşdur. Binâen-aleyh milletin içinde bulunduğu hâl-i zucret ve endîşeden kurtulmak çârelerine bizzât tevessüle hâcet kalmadan hükûmet-i merkeziyemizin Meclis-i Millî 'yi hemen ve bilâ-ifâte-i ân toplaması ve bu sûretle mukadderât-ı millet ve memleket hakkında ittihâz eyleyeceği bi'l-cümle mukarrerâtı Meclis-i Millî 'nin murâkabesine arzetmesi mecbûrîdir.

    9-Vatan [ve] milletimizin ma‘rûz olduğu mezâlim ve âlâm ile ve tamâmen aynı gâye ve maksadla vicdân-ı millîden doğan vatanî ve millî cemiyetlerin ittihâdından mütehassıl kütle-i umûmiye bu kere Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti unvânıyla tevsîm olunmuşdur. Bu cemiyet her türlü fırkacılık cereyânlarından ve ihtirâsât-ı şahsiyeden külliyen müberrâ ve münezzehdir. Bi'l-cümle müslüman vatandâşlarımız bu cemiyetin a‘zâ-yı tabî‘iyesindendirler.

    10-Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti'nin 4 Eylül sene [13]35 târîhinde Sivas şehrinde in‘ikâd eden umûmî kongresi tarafından maksad-ı mukaddesi ta‘kîb ile teşkîlât-ı umûmiyeyi idâre için bir Hey’et-i Temsîliye intihâb edilmiş ve köylerden vilâyet merkezlerine kadar bi'l-cümle Teşkîlât-ı Milliye takviye ve tevhîd edilmişdir.

    Umûm Kongre Hey’eti



    Nizâmnâmenin Teşkîlât Kısmından:

    1-Cemiyetin unvânı ve vatanımızın ma‘rûz kaldığı hâdisât ve vekâyi‘ ile ve tamâmen aynı maksadla vicdân-ı millîden doğmuş cemiyetlerin ittihâd ve ittifâkıyla hâsıl olmuş olan kütle-i umûmiye Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti unvânıyla tevsîm kılınmışdır. İşbu millî cemiyet her türlü fırka cereyânlarından ârîdir.

    2-Maksad Osmanlı vatanının tamâmiyetini ve Makâm-ı Mu‘allâ-yı Hilâfet ve Saltanat'ın ve istiklâl-i millînin masûniyetini te’mîn zımnında Kuvâ-yı Milliye'yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmakdır.

    3-Teşkîlât:

    a-Bilumûm İslâm vatandaşlar cemiyetin a‘zâ-yı tabî‘iyesindendirler.

    b-Teşkîlât her biri ale'd-derecât yekdiğerine merbût olmak üzere köy ve mahallâtdan başlayarak nâhiye, kazâ, livâ, vilâyet, müstakil livâ taksîmâtına tâbi‘dir. Köy, nâhiye, kazâ ve mülhak livâlarda hey’et-i idâreler ve müstakil livâlarla vilâyetlerde hey’et-i merkeziyeler ve kongrece müntehab bir Hey’et-i Temsîliye vardır.

    c-Hey’et-i Temsîliye :

    Hey’et-i Temsîliye âtîdeki mâdde-i müzeyyelede mezkûr olduğu vechile kongre tarafından müntehab evsâf-ı lâzımeyi hâiz asgarî dokuz, a‘zamî on altı a‘zâdan terekküb eder. İçlerinden biri reîs olur. Bir de hey’et-i tahrîriyesi vardır. Merkezi, ahvâl ve hâdisâta göre en münâsib göreceği mahaldir. Mevcûd Teşkîlât-ı Milliyemizin esbâb-ı bekâ ve devâmını te’[mîn] ve bu husûsda lâzım gelen tedâbîri ihzâr ve bi'l-cümle hey’ât-ı müteşekkileyi bir noktada cem‘ ve tevhîd ve temsîl ederek teşkîlât-ı mezkûre beynindeki âhengin irtibâtı te’sîs ve bu sûretle âmâl ve makâsıd-ı milliyenin sür‘at ve suhûlet-i husûlünü te’mîn eder. Hey’et-i Temsîliye nizâmnâmenin mevâdd-ı esâsiyesinde musarrah olan maksad-ı kat‘î-i millînin bir noktasını bile ihmâl etmemek şartıyla vatanın tamâmiyetini ve milletimizin istiklâlini te’mîn husûsunda her türlü tedâbîr ve mukarrerât-ı siyâsiye ve icrâ’iyeyi ittihâza me’zûndur. Ancak mukadderât-ı memleket ve millet hakkında mühim ve esâslı mesâ’ile kat‘î karâr ittihâzından evvel hey’et-i merkeziyelerin re’yini istihsâl eder. Mukadderât-ı memleket ve milleti kat‘iyen ta‘yîn ve tesbît edecek vaziyetler için dahi son ve kat‘î karârı kongre müzâkeresiyle i‘tâ edebilir. Ahvâl-i fevkalâde zuhûrunda Hey’et-i Temsîliye umûmî kongreyi fevkalâde olarak icmâ‘a da‘vet eder. Hey’et-i Temsîliye umûmî kongreye karşı bütün bir senelik mu‘âmelât ve hesâbâtından mes’ûldür.

    8-Hey’et-i Temsîliye, hey’et-i merkeziye ve idâreler mesâ’il-i mühimmede salâhiyetdâr gördüğü zevâtı a‘zâsından addile istişâre edebilir.

    9-Hey’et-i idâre ve merkeziyeler bu nizâmnâme ile ta‘yîn ve tesbît olunan esâsât ve salâhiyet dâiresinde serbestdir.

    10-Cemiyetin vâridâtı istiklâlin kader ve menziletini takdîr buyuran her ferdin ibrâz ve izhâr eyleyeceği mu‘âvenet-i nakdiyeden ibâretdir.

    11-İrâde-i milliyeyi hâkim kılmakdaki âmâl-i cemiyet ancak Millet Meclisi'nin toplanarak hukûk-ı teşrî‘iye ve murâkabesine tamâmen ve emniyet ve serbestî ile bi'l-fi‘l sâhib olmasıyla tahakkuk edeceğinden bu emniyet Millet Meclisi'nin te’yîdi üzerine cemiyetin alacağı vaziyet-i âtiye kongre karârıyla ta‘ayyün eder.

    **

    Devlet-i Osmaniye

    Posta ve Telgraf ve Telefon Nezâreti

    Telgrafnâme

    Mahreci: Sivas

    Sadr-ı a‘zam Paşa Hazretleri'ne

    Hey’etimiz cevâb-ı fahâmet-penâhîlerine ne vakit intizâr etsin? Emr ü iş‘âr buyurulmasını istirhâm eyleriz.

    Fî 4 Teşrîn-i Evvel sene [1]335

    Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti

    Hey’et-i Temsîliyesi nâmına

    Mustafa Kemal

    Bütün bu belgelere http://www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/belgelerleataturk/0001_belgelerleataturk.htm[/url] adresinden ulaşabilirsiniz.

    Arkadaşlar lütfen artık takkiye yapmayı, birşeylerin arkasına sığınarak din düşmanlığı yapmayı veya bilmeden din düşmanlığı yapanların yanında saf tutmayı bırakıp da ortaya çıkıp açıkça "ben zinakar müslümanı, Kur'an'ı hiçe sayan müslümanı, içki içen üç kağıt yapan müslümanı yani benim gibi olanları severim, " yani "özde müslümanı değil sözde müslümanı severim" diyelim veya müslümanlara gözünün üzerinde kaşın var gibisinden bir yaklaşım sergilemeyelim!

    Başörtüsünü çıkarsalar bu sefer konu camilere dil uzatmaya gelecek neden bu kadar fazla denilecek.(denilmiyor da değil ya!). O da bittiğinde başka birşey daha sonra yine başka birşey çıkartılacak ortaya.

    Yapılan aynen aşağıdaki fıkra gibi:

    Aslan kralın canı fena halde sıkılıyormuş... Veziri tilkiyi cağırmış yanına.. "Bir şey düşün de neşemizi bulalım" demiş..
    "Ormandaki patikada duralım. Karşımıza ilk çıkanı dövelim" demiş tilki..
    "Dövelim de durup dururken adam dövülür mü?" demiş aslan..
    "O kolay" demiş tilki.. "Senin niye şapkan yok, deriz ve döveriz.. Orman
    ahalisinin Ertekin gibi gezecek hali yok ya.."

    Az sonra seke seke tavşan çıkmış ortaya..

    "Gel bakiim buraya" diye kükremiş aslan.. "Senin niye şapkan yok?.."
    "Aman aslan kralım, ne şapkası" demeye kalmamış, pata küte girişmişler, aslanla tilki.. Bayağı da eğlenmişler..

    Ertesi gün gene aynı patikanin yaninda beklemişler.. Gene tavşan ama bu
    defa zıplayamıyor, topallıyor.. "Vay niye şapkan yok?.." Pata küte..

    Üçüncü gün aslan kralın adalet damarları kabarmış..
    "Yahu her gün şapkan yok diye adam dövemeyiz ki.. Bir başka sebep bul, vezir tilki" demiş.. "Buldum" demiş tilki.. "İlk karşımıza çıkanı sigara almaya gönderelim. Ya filtreli alacaktır, ya filtresiz.. Biz de niye ötekini almadın diye gene döveriz.."

    Gitmişler patikaya başlamışlar beklemeye.. Kısmet gene tavşan.. Yüzü gözü
    bağlı, koltuk değneği ile bu kez..

    "Git bize sigara al" demiş aslan kral.. Tavşan aksaya aksaya giderken,
    tilki ile aslan birbirlerinin gözlerinin içine bakıp keyifle gülmüşler.. Tam bu sırada tavşan dönüp bağırmış öteden..

    "Afedersiniz, filtreli mi olsun, filtresiz mi?.."

    "Gel ulan buraya" diye öfke ile kükremiş aslan.. "Senin niye şapkan yok
    bakiim!.." Pata küte......

    Bir de bazıları şöyle bir mazaretin arkasına sığınıyor: Biz insanların özel yaşamlarına birşey demiyoruz sadece resmi dairelere geldikleri zaman bazı kurallara uymaları gerekiyor.

    Bu kadar takkiye ve lakayıtlık olabilir. Sen evinde iken istersen başörtünü takıp dini vecibelerini yerine getirebilirsin ama resmi daireye geldiğinde kusura bakma ben müslümanlardan rahatsız olduğum için benim dediğim şekilde giyineceksin haraket edeceksin yoksa okuyamazsın, hukuki haklarından mahrum kalırsın.

    Hiçkimse kendini bu ülkenin tek sahibi göremez bunun da ötesinde, kimse dini inancı doğrultusunda giyinenlerin, nasıl giyinebilecekleri konusunda hüküm vermeye de kendini yetkili göremez.

    Kurallar var diyorsunuz da bir kuralın varlığı ne o kuralı ne de o kuralın başkalarına metazori uygulanmasını haklı kılar. Kanımca bu düşünceyi savunanlar ve uygulatmaya çalışanlar buz gibi haksız olduklarının farkında ama minareyi çalan kılıfını hazırlar misali bahaneler uyduruluyor.

    Bu ülkeyi soyup soğana çeviren, milyarlarca doları iç edenlerin çoğu "kemalizm" maskesi ardına saklanan insanlardır. Öyleki, bu gibi insanlar yüzünden artık birisi kemalistim laik düzenin savunucusuyum dediğinde "bu adamın bir pisliği var ve örtmeye çalışıyor" diyor hale geldim.

    Ben müslümanım ve müslümanlara yapılan bu eziyeti ne adına olursa olsun kabul etmem imkansız. Aynı eziyet bir başka gruba yapılmış olsaydı yine kabullenmezdim ve karşı çıkardım çünkü kime yapılırsa yapılsın haksızlığa karşı çıkmak Allah'ın bir emridir ve İslam'ın şartlarından birisidir. Haklının adaletin yanında olmak Allah korkusuna sahip ve birgün hesap verecek olacağını bilenin yapması gerekendir.

    Bu mezalimi savunanlardan birinin çıkıp "ben de müslümanım" dememesi gerekir. Çünkü inançları gereği başını örten kişilere bir müslüman böyle bir şey söylemez.

    Gerçi bu durum müslüman-gayri müslim problemi değil bir insanlık problemidir ve insanlık suçudur. Yani yapılan düpedüz insanlık suçudur. Ama inanıyorum busuçu işleyenler birgün burada ya da uluslararası mahkemelerden birinde diğer insanlık suçu işleyenler gibi yargılanıp mahkum edilecektir.. O gün geldiğinde hayatta olmayanları da tarih mahkum edecektir.

    Bu konuda daha fazla yazmayacağım.

    Saygılarımla,

    N. Yöndem

    Give Justice A Hand

  8. #27
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Sayın yöndem ;
    Kendi fikirlerimi dahasonra yazacağım ama şu haber sanırım şimdilik ne demek istediğimizi anlatıyordur..
    Beni imam hatibe yollarsanız kendimi camdan atarım!
    Düz liseye gitmek isteyen 16 yaşındaki Şule Şahin, ailesi 'Ya imam hatip lisesine gidersin ya da evde oturursun' deyince mezun olduğu okulun 3'üncü katına çıkarak intihara kalkıştı

    19/07/2004

    Eminönü'nde satılıcık yapan H. Ş., Hasköy İhsan Şerif İlköğretim Okulu'ndan bu yıl mezun olan 16 yaşındaki kızı Ş.'yi, imam hatip lisesinde okutmaya karar verdi. Ancak, genç kız, düz liseye gideceğini, imam hatipte okumak istemediğini söyledi. Bunun üzerine annesi Kezban Şahin, "Babanla konuştuk. İmam hatipe gideceksin ya da seni okula yollamayacağız" dedi. Bir süredir devam ettiği karate kursunu da bırakmasını söyledi. Bunun üzerine genç kız, gözyaşlarını tutamayarak evden çıktı. Mezun olduğu okula gelen Ş. Ş., tatil nedeniyle kapalı olan okula arka kapıdan tırmanarak girdi. Kapıda okulu yeni sezona hazırlamak için temizlik yapan görevlilerle bir süre konuşan Ş.Ş., üçüncü kattaki sınıfının penceresine çıktı.

    "Ölürüm de gitmem" dedi
    Genç kızı pencerede gören çevre sakinleri polisi arayarak, ihbarda bulundu. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ve polis ekipleri Ş.Ş.'yi inmesi için ikna etmeye çalıştı. Genç kızın bulunduğu kata çıkan Beyoğlu İlçe Emniyet Amiri Sami Güneş, yaklaşık 30 dakika su verip sakinleştirerek dil döktü. Ancak başarılı olamadı. Ne kardeşi Gökhan'ın, "Ne olur atlama" diyerek, gözyaşı dökmesi, ne de "Yapma kızım" diye feryat eden annesinin çabaları sonuç verdi. Düz lisede okumak istediğini söyleyen Ş., "Ölürüm de İmam Hatip'e" gitmem diye ağladı. Fenalaşan anne hastaneye kaldırılırken, Ş.Ş., "Abimi isterim" diye bağırmaya başladı. Bu arada, cami imamı da ikna için getirildi. İmamın, "Kızım intihar edenin cenaze namazı bile kılınmaz" demesi üzerine Ş.Ş., kendini olay yerine gelen abisinin kollarına bırakarak, telaşlı kalabalığın alkışları arasında pencereden indirildi. Genç kız, sağlık kontrolünden geçirilmek üzere hastaneye götürüldü.


    bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum

  9. #28
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    samsun, Türkiye.
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Koskoca bir tarihin mirasçıları olarak içler acısı bir halde olduğumuzun bilmem farkında olan arkadaşım var mı?
    Türban serbestisi gerekli mi gereksiz mi, Kürt sorununu nasıl halledebiliriz?
    Bu tip tartışmalarla koca bir ülkeyi bir kaşık suda boğmaya (bence) hakkımız yok.
    Türban kullandığı için insanları yargılamak yersiz ,yersiz olduğu kadar adaletsiz bir uygulamadır.Hele hele bu durumu anayasal temellere dayandırmak ,çarşaf çarşaf sayfalara anayasanın başlangıç kısımlarını yazıp sanki bunlar birer ibret vesikasıymışçasına göstermek, bırakınız yersizliği ayıptır.Hukukçu olanlar bilmeli ki anayasanın başlangıç kısmı 80 darbesi sırasında oluşturulmuş ve o günlere adapte edilmiş bir metindir.Başlangıç metni edebi bir metin olduğu için yoruma açık ve her yöne çekilebilecek sözcükler içerir.Bu konuda lütfen başlangıç metnini örnek olarak göstermeyiniz.Anayasa'nın değiştirilmesi yasak ilk üç maddesine gelince,bu üç kanun gerçekten de değiştirilmesi çok büyük tehlikeler doğurabilecek devletin temel niteliklerini olması gerektiği gibi belirleyen kanun maddeleridir.Değiştirlmesi herhangi bir vekil tarafından teklif bile edilemez Böyle bir teklfte bulunan kişiler Atatürk İlkeleri'ne açıkça karşı gelmiş olurlar. Çok eski bir deyime burada yer vermek gerekiyor sanırım
    'KÖTÜLÜĞÜ ÖĞRENDİM ŞER İÇİN DEĞİL,
    KÖTÜLÜĞÜ BİLMEYEN DÜŞER İÇİNE İYİ BİL.'
    Anayasa'nın ilk üç maddesinin değiştirilmesini men eden 4. maddenin değiştirilip değiştirilemeyeceği konusunda bir yasak olmadığını biliyor muydunuz arkadaşalar? Yani bir vekil çıkar da Any.'nın 4. maddesinin ....olarak değiştirilmesine dair kanun diye bir teklif getirir, genel kurul da bunu kabul ederse Anyasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen üç kanunu ellerimizin arasından kayıp gider...
    Bunun için bazı noktalarda çok titiz davranmamız gerekiyor ama bunu gözümüzü karartıp haklıyı haksızı ayırmadan yaparsak içinden çıkılması imkansız bir kaosa sürüklenir kalırız.Çok daha şey söylemek isterim ama sayın Nursel Yöndem bu konuda gerekli açıklamayı yapmış...

    ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
    HUKUK FAKÜLTESİ

  10. #29
    Kayıt Tarihi
    Apr 2004
    Nerede
    Türkiye.
    İletiler
    243
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    ANAYASANIN 1,2,3 VE 4. MADDELERİ

    Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

    Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

    Madde 3.- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
    Millî marşı �İstiklal Marşı�dır. Başkenti Ankara'dır.

    Madde 4.- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.



    DeltaG'nin yazisini buraya kisaca tekrar aldim. 4cu madde'nin degistirilebilecegini nerede yaziyor? Turkce resmi dil olarak degistirilenemez denildigine gore, Meclis'te Turkce'den baska bir dilde yemin etmek kanunlara karsi gelmek degil mi?

    Ulkenin Laik niteligide gayet acik sekilde belirtilmis. Buna gore kamu kuruluslarinda gorev alanlarin (Basbakan, Milletvekilleri vs) Turban, ya da takan olsa hac gibi dini simgelerle gorunmemeleri gerekir. Cunki bu dini devletin icine sokmaktir. Benim anladigim bu

  11. #30
    Kayıt Tarihi
    Apr 2004
    Nerede
    Türkiye.
    İletiler
    243
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Öncelikle AİHM kararını beğenip eğenmemek değil problem, problem iki erkeğin evliliğini cinsel özgürlük diye tanımlayan bir mahkemenin, başörtüsünü dinsel özgürlük olarak kabul etmemesidir. Bu ikiyüzlülüktür.

    Sayin Nursel, AIHM Mahkemesinin verdigi kararla ayni fikirde olup, alinan karari begenmek zorundasiniz demedim. Herkesin fikrini savunma hurriyeti var. Benim size anlatmaya calistigim, bir davada alinan karar yuzunden, o mahkemeye "Yobaz" diye hitap etmenin hatali oldugu. Cunki bunu yaptiginiz an, sirf verilen karari elestirmiyorsunuz, Kurumu da yipratiyorsunuz.

    Demokrasileri ayakta tutan hukuk. Karar bizi memnun etmedi, yanlis karar verdiler, biz davamizi iyi savunamadik, tutarsiz davrandilar (Iki yuzlu yerine) diyebilirsiniz, ama temyizden de sonuc alinmazsa mahkemenin kararina saygi gostermemiz gerekmez mi? Bu hem Turban'i savunan, hem de Turban'a karsi olanlar icin gecerli. Mahkemeye saygisizlik, sonucta hepimiz icin bir kayip. Ben bir amator olarak boyle dusunuyorum.

+ Konuyu Yanıtla
3 / 13 Sayfa İlkİlk 12345678910111213 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Benzer Konular :

  1. Türban Krizi
    Hukuk portalına yeni bir kaynak eklendi. Konu: https://www.hukuki.net/content.php?539-Yargıtay-Başsavcısı-ndan-türban-açıklaması
    Yazan: Mehtap Deniz Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 26
    Son İleti: 21-03-2011, 01:01:11
  2. Başörtüsü mü? Türban mı?
    Bir çok iletide okuduyorum. Kelime "BAŞÖRTÜSÜ" Niçin kelimelerin anlamları bilmeden kullanılıyor. BAŞÖRTÜSÜ= Tülbent, Yazma, Eşarp Bir...
    Yazan: Saltuk Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 20
    Son İleti: 07-09-2008, 20:31:38
  3. Türban AB Raporunda
    AK Partililer Türkiye'yi AB'ye şikayet edince, türban da AB raporuna girdi. AKP'li milletvekillerinin başörtüsü yasağı konusunda Türkiye'yi...
    Yazan: şirine Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 2
    Son İleti: 20-07-2008, 12:36:53
  4. Türban
    Çıkarmısın türbanmısın ? Bez parçası falanmısın ? Balonmusun yalanmısın ? Sen neyimişsin bre türban. Yasama yürütme yargı. Hukuk senden duyar...
    Yazan: Kurban Forum: Üyelerimizin Şiirleri
    Yanıt: 5
    Son İleti: 14-02-2008, 23:53:31
  5. Türban Üstü Kep
    Radikal Gazetesi'nin beğenerek okuduğum köşe yazarlarından Prof. Dr. Türker Alkan'ın "Türban Üstü Kep" başlıklı yazısını aşağıdaki linkten sizlerle...
    Yazan: Av.Abbas Bilgili Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 3
    Son İleti: 08-02-2008, 19:39:33

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.