+ Konuyu Yanıtla
3 / 6 Sayfa İlkİlk 123456 SonSon
21 den 30´e kadar toplam 60 ileti bulundu.

Konu: Hiçbir Gerekçe Savaşı Makul Gösteremez

Hiçbir Gerekçe Savaşı Makul Gösteremez Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #21
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Adana, Türkiye.
    İletiler
    5
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Maxyavelist Anlayış+Demokrasi+Uluslarası Hukuk+Kafka'nın Hukuka Bakışı ve SAVAŞ

    Savaş ortamı nedeniyle, yeniden kavradıklarım ve tüm hücremle duyumsadıklarım:

    1) Hukukun yerel ve uluslarası anlamda özgürlük sınırı GÜCÜN İRADESİNİN başladığı yerde biter mi? İnanmıyorum ben bir hukukçuyum.
    2) Yönetenler, Makyaveli'nin önerilerini sürekli uygular. Özü; Yönetilenler her ne pahasına olursa olsun gerektiğinde ancak yönetimde söz sahibi edilir. Yönetenlerin, yönetimlerini sürekli kılmak için gerekli her yolu denemesi mübahtır. Olmaması gerekir.
    3) Demokrasinin ilköğrenimden beri verilmekte olan ve sakız gibi her yazan ve konuşan tarafından çiğnenen 'halkın yönetime ortak olması, kendi kendini yönetmesi,' açıklamasını hala kavrayabilme yetimin tam olarak oluşmaması...
    Halkın % 90 ının karşı çıktığı savaşa her şeye rağmen fiilen katılma gerçeği karşısında az olan bu yetimin tamamen yok olması. Yoksa ben aptal mıyım?... Meclisin olagelen ve fiilen gerçekleşen tavır, karar ve davranışları meşrulaştırma yasallaştırma yetkisi var mı? Var... O halde Meclisin yükü çok ağır diyenleri hiç anlamıyorum.
    Onaylamak çok mu yorucu... Çünkü onayda tartışma yoktur. Kafa ağrıtıcı spekülasyonlar yoktur.
    4) Kafka, hukukçuymuş bir ara avukatlıkta yapmış mı bilmiyorum. Biri anlatmıştı. Ben okumadım. Hukuku gereksiz bir alan olarak görüyormuş. Ona katılmıyorum. Kitapları hoşuma gidiyor ama bu görüşü kabul etmem için bir neden bulamadım. İnsanlar hayatlarında bazen saçmalar... Belki de dememiştir.
    5) İ.Ü.Hukuk Fak.de Uluslararası Hukuk sınavından kıl payı geçtim. Çünkü o dersi hiç ama hiç özümseyememiştim. O zamanlar kendime aptal diyordum. Şimdi ise kendimi zekamdan dolayı tebrik ediyorum...
    Uluslararası Hukuk'un da bazı ülkelerde uygulanan hukuktan fazla farkı yokmuş.
    Güç kimdeyse (Hukukun tanıdığı güç dışında), Uluslararası Hukuk kurallarını uygulamak veya uygulamamak... İşine geldiği gibi yorumlamak... İstediği kararı aldırmak veya alınmasa da alınmış göstermek... Bunlarda olmuyorsa gerçek yüzüyle Hukuk beni takip etmelidir, demekmiş.
    Hayır... Bunlar yanlış... demem gerekiyor. Çünkü mesleğim genel alanda hukukçu olmak. İnsan kendisine damgasını vuran, kişiliğiyle özdeş olan mesleğine böyle bir bakış açısı getirmemeli.
    Ama hukukla ilgili bildiklerimi bir şekilde hasır altı etmemi sağlayabilirim. Nasıl olsa bunu yapan bir çok yazar, çizer, medya temsilcisi, politikacı ve bir çok gurup ve birey var. Onlara bakıp teselli olabilirim. Ben onlardan daha mı iyi bileceğim...
    Onlar senelerden beri ülkeyi ve ülkeleri aydınlatan, yönlendiren ve Ülkemizi Muasır medeniyet seviyesine gelmesinde büyük payları olan insanlar. Onlar savaşa karşıyız. Ama ülke gerçekleri ve menfaatleri gerektirdiğinde duyarsız kalamayız, diyorlarsa oda doğrudur. Çünkü doğrular onların tekelindedir. Onların tekelinde olan bir doğrunun aksini savunmak ise evrensel ve yerel hukuka uygun olsa da hukuksuzluktur. Çünkü onlar aynı zamanda hukuku en iyi yorumlayanlardır.
    Bu mantıkla rahatladım. Rahat uyuyabilirim.
    Ama uyuyamıyorum. Uykum gelmiyor.
    Bir kadın sesi geliyor çocuklarının sesleriyle karışık, " Nahnu beşer!..." diyor arapça diliyle. Bu ses Irak’tan ve çevresinden geliyor. Bizde insanız diyor.
    Karşılık yanıt verilmekte gecikmiyor. Bomba ve silah seslerinin dili kendine özgüdür. O dili bilmediğim için tercüme edemiyorum.
    Silah ve bomba kullanan eller ise, "War... War... War," diyorlar. Türkçe tercümesi insan ‘var’ anlamına gelmiyor. ‘savaş... savaş... savaş..." şeklinde atılan naralar anlamına geliyor. Ana saldırganlar bu dili iyi biliyorlar...
    Birde, ‘savaş istemiyoruz. Ama kenarda da duramayız’ cümlesi var. Bunun tercümesine gerek yok, sanırım.
    Meşru müdafaa zeminin oluşması için geçerli olan koşulların ceza genel, ceza özel ve uluslararası hukuk alanlarında neler olduğunu az çok biliyoruz. Çelişkiler öğrendiklerimizle yabancılaştırıyor bizi. İnsanın bildiklerine hele bildiklerine inanıyorsa yabancılaşması cinnet başlangıcıdır. Meşru müdafaada savaş ve her türlü eylem normalin aksine suç sayılmıyor. Ama bu koşullara uymasa suçtur.
    Suç ise müeyyidesi olmadığı takdirde suç olmaktan çıkıyor mu?...
    Peki müeyyidesi neden yok?
    Çünkü müeyyide güce karşı uygulanamaz. Çünkü güç; güçtür.
    Evrensel hukukun gücü, hukuksuz güçte mi saklıdır? Ben blmiyorum.
    Biz bunları okur, yazar ve düşünürken, ‘Nahnu beşer... Nahnu mazlum, ‘ diye bağıran kadın ve ona korist olarak eşlik eden çocukların sesleri kesilecek veya kesilmiş olacak. Atılan bombalardan kendilerine düşen haksız payı alacaklar.
    Ama onların ölü gözlerini görüyorum. Yoksa ben bir kahin miyim?..
    Bakışlarını tercüme ediyorum. Bu bakışları iyi biliyorum. Çünkü Romalı Sezar’ın bakışları bunlar... Roma Hukuku da okudum. Latincem fena değil.
    Ülkemiz Türkiye’ye bakan bakışlar bunlar... Bu bakışlar "ENTE BRÜTÜS’ (Sen Brütüs’sün.)diyen bakışlar...
    Savaşsız günlere...

    Bahattin YILDIZ








    Yaşadıklarımız gerçekmi?... Sanalmı?... Anlayacağız bir gün...



    Hukuki NET Güncel Haber

    Hiçbir Gerekçe Savaşı Makul Gösteremez konulu yargıtay kararı ara
    Hiçbir Gerekçe Savaşı Makul Gösteremez konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #22
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı



    İnsanoğlunun yaratılışından bu yana, hep çektikleri acıların kökeninde nefret, kin, düşmanlık duyguları vardır. Bu kötü duygular yüzünden sayısız acılar, ölümler meydana gelmiş, kimbilir ne kadar fazla yalvarışlar, feryatlar, dualar göklere yükselmiştir.

    Tarihte veya halihazırda meydana gelen savaşları, katliamları, zulümleri ister sosyolojik, ister psikolojik hangi çerçevede incelerseniz inceleyin, özüne inildiğinde karşınıza çıkacak en önemli şey tüm bunların nefret, kin, düşmanlık kaynaklı oluşudur.

    Bu kötü ahlaki bozukluklar insanların sadece kendilerine zarar vermekle kalsa kim ne karışır? Ancak sonu gelmeyen, adeta saplantı halini alan bencillikler ve hırslar, bir gün gelip bir başkasının hak ve hürriyetine zarar getirdiğinde ortaya felaket dolu tablolar çıkmakta. Adım adım yaklaşılan, her bir detayı önceden planlanmış savaş da bu nefret tohumlarının, bencilliklerin ve özellikle hırsların klasik bir örneğidir.

    Irak’a dünya kamuoyunda birinci dereceden bu denli dikkat çekilmesinin arkasında yatan ise haksızlığın, hukuksuzluğun alanen, gözlerimizin içine diri diri bakarak yapılması, amiyane tabirle bir tarafın diğer tarafa bulaşması nedeniyledir. Oysa başta Filistin olmak üzere dünyanın bir çok yerinde bu katliamlar, savaşlar, çatışmalar, hukuksuzluklar süregelmekte, suçlar işlenmekte, uluslararası ilkeler uzun süredir çiğnenmektedir.

    Geçen günlerde Necati Doğru, köşe yazısında belki çoğu kişi tarafından dile getirilen söylemi tekrarladı. Yazının aklımda kalan en önemli yeri, dünyada önemi olan tüm olayların asıl arka planında gizli güçlerin olduğu gerçeğiydi. İşte bu ABD’nin stratejilerine, politikalarına da hakim olan güçtür. Yazıda ABD’nin de bu planın bir parçası olduğu anlatılmakta. ABD’nin verilen ödevleri titizlikle bir bir yerine getirdiği kesin. İşte çoğumuzun bildiği yeni dünya düzeninin bir parçasıdır bu gelişmeler. Bu planın önemli bölümünde de Ortadoğu’nun yeniden bu kanlı senaryo sayesinde şekillendirilmesinin olduğu açıktır. Gerçekleştirilmek istenen bu senaryoların çoğunu, savaş planlarının arkasında yatan asıl gerçekleri az çok hepimiz biliyoruz...ABD’nin amacının gerçekte terör avı olmadığını, dünyayı büyük bir tehlikeden kurtaracakları yönünde kutsi bir görevi gerçekleştirme peşinde olmadıklarını da biliyoruz. Asıl amaçlarının dünya hegemonyası kurmak olduğu açık. Dünde BM zirvesinde ABD’nin uydudan çekilmiş resimler eşliğinde sözde delilleri gündeme getirmesinden etkilenenler varsa şaşırırım. ABD, kendi halkının bir bölümünü belki de çoğunu bu açıklamalarla kandırabilir ama dünya halkını savaşa bu nedenlerle girebileceği yönünde ikna edemez. Irak’ın oluşturduğu dünyaya yönelik tehdit ne olursa olsun (ki elbette Irak yönetiminin masum olmadığını ve gerçekleştirdiği ihlallerin senelerden beri mevcut olduğu bilinmekte ancak) hiçbirinin savaşın gerekçesi olmadığı açıkça ortadadır. Bunu zorlamanın bir yararı olacağını sanmıyorum, çünkü bu gerekçelere cidden inanmıyoruz. Türkiye’nin savaşa desteğininin ileride sorumluluğunun da büyük olacağına ve makul bir açıklamasının olamayacağını da eminim...
    ------

    Geçen haftalarda The Guardian’da çıkan yazının bir bölümünde ABD’nin hazırlattığı bir raporun içeriğinden bahsedilmekteydi. Bir bölümünü alıntı olarak aldım. Arapların ABD’ye bakış açısını biraz olsun biliyoruz, işte bu bakış açısına bir örnek daha:

    “...ABD merkezli Ortadoğu enstitüsü, eski Ortadoğu’dan sorumlu dışişleri bakan yardımcılarından aynı zamanda ABD’nin İsrail, Mısır ve BAE büyükelçiliklerini yürütmüş Edward Walker’ın bir raporunu yayımladı. Walker raporunda Suudi Arabistan ve Mısır’a yaptığı ziyaretlerin ardından bölgedeki kamuoyunun yakın tarihte hiç olmadığı kadar Amerikan karşıtı bir haleti ruhiye içinde olduğu sonucuna varıyor. Walker şunları yazıyor: “Benim gördüğüm o dur ki, bölgede “altı C” ile anılıyoruz:

    Cowboys (kovboylar)

    Colonialism (sömürgecilik)

    Conspiracy (komplo)

    Coca Cola

    Cowardice (korkaklık)

    Clientialism (avukat-müvekkil ilişkisi)

    Bu dizilişte müvekkil İsrail. Korkaklık bizim hanım evladı zorbalar olmamız düşüncesinden kaynaklanıyor. Coca Cola yabancı bir tüketim toplumun simgesi; komplonun temelinde ise ABD’nin gücü doğrultusunda gerçekdışı beklentiler içine girmesi var. Sömürgecilik ABD’nin petrolü kontrol etme hedefiyle bağlantılı; kovboylar da ABD yönetiminin verdiği izlenimin Hollywood tarzı bir algılayışa, yol açmasından dolayı.

    Gerçek şu ki Araplar ABD’yi her düşündüklerinde akıllarına İsrail’de geliyor. Suudi Arabistan ve Mısır liderliklerine göre, Arapların ABD’ye yönelik bu algılayışı, Irak’ın işgal edilmesi durumunda on katına çıkacak...”


    Give Justice A Hand

  4. #23
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı



    Give Justice A Hand

  5. #24
    Kayıt Tarihi
    Mar 2002
    Nerede
    Türkiye.
    İletiler
    27
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Forumun başlığına tam ters olarak şunu söylüyorum:

    " Birçok gerekçe savaşı makul gösterir"

    Bizim muhakkak bu savaşa girmemiz gerekir. Hem de şu an yaptığımız gibi değil Aktif bir şekilde... Hatırlayın bakalım taktik aynı mı? Ülkemizi işgal eden güçler kimdi? İngiliz, Fransız, İtalyan... Peki biz kiminle anlaşmalar yaptık? Tabi bu ülkelerle. Kimler kazançlı çıktı ? Bu ülkeler.
    Şimdi bu ülkelerden sadece ingiltere bu savaşa müdahil. Diğerleri kenarda bekliyor. Hatta destek vermiyor. Neden? Bölgede artık menfaat elde edemeyecekler de ondan. Peki neden menfaatleri yok? Çünkü daha büyük bir güç ABD. var. Müsaade etmez. Ayrıca Türkiye var "daha fazla müsade etmez". İddia ediyorum Türkiye'nin bu işin içinde olmayacağına emin olsunlar derhal onlar da müdahale edeceklerdir. Türkiye burada bizzat müdahil olmalı ve bu savaşı yönlendirmelidir. Tabi çok kısa sürede sulh ile bitmesi ise hepimizin temennisidir.
    Diğer taraftan bu, artık bizim de dünyanın bu bölgesinde hatırı sayılır bir güç olduğumuzu gösterecektir. TV. de "Acun firarda" programını seyrediyoruz. Türkiye'nin neresi olduğunu bile bilen yok. İnternette ülkemiz ya Asya yada Orta Doğu Kategorileri arasında yer alıyor. Coğrafi olarak dahi avrupalı sayılmıyoruz. Madem asyalıyız madem orta doğuluyuz artık buraya imzamızı atalım.


  6. #25
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Adana, Türkiye.
    İletiler
    5
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Gerçek bir öykü;
    Sarhoş Baba Saddam, kızı Irak Halkı ve tecavüzcü Bush ve şürekası...

    Öykü uzun özetlemek gerekiyor:

    Bir baba... Babalık özelliklerinin tüm olumsuzluklarını bünyesinde barındıran ve kafa kağıdında; Saddam ismi yazılı. Gerektiğinde üvey evladına tecavüz edecek kadar gözü dönmüş bir baba. Hatta en fazla hatırlanan tecavüzü üvey kızı Halep�e karşı gerçekleştirmiş.

    Tüm üvey ve üvey olmayan kızlarının tümünün adı: Irak... Kişilik yapısı büyüğe saygılı, küçükleri seven ve koruyan. Kader buymuş diyerek emirlere boyun eğen, yokluğa ve varlığa karşı aynı mesafede duran. Namus ve şeref haricinde her şeyi kabullenen ve sineye çeken kimlikte güzel ve taze bir kız...

    Tecavüzcü jön var öykümüzde birden çok fazla. Güç ve kudret sahibi. Tanımı; Bush ve şürekası.

    Freud�un davranış ve psikoloji temelinde cinselliği irdelediği iddialarına tamı tamına uygun şahsiyetler.

    Özellikle Hollwood kaynaklı filmlerde büyük yer alan gerilim ve korku filmlerindeki temaya uygunluk arz ediyor. Küçüklüğünde maruz kaldığı bir takım eylemler veya cinsel tatminsizlik nedeniyle masum insanları keserek, biçerek ve öldürerek tatmin olmaya çalışan bir kişilik yapısı...

    Bu filmler izleyicileri için etkileyici...
    Neden bu kadar etkileyici olduğunu yakın zamanda çözdüm. Meğer, bu kişilikte olan kişilerin varlığı özellikle üst düzey yöneticilerde anımsanmayacak kadar çokmuş... Senarist bunları takip ederek, izleyerek, özümseyerek o ruhu vererek etkileyici olabiliyormuş. Elmayı en iyi tarif edecek kişi en azından elmayı gören, dokunan ve yiyen insandır. (Bu kategori içine kesinlikle masum olan kendi halinde bulunan A.B.D. halkını ve A.B.D.derin yönetiminde görev almayan kişilerde dahil girdirmiyorum)

    George W.Bush ve şürekası�nın (şürekanın anlamı; ortakları anlamına gelir. Geniş anlamıyla yardımcı olanları da dahil ederek kullanıyorum)

    Cinsel tatminsizlik dürtüsüyle intihar meyilli insanlar. Öncelikle tatmin olmak istiyorlar. Tatmin olamazlarsa intihar yolunu seçecekler. Çünkü hayat onlara zehir olacak. Bilinçaltı baskılar çok yoğun...

    A.B.D de bulunanlar, Avrupa�da bulunanlar onların ilgisini çekmiyor. Bir güzel kız görmüşler. Adı; Irak. Onların cinsel duygularını tahrik ediyor. O kızı babasından istiyorlar. Baba kötüde olsa şeref ve namus alt yapısını taşıyor. Toplumsal değerlere bu kez boyun eğmek zorunda... Çünkü; kızını verirse, alanlar öncelikle kendisiyle gerdek gecesi yaşanacak... Onlar için cinsiyet önemli değil. Gerekirse ve cinsel dürtüleri onaylarsa kendi hemcinsleriyle de aynı yatağı paylaşabilirler.

    Kız namuslu... Onların isteğine uymak istemiyor. Sevmese de babasına sığınıyor. Babasına; �bir kez de olsa babalığını göster beni onlara teslim etme. her şeyimi kaybetsem de Namusumu kaybetmek istemiyorum, diye haykırıyor.

    Bu kızın bir zamanlar, Tecavüzcü George W.Bush�un babasının ve resmi ortakları ile şürekasının kendisine tecavüze yeltenecekleri konusunda aldığı duyumlar nedeniyle piyasada kolay bulunan ve ilk örneğini bu amaçlarını bilmediği zamanlarda tecavüzcüden aldığı bayıltıcı ve öldürücü spreyi koruma amaçlı saklamaya başlamıştı.

    Spreyin miadı dolmuştu. Kullanılamaz kılınmıştı. Ama olsun formülünü biliyordu. Yeniden yapabilirdi.

    Tecavüzcü ve şürekasının cinsel dürtülerinin tazyiki beyinlerini çatlatacak kadar yoğun duruma gelmişti. Güzel kızı istiyorlardı. Ona tecavüz etmek, zevklenmek en büyük amaçlarıydı. Sadece tecavüz etmek istedikleri Irak isimli kız değildi. Kızın komşu kızları vardı. Onlarda tahrik ediciydi. Ama bir türlü iyilikle cinsel birleşmeyi kabul etmiyorlardı. Önce o... sonra diğerleri... Artık neye mal olursa olsun tecavüz etme amacına koşullanmışlardı.

    Ama bir sorun vardı. Irak kızını yakaladıklarında tecavüz etme eylemine başladıklarında tepki gösterirse... Tepkisinin elle kolla olması önemli değildi. Hatta ateşli silahla olması da önemli değildi. Çünkü onlara karşı korunabileceği zırhı vardı tecavüzcünün...

    Korkuları gaz spreyi idi. Ya organını çıkarıp, onun vajinasına girdireceği anda o spreyi kullanırsa...
    Bu olasılık korkutuyordu kendilerini... Kendisinin büyüttüğü üvey evladına pek güvenmese de o elindeydi. Dediğini yapmak zorundaydı. Kendisinin etkin olduğu çok uluslu dünya devletine emretti. Tecavüz edeceğim kızın elinde zehirli sprey var. Üvey evlat yaramızdı. Sanane, diye yanıtladı. O sprey o kızın elinde olduğu sürece ben gıcık olurum. Günah benden gider toplu tecavüze giderim, diye yanıtladı tecavüzcü.

    Üvey evlat, gitti araştırdı. "Sprey bir ara vardı. Şimdi yok merak etme," dedi. Tecavüzcü, mutlaka vardır, dedi. İçinden keyiflenerek; "Demek spreylerinin tümünü yok etmiş... İyi iyi tecavüz ederken bana sıkabileceği sprey bulamayacak, " diye keyifleniyordu. Sesli düşündü, "ben spreyin hala onda olduğuna eminim," dedi. "Neye mal olursa olsun tecavüz edeceğim."

    Üvey evlat da sonuçta bir evlattı. Fazla karşı koyamıyordu.

    George, ancak halk arasında dolaşan pornografik fıkralarda örneği bulunabilecek bir durumu gerçekleştirdi. W.Bush ve şürekası erkeklik organlarını Irak kızına doğru uzattılar. Bazılarının okyanus ötesinden, bazı ortaklarının ise komşulardan uzanan büyük erkeklik organına hayretle ve esefle bakanlarda vardı. Organlar büyüktü ve uzundu. Irak kızına tecavüz bir çok organlarla aynı anda gerçekleşecekti. Tecavüz sonucu ölüm muhakkaktı. Bu büyük organların tecavüz sahnesini beyinlerinde canlandıran küçük organlılar toplu tecavüze katılarak karınca kararınca kendileri de ufaktan bedene dokunarak zevk alma amacı taşıyorlardı. Ayrıca özellikle okyanus ötesinden gelen büyük organın tecavüz gerçekleşinceye kadar organının üzerinde bulunan tüylerine dahi zarar gelmemesi için oturmaları gerekiyordu.. Bir binek atına biner gibi... Yoksa büyük organ sahibi kızardı. Organıyla kendilerine de tecavüze yeltenebilirdi.

    Tatmin olmaya giden tecavüzcülere karşı koyan güzel kız Irak, elinde olsa veya saklamış olsa ve çıkarabilse tecavüze uğramamak, namusunun payi mal edilmesini engellemek için bayıltan ve öldüren spreyi kullanma hakkına sahip midir? Bu hakkını kullanabilmesi meşru mudur?

    Öykünün gidişi bilmeceye dönüştü. Bilmecenin yanıtını bilmiyorum. Aklı selim insanlar sanırım bulabilir.

    Ama bir hukukçu olarak tecavüze ve saldırıya uğrama halinde, hedefin ne tür hakları olduğuna dair düzenlenmiş yasaları ve ilkeleri biliyorum. Ben politikacı değilim. Ama meşru müdafaa koşullarını biliyorum. Aklımda kaldığı kadarıyla, yakın tehlike olacak. Cana, mala, namusa vb. ögelere yönelik bir saldırı olacak ve bu saldırıyı asgari anlamda def etmek için gerekli ve yeterli savunma aracı kullanılacak. Bu durumda saldırıya uğrayan, saldırganı ancak öldürmeyle etkisiz hale getirebiliyorsa öldürmesi de suç değildir. Meşru müdafaa saldırgan için uygulanamaz. Çünkü saldırgan bu ortamı yaratmıştır.

    Bu yürürlükte olan ve çağdaş hukuk ilkelerinde de yerini alan koşullar ve düzenlemelerdir.
    Ayrıca tüm semavi dinlerde ve oluşmuş, yerleşmiş ahlak ilkelerinde de yerini bulan bir durumdur.
    Hem hukuki düzenlemelerle bağlı, hem dini hemde ahlaki ilkelere gönülden bağlı kişi, grup ve oluşumlara bir anımsatıcı öykü ve bilmece olması dileğiyle sunma gereği duydum.

    Hatta, biraz daha ileri adım atarak alkollü içkiyle ilgili bir dini kuralı da anımsatmadan geçemeyeceğim. Cümleyi tam yazamamakla birlikte alkollü içkiyi satan, aracı olan, üreten vb. herkes günaha ortaktır... dini temelli bir sözü de anımsatayım.

    Ben bu yazıları yazarken arada rakı içiyorum. Bunun dini anlamda günah olduğunu biliyorum. Bu benim günah haneme yazılıyor...

    Peki; yukarıdaki öyküde okyanus ötesinden Irak kızına tecavüz etmek için uzanan cinsel organın ülkeden geçişini engellemek için elinden geleni yapmayıp, bende bu tecavüzü onlarla birlikte gerçekleştirip orgazm olayım diyenler veya onlara sessiz kalanlar, onların önünü açanlar, organın üzerine binenler, toplu tecavüz gerçekleştiğinde ölüm feryatları ta arşa kadar yükselerek yüreği olanların yüreğini ve vicdanını sızlatacak haykırışlarda bulunacak olan Irak güzeline karşı; kulaklarını tıkayarak ve George W. Bush ve şürekasının orgazm sonrası, kanlanan organlarının ucunu silmek için elinde peçeteyle bekleyenler...

    Sizlere seslenmek istiyorum. Irak kızı, "tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak," ilkesini kabul etmiyor.

    Alkolün günahı; bireysel iken ve taşkınlık yapılmadığı kadarıyla günahken.
    Tecavüz edenin yanında yer alarak, tecavüzün gerçekleşmesine yer alan bazı dindarlar, muhafazakarlar bu eyleminiz günah değil mi?. Hem de bir çok yönden günah değil mi?...

    Zina; büyük günahlardandır. Bu zina değildir. Daha büyüğü olan tecavüzdür. Bu tecavüze yardımcı olan dindarlar (yardımcı olmayan dindarlar hariç) Ellerinizdeki peçeteleri atın. Binmiş olduğunuz organdan inin...
    Aksi halde bu günah pisliğini binlerce ton zemzem suyuyla dahi temizleyemeyeceksiniz. Sizler, beni ve benim gibileri tecavüze karşıyım, demekle ikna edemezsiniz. Çünkü çok bu lafı çok tekrarlarsanız ölülerin kulağına gidebilir. Ziya paşa canlanabilir ve sizlere der ki; "Ayinesi iştir, kişinin lafa bakılmaz..." Ölü bir şahsiyeti dahi ikna edemezsiniz.

    Halk her şeyin farkında uyumuyor gözleri açık sizleri seyrediyor. Puan veriyor...
    Zaman daralıyor... Hiç bir şey için geç değil... Uyanın sizler ve başkaları inandığınız değerler adına...


    Av.Bahattin YILDIZ-Adana

    starbah@hotmail.com

    http://www.dansozkivirmalari.cjb.net

    Yaşadıklarımız gerçek mi?... Sanal mı?... Anlayacağız bir gün...

  7. #26
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Ömür Bey'in yazısı üzerine düşündüklerim;

    Adı üstünde savaş, haksız bir savaştan gelecek çıkarın faydası ilk planda var gibi gözükse de, bu tamamen aldatmaca, inanın...

    Elde edilen kazanç doğru yoldan gelmiyorsa, masum insanların ölümüne neden olabilecek bir yoldan geliyorsa (ki masum bir kişinin bile zarar görmesi bu kazancın berbat yoldan geldiğinin anlaşılması için yeterlidir) bu kazancı gerçekten görmezden gelmek, unutmak gerekir.

    “Türkiye’nin menfaatleri, çıkarları” herkesin tekrarladığı cümleler... eğer böyle bir çıkar arayışı içindeysek bu çıkarları daha başka, illegal, hukuksuz yol ve yöntemlerle de elde etme şansımız var!!!

    Neden bu yolları da denemiyoruz o zaman? Meşru bir zemin oluştu diye, biz de payımızı düşeni alalım mantığına sahip olmak son derece ilkel ve vahşi bir yöntem.

    Diplomatik ve barışçıl yollarla, kısaca insanı yollar kullanılarak elde edilen herşeye tamam ancak içinde masum insanların kanı olan bir yolla edilen çıkar olmaz olsun...

    Güya demokratik yollarla yönetilen ülkemizde halkımızın %90’ı savaşa hayır diyor, şiddetle karşı çıkıyor...Ama yönetim evet diyor, bizlerin her fırsatta eleştirdiği Suudi benzeri yönetimlerden veya dikta yönetimlerden farkımız ne kalıyor anlamak mümkün değil. Artık bu yönetimleri de eleştirmekten vazgeçsek iyi olacak çünkü onlarla aynı kefende sayılmaya başlayacağız.

    Yazınızda Türkiye’nin bu sayede elde edeceği güçten bahsetmişsiniz. Bu yolla ortaya çıkacağından. Güç gösterecek başka bir alan yok mu sizce? Kanımca güç gösterilecekse en başta bu gücümüzü legal yollardan gösterelim. Tarihimiz çok uzun süre farklı kültürlerle bir çatı altında gücün, adaletin, merhametin, ve barışın birarada nasıl iyi yaşanabildiği örnekleri ile dolu... O zaman güç gösterisi yapma arayışı içinde miydik? Hayır, çünkü güçlüydük, inançlıydık ve şu anda üzerimizde olan garip ezikliğimiz de yoktu.

    Bu arada “Acun Firarda” programından örnek vererek ülkemizin adının da bilinmediğini ifade etmişsiniz. Bu programa bir kaç kez bakmıştım. Konuşulan kişilerin tiplerinden ve üsluplarından kültürlerinin de ne boyutta olduğu açık. Oldukça basit ve cahil insan görünümündeler. Bu kişilere Yugoslavya’nın veya Çeçenistan’ın yerini de sorsanız benzer cevaplar alacaksınızdır. (nitekim Amerikalı gençlerin bir kısmına böyle bir soru yöneltilmişti, sonuçlar birçoğunun dünyada olan bitenlerden habersiz olduğu yönündeydi...şaşmamak lazım!)Bu nedenle Türkiye’nin bu insanlarca bilinmemesini ölçü olarak almayalım. Bizi bilmesi gereken kişiler bizleri tarihimizle birarada iyi biliyor.

    Ulusal çıkar lafları insanlarımızın sadece kafalarını karıştırıyor..Sözde ulusal çıkarlarımız bu saldırıya, bu savaşa ortak olmamız için makul bir açıklama mı? Bizim çıkarlarımız korunuyor, masum Irak halkının çıkarlarını kim koruyacak? (Saddam’ın koruyabileceğine inanan yoktur herhalde!)Yanımızda olan bitenleri görmezden mi geleceğiz? Bombalar yağarken, siviller ölürken ellerimizle gözlerimizi kapatıp, kulaklarımızı mı kapatacağız?? Ortada kalacak yetimlerin, katliamların gerekçesi ülkemizin çıkarları mı olacak? Böyle korkunç sonuçlara neden olabilecek bu saldırıyı o veya bu şekilde onaylamaktan şiddetle kaçınalım. Vicdanlarımızın sesini bir kez daha dinleyelim. Eminim ki vicdanlarımız bizleri doğru yolu gösterecektir. Sahipsiz, zavallı Irak’lı çocukların haklarını gözetmek, korumak hepimizin sorumluluğu, buna samimi olarak inanıyorum.

    Ortada siyasi ve ekonomik kirli çıkarları elde edecek birileri varsa onlar eminim ki bizler de değiliz. Bizler sadece zarar görecek olanlar ekibine dahiliz. Bize vaad edilenlerin boş çıkacağından eminim. Bizim başaracağımız şeylerin başında ortalığı daha da karıştırmak gelecek o kadar!!

    Can üzerine pazarlıklar yapmayı bırakırsak eminim ki daha sağlıklı düşüneceğiz....


    Give Justice A Hand

  8. #27
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı



    IRAKLI ÇOCUKLARIN ÖLMESİNE ENGEL OLUN!

    Resimdeki çocuklar Irak'lı. Bu savaştan zarar görecek olanların başta çocuklar olacağını unutanlara hatırlatmak istedim. Savaşa istemeden de olsa sürüklendiğimiz açık ama bu cinayetlere ortak olamayacağımızı sürekli olarak, ne olursa olsun, imkanlarımız kısıtlı da olsa her şartta duyurmamız gerekir. Susmak haksızlığa ortak olmak, seyirci kalmaktır. Unutmayalım bu çocuklar bizim öz evlatlarımız, kardeşlerimiz de olabilirdi...Böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalsak sessizliğimizi yine de korur muyduk?

    <span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>When the People Lead, the Leaders will Follow</span id='hl'>

    Give Justice A Hand

  9. #28
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı



    Bu ne ferahlık? Bu ne yürek genişliği anlamak gerçekten mümkün değil.

    Sanki Irak'ta yaşayanlar sanal insanlar, sanki yapma, oyuncak bebekler anaların kucağındakiler..

    Konuşanlar öyle rahat konuşuyorlar ki adeta ortalık güllük gülistanlık zannedeceğiz.

    Başbakan Yrd. A. Şener'in " savaşla birlikte ekonomik bazı alanlar canlanır" açıklaması bunlardan sadece biri.. Olacak şey değil can üzerine nasıl faydalar elde edebileceğimiz tartışılıyor.

    Bu da ulusal çıkarlarımız gibi aldatmaca bir mantık üzerine oturtuluyor. Johnny the Soldier katliam yapmak için emir bekliyor bizler de emirin bize verilmesini.

    Öldür, izle, seyret, destek ol veya sessiz kal bunların birbirinden pek farkı yok, herbiri aynı zincire hizmet ediyor. Gerçekten Allah kimseyi şaşırtmasın..

    Barış arayışı yollarına devam edilmesi hepimizin arzusu. Umarım bu arayışa gönül verenlerin istekleri gerçekleşir.

    Dün ve bir gün önceki Oktay Ekşi'nin yazıları. Okumayanların okumasını tavsiye ederim....
    --------


    07.02.2003
    ABD onu da istedi mi?

    HEPİMİZ Irak'a kilitlendik. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Irak'ı suçlamak ve ABD'nin bu ülkeye dönük bir savaş başlatmasını meşrulaştırmak amacıyla önceki gün Güvenlik Konseyi'nde yaptığı iddialı sunuş da Başkan Bush ile Tony Blair dışında çok az kişiyi ikna etti.

    Ama olayların yönü değişmedi.

    Nitekim Türkiye de kendisini savaş ihtimaline şartlandırmış oldu.

    Gerisi formalite...

    Yani hükümetin TBMM'ye başvurup aşama aşama yetki istemesi, (AKP içinde yaratacağı memnuniyetsizliğe rağmen) öyle sanıyoruz ki sorun olmaz. Yani Meclis gerekli yetkileri verir.

    Zaten bizim değinmek istediğimiz de ondan sonrası...

    Diyelim ki Türkiye, ABD'nin beklentilerini (Birleşmiş Milletler'den yeni bir karar bekleyeceğimize dair resmi beyanlara ve MGK kararına rağmen) yerine getirdi. Yani ‘‘bu savaşın meşruiyeti var mı yok mu?’’ demeden gerekli tüm desteği ABD'ye verdi.

    Ve John'lar, Jim'ler Türkiye üzerinden Irak topraklarına girdi.

    Girmekle kalmadı... Hani 16 Mart 1968 günü MyLai isimli bir Vietnam köyünde kadın, çocuk, yaşlı 500 sivili Amerikan askerlerinin öldürmesi gibi bir katliam ortaya çıktı.

    Böyle bir olay, artık bu yıl 1 Temmuz günü Hollanda'nın La Haye şehrinde göreve başlayacak olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin görev alanına giriyor.

    Daha doğrusu böyle bir suçu işleyen kişinin My Lai olayındaki gibi sanıkların göstermelik mahkumiyeti halinde Uluslararası Ceza Mahkemesi devreye girebiliyor.

    Ancak ABD yönetimi özellikle George Bush ve adamları, bu mahkemenin kurulmasını emreden anlaşmadan çok tedirginler. Hemen her ülkeye başvurup, ‘‘Bu antlaşmaya rağmen Amerikan vatandaşlarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne vermeyeceğinize dair bizimle anlaşma imzalayın’’ diye bastırıyorlar.

    Nitekim 29 Ocak 2003 tarihine kadar 18'i yani Afganistan, Çibuti, Dominik Cumhuriyeti, Doğu Timor, El Salvador, Gambia, Hindistan, Honduras, Marshall Adaları, Moritanya, Mikronezya, Nepal, Özbekistan, Palau, Romanya, Sri Lanka ve Tacikistan ABD baskısına boyun eğdiler.

    Ama onlar için bugünlerde hiç de önemli olmayan bu konu Türkiye için çok önemli. Çünkü ABD'ye böyle bir taviz vermek demek, uluslararası hukuku hiçe saymak ve ABD'nin dediğim dedikçi politikasına boyun eğmek demektir.

    Merak ediyoruz, ABD, Türkiye'den de böyle bir talepte bulundu mu? Bulunduysa Türk hükümeti ne dedi?


    -----------
    08.02.2003
    Çelişkiler senfonisi

    BU Amerikalılar hayli ilginç insanlar. Irak'a karşı savaş açmak için tüm dünyayı ayağa kaldırıyorlar.
    Ama hálá ellerinde bu savaşı meşru kılacak bir uluslararası hukuk belgesi yok.

    Sadece o değil, kendi yasama organı da hálá Irak'a savaş ilan etme kararı vermedi. Oysa ABD anayasasının Kongre'nin görevlerini sayan 8'inci maddesi ‘‘savaş ilanına’’ ancak Kongre'nin karar verebileceğini söylüyor.

    Buna karşılık ABD, Irak'ta Saddam sonrasına ilişkin senaryolar hazırlıyor. Bir yandan Saddam muhaliflerini -ceplerine bol para koyarak- örgütlüyor, öte yandan savaş bitince Irak yöneticilerinden (elbet sağ kalırsa Saddam Hüseyin başta olmak üzere) hangilerini ‘‘insanlığa karşı suç işledikleri’’ iddiasıyla yargılayacağını, Irak'ı ne kadar süre işgal altında tutacağını hesaplıyor.

    Tabii Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararı olmadan ABD askeri harekáta başlarsa, ‘‘insanlığa karşı’’ gerçekte kimin suç işlemiş sayılacağı ayrı bir konu. Çünkü hukukun parmağı George Bush'u gösterebilir.

    Verilen bilgilere göre ABD askeri Irak'ta en az iki yıl süreyle kalacak ve Irak'ı demokratik bir yönetime kavuşturacakmış.

    Buna kargalar bile gülmez...

    Bir defa demokrasiyi hap yapıp Iraklılara yuttursanız, iki senede o hapı hazmedemezler. Çünkü -kendi günahları değil ama- demokrasi denen kavramla tanışmışlıkları bile yok.

    Kaldı ki... Geçenlerde Hintli Profesör Brahma Chellaney'in ‘‘Pakistanlılar için demokrasi neden gerekli değil?’’ başlıklı makalesinde yazdığı gibi, ‘‘Başkan Bush neden (Irak gibi) düşman saydığı ülkelerde demokrasiyi istiyor da (Pakistan, Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt gibi) dost saydığı ülkelerde rejimlerin demokratik olmamasından hiç rahatsızlık duymuyor?’’

    Bir başka ifadeyle siz Başkan Bush'un Irak'ta gerçekten demokrasi istediğine inanıyor musunuz?

    Dahası... Başkan Bush neden Irak'ın üstüne gidiyor?

    Kendi iddiasına göre, Saddam Hüseyin'in elinde nükleer, kimyasal veya biyolojik kitle imha silahları olduğu ve bunların -Irak'a 10 bin km. uzaktaki- ABD başta olmak üzere insanlık için tehlike teşkil ettiği için değil mi?

    Gerçi ‘‘bu silahlara sahip olmak suç ise, başta ABD olmak üzere büyük Batı devletleri suçüstü yakalanmış’’ gibidirler, ama bir an onu da görmeyelim... Sizce asıl sebebin bu olması mümkün mü?

    Irak'ın bir suçu da El Kaide örgütüyle bağlantılı olmasıymış.

    Hoş bu da ispat edilemedi, ama bir an için onu da kabul edelim ve Irak'ı ‘‘suçlu’’ ilan edelim.

    Peki ama o zaman sormazlar mı? Usame bin Ladin ve pek çok El Kaide militanının Pakistan'da saklandığını bizzat ABD'liler söylediğine göre neden Pakistan'a ses çıkarılmıyor?



    Give Justice A Hand

  10. #29
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı



    Give Justice A Hand

  11. #30
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Ece Temelkuran'ın yazısından....10.02.2003
    Bu savaşı durdurabilirsiniz

    Hanımlar beyler, savaş için yapılacak oylamada siz, ellerinizde uygarlığın geleceğini tutuyorsunuz. Tereddüt ediniz! Bu bir rica değildir, biliniz. Temsil ettiğiniz Türkiye size barış emrediyor, duyunuz!....
    ...BBC World’de Türkiye ile ilgili bir haber... Konu, Türkiye’deki savaş karşıtı gösteriler. Muhabir, Türkiye’nin yüzde 90’ından fazlasının savaşa karşı olduğunu anlatırken yapılan eylemlerden görüntüler veriliyor. Gözünüzü sevdiğim ülkemin haysiyetli insanları! Neyse... BBC haberleri mutlaka iki tarafın da görüşü alınarak yapılır. Ama bu haber öyle değil. Haber besbelli ki savaşa karşı! O kadar! Bu birincisi. İkincisi...
    Porto Alegre’deki Dünya Sosyal Forumu’nda Noam Chomsky konuşuyor. Binlerce kişinin dinlediği konuşma, forumun en mühim toplantısında oluyor. Chomsky, Türkiye hükümetinin, ABD’nin ekonomik çıkarlarına hizmet eden Irak saldırısı planına nasıl "servis vereceğini" anlatıyor, elbette yine sayılar ve tarihler vererek, net bir biçimde. Sonra ekliyor:
    "Türkiye’nin yüzde 90’ından fazlası savaşa karşı oysa!"
    Daha başka örnekler de var ama lafı uzatmadan cümleyi söyleyeyim:
    Dünyanın gözü Türkiye’nin üzerinde aslında. İnsanlık tarihinin bütün hukuki ve ahlaki birimine rağmen çıkarılmaya çalışılan bu savaşın kaderi Türkiye’nin elinde. Yani bu, sadece Türkiye’nin güney sınırındaki çıkarları, ABD’den alacağı milyar dolarlar kadar küçük bir mesele değil.
    Savaşa karşı olan iki güçlü ülke Almanya ve Fransa hükümetleri, Irak’a yapılacak saldırının bütün sorumluluğu, sanki ABD’nin güdümünde bir örgüt değilmiş de hakikaten insanlığın hakkaniyet ölçütlerini temsil ediyormuş gibi BM’nin üzerine attı. Yani BM evet derse bu savaş onlar için resmi düzeyde "haklı" hale gelecek. Türkiye’nin ise sorumluluğu atacağı daha üst bir kurum yok, bu savaşa katılıp katılmayacağına Meclisi’nde karar verecek. O yüzden bu yazı AKP milletvekillerine hitaben yazılmaktadır:
    Hanımlar beyler, bu savaşı durdurabilirsiniz!
    Bu savaş ABD’nin savaşıdır, biliyorsunuz. ABD adlı hiç doymayacak deve Irak adlı bir lokmanın taşınmasıdır. Dev, bu lokmayla durmayacak, fethetmeye devam edecektir. Sizlerin bu savaşı en az benim kadar istemediğinizi biliyorum. Hatta lideriniz Tayyip Bey’in "ABD Körfez Savaşı’nda verdiği sözleri yerine getirmediği için yoğurdu üfleyerek yiyoruz" sözlerinin sizi de en az benim kadar rahatsız ettiğini, sizin bu savaştan "para kazanmak" gibi ihtiraslar içerisinde olmadığınızı tahmin ediyorum.
    Devin dudakları
    Önümüzdeki günlerde sizler, tek tek sizler, uygarlığın küstah ve aç gözlü bir deve kurban taşımaya devam edip etmeyeceğine karar vereceksiniz. Bu büyük kararı verirken kendinizi "Evet" oyu vermeye mecbur hissederken vicdanınızı rahatlatmak için kullanabileceğiniz az sayıdaki argümandan en önemlisi, Kuzey Irak’taki Türkiye çıkarlarının korunması olacaktır herhalde. Uluslararası ilişkiler Profesörü Baskın Oran’ın size de göndermiş olduğu mektubunda söyledikleri bu konuda şüphesiz doğrudur:
    "Bundan sonra Kuzey Irak’ta bir Kürt Federe devletinin kurulması ABD’nin iki dudağı arasında olacaktır ve artık Türkiye bu iki dudağa bakacaktır."
    Yani, oylamada "Evet" oyu verip, eve gittikten sonra eşlerinize, çocuklarınıza, "İşler sizin bildiğiniz gibi değil" diyerek yapacağınız bir açıklama yok.
    Türkiye size emir veriyor
    Sayın AKP milletvekilleri, evet çocuklar ölecek, bir ülke yok olacak, evet. Siz bu alçakça savaşa çocuklarımızı göndereceksiniz, ölecekler. Ama işte sadece bunlar değil hanımlar beyler. Siz önümüzdeki günlerde insanlığın hâlâ var olup olmadığına karar vereceksiniz. Ellerinizde uygarlığın geleceğini tutuyorsunuz. Tereddüt ediniz! Hamımlar, beyler bu bir rica değil, temsil ettiğiniz Türkiye halkının emridir. Unutmayınız!



    Give Justice A Hand

+ Konuyu Yanıtla
3 / 6 Sayfa İlkİlk 123456 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Benzer Konular :

  1. [Sigorta hukuku] Hiçbir Gerekçe Sunulmadan Reddedilen Kasko Ödemesi
    Öncelikle herkese merhaba, Yaklaşık 4 ay önce çift taraflı olarak maddi hasarlı trafik kazası geçirdim. Kaza sonrası 2 araç ağır hasar aldı....
    Yazan: onur meşe Forum: Ticaret Hukuku
    Yanıt: 6
    Son İleti: 04-01-2020, 05:49:05
  2. İdare Mahkemesİ müdür yardimcisi olarak atanabİleceğİm okulu yd reddİnİ verdİ.....hiçbir gerekçe yazmadan.
    2011 M.E.B müdür yrd sınavını kazanarak md yrd için müraacaat ettim 1.tercihim olan okul girebileceğim ders ve normum yok diye iptal...
    Yazan: sades76 Forum: İdare Hukuku
    Yanıt: 25
    Son İleti: 27-01-2014, 00:55:10
  3. İcrada bulunan dosya hakkında Avukatlar ile hiçbir şekilde makul bir ücrette uzlaşamıyorum.
    Merhaba, 2007 yılında icra takibine başlanmış birbiri ile ilişkili hakkımda 2 dosya var. İşsizlikten ötürü epey bir süre ödeme...
    Yazan: berkdimli Forum: İcra ve İflas Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 13-05-2010, 22:45:17
  4. Allahım makul et beni
    Bir kısım sendikaların Taksim'e girişleri Arabesk filmini aratır gibiydi. Allahım makul et beni Girmeyeyim Taksim'e Aksın, alınterim aksın...
    Yazan: Harun Gür Forum: Hukuki.net Köşe Yazıları
    Yanıt: 10
    Son İleti: 09-05-2009, 14:57:46
  5. Makul manevi tazminat miktarı
    Kızkardeşim boşanma davasının başında yalnızca nafaka istedi. Ancak dava sürecinde eşi tarafından namusuna yönelik hakarete varan ithamlar yapılınca...
    Yazan: ma_cera Forum: Aile Hukuku
    Yanıt: 5
    Son İleti: 12-02-2007, 14:17:27

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.