Bir ölümün perde arkası

Ölümünden dört gün sonra cesedinin başında, "Uyuyor zannettim," diyen karısı bulunan yazar Muzaffer Buyrukçu'nun akıl almaz aşk üçgeni.

Ödüllü edebiyatçı Muzaffer Buyrukçu'nun ölümünün ardından, yaşamını iki kadının gölgesinde geçirdiği anlaşıldı.
Buyrukçu, müstahdemlikten memurluğa zorlu geçen hayatını ikili yaşamış.




Üç M(is)li bir aşk üçgeni

Misli, Muzaffer, Mualla... Bir erkek, iki kadın. Yazar Muzaffer Buyrukçu'nun geçen hafta gazetelere yansıyan tuhaf ölüm haberinin ardından üçlü ve güçlü bir aşkın hüzünlü hikâyesi çıktı. Üçlüden geriye kalan Misli Hanım'ı bulduk.

Çağdaş Türk Edebiyatı'nın güçlü kalemlerinden Muzaffer Buyrukçu geçtiğimiz hafta evinde ölü bulundu. İstanbul'un en eski göçmen ve gecekondu semti Taşlıtarla (şimdiki adıyla Gaziosmanpaşa) Bağlarbaşı Mahallesi, Menekşe Sokak, 17 numaralı Buyrukçu Apartmanı'ndan komşuların burnunu sızlatan kokular gelmeye başladığında, Muzaffer Buyrukçu'nun ölüsünün başında 86 yaşındaki ilk ve son eşi Misli bulunmaktaydı. Muzaffer Buyrukçu öleli tam dört gün olmasına rağmen, 2002'de yeniden evlendiği ilk karısı Misli, kapıyı kırarak eve giren yakınlarına şöyle bir cevap verdi: 'Uyuyor zannettim, üzerini örttüm.' Misli ve Muzaffer Arnavut kökenli göçmenlerdi. Evlendiklerinde önünde daha sonraları Muzaffer Buyrukçu'nun öykülerinde de rastlanacak nefis bir erik ağacı bulunan gecekondularında yaşamaya başladılar. İlkokul diplomasıyla müstahdemlikten memuriyete uzanan zorlu yaşamı boyunca pek çok kallavi edebiyat ödülünün sahibi olmayı başarmış Muzaffer Buyrukçu'nun Misli'den Erdem isimli bir oğlu oldu.

'NİKÂHIMI GERİ VER'
O yıllar boyunca Buyrukçu, edebiyat çevresinden kendini en çok yakın hissettiği Orhan Kemal'in ölümünün ardından, Cemal Süreya ile yakın arkadaşlığa başladı. Cemal Süreya, Buyrukçu'yu Ankaralı Mualla isimli memur bir hanımla tanıştırdı. Evli Buyrukçu ile memur Mualla arasında muhteşem bir kıvılcım çaktı. Deli gibi âşık oldular. Buyrukçu her fırsatta Mualla ile birlikte oluyor, artık onsuz yaşamaya tahammül edemediğini anlayınca da karısı Misli'ye durumu anlatıyor. Büyüme çağında 14 yaşında bir erkek çocuk annesi olan Misli ayrılmaya yanaşmayınca da, Misli'ye 'Ver benim nikahımı, şu garip Mualla'nın namusunu temizleyeyim, daha sonra nikahını sana geri vereceğim,' diye söz veriyor. Misli, binbir güçlükle ikna oluyor, Muzaffer'in nikahını, hemen geri almak üzere salıveriyor. Ancak Muzaffer çok sevdiği Mualla ile Ankara'da yepyeni bir yaşam kuruyor. Yılın ancak üç ayını İstanbul'da edebiyat dostlarıyla ve oğluyla olmaya ayıran Muzaffer Buyrukçu, bu yeni hayatı bozmaya hiç niyetli gözükmüyor. Günleri, ayları Ankara İstanbul arasında mekik dokuyarak geçmeye başlayan, bu yüzden zaten netameli olan ciğerlerinden sık sık rahatsızlanmaya başlayan Buyrukçu'nun bir gün Ankara'daki evinin kapısı çalınıyor. Gelenler, 17 yaşındaki oğlu Erdem ve nikâhını geri isteyen Misli...

Misli Hanım vazgeçmek bilmedi

Misli vazgeçmek nedir bilmiyor ve evde tam iki yıl iki kadın, bir çocuk ve bir erkek yaralı halde yaşamaya çalışıyorlar, ama olmuyor ve Misli oğlunu alarak erik ağaçlı gecekondularına geri dönüyor. Buyrukçu, senenin en az üç ayını gene Misli'nin yanında, ama Misli'ye elini sürmeden, onun yanında çok ama çok çalışarak, yazarak ve okuyarak geçirmeye devam ediyor. Mualla Muzo'sundan ayrı geçirdiği günleri, onun kimin yanında olduğunu tahmin ederek, susmak zorunda kalarak geçirmeye mahkum oluyor. Muzaffer Buyrukçu İstanbul'daki evinde ağırladığı edebiyatçı arkadaşlarını Misli'nin tarhana çorbasıyla ve sohbetiyle doyurmayı beceriyor bir tek.

MUALLA KANSER OLDU
Misli çok ama çok seviyor Muzaffer Buyrukçu'yu. Komşularına ayrıldıklarını hiçbir zaman söylemiyor, belli etmiyor ve onu çocuğu gibi koruyup, kollamaya devam ediyor. Banyosunu kendi yaptırıyor, onu kulakiçlerine kadar elleriyle kuruluyor, rahat etmesini sağlıyor ama Muzaffer Buyrukçu gene de kurtulmak istiyor Misli'den. Çünkü o, diğer kadınını seviyor ve o kadın bu duruma çok ama çok üzülüyor. Küçücük emekli maaşını eski karısı Misli'nin eline bırakıyor, kitaplarından elde ettiği telif ücretleriyle yaşamını sürdürüyor ve oğluna onu hiçbir zaman bırakmayacağını, hep arkasında olacağını söylüyor ama Mualla'nın emekli ikramiyesi çıkar çıkmaz, Misli'den gizli Beykoz'dan bir yer almayı planlıyor. Mualla ile İstanbul'da, fakat Misli'den kaçak bir yaşam sürmek süslüyor hayallerini. İşte tam o sırada, Mualla'nın kanser olduğu ortaya çıkıyor ve Mualla bir sene gibi kısa bir sürede ölüveriyor (2001). Muzaffer Buyrukçu yıkık bir halde İstanbul'a, Misli'nin erik ağaçlı gecekondudan yaptırdığı Buyrukçu Apartmanı'ndaki dairesine yerleşiyor. Misli 82 yaşında Alzheimer hastalığının pençesine düştüğü halde, 2002 yılında Muzaffer Buyrukçu'nun kolundan tuttuğu gibi, onu dosdoğru nikah dairesine götürüp nikahını geri alıyor. Yeniden nikahlandıklarında Misli 82, Muzaffer Buyrukçu 72 yaşında...

Ölümünden üç ay önce Muzaffer Buyrukçu akşam gördüğü bir rüyasını oğlu Erdem Buyrukçu'ya şöyle anlatır: "Oğlum, akşam bir rüya gördüm. Mualla kapımızın önünde beni uzun uzun yıkadı. O kadar memnun uyandım ki, sana anlatamam. Ben Mualla'yı çok sevdim ve onu çok özlüyorum. Annenle de nikâhı artık sussun diye kıydım. Çünkü Mualla öldü, o kazandı! Misli kazandı... Nikâhı da hak etti."


http://www.sabah.com.tr/cp/rop107-20060903-102.html