-
İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Topkapı sarayında İdil Biret ile The Whitehall Orchestra nın konseri vardı . Ben saçma sapan işler ve kişilerle uğraşmaktan açıkça ''bastım'' ve konseri tamamıyla unuttum. Unutmam gerekenler gereksiz yere aklımdayken unutmamam gerekenleri unuttum... Ama akşam saatlerinde gelen haberlerle ''ne oluyoruz yahu'' demedim elbette ama sarsıldım...AKP RTE ve 11. nin getirdiği nokta artık çok açık ortaya çıkmıştı benim için...
The Whitehall Orchestra İngiltere'nin önemli orkestralarından birisi ama piyanist onlardanda ünlü düna çapında birisi Türkiye'nin gururu İdil Biret...
Ben gidemedim ama yaklaşık iki bin kişi gitmiş konsere yer bulamayanlarda cabası... İdil Biret i sadece seyirciler değil ünlü orkestra The Whitehall Orchestra da dakikalarca alkışlamış ne güzel ne gurur duyulası bir olay ... iyi ki varsın idil biret iyi ki varsın... Çölde ki Vaha gibisin ...
Benim PAÇAVRA dediğim yayın organlarından birisi ki adı VAKİT tir. Ki vakit laik cumhuriyete tehlikeli aşağılık bir yayın organıdır. Vakit akit nakit gibi isimler altında şerfsizce provakasyon yapmaktan hedef göstermek katletmekten başka işe yaramayan suç odağı bir paçavra prçasıdır. Ama yukarılardan korunur.. İşte bu paçavra bilgisizliğini de kullanarak kendisi gibi bilgisizleri proveke etti... "Mukaddes avluda şarap küstahlığı'' manşeti ile verdiği ve tüm vakit yazarlarını toplasan tırnağı dahi etmeyecekleri gerçek sanatçı İdil Biret i hedef gösteren bir haber verdi... Mukaddes avlu dediği yerde Topkapı sarayı...
Topkapı sarayı'nın neresi mukaddes? Niçin Mukaddes ? Topkapı Sarayı zamanında padişahların yaşadığı çok büyük bir ev yahu... Şimdi de müze... Mukaddeslikle kutsallıkla ilgisi yok... Ne mukaddesi... Neden mukaddes ? Kaldı ki gerçek islam da Kur'an dan başka mukaddes kutsal bir şey yoktur ki !!! Ne biçim işse bunu bile bilmiyor bu paçavra...
Ki o Topkapı Sarayı dili olsada konuşsa yaşananları...
Kaç halife orada ŞARAP İÇEREK alem yaptı...
Kardeşlerini, oğullarını boğdurtarak günahların en büyüğünü işleyen eli kanlı padişahları... sadrazamları şeyhülislamları valide sultanları...
Oğlancı koğuşu altında ne tür cinsi sapıklıklar yaşandı o sarayda.... peee...
Bu şeriat isteklilerinin Laik Cumhuriyete ve onun edinimlerine kafa tutmasıdır. Zaten tepedekiler Laik Cumhuriyeti yıkmak için uğraşıyor... Bunlarda aşağıdan bastırıyor...
Uyan ey halkım uyuma... Laikliğinde gerçek anlamda dinin de tehlikede... Polis ise ne hikmetse bu provakötörlere namazdan sonra sadece dağıtıyor... Hakkını arayan işçiyi ise dövüyor... Benim vergimle maaaş alan polis bunu yapıyor... Kendine gelmesi gereken bir kurum polislikte... Namaz gibi dini bir vecibenin altına sığınan şerefsizler ve ona göz yuman polisleri kınıyorum... polisin namaza izin vermesini namazdan sonra bu aşağılıkları göz altına almamasını çok yumuşak davranmasını kınıyorum... Son derece barışçı göstericieri bile jopla dağıtan polisin laik cumhuriyetin temellerine kurşun sıkanlara nazik olmasını kınıyorum... Bunlara verilen maaşa yazıklar olsun diyorum....
İstanbul valisi başta olmak üzere içişleri bakanı başbakan ve cumhurbaşkanını görevinden edecek bu olaya sessiz kalanları ayrıca kınıyorum... AB normlarına uygun mu şeriate özenerek insanlara saldırma girişimine hoş görülü davranmak !!!
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Padişahların içki alemleri ve oğlancılıklarına dair temelsiz iddialara dalmadan, ecdadımıza küfretmeden, Vakit gazetesinin çirkin tahrikleri ve bir grubun çirkin saldırısına tepkinizi ortaya koymak çok mu zor?
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Padişahların içki alemleri ve oğlancılıklarına dair temelsiz iddialara dalmadan, ecdadımıza küfretmeden, Vakit gazetesinin çirkin tahrikleri ve bir grubun çirkin saldırısına tepkinizi ortaya koymak çok mu zor?
La havle vela kuvvete..
Sizde boş boş konuşmak zorunda mısınız? Bu arada gözlerimiz yollarda kalmıştı... Gerçi ben üç aydır yazmıyordum sdt23 yazsın diye amma sizde bana uymuşsunuz...
İlla konuyu saptırıp başka yerlere çekerek tartışma yaratacaksınız buda bir tarz demek ki... Öfkenin hitabet sanatı olduğu gibi...
Bu arada sizden özür dilerim ben sizin Osmanlı soyundan geldiğinizi onların sizin ecdadınız olduğunu bilmiyordum... Şahsım adına düşündüm taşındım Osman oğulları ile hiç bir bağımı bulamadım yani benim ecdadım değiller... Osman oğulları adı üstünde Osman'ın oğullarıdır. Kendileri bir Türk soyundan (Kayı) gelmekle birlikte tüm Türkleri temsil etmezler. Kaldıki onlardan önce Göktürkler Anadolu Selçukluları filan vardı vardı da vardı... Türklerin çoğuda Osmanlı soyundan değil Yörük soyundan gelir Akkoyunlular Kara Koyunlular Cender oğulları Karesi Oğulları gibi... Bu Osman oğulları bunlarlada savaşa savaşa yayılmış büyümüş ve imparatorluk olmuşlardır. İşin acısı Osmanlı İmparatorluğunda en ezilen en horlanan ırk ta soy da Türkler olmuştur... Azıcık ciddi tarih okuyan bunları bilir...
Kaldı ki Osmanlı nın sınırlarına baktığımızda bugünkü Yunanistan Bulgaristan Romanya Arnavutluk Filistin Libya gibi bir çok ülkenin de bu sınırlar içerisinde olduğunu görüyoruz. 1910 lu yıllara dayanır balkan ülkeleri filistin libya Hicaz v.s ... Niçin Osmanlı onların Ecdadı olmuyor da benim ecdadım oluyor ??? Niye bir Dimetri nin eleni nin atası değiller ?
Hadi sizi çok fazla sıkıştırmayayım bu sefer... Azıcık kısa bir ecdat incelemesi yapalım...
Ertuğrul Gazi ile Hayme Hatunu Pas geçelim... Hadi güzel Hatırın için (Aslında pas geçmem ha... ) Osman Gazi ile Mal Hatun u da pas geçelim... Gelelim Orhan Gazi ile Nilüfer Hatun a... Çocukları Sultan Murad Yani Murad Hüdâvendigâr bir yani daha Osmanlının üçüncü Padişahı.. Annesi Nilüfer hatun 'un asıl adı Holofira ve Ermeni... Yani Murad1 Osmanlı Türkü baba ve Ermeni anneden olma.... Murad Hüdavendigar ile Gülçiçek Hatun evlenir ve onlarında bir oğlu olur kim ? Yıldırım Beyazıd!! Osmanlı padişahı.. Babası Osmanlı annesi Ermeni olan Murad1 in Tamamen Rum (Yunanlı) olan Gülçiçek Hatundan olan oğludur Yıldırım Beyazıd... Oldumu sana Osmanlı ermeni melezinin Yunanla evlenmesinden bir çocuk!!! İşte bu üçlü melez ki doğal olarak osmanlı kanı daha az olan beyazıd bir Türkmen olan Devlet Hatunla evlenir ve Çocuklarıda Sultan Çelebi mehmet olur... Kargaşa sürmekte bak...
Hadi fazla sıkmadan atlayayım biraz sizin CEDLERİNİZİN TARİHİNDE Osmanlı Ermeni Yunan Türkmen Arap karışımı baba İkinci Sultan Murad Huma Hatunla evlenir... Oğulları ise Çağ kapatıp çağ açacak Fatih Sultan Mehmet tir... Huma Hatun'un asıl ismi Mara Despina dır ve has bir Rumdur.... Daha Açık bir deyişle Fatih Sultan Mehmet Ermeni Yunan Türkmen Arap Karışımı babası ile Has be has Yunanlı olan bir Anneden dünyaya gelmiştir... Azıcık gen bilimini ortaya koyarsak Fatih Sultan Mehmed in babası İkinci Sultan Murad %13 Osmanlı %13Ermeni %24 Yunan %50 Arap karışımıdır Annesi ise %100 Yunandır... Bu hesapla Fatih Sultan mehmed Ne kadar 'HAS'' bir Osmanlı Türküdür? Hesaplamakta zorlanma ben söyleyeyim %6,5 ( Yüzde altı nokta beş) Buna karşılık %62 Yunandır !!!
Devam etmeme gerek var mı? Daha neler neler var Nurbanu (İtalyan) Kösem Sultan Turhan hatice Sultan (Rus) böyle böyle gidiyor... En sona geldiğinizde oranlar inanılmaz çıkıyor... Osmanlı padişahlarıymış... Al ceddini güle güle Kullan ... Osmanlı Benim için Türkiye Cumhuriyetinden önce Aynı topraklarda kurulmuş bir imparatorluktur. Bu imparatorluğun içinde Türklerinde bulunmasından dolayı ve ilk kurucularının Türk soylarından gelmesinden dolayı kabul ettiğim bir kavramdır. Asla ceddim filan değillerdir... Zaten Neden Osman Oğulları ceddim olsun ki ?İmparatorlukla yöneticilerini karıştırmamakta yarar olduğunu sanıyorum...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Bu cedlerinizle ilgili bölümden sonra gelelim içki sorununa..
Osmanzade Taib Ahmed (1660-1724) ın eserlerini okuduğumuzda ki Sadrazam Damat İbrahim Paşa'ya takdim edilip oluru alınan eserlerdir yazdıkları.."Telhisü Mehasini'l-adab" adam adlı eserinin üçüncü bölümünde bu konuyu çok açık gündeme getiriyor.
İlk padişahların ağızlarına içki koymadıkları çokça kabul gören bir gerçek bu konuyu eşelemenin de anlamı yok mantığıda yok . Taib Ahmed'e göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki álemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa'yı işret (içki) sırasında katletmişti".
Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Heyhat, çabuk sarhoş olup şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu; ayağa kalktı; elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen İran Şahı'nı anımsayıp şiir okudu:
"Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale."
(Üzümün kızının bekáretini Cem yok etti!)
Kanuni Sultan Süleyman'ın, ilk zamanlarında musiki dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı.
"Osmanlı'nın yasağı üç gün sürer" deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı.
Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim II. Selim'di. Lakabı "Sarhoş" idi. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı.
İlginçtir, II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi Süleyman Efendi'nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı, "içinde içki vardır" diye içmedi.
İçkiye karşı padişahlardan biri de III. Murad'dı. İçki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı. Bunun altında yatan sebep ise şuydu: Şehzadeliği sırasında babası II. Selim bir gün kendisini içki sofrasına çağırdı. İçki içmesine izin verdi. Ama padişah daha önce Harem Kethüdası Hekimbaşı Kurdoğlu'na, şarap kadehinin içine baş ağrısına neden olacak bazı maddeler koymasını istemişti. Şehzade bu oyundan habersiz şarap kadehini ardı ardına içince birkaç gün baş ağrısından duramadı ve içkiye tövbe etti.
Bir diğer padişah, III. Mehmed de babasının yolundan gitti; içki içmedi. Ama onun döneminde Osmanlı kötü bir alışkanlıkla tanıştı: Tütün.
IV. Murad kendisi içmesine rağmen halka alkol, sigara ve kahve kullanılmasını yasakladı. İçki içenler darağaçlarında sallandırılırken IV. Murad'ın Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi bakın şiirinde ne diyordu:
"Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai..." (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakárlığa/ Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakár.)
Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğiz?
Neyse devam edelim.
Sultan İbrahim döneminde yeni keyif verici maddeler ortaya çıktı: Bunların başında, burundan çekilen enfiye (burun otu) vardı.
Bir tür uyuşturucu olan enfiyeyi zamanla padişahlar ve sadrazamlar kullanacaktı.
Bir sonraki padişah IV. Mehmed, avcılığa ve eğlenceye çok düşkün olmasına rağmen içkiden uzak durdu. Hatta yasakları katılaştırdı.
Ve 17. yüzyıldaki içki yasağı, Osmanlı'yı yeni bir alkol çeşidiyle tanıştırdı: Rakı.
Rakı, -görünürde sudan farklı olmadığı için-, içki yasağını delmek maksadıyla Osmanlı'ya giriverdi.
Görüldüğü gibi, bize ait zannettiğimiz rakı maalesef "milli içkimiz" değildi. "Rakı" sözcüğü Türkçe değil Arapça'ydı. Arap ülkelerinde "arak" denilmekteydi.
Rakıyı Osmanlı Sarayı da pek sevdi. III. Ahmed, çoğunlukla geceleri hünkár sofasında, balkonda yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şairleri ve dalkavuklarıyla rakı içerdi.
Bir sonraki padişah I. Mahmud da içkiyi seviyordu.
İçkinin seyri 18. yüzyılda da değişmedi. Bazen yasaklandı, bazen serbest bırakıldı.
Ne zaman paraya ihtiyaç duyuldu, içki içimi serbest bırakıldı. Çünkü alkolün alım satımından alınan "Zecriye Vergisi" hayli yüklüceydi!
Fındıklı Mehmed Ağa bu durumu "Silahdar Tarihi" adlı eserinde şöyle yazdı:
"Hazine çok sıkıntı içindeydi, içki yasağı kaldırıldı. Meyhanelere ve tütün içmeğe izin verildi. Tütüne de ayrıca gümrük kondu."
Aynen bugün gibi, ithal edilen içkiden alınan fon getirisi hayli iyiydi.
EN İÇKİCİ PADİŞAH: II. MAHMUD
Osmanlı Sarayı tarih boyunca ne trajedilere tanıklık etti: III. Mustafa, yemeğine zehir konularak öldürüleceği korkusu nedeniyle hep panzehirler kullandı ve bunun sonucu uyuşturucu bağımlısı oldu!
Osmanlı'da içkiye savaş açan son padişah, III. Selim oldu. Musikiye olan ilgisiyle bilinen bestekár padişah, ne kadar meyhane varsa hepsini kapattı. Yasağa rağmen içki içmekte ısrar edenleri astırdı.
Sonra ne oldu:
Son dönem Osmanlı padişahları arasında içkiye en düşkün kişi II. Mahmud, yasakları deliverdi.
Tarihçi Necdet Sakaoğlu'na göre, Abdülmecid içki bağımlısıydı; bazı geceler körkütük sarhoş durumda mabeyinciler tarafından arabasına konulup saraya götürülürdü.
II. Abdülhamid'in anılarına göre, kardeşi padişah V. Murad'ı içkiye alıştıran, geceleri sık sık buluştuğu şair Namık Kemal'di.
II. Abdülhamid'in de içtiği biliniyor. Ama o ne rakı, ne şarap içiyordu. O, "şeker suyu" rom içiyordu!
"Batıcı İttihadcılar'ın Padişahı" V. Mehmed Reşad, ağzına içki koymazdı.
"Hain olup olmadığına" henüz karar verilemeyen son padişah Sultan Vahideddin de içki kullanmayanlar arasındaydı.
( Tüm yazılar ilgili kitaptandır.)
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
La havle vela kuvvete..
Bu cümleyi kullanabildiğinize göre ateist değilsiniz. Ama uslup çok benziyor.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Oğlancılık konusuna gelince o konuyu pas geçmek daha evla olacaktır. Siz sadece İstanbul kanatlarımın altındayı bir kez daha dikkatlice seyredin anlayın...
Kaldı ki iletimde pek Osmanlıya vurmadım... Kutsal denilemeyeceğini belirttim saraya.. Nedemek kutsal ı açıklamak istedim. Yoksa sizce osmanlı padişahları kardeşlerini filan boğazlatmıyor muydu sarayda filan ....Lale devri de uydurmadır Allah bilir... Yada Ergenekonculardır onlarda... Kaplumbağaların üzerine mum dikip laleler arasında dolaştırarak kafa çekip raks eden meşk eden ben miydim ? Kaçarken damdan düşende mi hayal !!
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Bu cümleyi kullanabildiğinize göre ateist değilsiniz. Ama uslup çok benziyor.
Konuyla ilgisini anlayamadım?
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Soner Yalçın'dan bir de oğlancı padişahlar üzerine kopi-peyst yapmadan anlayamadığınız hususu bir kez daha yazayım.
Vakit gazetesinin tahriki başlı başına çirkindir.
Alperen Ocakları üyesi olduğu söylenen kişilerin saldırısı başlı başına çirkin bir eylemdir.
Bunları kınamak için Osmanlı padişahlarının içki içtiği ve oğlancı olduğu gibi tartışmalı konulardan bahsetmenin ve bir başka tahriğe neden olmanın alemi yok.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Konuyla direkt bir ilgisi yok aslında. Ancak bir ara ateist forumlara da yazardım.
Ateistlerin karakteristik özelliği tartışırken eleştirirken halk demeden millet demeden ata baba demeden kültürel, milli değerler demeden aşağılayıcı ve rencide edici bir uslup kullanmaları dikkatimi çekmiştir. Karşıdakini yaftalalayarak kendi görüşü sanki binlerce ispat yolu ile ispatlanmış kural kaide olmuş gibi kesin ifade tarzı kullanırlar. Bir iki cevap verdinizmi bu defa belden aşağı hakaret ve küfürler gelir arkasından.
Şimdi konuya kendi fikrimi katacak olursam;
Bir kere içki ve her türlü türevi insanlığın belasıdır. Reklamına bile izin verilmeyen bir meretin çağdaşlık sembolü gibi lanse edilmesi bana karez gibi geliyor.
Bir kesim için milli ve atadan gelen objelerin değerlerin bir önemi olmayabilir ama geniş bir kesim için bu geçerli değildir.
Topkapı sarayı kutsal emanetlerin sergilendiği ve kesintisiz kuran okunan bir yer bulunması nedeniyle inançlı kesim için bir ehemmiyet arz ediyor. Yoksa Topkapı sarayı değilde Dolmabahçe sarayı veya diğer saraylarda zil zurna sarhoş oluncaya dek içilmesi kimseyi rahatsız etmeyecektir.
Birbirimizin hassasiyetlerine saygı göstermedikçe Millet olamayacağız.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Ona buna saldırmadan, içinizdeki nefreti dökmeden de "sarayın ne gibi bir kutsallığı var?" demenin de bir yolu var:
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yaz...bozaci-bize-ne
-Ama hocam, orası mukaddes mekân değil mi?
-Pardon, niçin mukaddes mekân oluyor ki? Konser Aya İrini'nin önündeki alanda. Hıristiyanların bir şey dediği yok. Bizimkiler alınmış sadece, "Hırka-ı Şerif Dairesi"ne yakın diye. O civarda yüzlerce içkili lokanta vesaire var. Onların hemen burnunun dibinde Ayasofya var, Firuzağa var, Sultanahmet var, kıyamet kadar türbe, mescid var. Topkapı Sarayı'nın ise kendinden menkul bir kudsiyeti yok. Tarihî hâtıradır o kadar. Kutsalın ölçüsünü bu kadar yayarsan, İstanbul'da yere basmaya hayâ edersin çocuğum; abartmayalım lütfen!
-Ne yani, bu işte densizlik yok mu?
-Var veya yok; bana ne, sana ne? Biz densizlik zâbıtası mıyız ki, her münasebetsizliğe elde bir kova su ile seğirtelim?
-Yani ooh, isteyen içsin öyle mi şarapları?
-Aynen öyle; devletin zabıtası, kanunları var; üstüne üstlük içki âdâbı var, konser âdâbı var. Nerelerde ne tazakkum edilip edilmeyeceği bellidir bu memlekette. Evet konserde içki yanlış, klasik konserde iki kere yanlış, Aya İrini'nin önünde üç kere yanlış (Vaktiyle ibadethâne idi; saygı gösterilmek gerekir), Topkapı avlusunda içmek dördüncü yanlış. Yanlışın beşincisi ise bunca densizliği ciddiye alıp protesto etmeye kalkışmak. Nedir o surların önünde namaza durmak filan; protestonun da âdâbı var...
-Ama bak ikaz ediyorum; kızarlar sana bunları okuyunca...
-Kızarlarsa kızsınlar, ne yapayım yani. Birisinin aklına güzel bir eylem attıralım diye harika bir fikir gelir, ceremesini sonradan hepimiz çekeriz. Abartılı işler bunlar, katılmıyorum!
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Oğlancılık konusuna gelince o konuyu pas geçmek daha evla olacaktır. Siz sadece İstanbul kanatlarımın altındayı bir kez daha dikkatlice seyredin anlayın...
"İstanbul Kanatlarımın Altında" harika bir tarih kitabıdır zaten. :o
Mustafa Altıoklar da ülkemizin Soner Yalçın'dan sonra yetiştirdiği en büyük tarihçisi...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Osmanlı padişahları içki içmiyor muymuş şimdi ?
Tahrik filan ettiğim yok. Gerçekleri bilmekte yarar var. Yapılan dangalaklığa dini değer katmaya çalışanları haklı çıkaracak doneleri yok etmek gerekir. Kutsal yerlerde içki içiyorlardı ondan bu eylem bu tepki oldu denmeye getiriliyor. Bu iğrenç bu salak olayın dinle hiç bir ilgisi olmadığını sadece dini alet ederek gene provakosyan yapıldığını anlatmaya çalışıyorum. Ne demekmiş kutsal yer !! Sil tüm yazılarımı Osmanlı padişahları haremlerinden aldıkları kadınlarla o sarayın herhangi bir yerinde seks yapmıyorlar mıydı? Kutsal yerse neden seks yapıyorlardı? Allahım aklıma sabır....
Dini kullanarak insanlığa saldıranlardan nefret ediyorum. Hele hele dinde hiç olmayan değerleri varmış gibi göstererek dincilik oynayan şerefsizlerden ölesiye nefret ediyorum. II. selim in içtiğini bilmeyen mi var? İçiyorsa ne olmuş ki ? Neden tahrik olsun? Akıllı adam içecek tabii.... Günahsada şahsi günah... Hesabı kendisinden sorulacak... Başkasının kanına girmekten çok daha evladır...
Kendine şu soruyu sor... Kimselere zarar vermeden efendi uslu içen mi ? Yoksa bu kişiyi ''içiyor'' diye katleden mi daha büyük günahkar ? Osmanlı padişahlarının içmeside içmemeside hepsinin eşcinsel olmasıda olmaması da beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor... Kendi tercihleri bundan dolayı tahrik olanın akıl sağlığından şüphe ederim... Ben Osmanlı padişahlarının ne yaptığına bakarım kimi yaptığını değil ... bilmem anlatabildim mi? Bu bağlamda Topkapı sarayında seks dahil herbir halt yapılmıştır... Boğma dahil neresi kutsal bu yerin onu açıkça anlatmaya çalışıyorum ama konuyu iyi bulandırıyorsunuz...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
"İstanbul Kanatlarımın Altında" harika bir tarih kitabıdır zaten. :o
Mustafa Altıoklar da ülkemizin Soner Yalçın'dan sonra yetiştirdiği en büyük tarihçisi...
Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
Mustafa Altıoklar Yönetmendir canımcım yönetmen... Yönetmen dediğin adı üstünde ışık kamera ve görüntü ayarı başta olmak üzere tüm hareketi kontrol eder... Konu yu eser kısmındaki senaryo yazarı kısmi düzenler... Bu bağlamda demek istediğim şuydu ki bu konuyu uzatmak yersiz bu filmin senaryosu hazırlanırken çıkan tartışmalara tarih kurumunun yaklaşımına tarihçilerin söylemlerine bakarsak anlarız...
Soner Yalçın a da biraz daha saygı lütfen..
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Osmanlı padişahlarının içmeside içmemeside hepsinin eşcinsel olması da olmaması da beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor...
Ben de bu konunun bu elim olayla alakası yok diyorum. Ama bu konu bakın sizi nasıl heyecanlandırıyor ki hala aynı konuya devam ediyorsunuz:
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Ben Osmanlı padişahlarının ne yaptığına bakarım kimi yaptığını değil ... bilmem anlatabildim mi?
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu bağlamda Topkapı sarayında seks dahil herbir halt yapılmıştır...
Seks halt mıdır? :p
İnsanların kapalı kapılar ardındaki özel hayatları kendilerini ilgilendirir.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
''Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Ben de bu konunun bu elim olayla alakası yok diyorum. Ama bu konu bakın sizi nasıl heyecanlandırıyor ki hala aynı konuya devam ediyorsunuz:
Seks halt mıdır?
İnsanların kapalı kapılar ardındaki özel hayatları kendilerini ilgilendirir.''
Allah sizle evlenecek adama peygamber sabrı versin yoksa ikinci gün atar sizi camdan aşağı...
Yahu bu abukluk beni neden heycanlandırsın? topkapı sarayında padişahlarda her türlü haltı yemiştir dedim geçtim... Bulup çıkartan meraklı olan heycanlanan sizsiniz...
Seks heyecanlı zevkli gerekli iki tarafta istiyorsa insanın yiyebileceği en güzel halttır.
Ben padişahların zevk geceleri diye bir eser yazalım mı dedim ????
Alla Allah...
__________________
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Mustafa Altıoklar Yönetmendir canımcım yönetmen...
"İstanbul Kanatlarımın Altında" filminin senaristi de Mustafa Altıoklar olarak görünüyor "canımcım":
http://www.imdb.com/title/tt0272142/
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu hesapla Fatih Sultan mehmed Ne kadar 'HAS'' bir Osmanlı Türküdür? Hesaplamakta zorlanma ben söyleyeyim %6,5 ( Yüzde altı nokta beş) Buna karşılık %62 Yunandır !!!
Bu arada ağızlarda sakız olan "Osmanlı padişahları ne kadar Türk?" sorusuna
kısa bir cevap vereyim:
Prens Charles ne kadar İngiliz ise o kadar.
"Ne mutlu Türk'üm diyene" düsturuna sahip çıkması gereken birinin yine hiç lüzumu yokken Canan Arıtman'laşıp Osmanlı padişahlarının etkin kökenini gündeme getirmesi nasıl bir tezattır.
Bu arada Mara Despina Rum değil, Sırp'tır. Sırp Kralının kızı olan Mara Despina II. Murad'ın eşlerinden biridir, ama Fatih'in annesi olduğu konusu tartışmalı.
Olsa da fark etmez.
Fatih İstanbul'u fethettiğinde ordusunda Sırp askerleri de vardı.
Bizans'ın ordusunda ise Karamanoğulları'ndan gelen askerler.
Çanakkale şehitliğinde yatan Rum, Ermeni, Museviler de bizdendir.
Bilmem anlatabildim mi?
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
Mustafa Altıoklar Yönetmendir canımcım yönetmen... Yönetmen dediğin adı üstünde ışık kamera ve görüntü ayarı başta olmak üzere tüm hareketi kontrol eder... Konu yu eser kısmındaki senaryo yazarı kısmi düzenler... Bu bağlamda demek istediğim şuydu ki bu konuyu uzatmak yersiz bu filmin senaryosu hazırlanırken çıkan tartışmalara tarih kurumunun yaklaşımına tarihçilerin söylemlerine bakarsak anlarız...
Soner Yalçın a da biraz daha saygı lütfen..
************************************************** ********
commodore1tr;292162]Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
Yani ,commodore1tr. bütün mesajlarını okudum,anladığım sadece bu osmalı zamanındaki,oğlancılık kohuşunu bukadar yakınen bilmen ve seni yakınen ilgilendirmesi. inan senin tariği , bukadar yakınen yaşayışın taktire şayan.))))
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Konuyu okuyunca bir şarkının sözleri geldi aklıma, aslında sevmem, o nedenle ortama uysun diye biraz değiştiriyorum:
Senin demokrasini, özgürlükçülüğünü yerim ben,
Bu zamana kadar nerelerdeydin seeen?
Sn. commodore1tr'nin yazdıkları demek bazılarına dokunmuş.
Tarihçileri, senaristleri, yönetmenleri, inananları ve hatta ateistleri birbirine düşürmenin alemi yok.
Sonuç : Topkapı kutsal mekan falan değildir. Çünkü İslam'da kutsal mekan diye bir yer yoktur. Wikipedia'dan alırsanız yanılırsınız.
Mesela Peygamber Efendimiz eğer Hırka-i Şerif ve Sakal-ı Şerif'in 'in bu kadar ilgi göreceğini ve kutsal addedileceğini bilseydi, çıplak gezer, köse olur da bunları geride bırakmazdı. Sahi bunları Dubai Prensi'nin ayağına havaalanına götürenlere ne demeli, nasıl tepki verilmeliydi zamanında?
Neyse, Alperenler demişler ki; tepkimiz İdil Biret'e değildi. Yoksa yakar, yıkardık.
Ee, Allah razı olsun, bir de onu yapsaydınız, Sivas'ta açılan provakatif pankartı bu sefer hakederdiniz.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
esmerman rumuzlu üyeden alıntı
************************************************** ********
commodore1tr;292162]Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
Yani ,commodore1tr. bütün mesajlarını okudum,anladığım sadece bu osmalı zamanındaki,oğlancılık kohuşunu bukadar yakınen bilmen ve seni yakınen ilgilendirmesi. inan senin tariği , bukadar yakınen yaşayışın taktire şayan.))))
Çaktırmadan hakaret etmeye çalışacağınıza Türkçe öğrenmeye çalışın. Tarih kısmına bilahare geliriz. kohuş diye bir sözcük yoktur Koğuş vardır. Tariği diye bir sözcük yoktur Tarihi vardır. Diğer gramer hatalarını dapas geçiyorum. Önce Türkçe öğren sonra hakarete yelten söz dinleyeceğim seni...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
Mustafa Altıoklar Yönetmendir canımcım yönetmen... Yönetmen dediğin adı üstünde ışık kamera ve görüntü ayarı başta olmak üzere tüm hareketi kontrol eder... Konu yu eser kısmındaki senaryo yazarı kısmi düzenler... Bu bağlamda demek istediğim şuydu ki bu konuyu uzatmak yersiz bu filmin senaryosu hazırlanırken çıkan tartışmalara tarih kurumunun yaklaşımına tarihçilerin söylemlerine bakarsak anlarız...
Soner Yalçın a da biraz daha saygı lütfen..
************************************************** ********
commodore1tr;292162]Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
İşte tarihi ben böyle canlı bizzat yaşayandan dinlemeyi cok seviyorum.eeee commodore 1tr.demek bizzat oradaki kohuşta bulundun vaybe ,asırlarca zorolmuştur değilmi.:o
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
esmerman rumuzlu üyeden alıntı
************************************************** ********
commodore1tr;292162]Bu hoş olmayan rencide edici oğlancılık konusunu pas geçmek için öz bir laf ettiğime pişman etmeyin beni...
İşte tarihi ben böyle canlı bizzat yaşayandan dinlemeyi cok seviyorum.eeee commodore 1tr.demek bizzat oradaki kohuşta bulundun vaybe ,asırlarca zorolmuştur değilmi.:o
Be ey Türkçesi Ahlakı terbiyesi bozuk Allahın sersem ve de şapşal kulu ;
Bir hata yapıp seni insan yerine koyduk diye kendisini adamdan sayan gafil din bezirganı;
Kendi ahlaki ruhi insani pisliğini gittiği her yere girdiği her foruma bulaştıran yaratık ;
Hadi diyelim hiç bir halt bilmiyorsun, zaten yazılarını okuyunca bi haber yaşayan bir çakal olduğunu gördüğüm kişi bari okuduğunu anla... Amma diyorsanki anlamak için kafa kafa içinde beyin beyin içinde azıcık zeka lazım o da bende yok... Ne yapalım Allah ta seni böyle yaratmış... Kabul ederiz Herkezde beyin olmaz bazıları senin gibi bıngıldak taşır... oda sallandıkça dang dong ding diye ses çıkarır tıpkı senin çıkardığın gibi... Ama insan azıcıkta kendisini bilir bilir değil mi yahu.. bilir bilir... Bilir ve susar... En azından eskilerin deyimi için Ağır olda molla desinler diye... Ama sen molla ile mola arasında ki farkı bile bilemeyecek kadar zavallısın...
Girdiğin her yeri pislettiğin gibi bu forumuda kirlettin . Bu sana son yanıtım hak ettiğin gibi bir yanıt ... Sakın bir daha karşıma çıkma sakın... Kendisini bir şey sanan laf söylediğini sanan Türkçe özürlüsü.....
''İşte tarihi ben böyle canlı bizzat yaşayandan dinlemeyi cok seviyorum.eeee commodore 1tr.demek bizzat oradaki kohuşta bulundun vaybe ,asırlarca zorolmuştur değilmi.''
Demişsin ya bozuk Türkçenle yetersiz bilginle olmayan gramerinle... Aynı zamanda okuduğunuda anlamamışsın... Ben Padişahlardan bahsettim onların yaşamından davranışlarından... Ben o tarihi PADİŞAH OLARAK YAŞADIM senin o koğuşta yaşadığını biliyordum ama hiç ilgimi çekmedin... Çok kullanılmıştın ve tercihim değildin....
Hadi başka kapıya hadi... Bozma ağzımı din bezirganı umni yaratık...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
"İstanbul Kanatlarımın Altında" filminin senaristi de Mustafa Altıoklar olarak görünüyor "canımcım":
http://www.imdb.com/title/tt0272142/
Bu arada ağızlarda sakız olan "Osmanlı padişahları ne kadar Türk?" sorusuna
kısa bir cevap vereyim:
Prens Charles ne kadar İngiliz ise o kadar.
"Ne mutlu Türk'üm diyene" düsturuna sahip çıkması gereken birinin yine hiç lüzumu yokken Canan Arıtman'laşıp Osmanlı padişahlarının etkin kökenini gündeme getirmesi nasıl bir tezattır.
Bu arada Mara Despina Rum değil, Sırp'tır. Sırp Kralının kızı olan Mara Despina II. Murad'ın eşlerinden biridir, ama Fatih'in annesi olduğu konusu tartışmalı.
Olsa da fark etmez.
Fatih İstanbul'u fethettiğinde ordusunda Sırp askerleri de vardı.
Bizans'ın ordusunda ise Karamanoğulları'ndan gelen askerler.
Çanakkale şehitliğinde yatan Rum, Ermeni, Museviler de bizdendir.
Bilmem anlatabildim mi?
Hah işte ''canımcım''geldik zurnanın zırt dediği bir yere...
Sadece internetten elde edilen bilgiler yetmiyor. Kısmen doğru olsabile gerçek sonuçları vermiyor...
Bu film Eurimages ve Kültür Bakanlığı işbirliği ile TTK ( Türk Tarih Kurumu) ile anlaşmalı olarak yapılmış ,tarihçilerin genel olarak anlaştıkları bir metin üzerinden hayata geçirilmiştir. Hazırlanan metni bir film senaryosuna dönüştürmek için Savaş Ay, Zuhal Olcay, Okan Bayülgen, Tuncel Kurtiz ve Haluk Bilginer birlikte çalışmış son olarak 78-92 moduna Mustafa Altıoklar noktayı koymuştur. Ha işin ilginci bazı tarihçiler kendi yazdıklarını sahnede görünce inkar etmişlerdir orası ayrı... IV.Murat ın cinsel tercihini bilemem tabiiki amma tarih te de film de de ''Musa'' aynen korunmuştur..
Şimdi ''canımcım'';
Prens Charles te beni hiç ilgilendirmiyor.. Tıpkı Yavuz Sultan Selim'in ilgilendirmediği gibi.... Amam sanırım bir konuda hemen hemen aynı şeyi derken kulakları yanlış göstermekten dolayı zıtlaşıyoruz... Yoksa sizin esmerman mı keserman mı ne olduğu belli olmayan tiple uzaktan yakından ilginiz yok.. İşte ayman gereken nokta burası... Bu tipin bilgisiz hakaretinde misin ? Yoksa ciddi tartışmada mısın ?
Prens Charles'in ülkesinde Madonna isimli tatlı kaçık bir gerçekten süper star ın klibi yayımlandı ''Like a Prayer'' Ha bu klip bizde de yayımlandı önemli değil... Önemli olan İngiltereydi... Yani senin Charles in ülkesi...
Madonna bu klipte Hristiyan peygamberini yani Hazreti İsa yı ''Zenci''yaptı... Yetmedi... Kilise de canladırdı bu zenci ''İsa'yı'' gene yetmedi KİLİSEDE SEVİŞTİ İSA'YLA... Papa Kardinal Rahip rahibe den başka kimsenin yaşamadığı Vatikan ayağa kalktı... Madonna'yı ''Aforoz'' etmekle tehtit ettiler ...''Ederseniz edin '' dedi... yemedi Vatikan... O kardinalleri şimdi hiç bir Hristiyan bile anımsamıyor ama Madonna hala bir numara...
Senin Charles'in ülkesinde bu şarkı ve bu klip 38 hafta liste başı kaldı... CD satışı rekor kırdı... İngiltere Hristiyandı yahu.... İsa hep beyaz resmedilirken üstelik... Daha garibi gerçekten ''Kutsal'' ''kutsama'' deyimlerinin olduğu bir din olan hristiyanlıkta... Hristiyanlıkta kutsal ve kutsama vardır ve en başta Meryem ve İsa Kutsaldır... Kiliseler Kutsal mekanlardır... Hristiyan peygamberini zenci yapacaksın , kilise de canlandıracaksın ve onunla sevişeceksin... ve bu klip rekor kıracak.... Hadi İslampaygamberi nin Asasından başka yerini göster imaj yarat bak neler oluyor... Onun için Prens Charles in İngiliz liği ile bizimkilerin Türklüğü aynı değildir.... Olamaz... Keşke olsa... Benim dediğim o be ''canımcım''....
'' Ne mutlu Türk'üm diyene'' ilkesinin size göre düsturuna sonuna kadar sahibim ''canımcığım'' Padişahların etnik kökenleri umrumda bile değil... Kendileri gibi... Anlaşamadığımız nokta işte tam burada... Ceddim dediğin kişileri anla diye yazdım onları ''canımcım'' yoksa umrumda bile değil ne oldukları... Ne yaptıklarıyla ilgiliyim dediğim gibi... Sen de buna biraz dikkat edersen çok farklı göreceksin hayatı... En azından ceddim demeyi bırakıp geçmişten gelen miras demeye başlayacaksın.. Emin ol bu az şey değildir ''canımcığım''
Bu kadar anlattıktan sonra son paragrafına eleştiri getirmem sizin zekanıza ve aklınıza esmerman mı nedir o kişi muamelesi yapmam olur ki bunu hakketmiyorsun ''canımcığım'..
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
İnsanların yaşayışlarına saygı göstermekten aciz bir güruhun yaptıklarını pişkinlikle savunabildiği günümüz Türkiye'sinde vuku bulan bu olayı da garipsemiyorum.
Topkapı Sarayı'nın dini bir merkezmişçesine gösterilmeye çalışılmasının amacı bellidir. Dini inancı kuvvetli insanları suistimal ederek bir takım amaçlar güden, insan görünümlü yaratıkların takiyyesini göremeyecek kadar cehalete bürünmüş insanlar yarattıkları için ayrıca başarıya da ulaşmışlardır bu insanlar kendi amaçları itibariyle.
Bu mahlukatlar günümüze dek insanımızın hakkını, hukukunu vesairesini savunmuşlar mıdır ki "din" diye ortaya çıkıyorlar bu şekilde? Tartışılması gereken asıl konudan saparak, kısırdöngüye dönüştürülmesi suretiyle kafa karışıklığı yaratılıp arada parsayı toplamayı hedefleyen bu insanların ekmeğine yağ sürmeyiniz. Ağızlarından dini düşürmeyen, "hoca efendi"lerinin sözünden çıkmayan biatçılar bunların farkına zaten varamazlar.
İnsanların yaşamına saygılı olan, "yakıp yıkmayı" aklından bile geçirmeyen, insan gibi yaşamayı beceren her birey eminim ki bu yobaz hamam böceklerinden daha çok cenneti hak eder. Bu da zaten "dinin toparlayıcılığından" ileri gelmiyor mu?
Dinin değiştirilmediğini iddia edenler, yüzyıllar içinde "Hadis-i Şerif" diye üretilen yalanları bile inkar etmeye korkarlar ve bu inançları onları bu çakalların kulu haline getirir. Bu düşünceyi aşmış insanlar ancak mantıklı yorum yapabilirler.
Günümüzde bu tartışmaların yapılması da normal. Neticede biz kendi 1789'umuzu yaşamadık. Atatürk'ün bize altın tepside verdiği bu değerler de bu nedenle bu insanlara fazla geldi...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Esmerman rumuzlu üye aleni hakaret, küfür,terbiyesizce hitap tarzları, site yönetmeliğini defaaten bozmak, ikaz edildiği halde ısrarla Türkçeyi yanlış kullanmak, tüm iletilerini büyük harfle yazmak, hiç bir gramer kuralına uymamak, kişilik haklarına alenen saldırı, forum düzenini bozmak v.s nedenleri ile tarafımdan siteden atılmıştır.
Tartışmaların mutlaka ve mutlaka saygı sınırı içerisinde kalması kişiselliğe döndürülmemesi ve çok az olsa bile bir bilimselliği gerçekliliği olmalıdır. smerman rumuzlu üyenin bu ve benzeri forumlarda sürekli dikkatimi çeken ve ha bire iletileri düzeltilerek ikaz edilen tutumu bu forumda KABUL EDİLEMEZ noktalara gelmiştir. Hiç bir temel mantık gerçeğe ve bilimsel veriye dayanmadan sadece hakaret ederek yazdığı yazılar silinmek zorunda kalmıştır.
Sayın Commodore1tr ;
Yokluğunuz hissediliyordu!! Oratam sakin kavgasız gürültüsüzdü. Gerçi bu forum başlığı pek ilerlemiyordu ama olsun . Dönüşünüzle kargaşa tekrar başladı. Bu bağlamda esmerman rumuzlu üyeye verdiğiniz ironik yanıt ''kısmi hakaret'' taşıyabileceği aşikardır. Her nekadar onun tahriki bile olsa uymamanız gerekiyordu. Sanki ona bile bile lades yaptınız. Bu konuda sizi ikaz ederim. Kaldı ki ne olduğunu nasıl bir kişilik yapısına sahip olduğunu en az benim kadar tahmin ettiğiniz esmerman rumuzlu üyeyle böyle saçma bir diyaloğa girmekte size hiç yakışmadı.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Konuyla direkt bir ilgisi yok aslında. Ancak bir ara ateist forumlara da yazardım.
Ateistlerin karakteristik özelliği tartışırken eleştirirken halk demeden millet demeden ata baba demeden kültürel, milli değerler demeden aşağılayıcı ve rencide edici bir uslup kullanmaları dikkatimi çekmiştir. Karşıdakini yaftalalayarak kendi görüşü sanki binlerce ispat yolu ile ispatlanmış kural kaide olmuş gibi kesin ifade tarzı kullanırlar. Bir iki cevap verdinizmi bu defa belden aşağı hakaret ve küfürler gelir arkasından.
Şimdi konuya kendi fikrimi katacak olursam;
Bir kere içki ve her türlü türevi insanlığın belasıdır. Reklamına bile izin verilmeyen bir meretin çağdaşlık sembolü gibi lanse edilmesi bana karez gibi geliyor.
Bir kesim için milli ve atadan gelen objelerin değerlerin bir önemi olmayabilir ama geniş bir kesim için bu geçerli değildir.
Topkapı sarayı kutsal emanetlerin sergilendiği ve kesintisiz kuran okunan bir yer bulunması nedeniyle inançlı kesim için bir ehemmiyet arz ediyor. Yoksa Topkapı sarayı değilde Dolmabahçe sarayı veya diğer saraylarda zil zurna sarhoş oluncaya dek içilmesi kimseyi rahatsız etmeyecektir.
Birbirimizin hassasiyetlerine saygı göstermedikçe Millet olamayacağız.
Ateistlerin karekteristik özelliklerini bilemiorum tabiiki. Ancak fiilen tanıdığım ateist arkadaşlarım ve bazı ateist sitelerinde gördüklerim sizinle ters düşüyor. Genelde bu tip konuları hiç konuşmayan kişilere ''birey ''diye saygı duyan kendilerine ''saldırı '' olmadıkça bu konuları umursamayan tiplerdir. Ama nedense ''bazıları'' onlarla uğraşıp onları ''cahil aymaz ikna edilmesi gereken'' kişiler olarak algılayarak üstlerine gidildiğinde kargaşa çıkar. Daha okumamış eğitimsiz bir ateist tanımadım ben. Ne ilginçtir ki eğitim düzeyleri toplumun genel eğitim düzeyinin çok üstündedir. İşin daha da garibi sadece islam yada hristiyan gibi tek dini değil tüm dinleri okumuşlardır. Ama inanmazlar... Kendileri bilir...
İçki konusuna gelince içkiyi herkim ki çağdaşlık simgesi olarak görüyor önde giden yobazdır o kişi bence. İçkiyi içip içmemek kişinin ''bireysel'' iradesidir. İç ya da içme diye baskı yapmaksa kişiliğe saldırıdır. Unutulmaması gereken temel içenede içmeyenede saygı göstermek gerekliliğidir. Hele hele islam dinin de Allah ile kul arasında peygamber dahil kimse yokken buna burnunu sokmak herhalde içmakten daha acı bir günahtır.... Reklamına izin verilmeyen pek mantıklı hukuki ve uygar olmamış... Çünkü islam ülkeleri hariç tüm ülkelerin tvlerinde ve dergilerinde bol bol reklamı vardır. Bizim tvlerde yasak olması bizim laikliğin neresinde durduğumuzu göstermekten öteye bir anlam taşımaz aslında. Sorun içkide değil içendedir... Ağzıyla içmesini bilemeyenlerin saçmalaması içkinin sorunu değildir. Emin olun ki o kişiler içki külli yasak bile olsa bir yolunu bulup saçmalarlar... Cami avlusunda içmek ne kadar yakışıksız ve saygısızsa, bir meyhanede de içki kafirliktir haramdır diye saldırmakta aynı derece de saygısıllık ve yakışıksızdır. İşte bunun ayrımını varana ve ikisinede eşit tepki gösterene çağdaş denir laik denir...
Gerçek anlamıyla islamda Kutsal mekan diye bir yer mahal yoktur. Kutsal eşya da yoktur. Örneğin camilerimiz kutsal mekan değildir. İbadethanedir. İbadethanelere gösterilmesi gereken saygı gösterilmelidir. Kaldı ki kutsama ve kutsallık eski ve yeni ahitte bulunan bir yahudi ve hristiyan geleneğidir. Kutsal topraklar, kutsama, vaftiz , gibi kavramlar bizim dinimizde yoktur... Halifeliğin Osmanlıya geçmesinden dolayı islam peygamberine ait olan eşyalar Osmanlıya geçmiştir. Hiç birisinin bir kutsallığı yoktur! Önemi vardır. Önemide tarihi değer taşımasının yanında ''islam peygamberine '' ait olmasıdır. Bundan dolayıda çok iyi korunmalı bakımı yapılmalı gelecek kuşaklara tarihi bir miras olarak bırakılmalıdır. İslam peygamberi kendi kutsallığını reddederken, bende Allahın bir kuluyum tek farkım elçi olmamdır derken nasıl oluyor da giydiği ''hırka'' kutsal oluyor!! Kutsal din felsefesinde geçtiğine göre anlamıda dinsel olarak ''tanrıya adnmış, tanrısal olan'' demektir. Bir hırkanın neresi tanrısal olabilir ? Dolayısı ile ''değerli'' ile ''kutsal'' ı karıştırmak gibi bir hastalığa sahibiz. ''Peygamberden kaldığı için çok önemli malzemelerdir eserlerdir'' onlar asla kutsal değil...
Kaldı ki Topkapı sarayında bu bir ilk değildir ki !! Her sene en az dört beş kere yapılan bir uygulamadır . Çokta zarif oluyor . Katılımcıların hiç birisinin de dine saygısızlık yaptıklarını düşünmüyorum. Kaldı ki onların dindarlığını hangi hakla test edip yargılıyoruz ki?Unutulmaması gerekn bir kavram da Tanrı ''cezalandırmak benim hakkımdır'' der. Bu hakka hangi kul sahip olabilir ? Ne hakla ? Bu hakka sahip olduğunu düşünen aslında kendisini Tanrı yerine koyduğunu anladığında çok geç olmuyor mu?
Saygı konusu ise çok derin bir muvzuu onu burada tartışmayalım ...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Benim merak ettiğim, sayın commodoretr1 İslamiyette kutsal eşya,yer vs yoktur diyor. Acaba bunu neye dayanarak söylüyorsunuz ?
Kutsal demek ne demek ?
Durkheim'a göre kutsallık :
kutsallık birey ya da toplum tarafından kendisine doğaüstü bir takım değerler atfedilmiş, aşırı derecede yüceltilmiş, bu nedenle de aşırı saygıyı hak etmiş, atfedilen değerlerin, yüceliğin ve saygının korunabilmesi, sürekliliğinin sağlanabilmesi için bir takım kurallar (normlar) ve bunlara bağlı yaptırımlarla çevrelenmiş şey/şeylere yüklenen niteliktir.
TDK'nın kendi sitesinde kutsallık şöyle tanımlanmış
1 . Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
2 . Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes.
3 . Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen.
4 . felsefe Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan.
Bunun üzerine Kabe, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa vs gibi yerlerin kutsal olduğu apaçık ortadadır. Şöyle ki bir Müslüman kişiye Kabe denildiğinde onda bir saygı oluşturuyor mu ? evet şahsen bende oluşturuyor.Hadi ben tek kişiyim ama en azından milyonlarca insanın ziyaret etmesi bunu kutsallaştırmaz mı ?Kaldı ki kutsal demek sadece Tanrı tarafından yollanan da demek değildir. Kabe Tanrı tarafından yollanmamıştır ama kutsal mekan sayılmıştır, ordaki yapıyı kastetmiyorum Kabe'nin olduğu araziyi kastediyorum.Bazıları çıkıp kardeşim toprak parçasından kutsallık mı olur diyebilir ama Dinlerin bir dogma olduğunu ve bunların kabulünün zoraki olamayacağını gayet tabii biliyorsunuzdur.Yanlış anlaşılmasın konsere karşı çıktığım ya da alperenlere arka çıktığım yok.Sadece konu tartışılırken ufak bir ayrıntı kafama takıldı onu açıyorum. Cevabımı sonlandırıyorum. Bazı Hadislerin uydurma olduklarını, sahte hadislerin piyasada olduğunu biliyoruz ondan "kutsal" kitaplardan olan Kuran'dan alıntı yapacağım
"Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için EVİMİ tertemiz et." (Hac Suresi 26 ayet)
Saygılar...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Yazdığınız şeylerin geneline katılıyorum.
Yanlız sistemiyle, idaresiyle gücüyle ve her şeyiyle 7 kıtaya zulmetmeden hükmetmiş süper güç olmasına rağmen sömürge edinmemiş atalarımıza reva gördüğünüz sözlere üzüldüm.
İddia ettiğiniz şeylerin tamamı iftiradır. Mülletimize ve tarihimize düşman mihrakların safsatalarını tarihimiz diye sunmak yanlıştır. Bu kabilden bir sürü kaynak verirsiniz şimdi zahmet etmeyin zahmet buyurursanız "Yalan söyleyen tarih utansın" kitabını okuyunuz.
O insanlar ki bugün sahip olduğumuz toprakların 30 misli toprağa sahip 7 kıtaya hakim süper güç olmasına karşın zulmetmemiş sömürge edinmemiş insanlardı.
20 yaşında tahta geçip ülke yöneten ülkeler fetheden insanları çirkin işlerle meşgul saymak haksızlıktır. Ayrıca şeriatle idare edildiğinden şikayet edilip şeriatın tiksindirdiği işlere dalmakla suçlamak hüsnü niyetsiz bir açıklama olacaktır. O devir ile bugünü karşılaştırdığımda ki gülmekten karşılaştıramam heralde, neyken ne hale geldik diye özetleyebilirim ancak başımı belaya sokmadan.
1789 lar, rönesans reformlar vs vs lerimiz olmadı bizim altın tepside başkalarına sunulanların en kıyağından yaşıyorduk belkide.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alperenler’den Saray’a özür ziyareti
Hürriyet - 15 Temmuz 2009
Alperen Ocakları Genel Başkanı Abdullah Gürgür, dün Topkapı Sarayı’nda piyanist İdil Biret’e çiçek sunarak, 4 gün önceki konser sırasında yaşanan olaylarla ilgili özür diledi.
Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın odasında gerçekleşen bir saatlik görüşme sonrası konserin de yapıldığı Topkapı Sarayı’nın Birinci Avlusu’nda basının karşısına çıkıldı. Biret, "Kucağımdaki çiçekler bir özürdür. Gerginlik ortadan kalktı" dedi. Gürgür de yaşanan toplumsal gerginliği gidermek için bu adımı attıklarını belirterek "Diyalog kurmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek için bu girişimi yaptık. Tepkimiz sanatçıya değil, organizasyon firmasının afişleme sistemi konseptinedir." dedi.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Büyüklük yine duyarlı kesimde kalmış.
İyi de olmuş belki yeni bir kapatma davasında yer alacak tırışkadan sebeplerden biri olacaktı...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Sayın Commodore1tr'ı öfkeyi belagat sanatı olarak kullanmadığı ve ağzını bozmadığı zamanlarda keyifle okuyor ve söylediklerinin büyük kısmına katılıyorum:
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
İçki konusuna gelince içkiyi herkim ki çağdaşlık simgesi olarak görüyor önde giden yobazdır o kişi bence. İçkiyi içip içmemek kişinin ''bireysel'' iradesidir. İç ya da içme diye baskı yapmaksa kişiliğe saldırıdır. Unutulmaması gereken temel içenede içmeyenede saygı göstermek gerekliliğidir. Hele hele islam dinin de Allah ile kul arasında peygamber dahil kimse yokken buna burnunu sokmak herhalde içmakten daha acı bir günahtır....
Son kelime mecazi olarak "yanlış/ayıp" vs. anlamında kullanıldıysa tamamına katılıyorum.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Reklamına izin verilmeyen pek mantıklı hukuki ve uygar olmamış... Çünkü islam ülkeleri hariç tüm ülkelerin tvlerinde ve dergilerinde bol bol reklamı vardır. Bizim tvlerde yasak olması bizim laikliğin neresinde durduğumuzu göstermekten öteye bir anlam taşımaz aslında.
İçki konusunun Türkiye'de laiklik açısından ele alınması büyük talihsizliktir.
Tüm batı ülkelerinde alkollü içkilerin satılması, içilmesi ve reklamı bazı kurallara bağlanmıştır. Bazı ülkelerde "bira ve şarap" diğer alkollü içkilerden ayrı kategoridedir.
Amerika'da ücretli yayın yapan kanallar dışında alkollü içki reklamı yapılmaz.
İçki içilecek satacak ve servis yapacak yerler ruhsatla belirlenir.
Bu yerlerin 21 yaş altındakilere içki sattığı veya servis yaptığı belirlenirse çok ağır cezalar uygulanır. Sadece satış ruhsatı olan yerin içki servisi yapması veya hiç ruhsatı olmayan bir yerin içki satması da yasaktır.
Geçenlerde Türkiye'deki bir olayda da alkollü içki satma ruhsatı olan büfenin önüne iki sandalye atıp içki servisi yapması üzerine tartışmalar olmuştu.
Sokakta, dükkanın önünde, deniz kenarında, motorlu taşıtlarda (tren, uçak ve gemi yolcuları hariç) içki içmek tüm batı ülkelerinde yasaktır. Ruhsatına uygun olarak satılan yerler dışında içki içilirse cezası da kesilir.
Alkollü içki, motorlu taşıtlarda ancak ağzı kapalı ve bagajda taşınabilir.
Arabanın ön veya arka koltuğunda ağzı kapalı bira kutusu bulunduramazsınız.
Veya yarısını içtiğiniz şarabı arabanızın bagajında bir yere götüremezsiniz.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sorun içkide değil içendedir... Ağzıyla içmesini bilemeyenlerin saçmalaması içkinin sorunu değildir. Emin olun ki o kişiler içki külli yasak bile olsa bir yolunu bulup saçmalarlar... Cami avlusunda içmek ne kadar yakışıksız ve saygısızsa, bir meyhanede de içki kafirliktir haramdır diye saldırmakta aynı derece de saygısıllık ve yakışıksızdır. İşte bunun ayrımını varana ve ikisinede eşit tepki gösterene çağdaş denir laik denir...
Katılıyorum.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Gerçek anlamıyla islamda Kutsal mekan diye bir yer mahal yoktur. Kutsal eşya da yoktur. Örneğin camilerimiz kutsal mekan değildir. İbadethanedir. İbadethanelere gösterilmesi gereken saygı gösterilmelidir. Kaldı ki kutsama ve kutsallık eski ve yeni ahitte bulunan bir yahudi ve hristiyan geleneğidir. Kutsal topraklar, kutsama, vaftiz , gibi kavramlar bizim dinimizde yoktur... Halifeliğin Osmanlıya geçmesinden dolayı islam peygamberine ait olan eşyalar Osmanlıya geçmiştir. Hiç birisinin bir kutsallığı yoktur! Önemi vardır. Önemide tarihi değer taşımasının yanında ''islam peygamberine '' ait olmasıdır. Bundan dolayıda çok iyi korunmalı bakımı yapılmalı gelecek kuşaklara tarihi bir miras olarak bırakılmalıdır. İslam peygamberi kendi kutsallığını reddederken, bende Allahın bir kuluyum tek farkım elçi olmamdır derken nasıl oluyor da giydiği ''hırka'' kutsal oluyor!! Kutsal din felsefesinde geçtiğine göre anlamıda dinsel olarak ''tanrıya adnmış, tanrısal olan'' demektir. Bir hırkanın neresi tanrısal olabilir ? Dolayısı ile ''değerli'' ile ''kutsal'' ı karıştırmak gibi bir hastalığa sahibiz. ''Peygamberden kaldığı için çok önemli malzemelerdir eserlerdir'' onlar asla kutsal değil...
Katılıyorum. Hatta bu satırları çerçeveletip asmak gerekir diyorum. :)
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Kaldı ki Topkapı sarayında bu bir ilk değildir ki !! Her sene en az dört beş kere yapılan bir uygulamadır . Çokta zarif oluyor . Katılımcıların hiç birisinin de dine saygısızlık yaptıklarını düşünmüyorum. Kaldı ki onların dindarlığını hangi hakla test edip yargılıyoruz ki?Unutulmaması gerekn bir kavram da Tanrı ''cezalandırmak benim hakkımdır'' der. Bu hakka hangi kul sahip olabilir ? Ne hakla ? Bu hakka sahip olduğunu düşünen aslında kendisini Tanrı yerine koyduğunu anladığında çok geç olmuyor mu?
Saygı konusu ise çok derin bir muvzuu onu burada tartışmayalım.
İçki servisinin ruhsata bağlı yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Özel mülkünüzde ruhsat olmadan içki servisi yapabilirsiniz.
Ruhsatlı mekanınızda müşterilerinize içki servisi yapabilirsiniz.
Toplu yerlerdeki içki servisi belli kurallar içinde yapılmalıdır.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
İddia ettiğiniz şeylerin tamamı iftiradır. Mülletimize ve tarihimize düşman mihrakların safsatalarını tarihimiz diye sunmak yanlıştır. Bu kabilden bir sürü kaynak verirsiniz şimdi zahmet etmeyin zahmet buyurursanız "Yalan söyleyen tarih utansın" kitabını okuyunuz.
Sn. Oğuz,
Yani verdiğiniz kaynak?!!! karşısında küçük dilimi yutmadım dersem yalan söylemiş olurum. Bu mudur sizin kaynaklarınız? Bu mudur yalan söylemeyen tarih ve tarihçi?!!!
Yazarı vefat etmiş olduğu için hakkında fazla birşey yazmayı istemem ancak, kılavuzunuz bu ve benzeri kitaplarsa ve siz bunlarda yazılanlara inanıyor ve güveniyorsanız, ne kadar tartışsak asgari bir müşterekte buluşmamız mümkün değildir.
Selamlar,
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Bir tarih kitabı veya kaynak olarak önermedim. Ancak tarihimiz diye bize yutturulan şeyler için bir soru işareti bırakabiliyor akıllarda.
Umarım o zamana ait gerçeklere bir gün ulaşılabilir. Ben her kaynağa şüpheyle bakarım ancak dikkate de alırım.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Benim anlamadığım 1880'e kadar olan Tarihimizde çok fazla ayrılık olmayan bir fikir birliği var ama bu 1880-1920 arası geçen tarihte aynı toprakta sanki iki ayrı tarih yazılmış gibi,birinin mavi dediğine öteki pembe diyor ? Bence bunda en önemli rolü arşivlerin açılmaması oynuyor. Sayın Harun bey açıklamasında biraz galeyana gelip konuşmuş. Hangisinin gerçek olduğu hangisin bir inandırmaca olduğu günümüzde bile, arşivlerin açılmaması dolayısıyla, ortaya çıkmamışken Harun bey'in bu açıklaması biraz garip. En basitinden Yılmaz Öztunanın yazdığı bir darbenin anatomisi kitabında Sultan Abdülaziz'in iki kişi tarafından bilekleri kesilmek suretiyle şehit edildiği yazılmaktadır fakat muhtelif kaynaklar da ise Abdülaziz'in intihar ettiği yazmaktadır. Hangisi gerçek hangisi bir inandırmaca, nasıl bilebiliriz ? cevabı söyliyim, açılmama sebebini gerçekten merak ettiğim o arşivlerin açılmasıyla bu tarz siyasi ve sosyal sorunların kesin belgeden çözüme kavuşağı kanaatindeyim.Sayın Engin bey'e katılarak dileğine ortak oluyorum.
"Umarım o zamana ait gerçeklere bir gün ulaşılabilir"
Saygılar
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Kitap Antoloji.com sitesinde ''yalan söyleyen tarih utansın'' isimli edebi!! eser için verlilen ilk yorum çok hoşuma gitti. Tam kitaba layık yorum olmuş...
''Mynaqq 13/8/2008 16:46
Gerçekten çok Güzel Kıtap bende 12 Serısı varr Ama aldığım gunden berı rafta duruyor okuyamadım bir turlu...almak ısteyen varsa satıyorum.. sevmekmi-tabi@hotmail.com bana ulaşabılrısınız..''
Demiş... Gerçekten çok güzel bir kitapmış ama OKUYAMAMIŞ!!!Aslında bu kitabın özeti de budur.
Alıntı:
Benim anlamadığım 1880'e kadar olan Tarihimizde çok fazla ayrılık olmayan bir fikir birliği var ama bu 1880-1920 arası geçen tarihte aynı toprakta sanki iki ayrı tarih yazılmış gibi,birinin mavi dediğine öteki pembe diyor ? Bence bunda en önemli rolü arşivlerin açılmaması oynuyor. Sayın Harun bey açıklamasında biraz galeyana gelip konuşmuş. Hangisinin gerçek olduğu hangisin bir inandırmaca olduğu günümüzde bile, arşivlerin açılmaması dolayısıyla, ortaya çıkmamışken Harun bey'in bu açıklaması biraz garip. En basitinden Yılmaz Öztunanın yazdığı bir darbenin anatomisi kitabında Sultan Abdülaziz'in iki kişi tarafından bilekleri kesilmek suretiyle şehit edildiği yazılmaktadır fakat muhtelif kaynaklar da ise Abdülaziz'in intihar ettiği yazmaktadır. Hangisi gerçek hangisi bir inandırmaca, nasıl bilebiliriz ? cevabı söyliyim, açılmama sebebini gerçekten merak ettiğim o arşivlerin açılmasıyla bu tarz siyasi ve sosyal sorunların kesin belgeden çözüme kavuşağı kanaatindeyim.Sayın Engin bey'e katılarak dileğine ortak oluyorum.
"Umarım o zamana ait gerçeklere bir gün ulaşılabilir"
Saygılar
1880 e kadar nasıl bir birlik varsa daha sonra da aynı birlik var. Gerçi neden 1880 onuda anlamadım ama olsun... Daha enteresanı çok daha enteresanı 1850 lerden sonrasının çok daha belirgin olmasıdır.
Bir çok yerde söyledim bir kez de burada tekrarlayayım. Tarih kişisel aılar biyografisi değildir. Tarih bir bilimdir. Gerçekliliği ise farklı kaynaklardan gelen doğrulamalardır. Hele hele ülkelerin tarihi anlatılıyorsa. Örneğin Çanakkale Savaşı ''Osmanlı Kaynaklarına'' göre olmuştur. İngiltere Fransa başta olmak üzere yedi düvelin deniz kuvvetleri peşinden kara kuvvetlerinin katılımıyla gerçekleşmiş sonucuda bizim açımızdan destanlaşmıştır. Aynı savaş İngiltere Fransa ve adı geçen diğer ülkelerin tarihine göre '' olmamış'' olsa ne olurdu??? Düşünün bir hiç bir İngiliz kaynağında generaller amiraller Çanakkaleye gelmemiş hiç gemisi batmamış hiç kayıp vermemiş olarak yani olmasa ne olur !!! Ama aynen var... Ve tarih bilimi bunların toplanmasıyla oluşuyor... Örneğin bizim tarihiminze göre 18 Mart 1915 saat 1350 sularında bir düşman gemisi mayına çarparak batmıştır... Fransız tarihine bakınca onlarda da 18 Mart 1915 günü saat 1354 te Bouvet gemisi mayına çarparak batmış 587 denizci ölmüştür. Böylece birbirini tamamlayan iki bilgiyi birleştiren TARİH Nusrat mayın gemisinin döktüğü mayınlardan birisine 18 mart 1915 te saat 1354 te çarpan Fransız savaş gemisi batmış 587 denizci ölmüştür. Olarak yazmıştır. Tarih kitapları böyle hazırlanır....
Yazarının kendinden menkul kıymeti ile yazdığı yalan söyleyen tarih utansın da ise uklaca bir dilden ve cumhuriyete saldırıdan başka bir değer bulunmamaktadır. Allahtan İngiltere yazışmaları varda Vahidettin in kaçmak için neler dediğini nasıl casusluk yaptığını onların belgeleriyle görüyoruz. Yalan söyleyen tarih utansın ın yalancı yazarlarına baksak... vayvay vay
Özel arşivler haricinde açılmayan arşiv yoktur bu konuda. Fahriye'nin Atatürk e yazdığı mektupta bırakın mahremiyetini korusun.. Tarihe ışık tutmaz...
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Sn. Oğuz,
"Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır."
Bu sözüm çoğunluğu Dinci, sözde gayri resmi tarihçilere:
Bugün resmi tarih?!!! diye nitelendirilen ve kimi çevrelerce yanlış görülen tarihin karşısına ciddi belgelerle çıkılması gerekir. Resmi tarihin karşı mahallesinde oturan tarihçilerde bu ciddiyetten nasip alınmadığı gibi, tarih yazmanın bilimsel ve evrensel metodlarından yararlanıldığı da söylenemez. Hadi bir görüşü savunacağım saikiyle bilimsel metodları kullanmadın. Çarpıtma, yalan, dolan, uydurma ile resmi olmayan?!!! tarihi yazmaya girişirken hiç mi vicdanın sızlamadı? Sözde savunmaya çalıştığın Dinin Peygamberi'nin "İnsaf Dinin yarısıdır." hadisinden de mi habersizsin?
Her kaynağa şüphe ile bakmak iyidir Sn. Oğuz.
ANCAK VERDİĞİNİZ KAYNAK ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE YALAN VE DOLANLAR ÜZERİNE KURULUDUR.
Hangi birini tashih etmek gerekir bilmem ama bir örnek;
İsmet Paşa'nın Sakarya Savaşı'ndaki Yeri
"İsmet Paşa, Sakarya Savaşı sırasında Batı Cephesi Kumandanıdır ama bir iddiaya göre, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, Sakarya Savaşı'nda fiilen yoktur. Peki nerededir? Halide Edip Adıvar'ın Hatıratı'na göre İsmet Paşa, Sakarya Savaşı sırasında bir tahta sandalye üstünde uyuyakalmıştır."
Mustafa Müftüoğlu- Yalan Söyleyen Tarih Utansın - 2. Cilt - s. 261-264
Sakarya Savaşı 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün sürdüğüne göre İsmet Paşa, bir tahta sandalye üstünde deliksiz 22 gün uyumuş, merhum yazara göre...:rolleyes:
Yazarın kaynak gösterdiği Halide Edip Adıvar'ın "Türk'ün Ateşle İmtihanı" adlı hatıratına bakıldığında;
İsmet Paşa hakkında sevgi ve saygı ifade eden cümlelerden sonra
"O akşam yemekten sonra, Albay Arif ile beraber, Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduk ve sabahın 5'ine kadar subaylar durmadan raporlarını getirdiler. Arada bir İsmet Paşa geliyor, yorgun bir halde, bir tahta sandalyenin üstünde uyuya kalıyordu."
Gayri resmi tarihçi de böyle olunuyor demek ki... Neyse, Müftüoğlu Hak'kın rahmetine kavuştuğundan uzatmak istemiyorum. Tarihi bilgisizlikten de değil, kasıtlı olarak bu kadar çarpıtması nedeniyle kendisine kızsam da, avanesi gibi olamam, öyle davranamam. Ölmüş birinin ardından, olması gerektiği şekilde kendisine "hakkımı helal ediyorum." :(
Selamlar,
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Mesut.Kaya rumuzlu üyeden alıntı
Bence bunda en önemli rolü arşivlerin açılmaması oynuyor. Sayın Harun bey açıklamasında biraz galeyana gelip konuşmuş. Hangisinin gerçek olduğu hangisin bir inandırmaca olduğu günümüzde bile, arşivlerin açılmaması dolayısıyla, ortaya çıkmamışken Harun bey'in bu açıklaması biraz garip.
Sn. Kaya,
Açılmayan arşivler hangileridir sizce?
Yoksa siz de mi gayri resmi tarihçilerin "açılmamış arşivler" safsatasına inananlardansınız?
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Bir de 10 yıl öncesinden, DSP'li Kültür Bakanı hakkında şöyle bir şey var:
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/12/27/166953.asp
Bakanın çifte standardı
Uluslararası cerrahi kongresine bile izin verilmeyen Aya İrini'de, içkili-yemekli yılbaşı partisi düzenlemek istenmesi ortalığı karıştırdı. Turizmciler bunu çifte standart diye nitelerken, Kültür Bakanlığı, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un tepkisi üzerine, Aya İrini'deki partiyi iptal etti.
AYA İrini'de Uluslararası Omurga Cerrahisi Kongresi'nin açılışına izin vermeyen Kültür Bakanlığı'nın, tarihi mekánda içkili-yemekli yılbaşı partisine izin vermesi ortalığı karıştırdı. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Kültür Bakanı İstemihan Talay'a yazdığı bir mektupla, Hıristiyan dünyasının partiyi protesto ettiğini bildirdi. Partiyi ‘esefle’ öğrendiğini belirten Bartholomeos'un Bakan'a ‘İyi Ramazanlar’ dileyerek bitirdiği mektubun ardından, Kültür Bakanlığı partiyi iptal etti. Patrik Bartholomeos, Noel nedeniyle yayınladığı mesajda Bakan'a duyarlılığından ötürü ise teşekkür etti
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Mesut.Kaya rumuzlu üyeden alıntı
Benim merak ettiğim, sayın commodoretr1 İslamiyette kutsal eşya,yer vs yoktur diyor. Acaba bunu neye dayanarak söylüyorsunuz ?
Kutsal demek ne demek ?
Durkheim'a göre kutsallık :
kutsallık birey ya da toplum tarafından kendisine doğaüstü bir takım değerler atfedilmiş, aşırı derecede yüceltilmiş, bu nedenle de aşırı saygıyı hak etmiş, atfedilen değerlerin, yüceliğin ve saygının korunabilmesi, sürekliliğinin sağlanabilmesi için bir takım kurallar (normlar) ve bunlara bağlı yaptırımlarla çevrelenmiş şey/şeylere yüklenen niteliktir.
TDK'nın kendi sitesinde kutsallık şöyle tanımlanmış
1 . Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
2 . Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes.
3 . Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen.
4 . felsefe Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan.
Bunun üzerine Kabe, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa vs gibi yerlerin kutsal olduğu apaçık ortadadır. Şöyle ki bir Müslüman kişiye Kabe denildiğinde onda bir saygı oluşturuyor mu ? evet şahsen bende oluşturuyor.Hadi ben tek kişiyim ama en azından milyonlarca insanın ziyaret etmesi bunu kutsallaştırmaz mı ?Kaldı ki kutsal demek sadece Tanrı tarafından yollanan da demek değildir. Kabe Tanrı tarafından yollanmamıştır ama kutsal mekan sayılmıştır, ordaki yapıyı kastetmiyorum Kabe'nin olduğu araziyi kastediyorum.Bazıları çıkıp kardeşim toprak parçasından kutsallık mı olur diyebilir ama Dinlerin bir dogma olduğunu ve bunların kabulünün zoraki olamayacağını gayet tabii biliyorsunuzdur.Yanlış anlaşılmasın konsere karşı çıktığım ya da alperenlere arka çıktığım yok.Sadece konu tartışılırken ufak bir ayrıntı kafama takıldı onu açıyorum. Cevabımı sonlandırıyorum. Bazı Hadislerin uydurma olduklarını, sahte hadislerin piyasada olduğunu biliyoruz ondan "kutsal" kitaplardan olan Kuran'dan alıntı yapacağım
"Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için EVİMİ tertemiz et." (Hac Suresi 26 ayet)
Saygılar...
Size iki yanıt vereceğim. Bu ilkidir bilgi mahiyetindedir. Katılırsınız katılmazsınız bilemem. İkincisi ise yazınıza ufak bir kritik olacaktır.
Kutsal kelimesinin kökenini oluşturan kut; “saadet, devlet, kudsiyet, uğur, baht, talih, mutluluk,hayır, bereket, mübareklik gibi anlamlara gelmektedir” Kutsal ise;
a) Güçlü bir dini saygı uyandıran, veya uyandırması gereken, kudsi, mukaddes,
b) Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kudsi, mukaddes,
c) Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen,
d) Tanrı’ya adanmış olan, tanrısal olan diye tanımlanmıştır. “Kudsi, kutlu ve mukaddes” karşılığında kullanılan “kutsal” kelimesinin uydurma bir kelime olduğu belirtilmektedir. Verilen bu tanımlar,kelimenin Türkçe’deki kullanımı için söz konusu olmaktadır. Kutsal’ın ıstılahtaki tanımı da şu şekilde yapılmıştır:
“Başlangıçtan beri insan tecrübesinin bir parçası olan kutsal, yaratıcı ile olan ilişkisinden doğan özel bir niteliğe sahip olan veya dini bir amaç için tahsis edilen” demektir. “Kutsal, kendini her zaman doğal gerçeklerden tamamen farklı bir gerçek olarak gösterendir”. Diğer bir tanıma göre kutsal; “tamamen farklı birşeyin, bizim dünyamıza ait olmayan bir gerçeğin, doğal, dindışı dünyamızın ayrılmaz bir parçası olan nesneleriçin de açığa çıkmasıdır” Kutsal; “varlığın oluştaki, Bâki’nin de fânideki doğrudan tecellisi”olarak datanımlanmıştır. Kutsallık ise, yaratıcıya olan yakın ilişkileri sebebiyle bazı özel zaman, mekân veya eşyaların sahip olduğu özelliktir.
Tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, maddî ve fizikî fenomen dünyası iki başlık altında toplanmıştır:
Kutsal ve profan. Kutsal’a, yaratıcı ve O’nunla ilgili her şey; O’nun kitapları (Kutsal Kitaplar), ma’bedler ve O’nun kutsal olarak bildirdiği zaman, mekân ve yerler dahildir. Profan ise, kutsalın zıddı olup “ma’bedindışında kalan”, “kutsal olanın dışındaki” nesne ve olgular demektir1. Bu tanımlara göre kutsalın dini hayatla, profanın da dünyevi hayatla sıkı bir ilişkisi vardır. Çünkü “kutsal ve dini hayat, kutsallıktan tamamenarındırılmış profan ve dünyevi hayatın zıddıdır”
Bu tanımlardan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkündür: Yegâne kutsal varlık Allah’tır. O’nun dışında herhangi bir şeyi kutsal kabul etmek mümkün değildir. Ancak O’nunla ilişkisi bulunan yer, zaman, mekân ve nesnelere kutsallık atfedilebilir. Fakat belirtmek gerekir ki bir şeyi kutsal olarak kabul etmekle, bazı şeylere kutsallık atfetmek birbirinden tamamen farklıdır.
Başlangıçtan beri verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi, insanlar genelde iki şeye kutsallık veya mukaddeslik atfetmişlerdir. Bunlardan biri maddî, diğeri de manevidir. Maddîde esas olan temiz ve faydalı olmak; manevide esas olan da tam ve mükemmel olmak ve aynı zamanda faydalı olmak. Bunlardan maddi olana
itina, manevi olana da saygı gösterilir. “Kutsal” kelimesi manevi sahada mükemmelliğin, tam ve yetkin olmanın dini terimidir. Manevi sahada mükemmellik ve yetkinlik, en üst ve son derecesini Allah’ta bulur. Bunun için en kutsal varlık O’dur. O, her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzaktır. Bütün mükemmellikler ve yetkinlikler Allah’ta toplanır ve O’nun kutsallığını pekiştirir (Kuddûs). Bunun için, herhangi bir varlık Yüce Allah’a ne kadar yakın olursa, o derece O’ndan mükemmellik alır (insan-ı kâmil). Böylece o da kutsala ve kudsiliğe yaklaşır. Bu noktada insan akla gelmektedir. Varlıklar içerisinde insan, tam ve mükemmel-kutsal varlık olan Allah’a en yakın olanıdır. Çünkü o,
Allah’tan bir ruh taşımaktadır. Ancak bu, insanın kutsallaştırılması anlamına gelmez. İslâm’da, kutsala daha yakın olan insanları ifade etmek üzere “veli, evliya, müttaki” vb. gibi kelimeler kullanılmıştır. Buna rağmen kutsal insan ifadesine asla rastlanmamaktadır. Ayrıca insanlar içerisinde kutsala en yakın olanlar arasında öncelikle peygamberler gelmektedir. Peygamberler için de benzer kullanımlar söz konusu değildir. Ancak Kur’ân’da belirtildiğine göre yahudiler, Üzeyir (as)’ı, hıristiyanlar da İsa Mesih’i Allah’ın oğlu olarak telakki
ederek, bir nevi onlara kutsallık atfetmişlerdir. Fakat Hz.Peygamber, kendisinin de bir beşer olduğunu; insanlardan, vahiy alma yönüyle ayrıldığını belirtmiştir.
Netice olarak söylemek gerekirse yegâne kutsal varlık Allah’tır. Kutsalın en önemli özlelliği de tam ve mükemmel olmaktır. İslâm itikadına göre ibadet, bütün eksikliklerden münezzeh olan varlığa yapılmalıdır. Bu özelliklere sahip olan da sadece Allah’tır. O halde Allah’ın dışında hiçbir varlığı kutsal saymak doğru değildir
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Mesut.Kaya rumuzlu üyeden alıntı
Benim merak ettiğim, sayın commodoretr1 İslamiyette kutsal eşya,yer vs yoktur diyor. Acaba bunu neye dayanarak söylüyorsunuz ?
Kutsal demek ne demek ?
Durkheim'a göre kutsallık :
kutsallık birey ya da toplum tarafından kendisine doğaüstü bir takım değerler atfedilmiş, aşırı derecede yüceltilmiş, bu nedenle de aşırı saygıyı hak etmiş, atfedilen değerlerin, yüceliğin ve saygının korunabilmesi, sürekliliğinin sağlanabilmesi için bir takım kurallar (normlar) ve bunlara bağlı yaptırımlarla çevrelenmiş şey/şeylere yüklenen niteliktir.
TDK'nın kendi sitesinde kutsallık şöyle tanımlanmış
1 . Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
2 . Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes.
3 . Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen.
4 . felsefe Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan.
Bunun üzerine Kabe, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa vs gibi yerlerin kutsal olduğu apaçık ortadadır. Şöyle ki bir Müslüman kişiye Kabe denildiğinde onda bir saygı oluşturuyor mu ? evet şahsen bende oluşturuyor.Hadi ben tek kişiyim ama en azından milyonlarca insanın ziyaret etmesi bunu kutsallaştırmaz mı ?Kaldı ki kutsal demek sadece Tanrı tarafından yollanan da demek değildir. Kabe Tanrı tarafından yollanmamıştır ama kutsal mekan sayılmıştır, ordaki yapıyı kastetmiyorum Kabe'nin olduğu araziyi kastediyorum.Bazıları çıkıp kardeşim toprak parçasından kutsallık mı olur diyebilir ama Dinlerin bir dogma olduğunu ve bunların kabulünün zoraki olamayacağını gayet tabii biliyorsunuzdur.Yanlış anlaşılmasın konsere karşı çıktığım ya da alperenlere arka çıktığım yok.Sadece konu tartışılırken ufak bir ayrıntı kafama takıldı onu açıyorum. Cevabımı sonlandırıyorum. Bazı Hadislerin uydurma olduklarını, sahte hadislerin piyasada olduğunu biliyoruz ondan "kutsal" kitaplardan olan Kuran'dan alıntı yapacağım
"Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için EVİMİ tertemiz et." (Hac Suresi 26 ayet)
Saygılar...
Kutsal mekan kavramı islami bir kavramsa ki olamaz hadi diyelim oldu. Zırt pırt hemde müslümanların birbirini boğazladığı inanılmaz savaşlar gören mekke ile medine nin kutsallığı nereden gelior ? Arabların necib millet olduğuna inanmadığım ve hatta tam tersini düşündüğüm bir ortamda mekkeyle medineyi niçin kutsal kabul edelim ki! İLLE BİR KUTSAL TOPRAK ARAYACAKSAM VATAN TOPRAKLARININ HER BİR KARIŞI KUTSAL TOPRAKTIR.
Alıntı yapmış olduğunuz Hac suresinin 26. ayetini yanlış anlaşıldığını belirtmeliyim. Hz. İbrahim ''tek tanrı'' fikriyle birlikte Kabe de bulunan Topraktan yapılmış ''putları''kırar ve temizletir. Çünkü kabe (bir söylenceye göre Ademden bu yana) dinlerin ilk merkezi olmuştur. Genelde de çok tanrılı dinlerin. Kabe ufak bir yapıdır. Kur'an da geçen ''kabe'nin ibrahim ve ismail peygamberler tarafından yapıldığı'' bir çok yerde tartışmalıdır. Bu hem bilgi hem yorumlama hatasından kaynaklanmaktadır tıpkı sizin yaptığınız gibi. Çünkü bir çok yunan mitolojik eserinde mısır papiruslarında Kabeden söz edilmektedir. Buda İbrahim ve İsmail peygamberin öncesine düşmektedir. Bu yüzden Kur'an ın bu ayetini tartışmaya açan çok kişi bulunmaktadır. Özellikle diğer dinler tarafından. Ancak Kuran da belirtilen hususu dikkatle bir bütün olarak Kur'an da değerlendirdiğimizde Kabe'nin çok daha eski olduğu çok tanrılı dinlere kadar hatta Adem e kadar uzandığı ancak o eserin sadece temellerinin kaldığı ona rağmen içinde topraktan putların bulunduğunu ve Hazreti ibrahim in bu putları balta ile parçalayıp kırarak temizlediğini veo temellerden bugünkü kabeyi inşa ettirdiğini anlayabiliyoruz. Gerçi daha sonra tekrardan değişikliklere uğramıştır kabe ama ana şeklini muhafaza etmiştir.
İşin acı yanı Hz ibrahim sonrası tekrar putlara yönelimle kabede ilk tapınılan o toprak putları kıran balta olmuştur!! Daha sonra İslama yakın cahiliye denen dönemde de Kabenin baş misafirleri LAT UZZA MENAT VE HÜBEL olmuştur. Bunlarıda islam peygamberi Mekke nin islamı kabul ederek dönmesinden sonra ASASI ile kırmıştır.
Kabe İSLAM dini açısından vede bu dine inanan MÜSLÜMANLAR açısından ÇOK DEĞERLİDİR VE SAYGI DUYULAN BİR YERDİR. O kadar ki HAC buraya yapılır. Ancak ne acıdır ki bir sürü hacı İSLAM PEYGAMBERİNİN MEZARININ KABEDE OLDUĞUNU SANMAKTADIR. Buda ayrı bir konudur.
Tarihte olduğu gibi teoloji ve din bilimlerinde de fazla saçmalamaya gerek yoktur. Hele inançlar konusunda hiç yoktur. ALLAH ta olan KUTSALLIĞI yer yüzüne indirgemek hiç kimsenin haddine olmamalıdır. Çünkü bu kargaşalara savaşlara inanç simsarlığına yol açar. İslam Peygamberi bunu o çağda görebildiği için resmini bile yaptırmamıştır taparlar diye... Kendisine ait her hangi bir iz kalmamasına da özen göstermiştir aynı gerekçe ile ve Kur'an ın lafzının kendisine yüklediği görevle...
Bu gerçekler son derece ortadayken hırkaya dağa taşa camiye küp şeklinde bir ypıya kutsallık vermek yanlıştır. İslam için önemli olması ayrıdır kutsalolması ayrıdır. Kur'an ı Kerim in bir kutsallığı vardır .(Diğer kitapların da) nedeni ALLAH ın kitabı olması ALLAH ın yazdığının kabul edilmesindendir. Onun dışında hiç bir yer mekan kişi veya eşya kutsal olamaz kutsallaştırılmamalıdır.
-
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Bir de 10 yıl öncesinden, DSP'li Kültür Bakanı hakkında şöyle bir şey var:
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/12/27/166953.asp
Bakanın çifte standardı
Uluslararası cerrahi kongresine bile izin verilmeyen Aya İrini'de, içkili-yemekli yılbaşı partisi düzenlemek istenmesi ortalığı karıştırdı. Turizmciler bunu çifte standart diye nitelerken, Kültür Bakanlığı, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un tepkisi üzerine, Aya İrini'deki partiyi iptal etti.
AYA İrini'de Uluslararası Omurga Cerrahisi Kongresi'nin açılışına izin vermeyen Kültür Bakanlığı'nın, tarihi mekánda içkili-yemekli yılbaşı partisine izin vermesi ortalığı karıştırdı. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Kültür Bakanı İstemihan Talay'a yazdığı bir mektupla, Hıristiyan dünyasının partiyi protesto ettiğini bildirdi. Partiyi ‘esefle’ öğrendiğini belirten Bartholomeos'un Bakan'a ‘İyi Ramazanlar’ dileyerek bitirdiği mektubun ardından, Kültür Bakanlığı partiyi iptal etti. Patrik Bartholomeos, Noel nedeniyle yayınladığı mesajda Bakan'a duyarlılığından ötürü ise teşekkür etti
Bunun konuyla olan ilgisini anlayamadım. Aya İrinide oldukça sık konser verilmektedir. Ama içkili yemekli bir eğlenceye hıristiyanların tepki göstermesi normaldir. Çünkü AYA İRİNİ BİR KİLİSEDİR. HEMDE ÇOK ÖNEMLİ BİR KİLİSEDİR. İŞİN İLGİNCİ İSLAM ALEMİ İÇİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR KİLİSEDİR. AYA İRİNİ İLK BİZANS KİLİSESİ OLMASININ YANI SIRA TEK TANRILI DİNLERİN İLK İBADET MERKEZİ KABUL EDİLİR. Osmanlı zamanında ve sonrasında MÜZE KİLİSE ye dönmesi önemini kaybettirmez.
Topkapı sarayının karşılığı AYA İRİNİ değildir. eğer nerede olduğunu bilen varsa !! Bizans imparatorlarının saraylarıdır. Eğer bu şaraplı müzik dinletisi ( Ki bu konserden önce avluda bir kadeh sponsor firmanın şarabıdır. yoksa içkili konser değildir.) Sultanahmet Camii, Süleymaniye, Selimiye, Yeni Camii veya herhangi bir camii avlusunda yapılmaya kalksaydı... Çok yukarılarda yazdığım iletimdeki gibi İslam dinine ait özel bir ibadethane de şarap içilmesi hiç hoş değildir diye tepki gösterirdim.. Ama orası camii değil... saray saray padişahın evi...
Aya irini ile kıyaslama şöyle olur ... Bir kilise olan aya irinide konser verilebilirken tarihi bir camii avlusunda aynı konser verilebilir mi!!!