Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
3201 sayılı yasanın 6. maddesinin B bendinde yurtdışı hizmet borçlanmasından yararlanarak aylık bağlananlardan yurtdışında tekrar çalışmaya başlayanların aylıklarının kesileceği ve bir daha aylık bağlanabilmesi için yeniden yurda kesin dönüş yapmalarının gerektiği belirtilmektedir.[318] Maddeye göre, bu şekilde yurda tekrar kesin dönüş yapanlar yurtdışında sonradan yaptıkları çalışmalarını da borçlanırlarsa yaşlılık aylıkları bu süreler de dikkate alınarak yeniden hesaplanır.
Bu düzenleme SSK’nun 63. maddesinin A bendini anımsatmaktadır. Anılan maddeye göre, yaşlılık aylığı almakta olanlar bu yasaya göre sigortalı olarak çalışmaya başladıklarında kural olarak yaşlılık aylıkları kesilir. Daha sonra çalışmayı bırakıp yeniden aylık bağlanması talebinde bulunduklarında sonraki çalışmaları da dikkate alınarak aylıkları yeniden hesaplanır.[319] Anılan düzenlemenin amacı, genç işgücünün istihdama katılımının desteklenmesi ve ileriye dönük olarak sigortanın finansmanını sağlayan aktif işgücü sayısı ile yaşlılık aylığı almakta olan pasif sigortalı sayısı arasında bir dengenin sağlanmasıdır. Bu durum, genç nüfusun büyük olduğu ve istihdama katılmalarında güçlük yaşandığı Türkiye bakımından özellikle önemlidir. Ancak, bu şekilde istihdamın ve sosyal sigorta sisteminin korunması gereği, yaşlılık aylığı almakta olanların aynı istihdam ve sosyal güvenlik sistemi içinde kalarak tekrar çalışmaları durumunda söz konusu olur. Türkiye’de yaşlılık aylığı almakta olanlar yurt dışında çalışmaya başladıklarında, bu çalışmalarının Türkiye’deki istihdam ve sosyal güvenlik sistemine bir etkisi olmayacağı için, anılan sistemlerin korunması amacıyla aylıklarının kesilmesi gereksinimi de doğmaz.[320]
Kaldı ki, Türkiye’de yaşlılık aylığına hak kazanma yaşının, şimdi kademeli olarak artmakla birlikte uzun yıllar düşük olması ve yaşlılık aylığı alanların aylıklarının geçimlerine yetmemesi nedeniyle SSK’nun 63. maddesinin B bendinde bir istisna hükmüne yer verilerek, yazılı talepte bulunurlarsa, yaşlılık aylığı almakta olanların çalışırken aylıklarını almaya devam edebilecekleri, bunun karşılığında kazançlarından sosyal güvenlik destek primi adı altında bir prim kesileceği öngörülmüştür. 1/4’ü işçi, 3/4’ü işveren payı olan bu primin miktarı sigortalının prime esas kazancının %30’udur.[321] Sosyal güvenlik destek priminin amacı da yaşlılık aylığı almakta olanların istihdama katılmalarını frenlemek, bu katılımın sosyal yaşlılık sigortası sisteminin finansmanı üzerindeki etkilerini hafifletmek ve işçiye işyerinde karşılaşması olasılığı bulunan iş kazası ve meslek hastalığı riskine karşı sağlanan güvencenin finansmanını sağlamaktır.
Yaşlılık aylığı alırken yurtdışında çalışmaya başlayanlar bakımından ise, çalışırken yaşlılık aylıklarını almalarını sağlayacak böyle bir sistem olmadığı gibi, buna gerek de yoktur. Çünkü, yaşlılık aylığı almakta olanların yurt dışıda çalışmalarının Türkiye’deki istihdama ve yaşlılık sigortasının finansmanına bir etkisi olmadığı gibi, bunların işyerinde karşılaşabilecekleri iş kazası ve meslek hastalığı riski de yabancı sosyal güvenlik sistemlerince güvenceye kavuşturulmaktadır. Yukarıda yaşlılık aylığı almaktayken yurt dışında çalışmaya başlayanların aylıklarının kesilmesine gerek olmadığını belirtirken dayandığımız gerekçeler aynen burada da geçerlidir.
Belirtelim ki, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi de bu yaklaşımla, Türkiye’deki çalışmalarına dayalı olarak SSK’na göre yaşlılık aylığı almakta olanların yurtdışında çalışmaya başlamaları durumunda SSK’nun 63. maddesinin A bendine göre aylıklarının kesilmesine gerek olmadığı sonucuna varmıştır.[322] Buna göre, 3201 sayılı yasanın 6. maddesinin B bendi olması gereken hukuk bakımından isabetli olmadığı gibi, Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır.[323] Çünkü, yurtdışı hizmet borçlanması yaparak yaşlılık aylığı almaya hak kazananlarla sadece Türkiye’deki çalışmalarıyla bu hakkı elde edenler yaşlılık sigortası sisteminde birlikte değerlendirilerek aynı emeklilik statüsüne sokulmaktadır. Bu şekilde aynı emeklilik statüsüne alındıktan sonra, yaşlılık aylığına Türkiye’deki çalışmaları dolayısıyla hak kazananların yurt dışında çalışmaya başlamaları durumda aylıkları kesilmezken, 3201 sayılı yasanın 6. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlananların aylıklarının yurt dışında çalışmaya başladıkları tarihte kesilmesi Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Ekleyelim ki, yurtdışı hizmet borçlanması yaparak yaşlılık aylığı bağlanmış olanların aylıklarının yurtdışında tekrar çalışmaya başlamaları durumunda kesilmesini haklı bir nedene dayandırmak da olanaklı değildir.[324]
Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yurtdışı hizmet borçlanmasından yararlanarak yaşlılık aylığı almakta iken yurt dışında yeniden çalışmaya başlayanlarla yurt içindeki çalışmalarına dayalı olarak yaşlılık aylığı alan aynı durumdaki sigortalılar arasında yaratılan eşitsizlik, bunlarla ESK ve Bağ-Kur K’na tabi olarak aylık alanlar arasında da söz konusudur. Şöyle ki, ESK’nun 99. ve ek 11. maddelerinde, bu yasaya göre emekli aylığı alanların yine bu yasaya göre emekliliğe tabi işlere atanmaları durumunda aylıklarının kesileceğini düzenlemiştir. Bağ-Kur Kanununun 35. maddesine göre de, sigortalının yaşlılık aylığına hak kazanması için çalışmakta olduğu işini bırakması gerekmediği gibi, yasanın 38. maddesi ile yaşlılık aylığı alanların istekleri halinde aylıklarının kesilerek son defa prim ödedikleri basamaktan prim ödemelerine izin verilmiştir. Şu halde, hem ESK’na tabi olarak emekli aylığı alanların hem de Bağ-Kur Kanununa göre yaşlılık aylığı almakta olanların yurtdışında çalışmaya başlamaları durumunda yaşlılık aylıklarının kesilmemesi gerekir.[325]
________________________________
[318] Dikkat edilecek olursa aylığın kesilmesinin nedeni yurt dışında çalışma ilişkisine girilmiş olmasıdır. Buna göre, yurtdışına çalışma değil de yerleşmek niyetiyle çıkanların aylıklarının kesilmesi söz konusu olmayacaktır. O halde yurt dışı hizmet borçlanması yapan ev kadınlarının aylık bağlandıktan sonra yurt dışına yerleşmek niyetiyle çıkmaları durumunda aylıkları kesilmeyecek, daha önce yurt dışında çalışıp bu sürelerini borçlananlar gibi ancak yurt dışında çalışmaya başlarlarsa aylıkları kesilecektir (bkz. S. Başterzi, Yurt Dışı Hizmet Borçlanması, 295).
[319] bkz. Tuncay-Ekmekçi, 359; Güzel-Okur, 398-399; S. Başterzi, Yurt Dışı Hizmet Borçlanması, 296.
[320] S. Başterzi, Yurt Dışı Hizmet Borçlanması, 298-299.
[321] bkz. Tuncay-Ekmekçi, 359-363; Güzel-Okur, 399-403.
[322] Y21HD., 28.6.1999, E.1999/669, K. 1999/4934, YKD., Ocak 2000, 93-94; A. Güzel’in bu kararı isabetli bulan incelemesi için bkz. Güzel, Değerlendirme 1999, 361-362.
[323] Anayasa Mahkemesinin yukarıda değindiğimiz kararına konu iptal davasında (bkz yuk. Bl.2, II, A, 2, c, aa) 6. maddenin A bendi ile birlikte B bendindeki koşulların da Anayasaya aykırılığı iddia edilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi, 3201 sayılı kanunun 6/B maddesinin uyuşmazlık konusu davaya bakan mahkemenin uygulamakla yükümlü kurallar arasında olmadığını ve bu nedenle bu maddeye ilişkin itirazların Anayasa Mahkemesince incelenemeyeceğini belirterek talebi reddetmiştir.
[324] S. Başterzi, Yurt Dışı Hizmet Borçlanması, 299.
[325] S. Başterzi, Yurt Dışı Hizmet Borçlanması, 299-300
Hukuki NET Güncel Haber
Konu Hakkaniyetli tarafından (29-02-2012 Saat 02:52:24 ) de değiştirilmiştir.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
YURT DIŞINDA BULUNAN TÜRK VATANDAŞLARININ YURT DIŞINDA GEÇEN SÜRELERİNİN SOSYAL GÜVENLİKLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ HAKKINDA KANUN gereğince emekli olabilir ama ben bu kanun hükümlerine aldanarak emekli olmasın derim.
Çünkü; 3201 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile Avrupalı Türk'ün cebinde yeşil sermayenin ve diğer fırsatçıların çaldıklarından geriya kalan son Centlere de devlet göz dikti. Kasası boşalan SGK kurumu çözümü Avrupalı Türkleri kandırarak borçlanmaya teşfik etmekte bulmuştur.
3201 sayılı yasaya göre borçlananlardan %1'i bile aslında bu borçlanmadan sonra maaş talep etme hakkına sahip değildir. Ama maaş almaya teşfik ediliyor, çünkü ilgili düzenlemeye göre bir aylık bile maaş alırsanız; bu borçlanmanın iptali ile yatırmış olduğunuz borçlanma miktarını geri talep edemiyorsunuz. Dayanak:Resmi Gazetede 06.11.2008 tarihinde (Resmi Gazete Sayısı:27046) yayımlanan YURTDIŞINDA GEÇEN SÜRELERİN BORÇLANDIRILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK MADDE 11/4 'Borçlandıkları hizmetler dikkate alınarak aylık bağlanmış olanlar, borçlanma başvurusundan vazgeçemezler ve bunların ödedikleri borçlanma tutarı iade edilmez'
Çünkü; Benim yaşadığım Federal Almanya'daki durumu izah edecek olursam: Federal Almanya bir SOSYAL HUKUK DEVLETİDİR. Burda emeklilik yaşınız olan (63-65) yaşına kadar ya çalışırsınız ya da işsiz kaldığınız dönem için belli bir süre işsizlik yardımı, bu yardımın süresi sona erdiğinde ise sosyal yardım (HARZ IV) alırsınız. Yukarıda bahsettiğim 2008 tarihli yönetmeliğin Tanımlar başlıklı MADDE 4/d hükmünün düzenlemesi şu şekildedir: 'Kesin dönüş: Aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durunu'.
Oysa SGK nun Yurtdışı İşçi Hizmetleri Dairesi Başkanı burda yıllardır televizyonlara haftada bir gün 5 SAAT (şu an salı günleri) çıkmakta ve ajite bir dille burdaki vatandaşları 43 yaşında emekli olabileceklerine ikna ederek borçlanmaya teşfik etmekte ve kandırmaktadır. Almanya'daki bir insanı borçlanmaya ikna ettiniz ve hatta daha da ileri giderek aldatıp maaş almaya teşfik edip başvurusunu alıp 43 yaşında maaşa bağladınız sayın SGK. Peki yukarıda bahsettiğim gibi burdaki vatandaş emeklilik yaşına kadar ya çalışır ya da devletten sosyal yardım alarak geçinir. İşsizlik yardımı veya sosyal yardıma başvurarak BAŞKACA HİÇBİR YERDEN GELİRİNİN OLMADIĞINI SÖYLEDİ ve ilgili işsizlik yardımı veya sosyal yardım aldı. Ama siz 43 yaşında emekli etmiştiniz ya, maaş alıyordu ya, bunu Federal İş Ajansına veya Sosyal Yardım Kuruluşuna bildirmedi. İşte bu nokta da büyük suç işlemiş oluyor.
Burda bitmiyor; BU DURUM SGK'ya İSTEDİĞİ FIRSATI VERİYOR. Vatandaş ne yaptı aynı zamanda yaşadığı ülkede sosyal yardım veya işsizlik yardımı alınca; yukarıda bahsettiğim yönetmeliğin 4/d maddesini de Türkiye açısından ihlal etmiş oldu. SGK bu durumu Avrupalı Türkün adeta burnundan getirmektedir. Şöyleki; Avrupalı Türkü borçlanmaya teşfik eden SGK kasıtlı olarak başlangıçta vatandaşın yaşadığı ülkedeki sosyo ekonomik durumunu araştırmamaktadır. Vatandaş yaşadığı ülke olan Federal Almanya'da emeklilik yaşına gelince Federal Almanya Emeklilik sağlığı emekli olacak şahıs Türkiye kökenli olduğu için durumu SGK ya bildiriyor. Türk vatandaşına ait tüm sigorta dökümünü yolluyor. Aman da ama SGK nelerini yakalıyor vatandaşın bu sigorta dökümünden. Ne zaman çalıştığını, ne zaman sosyal yardım aldığını, ne zaman işsiz kaldığını ve dolayısıyla işsizlik yardımı aldığını. İşte bu nokta da Avrupalı Türk yaşamının son ve huzur içinde geçirmesi gereken anını öyle bir kısıyor ki: Çünkü SGK tarafından başına getirilecekler ömründen ömür götürüyor. Bu yaşta mücadele gücü de olmayınca çoğu zaman aklından, yüreğinden kayıplarla ödüyor bunu (Psikolojikmen çöküp vefat eden müvekkilim de oldu, şu an 2 kişi de çok kötü durumda).
EVET SGK NE Mİ YAPIYOR BU SİGORTA DÖKÜMÜ ELİNE GEÇİNCE:
AVRUPALI TÜRKE 3201 SAYILI YASA ÇERÇEVESİNDE MAAŞ ALMAYA BAŞLADIĞI İLK AYLIĞINDAN İTİBAREN YAKALADIĞI BU ANA KADAR Kİ TÜM MAAŞLARINI İNSAFA SIĞMAYAN BİR FAİZLE KARŞISINA KOYUP HEPSİNİN GERİ ÖDENMESİNİ EMREDİYOR. Bunun anlamı şu; kaç yıl boyunca bu maaşı aldıysanız hepsini faizi ile birlikte geri ödemekle yükümlüsünüz AMA BUNA DA AVRUPALI TÜRKÜN MALI DAYANMAZ.
Neyseki yakın zamanda insaflı hakimler çıkıp yasanın bu acımasız düzenlemesine aykırı kararlara vardılar ve yargıtay da bu kararların arkasında durdu ama bu kararlar da Avrupalı Türkün mağduriyetini tam olarak gidermiyor. Çünkü yasal (ama adil olmayan) düzenlemeye göre siz ilk maaşı aldığınız tarihten bu durumunuz tespit edildiği ana kadar ki bütün maaşları faizi ile birlikte geri ödemek zorundasınız. Yani arada çalışmamış olmanız (GERÇİ YUKARIDA DA BAHSETTİĞİM GİBİ ÇALIŞMASANIZ BİLE BU SEFER İŞSİZLİK PARASI VEYA SOSYAL YARDIM ALACAKSINIZ - YANİ KURTULUŞUNUZ YOK- HER HALUKARNA 3201 sayılı düzenlemeye aykırı davranacaksınız) dahi affedilmiyor. Şimdi daha çok yakın tarihli bir düzenleme çıkarıldı
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü: B.13.2.SGK.0.0.10.07.01/01-031/482 05/08/2010
Konu : Türkiye-Almanya Sosyal GüvenlikSözlesme Aylıklarına Ait islemlerin Taşra Ünitelerine Devrine dair 05 Ağustos 2010 tarihinde yayınlanan 2010/91 sayılı genelgenin ‘(EK-3) ALMAN SİGORTALILIK SÜRELERİNİN TAHSİS İŞLEMLERİNDE DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN TABLO’.
Az buçuk gözü açıldı açılacak olan Avrupalı Türkün gözü bu sefer de bu tablo ile kör edilmeye çalışılıyor ki; geçen Salı günkü televizyon programında (Avrupada yayım yapan bir Türk kanalı) SGK Yurdışı İşçi Hizmetleri Dairesi başkanının adeta sizi yakaladım imalı, elini avuşturan tavrından bunu çok iyi gördüm. Bu tablonun özü şu: Federal Almanya'da sigortadan muaf MİNİJOB denilen ve 400, Euronun altında gelir elde edilen işler var. Normalde bizim 3201 sayılı yasa; YAŞADIĞI ÜLKEDE ÇALIŞMASINA SON VERENLER 3201 SAYILI YASAYA GÖRE EMEKLİLİK MAAŞI TAHSİS TALEBİNDE BULUNABİLİR diyordu ya; baktılar SGK ya para akışı yavaşlayacak HEMEN DÜZENLEME DEĞİŞİKLİĞ (OYSA TEMEL YASA OLAN 3201 SAYILI YASAYA AYKIRI BİR DÜZENLEME - NE YAPARSINIZ BİZİM ÜLKEMİZ İŞTE) ile bu tablo eklendi alakasız şekilde yukarıdaki genelgeye. .
3201 sayılı yasa 1985 yılında çıktı ama 24 yıl sonra vatandaşları kazanılmış haklarından mahrum edecek TEMEL KANUNA AYKIRI GENELGELER ÇIKARILDI. 2009 yılına kadar 3201 sayılı yasaya göre emeklilik maaşı alanlara yaşadıkları ülkedeki ekonomik durumlarını gösteren ve ilgili Federal Alman makamlarından (İş Ajansından ve Sosyal Yardım Kuruluşundan) alınan belgeleri SGKya göndermeleri talep edilmedi. Ama T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü, Yurtdışı Borçlanma ve Tahsis İşlemleri Daire Başkanlığının, SAYI.13.2.SGK.O.10.07.01/01-031-3119,
KONU:Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesi (tarih:02.01.2009) 2008/11 sayılı GENELGE ile 3201 sayılı yasa çerçevesinde SGK dan emeklilik maaşı bağlananlara 6 ayda bir yaşadıkları ülkedeki İş Ajansından ve Sosyal Yardım Kuruluşundan çalışmadıklarına ve sosyal yardım almadıklarınıa dair belge sunmaları zorunluluğu getirildi. AKSİ TAKDİRDE MAAŞLARI KESİLECEK..
Avrupalı Türk şu an şok halinde. Ellerinde son kalan malvarlığını da SGK alacak. .
3201 sayılı yasa çerçevesinde emekliliğin KESİN DÖNÜŞ ibaresinin en baştaki YAŞADIĞI AVRUPA ÜLKESİNDEN TASI TARAĞI TOPLAYIP TÜRKİYE'YE DÖNÜŞ YAPMAK şeklindeydi. Bakıldı para akışı olmuyor; kesin dönüş ibaresi yumuşatıldı: maaş tahsisi talebi esnasında Türkiye'de bir pasaport ibrazı ve ikamet adresi gösterme şeklinde yumuşatıldı. Çalışma yasağı vardı; baktılar para akışı duracak; 400,-Euroya kadar olan çalışmaları işten saymamak şeklinde temel yasaya (3201 sayılı yasa) aykırı yukarıda bahsettiğim alakasız bir genelgeye ilgili tablo eklendi..
Avrupalı Türk silkeledikçe döviz döken ağaç olarak görülmesin artık, bir şeyleri kalmadı artık. Yaşlılıklarında biraz olsun dinlenmeyi hakkedeceklerdi ama ona yetecek yürek ve akıl da bırakmadınız artık. .
3201 SAYILI YASA ANAYSAYA AYKIRIDIR VE BU YÖNÜ İLE İPTAL EDİLMELİDİR. Şöyle ki; 3201 sayılı yasanın özü incelendiğinde yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına adeta bir tuzak olduğu, politik menfaatlere aracı edildiği (Sosyal Güvenlik Bakanına yapılan ve yasanın uygulanmasının hukuka aykırı olduğu yönündeki izahata; Sayın Bakanın ‘Bu yasayı bizden öncekilerin ne kasıtla çıkardıklarını biz de anlamış değiliz’ cevabını vermesi), maksadın SGK nın açıklarının Avrupalı Türklerin sırtına yüklemek olduğu, bu yapılırken bile yanlış hesap ile bu yasadan faydalanarak maaş alanların da kurumun sırtına bir kambur haline getirildiği, tüm bu yönleri ile bu yasanın Anayasaya aykırı olduğu sonucu ortaya çıkacaktır. Çünkü bu yasa kurumun mali yapısı gözetilmeden çıkarılmış ve politik menfaatlere aracı edilmiş vaziyettedir.
Şöyleki; Kurum şu an da Yurtdışı İşçi Hizmetleri Daire Başkanını da dahil olmak üzere Avrupa’da yayım yapan bir çok medya kuruluşunu (televizyon ve gazete) da kullanarak hatalı ve yanıltıcı beyanlarla Avrupada yaşayan vatandaşlarımızı 3201 sayılı yasa çerçevesinde emekliliğe teşvik etmektedir. Bu nokta da kullanılan şahıs ve kuruluşlar yasayı kasıtlı bir şekilde eksik bir şekilde anlatmaktadırlar ve bu yönde SGK tarafından buna teşvik edilmektedirler. En bariz örnek Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızdır. Bu ülkede emeklilik yaşı kadınlarda 60, erkeklerde ise 65’tir. Yani bu yaşlardan evvel bir Türkün işsiz kalmak, işsiz kalmışsa da sosyal yardım kuruluşundan sosyal yardım almadan geçinebilmesi mümkün değildir. SGK bu gerçeği bilmesine rağmen, en başta Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Daire Başkanını haftada bir gün Avurpada yayım yapan Türk Televizyon kanallarına en az 3 saat çıkarmakta ve vatandaşları yaşadıkları ülkelerin gerçeklerine aykırı şekilde 43 yaşı itibariyle kurumdan emekli maaşı alabileceklerine inandırmaya çalışmaktadırlar ve bunda da başarılı olmaktadırlar..
Kurumun bütün hedefi SGK’nın açıklarının Avrupalı Türkün sırtına yüklenmesidir. Yaşadığı ülkedeki emeklilik yaşına daha 22 yıl kalan Avrupada yaşayan vatandaşlarımıza yönelik yapılan ajite kampanyalarla kendileri borçlanma yapmaya teşvik edilmektedirler. Borçlanmanın akabinde de hayatın olağan gerçeklerine aykırı yaşlarda bu vatandaşlarımız adeta tuzak bir şekilde yaşlılık aylığı (AMA DAHA 43 YAŞINDA) almaya teşvik edilmektedirler. 3201 sayılı yasanın samimi şekilde vatandaşa izah edilmemesi sebebiyle de çalışırken veya iş bulamaması sebebiyle sosyal yardım kuruluşundan yardım almak zorunda kalan Avrupadaki vatandaşlarımız kurumun iknası ile kanuna aykırı olmasına rağmen SGK’dan da ek destek maksadıyla yaşlılık aylığı almaktadırlar.
Bu durumda davalı kurumdan yaşlılık aylığı alan ilgililer Federal Almanya Yasalarına da aykırı hareket etmiş bulunmaktadırlar. Çünkü Federal Almanya’da Sosyal Yardım Kuruluşundan yardım alınırken Türkiye’den alınan yaşlılık aylığı beyan edilmemektedir. İlgili Federal Almanya Sosyal Yardım Kuruluşunun Türkiye’den yaşlılık aylığı almanın yanında kendisinden de yardım alanları tespit ettiğinde bu durumda bu vatandaşlarımız Almanya’daki sosyal haklardan da mahrum kalmaktadırlar.
Davalı kurumun açık kötü niyeti bu noktada yani vatandaşın yaşlılık aylığı bağlanmasını talebi esnasında ortaya çıkmaktadır. Kurum bu esnada adeta kötü bir niyetle vatandaşın yaşadığı ülkedeki sosyal yardım kuruluşu ile veya iş ajansı ile olan bağını araştırmamakta ve kimi zaman 20 yıl sonra vatandaşın kurumdan maaş almasının usulsüzlüğünü tespit etmekte ve bu noktayı da kuruma büyük bir fırsat olarak görmektedir. İşte bu durumlarda davalı kurum uygulamakla yükümlü olduğu kanunu ve Anayayı hiçe sayan uygulamalara başvurma yolunu seçmektedir. Yani ilgilinin tüm borçlanma işlemini iptal yolunu ve iptal gününe kadar almış olduğu tüm yaşlılık aylığını yüksek faizlerle geri talep etmekte ve maksadı yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza sosyal güvence sağlamak olan yasanın ruhuna aykırı hareket etmektedir.
Kurumun kasıtlı sessizliği şu noktada da ortaya çıkmaktadır: Vatandaşın onlarca yıl sonra yasaya aykırı maaş aldığı ancak Federal Almanya Emeklilik Sigortasının SGK ile yaptığı yazışmalar ile ortaya çıkmaktadır. Federal Almanya Emeklilik Sigortasından alınan sigorta dökümü vatandaşın Federal Almanya Almanya’daki emeklilik yaşı olan 60 veya 65 yaşına gelindiğinde SGK’na gönderilmekte ve ilgilinin Türkiye’de de geçmiş yıllarda hizmeti olmuşsa bu hizmetlerin birleştirilmesi talep edilmektedir. Ancak bu noktadadır ki kurum vatandaşın kendisinden yaşlılık maaşı aldığı kimi dönemlerde yaşadığı ülke olan Federal Almanya’da sosyal yardım aldığı veya çalıştığı dönemleri tespit etmektedir.
Yasal düzenlemeler ve bu düzenlemelerdeki değişiklikler ülkenin sosyo-ekonomik yapısı göz önünde bulundurulmak suretiyle, söz konusu düzenlemelerin ve değişiklilklerin uygulamada doğuracağı sonuçları üzerinde titizlikle durulmasını gerektirmektedirler. Aksi takdirde ADALET DUYGUSUNU RENCİDE EDİCİ SONUÇLAR ORTAYA ÇIKABİLECEĞİ GİBİ, DEVLET, GÖREVİNİ LAYIKIYLA YAPMAKTA ZAAFİYETE DÜŞEBİLİR. ÖZELLİKLE SOSYAL GÜVENLİK KANUNLARINDA YAPILACAK HATALI DÜZENLEMELER VE DEĞİŞİKLİKLER, TOPLUMSAL YAPIDA BİR TAKIM YIPRANMALARA NEDEN OLABİLMEKTE VE VATANDAŞIN DEVLETE OLAN GÜVENİNİ SARSMAKTADIR.
Çok nadir kişinin açabileceği davalarda kendilerine fayda edecek şu yargıtay kararını da konuya eklemek istiyorum.
.YARGITAY 21. Hukuk Dairesi Esas: 2002/671 Karar: 2002/691 Tarih: 05.02.2002
ÖZET: Kurumca; yurt dışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için; yaşlılık aylığını kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınması yerine, borçlanmanın ve buna bağlı yaşlılık aylığının iptali ile iptal gününe kadar ödenen aylıkların geri alınması biçiminde işlem tesis edilmesi Anayasal Sosyal güvenlik ilkeleri ile yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşmadığı halde, yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.(506 sayılı SSK. m. 60, 63) (3201 sayılı YDBTVYDGSSGBDHK. m. 6)
KARAR METNİ:
(YHGK. 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E. 857 K. s. ve 22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E. 300 K. s. kararları)
Davacı davalı Kurum işleminin iptaliyle, borçlanma işleminin geçerli olduğunun tesbitine, aylıkların kesildiği tarihten itibaren ödenmeye devam edilmesine ve geri alınan aylıkların iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi B.Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki bütün temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 3201 s. Kanuna göre, yurt dışı hizmetlerini borçlanan ve buna bağlı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının uzun sayılabilecek bir süre sonra; yaşlılık aylığından yararlanma koşullarından biri olan yurda kesin dönüş koşulunun bulunmadığının anlaşılması üzerine, Kurumca; gerek borçlanma ve gerekse yaşlılık aylığının iptal edilmesine ilişkindir.
Mahkeme; kurum işlemlerinin yerinde olduğunu kabul etmiş ve davacı isteminin reddine karar vermişse de bu sonuç usul ve kanuna uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık sigortasından faydalanmak isteyen 3201 s. yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının borçlanma veya yaşlılık aylığı koşullarından "yurda kesin dönüş koşulu´nun" bulunmadığının sonradan anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara ait olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen koşul noksanlığının saptanması durumunda; Kurum hak ve yetkilerinin, gerek 3201 s. gerekse temel Kanun niteliğinde bulunan 506 s. Kanun açısından ortaya koymak yararlı olacaktır.
Gerçekten, 3201 s. Yasa, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 s. Kanun ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Anayurt Türkiye´de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye´de çalışıp, belirli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 s. Yasadan yararlanmak suretiyle 506 s. Yasada ön görülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurt içerisinde çalışıp 506 s. Kanun kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 s. Kanunun 60. maddesinde ön görülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; "yaş", "sigortalılık süresi", "prim ödeme tarih sayısı", "işten ayrılma" ve "yazılı istekte bulunmak" koşulları 3201 s. Kanunun 6. maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye´de çalışanların "işten ayrılma koşulu" burada; "yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye´ye dönüş" şeklinde belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içerisinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içerisinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
işte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile doğrudan ilgili olduğundan az yukarıda anlatılan hukuki gerçeklerin açıklanması gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201 s. Kanun uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk´ Vatandaşının, belirtilen "yurda dönüş" şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte gerçekleştiğinin anlaşılması halinde kurumun bu kişiye karşı ne tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 s. Kanun sistemi, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985 yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay uygulamasında, katı şekilde kabul edilmemiş; yurda kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre daha devam ettiği hallerde, bu kişilerin borçlanmalarının iptali ile, Kurumun yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır. Ancak bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelmesiyle uygulama tersine dönmüş ve yurt dışında çalışanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E. 857 K. s. ve 22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E. 300 K. s. ve daha sonra aynı doğrultudaki kararlar).
Ne var ki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi bulunmaması sebebi ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 s. Yasa, 6. madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı şekilde ortaya koymuş, yurt dışından kesin dönüş yapılmasına ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında çalışmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken işlemleri belirlemiştir. Buna göre; yurt dışından kesin dönüş yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde; çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle; yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201 s. Kanun sisteminde yeniden yurt dışı çalışma söz konusu olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş gününe kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istem olduğunda yatırılan borçlanma bedelini iadesidir. Yaşlılık aylığı bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 s. Kanun sisteminde, yurt içerisinde çalışanlar için uygulanan yaptırımda belirtilen biçimde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere, yurt içerisinde çalışan bir sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesin de; 506 s. Kanunun 3279 s. Kanun ile değişik 63. maddesinde kabul edildiği biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi "işten ayrılma" veya "yurt dışından dönüş" koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik haklarının büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Buna karşın; görülmekte olan bu davada olduğu gibi 3201 s. Kanun yönünden de, Kurumun bu tür durumlarda uyguladığı hukuki statü ne Anayasal Sosyal Güvenlik İlkeleri nede Yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşır durumdadır. Gerçekten de belirtilen koşulların yerine getirilmediğinin saptandığı durumlarda; Kurumun uygulanması ile;
a)Kişinin borçlanması ve buna bağlı yaşlılık sigortası iptal edilmekte, kişi Türk Sosyal Sigortalar sisteminden dışlanmakta,
b)iptal gününe kadar ödenen yaşlılık aylıkları faizi ile geri alınmakta,
c)Borçlanma tarihindeki Kur üzerinden ödenen Türk Parası, dövizdeki artışlar dikkate alınmadan yıllar öncesi değerden iade edilmekte,
d) İade edilmek istenen bedele faiz dahi uygulanmamakta,
e)Kişinin yasadaki hakdüşürücü süreyi kaybedip etmediği dikkate alınmamakta,
f)Ayrıca kişinin, yurt dışındaki sosyal sigortalar kurumundan primlerini alıp almadığı ve oradaki sosyal güvenlik kuruluşlarından haklarını kaybedip etmedikleri gözetilmemekte, kısaca kişi, sosyal güvencesiz bir biçimde ortada bırakılmaktadır. Böyle bir uygulama ise hiçbir yönden hukuksal kabul edilemez ve yasalarca korunamaz.
Belirtilen nedenlerle; Kurumca; Yurtdışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için; yaşlılık aylığını kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınması yerine, borçlanmanın ve buna bağlı yaşlılık aylığının iptali ile iptal gününe kadar ödenen aylıkların geri alınması biçiminde işlem tesis edilmesi Anayasal Sosyal güvenlik ilkeleri ile yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşmadığı halde, yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 5.2.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: {Corpus Arşiv No:21-80}.
.SONUÇ ŞU: YURTDIŞINDA YAŞAYAN BİR TÜRK EĞERKİ KESİN DÖNÜŞ GİBİ KESİN DÖNÜŞ YAPACAKSA YANİ TABİRİ CAİZSE TASI TARAĞI TOPLAYIP TÜRKİYEYE GİDECEKSE, YANİ YAŞADIĞI ÜLKE OLAN AVRUPA ÜLKESİNDE Kİ VEYA HERHANGİ BİR YABANCI ÜLKEDEKİ TÜM HAKLARINI ÖLDÜREREK TÜRKİYEYE GİDECEKSE TÜRKİYEYE GİTTİĞİNDE 3201 SAYILI YASA ÇERÇEVESİNDE BORÇLANMA YAPSIN VE EMEKLİLİK MAAŞI ALSIN. Yoksa burda yaşamaya devam edecekse bu işsizlik ortamında ilerde Federal Almanya'da alacağı emeklilik maaşı da geçimine yetmeyeceği için yine Federal Almanya devletinin Sosyal Yardım Kuruluşunun vereceği ek sosyal yardıma mecbur kalacağı için 3201 sayılı yasadaki İKAMETE DAYALI BİR SOSYAL YARDIM YA DA SOSYAL YARDIM ÖDENEĞİ ALMAMA koşulun gerçekleştiremeyeceği için hiçbir zaman Türkiye'deki maaşa hak kazanamayacak, yani SGK ya ödemiş olduğu borçlanma bedeli gibi bir zararla kurtaracaktır durumum. SADECE BORÇLANMASINI YAPIP MAAŞ ALMAYA BAŞLAYANLAR SAKINA MAAŞ TAHSİS TALEBİNDE BULUNMASINLAR. HEMEN YATIRDIKLARI BORÇLANMA BEDELİNİ GERİ ÇEKSİNLER. Bakın burdaki adaletsizliğe de: Diyelim ki borçlanmayı yaptınız ve 10 yıl sonra akıllanıp bu emeklilikten size hayır gelmeyeceğinizi anladınız. O zaman kurumun başka bir fırsatçı yüzü ortaya çıkıyor. Siz borçlanma için yatırmış olduğunuz döviz miktarını değil, o döviz miktarının 10 yıl önce yatırdığınız TÜRK PARASI KARŞILIĞINI ALABİLİYORSUNUZ. YANİ KUŞ KADAR BİR PARA ALACAKSINIZ YATIRDIĞINIZ KAZA KARŞILIK. .
..
.OYSA KURUM SİZİ USULE AYKIRI ŞEKİLDE MAAŞ ALMIŞ ŞEKİLDE YAKALARSA; BIRAKIN VERDİĞİ TÜM MAAŞLARI, BU MAAŞLARI YÜKSEK FAİZİ İLE GERİ İSTEME HAKKINI KENDİSİNDE GÖRÜYOR. YANİ FAİZ VATANDAŞA HARAM DEVLETE HELAL..
..
.Şu noktaya da değinmeden edemeyeceğim.Yukarıda bahsettiğim ve 06.11.2008 tarihli Resmi Gazetenin 27046 sayısında yayımlanan yönetmeliğin Yoklama işlemleri başlıklı 14/(7) hükmü var ki; bu hükümet döneminde çıkarılmıştır AMA YANİ HANGİ DİNE HİZMET DEDİTTİRECEK TÜRDEN. Hüküm aynen şöyle; 'Bu yönetmeliğin uygulamasında, evli ya da BİRLİKTE YAŞAYAN ÇİFTLER için ödenen yardımlar her iki eş için de ödeniyor olarak kabul edilir'.
.Yani siz çalışmıyorsunuz, maaşınız geçiminize yetiyor ama birlikte yaşadığınız eşiniz; bu da yetmez KIZ ARKADAŞINIZ BİLE SOSYAL YARDIM ALIYORSA bu sizin suçunuz oluyor ve Türkiyedeki maaşı alıyorsanız geri ödemekle yükümlü oluyorsunuz hem de yüksek faizle, maaş almıyorsanız da ALAMAZSINIZ. .
.SONUCUN SONUCU BU MAAŞI ALAMAZSINIZ ALIRSANIZ SONUCUNA KATLANALARDAN OLACAĞINIZ %99 İHTİMAL DAİRESİNDEDİR..
.Hukukçulukla, zorunlu korumacılığın arasında bir dert yanma oldu cevabım biliyorum ama bu hususta fayda edecek protest tavırlı bir kalem oynatmak gerekiyordu artık.
AVRUPALI MAĞDUR TÜRKÜ UYANDIRABİLMESİ UMUDUYLA.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
Yurt Dışı Borçlanmasıyla Emekli Olanların Türkiyede Tekrar Çalışmaya Başlaması Halinde Emekli Aylıkları Kesilmeyecek
Yurt Dışı Çalışma yasağı devam ediyor.
5510 sayılı Kanun’da açık hüküm bulunmaması nedeniyle yurt dışı borçlanması yaparak emekliye ayrılanların tekrar çalışmaya başlaması halinde sosyal güvenlik destek primine tabi çalışmaları imkânı olmadan emekli aylıkları kesiliyordu. 5997 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinin (B) fıkrasının ilk paragrafı değiştirilerek yurt dışı borçlanması yaparak emekli aylığı bağlananlardan Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında emekli aylıkları kesilmeden 5510 sayılı Kanun’un sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına imkân sağlanmıştır. Ancak yurtdışı borçlanması yapanlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanların, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilecektir. Bu düzenleme Resmî Gazete’de yayımlandığı 19 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye’den emekliler emekli sandığı ve bagkur emeklileri Yurt dışında çalışabiliyor ama 3201 e göre emekli olanlar ayni hakka sahip değiller.
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir durum.
Yurt dışında calışmak 400 Eyro dan fazla kazanmak yasak.
Konu Hakkaniyetli tarafından (29-02-2012 Saat 13:44:46 ) de değiştirilmiştir.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
5997 sayılı Kanunu TBMM de teklif edip kabul ettiren Milletvekillerinin amacı emekliler arasında tam Anayasal eşitlik sağlamak idi.
Ama maalesef sosyal güvenlik kurumu bu eşitliği yönetmeliklerle asla vermeyecek.
5997 sayılı Kanun’un 15. maddesi nde amaç Anayasal eşitlik sağlamak idi.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
Artık 3201 e göre emekli olanlar için Türkiye’de çalışmak serbest yurt dışında çalışmak ise yasak devam ediyor.
16 Haziran 2010 günü TBMM’den geçen Kanun ile Kabul edilen 15 inci madde ile
“MADDE 15- 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (B) fıkrasının ilk paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir.
Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır.”” denildi.
Bu değişiklikten sonra da yurtdışı borçlanması ile emekli olanlar diğer emekliler gibi SGDP ödeyerek çalışabilecekler.
Yürürlük maddesi ise hatalıdır
Ancak, bu düzenleme de yürürlük tarihi bakımından eksiktir. Zira, 1 Ekim 2008 gününden beridir yapılan eziyet ile yurtdışı emeklilerine aylık verilmediği gibi ödenenler de geri istenmektedir.
Bu düzenlemenin yürürlük tarihi 01.10.2008 olması gerekirken, yayımı tarihinde yürürlüğe girecek denilmiştir.
Bu sebeple aylığı kesilen ve ödenenleri geri istenen yurtdışı emeklileri de SGK’yı dava etmeye başlayacaklardır.
Davaları ise kazanacakları da aşikardır.
Olan, yine SGK’nın kasasına olacak ve he avukatlık hem de dava masrafı ödeyecekler.
Konu Hakkaniyetli tarafından (29-02-2012 Saat 17:58:02 ) de değiştirilmiştir.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
YURT DISI HiZMET BORÇLANMASINDA
"YURDA KESiN DÖNÜS KOSULU"
Dr. Süleyman BASTERZi
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
is ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı
Öğretim Görevlisi
Kisiler bir kez aynı statüye girdikten sonra, bunlar arasında ayrım yapılması Anayasanın esitlik ilkesine aykırı olur.
Öte yandan, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.06.1999 tarihli kararı da52 dikkate alınırsa bir adım daha ileri gidilerek, yurt dısı hizmet borçlanması kurumundan yararlanarak yaslılık aylığına hak kazanıp kendilerine aylık 51 Bu konuda bilgi için bkz. Güzel-Okur, 307-310; Tuncay, Dersler, 288-291. 52 Y21HD., 28.06.1999, E. 1999/669, K. 1999/4934, YKD., Ocak 2000, 93-94. Kamu-İs; C: 6, S: 4/2002 bağlananların, daha sonra yurt dısına çıkıp çalısmaları durumunda yaslılık aylıklarının kesileceğine iliskin 3201 sayılı Kanun hükmünün de (m.6/B, 1) esitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmek mümkündür.
Yargıtay. 21. Hukuk Dairesinin söz konusu kararında tartısma konusu olan olay, Türkiye'deki çalısmaları esas alınarak 506 sayılı Kanuna göre kendisine yaslılık sigortası bağlanan sigortalının, daha sonra Almanya'da çalısmaya baslaması durumunda, yaslılık aylığının anılan kanununun 63/A maddesi uyarınca kesilip kesilmeyeceğine iliskindir. 21. Hukuk Dairesi, kararında, söz konusu maddede geçen ve yaslılık aylığının kesilmesine esas olan sigortalı bir iste çalısmanın, Türkiye'de 506 sayılı Kanun kapsamında geçen çalısmalar anlamına geldiğine dikkat çekerek, yurt dısında geçen çalısmalar 506 sayılı Kanun kapsamında olmadığı için, bu tür çalısmaların yaslılık aylığının kesilmesini gerektirmeyeceği sonucuna varmıstır.
Kararda, varılan bu sonucu desteklemek üzere, Almanya ile Türkiye arasındaki sosyal güvenlik sözlesmesinde, söz konusu durumlarda yaslılık aylığının kesileceğine iliskin bir düzenleme bulunmadığı da belirtilmektedir53. Bu durumda, yurt dısı hizmet borçlanmasına dayanılarak yaslılık aylığına hak kazananlarla, Türkiye'deki çalısmaları esas alınarak yaslılık aylığına hak kazanan sigortalılar arasında bir esitsizlik ortaya çıkmakta, ilk grup bakımından yabancı ülkede çalısma, yaslılık aylığının kesilmesine neden olurken, ikinci grup bakımından böyle bir durum söz konusu olmamaktadır.
Her iki grup sigortalının da aynı emeklilik statüsünde bulundukları düsünüldüğünde, yurt dısı hizmet borçlanmasından yararlanarak yaslılık aylığına hak kazananlar bakımından, daha sonra tekrar yurt dısında çalısma durumunda yaslılık aylığının kesilmesini öngören düzenlemenin esitlik ilkesine aykırı olduğu açıktır.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin söz konusu kararına dayanarak vardığımız bu sonucu desteklemek üzere belirtmek gerekir ki, 506 sayılı Kanuna tabi çalısmaları esas alınarak yaslılık aylığı bağlananların yurt dısında çalısmaları durumunda yaslılık aylıklarının kesilmemesi gerektiği görüsü bir yana, anılan kosullarda yaslılık aylığı bağlananların daha sonra Türkiye'deki diğer bir sosyal güvenlik kurumuna tabi bir iste çalısmaya baslamaları durumunda dahi aylıklarının kesilmeyeceği ileri sürülmektedir.
Tuncay tarafından savunulan bu görüse göre, SSK'nun 63/A maddesinde geçen ve yaslılık aylığının kesilmesine esas olan sigortalı olarak çalısma, 53 Ali Güzelin bu karan isabetli bulan incelemesi için bkz. "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın 1999 yılı Kararlarının Değerlendirilmesi", Yargıtayın İs Hukukuna İliskin 1999 Kararlarının Değerlendirilmesi, İstanbul 2001, 361-362. Kamu-İs; C: 6, S: 4/2002 sadece bu kanuna tabi sigortalı çalısmalar olarak anlasılmalıdır. .
Ancak Güzel- Okur, aksine bir yaklasımla sigortalı olarak çalısmayı genis yorumlayarak, T.C. Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'a tabi bir iste çalısmanın da Sosyal Sigortalar Kurumundan bağlanan yaslılık aylığının kesilmesi sonucunu doğuracağı görüsündedirler55. Yargıtayın bu konudaki kararlarında ise bir netlik bulunmamaktadır.
Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 1987 tarihli bir kararında56 yeniden çalısma nedeniyle aylığın kesilmesi bakımından, bu çalısmanın Sosyal Sigortalar Kurumuna, T.C. Emekli Sandığına veya Bağ-Kur'a bağlı olarak gerçeklesmesi arasında fark görmezken, 1994 tarihli diğer bir kararında57, Sosyal Sigortalar Kurumundan yaslılık aylığı almakta olan sigortalının T.C. Emekli Sandığına bağlı çalısmasının aylığın kesilmesini gerektirmeyeceği sonucuna varmıstır.
Türkiye'deki çalısmalarına dayalı olarak Sosyal Sigortalar Kurumundan yaslılık aylığı alanların daha sonra yabancı bir ülkede çalısmaya baslamaları bakımından ise böyle bir tartısma söz konusu değildir. Nitekim, Sosyal Sigortalar Kurumundan yaslılık aylığı almakta iken, yine Türkiye'de herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalısmanın yaslılık aylığının kesilmesini gerektirdiği görüsünde olan Güzel, yurt dısındaki çalısmalar bakımından farklı bir yaklasımı benimseyerek, bu çalısmaların yaslılık aylığının kesilmesini gerektirmeyeceği sonucuna varan Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararını isabetli bulmaktadır.
58. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin görüsümüze dayanak olusturan söz konusu kararını desteklemek ve yurt dısı hizmet borçlanmasıyla yaslılık aylığına hak kazananların tekrar yurt dısında çalısmaları durumunda aylıklarının kesilmesini öngören, esitlik ilkesine aykırı düzenlemenin olması gereken hukuk açısından da isabetsizliğini vurgulamak bakımından belirtmek gerekir ki, yaslılık aylığı alırken sigortalı bir iste çalısmaya baslayanların aylıklarının kesilmesi kuralının temelinde, sigortanın finansmanını sağlayan istihdamdaki isgücü ile yaslılık sigortasından aylık alan ekonomik bakımdan aktif nüfus dısına çıkmıs pasif dönemdeki kisiler arasında bir denge kurulması düsüncesi yatar.
Yaslılık aylığı almakta olan bir kisinin aynı 54 Tuncay, Dersler, 288. 55 Güzel-Okur, 307-308. 56 Y10HD., 22.12.1987, 7380/7379, bkz. Ali Rıza Okur, "Sosyal Sigorta Türleri Açısından Yargıtayın 1987 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi", Yargıtayın İs Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi 1987, İstanbul 1989, 327; ayrıca bkz. Güzel-Okur, 308. 57 Y10HD., 22.11.1994, 10379/16510, bkz. Ali Rıza Okur, "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın 1994 Yılı Kararlarının Değerlendirilemesi", Yargıtayın İs Hukukuna İliskin Kararlarının Değerlendirilmesi 1994, İstanbul 1996,146-147. 58 Güzel, 361. Kamu-İs; C: 6, S: 4/2002 zamanda isgücüne katılıp istihdamda sigortalı bir yer isgal etmesi finansman dengesini olumsuz etkiler.
O nedenle, yaslılık sigortası alanların çalısırken yaslılık aylıklarını almaya devam etmek istemeleri durumunda, buna olanak tanımak için sosyal güvenlik destek primi ödemeleri öngörülmüstür59. Ancak, bu mekanizma aynı sosyal sigorta sistemi içinde isler. Yurt dısı hizmet borçlanması ile yaslılık aylığına hak kazananların aylık almakta iken yurt dısında çalısmaya baslamaları, sosyal sigorta sisteminin belirtilen finansman dengesi üzerinde etkili değildir.
Dolayısıyla, yurt dısında sigortalı bir iste çalısmaya baslayanların aylıklarının kesilmesini bu açıdan haklı bir nedene dayandırmak mümkün değildir. Yukarıda açıklamaya çalıstığımız esitsizlik, Sosyal Sigortalar Kurumundan yaslılık aylığı alanlarda olduğu gibi, diğer sosyal güvenlik kurumlarından (T.C. Emekli Sandığı ya da Bağ-Kur) aylık alanlar bakımından da söz konusudur.
T.C. Emekli Sandığından yaslılık aylığı almakta olanların aylıkları, 5534 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun 99. maddesi uyarınca, emeklilik hakkı tanınan bir göreve atanmaları durumunda ve yine, bu kanuna 1101 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddeye göre, T.C. Emekli Sandığına tabi daire, kurum ve ortaklıkların SSK'na tabi isyerlerinde emekliliğe tabi olmayan belirli islerde çalısmaya baslamaları durumunda kesilir60.
Söz konusu ek 5. madde düzenlemesi ile birlikte değerlendirildiğinde, 99. maddede emekliliğe tabi islerle kastedilenin asıl olarak T.C. Emekli Sandığı Kanununa tabi isler olduğu ve emeklilerin her türlü çalımsa durumunun aylığın kesilmesine yol açmayacağı sonucuna varılmalıdır61.
Dolayısıyla, yabancı bir ülkede çalısmanın T.C. Emekli Sandığından alınan yaslılık aylığının kesilmesine yol açmayacağını söylemek öncelikle mümkündür.
Bağ-Kur'da ise, Bağ-Kur Kanununun yaslılık aylığı alabilmek için isten ayrılma zorunluluğunu öngören 35/a maddesinin 3165 sayılı Kanun ile kaldırması karsısında, Bağ-Kur Kanununun, Kurumdan yaslılık aylığı almakta iken yine Bağ-Kur'a bağlı bir iste çalısmaya baslayanların aylıklarının kesileceğini öngören 38. madde düzenlemesi etkisiz kalmıstır.
Ardından da, Bağ-Kur Kanununun 38.maddesinde 3396 sayılı Kanunla yapılan değisiklikle yeniden çalısmaya balsama durumunda aylığın kesilmesi sigortalının isteğine bırakılmıstır62.
Belirtelim ki, daha sonra 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı 59 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanuna tabi islerde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek yaslılık aylığı almakta iken çalısmaya devam etme konusunda bilgi için bkz. Güzel-Okur, 308-310, Tuncay, Dersler, 289-291. 60 Bkz. Emrullah Damar, T.C. Emekli Sandığı Mevzuatı, Eskisehir 1987, 337-339; Güzel-Okur, 380. 61 Bkz. Damar, 339. 62 Güzel-Okur, 446; Tuncay, Dersler, 415. Kamu-İs; C: 6, S: 4/2002 Kanunla Bağ-Kur Kanununa eklenen ve kurumdan yaslılık aylığı almaya basladıktan sonra Bağ-Kur'a bağlı olarak çalısmaya devam edenlerden sosyal güvenlik destek primi kesileceğini öngören ek 20. madde de, yaslılık aylığının kesilmesini öngörmediği için önceki durumu değistirmemekte, sadece yeniden çalısmaya baslayanlardan sosyal güvenlik destek primi tahsilini zorunlu kılmaktadır63.
Su halde, Türkiye'deki çalısmalarına dayalı olarak Bağ-Kur'dan yaslılık aylığı almakta iken yurt dısında çalısmaya baslayanların yaslılık aylıklarının kesilmesi de söz konusu olmayacaktır.
Bu açıklamalar ısığında, 3201 sayılı Kanunun, bu kanun hükümlerinden yararlanarak aylık bağlananlardan tekrar yurt dısında çalısmaya baslayanların aylıklarının kesilmesini öngören düzenlemesi (m. 6/B, 1) ile bu sekilde kesilen aylıkların yeniden bağlanması bakımından yurda tekrar kesin dönüs kosulu getiren düzenlemesi (m. 6/B, 2), Anayasal esitlik ilkesine aykırıdır.
O nedenle, sözü edilen düzenlemelerin somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi önüne götürülüp iptal edilmelerinin sağlanması gerekir.63 Bkz. Tuncay, Dersler, 416.
Konu Hakkaniyetli tarafından (01-03-2012 Saat 11:10:16 ) de değiştirilmiştir.
YURT DISI HĐZMET BORÇLANMASINDA
"YURDA KESĐN DÖNÜS KOSULU"
Dr. Süleyman BASTERZĐ
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Đs ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı
Öğretim Görevlisi
1. Yurt dısı hizmet borçlanması kurumunun olusumunu hazırlayan
nedenler ve amacı
Bugün, çalısmak amacıyla yurt dısına çıkan ve yabancı ülkelerde yerlesen
Türk vatandaslarının sayısı bunlara bağımlı yasayan es ve çocukları ile birlikte üç
milyonun üzerindedir1. 1960'lı yıllarda baslayan Türkiye'den yurt dısına isgücü
göçü dolayısıyla yabancı ülkelerde çalısan Türk vatandaslarının sayılarının artması,
söz konusu isçilerin ve bunların bakmakla yükümlü bulundukları diğer kisilerin
sosyal güvenliklerine iliskin bazı sorunları da beraberinde getirmistir. Bu sorunlar
özellikle yaslılık, maluliyet, ölüm gibi, toplanan prim oranlarının yardımlara hak
kazanma kosulları ile hassas bir aktüaryal iliski ve denge içinde bulunmasının
zorunlu olduğu uzun vadeli sigorta kollarında ortaya çıkmıstır.
Sorunların yoğunlastığı yaslılık sigortası bağlamında konuya yaklasılıp, bu
sorunlarla karsılasanlar gruplandırılacak olursa, ilk grupta yurt dısına çıkmadan
önce Türkiye'deki sosyal güvenlik kurumlarından birine tabi çalısması olanlar yer
alır. Bunlar uzun yıllar yurt dısında çalıstıktan sonra ülkelerine dönmek
istediklerinde gittikleri ülkenin çoğu kez Türkiye'dekinden daha ağır olan emeklilik
kosullarını (özellikle yüksek yas kosulunu) sağlayamadıkları için, o ülkede yaslılık
aylığına hak kazanamadıkları gibi, Türkiye'deki çalısmalarının da tek basına Türk
sosyal güvenlik mevzuatına göre emekliliklerine yetmemesi durumunda bütünüyle
1 Bkz. Ali Nazım Sözer, Yurt Dısında Bulunan Türk Vatandaslarının Türkiye'de Emeklilik Đçin
Borçlanmaları, Prof. Dr. Metin Kutal'a Armağan, fTÜHĐS yayını) Ankara 1998, 629-630 (Armağan).
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
sosyal güvencesiz kalma tehlikesiyle karsılasmıslardır. Aynı sorun, ikinci grupta yer
alan ve yurt dısına gitmeden önce Türkiye'de herhangi bir sosyal güvenlik
kurulusuna tabi çalısması bulunmayanlar bakımından öncelikle söz konusu
olmustur. Bunlara üçüncü bir grup olarak, esleriyle birlikte yurt dısına giden ev
hanımlarını da eklemek mümkündür. Gerçi bu gruptakiler, 1479 sayılı Bağ-Kur
Kanununun Ek 3. maddesine göre, primlerini döviz olarak ödemek suretiyle
Türkiye'deki ev hanımları gibi isteğe bağlı Bağ-Kur sigortasından yararlanma
olanağına sahiptirler2. Ancak, söz konusu olanağı değerlendirmeyen ev hanımları
bakımından yurt dısı hizmet borçlanması önemini korumaktadır.
Đlk grupta yer alan çalısanlar bakımından soruna çözüm getirmek amacıyla
Türkiye'nin bir çok ülkeyle bağıtladığı sosyal güvenlik sözlesmelerinde, bunların
Türkiye'deki çalısmalarıyla yabancı ülkede geçen çalısmalarının birlestirilerek
değerlendirilmesine iliskin esaslara yer verilmistir5. Bununla birlikte, bazı ülkelerle
yapılan sosyal güvenlik sözlesmelerinin yeterli hükümler içermemesi, kimi çalısanların
sözlesme kapsamı dısında bırakılması, Türk isçilerinin çalıstıkları bazı ülkelerle
sosyal güvenlik sözlesmesi yapılmamıs olması, bu gruptakilerin tam anlamıyla
sosyal güvenceye kavusturulamamaları sonucunu doğurmustur. Öte yandan, anılan
olanaktan yararlanıp hizmet birlestirmesi yoluyla Türkiye'de kısmî yaslılık
aylığına hak kazananlar da, bu aylıkların çok az olması nedeniyle yeterince sosyal
güvenceye sahip olamamıslardır. Đkinci grupta yer alan ve Türkiye'de herhangi bir
sosyal güvenlik kurumuna tabi çalısması bulunmayanlar bakımından ise, anılan
hizmet birlestirmesi olanağı zaten söz konusu değildir. Böylece, uzun yıllar yurt
dısında çalısmalarına ve Türkiye'ye çok miktarda döviz kazandırmalarına karsın
ülkeye dönmek istediklerinde sosyal güvenlikten yoksun bulunan büyük bir kitle
ortaya çıkmıstır.
Yabancı ülkelerde çalısan bu konumdaki isçileri sosyal güvenceye kavusturmak
ve bunlarla sadece Türkiye'de çalısıp uzun vadeli sigorta kollarından yardıma
hak kazanan Türk vatandasları arasında bir paralellik sağlamak amacıyla
30.05.1978 tarihinde, 2147 sayılı "Yurt Dısında Çalısan Türk Vatandaslarının Yurt
Dısında Geçen Çalısma Sürelerinin Değerlendirilmesi Hakkında Kanun" yürürlüğe
konmustur4. Bu kanun, yürürlüğe girdiği tarihte yurt dısında çalısmakta olup da
daha sonra Türkiye'ye dönenler ile o tarihte halen yurt dısında çalısmakta olan
Türk vatandaslarına ayrı ayrı, isteklerine bağlı olarak, yurt dısında geçen ve
2 Bkz. Ali Güzel - Ali Rıza Okur, Sosyal Güvenlik Hukuku, 7. Bası, Đstanbul 1999, 416; A. Can
Tuncay, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 9. Bası, Đstanbul 2000, 392 (Dersler); Levent Akın,
Bağ-kur Sigorta Yardımları, Đstanbul 1996, 34.
3 Bu konuda bkz. Tuncay, Dersler, 359-361.
4 RG. 07.06.1978, S. 16309.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
belgelenen çalısma sürelerini, çalıstıkları ülkenin para birimi üzerinden borçlanıp
Türkiye'de geçmis gibi değerlendirme olanağını vermistir (m.3-4)5.
Söz konusu kanunun gerekçesine ve T.B.M.M. Plan Komisyonunun
20.03.1978 tarihli raporuna bakıldığında görülür ki5, kanunun çıkarılma nedenleri
arasında, yukarıda değindiğimiz sorunların çözümü yanında, yabancı ülkelerde
çalısan Türk vatandaslarına çalıstıkları ülkelerde elde ettikleri sosyal güvenlik
haklarını saklı tutarak çifte emeklilik olanağı sağlamak ve böylece tasarruflarını
tesvik etmek de yer almaktadır. Ancak, anılan nedenlerin yanında, yurt dısında
çalısan isçilere hizmet borçlanması olanağının tanınmasının hazineye döviz sağlamanın
bir aracı olarak da düsünüldüğünü belirtmek gerekir7. Nitekim 2147 sayılı
Kanunda açıkça prim ve kesenek karsılıklarının döviz olarak ödenmesi
öngörülmüstür (m.3/2)8. Yine, 2147 sayılı Kanunun yerini almak üzere çıkarılan
3201 sayılı Yurt Dısında Bulunan Türk Vatandaslarının Yurt Dısında Geçen Sürelerinin
Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda da9,
aynı düsüncenin daha açık bir sekilde sergilendiği görülmektedir10. 3201 sayılı
5 2147 sayılı Kanun kapsamında ayrıca, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Türkiye'ye dönmüs
olanlara da yurt dısında geçen çalısmalarını borçlanma olanağı tanınmıstır (m.3/1). Öte yandan,
2147 sayılı Kanun kapsamında yer alanlar, o tarihte 506 sayılı Kanunun isteğe bağlı sigortaya
basvuru için aradığı, en az 5 yıl sigortalı olmak ve en az 750 gün malûllük, yaslılık ve ölüm sigortası
primi ödemis olmak kosulları aranmaksızın 506 sayılı Kanuna göre isteğe bağlı sigortadan
yararlanma olanağına da sahip kılınmıslardır (m.5). 2147 sayılı Kanunun öngördüğü borçlanma
düzeni konusunda bkz. Kenan Tunçomağ, Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal Sigortalar, 2. Bası
Đstanbul 1982, 284 vd.; ayrıca, 2147 sayılı yasa ile 3201 sayılı yasanın öngördüğü yurt dısı hizmet
borçlanması düzenlerinin karsılatırılması için bkz. A. Can Tuncay, Türk Vatandaslarının Yurt
Dısında Geçen Hizmet Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi, Yeni Đs
Dünyası, Ekim 1985, Yıl. 6, S. 72, 17 vd. (Makale); aynı yazar, Dersler, 365-367; Ali Nazım Sözer,
Türkiye-Federal Almanya Sosyal Güvenlik Sözlesmesi ve Bu Sözlesmeye Ek 2 Kasım 1984
Düzenleme Tarihli Sözlesme Isığında Hizmet Süreleri F. Almanya ve Türkiye'de Geçen Türk
Đsçilerinin Emeklilikleri, Yeni Đs Dünyası, Mart 1986, Yıl. 7, S. 77, 21 vd. (Sözlesme); aynı yazar,
Armağan, 631 vd.
6 Bkz. T.B.M.M.'nin 24.5.1978 tarihli 136. Birlesim Tutanağı sonuna ekli S sayısı 65, s. 19, T.B.M.M.
Tutanak Dergisi, Dönem 5, C. 5.
7 Tuncay, Dersler, 368; aynı yazar, Makale, 19; Hediye Laçiner, Yurt Dısı Hizmet Borçlanması ve
Uygulama Sorunları, Prof. Dr. Turhan Esener'e Armağan, Ankara 2000, 610.
8 2147 sayılı Kanunun uygulama yönetmeliğinin (RG., 25.08.1978, S.16357) 15. maddesi uyarınca,
döviz karsılığı olarak ödenecek borç ve primlere iliskin döviz bozdurma islemlerini düzenlemek
üzere Maliye Bakanlığınca yayınlanması öngörülen tebliğde (RG., 25.08.1978, S.16357), borçlarını
döviz olarak ödemek zorunda bulunan Türk vatandasları bu yükümlülüklerini, dövizlerini ilgili sosyal
güvenlik kurulusuna göndermek veya T.C. Merkez Bankasına satmak suretiyle yerine getirirler
(m.l). Düzenlenecek döviz bordrolarına, 2147 sayılı Kanundan yararlanmak üzere bozdurulmustur
kaydı konur hükümleri yer almaktadır (m. 1-2).
9 RG. 22.05.1985, S.18761.
10 3201 sayılı Kanuna göre, "Đstek sahipleri tahakkuk ettirilen borçlarını T.C. Merkez Bankasına veya
yetkili bankalara satmak, karsılığı Türk parasının borçlanma islemini yürüten sosyal güvenlik
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Kanunda, döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek
prim, kesenek ve karsılık borcu tutarının önce 1 Amerikan Doları olması
öngörülmüs, daha sonra bu rakam 2 Amerikan Dolarına yükseltilmistir (m.4)u.
2147 sayılı Kanunun yedi yıllık uygulamasının ardından, bu kanunun
uygulanmasından kaynaklanan bazı aksaklıkların giderilmesi için, 08.05.1985
tarihinde yukarıda sözü geçen 3201 sayılı Kanun yürürlüğe girmistir. 2147 sayılı
Kanunu yürürlükten kaldıran yeni kanun, 2147 sayılı Kanun gibi, yurt dısında
geçen çalısmaların niteliğine (bağımlı ya da bağımsız çalısma) bakılmaksızın
borçlanılmasına olanak vermesinin yanında, kisiler bakımından uygulama alanını,
çalısmaksızın yurt dısında bulunan ev hanımlarını da kapsamına alarak
genisletmistir. Ayrıca 3201 sayılı Kanuna göre, borçlanma için öngörülen basvuru
süresi içinde ölenlerin geride kalanları (m.3) ve Türkiye ile çalıstıkları ülke arasında
yapılan sosyal güvenlik sözlesmesi uyarınca kendilerine kısmî aylık bağlananlar da,
tam aylık elde edebilmek için, yurt dısı hizmet borçlanması yapabilme olanağına
sahip kılınmıstır (m.9)12.
3201 sayılı Kanunda bir yandan yurt dısı hizmet borçlanması yapacakların
kapsamı genisletilirken, bir yandan 2147 sayılı Kanundan farklı olarak, halen
yabancı ülkede çalısmakta olanlar bu kanunun kapsamı dısında bırakılmıs ve yurt
dısı hizmet borçlanması yapılması Türkiye'ye kesin dönüs kosuluna bağlanmıstır
(m.3). Öte yandan, yurda kesin dönüs kosulu 3201 sayılı Kanuna göre
değerlendirilen sürelere dayalı olarak aylık tahsisi yapılabilmesi bakımından da
getirilmis (m.6/A) ayrıca, bu kanun hükümlerinden yararlanarak aylık
bağlananlardan tekrar yurt dısında çalısmaya baslayanların çalısmaya basladıkları
ayı takip eden ay basından itibaren aylıklarının kesilmesi öngörülmüstür (m.6/B).
Yurda kesin dönüs temeline dayalı bu düzenlemeler uygulamada bir çok
kurulusuna intikali hususunda bankaya talimat vermek, döviz alım bordrosunun bir nüshasını
sosyal güvenlik kurulusuna ibraz etmek suretiyle mükellefiyetini yerine getirmis olurlar. Đstek
sahiplerinin, dolar dısında ödemek istediği döviz tutarı, T.C. Merkez Bankası veya yetkili
bankalarca, Dolara göre çapraz kur uygulanmak suretiyle satın alınır" (m.4/4-5).
11 Bu maddede yer alan miktar (1 Dolar), 16.01.1997 tarih ve 97/9064 sayı'' Bakanlar Kurulu kararı
ile 2.5 Dolara yükseltilmis, daha sonra 16.03.1998 tarih ve 98/10999 sayılı Bakanlar Kurulu kararı
ile de 2 Dolar olarak değistirilmistir (RG.15.05.1998, S.23344).
12 Öte yandan, 3201 sayılı Kanun yurt dısı hizmet borçlanmasının konusu bakımından da bazı
genisleme ve rahatlamalar sağlamıstır. Söyleki, 3201 sayılı yasaya göre, çalısma süreleri
arasında ve sonunda, her biri bir yıla kadar olan issizlik süreleri de borçlanılarak sosyal güvenlik
bakımından değerlendirilebilir (m.l) (Tuncay, Dersler, 367; Güzel-Okur, 296; Sözer, Armağan,
631-632). Yine, 2147 sayılı yasada kısmî borçlanma yapılıp yapılamayacağı konusundaki
belirsizliğe rağmen bu yasaya iliskin uygulama yönetmeliğinde kısmî borçlanmaya olanak
tanınmaması ve bu nedenle ortaya çıkan tartısmalar karsısında (bkz. Güzel-Okur, 295), 3201
sayılı Kanun yurt dısında geçen çalısmaların kısmen borçlanılmasını mümkün kılınmıstır (bkz.
Tuncay, Dersler, 366; Laçiner, 622).
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
uyusmazlığa yol açmıstır. Söz konusu uyusmazlıkların çözümüne iliskin olarak yargı
kararları ile bir takım ilkelerin olusturulmaya çalısıldığı görülmekle birlikte, bunların
son zamanlara kadar tam bir netlik ve tutarlılık kazandığı söylenemez.
2. Yurda kesin dönüs kosulunun uygulamada yarattığı sorunlar ve
çözüme yönelik bazı yaklasımlar
Yurda kesin dönüs kosulu bağlamında uyusmazlık konusu olabilecek
durumları üç grupta toplamak mümkündür. Bunlardan ilkini, yurda kesin dönüs
kosulunu gerçeklestirmemesine karsın 3201 sayılı Kanuna göre yurt dısı hizmet
borçlanması yapmıs ve bu borçlanmaya dayalı olarak kendilerine yaslılık
sigortasından aylık bağlanmıs olanların durumu olusturur. Đkinci grupta ise, yurda
kesin dönüs yapıp yurt dısı hizmet borçlanmasını da gerçeklestirdikten sonra,
henüz kendilerine yaslılık aylığı tahsis edilmeden tekrar yurt dısına çıkanlar yer
alır. Üçüncü grubu ise, yurda kesin dönüs yapıp 3201 sayılı Kanuna göre yurt dısı
hizmet borçlanmasından yararlanarak yaslılık aylığına hak kazandıktan sonra
aylık almakta iken tekrar yurt dısına çıkanlar olusturmaktadır. Bu üçüncü grupta
yer alanlar da kendi içinde, sadece yabancı bir ülkede yerlesenler ile hem
yabancı bir ülkeye yerlesip hem de orada yeniden çalısmaya baslayanlar olmak
üzere ikiye ayrılır. Ancak, dava konusu olan bir çok uyusmazlıkta, anılan
grupların ayırt edilmediği ve birbirine karıstığı görülmektedir. Bu da sorunların
çözümünü güçlestirmistir.
Söz konusu karısıklığın ortaya çıkmasında, yurda kesin dönüsün ne
anlama geldiği konusunda yargı kararları ile öğretide tam bir uzlasma
sağlanamamasının ve asıl önemlisi, yabancı ülkede issizlik yardımı alınmasının
kesin dönüse engel olusturup olusturmayacağı noktasında tartısma
yasanmasının etkili olduğunu belirtmek gerekir.
Uygulamada yurda kesin dönüsün ne anlama geldiğinden baska, nasıl ve
hangi ölçütlere göre saptanacağı konusunda da tam bir açıklık yoktur. Sosyal
Sigortalar Kurumu isabetli olarak, öncelikle sigortalının beyanını esas almaktadır.
Bunun için isçiye, yurda kesin dönüs yaptığı beyanını ve daha sonra durumunda
bir değisiklik olursa bunu derhal yazılı olarak kuruma bildireceği taahhüdünü
içeren matbu bir belge imzalatılmaktadır. Bu belgede ayrıca, kısmî ya da tam
borçlanma talebi de yer almakta ve gerçeğe aykırı beyan ya da değisikliklerden
kurumu haberdar etmeme durumunda uygulanacak hukukî ve cezaî yaptırımlar
gösterilmektedir13.
13 Laçiner, 625, dn.70.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Öte yandan uygulamada, yurda kesin dönüs yapılıp yapılmadığı
konusunda uyusmazlık çıkarsa, pasaportta yer alan bu konudaki bilgilere ve
ilgilinin sunacağı diğer inandırıcı belgelere bakılarak karar verileceğinden söz
edilmektedir14. Ancak bunların hiçbirinin tek basına kesin bir ölçüt olarak kabul
edilmesi isabetli değildir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bir kararında ifade edildiği
gibi, borçlanma yapanın köyünde ev yaptırması, zaman zaman gelip gitmesi,
pasaportunda birden fazla giris ve çıkıs olması yurda kesin dönüs yapıldığının
belirlenmesi bakımından tek basına yeterli olmayabilir. Yargıcın her olayı kendi
içinde değerlendirmesi ve bu davalar kamu düzenine iliskin olduğundan gerekli
görürse resen arastırma ilkesi gereği kesin dönüs yapılıp yapılmadığına iliskin
arastırma yapıp bilgi ve belge toplaması gerekir15.
Yabancı bir ülkede issizlik sigortasından ödenek ya da sosyal yardım
niteliğinde issizlik yardımı alınıyor olmasının yurda kesin dönüs yapılıp yapılmadığı
konusunda bir ölçüt olusturup olusturmadığına gelince, bu sorunun yanıtı farklı
yaklasımlarla yurda kesin dönüse verilecek anlama göre değismektedir.
Yargıtay 21. Hukuk dairesinin baslangıçta benimsediği bir görüse göre,
3201 sayılı Kanunun 3. maddesinde ifadesini bulan yurda kesin dönüsten kasıt,
"yurt dısındaki çalıstığı isyerinden ayrılmak suretiyle Türkiye'ye dönmektir. Baska
bir anlatımla, yurt dısındaki aktif sigortalılığını giderek çalısma yasamına son
vermektir. Bu yön aynı Yasanın 6/B. maddesinde; bu kanun hükümlerinden
yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dısında "çalısmaya
baslayanların" çalısmaya basladıkları ayı takip eden ay basından itibaren aylıkları
kesilir sözcükleri ile kesin dönüsten amacın; yurt dısında eylemli olarak çalısmama
olgusunun amaçlandığı, çalısmama kosulu ile, ikamet etmemenin amaçlanmadığı
açık seçiktir"16. 21. Hukuk Dairesi, bu açıklaması ısığında, yurt dısında issizlik
sigortasından ödenek almanın aktif sigortalı olarak çalısma kapsamında
değerlendirilemeyeceğini belirterek, issizlik ödeneği alınmasının kesin dönüs
kosulunun gerçeklesmesine engel olusturmayacağını kabul etmis ve bu sırada
yapılan yurt dısı hizmet borçlanmasının geçerli olduğu sonucuna varmıstır17.
Mahkemenin aktif sigortalılığı esas alıp, issizlik yardımı alınmasını dahi yurda kesin
dönüs yapılmasına engel kabul etmeyen bu ilk yaklasımı benimsendiğinde, issizlik
sigortasından ödenek alınmıyorsa, tek basına yurt dısında ikamet etmenin yurda
kesin dönüs yapma kosulunun gerçeklesmesine engel olusturmayacağı sonucuna
varmak öncelikle mümkündür.
14 Tuncay, Dersler, 368; Laçiner, 625; Y10HD., 21.03.1996, E. 1996/2277, K. 1996/2279, Đs ve
Hukuk Dergisi, Ağustos-Eylül 1996, 32.
15 Y21HD., 06.10.1997, E. 1997/6015, K. 1997/6112, YKD., C.24, S. 10, Ekim 1998, 1525.
16 Y21HD., 26.06.1997, E. 1997/4377, K. 1997/4500, YKD., C. 24, S. 3, Mart 1998, 419.
17 Y21HD., 03.12.1996, E. 1996/6625, K. 1996/6714, YKD., C. 24, S. 4, Nisan 1998, 574-575.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi bu yaklasımla verdiği kararlarında, yurt dısında
çalısan bir isçinin yurda kesin dönüs yaptıktan sonra çalısmıs olduğu ülkenin
issizlik sigortasından yararlanmıs olmasının, bu isçinin yurt dısında çalıstığı veya
yurda kesin dönüs yapmadığı biçiminde yorumlanamayacağını kabul etmis ve
3201 sayılı Kanuna göre borçlanma yaptıktan sonra zaman zaman yurt dısına
çıkan veya yabancı ülkede issizlik yardımlarından yararlanan sigortalının yaslılık
aylığının bu nedenle kesilmesinin usûl ve yasaya aykırı olacağı sonucuna
varmıstır18.
Bu konuda Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ise, daha sonra Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu önüne giden üç ayrı kararında farklı görüslere yer vermistir. Söz
konusu kararların ilkinde, issizlik sigortası ödeneği alınmasına rağmen kesin dönüs
iddiasının dayanaklarının arastırılması gerektiği, Alman mevzuatına göre, issizlik
sigortasından yararlanabilmek için o yerde oturma zorunluluğu bulunduğundan,
bunun aksinin inandırıcı delillerle ispat edilmesinin zorunlu olduğu, ancak issizlik
sigortasından aylık almanın da her zaman yurda kesin dönüs yapılmadığı anlamına
gelmediği belirtilmektedir. 10. Hukuk Dairesine göre, issizlik ödeneği alınmasına
karsın yurda kesin dönüs iddiası varsa, bunun saptanması bakımından sigortalının
pasaportunun aslının incelenmesi, pasaportun üzerinde yer alan yurda giris çıkıs
tarihlerinin değerlendirilmesi ve yerine göre yurda giris çıkıs yapılan gümrük
kapılarından durumun sorulması gerekir. Bu kararda, 3201 sayılı Kanunun 3.
maddesi uyarınca, yurt dısı hizmet borçlanması için yurda kesin dönüs yapmanın
sart olduğu da açıkça ifade olunmus ve yapılan arastırmaya göre borçlanma
tarihinde yurda kesin dönüs yapıldığı kanısına ulasılırsa, bu sırada yabancı ülkede
issizlik ödeneği alınmasının borçlanma isleminin iptalini gerektirmeyeceği
sonucuna varılmıstır19.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi daha sonra verdiği bir kararında ise, issizlik
sigortasından ödenek alınmasının yurda kesin dönüs yapılmadığına güçlü bir kanıt
ve karine olusturduğu görüsünü dile getirerek, yurt dısı hizmet borçlanması yaptığı
sırada Alman sosyal güvenlik mevzuatına göre issizlik sigortasından ödenek alan
davacının yurda kesin dönüs yapmadığı sonucuna varmıstır. 10. Daireye göre,
issizlik ödeneği alınması bu yardımın alındığı ülkede oturmayı gerektirir. Bu
ülkeden ayrılınması durumunda issizlik yardımının kesileceği bilinen bir gerçektir.
Alman sosyal güvenlik mevzuatına göre, issizlik sigortası kolundan yardım
alabilmek için, sigortalının emeğini is piyasasının emrine hazır tutması gerekir.
Çünkü, ilgili Alman kurumları issizleri ve isyerlerini takip ederek issizleri bos islerde
çalısmaya davet etmekte, isçiler de söz konusu bu davetleri kaçırmamak için, o
18 Y21HD., 03.12.1996, E. 1996/6625, K. 1996/67/14, YKD., C. 24, S. 4, Nisan 1998, 575.
19 Y10HD., 28.04.1997, 1997/117-3024, bkz. YKD., C. 24, S. 1, Ocak 1998, 9-10.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
ülkede oturmaya ve ülke sınırları dısına çıkmamaya özen göstermektedirler. Yurda
kesin dönüs yapıldığından söz edilebilmesi bakımından, sigortalının ikametgahını
yurt dısından yurt içine tasıma amacının bulunması gerekir. Ancak, Türkiye'den
alınan ikamet ilmühaberleri her zaman elde edilebilmeleri nedeniyle aksi yönde
güçlü bir kanıt olusturmamaktadır20.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi söz konusu kararlarından üçüncüsünde21 ise,
Alman mevzuatına göre issizlik sigortasından ödenek alınması bu ülkede ikameti
gerektirmekle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti ile Alman Federal Cumhuriyeti arasında
yapılmıs olan sosyal güvenlik sözlesmesinin 4-a maddesine dayanarak,
Almanya'da issizlik ödeneği alınmasının Türkiye'deki borçlanma isleminin ve
bağlanan yaslılık aylığının iptalini gerektirmeyeceği sonucuna varmıstır. Çünkü
anılan maddeye göre, sözlesmede aksine bir hüküm yoksa, bir âkit tarafın yardım
hakkının doğmasını veya para yardımlarının yapılmasını bu taraf ülkesinde ikamet
etme kosuluna bağlı kılan mevzuatı, 4. maddede belirtilen ve diğer âkit taraf
ülkesinde ikamet eden kimseler hakkında uygulanmayacaktır.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bu kararında ayrıca, 3201 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği 22.05.1985 tarihinde, Sosyal Sigortalar Kanununun (SSK) 60.
maddesine göre yaslılık aylığına hak kazanılabilmesi için isten ayrılmanın zorunlu
olduğu, 3201 sayılı Kanunda öngörülen yurda kesin dönüs kosulunun da anılan
isten ayrılma kosuluna paralel bir düzenleme getirmek amacıyla öngörüldüğü
belirtilerek, 1986 yılında 3279 sayılı Kanunla SSK'nun 60. maddesinde yer alan
isten ayrılma esasının değistirilmesi ve sosyal güvenlik destek primi ödenerek
çalısırken aylık almaya devam edilebilmesi olanağının getirilmesi karsısında
(m.63), 3201 sayılı Kanunun 6. maddesinde yer alan yurda kesin dönüs kosulunun
ilga edildiği görüsüne yer verilmistir. 10. Daireye göre, aksine bir yaklasım
Anayasadaki esitlik (m.10), çalısma hürriyeti (m.49) ve sosyal güvenlik hakkı
(m.60, 62) ile ilgili maddelere aykırılık olusturur. Kararda bu yaklasımı
desteklemek üzere, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu (m.35) ile 2926 sayılı Tarım Bağ-
Kur Kanununda (m. 17) aylık bağlanması için isten ayrılma kosulunun
aranmadığına da isaret olunmaktadır.
20 Y10HD., 20.11.1997,1997/8333-8154, Đstanbul Barosu Dergisi, S. 3, Eylül 1998, 744-745.
21 Y10HD., 30.06.1998, E. 1998/3552, K. 1998/4996, bkz. Đsveren Dergisi, C. XXXVII, S. 9, Haziran
1999, 15; bu kararda yer verilen, 3279 sayılı Kanunla öngörülen, sosyal güvenlik destek primi
ödenerek çalısırken yaslılık aylığı almaya devam edilebilmesi olanağı karsısında, 3201 sayılı
Kanunun 6. maddesinde yer alan yurda kesin dönüs kosulunun ilga olunduğu görüsü, Yargıtay 10.
Hukuk Dairesinin yukarıda anılan ikinci kararına iliskin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında
karsı
oy yazısı olarak yer almaktadır (bkz. dn 23'deki karar); Yargıtay 10.Hukuk Dairesi Üyesi Semsettin
Abik tarafından savunulan bu görüs için ayrıca bkz. "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın 1997
Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi", Genel Görüsme, Yargıtayın Đs Hukukuna Đliskin Kararlarının
Değerlendirilmesi 1997, 322-323.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin anılan kararlarını değerlendiren Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu ise, yurda kesin dönüs yapmayı, yurt dısında çalısan Türk
vatandaslarının çalısma yasamına iliskin tüm iliskilerini, gerek çalıstıkları isyerleri
gerekse ilgili oldukları tüm sosyal güvenlik kurulusları yönünden sona erdirerek,
yerlesmek ve sosyal güvenliklerini de burada sağlamak üzere anavatana dönmeleri
biçiminde tanımlamıstır. Bu tanım ısığında Alman mevzuatına göre issizlik
yardımı alınmasının kosullarını gözden geçiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,
Almanya'da issizlik yardımı alınmasının bu ülkede oturulduğuna ve yurda kesin dönüs
yapılmadığına iliskin güçlü bir kanıt ve karine olusturduğu sonucuna varmıstır.
Mahkeme bu kararına gerekçe olarak, Alman mevzuatına göre issizlik yardımı
alınmasının kosullarını göstermektedir. Kararda söz konusu kosullardan, issiz
kalındığının kisisel olarak kuruma yazılı olarak bildirilmesi, bu basvurudan önceki
yedi yıllık çalısma sürelerini gösteren isveren tarafından düzenlenmis bir belge ile
Almanya'da ikamet edildiğini kanıtlayan ikamet belgesi, ücret vergi kartı ve sigorta
kimlik kartının ibraz edilmesi kosullarına yer verilmekte ve issizlik yardımı alan kimselerin
yardım süresince kendilerine is bulma kurumunca teklif edilen isleri kabul
ederek ise baslamakla yükümlü oldukları, ayrıca yasamlarında meydana gelen
yurda dönme istemi, adres değisikliği, yeni ise baslama gibi değisiklikleri de ilgili
makamlara bildirmek zorunda bulundukları belirtilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna göre, issizlik yardımı alındığı sabitse, yurda kesin dönüs yapıldığı ancak,
somut olayın özelliklerine göre aynı güçte delillerle ispatlanabilir. Aksi halde,
issizlik ödeneği alındığı sırada yapılan borçlanma isleminin Sosyal Sigortalar
Kurumunca, 3201 sayılı Kanunun 3. maddesinde öngörülen yurda kesin dönüs
kosulunun gerçeklesmemesi nedeniyle iptal edilmesi yanlıs olmayacaktır22.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu yaklasımı ile Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin
söz konusu üç kararından ikincisini uygun bularak yerel mahkemenin direnme
kararını bozmus23, diğer ikisinde ise24, yerel mahkemenin direnme kararını
onamıstır. Belirtmek gerekir ki, Hukuk Genel Kurulu, yurda kesin dönüs kosulunu
bu sekilde yorumlamasının ardında yatan düsünceyi de söz konusu onama
kararlarında açıklamakta ve bu bağlamda, " sosyal güvenlik kuruluslarının
yetersiz hizmetleri ve sistemin önemli kriz tehlikesi altında kalması olguları
uyusmazlığın çözümünde ve yasa maddelerinin yorumunda gözden kaçırılmamalı
22 YHGK., 22.10.1997, E. 1997/10-588, K. 1997/857, YKD., C. 24, S. 1, Ocak 1998, 11-14; bu kararı
yerinde bulan bir değerlendirme için bkz. Kadir Arıcı, "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın 1997
Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi", Yargıtayın Đs Hukukuna Đliskin Kararlarının Değerlendirilmesi
1997, Đstanbul 1999, 305-306; YHGK., 28.04.1999, E. 1998/10-805, K. 1999/252, Đsveren Dergisi,
C. XXXVII, S. 9, Haziran 1999, 16-18; aynı yönde, YHGK., 26.11.1997, E. 1997/10-775, K.
1997/986, Arıcı, 305.
23 YHGK., 22.04.1998, E. 1998/10-281, K. 1998/298, Đstanbul Barosu Dergisi, S. 3, Eylül 1998, 746.
24 Dn. 22'de yer alan ilk iki karar.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
kurumun aktuaryal dengesini daha bozacak yorumlara basvurulmamasına özen
gösterilmelidir." görüslerine yer vermektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu kararlarından sonra, Yargıtay 21.
Hukuk Dairesi de, Hukuk Genel Kurulunun 22.10.1997, E. 1997/10-588, K.
1997/857 sayılı kararına25 atıf yaparak görüsünü değistirmis, kesin dönüsün,
isçinin yurt dısı ile ekonomik ve sosyal yönden iliskisini kesip Türkiye'ye yerlesmesi
olduğu sonucuna varmıstır. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi bu görüsünü dile getirdiği
kararında, isçinin borçlanma yaptığı tarihte, yurt dısındaki isyerinden veya sosyal
güvenlik kuruluslarından aktif ya da pasif sigortalı olarak yardım almamasının asıl
olduğunu kabul etmistir. Karara göre, Alman mevzuatına göre issizlik sigortasından
yardım gören kisinin Almanya'da ikamet ettiği ve is iliskisinin sürdüğü,
dolayısıyla yurda kesin dönüs yapmadığı açık seçiktir25.
Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2001 yılında verdiği bir kararında,
3201 sayılı Kanun uyarınca yapılan borçlanma karsılığında kendisine yaslılık
aylığı bağlanan bir Türk vatandasının borçlanma sırasında yurda kesin dönüs
kosulunu gerçeklestirmediğinin ya da daha sonraki bir tarihte gerçeklestirdiğinin
anlasılmasına iliskin olarak, Sosyal Sigortalar Kurumunca yaslılık sigortasından
aylık bağlanması için yurda kesin dönüs kosulunun aranması gerektiği
noktasında Genel Kurul tarafından bir görüs gelistirilmesine karsın, böyle bir
durumda yapılacak kurum islemleri konusunda hukukî bir tavır alınmadığını
belirterek, anılan durumlarda yaslılık aylığının kesilmesinin gerektiği, ancak
borçlanma isleminin iptal edilmesinin anayasal sosyal güvenlik ilkeleri ve yasanın
öngördüğü sosyal güvenlik sistemi ile bağdasmadığı sonucuna varmıstır.
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna göre, Sosyal Sigortalar Kurumunun, aksine bir
yaklasım ile yurda kesin dönüs kosulunun gerçeklesmemesi durumunda
borçlanma islemini ve buna bağlı olarak yaslılık sigortasını iptal etmesi, baska bir
deyisle kisiyi Türk sosyal sigorta sisteminden dıslaması kabul edilemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kararında, vardığı bu sonuca dayanak olarak
su görüslere yer vermistir:
"...3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasada
öngörülen yaslılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk vatandaslarının
yaslılık aylığından yararlanma kosulları ile yurt içinde
25 Bkz. dn. 22.
26 Y21HD., 27.11.1997, E. 1997/6896, K. 1997/7857, YKD., C. 24. S. 6, Haziran 1998, 897-898;
ayrıca bkz. Arıcı, 304-305.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
çalısıp 506 sayılı yasa kapsamında bulunan Türk vatandaslarının yaslılık
aylığından yararlanma kosulları zorunlu bir farklılık dısında, birbirine kosut
hale gelmistir. Söyle ki; 506 sayılı Yasanın 60. maddesinde öngörülen ve
yaslılık aylığından yararlanma kosulları olarak belirlenen; "yas", "sigortalılık
süresi", "prim ödeme gün sayısı", "isten ayrılma" ve "yazılı istekte
bulunmak" kosulları 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde de aynen kabul
edilmis, sadece; Türkiye'de çalısanların "isten ayrılma" kosulu burada; "yurt
dısındaki ülkeden ayrılıp Türkiye'ye dönüs" biçiminde belirlenmistir. Su
duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalısan sigortalılar
için; aradığı; isten ayrılma kosulunu yurt dısında çalısanlar içinde yurda
dönüs kosulu olarak araması ve islemleri buna göre yürütüp
tamamlaması zorunludur...
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6. madde (B) fıkrası,
sistemi doğrudan olmasa bile dolaylı biçimde ortaya koymus yurt dısından
kesin dönüs yapılmasına ve kendilerine yaslılık aylığı bağlanmasına karsın,
yurt dısında çalısmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken
islemleri belirlemistir. Buna göre; yurt dısından kesin dönüs yapan bir
kimsenin yeniden yurt dısında çalısması halinde çalıstığı süre kadar
yaslılık aylığı kesilecek bu kisinin yurda dönüsünde; isterse çalıstığı süre
kadar borçlanmak suretiyle; yaslılık aylığı oran ve miktarı artırılacak,
isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece
denilebilirki, 3201 sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dısı çalısma söz
konusu olduğunda, yaslılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve
sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaslılık
aylığı bağlanması sırasında yurda kesin dönüs kosulunun gerçeklesmediği
anlasılırsa, yapılacak islem; veya uygulanacak yaptırım; yaslılık aylığının
bağlanmaması ve kesin dönüs tarihine kadar islemlerin hukuken askıya
alınması, istek olduğunda yatırılan borçlanma bedelinin iadesidir. Yaslılık
aylığı bağlanmıs olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen
aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalısanlar için uygulanan
yaptırımda belirtilen sekilde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul
edildiği üzere, yurt içinde çalısan bir sigortalının, yaslılık aylığından
yararlanmak için Kuruma basvurduğunda, isten ayrılma kosulu
gerçeklesmemisse, bu kisiye yaslılık aylığı bağlanma-makta veya yaslılık
aylığı bağlandıktan sonra, bu kosulun yokluğu anlasıldığında; aylıklar
kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Bunun ötesinde; 506 sayılı Yasanın 3279 sayılı Yasa ile değisik 63.
maddesinde kabul edildiği biçimde; yaslılık aylığı alanlar Sosyal Güvenlik
Destek Primi ödeme kosuluyla; yaslılık aylıklarının kesilmeden
çalısmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi "isten ayrılma" veya "yurt
dısından dönüs" kosulunun yokluğu, kisinin sosyal güvenlik haklarının
büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda öngörülmemis,
sadece; aylığın baslatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi
biçiminde yaptırıma bağlanmıstır..."27
Belirtelim ki, buraya kadar değindiğimiz yargı kararları her zaman açıkça
anlasılamamakla birlikte daha çok, borçlanma isleminin, yurda kesin dönüs
kavramına verilen farklı anlamlara göre, bu kosul sağlanmadan yapıldığı, kesin
dönüsün borçlanmadan sonra gerçeklestiği ya da hiç gerçeklesmediği savıyla
ortaya çıkan uyusmazlıklara iliskindir. Bu çerçevede çoğunlukla, yurda kesin
dönüs yapılmadığı yönünde önemli bir karine olarak yerlesen, issizlik ödeneği ya
da yardımı alınması durumu saptandığında, bu ödenek ya da yardımın ne zaman
alındığına bakılmaksızın ve bu bağlamda yurda kesin dönüsün borçlanma
isleminden önce mi sonra mı gerçeklestiği ayrımı yapılmaksızın, Sosyal Sigortalar
Kurumunca borçlanma islemi iptal edilmis ve sigortalılara bağlanan aylıklar
kesilerek, ödenenlerin geri alınması yoluna gidilmistir. Bu nedenle yargı önüne
gelen uyusmazlıklarda da, söz konusu ayrıma çok özen gösterilmeksizin yurda
kesin dönüs kosulu farklı biçimlerde yorumlanarak çözüm üretilmeye çalısıldığı
görülmektedir.
Bu konudaki öğreti görüslerine gelince, Arıcı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun,
daha sonra Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daireleri tarafından da kabul
edilen görüsünü isabetli bulmaktadır. Söz konusu görüs uyarınca yurda kesin dönüs,
yurt dısında is yasamına iliskin bütün bağların kesilmesi, baska bir anlatımla
gerek çalısılan isyeri ve gerekse ilgili bulunulan bütün sosyal güvenlik kurumları ile
iliskilerin sonlandırılarak, yerlesmek ve sosyal güvenliğin de burada sağlanması
düsüncesiyle yurda dönülmesini ifade eder. Yazar bu yaklasıma uygun olarak,
yurda kesin dönüsün, ikametgahını Türkiye'ye nakletmek, hayat akısını Türkiye'de
devam ettirmek kasıt ve iradesini gerekli kıldığı sonucuna varmıstır. Baska bir
deyisle, kesin dönüsten söz edebilmek için, sigortalının ikametgahını yurt dısından
yurt içine nakletme amacını tasıması gerekir. Bu durumda, issizlik sigortasından
aylık alanların yurda kesin dönüs iradesine sahip olmadıkları kabul edilmelidir.
Çünkü, issizlik sigortasından aylık almak sigorta kurumundan önerilecek isi
beklemeyi ve makul bir gerekçe olmadıkça bu öneriyi kabul etmeyi gerektirir.
Baska bir ülkeye gidilerek orada beklenmesi de gerçekçi değildir. Bu çerçevede,
27 YHGK., 14.02.2001, E. 2001/21-105, K. 2001/139, YKD., C. 27, S. 6, Haziran 2001, 814-819.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
borçlanma islemini tamamlayıp geri dönmek üzere yurda girisi kesin dönüs olarak
kabul etme olanağı da yoktur28.
Aynı görüsü benimseyen Laçiner de, Alman mevzuatından örnek vererek,
bu ülkede issizlik yardımı alabilmek için, Alman is ve isçi bulma kurumuna issiz
olunduğunu bildirmek, kurumca önerilecek isi kabule hazır olmak, bunun için kurum
tarafından her gün görülüp erisilebilecek bir yerde bulunmak ve Almanya'da
ikamet edildiğini kanıtlayan ikamet belgesi, ücret vergi kartı ve sigorta kimlik
kartının ibrazının gerektiğini belirtmektedir. Bu durumda Alman sosyal sigorta
kurumundan issizlik yardımı alan kisinin yurda kesin dönüs yaptığından söz
edilemeyecektir29.
Buna karsılık Tuncay'a göre, issizlik sigortasından yardım almak kesin
dönüs bağlamında ele alınırsa, mantıksal olarak yabancı ülkede issizlik yardımı
alınması yurda kesin dönüs yapılmadığı biçiminde yorumlanabilir. Ancak, sosyal
güvenlik yasaları ülkesel bir uygulama alanına sahiptir. Bu yasaların baska bir ülke
sosyal güvenlik yasasındaki hüküm nedeniyle uygulanmasının engellenmesi
isabetli görülemez. O nedenle, kesin dönüs yapan kimsenin yurtdısından issizlik
ödeneği alıyor olması sadece kendisini ve yabancı ülke mevzuatını ilgilendirir.
Dolayısıyla, böyle bir durumda borçlanma isteminin iptali ile kurumca bağlanan
aylığın kesilmesi gerekmez. Kaldı ki, bu durum Türk sosyal güvenlik kurumunun
mal varlığında haksız bir zenginlesmeye de yol açmamaktadır30.
Sözer ise, kesin dönüsün, ikametgahın, yasamın ağırlık alanının tek bir
ülkeye tasınması olarak nitelenebileceğini belirtmekte ve sorunun çözümü
açısından kesin dönüs kosulunu, sosyal sigortalarda teklik ilkesi ve SSK'nda
öngörülen yaslılık aylığının bağlanması için isi bırakma kosulu açısından
değerlendirmektedir. Yazara göre, sosyal sigortalarda teklik ilkesi kisinin aktif
dönemde zorunlu sigorta kurumlarından sadece birinin üyesi olması ve pasif
dönemde de bunlardan sadece birinden edime hak kazanmasını ifade eder. Ancak
bu ilke uluslararası hukukta geçerli değildir. Çünkü, primlerini alarak ülkeye dönen
sigortalılar yanında, sosyal güvenlik sözlesmelerine göre kısmî aylığa hak kazanan
sigortalılar ve nihayet çalıstıkları yerde aylığa hak kazanmıs sigortalılar dahi yurt
içinde borçlanma talebinde bulunabilmektedir. Buna göre, örneğin Almanya'dan
malûllük aylığı alan bir Türk vatandası, borçlanma yoluyla Türkiye'de ayrıca yaslılık
28 Arıcı, 306.
29 Laçiner, 626-627.
30 Tuncay, Dersler, 369-370; aynı yazar, "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın 1998 Yılı
Kararlarının Değerlendirilmesi", Genel Görüsme, Yargıtayın Đs Hukukuna Đliskin 1998 Kararlarının
Değerlendirilmesi, Đstanbul 2000, 286-287.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
aylığı alabiliyorsa, aynı sekilde yurt dısında issizlik yardımı alınması da Türkiye'de
yaslılık aylığı alınmasına bir engel olusturmamalıdır31.
Öte yandan Sözer, SSK'nun 60. maddesi uyarınca yaslılık aylığından
yararlanabilmek için sigortalının çalıstığı isten ayrılması gerektiğini, ancak söz
konusu kanunun 63. maddesinde öngörülen sosyal güvenlik destek primi
kurumunun yaslılık aylığı alınmakta iken çalısmaya olanak tanıdığını, bunun için
sigortalının aylık talebi yanında sosyal güvenlik destek primi ödeme talebinde de
bulunmasının arandığını hatırlatarak, bu bağlamda yukarıda değindiğimiz Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu kararında32 yer alan karsı oy yazısını değerlendirmektedir.
Yazara göre, daha sonra Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin kararlarına da yansıyan,
sosyal güvenlik destek primi kurumunun öngörülmesinin, 3201 sayılı Kanunun
yurda kesin dönüs kosulunu ilga etmesi nedeniyle, issizlik sigortası edimlerinin
yaslılık aylığı almaya engel olusturmayacağı seklindeki karsı oy görüsü, incelenen
olayda uygulama yeteneğine sahip bulunmamaktadır. Çünkü, anlasıldığı kadarıyla
söz konusu uyusmazlıkların hiçbirinde sigortalılar sosyal güvenlik destek primi
ödememistir. Sözer'e göre, kesin dönüs kosulunu yumusatmak için bu tarz
yorumlar yerine, kosulun 3201 sayılı Kanundan çıkartılması daha isabetli olur. Öte
yandan, istihdam sorunu yasayan Türkiye açısından yurda kesin dönüsün tesvik
edilmesi akılcı olmadığı gibi sosyolojik anlamda da doğru değildir. Çünkü, yurt
dısında çalısan bir çok Türk vatandası ileri yaslarda Türkiye'de yasamayı arzu
etmekle birlikte, yabancı ülkede kalan çocukları ile bağlarını koparmak
istemedikleri için yılın belirli dönemlerini yurt dısında belirli dönemlerini de
Türkiye'de geçirmektedir33.
3. 3201 sayılı Kanuna göre yurda kesin dönüs kosulu ve bu
konudaki sorunlara iliskin görüslerin değerlendirilmesi
Yukarıda değinildiği üzere, yurt dısı hizmet borçlanması kurumunu ilk kez
olusturan 2147 sayılı Kanunun gerekçesinde bu kurumun temel amacı, uzun yıllar
yurt dısında çalıstıktan sonra ülkelerine dönmek durumunda olan, ancak hem
çalıstıkları yabancı ülke hem de Türk sosyal güvenlik mevzuatına göre uzun vadeli
sigorta kollarından ve özellikle de yaslılık sigortasından yararlanma kosullarını
sağlayamayan kisileri sosyal güvenceye kavusturmaktır. Bu güvence sağlanırken,
yurt dısında çalısanların o ülkelerde elde ettikleri sosyal güvenlik hakları da saklı
tutularak, mümkünse çifte emeklilik olanağından yararlandırılmaları
amaçlanmıstır.
31 Ali Nazım Sözer, "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın 1997 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi",
Yargıtayın Đs Hukukuna Đliskin 1998 Kararlarının Değerlendirilmesi, Đstanbul 2000, 270-271
Kararlar).
32 Dn. 23'deki karar.
33 Sözer, Kararlar, 270-271.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Süphesiz ki aynı temel amaç, 2147 sayılı Kanunun eksiklerini gidermek amacıyla
onun yerini alan 3201 sayılı Kanun için de geçerlidir. Nitekim, bu yasalar kamuoyunda
çifte emeklilik yasaları olarak adlandırılmıslardır34. Su halde, yurt dısı hizmet
borçlanması kurumunun asıl hedef kitlesini, yabancı ülkedeki çalısmalarını
sonlandırıp anavatanlarına geri dönen kisiler olusturmaktadır.
Ancak, 2147 sayılı Kanun yurda dönen Türk isçilerini sosyal güvenceye
kavusturmayı amaçlamakla birlikte, ne borçlanma için ne de aylık bağlanması için
yurda kesin dönüs kosuluna yer vermistir. Belirtelim ki, 2147 sayılı Kanunda bu
yönde bir düzenleme bulunmamasına karsın, kanunun uygulama yönetmeliğinin
"yurda kesin dönüs" kenar baslıklı 13. maddesinde, yurt dısındaki çalısmalarının
primlerini ve kesenek karsılıklarını borçlanıp ödeyerek değerlendiren vatandaslara
tahsis yapılabilmesi için, istek sahibinin yurda kesin dönüs yapmıs olması gerektiği
öngörülmüstür. Söz konusu düzenleme, kanuna aykırı olması nedeniyle bir çok
sorun ve tartısmalara yol açmıstır35.
Daha sonra yurda kesin dönüs kosulu 3201 sayılı Kanuna açıkça konmustur,
fakat bir adım ileri gidilerek, yaslılık aylığı tahsis islemi yanında (m.6/A)
yurt dısı hizmet borçlanması islemi için de (m.3) yurda kesin dönüs kosulu
öngörülmüstür. Yabancı ülkede çalısan Türk vatandaslarına Türk sosyal sigorta
sistemi çerçevesinde yaslılık aylığı verilmesinin yurda kesin dönüs kosuluna
bağlanmasının gerisinde yatan düsünce söyle açıklanabilir:
Sosyal sigorta sisteminde özellikle uzun vadeli sigorta kolları bakımından
esas olan, sigortalıların çalısma yasamında belirli bir süre prim ödemek suretiyle
sigortanın finansmanına katılmaları, aktüaryal bir dengeye bağlı olarak belirlenen
bu aktif sigortalılık dönemi sonunda, çalısma yasamı dısına çıkıp pasif sigortalılık
statüsüne geçtiklerinde sosyal sigortanın fon biriktirme ya da günü gününe
finansman yöntemiyle kendilerine sunacağı ekonomik ve sosyal güvenceden
yararlanmalarıdır. Oysa, yurt dısında geçirilen sürelerin borçlanılması yoluyla bir
anda belirli bir paranın ödenmesi ile doğrudan pasif sigortalılık evresine geçilmesi
sosyal sigorta sisteminin temel ilkeleri ve aktüaryal dengenin korunması ile
bağdasmaz. Ancak, hem 1961 Anayasasında (m.48), hem de 1982
Anayasasında (m.60), herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu açıkça
öngörülmüs ve devlete bu konuda gereken önlemleri alması ve teskilatı kurması
görevi verilmistir. Öte yandan, 1982 Anayasasında daha özel bir düzenlemeye
gidilerek, devletin yabancı ülkede çalısan Türk vatandaslarının sosyal
güvenliklerini sağlamak, anavatanla bağlarını korumak ve yurda dönüslerinde
kendilerine yardımcı olmakla
34 Bkz. Laçiner, 611; Çalısma ve Sosyal Güvenlik Dergisi, Yıl 1, S. 1, Ekim Aralık 1998,170.
35 Laçiner, 612.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
yükümlü olduğu ayrıca öngörülmüstür (m.62). Söz konusu anayasal düzenlemeler
ve ülkeye sağladıkları döviz girdisinin yararı da düsünülerek, devletin yurt
dısında çalısan vatandaslarına sosyal güvence sağlamak amacıyla, sosyal
sigorta sisteminin ilkelerinden belirli oranda ödün vermesi kabul edilebilir.
Belirtmek gerekir ki, anılan anayasal düzenlemelerin de temelinde, yine bu
anayasalarda yer alan sosyal devlet ilkesi bulunmaktadır (m.2).
Ancak, sosyal sigorta sistemi ilkelerinden anılan ödün verilirken, yabancı
ülkede çalısan Türk vatandaslarının yaslılık sigortasından yararlandırılmasının Türk
sosyal sigorta sistemine getirdiği yük, 3201 sayılı Kanunda, bu kanundan yararlanarak
yaslılık aylığı alınabilmesinin yurda kesin dönüs yapılması kosuluna bağlanması
suretiyle sınırlandırılmaya çalısılmıstır. Böyle bir sınırlandırmaya gidilirken,
2147 sayılı Kanun dönemindeki uygulamanın ve yasanan sorunların da dikkate
alındığı süphesizdir.
Yukarıda değinildiği üzere, 3201 sayılı Kanun çerçevesinde yurda kesin
dönüs kosulu ilk olarak, kanunun 3. maddesinde, yurt dısı hizmet borçlanması
isleminin yapılabilmesi için öngörülmüstür. Anılan maddenin açıklığı karsısında,
yurda kesin dönüs gerçeklesmeden yapılan yurt dısı hizmet borçlanması islemi
geçersiz olur. Böyle bir durum söz konusu olduğunda, borçlanma isleminin
ardından aylık tahsis islemi yapılmadan önce yurda kesin dönüs yapılmıs olsa bile,
borçlanma islemi geçersiz olduğu için, buna dayalı yaslılık aylığı tahsis islemi de
geçerlilik kazanamaz.
3201 sayılı Kanunda yurda kesin dönüs kosulu daha sonra, yurt dısı
hizmet borçlanmasından yararlanılarak yaslılık aylığı tahsis islemi yapılabilmesi için
aranmıstır (m.6/A). Bu düzenleme karsısında, yurda kesin dönüs kosulu
gerçeklestirilerek borçlanma islemi yapıldıktan sonra, ancak yaslılık aylığının
bağlanmasından önce, yerlesmek niyetiyle tekrar yurt dısına çıkılması söz konusu
olursa, aylık tahsis islemi yapılmayacak, yapılmıssa, yurda kesin dönüs kosulu
bozulduğu için bu islem geçersiz sayılacaktır. Ancak, borçlanma islemi geçerliliğini
koruduğu için, sigortalı daha sonra ne zaman yurda tekrar kesin dönüs yaparsa,
söz konusu borçlanmadan yararlanarak kendisine yaslılık aylığı bağlanmasını talep
edebilir.
3201 sayılı Kanunda yurda kesin dönüs kosuluna son olarak 6/B
maddesinde yer verilmistir. Anılan maddeye göre, yurda kesin dönüs kosulunu
gerçeklestirerek borçlanma islemi yapan ve kendilerine yaslılık aylığı bağlanan
sigortalılar ileride tekrar yurt dısında çalısmaya baslayacak olurlarsa, yaslılık
aylıkları kesilir (m.6/B, 1). Bu sekilde kesilen aylıkların bir daha bağlanması için,
sadece yurt dısında yeniden baslayan çalısma iliskisinin kesilmesi yeterli
görülmemekte, ayrıca tekrar yurda kesin dönüs yapılması aranmaktadır (m.6/B,2).
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Görüldüğü gibi 3201 sayılı Kanun, yurda kesin dönüs yaptıktan sonra bu
kanundan yararlanarak kendilerine yaslılık aylığı bağlanan sigortalıların yaslılık
aylıklarının kesilmesi için, yeniden yabancı bir ülkede yerlesmelerini yeterli
bulmayıp ayrıca orada çalısmaya baslamalarını ararken, bu sekilde yaslılık aylığı
kesilenlerin aylıklarının tekrar bağlanması bakımından, söz konusu çalısma
iliskisinin kesilmesini yeterli görmeyip, bir daha yurda kesin dönüs yapılmasını da
sart kosmaktadır.
Kanunun gayet karmasık biçimde öngördüğü bu sistem içinde, yurt
dısında çalısan Türk vatandaslarının ne zaman yurda kesin dönüs yaptıklarını, ne
zaman tekrar yurt dısına çıktıklarını, orada tekrar çalısmaya baslayıp
baslamadıklarını ve bunların borçlanma veya aylık tahsis isleminden önce mi sonra
mı gerçeklestiğini ayırmak oldukça güçtür. O nedenle, Sosyal Sigortalar Kurumu,
sigortalının yurt dısında ikamet ettiğini öğrendiği zaman, anılan ayrımlara
bakmaksızın aylık tahsis islemi ile birlikte borçlanma islemini de iptal etmektedir.
Belirtelim ki, 3201 sayılı Kanunun uygulanması sırasında çıkan sorunlara,
yurda kesin dönüs kosuluna genis bir yorumla sözcük anlamları dısında farklı anlamlar
yükleyerek çözüm aramak isabetli değildir. Yurda kesin dönüs, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun görüsüne uygun olarak36, yabancı ülkedeki çalısma iliskilerinin
her yönüyle sona erdirilerek yerlesmek niyeti ile yurda dönülmesi biçiminde
anlasılmalıdır. Yurda kesin dönüsün, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından baslangıçta
ileri sürüldüğü gibi, yurt dısında çalısma iliskisine son verilmesi ve aktif sigortalılık
iliskisinin bitirilmesi biçiminde yorumlanmaya çalısılması, ayrıca yerlesmek
niyeti ile yurda dönüsün aranmaması, yurt dısında ev hanımı olarak bulunan Türk
vatandaslarının da kanun kapsamına alınmıs olması karsısında sorunu çözmemektedir.
Yurt dısında ev hanımı olarak bulunan Türkler bakımından yurda kesin
dönüs kosulu, her halde yerlesmek niyetiyle Türkiye'ye geri dönmek, baska bir
ifade ile ikametgahın Türkiye'ye nakli biçiminde anlasılabilir.
Bu açıklamalar ısığında, yabancı ülkede issizlik yardımı ya da ödeneği
alınmasının, yurt dısı hizmet borçlanması ve yaslılık aylığı tahsis islemi ile yasaya
uygun olarak ödenmeye baslanan aylık üzerindeki etkisine gelince, 3201 sayılı
Kanunun yurda kesin dönüs kosulu içeren hükümlerinin yukarıda açıklanan
sistematiğine göre üç farklı olasılık söz konusudur.
Đlk olasılık, yabancı bir ülkede issizlik yardımı ya da ödeneği almakta olan
bir Türk vatandasının, bu sırada Türkiye'de yurt dısı hizmet borçlanması yapması
ve buna dayalı olarak kendisine yaslılık aylığı tahsis edilmesidir. Bu durumda,
issizlik yardımı ya da ödeneği alınması yurda kesin dönüs
36 Bkz. dn. 22'deki kararlar.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
yapılmadığına güçlü bir karine olusturduğu için, söz konusu karinenin aksi aynı
güçte kanıtlarla ispatlanamazsa, isçinin yurt dısı hizmet borçlanması ve buna
dayalı olarak yapılan yaslılık aylığı tahsis islemi geçersiz olur. Bunun sonucunda
isçi, o tarihe kadar kendisine ödenen yaslılık aylıklarını Sosyal Sigortalar
Kurumuna iade etmek zorunda kalır.
Đssizlik yardımı ya da ödeneği alınmasının yurda kesin dönüs yapılmadığına
karine olusturması konusunu biraz açmak gerekirse, issizlik yardımı ya
da ödeneğine hak kazanmanın temel kosul issiz olmaktır. Sosyal güvenlik
bakımından issizliğin standartlasmıs tanımı ise, isçinin çalısma istek ve
yeterliliğinde olduğu halde isini yitirmesidir. Bu tanımda söz konusu olan istek
ölçütü, gayrı iradî issizliği iradî issizlikten ayırmaktadır. Đssizlik ödenek ve
yardımları sadece, çalısırken iradesi dısında issiz kalanlara ve halen çalısmak
arzusunda olanlara verilir37. Baska bir anlatımla, sosyal güvenlik bağlamında
issizlik, gayrı iradî issizlikle sınırlıdır38. Đstatistikî anlamda da aynı yaklasım geçerli
olup, iradî issizlerin ekonomik bakımdan aktif nüfusun dısına çıktıkları kabul
edilir39. Bu nedenle, issizlik ödenek veya yardımlarının ödenmesinin kosulu ve
çalısma arzusunun bir ifadesi olarak, issiz kalanların is kurumlarına kayıt
yaptırmaları ve kendilerine is bulunmasını talep etmeleri aranır. Hatta bazı
ülkelerde söz konusu taleplerin belirli aralıklarla yenilenmesi de
öngörülmektedir40. Türkiye'de de, issizlik sigortasını düzenleyen 4447 sayılı
Kanunun 51. maddesinde, issizlik ödeneğine hak kazanma kosulları arasında,
kuruma süresi içinde sahsen basvurarak yeni bir is almaya hazır bulunulduğunu
kaydettirmeye yer verilmistir41. Bu durumda, yabancı ülkede issizlik ödeneği ya
da yardımı alan Türk vatandaslarının yerlesmek niyetiyle Türkiye'ye dönmek
arzusunda olduklarından, baska bir ifadeyle yurda kesin dönüs yaptıklarından söz
etmek güçtür42. Çünkü is talebiyle bir is kurumuna basvuru, o ülkede çalısmak ve
yerlesmek arzusunda bulunulduğunun bir göstergesidir.
Bu bağlamda Tuncay tarafından savunulan görüs, varılmak istenilen
sonuç itibariyle sosyolojik bakımdan isabetli olmakla birlikte, hukukî açıdan yeterli
dayanağa sahip görünmemektedir. Çünkü, bu görüsün temelinde yurt dısında
issizlik ödeneği alınıyor olmasının sadece sigortalının kendisini ve yabancı ülke
mevzuatını ilgilendirdiği savı yer almaktadır. Oysa, yurt dısında
37 Bkz. Süleyman Basterzi, Đssizlik Sigortası, Ankara 1996,141-142.
38 Bkz. Basterzi, 147 vd.
39 Basterzi, 8.
40 Bkz. Basterzi, 186.
41 Bkz. Tuncay, Dersler, 316; Güzel-Okur, 351.
42 Arıcı, 306; Laçiner, 626-627.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
issizlik sigortası yardımı alınmasının o ülkede bulunmayı zorunlu kılması ve
isçinin o ülkede çalısma arzusunun devam ettiğini göstermesi, sonuç itibariyle
yabancı ülkede yasayan Türk vatandasının yurda kesin dönüs yapma iradesini
tasımadığını açıkça ortaya koymakta, bu da Türk sosyal sigorta sistemini
ilgilendirmektedir.
Belirtmek gerekir ki, böyle bir durum söz konusu olduğunda, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun yukarıda değinilen 2001 tarihli kararında43 kabul ettiği
gibi, yurda kesin dönüs kosulu gerçeklesmediği için, yurt dısı hizmet borçlanması
isleminin iptalinin Anayasal sosyal güvenlik ilkelerine aykırı bulunması ve
borçlanma islemi korunarak sadece yaslılık aylığı tahsis isleminin iptal edilmesi
gerektiği sonucuna varılması da isabetli değildir. Çünkü bu, 3201 sayılı Kanunun
3. maddesinde yurt dısı hizmet borçlanması islemi yapılabilmesi bakımından
öngörülen yurda kesin dönüs kosulunun görmezlikten gelinmesi anlamına gelir.
Eğer anılan düzenlemenin Anayasal sosyal güvenlik ilkelerine uygun olmadığı
düsünülüyor ise, bunu denetleyecek yargı organı Yargıtay değil Anayasa
Mahkemesidir. 3201 sayılı Kanunda öngörülen yurda kesin dönüs kosullarının
Anayasaya uygunluğu asağıda ayrı bir baslık altında incelenecektir.
3201 sayılı Kanunun yurda kesin dönüs kosulu içeren hükümlerinin
sistematiğine göre ikinci olasılık, yabancı ülkede çalısan Türk vatandasının (bu
ülkede issizlik yardımı ya da ödeneği alması da söz konusu olmaksızın)
gerçekten yurda kesin dönüs yaptıktan, ancak henüz kendisine yaslılık aylığı
tahsis edilmeden önce, yabancı ülkede issizlik yardımı ya da ödeneği almaya
baslaması ve bu sırada talebi üzerine kendisine yaslılık aylığı tahsis edilmesidir.
Bu durumda, 3201 sayılı Kanunun bu kanundan yararlanılarak yaslılık aylığı
tahsisi için aradığı yurda kesin dönüs kosulu (m.6/A) eksik kaldığından yapılan
tahsis islemi geçersiz olur. 3201 sayılı Kanuna göre, sigortalı daha sonra yabancı
ülkede issizlik ödeneğini almayı bırakır ve Türkiye'de yasamaya devam ederse,
daha önce geçerli olarak yaptığı borçlanma islemine dayalı olarak kendisine
yaslılık aylığı tahsis edilmesini talep edebilir.
3201 sayılı Kanunun 6/B maddesinde düzenlenen üçüncü olasılık ise,
yurda kesin dönüs yapılarak yurt dısı hizmet borçlanması ve buna dayalı olarak
yaslılık aylığı tahsis islemi gerçeklestirildikten sonra sigortalının yabancı ülkede
issizlik yardımı ya da ödeneği almaya baslamasıdır. Bu durum, sigortalıya tahsis
olunan yaslılık aylığının kesilmesini (askıya alınmasını) gerektirmez. Çünkü,
Türkiye'ye kesin dönüs yapıldıktan sonra yabancı bir
43 Bkz. dn.27'deki karar.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
ülkenin issizlik sigortasından yardım alınması teorik olarak sadece yabancı
ülkede çalısma arzusunu ve karine olarak oraya yerlesme niyetini gösterir. Oysa,
3201 sayılı Kanunun açık ifadesine göre (m.6/B, 1) yaslılık aylığının kesilmesi
(askıya alınması) için yabancı ülkede yerlesmek yetmemekte, ayrıca orada
çalısılmaya baslanılması aranmaktadır. Buna göre, isçi ancak, issizlik yardımı
almanın bir kosulu olarak ilgili ülkenin is kurumuna yaptığı is basvurusu
dolayısıyla önerilen isi kabul eder ve o ülkede tekrar çalısmaya baslarsa, yaslılık
aylığı (askıya alınır) kesilir.
Yabancı ülkede issizlik yardımı alınması bağlamında değinilmesi gereken
bir diğer konu da, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan bir kararında44
yer verdiği, Almanya ile Türkiye arasında yapılmıs olan sosyal güvenlik
sözlesmesi nedeniyle, sigortalının Almanya'da issizlik sigortasından ödenek
almasının, borçlanma ve buna bağlı yaslılık aylığı tahsis isleminin iptalini
gerektirmeyeceği görüsüdür. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi kararını, Almanya ile
Türkiye arasındaki sosyal güvenlik sözlesmesinin 4-a maddesinde yer alan,
sözlesmede aksine hüküm olmadıkça, bir âkit tarafın yardım hakkının doğmasını
veya para yardımlarının yapılmasını bu ülkede ikamet etme kosuluna bağlı kılan
mevzuatının, diğer âkit taraf ülkesinde ikamet eden insanlar bakımından
uygulanamayacağı yönündeki düzenlemeye dayandırmaktadır. 10. Hukuk
Dairesine göre bu sekilde, Alman mevzuatının issizlik ödeneği için aradığı
Almanya'da ikamet etme kosulu bertaraf edilmistir.
Ancak 2 Kasım 1984 tarihli ek sözlesmenin45 1. maddesinde, bu
sözlesme hükümlerinin, sözlesmede aksine bir hüküm yoksa, "Alman mevzuatı
bakımından, a) para ve sağlık yardımlarının Alman Hastalık Sigortası Sosyal
Sigorta Mercileri tarafından yapılmasının öngörüldüğü hallerde, hastalık sigortası
ile çalısan ananın himayesi; b) kaza sigortası; c) rant sigortası ve madencilerin
munzam sigortası; d) tarım isçilerine sağlık yardımı yapılması; e) isçilere ödenen
çocuk parası" hakkında uygulama alanı bulacağı öngörülmektedir. Buna göre, ek
sözlesmenin uygulama alanına giren sosyal güvenlik yardımları arasında issizlik
yardımları yer almadığı için, Almanya'da issizlik yardımı alınması bakımından bu
ülkede ikameti gerektiren mevzuat geçerliliğini korumakta, baska bir deyisle,
yurda kesin dönüs yapılması durumunda sözlesmenin 4-a maddesinden
yararlanılarak Türkiye'de ikamet ederken Almanya'dan issizlik yardımı almak
mümkün bulunmamaktadır.
44 Bkz. dn. 21'deki karar.
45 "28 Mayıs 1969 Tarihli Tadil Anlasması ile 25 Ekim 1974 Tarihli Ara Anlasma Metnindeki 30 Nisan
1964 Tarihli Türk - Alman Sosyal Güvenlik sözlesmesine iliskin Ek Sözlesme"nin onaylanması
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 3241 sayılı yasayla uygun bulmustur (RG. 11.12.1985, S. 18955).
Onay tarihi 12 Mayıs 1986 (RG., 12.05.1986, S. 19105).
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Zaten, söz konusu 4-a maddesinin amacı, sözlesme kapsamına giren sosyal
güvenlik yardımlarının Alman vatandaslarına yabancı bir ülkede ikamet etmeleri
durumunda da verilmeye devam olunmasına karsılık, söz konusu yardımlara
Almanya'da hak kazandıktan sonra yurda dönen Türk vatandaslarına yardımın
kesilmesi nedeniyle ortaya çıkan esitsizliği gidermektir46. Ancak, Alman mevzuatının
issizlik yardımlarına hak kazanma bakımından bu ülkede ikameti gerektirmesi Alman
vatandasları bakımından da bir zorunluluktur47. O nedenle, vatandas olmayanlar
(Türk vatandasları) bakımından bu kosulun aranması bir esitsizlik
olusturmamaktadır.
Öte yandan, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin aynı kararında ileri sürülen,
SSK'nun yaslılık aylığı bağlanması için öngördüğü isi bırakma kosulu ile 3201 sayılı
Kanunun yurt dısı hizmet borçlanması için aradığı yurda kesin dönüs kosulu
arasında paralellik bulunduğu ve 1986 yılında SSK'nda yapılan bir değisiklik ile
getirilen, sosyal güvenlik destek primi ödenerek yaslılık aylığı alınırken çalısmaya
olanak veren düzenlemenin, 3201 sayılı Kanunun öngördüğü yurda kesin dönüs
kosulunu ilga ettiği görüsüne katılmak da mümkün değildir. Çünkü, söz konusu
düzenlemelerin amaçları ve etkiledikleri sistem farklıdır. SSK'nun öngördüğü isi
bırakma kosulu, Türkiye'de istihdam ve sosyal sigorta aktüaryal dengesini korumayı
amaçlamaktadır. Oysa yurda kesin dönüs kosulu, yabancı ülkede isin bırakılmasını
gerektirdiği için o ülkenin istihdam ve aktüaryal dengesini etkilemektedir. Yurda
kesin dönüs kosulunun amacı ise, yasa koyucunun yabancı ülkede yasayan
vatandaslarına tanıdığı sosyal güvenlik olanağının ülkeye getireceği ekonomik
yükün sınırlanmasıdır. Bu kosulu sağlayıp Türkiye'ye gelerek kendilerine yaslılık aylığı
bağlananlar da, daha sonra sosyal güvenlik destek primi ödeyerek istihdama
katılabilir. Dolayısıyla, söz konusu kosullar arasında bir paralellik kurulamaz.
46 Alman Anayasa Mahkemesi, söz konusu 4-a maddesinin öngörülmesinden önce, vatandas olmayanlara
rant sigortasından yapılan yardımların, yabancı bir ülkede ikamet edilmesi durumunda
askıya alınmasını öngören mevzuat hükmünü, Anayasanın, "Bütün insanlar yasa önünde esittirler."
hükmüne (m.3/1) aykırı bularak iptal etmistir. Mahkeme söz konusu düzenlemeyi ayrıca,
Anayasanın, "Hiç kimse cinsiyeti, mensei, ırkı, lisanı, vatanı, sosyal durumu, inançları, dini ve
politik görüsleri nedeniyle zarara uğratılamaz veya öncelikli sayılamaz" hükmüne de (m. 3/3)
aykırı bulmustur (bu konuda bilgi için bkz. Ali Nazım Sözer, Đkametgah Naklinin F. Almanya'da
Çalısan Türk Đsçilerinin ve Hak Sahiplerinin Emeklilik Hakları Üzerindeki Hukuki Sonuçları, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, CXLI, Ocak-Aralık 1986, No. 1-4. 385 vd.; aynı yazar,
Sözlesme, 18-19.
47 Bkz. Laçiner, 626-627; Almanya'da issizlik yardımlarına hak kazanma kosulları konusunda ayrıca
bkz. James R. Storey - Jennifer A. Neisner, Unemployment Compensation in The Group of
Seven Nations: An International Comparison, Comparative Labor Law and Policy Journal, Vol. 19,
No.4, Summer 1998, 619-620.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
4.3201 sayılı Kanunun yurda kesin dönüs kosulu içeren hükümlerinin
Anayasaya uygunluk açısından değerlendirilmesi
Kanımızca, 3201 sayılı Kanunun uygulanması sırasında çıkan uyusmazlıkların
sona erdirilebilmesi için, bu kanunun öngördüğü yurda kesin dönüs
kosulunu içeren düzenlemelerin Anayasaya uygunluk bakımından
değerlendirilmeleri gerekir. Yabancı ülkede çalısan Türk vatandaslarının sosyal
güvenlik haklarına yurda kesin dönüs kosulu ile getirilen sınırlamanın anayasal
dayanağı, Anayasada sosyal ve ekonomik hakların sağlanması amacıyla devlete
yüklenen görevler bakımından çizilen sınır olabilir. Çünkü, yabancı ülkede çalısan
Türk vatandaslarının Türk sosyal sigorta sistemi içinde yaslılık sigortasından
yararlandırılmalarına dayanak olusturan Anayasa maddeleri (m.62, 64),
Anayasanın anılan sınırlamanın kapsamını olusturan sosyal ve ekonomik haklar
bölümünde yer almaktadır.
Bilindiği gibi, devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen
görevlerine getirilen baslıca sınırlama, malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsüdür. Bu sınır 1961 Anayasasında (m.53) olduğu gibi, 1982 Anayasasında
da (m.65) yer almıs ve yine, 1982 Anayasasının 65. maddesinin 3 Ekim 2001
tarih ve 4709 sayılı Kanunla değisik seklinde de korunmustur. Buna karsılık,
sosyal ve ekonomik hakların sağlanması bakımından devlete yüklenen görevlere
getirilen diğer sınırlama ölçütünün zaman içinde değisikliklere uğradığı
görülmektedir. Söyle ki, 1961 Anayasasında, iktisadî gelisme ile malî kaynakların
yeterliliğinden söz edilirken, 1982 Anayasasının 65. maddesinin anılan
değisiklikten önceki seklinde, devletin sosyal ve ekonomik alanlara yönelik
görevlerini ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek malî kaynaklarının
yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği öngörülmekteydi. 65. maddenin yeni
seklinde ise, devletin bu görevlerini amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmektedir. Görüldüğü
gibi, maddenin yeni düzenlemesinde, malî kaynakların yeterliliği ölçütü yine
korunmus, ekonomik istikrarın korunmasını gözetmek kosulunun yerine ise,
devletin amaçlarına uygun öncelikleri gözetmesi kosulu getirilmistir.
Bu açıklamalar ısığında, 3201 sayılı Kanunun 3. ve 6. maddelerinde
öngörülen yurda kesin dönüs kosulunun öncelikle, Anayasanın ekonomik ve sosyal
haklara sınır getiren 65. maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin
arastırılması gerekir. Daha sonra da, söz konusu maddelerde yer alan
yurda kesin dönüs kosulu, Anayasanın 10. maddesinde yer alan esitlik ilkesi
yönünden ayrıca incelenmelidir.
a) Yurt dısı hizmet borçlanması isleminin kosulu olarak yurda kesin
dönüs
Yukarıda görüldüğü üzere, yurt dısında çalısan Türk isçilerinin 3201 sayılı
Kanunun 3. maddesi uyarınca yurt dısı hizmet borçlanması yapabilmeleri, yurda
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
kesin dönüs yapmaları kosuluna bağlanmıstır. Öte yandan, aynı kosul söz konusu
kanunun 6. maddesinde, borçlanma yapan sigortalılara aylık tahsis edilebilmesi
bakımından ayrıca öngörülmüstür. Buna göre, yurda kesin dönüs kosulu
gerçeklestirilmeden yapılan borçlanma ve aylık tahsis islemleri geçersiz olmak
gerekir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, anılan kosul gerçeklestirilmeden
borçlanma islemi yapılıp sigortalıya aylık tahsis edilerek bir süre yaslılık aylığı
ödendikten sonra bu durumu öğrenen Sosyal Sigortalar Kurumunun aylık tahsis
islemi ile birlikte yurt dısı hizmet borçlanması islemini de geçersiz saymasını,
anayasal sosyal güvenlik ilkelerine ve yasanın öngördüğü sosyal güvenlik
sistemine aykırı bulmustur48. Çünkü, bu durumda söz konusu isçiler bütünüyle
sosyal güvenlik sistemi dısına itilmis olmaktadır.
Kanımızca, burada Anayasal ilkelerle bağdasmayan, Sosyal Sigortalar
Kurumunun islemi değil, islemin dayandığı kuralın kendisidir. Hemen belirtelim ki,
yurt dısı hizmet borçlanması islemi için yurda kesin dönüs kosulu aranması,
Anayasanın 65. maddesi çerçevesinde bir sınırlama olarak düsünülemez. Çünkü,
tek basına borçlanma isleminin, malî kaynakların yeterliliği ile ve Anayasa
değisikliğinden önceki ifadeyle ekonomik istikrarın korunmasıyla, ya da söz konusu
değisiklikten sonra bu kavramın yerini alan, devletin amaçlarına uygun öncelikleri
gözetmesi kosulu ile ilgisi bulunmamaktadır. Sadece borçlanma isleminin yapılması
devlete hiçbir malî yük getirmemekte, aksine malî kaynak sağlamaktadır.
Aynı nedenle, yurt dısı hizmet borçlanması yapabilmek için yurda kesin
dönüs kosulu aranmasının, Anayasanın esitlik ilkesine de aykırı olduğu ileri
sürülebilir. Çünkü, kisileri bazı özellikleri, benzerlik ya da farklılıkları dolayısıyla
ayırıp sınıflandıran yasal düzenlemelerin, esitlik ilkesine aykırı görülmemeleri
ancak haklı bir neden temeline dayalı olmaları durumunda mümkündür49. Oysa,
tek basına yurt dısı hizmet borçlanması islemi yapılabilmesi bakımından yurda
kesin dönüs kosulu aranması, devlete malî yük getirmek bir yana, aksine malî
kaynak sağladığı için, söz konusu borçlanma isleminin yapılması konusunda yurt
dısında çalıstıktan sonra orada yasamaya devam eden Türk vatandasları ile
Türkiye'ye dönenler arasında ayrım yapılması hiçbir haklı nedene
dayanmamaktadır.
Su halde, yurt dısı hizmet borçlanması isleminin gerçeklestirilmesinin
Türkiye'ye kesin dönüs kosuluna bağlanması, açıklanmaya çalısılan söz konusu
iki neden dolayısıyla Anayasaya aykırıdır. Bu durumda, Sosyal Sigortalar
Kurumunun yurda kesin dönüs kosulunun yokluğu nedeniyle borçlanma islemini
geçersiz saymasına iliskin olarak açılan davalarda yapılacak olan, 3201 sayılı
Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve
48 Bkz. yuk. dn. 27'deki karar.
49 Bu konuda bkz. Merih Öden, Türk Anayasa Hukukunda Esitlik Đlkesi, Ankara 1989, yayınlanmamıs
doktora tezi, 224 vd.; Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 6. Bası, Ankara 2000,138.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
kesin dönüs kosulunu içeren ilk cümlenin somut norm denetimi yoluyla Anayasa
Mahkemesi tarafından iptalinin sağlanmasıdır. Yoksa, bu maddede öngörülen
yurda kesin dönüs kosulunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yaptığı gibi,
anayasal sosyal güvenlik ilkelerine aykırılığı dile getirilerek görmezlikten
gelinmesi isabetli değildir
b) Yaslılık aylığı bağlanmasının kosulu olarak yurda kesin dönüs
Yukarıda değinildiği üzere, 3201 sayılı Kanunda yurda kesin dönüs
kosulu içeren ikinci düzenleme, "Aylık tahsisi ve aylığın baslama tarihi" kenar
baslıklı 6. maddede yer almaktadır. Söz konusu maddede, bu kanuna göre
değerlendirilen sürelere dayanılarak aylık tahsisi yapılabilmesi bakımından,
yurda kesin dönüs kosulu getirilmektedir. Borçlanma isleminde olduğu gibi, aylık
tahsisi bakımından getirilen yurda kesin dönüs kosulunun Anayasaya
uygunluğunu da aynı sekilde incelemek gerekirse, burada öngörülen yurda kesin
dönüs kosulunun Anayasanın 65. maddesi kapsamında bir sınırlama olarak
kabulü mümkündür.
Çünkü, devlet yabancı ülkede çalısmıs Türk vatandaslarının hepsine
birden yaslılık sigortasından aylık tahsis edebilmeye sosyal güvenlik sisteminin
malî kaynaklarının yeterli olmadığını ileri sürebilir. Bu durum, 4709 sayılı Kanunla
Anayasanın 65. maddesine eklenen ve devlete, amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek sosyal ve ekonomik hakların sağlanmasına sınır getirebilme olanağı
tanıyan yeni düzenlemeyle de uyumludur. Devlet, söz konusu yeni sınırlama
ölçütüne dayanarak, yaslılık sigortasından aylık tahsis islemi yaparken yurt dısında
çalısmıs olan Türk vatandaslarından Türkiye'ye kesin dönüs yapanlara öncelik
verebilir.
Bu yönde bir düzenleme, yabancı ülkede çalısmıs Türk vatandasları
arasında esitlik ilkesine aykırı bir durum da olusturmaz. Yukarıda belirtildiği gibi,
kisileri bazı özellikleri, benzerlik ya da farklılıkları nedeniyle haklı bir neden
temeline dayalı olarak ayırıp sınıflandıran yasal düzenlemeler esitlik ilkesine
aykırılık olusturmaz. Nitekim, Anayasa Mahkemesi kararlarında da, bütün
yurttasların mutlaka her yönden, her zaman aynı kurallara bağlı tutulmalarının
zorunlu olmadığı, bazı yurttasların baska kurallara tabi tutulmaları haklı bir nedene
dayanmakta ise, bu durumda kanun önünde esitlik ilkesine ters düsüldüğünden
söz edilemeyeceği görüsüne yer verilmektedir50. Yurt dısında çalısmıs olan Türk
vatandaslarından yurda kesin dönüs yapanların, yabancı ülkede yasamayı tercih
50 AYM. 28.04.1983, E. 1981/13, K. 1983/8, AYMKD., S. 20, s. 52; AYM., 19.02.1992, E. 1991/13, K.
1992/10, AYMKD., S. 30, C. 1, s. 101; bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Öden, 224 vd.;
Özbudun, 138-139.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
eden diğer vatandaslardan ayrılarak Türk sosyal sigorta sistemi çerçevesinde
yaslılık sigortasından yararlanma olanağına sahip kılınması da, Anayasa Mahkemesinin
yukarıda değindiğimiz kararlarında ifade olunan, amaçla ilgili, makul, adil ve
anlasılabilir bir haklı nedenle açıklanabilir. Çünkü, gerek 3201 sayılı Kanunun,
gerekse söz konusu kanunun yerini aldığı 2147 sayılı Kanunun gerekçesinde
belirtildiği gibi, devlet bu düzenlemeyi öncelikle, ülkelerine dönen Türk vatandaslarının
hem yabancı ülkenin hem de Türk sosyal sigorta sisteminin prim ödeme
ve/veya yas kosullarını sağlayamamaları olasılığına karsı, sosyal güvenlik kapsamı
dısına itilmelerini önlemek amacıyla öngörmüstür. Bu amaç, yurt dısında çalısmıs
Türk vatandaslarından yurda kesin dönüs yapanlarla yapmayanlar arasında haklı
ve makul bir ayrım nedeni olarak kabul edilebilir.
Belirtmek gerekir ki, anılan yasaların gerekçelerinde, Türk vatandaslarına
mümkünse çifte emeklilik sağlanması amacından da söz edilmektedir. Bu durumda,
söz konusu gerekçenin, Türk vatandaslarına yabancı ülkede yasamaya devam
edip, hem o ülkenin hem de Türkiye'nin sağladığı sosyal sigorta güvencesinden
yararlanma amacını içerdiği ileri sürülebilir. Ancak, çifte emeklilik sağlanması
amacı ilk amaçla birlikte değerlendirilirse, yasal düzenlemenin asıl olarak,
Türkiye'ye dönenlerin her iki sosyal güvenlik sisteminin korumasından da
yararlanmalarını hedeflediği sonucuna varılmalıdır.
c)Yurt dısı hizmet borçlanması yaparak yaslılık aylığı bağlananlardan
tekrar yabancı ülkede çalısmaya basladıkları için aylıkları kesilenlere yeniden
aylık bağlanmasının kosulu olarak yurda kesin dönüs
3201 sayılı Kanunun 6. maddesinin B bendine göre, "Bu Kanun
hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dısında
çalısmaya baslayanların çalısmaya basladıkları tarihi takip eden ay basından
itibaren aylıkları kesilir". Görüldüğü gibi, anılan madde hükmü, bir kez aylık
bağlandıktan sonra tekrar yabancı bir ülkeye yerlesilmesini aylığın kesilmesi için
yeterli görmemekte, bunun için ayrıca yerlesilen yabancı ülkede tekrar çalısmaya
baslanılmasını aramaktadır. Öte yandan, anılan maddenin B bendinin 2. fıkrasına
göre, bu sekilde yabancı ülkede tekrar çalısmaya basladıkları için yaslılık aylıkları
kesilen ya da baska bir deyisle askıya alınan sigortalıların çalısmayı bıraktıkları
takdirde aylıklarının yeniden bağlanması da, ilk kez aylık tahsis isleminde olduğu
gibi Türkiye'ye kesin dönüs yapmaları kosuluna bağlanmıstır.
Kanımızca, 3201 sayılı Kanunun 6. maddesinin B bendinin 2. fıkrasında
yer alan söz konusu düzenleme Anayasanın esitlik ilkesine aykırıdır. Söyle ki,
sadece yurt dısı hizmet borçlanmasından yararlanarak ya da borçlanma ile elde
ettikleri prim ödeme gün sayılarını daha önce Türkiye'de
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
geçen çalısmaları ile birlestirerek yaslılık aylığı almaya hak kazanan sigortalılar,
bütün çalısması Türkiye'de geçmis olan diğer sigortalılarla birlikte, genel yaslılık
sigortası sistemi içinde değerlendirilerek hiçbir ayrım gözetilmeksizin aynı emeklilik
statüsü içine sokulmaktadır. Bu sekilde emeklilik statüsüne giren sigortalılar,
Türkiye'de yeniden sigortalı olarak çalısmaya basladıkları takdirde, kural olarak
yaslılık, aylıkları kesilmekte ve tekrar çalısmayı bırakıp yazılı talepte
bulunduklarında, bu arada geçen sigortalılık süreleri ve prim ödeme gün sayıları da
dikkate alınarak yaslılık aylıkları yeniden hesaplanıp bağlanmaktadır
(SSK.63/A)51.
3201 sayılı Kanunda da, 506 sayılı Kanunun 63/A maddesine paralel bir
düzenleme getirilmeye çalısılarak, bu kanundan yararlanarak kendilerine yaslılık
aylığı bağlananlardan yurt dısında tekrar çalısmaya basladıkları için aylıkları
kesilenlerin, bu çalısma sürelerini de borçlanmalarına ve böylece ortaya çıkacak
yeni prim ödeme gün sayılarına göre yeniden hesaplanmıs yaslılık aylığını talep
etmelerine olanak tanınmıstır. Ancak, ek borçlanma olanağından yararlanmak
isteyenlerle birlikte, bundan yararlanmayı hiç düsünmeyenlerin aylıklarının yeniden
tahsisi de, tekrar Türkiye'ye kesin dönüs kosuluna bağlanmıstır (m. 6/B, 2).
Yurt dısı hizmet borçlanmasından yararlanarak yaslılık aylığı bağlandıktan
sonra tekrar yurt dısında çalısmaya baslayanların, Türkiye'de geçen hizmetlerine
dayalı olarak yaslılık aylığı bağlandıktan sonra yurt dısında çalısmaya
baslayanlardan ayrılarak, yurt dısındaki çalısmaları sona erdiğinde kendilerine
yeniden yaslılık aylığı bağlanmasının yurda kesin dönüs kosuluna tabi tutulması
esitlik ilkesine aykırı olur. Çünkü, söz konusu kisiler aynı emeklilik statüsünde yer
alırken yurt dısına çıkmıs ve orada çalısmaya baslamıslardır. Böyle bir ayrımın
yapılması ancak, yurt dısı hizmet borçlanmasından yararlanarak yaslılık aylığına hak
kazananların özel olarak düzenlenmis bir emeklilik statüsüne sokulmaları
durumunda mümkün olabilir. Oysa, bu grupta yer alan sigortalılar, Türkiye'deki
çalısmalarına dayalı olarak yaslılık aylığına hak kazananlarla fark gözetilmeksizin,
aynı yaslılık sigortası sistemi çerçevesinde, aynı genel emeklilik statüsüne
sokulmaktadırlar. Kisiler bir kez aynı statüye girdikten sonra, bunlar arasında ayrım
yapılması Anayasanın esitlik ilkesine aykırı olur.
Öte yandan, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.06.1999 tarihli kararı da52
dikkate alınırsa bir adım daha ileri gidilerek, yurt dısı hizmet borçlanması
kurumundan yararlanarak yaslılık aylığına hak kazanıp kendilerine aylık
51 Bu konuda bilgi için bkz. Güzel-Okur, 307-310; Tuncay, Dersler, 288-291.
52 Y21HD., 28.06.1999, E. 1999/669, K. 1999/4934, YKD., Ocak 2000, 93-94.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
bağlananların, daha sonra yurt dısına çıkıp çalısmaları durumunda yaslılık aylıklarının
kesileceğine iliskin 3201 sayılı Kanun hükmünün de (m.6/B, 1) esitlik ilkesine aykırı
olduğunu ileri sürmek mümkündür. Yargıtay. 21. Hukuk Dairesinin söz konusu
kararında tartısma konusu olan olay, Türkiye'deki çalısmaları esas alınarak 506 sayılı
Kanuna göre kendisine yaslılık sigortası bağlanan sigortalının, daha sonra
Almanya'da çalısmaya baslaması durumunda, yaslılık aylığının anılan kanununun
63/A maddesi uyarınca kesilip kesilmeyeceğine iliskindir. 21. Hukuk Dairesi,
kararında, söz konusu maddede geçen ve yaslılık aylığının kesilmesine esas olan
sigortalı bir iste çalısmanın, Türkiye'de 506 sayılı Kanun kapsamında geçen
çalısmalar anlamına geldiğine dikkat çekerek, yurt dısında geçen çalısmalar 506
sayılı Kanun kapsamında olmadığı için, bu tür çalısmaların yaslılık aylığının
kesilmesini gerektirmeyeceği sonucuna varmıstır. Kararda, varılan bu sonucu desteklemek
üzere, Almanya ile Türkiye arasındaki sosyal güvenlik sözlesmesinde, söz
konusu durumlarda yaslılık aylığının kesileceğine iliskin bir düzenleme bulunmadığı
da belirtilmektedir53.
Bu durumda, yurt dısı hizmet borçlanmasına dayanılarak yaslılık aylığına
hak kazananlarla, Türkiye'deki çalısmaları esas alınarak yaslılık aylığına hak
kazanan sigortalılar arasında bir esitsizlik ortaya çıkmakta, ilk grup bakımından
yabancı ülkede çalısma, yaslılık aylığının kesilmesine neden olurken, ikinci grup
bakımından böyle bir durum söz konusu olmamaktadır. Her iki grup sigortalının da
aynı emeklilik statüsünde bulundukları düsünüldüğünde, yurt dısı hizmet
borçlanmasından yararlanarak yaslılık aylığına hak kazananlar bakımından, daha
sonra tekrar yurt dısında çalısma durumunda yaslılık aylığının kesilmesini öngören
düzenlemenin esitlik ilkesine aykırı olduğu açıktır.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin söz konusu kararına dayanarak vardığımız
bu sonucu desteklemek üzere belirtmek gerekir ki, 506 sayılı Kanuna tabi
çalısmaları esas alınarak yaslılık aylığı bağlananların yurt dısında çalısmaları
durumunda yaslılık aylıklarının kesilmemesi gerektiği görüsü bir yana, anılan
kosullarda yaslılık aylığı bağlananların daha sonra Türkiye'deki diğer bir sosyal
güvenlik kurumuna tabi bir iste çalısmaya baslamaları durumunda dahi aylıklarının
kesilmeyeceği ileri sürülmektedir. Tuncay tarafından savunulan bu görüse göre,
SSK'nun 63/A maddesinde geçen ve yaslılık aylığının kesilmesine esas olan
sigortalı olarak çalısma,
53 Ali Güzelin bu karan isabetli bulan incelemesi için bkz. "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın
1999 yılı Kararlarının Değerlendirilmesi", Yargıtayın Đs Hukukuna Đliskin 1999 Kararlarının
Değerlendirilmesi, Đstanbul 2001, 361-362.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
sadece bu kanuna tabi sigortalı çalısmalar olarak anlasılmalıdır. . Ancak Güzel-
Okur, aksine bir yaklasımla sigortalı olarak çalısmayı genis yorumlayarak, T.C.
Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'a tabi bir iste çalısmanın da Sosyal Sigortalar
Kurumundan bağlanan yaslılık aylığının kesilmesi sonucunu doğuracağı
görüsündedirler55. Yargıtayın bu konudaki kararlarında ise bir netlik
bulunmamaktadır. Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 1987 tarihli bir kararında56
yeniden çalısma nedeniyle aylığın kesilmesi bakımından, bu çalısmanın Sosyal
Sigortalar Kurumuna, T.C. Emekli Sandığına veya Bağ-Kur'a bağlı olarak
gerçeklesmesi arasında fark görmezken, 1994 tarihli diğer bir kararında57, Sosyal
Sigortalar Kurumundan yaslılık aylığı almakta olan sigortalının T.C. Emekli Sandığına
bağlı çalısmasının aylığın kesilmesini gerektirmeyeceği sonucuna varmıstır.
Türkiye'deki çalısmalarına dayalı olarak Sosyal Sigortalar Kurumundan
yaslılık aylığı alanların daha sonra yabancı bir ülkede çalısmaya baslamaları
bakımından ise böyle bir tartısma söz konusu değildir. Nitekim, Sosyal Sigortalar
Kurumundan yaslılık aylığı almakta iken, yine Türkiye'de herhangi bir sosyal
güvenlik kurumuna bağlı olarak çalısmanın yaslılık aylığının kesilmesini
gerektirdiği görüsünde olan Güzel, yurt dısındaki çalısmalar bakımından farklı bir
yaklasımı benimseyerek, bu çalısmaların yaslılık aylığının kesilmesini
gerektirmeyeceği sonucuna varan Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararını isabetli
bulmaktadır58.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin görüsümüze dayanak olusturan söz konusu
kararını desteklemek ve yurt dısı hizmet borçlanmasıyla yaslılık aylığına hak
kazananların tekrar yurt dısında çalısmaları durumunda aylıklarının kesilmesini
öngören, esitlik ilkesine aykırı düzenlemenin olması gereken hukuk açısından da
isabetsizliğini vurgulamak bakımından belirtmek gerekir ki, yaslılık aylığı alırken
sigortalı bir iste çalısmaya baslayanların aylıklarının kesilmesi kuralının temelinde,
sigortanın finansmanını sağlayan istihdamdaki isgücü ile yaslılık sigortasından aylık
alan ekonomik bakımdan aktif nüfus dısına çıkmıs pasif dönemdeki kisiler arasında
bir denge kurulması düsüncesi yatar. Yaslılık aylığı almakta olan bir kisinin aynı
54 Tuncay, Dersler, 288.
55 Güzel-Okur, 307-308.
56 Y10HD., 22.12.1987, 7380/7379, bkz. Ali Rıza Okur, "Sosyal Sigorta Türleri Açısından Yargıtayın
1987 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi", Yargıtayın Đs Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi 1987,
Đstanbul 1989, 327; ayrıca bkz. Güzel-Okur, 308.
57 Y10HD., 22.11.1994, 10379/16510, bkz. Ali Rıza Okur, "Sosyal Sigortalar Açısından Yargıtayın
1994 Yılı Kararlarının Değerlendirilemesi", Yargıtayın Đs Hukukuna Đliskin Kararlarının
Değerlendirilmesi 1994, Đstanbul 1996,146-147.
58 Güzel, 361.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
zamanda isgücüne katılıp istihdamda sigortalı bir yer isgal etmesi finansman
dengesini olumsuz etkiler. O nedenle, yaslılık sigortası alanların çalısırken yaslılık
aylıklarını almaya devam etmek istemeleri durumunda, buna olanak tanımak için
sosyal güvenlik destek primi ödemeleri öngörülmüstür59. Ancak, bu mekanizma
aynı sosyal sigorta sistemi içinde isler. Yurt dısı hizmet borçlanması ile yaslılık
aylığına hak kazananların aylık almakta iken yurt dısında çalısmaya baslamaları,
sosyal sigorta sisteminin belirtilen finansman dengesi üzerinde etkili değildir.
Dolayısıyla, yurt dısında sigortalı bir iste çalısmaya baslayanların aylıklarının
kesilmesini bu açıdan haklı bir nedene dayandırmak mümkün değildir.
Yukarıda açıklamaya çalıstığımız esitsizlik, Sosyal Sigortalar Kurumundan
yaslılık aylığı alanlarda olduğu gibi, diğer sosyal güvenlik kurumlarından
(T.C. Emekli Sandığı ya da Bağ-Kur) aylık alanlar bakımından da söz konusudur.
T.C. Emekli Sandığından yaslılık aylığı almakta olanların aylıkları, 5534 sayılı
T.C. Emekli Sandığı Kanunun 99. maddesi uyarınca, emeklilik hakkı tanınan bir
göreve atanmaları durumunda ve yine, bu kanuna 1101 sayılı Kanunla eklenen
ek 5. maddeye göre, T.C. Emekli Sandığına tabi daire, kurum ve ortaklıkların
SSK'na tabi isyerlerinde emekliliğe tabi olmayan belirli islerde çalısmaya
baslamaları durumunda kesilir60. Söz konusu ek 5. madde düzenlemesi ile birlikte
değerlendirildiğinde, 99. maddede emekliliğe tabi islerle kastedilenin asıl olarak
T.C. Emekli Sandığı Kanununa tabi isler olduğu ve emeklilerin her türlü çalısma
durumunun aylığın kesilmesine yol açmayacağı sonucuna varılmalıdır61.
Dolayısıyla, yabancı bir ülkede çalısmanın T.C. Emekli Sandığından alınan
yaslılık aylığının kesilmesine yol açmayacağını söylemek öncelikle mümkündür.
Bağ-Kur'da ise, Bağ-Kur Kanununun yaslılık aylığı alabilmek için isten
ayrılma zorunluluğunu öngören 35/a maddesinin 3165 sayılı Kanun ile kaldırması
karsısında, Bağ-Kur Kanununun, Kurumdan yaslılık aylığı almakta iken yine Bağ-
Kur'a bağlı bir iste çalısmaya baslayanların aylıklarının kesileceğini öngören 38.
madde düzenlemesi etkisiz kalmıstır. Ardından da, Bağ-Kur Kanununun 38.
maddesinde 3396 sayılı Kanunla yapılan değisiklikle yeniden çalısmaya baslama
durumunda aylığın kesilmesi sigortalının isteğine bırakılmıstır62. Belirtelim ki,
daha sonra 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı
59 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanuna tabi islerde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek yaslılık aylığı
almakta iken çalısmaya devam etme konusunda bilgi için bkz. Güzel-Okur, 308-310, Tuncay,
Dersler, 289-291.
60 Bkz. Emrullah Damar, T.C. Emekli Sandığı Mevzuatı, Eskisehir 1987, 337-339; Güzel-Okur, 380.
61 Bkz. Damar, 339.
62 Güzel-Okur, 446; Tuncay, Dersler, 415.
Kamu-Đs; C: 6, S: 4/2002
Kanunla Bağ-Kur Kanununa eklenen ve kurumdan yaslılık aylığı almaya basladıktan
sonra Bağ-Kur'a bağlı olarak çalısmaya devam edenlerden sosyal güvenlik destek
primi kesileceğini öngören ek 20. madde de, yaslılık aylığının kesilmesini
öngörmediği için önceki durumu değistirmemekte, sadece yeniden çalısmaya
baslayanlardan sosyal güvenlik destek primi tahsilini zorunlu kılmaktadır63. Su
halde, Türkiye'deki çalısmalarına dayalı olarak Bağ-Kur'dan yaslılık aylığı almakta
iken yurt dısında çalısmaya baslayanların yaslılık aylıklarının kesilmesi de söz
konusu olmayacaktır.
Bu açıklamalar ısığında, 3201 sayılı Kanunun, bu kanun hükümlerinden
yararlanarak aylık bağlananlardan tekrar yurt dısında çalısmaya baslayanların
aylıklarının kesilmesini öngören düzenlemesi (m. 6/B, 1) ile bu sekilde kesilen
aylıkların yeniden bağlanması bakımından yurda tekrar kesin dönüs kosulu getiren
düzenlemesi (m. 6/B, 2), Anayasal esitlik ilkesine aykırıdır. O nedenle, sözü
edilen düzenlemelerin somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi önüne
götürülüp iptal edilmelerinin sağlanması gerekir.63 Bkz. Tuncay, Dersler, 416.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi E:2001/5186 - K:2001/5417
E:2001/5186 - K:2001/5417
YAŞLILIK AYLIĞI ( Yurtdışındaki Çalışmalarını Kesin Dönüş Yapmaksızın Borçlanan Davacıya Aylık Bağlanması İçin Yurtdışında Çalıştığı İşten Ayrılması Zorunluluğunun Olmaması )
YURTDIŞINDA ÇALIŞAN İŞÇİ ( Yurtdışındaki Çalışmalarını Kesin Dönüş Yapmaksızın Borçlanan Davacıya Aylık Bağlanması İçin Yurtdışında Çalıştığı İşten Ayrılması Zorunluluğunun Olmaması )
ÖZET :
Yurtdışındaki çalışmalarını kesin dönüş yapmaksızın borçlanan ve yurtdışı çalışmaları değerlendirilerek yaşlılık aylığına hak kazanan davacıya yaşlılık aylığı bağlanması için, yurtdışında çalıştığı işten ayrılması zorunluluğu yoktur.
DAVA :
Davalı 2147 sayılı Yasadan yararlandırılarak işten ayrılma şartı aranmaksızın 1.3.2001 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar verilmiştir. Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR :
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz, itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının 2147 sayılı Yasa uyarınca yurtdışındaki çalışmalarını kesin dönüş yapmaksızın borçlandığı ve yurtiçi ve yurtdışı çalışmaları değerlendirilmek suretiyle yaşlılık aylığına hak kazandığı, uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davacıya, yaşlılık aylığı bağlanması için, yurtdışında çalıştığı işten ayrılması gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle, davanın yasal dayanağı belirgin olarak, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 60/H ve 62. maddeleridir. Anılan 60/H bendinde yaşlılık aylığından yararlanmak için sigortalının çalıştığı işten ayrılması ve yazılı istekte bulunması hükmü öngörülmüştür. Madde de, sözü geçen "sigortalı olarak çalıştığı işten ayrılacak" sigortalının, 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olarak çalışanların, amaçlandığı giderek, yurtdışında yabancı işverene tabi olarak çalışan sigortalıların amaçlanmadığı açık-seçiktir. Başka bir anlatımla, yurtdışında çalışanların, 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olarak değerlendirilmesine olanak olmadığı ortadadır. Hal böyle olunca, Sosyal Sigortalar Kanununun 60/H ve 62. maddeleri yalnız Türkiye'de çalışmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalılara uygulanacağı, yurtdışındaki çalışmalarını borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalılar için uygulanmayacağı tartışmasızdır. Öte yandan, Türkiye ile Federal Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmasında da yaşlılık aylığı bağlanması için sigortalının işinden ayrılacağına ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı da söz götürmez.
Bundan başka, bir an için davacıya yaşlılık aylığı bağlanması için işinden ayrıldığı kabul edilse de; tekrar çalışmaya başlaması durumunda, hakkında 506 sayılı Yasanın 63. maddesinin uygulanacağı söylenemez. Zira 63/B bendinde öngörülen %24 oranındaki Sosyal Güvenlik Destek Priminin 3/4 oranındaki işveren hissesini ödeyecek işverenin, Türk işveren olduğu, Alman işveren olmadığı açıktır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olguları gözönünde tutmaksızın davacıya yurtdışındaki işinden ayrılmaksızın yaşlılık aylığı bağlanmasına karar vermek gerekirken yazılı şekilde hükmün kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ :
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine, 9.7.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Konu Hakkaniyetli tarafından (11-06-2012 Saat 23:27:09 ) de değiştirilmiştir.
Cevap: Yurt dışı hizmet borçlanması yapanlardan yaşlılık aylığı bağlananların yabancı ülkede çalışmaya başlaması
10. Hukuk Dairesi 1991/7194 E., 1991/9124 K.
2147 sayılı Kanunla, bu Kanun gereğince yapılan borçlanmaya dayanılarak tahsis talebinde bulunabilmesi ve yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için, yurt dışındaki işten ayrılma ve Türkiye'ye kesin dönüş yapma koşulu getirilmemiş ve aranılmamıştır.
Anılan yasada kesinlikle böyle bir hüküm mevcut değildir.
Böyle olunca da, 2147 sayılı Kanunda öngörülen koşulların oluşmasından ve tahsis yapılmasından sonra da, dış ülke yasalarından da yararlanabilmek için, o dış ülkedeki çalışmaları sürdürmenin mümkün ve tabii bulunduğu, aksine yasal bir engel bulunmadığı, Dairemizin yerleşmiş görüş ve uygulamalarının da bu doğrultuda bulunduğu açıktır.
Konu Hakkaniyetli tarafından (03-09-2012 Saat 19:08:18 ) de değiştirilmiştir.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
go to this web-site
17-06-2025, 15:32:57 in Kredi Kartları ve Bankacılık Hukuku