daha önce yazdım fakat cevap gelmediği için yanlış bölüme yazdıgımı düşündüm ve buraya tekrar yazıyorum
Merhaba Değerli hukuk insanları ,

siteye yeni üye olduğumdan , yanlış foruma yanlış başlık altında hatalı birşeyler yazmışsam simdiden affola

Benim şu şekilde bir sorum var ;
Hizmet sektörüne ait bir markayı 2008 yılında TPE ye tescil talebinde bulunduk , belli bir süre sonra marka tescil belgemiz sorunsuz bir şekilde elimize geldi . Buraya kadar herşey normal görünüyor evet .
Ardından örgütlenme işlemine koyulduğumuzda izmirde çalışanlarımızdan birinin yakını aynı markanın aynı sektörde kullanıldığı yolunda bir ihbarda bulundu bize , bizde vakit kaybetmeden araştırmamızı yaptık ve doğru olan bu tespit üzerine , markamıza tecavüz eden kuruma , noter kanalıyla ihtar yolladık ,ihbarı alan şirket öncelikle ihratımıza " ilgili markayı yıllardır kullandıklarını ve bu ismin ticaret sicil gazetesinde de şirket ismi olarak AŞ lerinde de kullanıldıgını ayrıca bu markayı kendilerininde 1996 yılında tescil ettirdiklerini yanlız sehven tescili yenilemeyi unuttuklarını , bizimde kötü niyetle bunu tescil ettirdiğimizi ve marka tescilimizin hükümsüzlüğünü isteyecekleri yöününde bir cevap mektubunu noter kanalıyla yolladılar .
Bunun ardından kendileri iptal ve hükümsüzlük davası açtılar , fakat dava dilekçesinde tarafımıza hakaret boyutlarına varan iddalar olduğundan bende marka hakkıma tecavüzden ötürü maddi tazminat davası açtım
Ardından hakim her iki davayı benim davamda birleştirdi , ve tek dosya numarasıyla görülmeye başladı dava ,
her ne kadar ben tacirde olsam orta derece hukuk bilgimle baktığımdan anlıyorum ki , karşı taraf Medeni kanunun 2. maddesi uyarınca( iyi niyet) mahkeme heyetine duygu sömürüsü yapıyor , ve tüm söylemleri bizlerin birer cahil ,fırsatçı ,sahtekar kişi olduğuna marka yenileme işlemini unuttuklarına (yeni tescil için Tüm itiraz ve kurtarma sürelerini yitirmişler ) tamamıyla iyi niyetli olduklarına , bizim ise fırsatları değerlendiren bir şebeke olduğumuza dair savunma ve iddealarda bulunuyor
En son celsede bilir kişi talep eden davalı hasımlarımızın talebini kabul eden mahkeme 3 kişilik bir bilir kişi heyeti tayin etti , bu seferde bilir kişilerden birine itiraz ettiler , bunun üzerine ben kötü kokular aldım ve içimden " kafasına göre seçmece bilir kişi olmaz , olmayacaksa hiç olmasın " diyerek bilir kişiyi komple reddettim , daha doğrusu ücretini yatırmayarak , bilirkişi değil eldeki deliller ışığında karar verilmesine sebep olmak istedim .
şu an dava buraya kadar ilerlemiş , gelişmeleri buradan bildireceğim
Benim engin bilgilre sahip hukukçu dostlarım , yanıt aradığım sorular şunlar .
(3 ayrı patent firmasına 4 ayrı avukata , TPE ye ve onlarca hukuk dokümanına başvurdum , görüş aldım ilgili firma , müracaat ve itirazla alakalı tüm yasal süreleri fazlasıyla doldurmuş)

1 - böyle bir dosyada MK 2 ye sığınmak ne derece doğrudur ve mertcedir ?
2 - devletin resmi belgesi (Tescil Belgesi) olduğu taktirde şahit , görgü kuralları , masumiyet, iyi niyet vs gözetilirmi evetse ne derece ?
3 - Eğer yazısız kanıt ve kural gözetilecekse devletin , harcını , resmini alarak verdiği ve bir çok yerde " tapudan daha değerlidir fikri mülkiyet senetleri " dedikleri MARKA TESCİL belgemin ne hükmü var
4 - 3 soruma istinaden TPE ve verdiği fikri müliyet belgeleri ne derece muteberdir ?
5 - velevki tüm yazdıklarımda haksızım , Ticaret kanunun 20. maddesi uyarınca ticaret mesleğinin en üst mertebesi olan ve sözümona herkese örnek olması gereken bir Anonim Şirket neden bu şekilde hayati bir hataya düşer
Genel kurulu , yönetim kurulu , denetim kurulu , hukuk departmanı vs olan bir kurum sizce basiretli bir tüccarmıdır ?
yada basiretli taccirin tarifi nedir ?
Size bunları sormamdaki amacım iyi bir dilekçe yazıp avukat arkadaşımın yanında asaleten duruşmaya katılıp hakimin karşısında bizzat konuşmayı planlıyor olmamdır .
Yanıtlarınız için Şimdiden Teşekkür ederim