APO#8217;DAN ÇIKTIK YOLA

Öcalan#8217;dan yola çıkarak, bazı deyinmelerde bulunmak istiyorum.. Biraz serbest çağrışım usulünden olacak, mazur görün..
A.Öcalan Ankara Siyasal öğrencisidir. Öğrenciliğinin ilk yıllarında en sağdan en sola kadar bir çok kesimin kapısını dolaşmış. Tam bir arayış içerisindedir o dönemler. Türk Milliyetçilerin arasına bile takılmış.. Bu arayışı içerisinde, kimseden pek yüz bulmamış..
Ama sanırım o dönemlerde, derin devletten birileri ona sahip çıkmaya başlamış. Zira, ortada kesimden/arayıştaki kimseler, kullanılmaya müsait kimselerdir; onların gözünde..
Bu dönem içerisinde A Öcalan; bir hafta sonu Ankara Çumuk barajında, yakın arkadaşlarıyla ilk çekirdek kadrosuyla örgütün temellerini atar.
O dönem içerisinde devletten burs bile almaktadır. Ne gariptir ki, eylemlere başlamasına, ülke gündemine oturmasına, binlerce insanın ölümüne sebep olmasına rağmen üniversitedeki kaydı bir türlü silinmez!!! 3. sınıfta kalmıştır öyle.. Taa ki yakın bir tarikte bu haber konusu yapılınca adamın kaydını silmek zorunda kaldılar!!

***

Kullanılanlar, Kullanılamayanlar:

Apo Kesire Öcalan (YILDIRIM) ile evlenir. Bu bayanın babasının istihbarattan olduğu ve onun vesilesi ile Apo'nun ve örgütün yönlendirilmeye çalışıldığı söylenir.
Apo ile derin devlet arasında gizli bir had-hudud bilme raconu var.. Nerede duracaklarını, nerede hareket edeceklerini az buçuk biliyorlar..
Çarpıcı bir olay gerçekleşmişti, medyaya yansıdığı haliyle; Apo'nun annesi rahatsızlığında bir askeri helikopterin gelip onu aldığı ve hastaneye yetiştirildiği..
Nice insanlar var ki hastaneye yetiştirilemediğine yollarda can verdi.. Sadece doğuda değil, İç Anadolu#8217;da bile.. Nice insanlar, hastane kuyruklarında beklemekten fenalaşıp can verdi.. bu ne saltanat peki..?!!
...
Devlet adına hareket eden derincilerden birileri bu adamı kullanmıştı.. Ama kullanma işlerinde hep bir iş kazası çıkmıştır.. Karşılıklı kullanma ile iş bir noktaya gelir; kendisini kullananları kullanan KULLANILAN, iyice palazlanınca ferdî hareket etmeye başlar.. Başka dümen sularına girmeye, başkalarıyla fink atmaya başlar.. derken kontrolden çıkar. Tek başına, alternatif gibi davranmaya başlar.. Boyundan büyük işlere kalkışır, meydan okumalara girer: "Kim tutar şimdi beni " dayılıklarına girmeye başlar.. Derken birileri ipini çekiverir.. İşinin bittiği anlarda..
(İşin bir de ekonomik boyutu var, başlı başına bir mevzu. Ali Ünal Bey de değinmişti; PKK ile doğuda kendine has bir ekonomi oluşmuştu. Devlet (derin ve militer olanı) da bu durumdan memnun gibiydiler. zira istense bitirilmeyecek bir örgüt değildi aslında.
Deli Yürek'in sinema versiyonu Bumerang Cehennemi'ni çoğunuz izlemişsinizdir. Orada satılmış bir emekli asker tipi var.. Ortamdaki karışıklığın devam etmesini isteyen ve buradan menfaatlenen kimse/ler.. )
Evet.. Karşılıklı kullanmalar... Sağda da solda böyle yaptılar.. S.Demirel mantığıyla "iti ite kırdırma#8221; mantığı, derincilerin.. Hizbullah da PKK ya alternatif olarak kurulmamış mıydı..? Hani zararlı bir böcek vardır. Onu kurutmak için bir hayvan salarsın meydana.. Onun kökünü kurutur ama bu sefer o çok ürer, başa bela olmaya başlar.. Bu sefer de onu temizlemek için ilaç yollarına baş vurulur. Böyle sürer gider..
Bir yere kadar Hizbullah#8217;a göz yumdular. Ama işi bitince, o da kontrolden çıkıverince bir anda fişi çekiliverdi.. Makro planda; Saddam ile Bin Ladin'in durumları da ayın değil mi? Bunlar da devletlerarası arenadaki kullanma tarihli işler...
...
Çatlı bir zamanlar, devlet adına hareket ettiklerini söyleyen birilerinin hesabına çalışmıyor muydu? Hatta, Çakıcı bile sonradan böyle söyledi, kendisi için.. "Bir konuşursam, yer yerinden oynar!" dediydi ya...!
Onlar Türk milliyetçiliği kanadındalardı. Zaten iyi münasebetlerin olduğu bir Türk devleti vardı ortada; onların da kalkıp Türk devleti talep edecekleri halleri yoktu.. Onlar güçlendiler, devlet içinde kendi çaplarında ayrı bir devlet oluverdiler işte!! Mafya, haraç, beyaz ticareti, kumarhaneler.. Derken; güçlene güçlene, devletin üstünde, kontrolden uzak bir güç alanına dönüşmeye başladılar.. ve bir anda ipler çekildi ve oyun bitirildi.. gibi. Kurtlar Vadisi dizisinde de hala devinimlerinin devam ettiğine dair versiyonlarını izliyoruz daha..
Evet.. Derinciler, herkesle her zeminde çalışabilirler, işleri görülünceye kadar. Ama yeter ki, o kişi kendisiyle çalışmaya, dümen suyuna razı olsun. Şubat Soğuğu dizisinin başlarında manidar bir sahne vardı; derin devletin temsilcisi M.A.Tarman, Tahir Mutlu'ya kendileri namına çalışmalarını teklif etmişti, menfaat tedariki imalarıyla. Aksi taktirde zor vardır, tehditler vardır.. Cevap: #8220;Hayır!#8221;dır. İyi ki de öyle olur, gerçek hayatta da...
Çok şükür, birilerine diyet borcunun olmaması ne güzel! Ne güzel, hiç bir falsonun olmaması.. Çalma çırpma belgesi yok ki yüz kızarsın! Şadırvan 4 isimli kasette belirtildiği gibi: "İsnat edildiği gibi Edremitten Ayvalığa kadar zeytinlikleri yok ki" hesap vermek zorunda kalsın..
Birileriyle çekilmiş şantaj kasetleri yok ki, birileri gibi duyunca "kalp krizi" geçirsin..
Ne yapabildiler, bu ŞS'nun en şiddetli estiği zamanlarda; milleti aydınlatma adına yaptığı sohbetlerde dediklerinden cımbızla ifadeler alıp bundan montaj bir kaset yapmışlar.. ve kendileriyle çalışmayan TM'ya ellerinden gelen son kozu oynamışlar!! Bu muymuş yani yapabildikleri..?
Evet buymuş.. Dava üstüne dava açtılar, lafı kaç dereden tepeden getirdiler.. Bundan ötesi de çıkmadı ortaya işte..! Yok...
Ha ne vardı "ŞOOOKKK" diye gözümüze soktukları görüntüler, işte ifadeleri:
"İnananlar olarak, adliyeye, mülkiyeye girin.. Bir imam hatiplerle sınırlı kalmayın" demiş.. Dobra dobra da dedi bir yerde: Bu Anadolu insanı, kendi yurdunda, kendi kurumlarına girmeyecekti de kökü bu toprağın dışarılarında olanlara mı kalsın sırf meydan? Şöyle diyordu, evet:
"Onlar sızma meselesine öyle kilitlenmişler ki, artık bir yerde kapının zili çalsa #8220;sızma#8221; diyor, kapının tokmağına dokunulsa #8220;bu da sızma#8221; diyor.. sızma, sızma.. sızma paranoyası yaşıyorlar. Bir milletin ferdi, kendi milleti içinde, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır, girer oraya; mülkiyeye de girer, adliyeye de girer, istihbarata da girer, hariciyeye de girer, askeriyeye de girer... Neden millet girmeyecekmiş buralara? Anadolu insanını sadece Kur#8217;an kurslarına mı bağlamak istiyorsunuz? Yalnızca o mevzuda mı teşvikte bulunalım; #8220;Sadece İmam hatiplere gitsinler#8221; mi diyelim? Hayır, dün dediğim gibi, evvelki gün de dediğim gibi, dün de dedim, bugün de söylüyorum, #8220;Anadolu insanı, Anadolu#8217;da olan her şey onunsa şayet, her yere girme onun hakkıdır, hakkını kullanıyor. Böyle bir hakkı kullanmaya mani olmak haksızlıktır, zulümdür, irtikaptır; geriye teper bu bir gün.. #8220;Zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah#8217;ı var; bugün halka cevretmek kolay, yarın Hakk#8217;ın divanı var.#8221;
Sesim ulaşsaydı, Anadolu#8217;ya bir kere daha bağıracaktım: Çocuklarınızı Kur#8217;an kurslarına koyduğunuz kadar, İmam Hatip#8217;e de koyun; oraya koyduğunuz kadar mülkiyede de okutun.. Anadolu insanına diyorum ben.. oraya koyduğunuz kadar Adliye#8217;de de okutun; yönlendirin her tarafa, çünkü ülke sizin ülkeniz, o müesseseler de sizin müesseseleriniz."
...
E var mı sözün daha ötesi..!?
***

Kuzey Irak Denkleminde APO ve PKK#8217;nın Son Durumu:

APO ve PKK#8217;dan devam..
PKK#8217;nın gemiyi azıya aldığı zamanlarda biliyoruz, bunun bu kadar azdırılmasında USA#8217;nın parmağı vardı.. Bizzat, teröristlere uçaktan lojistik destek atarken görüntülendi #8220;Çekiç Güç#8221;çüler, faka basıldılar.. Boy boy yayınlandıydı gazetelerde.. USA bu; işine yarayabilecekse, sonuna kadar kullanır.
Destek verenler arasında Rumlar da vardı. Son saklandığı delik de Yunanlıların bir büyükelçiliği olmamış mıydı? Bunlar hep, NATO içinde örgütlenmiş Gladyo#8217;nun uluslararası at koşturmacaları idi.. (Bizdeki cemiyetler, M.A.Tarmaz#8217;lar da, #8220;Baron#8221;lar da bunların kılcalları sadece..)
...
Fakat, ilk Körfez Savaşı#8217;ndan sonra hesaplar değişmişti. İsrail, kesinlikle Ortadoğu#8217;da güçlü bir Müslüman devleti olmasını istemiyordu.. Diğerleri bir şekilde susturulmuştu. İran#8217;ın başı Irak#8217;la ezilmişti. Ama Ortadoğu#8217;nun #8220;APO#8221;su olan Saddam şimdi diklenmeye, kendisini ileri-geri bir şeyler söylemeye başlamıştı.. Sözden çıkmaya başlamıştı. Hatta, İslam aleminin ve Ortadoğu#8217;nun çıbanbaşı durumundaki İsrail#8217;e (ve dolayısıyla da ağabeysi USA#8217;ya) kafa tutarak, İslam aleminin liderliğine bile soyunmaya başlamıştı. Bu mantaliteyledir ki, USA birleşik güçlerle Irak#8217;a saldırırken, o gidip İsrail#8217;e füze sallamayı tercih etmişti, bir yerlere böyle gönderme yapmıştı..
Evet.. Irak bölünecekti, ama nasıl? Plan, 3#8217;e bölünmesi.. Bunun böyle olacağına dair asırlar öncesinden rivayetler var... Bölünerek yönetilen bir Irak daha az tehlikeli olacaktır. Bir de Filistin'den sürülecek Arapları gönderecek bir torba yere ihtiyaç vardı. Bu, Kuzey Irak olarak belirlendi..
Bir de, Kuzey Irak#8217;ta #8220;Yahudi Kürtler#8221; olgusu vardı.. Bunların uzantıları arasında Barzani ve Talabani#8217;nin isimleri de geçiyordu.. Sanırım Eşref Günaydın#8217;ın bir kitabı çıkmıştı Karakutu#8217;dan.. (Eski mesai arkadaşıma buradan bol selam.) Evet. Irak 3#8217;e bölünecek, her bir bölgeye bir erk kurulacaktı. Bu denklem içinde PKK#8217;nın yeri ne olacaktı?
Kartlara baktığımızda PKK#8217;nın elinin çok zayıf odluğunu görüyoruz..
Bir kere, PKK işi öyle öteye götürmüştü ki, T.C. ile kanlı-bıçaklı olmuştu.. Adeta kan davalısıydı artık Türkiye#8217;nin.. Zamanında da demişti, uyarmıştı halbuki USA: #8220;Abartma o kadar koçum... Olayı biraz da siyasi-miyasi oynayın.. Yüzyüze bakıyoruz burada.. yani..#8221;
Ama söz dinmediler, meclise girer girmez, iş bilmemekle kapatıldılar. .neler neler oldu.. olmadı siyasi açılım işleri.. Dağdaki terörist ile devam ettiler. Ama o da uluslararası denklemlerde bir anda #8220;out#8221; oluverdi..
Ya Barzani.. hele Talabani? Bir o yanda, bir bu yanda.. vaziyeti iyi idare edip, bu noktaya kadar getirdiler işi. Talabani için boşuna: #8220;Siyasi o...
devamı...

http://www.tacmahal.net