Yeniçağ gazetesi yazarlarından Sayın Ahmet Gürsoy'un bu günkü yazısı

Cemaatçi -kabileci dindarlaşma

Bir kamplaşma ve ayrışma alanı olarak cemaatleşme İslam algılamasının farklılaştırılmasını da beraberinde getirdiğinden özü itibariyle bir "dindarlaşma" sorunudur.
Öte yanda cemaatçi Müslümanlaşma, sosyolojik yaklaşımla incelendiğinde temel çoğunluğa (milleti-i hâkimeye) yani hâkim kültüre bir alternatif olarak geliştiğinden milletleşmenin önündeki en büyük engellerden birisidir. Cemaatleşmenin birey düzeyinde tesiri ise, sosyal kişiliğin oluşturulmasında kendini göstermektedir. Cemaate göre birey, belli kalıba dökülmesi ve döküldükten sonra da kendi kendine hareket etmesi, düşünmesi, eylemde bulunması engellenecek kimsedir.

İşte bu durum, cemaatin kurallarını, yönetimini, işleyişini kendi koyduğu yeni bir kabile yaratmasıdır. Aynı zamanda bu durum büyük toplumun benzeri olmayı reddetme, hatta geriye kalan Müslüman kitleyi ötekileştirmedir. Dolayısı ile de sosyal bütünleşme yerine sosyal ayrışma, sosyal dayanışma yerine kendi içinde dayanışma, millet olma yerine, kabile olmadır.
Tüm bu yapılanmanın temelinde İslam referans olsa da, bir bilgi nesnesi olarak İslam''ın kendisi ile, cemaatin kabileci İslam yorumu aynı değildir. Cemaatçi İslamlaşma, kendi İslam yorumunu ve buradan doğan İslam algısını yine kendisi yaratmakta ve üyelerini bu düstura ikna ederek, her birini psikolojik köle haline getirmektedir.

Cemaate bağlılık aynı zamanda hayata bağlılıkla eş tutulduğundan, cemaatin sunduğu din algısı, tüm öteki yorumlardan üstün tutularak, bu yolla kabile üyelerinde aidiyet duygusu oluşturulmaktadır. Bu tür sosyalleşme ve sosyal kişilik oluşturma, aynı kalıba dökmeyi amaç edindiğinden bireysel farklılaşmayı, çoğullaşmayı, her bir bireyin yine kendisi olmasını engellemektedir. Böyle olduğu içindir ki, cemaatlerde kabile algısı güçlenmekte, idaresi kolaylaşmaktadır. Bir başka anlatımla, lider karşısında üyeler, irade beyan edemediğinden özgür iradeleri elinden alınmış olmaktadır. Söz konusu irade teslimi, inanç sistemi içinde idini ikna yoluyla gönüllü olarak yapıldığından cemaatçi kabile de çatışma en aza indirilmektedir.

Birey olmasına izin verilmeyen her üye, zamanla öteki üyelerin katılımıyla çoğalarak sürüye dönüşmektedir. Cemaatlerde lideri ve kadrosunu yönetmek, kontrol altında tutmak kabilenin geriye kalan her üyesini de yönetmek anlamına geldiğinden, egemen güçler için oldukça avantajlı sayılmaktadır.

Kabile Müslümanlaştırmasının bir diğer özelliği de milli irade konusundadır. Kabilenin sürü mantığı ve toplu davranışları, kişiselliği ve kişisel iradeyi ortadan kaldırdığından demokrasi doğru işlememektedir. Parlamentonun oluşturulmasında toplumdan beklenen roller doğru oynanmadığından sistem işlevsizleşmektedir. Tek kişinin iradesi grubun iradesi olunca, parlamentoya yansımalar da farklılaşmaktadır. Böylece demokrasi gelişmediğinden, kurulu düzenin üniteleri kendisinden beklenen işlevi gerçekleştiremediğinden ister istemez sistem sorunları doğmaktadır.

Bütün bu tespitlerden anlaşılacağı gibi, Türkiye''de sosyal sorunların başında ileriye yönelik toplumsal bütünleşme yerine geriye dönük kabileci toplumsal ayrışma gelmektedir. Türk toplumu erginleşememesinin önünde duran en önemli problemlerinden biri budur. Öyle ise, hemen acil olarak din öğretiminde bireyselleşme sağlanmalı, eğitim sistemi ve programı bu amaçla yeniden düzenlenerek her Türk çocuğuna mensubu bulunduğu büyük toplumla bütünleşeceği din öğretimi yapılmalıdır.