Geçtiğimiz günlerde tebellüğ ettiğim çok sevimsiz bir iddianameyi, hem hukuki desteğe ihtiyacım olduğundan, hem de konunun belki ileride başkalarına da yardımcı olabileceğini düşünerek çok detaylı bir şekilde paylaşmak istiyorum. Bundan bahisle de devam eden aşamaları da, gerçekleştikçe burada paylaşmaya devam edeceğim. Forumun geneline göre epeyce uzun sayılabilecek yazdıklarımı sonuna kadar sabredip okuyacaklara şimdiden çok teşekkür ederim.
Soruşturma No : 2009/....
Esas No : 2009/....
İddianame No : 2009/....
İ D D İ A N A M E
........ SULH CEZA MAHKEMESİNE
DAVACI :
KH
ŞİKAYETÇİLER :
1- AX. ... Kızı ..... dan olma ... doğumlu ...adresi...
2- BX ..... Kızı A'dan olma ... doğumlu aynı adres....
ŞÜPHELİ :
CX ..... oğlu A'dan olma ... doğumlu aynı adres...
SUÇ :
Tehdit
SUÇ TARİHİ :
Temmuz 2009 - 05/10/2009 arası
SUÇ YERİ :
Yukarıdaki adreslerin aynısı.....
SEVK MADDESİ :
TCK m: 106(1) 1.cümle, 43., 53. (iki kez uygulanması)
DELİLLER :
Şikayetçilerin birbirlerini destekler nitelikteki anlatımları, şüphelinin inkara yönelik ifadesi, Tanık Elizabet(*) ifadesi, nüfus sabıka kayıtları ile tüm dosya kapsamı.
Soruşturma Evrakı İncelendi:
Şikayetçilerin anne-kız olarak .... adresinde aynı çatı altında ikamet ettikleri, şikayetçi A'nın oğlu olan C'nin yanında eşi Elizabet(*) ve müşterek çocukları ile birlikte bu eve 2009 yılının Nisan ayında misafir olarak geldikleri, başlangıçta problemsiz olan ilişkilerinde şüphelinin Temmuz ayından itibaren şikayetçilere karşı tehdit içeren ifadeler sarf ettiği,
Temmuz ayından Ekim ayına kadarki süreç içinde değişik tarhilerde şikayetçileri tehdit eden şüphelinin en son 05/10/2009 tarihinde her bir şikayetçiye ayrı ayrı olmak üzere "Sizi öldüreceğim, sizi katledeceğim" sözlerini sarf ettiği,
Aynı tarihte ifadesi alınan AX ve BX'in şüpheliden şikayetçi olduklarını bildirdikleri,
Şüphelinin bir yandan aralarında tartışma yaşandığını kabul ederken diğer yandan tehditte bulunduğunu inkar ettiği,
Tanık Elizabet'in taraflar arasında tartışma yaşandığını ancak, tehdit olmadığını bildirdiği,
İnkara yönelik savunmada bulunmuş isede, şüphelinin birden çok defa tehdit suçunu işlediği, şikayetçilerin birbirini destekleyen beyanları ile anlaşılmakla;
SONUÇ : Şüphelinin iki ayrı şikayetçiye karşı ölümle tehdit suçu ile yargılanması yapılarak eylemine uyan TCK m:106(1) 1.cümle, 43. Uyarınca cezalandırılmasına, kasten işlenmiş suç sebebiyle hakkında m:53'ün uygulanmasına karar verilmesi kamu adına iddia ve talep olunur.
XYZ
Cumhuriyet Savcısı-9999999
--------------------------------------------------------------------------
(*) Eşim Türk ve T.C Vatandaşı değildir. İsmi de Elizabet değildir. Konunun daha iyi anlaşılması için kasten bu isimle aktarım yapıyorum.
--------------------------------------------------------------------------
Noktasında, virgülünde değişiklik yapmadan tebellüğ ettiğim iddianame aynen bu şekildedir.
Şimdi aşağıda bu iddianameyi almama sebep olan olayları sizlerle paylaşacağım.
Yıllardır gurbette yaşayan, gurbette olmadığı zamanlarda da yine de şikayetçilerle aynı evde yaşamayan bir kişiyim. Zaman zaman iş görüşmeleri için veya vize değiştirmek, yaşadığım ülkeye tekrar çıkış giriş yapmak için zorunlu olarak Türkiye'ye gelip gitmekteydim. Bu geliş gidişlerimin birisi sırasında kardeşim olan BX'in, "abi, biz bu evde yaşamaya devam etmek istemiyoruz, bana evin satışı için bir vekaletname verirsen bu evi satalım, istediğimiz lokasyondan başka bir ev alalım" demesi üzerine Kasım 2008 tarihinde kendisine, babamdan miras yoluyla anneme, bana ve kardeşime kalan bu evdeki hissemin satışı konusunda ve o zamanki ticari işlerimde de geçerli olabilecek türden, yani bankalar, vergi daireleri, PTT, Telekom idareleri, bakanlıklar vesaire, kısacası umumi vekaletname sayılabilecek kadar konuları ihtiva eden bir velakaletname çıkarttırarak kendisine verdim ve Türkiye'den ayrıldım.
Yukarıda iddia edildiği gibi Nisan 2009 ayında, yanımda eşim ve evladımız olduğu halde, ekonomik krizden de etkilenerek Türkiye'ye mecburi dönüş yaptım ve yukarıda bahsi geçen adresteki, babamdan vefatıyla hissedar olarak bana da miras kalan bu eve geldim. Burada şikayetçiler ile birlikte yaşamaya başladık. Bu birlikte yaşamamız ne ilk ne de birincidir. Türkiye'deki kanuni ikamet kaydım bu ev üzerindedir. En son yapılan nüfus sayımında da bu adreste sayıldım.
Ev satılmamıştı. Ne zaman nereye gideceğim ve yeni iş durumlarım belirli bir plana oturmadığından dolayı görünen, iş bulana kadar bu adreste yaşamaya devam etmek şeklinde idi.
Kendim asaleten bulunduğum bir anda, yukarıda izaha çalıştığım kadar geniş konuları içeren bir vekaletnamenin kardeşimin elinde olmasının bir anlamı olmadığını düşündüğümden evrakı kendisinden istedim ve aldım.
Vekaletnameyi elinden almamla birlikte şikayetçiler ile aramızda gerilimler, münakaşalar başladı. Ev halinde yeni doğmuş bebeğimizin her gün kıyafetlerinin yıkanması gerekmekteydi. Bebeğin her gün banyo alması gerekmekteydi. Annem AX, termosifonun her gün çalıştırılmasından, her gün çamaşır yıkanmasından dolayı eşime öfke dolu hareketleri çok sevimsiz boyutlara geliyordu. Su ve elektrik faturalarını ödeyeceğimi söylememe ve fiilen ödememe rağmen bu tutum ve tavırları ne yazık ki değişmedi. Bu gerilim düzeyi yükselerek devam etti. Bu basit fındık kabuğunu doldurmayacak konuların getirdiği gerilimin iyice yükseldiği bir noktada kardeşim, şikayetçi BX ile ağız münakaşasına girdik. Bu sadece ağız münakaşasıdır. O bana, ben ona bağrındık. Ne bir tehdit ne bir darp ne de bir hakaret olmamıştır. Bu münakaşayı takip eden 3-5 gün sonrasında bir akşam saati ben eve alkollü geldim. Kendi kendime balkonda konuşuyordum. Kendi kendime konuşmam bu konularla alakalıydı ancak kimseye bir hitabım, hakaretim, tehdidim bulunmuyordu. Bunun üzerine annem AX balkonda yanıma gelerek bana terslenmesi üzerine kendimi sokağa zor attım. Sokakta bağrındım. Kimseye küfür etmedim. Kimseye ismen, cismen tek hakarette, tehditte bulunmadım. Sadece Allah'ım yeter bee! şeklinde bağrındım. Sakinleşmiş bir şekilde eve döndüğümde evin kapısında beni jandarmalar karşıladılar.
Benden şikayetçi olan annem ve kardeşim yanımda olduğu halde beraberce jandarma otomobiline binerek beldemizin jandarma karakoluna yola çıktık. Karakola girmeden önce, zaten karakol yanında olan semt polikliniğinde doktor karşısına çıkarıldım. Akabinde karakol daydık. Karakolda hiç karşı karşıya gelmedik. Karakolda uzman jandarmadan daha üst rütbeli kimse bulunmamaktaydı. Bana orada kabahatler kanununa göre, sarhoşluktan (alkol muayenesi yapılmadan) 79 lira bir para cezası ve gürültüden dolayı da yine sanıyorum 79 lira para cezası uyguladılar, bu cezalara dair tebligatları tebliğ ettiler. Karakolda kimlik dahi sormadılar. Ne bir kötü muamele ne kötü bir söz ne de kötü herhangi bir şey yaşamadım. Bütün bu süre zarfında da efendiliğimi sürekli muhafaza ettim. Sabaha kadar çay, kahve ikramları, sohbet ve sabah kahvaltısını da müteakiben jandarma arabasıyla eve bıraktılar.
Eve sabah geldiğimde bu gereksiz şikayetlerine sinirlenerek biraz bağrındım ve akabinde yattım uyudum. Bu sırada da hakaret ve tehditte bulunmadım. Kendi inanışım olarak ailemizdeki kadınlar benim namusumdur. Onlara bırakın tehdit ve hakareti, korumacı olarak yaklaşan bir kişiyim.
Bu günden sonra ev içerisinde ne annemle ne de kız kardeşimle tek kelime dahi konuşmadım.
Ekim ayının başında Türkiye'nin en büyük otel zinciri ve inşaat firmasıyla yurt dışında üst düzey yönetici pozisyonunda bir iş görüşmesine gittim. Üstelik firmanın yönetim kurulu üyelerinden etkili pozisyondaki birisinin çok iyi referansı da cebimdeydi. İş, %100 olacak gözüyle bakarken 5 Ekim 2009 günü, firmanın insan kaynakları departmanından pozisyonun, bilinmeyen bir tarihe kadar dondurulduğunu, dolayısıyla işe alınmayacağımı ifade eden bir email aldım. Bütün dünyam o anda başıma yıkıldı. Bu moralsizlik ile az miktarda alkol aldım. Günlerdir üzerime gelen, önüme fatura fırlatan, ne zaman ödeyeceğimi kaba saba şekilde soran annem ve kız kardeşime cevap vermeye kadar verdim. Faturaları alarak odalarının kapısının altından içeri fırlatıp siz de geceleri ışıkta oturuyorsunuz, siz de TV izliyor, çamaşır yıkıyor, sıcak suyla yıkanıyorsunuz, bir dönem de siz ödeyeceksiniz şeklinde bağırdım. İçeriden bana terbiyesizlik etme, Allah belanı versin, kes sesini şeklinde çemkirdiler. Aynı lafları ben de onlara söyledim. Bağrışma 30 saniyeden uzun sürmemiş, ne hakaret ne de tehdit olmamıştır.
Bunu takip eden 1 saat sürenin sonunda da yattım, uyudum. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Eşimin kapı çalıyor ikazı ile uyandım. Üzerimde (çok afedersiniz) boxer şort ile gittim, (artık gecenin kaçıydı hatırlamıyorum) kapıyı açtım. Jandarmalar karşımdaydı. Ne oldu dedim. Şikayet var demelerine kalmadan, içeri odadan annem ve kardeşim ayyyy vayyy bizi öldürecek imdaatt şeklinde bağrışarak dışarı fırladılar. Dolayısıyla bir kez daha hep beraber karakola gittik. Yine karakola gitmeden önce semt polikliniğinde doktor karşısına çıkarıldım. Bir kaç ay önceki aynı uzman jandarma o gece de nöbetçi olarak karşımdaydı.
Jandarma Uzman ile aramızda bir önceki karşılaşmamızda geçen hoş sohbet neticesinde vay yine mi sen, ya bıktım senle karşılaşmaktan şeklinde şakalaşmaları ve beraber gülüşmemizi takip eden esprilerden sonra geldik işin muamele kısmına; bana ne oldu diye sorduğunda ben de olanı biteni anlattım. Bu anlatımım sırasında kendilerinden çocuğumun iki de bir yok apandisit, yok fıtık, yok hasta bilmem ne ifadelerini kullanmalarından, çocuğumun ölmesini istemelerinden, onu öldürmek istemelerinden dolayı da ayrıca şikayetçi de oldum. İfade tutanaklarını imzaladım. İşimin bittiğini düşündüğüm sırada beni hücreye kapattılar ve kapıyı üzerime kilitlediler. Bunu yapmalarına tepki göstererek bağırdım. Ne hakla bunu yaptıklarını, ne suç işlediğimi, neden buraya kapatıldığı mı bağırdım. Tam da beklediğim gibi, hiç kimse cevap vermedi. Paşa paşa sabaha kadar, arada nöbetçilerin sigara ikramlarıyla sabaha kadar istirahat (!) ettim. Sabah olduğunda bir jandarma gelip, beni cumhuriyet savcısının karşısına çıkaracaklarını, tatil günü olduğu için de sayın savcı dan haber beklediklerini söyledi. Ben de tansiyon hastası olduğumu ilaçlarımın evde olduğunu, eğer ilacımı almazsam burada yıkılıp kalacağımı beyan ettim. İşte askerler gittiler, geldiler ve sonunda bir onbaşı gelip eve asker gönderdiklerini, giden askerin eşimin ifadesini alacağını ve ilaçlarımı da getireceğini söylemesi üzerine. Hangi lisanda, nasıl ifade alacağını sordum. Cevap olarak ta, giden askerin İngilizce bildiğini söylediler. Eşim İngiliz ya da Amerikalı değildir. İngilizcenin hakim olduğu bir ülkeden de değildir ve üstelik İngilizce de bilmemektedir. Bildiği İngilizce Türkiye'de ortaokul seviyesinde öğretilen "this is a pencil" seviyesinde bir İngilizcedir. Bunun böyle olduğunu söylediğimde de, asker bana haklı olarak ben ne bileyim abi, rütbeliler var, onlar öyle hareket etmeyi uygun gördüler şeklinde konuştu.
Bu kadar gayri ciddi bir şekilde devam eden gecenin sabahını takip eden öğlen vaktinde, adliyede yanımda bir jandarma astsubayı, iki jandarma eri ile tatil günü adliye koridorunda yaklaşık 2 saat savcının beni huzuruna almasını bekledim. Sonunda içeri yanına girdim. Savcı, anneni kardeşini tehdit etmişsin, sizi öldürürüm demişsin, hakaret etmişsin, öldürür gömerim demişsin nedir bu diye sordu. Ben de yukarıda olanları anlatmak istedim. Vaktiniz var ise etraflıca anlatmak istiyorum demem üzerine, sayın savcı, benim vaktim yok ifadesini kullandı. Bunun üzerine de, pekala tamam, bu iddia ettiklerinin aslı faslı yoktur, ben böyle bir şey yapmadım dedim. Savcı, yanındaki yazıcılık yapan kişiye, ben bunu yapmadım etmedim şeklinde benim ağzımdan bir ifade yazdırdı ben de bunu imzaladım ve sayın savcı "KARŞIMA BİR DAHA BÖYLE ÇIKMA" diyerek beni bıraktı.
Eve geldiğimde sevgili eşim, annemin ve kız kardeşimin valiz hazırlayarak evi terk ettiklerini söyledi.
40 yıla yakın hayatımda ne böyle bir şey yaşamamış, ne de duymamış bir kişiyim. Ancak savcının son söylediği "KARŞIMA BİR DAHA BÖYLE ÇIKMA" sözleri olayın içerisinde bir nokta yakalamama neden oldu. Anladım ki, burada iddia edenin yanına, şikayet edenin yanına şikayeti kar kalabiliyor. Yani birisi hakkında müteaddit defalarda aynı şikayette bulunulduğunda o kişi problem yaşayabiliyor. Böyle bir fiili işlemediğimi biliyorum. O halde kardeşim ve annem olacak kişiler burada art niyetliler ve bir daha yapabilirler diye düşünerek hem Jandarma Genel Komutanlığına, hem de BİMER vasıtasıyla Adalet Bakanlığına aşağıdaki yazıyı (yazı demek istiyorum, çünkü devlet görevlilerinin şikayet denmesinden antipatik tepkilerde bulunabileceğinden çekiniyorum) gönderdim. Yazıyı aynen aşağıya kopyalayacağım. Buradaki amacım ve endişem şikayetçilerin tekrardan şikayete kalkışması ve sayın savcının vakti olmadığı için beni dinlememesidir.
JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞINA VE ADALET BAKANLIĞINA GİDEN DİLEKÇEM
------------------------------------------------------------------------
Jandarma Genel Komutanlığına
Ankara 08.10.2009
……. ili ……… Beldesinde yer alan Jandarma Birimi ile alakalı bir memnuniyetsizliğimi Komutanlığınıza bildirmek istiyorum.
Geçtiğimiz Temmuz 2009 Ayında ve ….Ekim 2009 Cuma gününü ….Ekim 2009 Cumartesi gününe bağlayan gece saatlerinde yukarıda belirttiğim ….. İli ……. Beldesi Jandarma Birimi ile bana memnuniyetsizlik veren olaylar yaşadım.
Olaylar kısaca şu şekilde cereyan etmiştir.
Kendim ……….’da yaşayan bir gurbetçiyim. 2008 yılında evlendim ve evliliğimden de şu an yaklaşık 6 aylık olan bir oğlum dünyaya gelmiştir. 2008 yılının sonunda ve 2009 yılı başlarında dünyayı saran ekonomik krizden ben de olumsuz yönde etkilendim ve iş bulamaz duruma geldim. Yine de elimde avucumda kalan son birikimlerimi de ………’da tüketerek oğlumun dünyaya gelmesi sürecini de ……..’da yaşayarak geçirdim. Ancak doğumu takip eden bir ay içerisinde, NİSAN 2009 tarihinde yanımda eşim ve oğlum olduğu halde, ekonomik zorunluluklardan dolayı Türkiye’ye dönüş yaptım. Türkiye’de işim olmadığı zamanlarda her zamanki yaşadığım rahmetli babamdan kalma ve resmi mirasçısı olduğum ……………………………. adresindeki dairede, annem ve kız kardeşimle birlikte yaşamaya başladım.
Geçmişte işlerim iyi olduğu sürede anneme ve kız kardeşime yıllar yılı para gönderdim ve kendilerini muanete muhtaç etmemeye çalıştım. Ancak bu krizden dolayı işsiz ve parasız olduğum için bu gelişimde kendilerine para veremedim. Bu para veremediğim zaman zarfında hep olumsuz, hep kem tavırlarıyla karşılaştım. Annem 65 yaşında ve babamdan emekli sandığından dul maaşı alan bir kimsedir. Kız kardeşim ise 33 yaşında ve hayatında hiç çalışmamış, adeta çalışmaya karşı duran, ona turizm çevremden bulduğum işlere müracaata dahi gitmeyen, akşamlara kadar yataktan ve odasından çıkmayan adeta psikolojik sorunları olan bir kimsedir. 3 aylık gelirleri 3.000 Türk Lirası civarındadır ve ev kirası vermeden devam ettirdikleri bir yaşantıları vardır. Şimdi ben bu iki kişiye para veremez duruma geldiğim bu yıl itibariyle kendilerini rahatsız etme şekline geldim. Annemim emekli sandığı maaş banka kartı kız kardeşim tarafından alıkonulmaktadır. Annem 20 sene karılık ettiği babamdan kendisine intikal eden maaşını asla dilediği gibi kullanamamaktadır. Bu öyle kötü bir düzeye gelmiştirki çantasında T.C Emekli Sandığının 1nci sınıf sağlık karnesi olmasına rağmen 3 lira dolmuş parasını kızının elinden alamadığından dişleri dökülmüş, sistit, migren, romatizma hastalıkları için hastaneye gidememekte ve bedavaya 1nci sınıf ulaşmaya hakkı olan sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır.
Kasım 2008 tarihinde Türkiye’ye vize değiştirmek için bir haftalığına geldiğim dönemde, annem ve kız kardeşim bana “bu evimizin bulunduğu sitenin aidatları bizi ekonomik olarak zorluyor, bu evin satışı için bize bir vekaletname ver ve biz bu evi satıp herhangi bir site dahilinde olmayan ve bu kadar yüksek aidatı olmayan bir yerden bir daire alalım” demeleri üzerine, kendilerine ………… noterliğinden başka konuları da kapsayan, benim bankadaki hesaplarımda işlem yapmayı, adıma şirket kurmayı kapatmayı da içeren, dairenin satılmasıyla alakalı bir vekaletname verdim ve Türkiye’den ayrıldım.
İşin aslını daha sonra öğrendim. Kız kardeşim internetten Girit’te yaşayan öz be öz bir Yunanlı ile tanışmıştır. Esas amacı ise bu evi satarak, parasını cebine koyup gidip o Yunanlı ile beraber yemektir.
Halen bu planını uygulamaya koymak istediği sahibinden.com adresindeki satılık ev ilanını da dediğimi destekler mahiyette bilgilerinize sunuyorum. (http://www.sahibinden.com/......da_k...yazlik_daire_2...............) ilanı veren kişi olarak …………… ismini kullanmaktadır ancak ilandaki cep telefonu numarası olan 0535 2………1 numarası kardeşim BX’e aittir.
Yine buna artı olarak kendisinin çıldırma noktasında beni evden attırma fikirlerinde olduğunun bir diğer ispatı da yine aynı web ilan sitesindeki, evimde, evin gerçek sahibi rahmetli babam tarafından bana verilmiş odamı kiraya verebileceği şeklindeki gerçekle uyuşmaz hayalleridir. Bunun da ispatı olarak verdiği ilanı bilgilerinize sunuyorum (http://www.sahibinden.com/bu_fiyata_evimde-pansiyoner..................)
Babamın evini, anamı sokakta bırakacak şekilde sattırmayacağıma göre, gelir gelmez o vekaletnameyi de elinden aldım. Ben bu vekaletnameyi elinden aldığımdan itibaren evde problemler başladı. Karıma karşı sert konuşmalar, oğlumla alakalı hasta, vesair şeklinde moral bozan konuşmalar. Oğlumun ağlamasından rahatsız olduklarını beyan etmeler ve bu evi terk etmemi isteyen direk konuşmalar başladı. Oğlum 23 Nisan 2009 günü dünyaya gelmiştir. Bir bebektir ve haliyle ağlayacaktır. Bu normaldir dememe rağmen bu defada annem tarafından bütün komşuların bizden rahatsız olduğunu ve bu evi terketmem dile getirilmiştir. Ben de buna cevaben burasının kanuni ikametgahım olduğu, evin babamın evi olduğu, tapusunda hissedarı olduğumu hiçbir yere gitmeyeceğimi söyledim. Kendisi de bana beni hapse attıracağını ve hapisten 6 sene çıkamayacağımı ifade ederek mesneti bulunmayan bir şantaj yaptı.
Bu yukarıda anlattıklarım her evde olabilecek türden münakaşalar olduğunun ve bunları bu kadar afişe etmenin yersiz olduğunun farkındayım. Ancak olayları tam olarak anlatmaz isem …………. Jandarma biriminden memnuniyetsizliğimin anlaşılamayacağını düşünüyorum. Bu yüzden biraz daha vaktinizi alacağım.
Temmuz 2009 ayının sonlarına doğru evdeki münakaşa ayyuka vardı ve ben evde duramayarak kendimi dışarı attım. Dışarda sakinleştikten sonra tam eve girecekken kapının öznünde jandarmalar ile karşılaştım. Kendileri beni, annemi ve kız kardeşimi alarak karakollarına götürdüler. Orada ne olduğunu anlamadığım bir durumdan alı konulduğumu düşünürken olayı anladım ki, kız kardeşim hakkımda şikayette bulunmuştu. Şikayetinde benden dolayı can güvenliğinin olmadığına dair, aslı faslı olmayan, eve girmeme engel olunmasını isteyen beyanlarda bulunuyordu. O sırada orada bulunan uzman erbaş görevli sanki ben sokaklarda naralar atan bir kişiymişim gibi hakkımda kabahatler kanununa göre ceza işlemi yaptı. Üstelikte bunu yaparken sen ne diyorsun dahi sormadı bile. Yani düşünün evin fertlerinden birisi aslı astarı olmayan bir şikayette bulunuyor ve buna karşılık kabahatler kanunundan bana para cezası işlemi yapılıyor. Sabaha kadar çay kahve ikramları ile karakolda bekletildim ve sabahleyin bırakıldım. Çünkü kız kardeşimin ettiği şikayetin bir aslının olmadığı jandarma görevlileri tarafından da aşikardı.
Benzer olay, geçtiğimiz ….. Ekim 2009 Cuma gününü, …… Ekim 2009 Cumartesiye bağlayan gece bir kez daha tezahür etimiştir. Bu kezde evde elektrik ve su faturalarının ödenmesi üzerine 30 saniyeden uzun olmayan bir bağrışma gerçekleşti. Bu bağrışmayı takip eden 2 saat sonrasında yatmış uyuyorken kapıya jandarmalar geldi ve beni alarak jandarma karakoluna götürdüler. Yine karakolda uzman jandarmadan daha üst rütbeli hiç kimse bulunmuyordu. Bir ifade alma seansından sonra beni nezarethaneye kapattılar ve üzerime demir kapıyı kilitlediler. Ben bu sırada ne bir taşkınlıkta ne fiziki bir harekette bulunmadım. Sabahleyin savcı huzuruna götürülürken arabanın önünde oturan uzman jandarmanın elindeki dosyayı kendisinin omuzu üzerinden okudum. Dosyada annemin ve kız kardeşimin ifadeleri yer almaktaydı. İfadelerinde benden dolayı can güvenliklerinin olmadığı benim canileştiğim, barbarlaştığım şeklinde aslı astarı olmayan, somut hiçbir olaya dayanmayan muğlak ifadeler yer almaktaydı. Bu ifade tutanaklarını yazan kişi ne şekilde bunu böyle kompozüse edebildi anlamış değilim. Ne demektir canileşmek, barbarlaşmak? Can güvenliklerinin olmaması ne demektir? Ne daha önceki şikayetlerinden bu yana geçen süre içerisinde ne de daha önce kendilerine bir fiske mi vurulmuş, yoksa silah mı çekmişim? Veya canileşip te gözlerinin önünde bir şeyler mi parçalamışım? Bir canlıya eziyet mi etmişim? Ya da evin içerisinde silah kuşanıp ta mı oturuyor muşum? Bütün bu soruların cevapları HAYIR’dır. Ama karakolda görevli kişiler maşallah hem hakim, hem savcı, hem tanık, hem de infaz memuru olmuş durumdadılar. Üstelikte bu bütün bu rollerin hepsini tek başına üstlenmiş durumdadırlar. Şikayette bulunanların fiziki halleri gözlerinin önündedir. En ufak bir darp vesair yapılmamıştır. Anne kız birlikte bir tiyatro oyunu segilemektedirler ve bu oyunlarına Jandarmayı suistimal ederek dahil etmektedirler. Görevinin başındaki Jandarma ise bu oyuna gelmekte ve aynı anda hakim, savcı, tanık ve infaz memuru görevini üstlenerek beni cezalandırmakta ve tecrite kapatmaktadır. Bu muameleyi hak etmediğimi ve bundan dolayı memnun olmadığımı size iletmekten başka çare göremediğim için bu satırları yazıp gönderiyorum.
İkinci bir konu ise şu şekildedir.
Gece mecburi ikamet ettiğim biriminizden ertesi gün öğlene doğru …….. Cumhuriyet Savcılığına götürüldüm. Savcı ile görüşmemiz yaklaşık 30 saniye sürmüştür. Savcı senin için böyle böyle denilmektedir dediğinde, hayır efendim aslı astarı yoktur dedim. Ve savcı kinayeli bir şekilde tamam gidebilirsin ama bir daha böyle karlışaşmayalım dedi. Şimdi demekki bir daha gidip böyle bir şikayette bulunsalar savcı benim bunu resmen yaptığıma dair kanaatte bulunacak. Savcının kafasında benimle alakalı bir istifam oluşmuştur. Ve adliyede hiçbir suçum ve bir kabahatim olmadığı halde hakkımda bir ton evrak dosya meydana gelmiştir. Üstelikte bu evraklarda “ŞÜPHELİ” şeklinde tanımlanmaktayım.
Ortada somut, olan, gerçekleşen hiçbir olay olmamasına ve hiçbir cürüm işlememe rağmen şüpheli şahıs ilan ediliyorum. Ben bunun hiçbir hukuka uygun olduğunu düşünmüyorum. Yukarıda anlattığım bozuk düşünceleri olan kız kardeşimin hezeyanları neticesinde gelecekte kanunlarımız karşısında olumsuz şeyler yaşamaktan çekincemden dolayı tarihe bir kayıt olması anlamında ve de yukarıda izah ettiğim memnuniyetsizliklerimdem dolayı bu satırları yazıp gönderiyorum.
Hakkımda aynı şikayetlerin tekrardan olması halinde .............. Jandarma Biriminin, işin aslına dair şimdiden bilgilendirilmesini emir ve müsadelerinize arz ediyorum.
Aynı yazıyı, başlığını Adalet Bakanlığı olarak değiştirip, sonunda sayın savcının vakti olmadığından beni dinleyemeyeceğini ifade eden durumu da ekleyerek
BİMER aracılığıyla Adalet Bakanlığına da gönderdim. Jandarma G.K'lığının ve BİMER'in kayıt tarih ve sayı numaralarını kayıt ettim ve halen de muhafaza ediyorum.
Bundan sonra ekim ayının sonlarına doğru Jandarma tarafından Aile Mahkemesi Sıfatıyla, Asliye Hukuk Mahkemesinden 4320 sayılı yasanın 1/a maddesinden 1/f maddesine kadar 3 ay süreyle şerhi ile İHTAR edilmeme dair bir mahkeme kararı tebliğ edildi.
İhtar kararının içeriğinde tedbirlere aykırı davranmam halinde hakkımda kamu davası açılacağı ve hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilebileceğimin "İHTAR EDİLMESİ" ifadesi yer almaktadır.
Ben, bu şikayeti yapanları 5 ekim 2009 tarihinden sonra 1 kez gördüm. Evi terk etmişlerdir. 3 hafta kadar önce de yanlarında Jandarma olduğu halde eşya almak için eve geldiler. O süre zarfında da, odamdan çıkmayarak ve ses çıkarmayarak bekledim. Ne alacaklarsa aldılar ve gittiler. Evin içerisinde jandarma da vardı ve aramızda tek kelime diyalog yaşanmadığı gibi yüz yüze karşı karşıya da gelmedik.
Hal şimdi böyleyken ben yukarıdaki iddianameyi ve duruşma tebligatını aldım. Alışık olmadığım bu durum karşısında kısa bir şok yaşadıktan sonra nedir, ne değildir şeklinde kendimce, karınca kaderince araştırmaya giriştiğimde de bu web sayfası ile karşılaştım. Konunun hukuki olduğunu, avukatların bir meslek mensubu olduğunu, meslek icrasının, bir ücrete tabi olduğunu, kısacası marifetin, iltifata tabi olduğunu çok iyi bilen bir kişiyim. Bu kadar uzun yazdıklarımı lütfedip te okuyabilecek, aşağıda merak ettiğim sorularıma yanıt verebilecek meslek mensubu katılımcılara şimdiden çok müteşekkir olduğumu da, ifade etmek isterim.
Sorularım :
İlk evvela mahkeme görülmeden sonucun %100 kestirilemeyeceğini biliyorum. Ancak yaşanılan tecrübeler ışığında değerli cevaplarınızı umduğum sorularım aşağıdadır.
1- Yazdıklarımdan anlaşılacağı üzere, kendimi ifade edebilecek, ak ile karayı ayırt edebilecek birisi olduğumu düşünüyorum. Bundan bahisle henüz 2 aya yaklaşık bir süre olan bu duruşmaya yalnız mı, yoksa bir avukat ile mi katılmalıyım?
2- Yukarıda anlattıklarımdan görüleceği üzere garabet bir şekilde, adeta abesle iştigal şeklinde, er rütbesinde, İngilizce bilen, sivil hayatında turistik bölgede tezgahtarlık yapan asker tarafından, İngilizce bilmeyen eşimin, Hanut İngilizcesi kullanılarak ifadesi alınmış, Türkçe olarak yazılmış ve kendisine imzalatılmıştır. Kendisini şahit olarak göstermem halinde mahkemede tercümanlığı yapabilir miyim? Yapamaz isem tercüman getirilmesi halinde, tercümanlık masraflarının akıbeti ne olacaktır?
3- İddianamede "Tanık Elizabet" şeklinde yazılan kişi eşimdir. Kendisinin bir soy ismi de vardır. Ancak, yazılmamıştır. Bir ev evcil hayvanı ya da maskot değildir, bir kişiliği olan insandır. Bunun bu şekilde yazılması doğru mudur?
4- Bana iddianameden önce gönderilen ihtar da, tedbirlere aykırı davranmam halinde kamu davasının açılacağı belirtilmektedir. Bu tedbirlere aykırı hiç bir davranışım bulunmamaktadır. Bu halde kamu davası neden açılmıştır? İhtarın tarihi 06/10/2009, iddianamenin tarihi ise 10 gün sonrası olan 16/10/2009 dur. İlk karakolluk olduğumuzda olay savcılığa intikal etmemiştir. Oysa iddianamedeki savcının yazım şeklinde, benim Adalet Bakanlığına yazdığım şekilde kesin tarihi hatırlamadığımdan TEMMUZ için gün belirtmeden "TEMMUZ 2009 VE 05/10/2009 ARASI" şeklinde ifade yer almaktadır. İlk karakola intikal ettiğimizde, olay savcılığa aksetmedi, eğer evrakı daha sonradan savcılığa gönderilmiş olsaydı, temmuz ayındaki tarihin açıkça yazması gerekmez miydi? Adalet Bakanlığına verdiğim dilekçeye, sayın savcı fevri bir tepkide bulunarak bu davayı açmış olabilir mi? Eğer savcılar hürriyeti bağlayıcı davaları fevri tepkileri doğrultusunda açabilirler ise Kamu Hukuku kimin hakkını korumaktadır? Ya da kamu hukuku savcı görevini yürüten kişinin keyfi, fevri hareketine alet olabilir mi?
5- İddianame içeriğinde delil olarak şikayetçilerin, birbirlerini destekler nitelikte anlatımlarından bahsedilmektedir. Başka bir delilleri yoktur. İkisi ağız birliği yaparak benim hakkımda şikayette bulunmaktadırlar. Şikayetçilerin, birbirine aynı konuda şahitlik etmesi geçerli bir delil midir?
6- Avukat olmadan katılacağımı varsaydığım bu duruşmada, hakim huzuruna çıktığımda yapacağım savunmayı, yukarıdaki anlattıklarım çerçevesinde yazılı olarak önceden hazırlamam benim için avantaj sağlar mı? Ya da bu gerekli midir?
7- Kardeşim, sokakta karşılaştığı bir arkadaşıma, benim onları dövdüğümü, komalık ettiğimi, savcılığın bu yüzden kendilerini korumaya aldığını bir ev tutup oturttuğunu söylemiştir. Amacı yalanlarıyla, beni, anasını döven bir kişi olarak lanse edip, ele güne rezil etmektir. Bu doğru değildir. O kadar karakollar, savcılıklar aşamalarında dediğini destekleyen ne doktor raporu, ne de herhangi bir görevlinin ifadesi de yoktur. Bunu da dile getirip, bu lafları sarf ettiği kişiyi de mahkemeye çağırttırmam gerekir mi? Paralelinde, devamında itibarımı zedeleyecek şekilde iftira attığına dair manevi tazminat davası açabilir miyim?
8- Bu dava nasıl sonuçlanabilir? TCK 106(1) 1nci cümleye göre hakkımda 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ve devamında 2 kişiye karşı fiilden cezada arttırım ve bir takım kamu hizmetlerinden yasaklanmalar talep edilmektedir. Bundan hapis cezası alır mıyım? Alırsam fiilen gider yatar mıyım? Yoksa paraya mı çevrilir? Şu an işsizim ve herhangi bir gelirim de yok, geçtiğimiz aylarda Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşmadan bu olaylar olmadan önce yardım talebim de vardır. Gerçekten maddeten zor durumdayım. Para cezası olur da ödeyemezsem bu halde ne olur?
9- Bu duruşma günü gelmeden, yurt dışında bir iş bulur da, Türkiye'den çıkış yapmak istersem, çıkışta olumsuz bir şey yaşar mıyım? Buna paralel olarak bu sebepten duruşmaya katılamazsam ne olur?
Bir hukukçu değilim bu yüzden atladığım, göremediğim noktalar, soramadığım sorular da olabilir. Herhangi bir sabıka kaydım, aldığım bir ceza bulunmamaktadır. Ez cümlesi, başıma neler gelebilir?
Lütfedip te cevap verebilirseniz sevinirim. Bu vesileyle de yaklaşan yeni yılınızı kutluyor ve saygılar sunuyorum.
Hukuki NET Güncel Haber
Konu Ulkesrot tarafından (10-12-2009 Saat 22:54:36 ) de değiştirilmiştir.
Sebep: Sorularıma ekleme yaptım. İmla hatası düzelttim.
Sayın admin, bu maddeleri okudum ve hatta forumda konu başlığında yer alan çok sayıda entryleri de okudum. Aslında yeni konu açmamam gerektiğini düşündüm. Fakat detayları tam olarak verdiğim anda konunun başka bir başlıkta olması da kaçınılmazdı. Not olarak yazdığınıza da cevaben, yukarıda yazdıklarımın, forumun geneline göre çok uzun olması ve bu sebepten katılımcıların sonuna kadar okumadıklarını ve de bu yüzden cevapsız kalan sorularım olduğunu söyleyebilirim.
Bunlardan bahisle de, dediğiniz gibi tartışmak istediğim bir husus bulunmamaktadır. Hukuk forumunda, hukukçular ile tartışmak haddim değildir. Amacım, yazımın altındaki birkaç suale yanıt aramaktır.
Konu Ulkesrot tarafından (12-12-2009 Saat 03:10:13 ) de değiştirilmiştir.
1- Hukuki.net sitesi bu tip durumlarda kendinizi muhakkak bir avukatla savunmanızı tavsiye eder. Ne kadar bilinçli olsanız da her bilim dalının bir uzmanı vardır ve her konunun kendi içinde bir çözümü vardır. Burada verdiğimiz bilgiler geneldir.
2- Sanık tercümanlık yapamaz, ancak eşiniz şahit gösterildiğinde mahkemeden bir tercüman isteyiniz,
3- İddianamede Tanık Elizabeth denilmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Daha önce adı zikredildiğinden kısaltma amacıyla kullanılmıştır.
4- Bu maddede ya sizde ya da savcılıkta bir yanlışlık vardır. Eğer verilen süre geçmeden dava açıldıysa itiraz ediniz.
5- Şikayetçiler biribirilerinin şahidi olamazlar. Ancak aynı yönde şikayetler aleyhinize olumsuz yansır.
6- Savunmanızı avukatsız yapabilirsiniz. Ancak her mesleğin püf noktaları vardır. Dilekçenize yanlışlıkla veya fazladan yazacağınız bir kelime bile ceza almanıza neden olabileceğinden muhakkak avukatınızla temsil edilmenizi öneririz.
7- Kardeşiniz hakkında yorum yapamayacağım. Herhangi bir darp raporu olmaması durumu savunmanızı doğrular mahiyettedir.
8- Bu soruya yanıt vermeyeceğiz. Buna en iyi cevabı dosyayı inceleyen veya davayı takip eden avukat verebilir. Suç sabit olursa TCK. 106 madde oldukça açıktır...
4- Bu maddede ya sizde ya da savcılıkta bir yanlışlık vardır. Eğer verilen süre geçmeden dava açıldıysa itiraz ediniz.
İlk evvela cevaplarınız için çok müteşekkir olduğumu söylemek istiyorum.
Az önce elimdeki evrakı bir kez daha inceledim ve bir yanlışlığım olmadığını %100 bir kez daha gördüm.
Burada itiraz etmekten kastınız ne şekilde bir eylemdir? Yani duruşma günü gelmeden önce mahkemeye giderek, yukarıda anlattıklarım çerçevesinde, ihtar kararı ile kamu davasının iddianamesi tarihleri arasındaki süreç içerisinde, ihtara karşı bir eylemim olmadığını beyanla bir dilekçe mi vermeliyim. Yoksa bunu ilk duruşmada mı söylemeliyim?
Konu Ulkesrot tarafından (12-12-2009 Saat 03:44:25 ) de değiştirilmiştir.
Bir yazılı savunmayı önceden hazırlayarak yanımda duruşmaya götürmek istiyorum. Bundan dolayı bu savunma yazısı için örneğe ihtiyacım var. Bir de itiraz dilekçesini ayrıca mı yazmalıyım yoksa bu savunma yazısı içerisinde bir paragraf olarak itiraz ettiğimi mi bildirmeliyim. Bu hukuk konusunda nitelik mi, yoksa nicelik mi daha önemli bir türlü çözemiyorum. Hukukçuların işi gerçekten de çok zormuş.
Arkadaşlar merhaba;
ikinci el ürün alıp sonrasında gelişen olaylar sonucu aldığım kişi beni tehdit ettiği için dava açtım ve 1000tl adli para cezası...
merhaba elimde bir dava var ve müvekkilim bir tehdit davasında tanık olarak yer alıyor. Ablasının evinde ziyaret amaçlı bulunduğu bir gün eniştesinin...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Kripto Transferi Nedeniyle 7258...
18-06-2025, 09:12:38 in Ceza Hukuku