Yıl 1999... 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunun 134 ve 135. maddelerinde olduğu gibi; ''bilgisayarlarda kopyalama ve el koyma'' ile ''iletişimin tesbiti, dinlenmesi ve kayda alınması'' nın hangi yasal şartların oluşması halinde ve ancak hakim kararı ile yapılabileceğine ilişkin kurallar yasalarımızda yer almamış izinsiz telefon dinleme suç haline getirilmemiş... ''Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.'' Hükmü, Anayasamızın 38. maddesine henüz konmamış...

Elime çok önemli bir delil olan, Yasin Hatipoğlu ve Necmettin Erbakan arasında bir araç telefonu (Mobil telefon) ile yapılan konuşmanın kaseti geçiyor. Prof. Dr. Feridun Yenisey'den ''FM radyo aracıları tarafından dahi alınabilen araç telefonlarından elde edilen konuşma kayıtları, tüm demokratik ülkelerde delil olarak kabul edilmektedir... Bu konuşmalarda makul bir kişinin gizli tutma iradesinden bahsedilemez.'' yolunda bilirkişi raporuda alındıktan sonra Vazilet partisi'nin kapatılmasına ilişkin olarak açtığım davada,

Anayasa Mahkemesine delil olarak sunuyorum. Anayasa Mahkemesi önsorun olarak önce bu delili ele alıyor ve rakamlar 6 ya karşı 5 oyla şu kararı veriyor (Resmi gazete 5 Ocak 2002 s.558):

Yargı yerlerince uyuşmazlık konusu eylem ve hukuki olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanmasında bir kanıtlama aracı olan delilin, hükme esas alınabilmesi için yasalarla kullanılmasına izin verilmesi gerekir.
CMUK'nun 254. maddesinin 2. fıkrasında 'soruşturma ve kavurşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.' denilmektedir. Bu kuralla hukuka aykırı biçimde sağlanan delillerin hükümde göz önüne alınmaması amaçlanmıştır. Anayasanın 22. maddesine göre, haberleşmenin gizliliği esastır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. ''gerekçesiyle, söz konusu kasetin hükmü esas alınmamasına karar vermiştir. Yargıtay'ın uyum gösteren içtihatları da aynı doğrultudadır.


Ergenekon soruşturması, AKP'nin tek başına iktidar olduğundan beri Türkiye Cumhuriyeti'nin ''hukuk devleti'' olmaktan çıktığını göstermektedir.

Kanunlara açıkça aykırı şekilde elde edilen delillerle aynen faşist devletlerde olduğu gibi kişiler göz altına alınmakta, tutuklanmakta hatta haklarında davalar açıkmakta; Ceza Mahkemesi Kanunu'nun 8. maddesine aykırı biçimde, aralarında hiç bir bağlantı bulunmayan kişiler ve suçlara ilişkin olarak, aynı iddianameye kamu davası açılmaktadır.

Bazı eşcinsellere, liberal geçinen yazarlara, ikinci Cumhuriyetçilere, emperyalizmin ülkemizdeki tüm uşaklarına bir müjde(!) vermek istiyorum: böyle iktidarlar Anayasa ve yasalarımızı hiçe sayarak görev yapan hukukçular oldukça; daha pek çok vatansever insanımız hakkında dava açılır ve ceza evini boylarlar; sizler de ''kına geceleri'' düzenlemeye devam edersiniz. Bakalım ''son gülen'' kim olacak?

Vural Savaş
Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı.
Hukuk İle Aldatmak kitabından alıntı yapılmıştır.