Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 144’üncü maddesinde hâkim ve savcıların denetimini ;

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 6’ncı maddesinde; hâkim ve savcılar hakkında denetim, inceleme, soruşturma ve kovuşturmanın bu Kanuna göre yapılacağı, altıncı kısmında ise disiplin cezaları ve görevden uzaklaştırma usulü,
2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesinde ise; Ceza İşleri Genel Müdürlüğümüzün görevlerini düzenleyerek Müdürlüğünüze vermiştir.

Bu bağlamda Türkiye'de görev yapan savcıların denetimi ve cezalandırılması öncelikle sizin sonra da Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ve Adalet Bakanlığı'nın direk sorumluluğundadır.

Kamuoyunda Ergenekon soruşturması diye adlandırılan saçma sapan ucu bucağı belli olmayan vede git gide çıkmaza gireceği belli olan soruşturma savcısı Zekeriya Öz hukuk dışı eyleme yol açmaktadır.

Uzun süre bekledim haberin gazete ve televizyonlarda yayınlanması üzerine bir yalanlama gelecek mi diye. Çünkü inanamadım. Ancak hiç bir yalanlama gelmemesi olayın doğru olduğu anlamına gelmektedir. Bu ise çok ciddi bir suça yol açmaktadır. Hukukun üstünlüğüne inanan birisi olarak savcının hukuk dışı taleplerinin yasal konumlarda değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Olay özetle şudur.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesinde tutuklu olan emekli Orgeneral Tolon’un avukatları, müvekkillerinin tansiyon ve aşırı kilo kaybı sorununun olduğunu belirterek, mahkemeden tahliye talebinde bulunması, Nöbetçi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 14 Ekim 2008 tarihli kararda, tahliye talebinin “Adli Tıp’tan rapor alınarak söz konusu itiraz dilekçesindeki eksiklikler giderildikten sonra bir bütün olarak değerlendirilmesi” gerektiğini belirtmesi üzerine Cumhuriyet Savcısı sıfatına haiz Zekeriya Öz'ün bu karara ''TCK ve CMK’da tahliye sebepleri açıkça yazılmıştır. Burada hastalık sebebiyle tahliye olgusu bulunmamaktadır” diyerek Adli Tıp Kurumu’ndan bu yönde bir karar alınamayacağını savunarak Tolon’un tutukluğunun devamı yönünde karar verilmesini'' istemiştir.

Bu talep üzerine mahkeme 20 Kasım 2008 de tarihe geçecek bir hukuk dersi verirken suç duyurusunun da temelini teşkil etmektedir. Bu kararda

''Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 16. maddesinde hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi konusu açıkça düzenlenmiş, 81. maddede infazı engelleyecek hastalık halinde kurum hekimi veya görevli hekimin bu hususu yönetime bildireceği hükmü yer almıştır” dedi.
Kararda, bu düzenlemenin hükümlülere ilişkin olduğunu, aynı yasanın 116. maddesine göre tutuklulara da uygulanacağı yönünde hüküm bulunduğuna dikkat çekilerek, “Yukarıda bahsedilen kanun maddelerindeki düzenlemelere göre, iddia makamının itirazında ikinci paragrafta belirttiği hususların söz konusu yasal düzenlemeler yok sayılarak talep edilmiş olduğu anlaşılmakla, yasal hiçbir dayanağı olmayan bu yöndeki itirazın reddine karar vermek gerekmiştir” denildi.

Kararda hâkimin tutuklamadaki takdir yetkisini, tahliye hususunda da kullanabileceği belirtilerek, “Hâkim bu kararı verirken, takdir hakkını kullanmada yazılı hukuk kuralları, hak ve adalet duygusu ve vicdani kanaati ile hareket etmek durumundadır. Gerekirse tutukluyu dinleyebilir ve gelen raporların doğruluğu için tutukluyu Adli Tıp Kurumu’na sevk edebilir” ifadesi yer aldı.


Bu kararda özellikle ''iddia makamının itirazında ikinci paragrafta belirttiği hususların söz konusu yasal düzenlemeler yok sayılarak talep edilmiş olduğu anlaşılmakla, yasal hiçbir dayanağı olmayan bu yöndeki itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.'' Cümlesi savcının suçunun sabir olmasını gerektirmektedir.

Ülkemiz kanunları özellikle Ceza kanunu ve bunları düzenleyen kanunları okuma yazma bilmeyen yani UMNİ olan kişilere bile '' Kanunları bilmemek mazeret teşkil etmez'' derken BİZZAT KANUNLARI UYGULAYICI VE SAVUNUCUSU KONUMUNDA BİLİNEN KİŞİLERİN BU TİP HATALARI YAPMASININ HİÇ AFFEDİLMEMESİ GEREKTİĞİ İZLENİMİNİ DOĞURMAKTADIR.
Bahse konu savcı KANUNLARI BİLMEDİĞİNİ AÇIKÇA İLAN ETTİĞİ GİBİ İNCELEMEDEN YAPTIĞI İTİRAZLA MEMURİYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMIŞ HAKİMLİK GÖREVİNİ YERİNE GETİREMEMİŞTİR. Nereden ve kimden talimat aldığı belli olmadan hazırladığı akla zarar ve içinden çıkılamaz hale gelmekte olduğu açık olan iddianamesinde de külli hukuk hataları, diğer yetkili kurumları yok sayması, hukuku ayaklar altına alması, daha da önemlisi İNSAN HAKLARI kanunlarını bile açıkça ihlal ettiği açıktır. İddianamede yer alan isimler ve isnat olan suçlar dışında özel yaşamın açıkça ihlali, hiç bir pornoda bile bulunamayacak bir ters ilişki tarifi yanı sıra hiç bir hukuki kaynaktan güç almadan kişilerin yaşamına müdahale etmesi affedilemez bir suçtur.

Kuddusi Okkır ın da ölümünden direk sorumlu olan bahse konu savcının hukuku bilmemesi görevini ve yetkisini kötüye kullanması suçları sabit olduğundan hakkında kanuni işlemlerin yapılmasını ...