IV. CEZA KANUNUNA
KAMU HUKUKUNUN GETİRDİĞİ SINIRLAR

1. Genel olarak
Kamu hukuku, kendi gereksinmelerinin icabından olarak, esasen suç oluşturan bir fiilin suç saymama veya ceza kovuşturmasının konusu yapmama yoluna gidebilir. Kısıtlama iç hukuktan gelebileceği gibi uluslararası hukuktan da gelebilir.

a. İç hukuktan gelen kısıtlamalar
Anayasa, yasama faaliyetinin tam olmasını, yasama faaliyetinde bulunan kişilerin korkusuz hareket etmelerini sağlamak amacıyla, yasama erkini kullanan TBMM üyelerinin sorumsuzluklarını ve dokunulmazlıklarını kabul etmiştir.
Sorumsuzluk, milletvekilinin, yasama faaliyeti esnasında, düşüncesini açıklamaktan, iradesini açığa vurmaktan, yani söylediği sözden ve kullandığı oydan, esasen kanunun suç saydığı bir fiili de olsa, hiçbir zaman sorumlu tutulmamasıdır.
Sorumsuzluğun mahiyeti tartışmalıdır.
Kimi, bunun bir cezalandırılabilme şartı olduğunu ileri sürerken, kimi bir hukuka uygunluk nedeni olduğunu ileri sürmektedir. Fiilin hukuka aykırı olmadığını ileri sürenler gelince bunlar arasında da bir fikir birliği yoktur. Gerçekten, kimi, fiilin sadece ceza hukukuna aykırı olmadığını söylerken, kimi tüm hukuk düzenine aykırı olmadığını ileri sürmektedir. Tüm bu tartışmalar, fiilin haksız fiil sayılarak tazminata konu yapılıp yapılmaması bakımından önem taşımaktadır.
Sorumsuzluğun neyi içerdiği de tartışılmaktadır.
Kimi sorumsuzluğu sadece sözden sorumsuzluk olarak algılarken, kimi yasama faaliyeti esnasında milletvekilinin yaptığı her çeşit davranışı sorumsuzluk kapsamı içerisinde görmek istemektedir. Burada, en çok tartışılan konu, bir başkası bakımından hakaret oluşturan beyanların sorumsuzluk kapsamına girip girmediğidir.
Yasama faaliyeti esnasında açıklanan düşüncelerin ve kullanılan oyun milletvekili tarafından hariçte ifade edilebilir olup olmadığı veya bir başkası tarafından tutanaklara geçen sözlerin ve oyların kaynağından alınarak kullanılabilir olup olmaması da tartışılmıştır. Genel kanaat, sorumsuzluğa konu tutanaklara geçen her şeyin, herkes tarafından, her yerde, herkese açıklanabilir olmasıdır.
Biz sorumsuzluğun sadece ceza hukuku düzenine değil, tüm hukuk düzenine uygun olduğunu ve TBMM’ in zabıtlarına geçen sorumsuzluğa konu her çeşit davranışın, her yerde, herkes tarafından, herkese açıklanabileceği kanaatindeyiz.
Dokunulmazlığa gelince, bu, TBMM’ in izini olmadıkça, milletvekilinin tutuklanamaması, üstünün, evinin, TBMM içindeki veya dışarıdaki çalışma yerlerinin, araçlarının aranamaması, hakkında ceza davası açılamamasıdır. Bundan maksat, milletvekilinin, kamu güçü kullanılarak, yasama faaliyetinden alı konmasının engellemektir.
Bugün, ülkemizde, dokunulmazlığın kaldırılması veya sınırlandırılması konusunda önemli bir cereyan bulunmaktadır. Buna neden, ülkede, beyaz yaka suçluluğunun, tahammül boyutlarını aşmış olmasıdır. Yasama erkinin temsilcisi TMMM’ ini üyeleri hakkındaki suç isnatları konusunda, Anayasanın emrine uyarak daha duyarlı, daha tarafsız, daha hukuki çalıştırmak yerine, sadece milletvekilinin değil, dolaylı olarak herkesin teminatı olan dokunulmazlığın yerleşmiş klasik yapısının bozulmaya kalkışılmasının, doğru olmamanın da ötesinde, ülkede bulaşıcı hale gelen beyaz yaka suçluluğunu önlemede ve bastırmada kimseye bir yarar sağlayamayacağı kanaatindeyiz.

b. Uluslar arası Kamu hukukundan gelen kayıtlar
Uluslar arası kamu hukuku, ülkede bulunan yabancı ülke temsilciliklerinde ve uluslar arası kuruluşlarda görev yapan kişiler, bulundukları ülke kanunun suç saydığı bir fiil işlediklerinde, o ülkede bunlar hakkında ceza kovuşturması yapılmaması kuralını getirmiştir. Bunlar istenmeyen kişi sayılırlar ve kendilerinden ülkeyi terk etmeleri istenir. Bu diplomatik dokunulmazlıktır.
Diplomatlar, eşleri ve çocukları, ülkede kanunun suç saydığı bir fiil işlediklerinde, sınır dışı edilirler, haklarında ceza kovuşturması yapılamaz.Bunlar tutuklanamazlar, üstleri, evleri, işyerleri ve araçları aranamaz. Bunlar TCK’ un muhatabı kişiler değildirler.
Diplomatik dokunulmazlıktan yararlanacak olan kişiler, yani diplomatlar, Uluslar arası kamu hukuku kuralları, Devletinin yaptığı ikili ve çok taraflı anlaşmalarla belirlenirler. Türk Devleti, kanunla ve birçok devletle yapmış olduğu anlaşmalarla diplomatik ilişkisini düzenlemiş bulunmaktadır.
Elçiliklerde, diğer diplomatik misyonlarda, ceza kovuşturması yapılamaz. Açıkçası, kolluk, bu yerlere giremez, buralarda arama, keşif, vs. yapamaz, bunlardaki faaliyetleri, buralara girip çıkmayı, buralardan yapılan haberleşmeleri hiçbir ad ve maksatla engelleyemez.
Öte yandan, uluslar, aralarında yaptıkları iki veya çok taraflı anlaşmalarla, ülke dışında bulunan görevlilerin, görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlarda, bulundukları ülkenin yargı erkinin dışında kalmasını kararlaştırabilirler. Bu ikili veya çok taraflı anlaşmalarla karşılıklı olarak yargı erkinin kısıtlanmasıdır.
Bu bağlamda Türkiye NATO antlaşmasına taraftır. NATO görevlileri, görev yerlerinde ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlarda, Türk ceza yargısına tabi değildirler.
ABD ve Türk Devleti birçok ikili anlaşma imzalamıştır. Söz konusu bu anlaşmaların uygulanması cümlesinden olarak, Türkiyede görevli bulunan ABD vatandaşları, görev yerlerinde ve görevleri ile ilgili olarak işlemiş oldukları suçlarda, Türk Ceza yargısının dışında bırakılmışlardır.