I
NORMLAR ARASINDAKİ
BAĞITLILAR BAKIMINDAN

1. Tasnif zorunluluğu
Ceza hukuku düzeni kendine özgü bir beşeri davranış normları sistemidir.
Bir tür irade tezahürü olan beşeri davranış normlarının dilde ifadesi, yaptırmalı önermelerdir. Bunlar hem çokturlar, hem de çeşitlidirler. Tümü birlikte, ceza hukuku denen kendine özgü bir normlar sistemi bütününe vücut vermektedirler.
Böyle olunca, birlikte bir kurallar sistemi bütününü oluşturan normlar, dil yapıları ve aralarındaki bağıntılar esas olmak üzere tasnif edilebilmektedirler.
Tasnif, çok karmaşık bir yapı arz eden çok ve çeşitli davranış kurallarının anlamının, kapsamı ve sınırlarının daha iyi bilinmesini, dolayısıyla sistemin “künhüne” varılmasını sağlar.
Gerçekten, ceza hukuku düzenine bakıldığında, düzeni oluşturan davranış kurallarının, gerek dil-mantık yapıları, gerekse işlevleri bakımından aynı olmadıkları, birlikte çeşitli bağıntılar içinde bulundukları görülür. Bunlar, ya birbirinden tamamen bağımsız davranış kurallarıdırlar, ya birbirini tamamlama veya biri ötekinin koşulu olma anlamında koordine edilmiş davranış kurallarıdırlar, ya da bir derece düzeni içinde bulunan davranış kurallarıdırlar.
Öyleyse, ceza hukuku düzeninin kuralsal veya normatif bir yapı olarak ne olduğunu bilmek, sistemin nasıl işlediğini anlamak istiyorsak, düzeni oluşturan beşeri davranış normlarını, gerek aralarındaki bağıntılar, gerekse dil- mantık yapıları bakımından tasnif etmek gerekmektedir.
Burada, ceza hukuku düzenini oluşturan normlar, önce aralarında bulunan bağıntılar esas olmak üzere ele alınıp incelenecektir.

2. Davranış normları, müeyyide normları
Ceza normu bir hüküm ve hükmü teminat altına alan bir müeyyideden ibarettir denmektedir.
Gerçekten, ceza normları, en başta, belli bir beşeri davranışın yapılmasını veya yapılmamasını emreden kurallarla, bunlara uyulmasını teminat altına alan veya uyulmamasının sonuçlarını gösteren kurallar olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu bağlamda, unutmamak gerekir ki, ceza hukuku düzeni, yalnız beşeri ilişkileri düzenleyen davranış kurallarının değil, aynı zamanda bu kurallara uymamanın sonuçlarını düzenleyen müeyyide kuralının meydana getirdiği bir normlar sistemi bütünüdür. O nedenle, ceza normları veya ceza hukuku kuralları denince, öncelikle beşeri davranışları düzenleyen kurallar, yani hüküm ve bunlara uymayı sağlayan veya uyulmamayı en aza indiren kurallar, yani müeyyide akla gelmektedir. Davranış kuralları, yani hükümler; ihlalleri halinde bir diğer hükmün uygulanmasını gerektirme anlamında, birinci derecede ceza hukuku normlarıdırlar. Belirtilen bu özelliklerinden ötürü, bunlar, müeyyide kurallarından ayrılmaktadırlar. Buna karşılık, müeyyide kuralları, önlerinde bir davranış kuralını, bir hükmü zorunlu kılan, ancak hüküm ihlal edildiğinde uygulanabilirlik kazanan normlardırlar. O nedenle, bunlar, ötekilerinden farklı olarak, ikinci derecede ceza hukuku normlarıdırlar.
Ancak farklı işlevlere sahip olan bu normlar arasında, birinin ihlaline ötekinin tepki olması anlamında, sıkı bir bağıntı bulunmaktadır. Bunun içindir ki, hüküm ve müeyyidenin, birlikte bir bütün teşkil ettiği söylenmektedir. Gerçekten, ceza normu, ceza kuralı veya ceza kanunu dendiğinde, genel olarak hüküm ve müeyyide kuralının meydana getirdiği bölünmez bir bütün anlaşılmaktadır.
Birlikte ceza hukuku düzeni denen bir bütünü oluşturan bu kurallar, ne belirtilen anlamda davranış kuralı, ne de belirtilen anlamda müeyyide kuralı olan başka kurallarla bir arada bulunmaktadırlar. Bu başka kurallar, bazen hüküm, bazen müeyyide ile birleşmektedirler. Böylece, bunlar, birinci halde davranış kuralını, ikinci halde müeyyide kuralını tamamlamaktadırlar. O halde, söz konusu bu normlar, işlevsel olarak ceza normunu tamamlayan ceza normlarıdırlar. Bunlar, bu niteliklerinden ötürü, tamamladıkları ceza normlarını uygulayan organlar bakımından, uyulması zorunlu bir davranış kuralı teşkil etmektedirler.
Bu doğruysa, ceza hukuku düzenini, sadece davranış (hüküm) ve müeyyide kurallarından ibaret olan bir bütüne indirgemek mümkün olmamaktadır. Aksi söylense bile ( Pannain, 65 ), yalnız doğrudan doğruya ceza ile müeyyide altına alınan hükümler değil, aynı zamanda doğrudan veya dolaylı olarak bunlarla bağıntılı bulunan hükümler, hatta salt tedbir hükümleri ceza hukuku normlarıdırlar.
Bu demektir ki, ceza hukuku düzeni, ifadesini, somut olarak, kendilerine doğrudan doğruya ceza müeyyidesi bağlanan hükümler oldukları için, yahut doğrudan veya dolaylı olarak söz konusu bu hükümlerle bir bağıntı içinde bulundukları için, kendilerine ceza normları veya ceza hukuku kuralları denen davranış kurallarının meydana getirdiği bir normlar sistemi bütününde bulmaktadır.

3. Bağımlı- bağımsız ceza normları
Belirtilen bu açıdan bakıldığında, ceza hukuku normları, ya bağımsız, ya da bağımlı davranış kurallarıdırlar.
Bağımsız ceza normları; konusu “yapmak” veya “yapmamak” olan bir davranış kuralı ile, bir müeyyide kuralından meydana gelen kurallardırlar. Başlı başına bir bütün teşkil ettiklerinden, bunlar, asıl ceza normlarıdırlar. Bunlara suç ve ceza koyan ( tecrimî ) normlar denmektedir. Bunlar, TCK’ un İkinci Kitabında, özel ceza kanunlarında ve ceza hükmü bulunduran diğer kanunlarda yer alan normlardırlar.
Bağımlı ceza normları, var olmalarının nedeni, bağımsız ceza normları olan davranış kurallarıdır. Bunlar belli bir davranışı emretmekle birlikte, işlevleri, asıl ceza normlarını tamamlamaktır. Bu normlar, TCK’ un Birinci Kitabında “Genel Hükümler” adı altında yer alan hükümlerdirler. Ancak, ayrıca TCK’ un İkinci Kitabında, bu nitelikte bazı hükümlere ( ör., m. 92,127, 128, 198,vs. ) rastlanmaktadır.
Bu tür bir ayırımın gereksiz olduğu ileri sürülmüştür. Gerçekten, denmektedir ki; konusu suç ve ceza koyma olan kurallarda bile tam bir bağımsızlık düşünülemez; dar anlamda ceza kurallarının bağımsızlığını, tamamlayıcı kurallardan bazıları sınırlandırmaktadır; tüm hukuk düzeni göz önüne alındığında, kuralların hiçbirinin bağımsızlığının olmadığı görülür; ayrıca hukuk kurallarının bu şekilde bir ayırıma sokulmasının bir yararı da bulunmamaktadır ( Erem, 66 ) .
Bu ve bu doğrultudaki düşüncelerin haklı yanları olabilir, çünkü, bunlar suç ve ceza koyan normlar bile olsalar, hukuk madem bir normlar sistemi bütünüdür, mutlak anlamda bir bağımsızlığa sahip olamazlar. Ancak, bu durum, kuralların, bağımsızlık derecelerine göre, bir tasnife tabi tutulmalarına engel değildir, çünkü tamamlayıcı normların varlık nedeni asıl ceza normlarıdır. Ayırımın yararlı olmadığını söylemek de isabetli değildir. Madem her ayırım ayırımın konusu olan şeyin daha iyi bilinmesine, daha iyi anlaşılmasına hizmet etmektedir, ceza normlarını işlevleri esas olmak üzere ayırt etmek hiç de yararsız değildir.

4. Bağımsız veya asıl ceza normları
Bağımsız ceza normları, belli bir davranışta bulunmanın veya bulunmamanın emri olan hükümle, hükme uyulmasını teminat altına alan müeyyide arasındaki ilişki esas olmak üzere, bir ayırıma tabi tutulabilirler. Bu açıdan, asıl ceza normları, tam, eksik ve açık ceza normları olarak tasnif edilebilirler

a. Tam ceza normları
Bağımsız ceza normları, hüküm ve müeyyidenin oluşturduğu bir bütünü ifade etmektedir. Buna, doktrinde, ceza kanunu denmektedir (Rocco, Oggetto, 502 ). Kural, hüküm ve müeyyidenin, kanunun tek bir hükmünde veya tek bir maddesinde birlikte bulunmasıdır.
Hüküm ve müeyyide, eksiksiz olarak, kanunun tek bir hükmünde veya tek bir maddesinde birlikte bulunduğunda, ceza normu, tamdır, eksiksizdir. CK’ un, ör., 81, 83, 85, 86, 88, 89, 141, 148, 156, vs. maddeleri tam ceza normlarıdırlar.
b. Eksik ceza normları
Kanun koyucu, norm koyarken, çoğu kez ceza kanununun bu mantıksal yapısına bağlı kalmaz. Gerçekten, bazen, bir hüküm, birçok hükmün bir parçası yerine geçer; bazen , bir norm, her biri normun bir parçasını teşkil eden kanunun çeşitli hükümlerine veya maddelerine dağılır. Buradan eksik ceza normları ortaya çıkmaktadır.
Eksik ceza normları, kural olarak, hüküm ve müeyyideden meydana gelen bir bütünün, yalnız bir kısmını içeren hükümlerdir. Bu tür hükümler, ya sadece davranış kuralı olan hükmü, ya da sadece müeyyideyi içermektedirler. Burada, eksik kısımlarını birleştirerek normu oluşturmak yorumcunun görevidir. Kanunun, ör., 257. maddesinde, hüküm eksiktir. Burada, “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek” veya “görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermek” ancak kamu görevlisinin görevini düzenleyen mevzuata gidilerek belirlenebilmekte, böylece hüküm tamamlanmaktadır. Kanunun, ayrıca, ör., 161, 162. 222. maddeleri de eksik ceza normlarıdırlar.
Ancak, denmektedir ki, kanun hükmü veya maddesi eksik bile olsa, madem kanunun çeşitli hükümleri birleşerek ortaya çıkmaktadır, ceza normu, hiçbir zaman eksik olamaz, çünkü hükmü veya müeyyidesi eksik olan bir norm, eğer bağımlı ceza normu değilse, hukuk normu değildir.

c. Açık ceza normları
Açık ceza normu, esasen müeyyidesi olan, ancak hükmü, ileride idarenin düzenleyici bir işlemi ile doldurulacak olan normdur. Bunlara, kimi, beyaza norm da demektedir. Biz, “norma penale in bianco” teriminin “ açık ceza normu” olarak ifade edilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyoruz .
Eksik ceza normundan farklı olarak, ceza normunu meydana getiren unsurlardan müeyyide kanun hükmünde belirtilmiş olmakta, ancak hükmün, yani uyulması gereken davranış kuralının, çerçevesi çizilerek, içerisi ileride idarenin düzenleyici işlemleriyle doldurulmak üzere boş bırakılmaktadır. Başka bir deyişle, ceza kanununu, bir cezayı, hukuki netice olarak, emir veya yasaktan ibaret olan bir hükmün ihlaline bağlamaktadır. Ancak, hüküm somut olarak henüz ortada yoktur, hukuki bir işlemle ileride ortaya çıkacaktır. Söz konusu bu hukukî işlem, kanun kuvvetinde kararname, idarenin diğer düzenleyici bir işlemi veya idarî bir emir olabilir.
765 s. Kanunun yürürlükte olduğu dönemde açık ceza normunun tipik örneği kanunun 526. maddesidir. 5237 s. Kanun hükümleri arasında bu madde hükmüne yer vermemiştir. Hatta, kanunun 2. maddesinin gerekçesinde, açık ceza normlarının ceza hukuku düzeninden çıkarıldığı iddia edilmiştir. Oysa, kanunun 195. maddesi hükmü, tarihi kanun koyucuyu yalanlamaktadır, çünkü söz konusu bu hüküm, “yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymamayı” suç saydığın, tipik bir açık ceza normudur.
Açık ceza normunda, norm koyan otoriteden normu dolduran otoriteden farklıdır. Ancak, bu otoritenin kim olduğu konusunda doktrinde birlik yoktur. Bununla birlikte, çoğunluk, açık ceza normunda hükmün idarî makamlarca belirlendiği kanaatindedir.
Öte yandan, kiminin ileri sürdüğünün aksine, açık ceza normlarında hüküm eksik değildir, her zaman bir hüküm vardır. Ancak, belirlilik ve güncellik bakımından eksik olduğundan, “sui generis” bir biçimde ortaya çıkmaktadır ( Leone, 24 ). Gerçekten, burada, gelecekte konacak bir hükme uymamaktan ötürü bir müeyyide tehdidi değil, aksine gelecekte konacak bir sınırla belirlilik kazanacak, genel nitelikte bir hüküm söz konusudur. Bundan ötürü, hükme ileride katılacak unsurun, her zaman suç teşkil eden bir fiile takaddüm etmesi gerekmektedir.
Buradan, açık hükme belirlilik kazandıran unsur, ceza normu veya ceza kanunu değerinde midir, sorunu ortaya çıkmaktadır. sorun, ceza hukukunun kuralsal yapısı ile ilgili olmaktan çok; ceza hukukunda, hukukî bilmeme ve hata ile ilgilidir. Bununla birlikte, diyebiliriz ki, açık ceza normunu belirginleştiren unsurlar, aksi de söylenmesine rağmen, açık hükmünü tamamlayarak ona belirlilik kazandırdıklarından, ceza normu veya ceza kanununu hükmündedirler.

5. Bağımlı veya tamamlayıcı ceza normları
Bağımlı veya tamamlayıcı ceza normları, bir hüküm ve bir müeyyideyi içermeyen, ancak hüküm ve müeyyide içeren normlarının kapsamını, sınırlarını belirleyen veya uygulanmasını düzenleyen kurallardır. Bunlar, diğer tüm hukuk kuralları gibi belli bir davranışı emretmelerine rağmen, bağımsız bir kimlikleri yoktur, asıl ceza normları ile bağımlı kurallardır. CK’ un genel hükümleri bu kurallardan oluşmaktadır.
Bağımlı ceza normları, bir parçasını oluşturdukları ceza hukuku düzeninde yüklendikleri görevler esas olmak üzere çeşitli gruplara ayrılmaktadırlar.

a. Yönergesel ( direttive ) normlar
Bunlar, belli bir konu veya alanda, izlenmesi gereken ilkeleri belirleyen kurallardırlar. CK’ un ör., 1, 2, 3, 4, vs. maddeleri bu nitelikteki hükümlerdir.

b. Tanıma ve yorum normları
Bu normlar, kanunun belli ifadelerine verdiği teknik anlamı belirten, açıklayan kuralladırlar. Bunlar,ne bir davranışı emretmekte, ne yasaklamakta, ne de kişilere belli bir davranışta bulunmayı emreden normların uygulanmasına istisna getirmekte ve uygulamasını sınırlandırmaktadırlar. Söz konusu bu normlar, sadece bir kavramı geliştirmekte veya öteki ceza normlarınca saptanmış olan kavramları açıklamaktadırlar. Bunlar kanunî tanımlardır. Kanunun, ör., 6. maddesi hükmü bu niteliktedir.
Yorum normları, başka normlara verilmesi gereken anlamı belirleyen veya kanunun yorumunda uygulanması gereken esasları saptayan kurallardır. Aralarında ikiye ayrılmaktadırlar. Banlar, başka normlara verilecek anlamı belirleyen kurallar ve normun yorumunda uyulması zorunlu yöntemi gösteren kurallardır. Kanun ör., 2/3 maddesi hükmünün son cümlesi, 3/1, 2. maddesi hükmü, bu nitelikte bir yorum normudur.
Doktrinde, sonradan çıkan bir kanun, önceden mevcut olan bir kanunun kurallarını aydınlatıyorsa, sonraki kanunun, bir yorum kanunu olduğu ileri sürülmektedir. Öyleyse, bu bağlamda, 5252 s. Kanun, bir yorum kanunudur.
Bir kanunun bazı hükümleri aynı kanunun diğer hükümlerini yorumlamak için konulmuşsa bunlara yorum hükümleri adı verilmektedir. Kanunun, 198, 199/4, 228/4., vs., maddeleri, bu nitelikteki hükümlerdirler.

c. Genişletici (estensive) ve daraltıcı (limitative) normlar
Genişletici ve daraltıcı ceza normları, özellikle asıl ceza normlarının kapsamını ve sınırlarını daraltan veya genişleten kurallardırlar. Bunlar, kimine göre ( Rocco, Sul cancetto, 17), ne emretmekte, ne yasaklamakta, ne de izin vermektedirler, sadece öteki ceza normlarının, bazı fiilî durumlarda, uygulanabilirliğini inkar etmekte veya sınırlandırmaktadırlar. Kanunun, ör., 20, 21, 22, 23, 31, 32, 33, 35, 65, 66, vs. maddeleri bu nitelikteki hükümlerdir.
Ancak, kimi ( Grispigni, 264 ), daha farklı olarak, bu grup normlar arasına, öteki ceza normlarınca genel bir biçimde yasaklanan belli koşullarda ancak belli koşullarda yapılmasına izin verilen bir davranışın hukuka uygun olduğunu veya o davranışa hukukun ilgisiz kaldığını belirten “tecviz edici ceza normların” da girdiği kanaatindedir. Böyle olunca, hukuka aykırılığı ortadan kaldıran nedenleri, Devletin cezalandırma hakkını ortadan kaldıran nedenleri düzenleyen hükümler de genişletici veya daraltıcı ceza normları olmaktadırlar.
İki karşıt düşünceyi, özüne dokunmadan, birleştirmek imkansız değildir, çünkü ceza normlarını dil-mantık yapısına bakarak ayırt etmek başka şeydir, bunları ceza hukuku düzeni içerisinde üstlendikleri işleve bakarak ayırt etmek başka şeydir. Ceza normları, burada, ceza hukuku düzeninde üstlendikleri işleve bakılarak birbirlerinden ayırt edilmeye çalışılmaktadır. O nedenle, düzeni içinde üstlendikleri işlev göz önüne alındığında, sadece tecviz edici normlar değil, özellikle tercimî ceza normlarının kapsamını daraltan veya genişleten tüm öteki ceza normlarına bu grup normlar arasında yer vermek zorunlu olmaktadır.

d. Gerçekleştirici ( attuazione ) ve geçici ( transitorie )ceza normları
Bu tür normlar, kanunların yürürlüğü koşullarını düzenleyen hükümlerdirler. Bunlar, gerçekleştirici ve geçici omluk üzere iki gruba ayrılmaktadırlar. Birinciler, yürürlüğe giren bir kanunla yürürlükten kalkan diğer bir kanun arasındaki eşgüdümü sağlamayı, ikinciler yürürlükten kalkan kanundan yürürlüğe giren kanuna geçerken ortaya çıkması muhtemel olumsuzlukları gidermeyi amaçlayan kurallardırlar. 5252 s. Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uyulama Şekli Hakkında Kanunun hükümleri bu nitelikte hükümlerdirler.

e. Çatışma ( collisione ) normları
Çatışma normları, bir ceza normu ile başka bir ceza normunun görünüşte çatışması halinde, bunlardan hangisinin uygulanacağını belirleyen kurallardır.
Çatışma, çeşitli devletlerin yürürlükteki hukuk düzenleri arasında veya aynı devletin hukuk düzenini hukuk düzenini oluşturan ama zaman içinde biri diğeri yerine geçen kurallar arasında olabilir. Birinci halde, ceza kanununun yer ve kişi bakımından uygulanması; ikincide, zaman bakımından uygulanması söz konusu olmaktadır. O nedenle, CK’ un, zaman, yer ve kişi bakımından sınırlarını düzenleyen hükümler, tipik çatışma normlarıdırlar.
Öte yandan çatışma, aynı hukuk düzenine ait olan, aynı zamanda ve aynı yerde yürürlükte bulunan ve hepsi de aynı somut olayda uygulanabilen ceza normları arasında olabilir. Bu bağlamda, çatışma, münferit suç tiplerini düzenleyen normlar karşısında ortaya çıkabildiği kadar, konusu ister suçun genel bir şartı, ister suçu hafiflen veya ağırlaştıran bir neden olsun, genel hükümler karşısında da ortaya çıkabilmektedir. Tüm bu hallerde, hangi hükmün uygulanacağını gösteren hükümler, ör., CK. m. 42, 43, 44, vs., çatışma normlarıdırlar. “ Ceza normlarının içtimaı” hakkındaki tartışmalar da esasen bu konu ile ilgilidir.
Öyleyse, bu gruba giren ceza normları, birinin uygulanması ötekinin uygulanmasının veya uygulanmamasının şartı olacak bir biçimde çeşitli ceza hükümlerini çeşitli derecelerde koordine ederek bunlara arasında olan ilişkileri düzenlemektedirler.

f. Atıf veya gönderme normları
Bunlar, diğer bir hukuk normunu gerektiren veya diğer bir hukuk normuna göndermede bulunan hükümlerdirler. Bunlar, İtalyancada, ‘ Norme di rinvio o di richiamo ) terimi ile ifade edilmektedirler.
“Atıfta bulunma” ceza normunun bir kendi kendini tamamlama, bir “alıntıda bulunma” işlemidir. O nedenle, doktrinde, atıf veya gönderme normlarından değil, normlara atıftan veya göndermeden söz edilmektedir.
Atıf ya kendine mal etme ( recittizio ), ya da kendine mal etmeme ( non recittizio ) şeklinde olabilir. Bu bağlamda, Grispigni demektedir ki, birincide, Devletin kanunları başka bir Devletin hukuk düzeninin bir normunu gerektirmekte; ikincide, bir hukuk düzeni, kendine mal etmeden, başka bir Devletin hukuk düzeninin bir normuna kendine yabancı bir norm olarak önem bahşetmektedir. Kendilerinden alıntı yapılan normlar, yurtdışında işlenen bir fiilin cezalandırılabilmesini bizzat o fiilin işlendiği yerin hukukuna göre cezalandırılabilmesi şartına bağladığı veya bir fiilin cezalandırılabilmesinin karşılıklılık esasına dayandırıldığı hallerde olduğu gibi, ya uluslar arası hukuk düzeninin ya da başka bir ülkenin hukuk düzeninin normları olabilir. CK’ un 19. madde hükmü bu nitelikte bir normdur.
Atıf aynı hukuk düzenini oluşturan kurallar arasında da olabilir. Bu halde ait olduğu hukuk düzenindeki normlardan alıntı yapan normlar geniş anlamda atıf normlarıdırlar. Bunlar, genellikle, öteki normların ya hüküm kısmına ya da müeyyide kısmına göndermede bulunmaktadırlar. CK’ un, ör., 33, 41, 108, vs. maddeleri bu niteliktedirler.
Atıf, açık veya örtülü olabilir. Gerçekten, CK’ un ikici kitabında veya özel ceza kanunlarında yahut ceza hükmü bulunan diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak, bazen açık, ama çoğu kez örtülü olarak kanunun birinci kitabında yer alan genel hükümlere gidilmektedir. Bunun için, söz konusu genel hükümleri uygulamak, her bir suç tipi veya figürü içinde onları yeniden canlandırmaktır ( Massari, 4 ).
Gene, CK’ un bazı maddelerinde yer alan, ör., “eğitim ve öğretimi engellemek” ( m. 112 ), “ Kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının faaliyetini engellemek” ( m. 113 ), “Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi” ( m. 114 ), “ iş ve çalışma hürriyetinin ihlali “ (m. 117 ), “ kamu görevlisine “ hakaret ( m. 125/3,a ), vs., hükümleri, hukukun diğer alanlarında yer alan kavramları, burada hep yeniden canlandırmaktadırlar. Bundan dolayı, bu normları, “ şeklî “ atıf normlarıdırlar ( Massari, 5 ).
Öte yandan, ceza kanununun “hükümsüzlük” hakkındaki ilkelere gidilmesini gerektiren kurallar, ör., sahtekarlık suçlarında üzerinde tahrifat yapılan şeyin geçerli evrak olması ( m. 204 ), cinsel saldırıya uğrayan kişinin eş olması ( m. 102/2) şekli anlamda atıf hükümleridir. Burada, özel huukta hükümsüzlük hakkında kuralların ceza hukuku alanına yansımasının mutlaka kendiliğinden olduğu söylenemez. Gerçekten, bu kurallara gönderme, esasen kanununun, özellikle suça teşebbüsü cezalandırırken aradığı “ elverişlilik” temel koşulu bakımından büyük önem taşımaktadır.
Buradan, hukukun öteki alanlarına yapılan göndermelerle ceza hukuku düzenine sokulan hükümlerin “ceza hükmü” sayılacak mıdır tartışması ortaya çıkmaktadır. Ancak, tartışma, ceza normlarının tasnifi ile değil, ceza hukukunda bilmeme ( CK. m.4 )ve hata ( CK. m. 30 ) ile ilgilidir.