+ Konuyu Yanıtla
1 / 2 Sayfa 12 SonSon
1 den 10´e kadar toplam 16 ileti bulundu.

Konu: Üniversitede deprem - Rektör atamaları

Üniversitede deprem - Rektör atamaları Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    May 2008
    İletiler
    584
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Üniversitede deprem - Rektör atamaları

    Üniversitede deprem

    HABER MERKEZİ / BAHAR ATAKAN GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara
    Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı rektör atamalarına tepki gösteren bazı öğretim üyeleri istifa etti. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde en yüksek oyu almasına rağmen rektör olarak atanmayan Prof. Dr. Faruk Karadoğan ve öğretim üyeleri kararı protesto etti


    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı rektör atamaları tartışma yarattı.

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı rektör atamaları, üniversitelerde istifa depremine neden oldu. Atamaları protesto eden bazı öğretim üyeleri, tepkilerini istifa ederek dile getirdi. “Dışarıdan yönlendirmelerin üniversiteleri böleceği” uyarıları yapıldı. Üniversitelerde yaşanan istifalar şöyle:
    İstanbul Teknik Üniversitesi: Seçimlerde Rektör Prof. Dr. Hüseyin Faruk Karadoğan 362 oyla en fazla oyu alan aday olmuştu. Ancak Gül, YÖK’ün birinci sıradan kendisine gönderdiği, üniversitedeki seçimde 209 oy alan Prof. Dr. Muhammed Şahin’i rektör olarak atadı. Ayazağa Yerleşkesi’ndeki Atatürk Meydanı’nda dün bir araya gelen Karadoğan ve öğretim üyeleri, atamayı protesto etti.

    ‘Dışarıdan yönlendirme’
    Karadoğan, “Üniversitenin ortaya koyduğu açık bir düşünce varken bunun bir kenara bırakılması, üniversitenin çoğunlukla benimsemediği bir adayın ve ekibinin iş başına getirilmesi, üniversitenin dışarıdan yönlendirilmesi anlamına gelir. Dışarıdan yönlendirmeler üniversiteleri bölecektir. Bu acı veren bir durumdur” dedi. Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mahir Vardar da görevinden istifa ettiğine ilişkin dilekçeyi Karadoğan’a verdi.
    Sözlü olarak istifalarını ileten senato ve öğretim üyelerinin isimleri şöyle: Rektör yardımcıları Prof. Dr. Erkin Nasuf, Prof. Dr. Fuat Anday ve Prof. Dr. Haluk Karadoğan, Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Prof. Dr. Ümit Şenesen, Prof. Dr. Özgür Turhan, Prof. Dr. Remzi Akkök, Prof. Dr. Mehmet Ali Taşdemir, Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Doç. Dr. Rahmi Nurhan Çelik, Prof. Dr. Melek Tüter, Fen Bilimleri Enstitü Müdürü Prof. Dr. Sumru Pala.
    Gazi Üniversitesi: Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Dursun, Prof. Dr. Rıza Ayhan’ın rektörlük görevini devralmasının ardından istifa ettiğini açıkladı. Yapılan seçimlerde en yüksek oyu Prof. Dr. Kadri Yamaç almasına karşın YÖK tarafından ismi Köşk’e gönderilmemişti.
    Dokuz Eylül Üniversitesi: Birinci sırada çıkmasına rağmen rektörlüğe atanmayan Prof. Dr. Sedef Gidener, Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği görevinden istifa etti. Gidener’in yerine Başhekimliğe Prof. Dr. İbrahim Astarcıoğlu vekaleten atandı. Üniversitede 7’si profesör, toplam 9 öğretim üyesi istifa etti.

    Başhekim ve eşi istifa etti
    Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi: Rektörlüğe atanan Prof. Dr. Hüseyin Akan’ın görevi devralmasının ardından Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Tayyar Cantürk ile eşi Zihinsel Engelliler Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ferhan Cantürk görevlerinden istifa etti.
    Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Oktay Eray ve 4 yardımcısı istifa etti. Eray ile birlikte Yrd. Doç. Dr. Cahit Kaçar, Yrd. Doç. Dr., Cengiz Türkay, Yrd. Doç. Dr. Levent Dönmez ve Yrd. Doç. Dr. Dilara İnan Özcan istifalarını verdi.
    Görev süresi dolan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, üniversiteden ayrılacağını açıkladı.

    Soysal’dan Gül’e teşekkür
    Boğaziçi Üniversitesi’ndeki seçimde ikinci olan Rektör Prof. Dr. Ayşe Soysal, yerine Prof. Dr. Kadri Özçaldıran’ı ataması nedeniyle Gül’e teşekkür ettiğini söyledi. Soysal adaylıktan çekildiğini resmen YÖK’e iletmediği için, ismi YÖK’ten Çankaya Köşkü’ne gönderilen listede yer almıştı. Soysal, atama kararı için, “Boğaziçi Üniversitesi’nin teamüllerine uygun davranılmıştır. Benim de isteğim bu yöndeydi. Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum” dedi.

    Akaydın: Boynumda madalya
    Eski Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Show TV’ye yaptığı açıklamada, listede ilk sırada yer almasına rağmen Cumhurbaşkanı Gül tarafından yeniden atanmaması konusunda, “Yapılan siyasi müdahalede elenmiş olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Cumhurbaşkanı Gül’ün kararnamesini yaşadığım sürece cumhuriyet madalyası olarak boynumda taşıyacağım” dedi.



    İTÜ’de protesto
    İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) en yüksek oyu almasına rağmen rektör olarak atanmayan Prof. Dr. Faruk Karadoğan ve öğretim üyeleri, Ayazağa Yerleşkesi’ndeki Atatürk Meydanı’nda biraraya gelerek kararı basın açıklamasıyla protesto ettiler.



    YENİ REKTÖRLERİN PORTRELERİ
    Askeriyede ders verdi
    Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe (Akdeniz): Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu. Kuleli Askeri Lisesi’nde ve Kara Harp Okulu’nda öğretim üyeliği yaptı. 1999’da Akdeniz Üniversitesi’ne geçti. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etütler Başkanlığı Atatürkçülük Araştırma ve Eğitim Merkezi Genel Kurul üyesi olan Kurtcephe, TSK bünyesinde gerçekleştirilen akademik faaliyetlerde “Atatürkçülük” ile ilgili pekçok bildiri sundu. Kurtcebe’nin laiklik ve çağdaşlaşmayla ilgili birçok kitabı ve yayını var.

    Sezer veto etmişti
    Prof. Dr. Rıza Ayhan: (Gazi): 1953 doğumlu Ayhan, Ankara Hukuk Fakültesi’ni 1975’te bitirdi. Doçent ve profesörlük ünvanlarını Gazi Üniversitesi’nden aldı. Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı görevini yürüttü. 2000’de Gazi Üniversitesi Rektörü seçildi. Üniversitede ülkücü kadrolaşmaya gittiği iddialarıyla gündeme geldi. 2004’teki rektörlük seçiminde en yüksek oyu (1064) aldı, ancak 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 366 oy alan Prof. Dr. Kadri Yamaç’ı atadı.

    Türbana imza
    Prof. Dr. Hüseyin Akan (Ondokuz Mayıs): 1958 Manisa doğumlu Akan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Radyoloji dalında uzmanlığını aldı. 1990’da İtalya Hükümeti’nin bursunu kazanarak, Padova’da radyoloji alanında çalışmalar yaptı, 1999’da Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden profesörlük ünvanı aldı. 1995’te RP’den milletvekili adayı oldu, ancak seçilemedi. 2003’te TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliğine getirildi. “Türbana özgürlük” bildirisine imza attı.

    Liseyi ABD’de bitirdi
    Prof. Dr. Mete Cengiz (Uludağ): 1946 Diyarbakır doğumlu. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü öğretim üyesi. Lise eğitimini, kazandığı bursla ABD’de tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Girdiği sınavla, ABD’de hekimlik yapmaya hak kazandı. Yardımcı doçent, doçent, profesörlük ünvanlarını Uludağ Üniversitesi’nden aldı. Rektörlük seçiminde, Prof. Dr. Merih Yurtkuran’dan sonra en çok oyu alan isim oldu.

    ‘Hasta ayrımı’ iddiası
    Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç (Dicle): 49 yaşındaki Saraç, üniversitenin ilk kadın rektörü oldu. 1993’ten bu yana Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürütüyordu. 22 Temmuz seçimlerinde AKP Diyarbakır’dan milletvekili adayı oldu. Bir dönem “erkek hastalara bakmadığı ve erkeklerle tokalaşmadığı” öne sürüldü. Rektör adaylığını açıkladıktan sonra yaptığı açıklamada “Şeffaf, katılımcı ve yatay bir yönetim anlayışı ilkem olacak” dedi.

    YÖK Yasası’na karşı
    Prof. Dr. Mehmet Füzün (Dokuz Eylül): 56 yaşındaki Füzün, bir dönem YÖK Yasası’na karşı çıkmasıyla tanındı. Yükseköğretim kurumlarının işleyişlerini düzenleyen yürürlükteki mevzuatın “sorunlu” olduğunu dile getirdi. Yasanın rektörlere tanıdığı geniş yetkilerin “sorun” yarattığını kaydederek, bu yetkilerin kurullara paylaştırılmasını savundu. Ağabeyinin AKP Akhisar İlçe Başkanlığı yaptığı ve atanmasında bu durumun etkili olduğu iddialarını reddetti.

    Keneye formül
    Prof. Dr. İlyas Dökmetaş (Cumhuriyet): 51 yaşındaki Dökmetaş, rektör olana kadar Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları AD Başkanlığı görevini yürüttü. Bazı türleri Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına yol açan kenelerin azalmasında karıncaların önemli rol oynadığı görüşünü savunarak, “Çünkü kenelerin küçük yumurtalarını karıncalar topluyor” dedi. Akademik çevreler, Dökmetaş’ın üniversitede türbana sıcak baktığını iddia ediyor.



    Yalova Üniversitesi için 102 rektör adayı
    Yalova’da kurulan ve bu yıl eğitime başlayacak olan Yalova Üniversitesi için şimdiye kadar 102 profesör rektör adayı oldu. Yalova Üniversitesi’nin rektörünü de YÖK’ün önereceği üç aday arasından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül atayacak.
    Yalova Üniversitesi eğitime başlamadan bir rekora imza attı. Yalova Üniversitesi için YÖK’e bugüne kadar 102 profesör rektör olmak için adaylık başvurusu yaptı. Adaylar arasında bu yıla kadar Uludağ Üniversitesi’ne bağlı olarak eğitim veren Yalova Meslek Yüksek Okulu Müdürü Osman Sacit Görgül ile Yalova İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Adem Çubuk da bulunuyor. Hukuk, Mühendislik, İktisadi ve İdari Bilimler fakülteleri ile Yalova Meslek Yüksekokulu ile Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüleri’nin yer alacağı üniversitenin rektör aday sayısının daha da artması bekleniyor.
    570 öğrenci kontenjanı bulunan üniversiteye öğretim üyesi, öğretim görevlisi ve çalışanlarla birlikte toplam 1235 kadro tahsis edildi.

    ERCAN YAPICI Yalova DHA



    Hukuki NET Güncel Haber

    Üniversitede deprem - Rektör atamaları konulu yargıtay kararı ara
    Üniversitede deprem - Rektör atamaları konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.929
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Bizde rektör atamaları kamuoyuna genellikle sorun olarak sunulmaktadır. Aslında konuya ideolojik bakıldığından, "bizim mahalleden biri atanmışsa çok yerinde bir atamadır, karşı mahalleden biri rektör olarak atanmışsa Cumhurbaşkanı yanlış yapmış, taraf tutmuş" mantığı ile bakılıyor konuya..

    Biraz tarafsız ve elimizi vijdanımıza koyarak son iki cumhurbaşkanının rektör atamalarına bir bakalım. Her ikisi de en çok oyu alanı atadıkları da olmuş, atamadıkları da olmuş. Sayın Ahmet Nejdet Sezer'in atamalarını eleştirmeyenlerin sanıyorum Sayın Gül'ü eleştirmeye hakları olmamalı. Çünkü Gül'ün yaptığının Sezer'in yaptığından bir farkı yok. Yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, kendisine sunulan 3 kişiden birini atamış. En çok oyu alanın atanacağı şeklinde yasa yok.

    Zaten, cumhurbaşkanına 3 kişi arasından birini seçme yetkisi verilirken az oy alanların da seçilmesine yol açılmak istenmiştir. En çok oy alanın seçilmesi kuralı için cumhurbaşknına gerek yoktu.

    Sayın Sezer'in yaptığı atamalardan bir kaç örneği sunuyorum;

    Gazi Üniversitesi’nde 1064 oy alan Rıza Ayhan yerine, sadece 366 oy alan 3. sıradaki Kadri Yamaç’ı atamıştı.

    Kastamonu Üniversitesi’nde 1. olan Mustafa Safran yerine, sadece 2 oy alan Bahri Gökçebay’ı atamıştı.

    Yozgat Bozok Üniversitesi’nde en fazla oyu alan Mustafa İlbaş yerine, 4 oy alan İnci Varinli’yi atamıştı.

    Giresun Üniversitesi’nde 25 oyla birinci olan Mehmet Tüfekçi yerine, 8 oy alan Osman Metin Öztürk’ü atamıştı

    Bence bunda eleştirlecek bir şey olmadığı gibi Gül'ün yaptığında da eleştirlecek bir şey yok.

    O zaman sesini çıkarmayanların şimdi hiç hakkı yok.

    İsitfa ederek "deprem" yarattıklarını zannedenlere gelince.. Gördüğüm kadarı ile bunların hiç biri de üniversitelerindeki öğretim üyeliğinden değil, bulundukarı idari görevlerden ayrılmışlar. Yeni rektörle uyum sağlayamayacağını görerek "rektör yardımcılığı" "hastane müdürlüğü" gibi görevlerden istifa etmeleri gayet doğaldır. Bunun abartılacak ve "üniversitede deprem" olarak görülecek bir tarafı yok.

    Basında bazan öyle saçma ve abartılı iddialar var ki inanmak mümkün değil. Örneğin Dicle Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanan bayanın "erkek eli sımadığı" gibi bir iddiadan bahsediliyor. Gerçekten öyle mi bilmiyorum, ama inanmak istemiyorum. Rektörlük makamındaki bir kişinin zaten il protkolündeki yeri nedeniyle bir çok erkeğin elini sıkması zorunludur. Bu bayan erkek eli sıkmıyorsa bu göreve nasıl talip oldu ve bu görevi nasıl ifa edecek? Örneğin vali ile el sıkışmadan portokol görevini nasıl ifa edecek? Ben anlayamadım, anlayan varsa anlatsın..

    Aslında eleştirlecek konu eski ve yeni Cumhurbaşkanının şunu veya bunu ataması değil, sistemin kendisidir.

    Bu anayasada cumhurbaşkanının yetkisi gereğinden fazladır. Bu yetkiler azaltılmalıdır. Sayın Gül'ün atadığı rektörü beğenmeyenler bence işe 82 anayasasını değiştirme fikrine kendilerini alıştırsalar iyi olur. Çünkü sorunun kaynağı 82 anayasasıdır.

    Sadece cumhurbaşkanının yetkilerinin kıslılması yeterli olmaz. YÖK'ün yetkileri de kısılmalı. YÖK önemli bir reforma tabi tutulmalıdır. 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan YÖK üniversiteleri iyiye götürmemeiştir.

    Rektörlerin de yetkisi kısılmalıdır. Bu sistemde rektörlerin aşırı yetkileri ile tam bir çiftlik ağası gibi davranma yetkisine sahip oldukları akademik çevrelerde biliniyor. Üniversitelerde çok büyük parasal boyutu olan yatırımlar, projeler, ihaleler var ve bundan kaynaklı rant kavgası var. Bu kadar büyük paralrın döndüğü yerde yetkilerin tek elde toplnması kadar yanlış bir şey olamaz. Ayrıca yeni akademik kadrolarda rektörlüğün yetkisi dağıtılmalıdır.

    Rektör atamalarında seçim sistemi tek başına yeterli değildir. En çok oy almak kural haline gelirse bir çok üniversitede tıpçıların hep önde gideceğini üniversite çevreleri biliyor. Bu nedenle katılımı sağlayan seçim ile liyakat sisteminin ve gerekiyorsa başka unsurların da dahil edildiği bir yöntem bulunmalıdır. Sanıyorum başka ülkelerde bunun örnekleri vardır.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    May 2008
    İletiler
    584
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Batı Ülkelerinde üniversitelere atanan rektörler ya da diğer yöneticiler çok fazla haber değeri taşımaz çünkü batıda üniversitelerin yönetiminde mütevelli heyet uygulaması hakimdir genellikle. Tam olarak batı diye genelleme yaparak tek bir sistemden ahsetmek elbette yanlış bir genelleme olur. Pek çok farklı sistem ve uygulama vardır bu konuda. Ancak genellikle üniversiteler mütevelli heyet denilen ve tek bir kişinin yönetimiyle sulta kuramayacağı profesyonel bir yaklşaımla yönetilir. Yöneticilerin yani rektör, dekan gibi yöneticilerin sorumluluğu bu heyetlere karşıdır. Buna ek olarak seçim sistemi uygulayan üniversitelerde ise demokratik yöntemle seçimde sadece yard doç ve üstü değil üniversitelerde yer alan tüm öğretim elemanları ve öğrenciler de oy kullanır.

    Evet haklısınız size şu açıdan katılmamak mümkün değil. Sistemin düzeltilmesi gerekiyor. Çünkü hangi bakış açısı başa gelirse kendi görüşünü destekleyen bir bakış açısına sahip insan gücü yetiştirmeyi amaçladığı gibi bu bakış açısındaki insanları kadrosuna almaya çalışıyor. Üniversiteler birilerinin at oynatacağı arenalar olmamalı. Bilim adamları bu tip oyunlardan uzak olmalı. akademik özerklik dediğimiz şey kendi kararlarını alıp sadece bilimsel anlamda kendi vicdanına karşı sorumlu olan bilimadamlarıyla mümkündür ancak. başka türlüsü akademik otokrasiye gider..

    Şimdi diyeceksiniz ki sezerin atadıklarına neden ses çıkarmadınız. şimdi Atatürk ten bahsetsem ve sezer bağıntısı kursam siz yine Atatürk e sığındığımı söyleyeceksiniz biliyorum. Kendi görüşlerimi dışında tutarak tamamen objektif baktığımda bunun da hata olduğunu düşünüyorum ancak Türkiyenin iç siyasetinin özel koşulları ve demokrasi bilincinin hala yerleşmediği bir ülkede üniversiteler sistemi korumak için toplumun çıkarına olan durumlarda sorumluluk sahibi kurumlardır. bir bilim insanı toplumu ilgilendiren her konuda görüşünü açıklayabilir ve kimse ona neden bu konuda konuşuyorsun ve bu hakkı hangi yetkiden alıyorsun diyemez.. bir bilim insanı toplumun ardında değil önünde yer almalı ve görüşlerini bu açıdan açıklamalı. üniversitelerin de misyonu budur. bilim ve teknoloji üretmek kadar topluma yarar sağlamak . sezer den buraya nasıl geldim? Bağlantıyı lütfen siz kurun çünkü benim söylemem hoşunuza gitmeyecek..

    2547 sayılı kanun ve bu konunla kurulan 1980 yılının katı ve kısıtlayıcı ortamından etkilenmiş YÖK kanunu konusunda haklısınız. Değişmeli. 1750 sayılı üniversiteler kanunu çok daha demokratikti. yeni ve artık eskimeye yüz tutmuş hükümet 2. hizmet döneminde yani iktidarında üniversitelerde çatışmaktan bunu daha demokratik ve günümüz koşullarına uyan bir yenisiyle değiştirmeye fırsat bulamadı.

    Bundan sonra e oılacak? Çok bir şey değişmeyecek.. Üniversitelerde kadroılaşmalar devam edecek.. Karşıt görüştekiler sıkıştırılacak. Atamayacaka ama dünyayı dar etmek için elinden geleni yapacak.. Kim zarar görecek?

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.929
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Sayın akademik sultan;
    Gördüğüm kadarı ile yüksek öğretimdeki sistem sorunu konusunda farklı düşünmüyoruz.

    Ama siz Sayın Sezer'in atamalarının Atatürkçülük kriterine uygun olduğunu, yeni atamalarda bu kriterin gözetilmediğini ima etmeye çalışıyorsunuz.

    CHP sözcüsü Kılıçdaroğlu, yeni rektör atamalarında çok oy alanların atanmamasını eleştirnce, bir gazeteci, "neden Sezer'i eleştirmemiştiniz?" diye sorunca, "AKP yandaşı medyaya Sezer'in aleyhine koz vermek istemedik" dediğini bir çok gazete yazdı. Ama daha sonra sayın Kılıçdaroğlu bu sözleri yalanladı ve başka türlü konuştuğunu, Sezer'in atamalrda "Atatürkçülük kriteri" doğrultusunda atama yaptığını, yeni atamalada bu kriterin gözetilmediğini belirtti.

    Gördüğünüz gibi CHP sözcüsü de sizin gibi rektör atamalarında "Atatürkçülük kriteri"ne vurgu yapmaktadır. Bu kriter dikkate alınacaksa o zaman sormak gerekir, hangi Atatürk veya hangiAtatürkçülük? Herkes Atatürk'ü veya Atatürkçülüğü farklı yorumluyor. Bu konuda kitaplar yazıldı. Atatürkçü olduğunda kuşku olmayan kişiler arasında da farklı algılama ve farklı yorumlama var.Benim Atatürkçülük yorumum size göre sizin kriterinize uymayabilir. Sizin yorumunuza da ben katılmayabilirm. Ama ikimiz de Atatürkçüyüz. Bu durumda aslında kriter, "Atatürkçülük" değil, Sezer'in anladığı anlamda Atatürkçülük"tür. Bu da kişisel,ideolojik bir tercih anlamına gelir.

    Oysa Sayın Gül'ün atadıkları arasında daha önce Sayın Sezer tarafından atanmış olanlar da var, daha önce CHP bilim kurulunda görev yapmış olanlar da var, AKP'den aday olmuş olanlar da var. Bu örnekler de gösteriyor ki, aslında Gül'ün atadıkları da standart değil, değişik çizgilerde insanlar.

    Ben bu konuda Sezer'i eleştirmek istemiyordum. Özellikle de çok oy alan varken az alanı atadı diye eleştirmenin saçmalığına inanıyorum. Çünkü mevcut sistem çok oy alanı atayın demiyor.

    Sezer'i bu konuda söyledikleri ile yaptıklarının tutarsızlığı nedeniyle eleştirebiliriz.
    Sayın Sezer, 19 Temmuz 2000 tarihinde YÖK'e yazdığı veto yazısında;
    “En çok oyu alan rektör adaylarının liste dışı bırakılması, YÖK’ün üniversitelerin demokratikleşmesinin önündeki engel olduğunu açıkça göstermektedir.” diyordu.

    Görüldüğü üzere, en çok oy alanların liste dışı bırakılmasını demokratikleşmenin önündeki engel olarak gören Sayın Sezer, bir üniversitede 2 oy alan kişiyi atamıştır. (Bu iki oydan birisi de atanan kişinin olduğuna göre, demekki sayın rektör üniversitede sadece bir oy alabilmiş). BU Sezer'le ilgili sadece bir örnek, daha başkaları da var. Sayın Sezer'in söylediği ile yaptığı çelişkilidir ve bunun adı da çifte standarttır.

    Sanıyorum Sayın Sezer de sizin gibi, "ülkenin içinde bulunduğu koşullar" nedeniyle bu şekilde davranmıştır. Ama unutmamak gerek ki Sezer'in bu atamaları yaptığında AKP de yotu. Yani "ülkenin içinde bulunduğu koşullar" kriterinin önemli aktörü henüz sahneye çıkmamıştı.

    "Ülkenin içinde bulunduğu koşullar" kriteri şayet AKP dönemine özgü değil de her döneme ilişkin diyorsanız, bu ülke bu koşullardan kurtulamayacak ve bu müthiş gerekçe ile her türlü yanlı davranışı meşru ve mazur göreceğiz demektir. Aslında bunun anlamı da her dönemde bana yakın adamlar atansın, bana yakın adamlar ülkeyi korur ve kollar, bana yakın olmayanlar ya gericidir, ya bölücüdür, ya haindir. O halde bana yakın olmayanın bu ülkede önemli mevkilere gelmemesi gerekir.

    Sizin değindiğiniz "ülke siyasetinin özel koşulları" veya "kurumların toplum çıkarını gözetmesi" gibi kavramların, antidemokratik davranışların üstün örtmeye yarayan bir örtü olması büyük ihtimaldir. Ülke siyasetinin özel koşulları ne zaman değişecek? Böyle muğlak bir karam her dönemde ileri atılabilir ve bu özel koşullar nedeniyle her türlü antideomratik ve yasa dışılık hoş görülebilir. Ve bu yol o zaman da tehlikeli bir duruma gelir. Bu gün bu "özel koşullar" gerekçesi ile Ergenekon tipi örgütlenmelere normalmiş gibi bakanlar var. Bu "özel koşullar", insanların fişlenmesinin, dinlenmesinin, faili meçhullere kurban gitmesinin gerekçesi olarak sunulabilmektedir. Bu nedenle bu "özelkoşullar" demokratikleşmenin önünde bir engel olduğundan hiç hazzetmek bu kavramdan.

    "Toplumun çıkarını düşünmek" kavramı da ilk bakışta hoş bir şeymiş gibi görünse de; "aslında toplumun çıkarını toplumun yerine biz daha iyi düşünürüz, halkın iyiliğini biz halktan daha çok düşünürüz, halk bu işlerden anlamaz" düşüncesine götürür.

    "Halk dediğin, bir kilo kömüre satılan, bidon kafalı, karnını kaşıyan adam"dır. "Aslında dağdaki çobanla benim oyum eşit olmamalı" gibi antidemokratik davranış ve düşüncelerin arkasındaki masum görüntülü kavram "toplumun çıkarını düşünmek" kavramıdır.Elette toplumun çıkarını düşünmek önemli ve gereklidir, ama bu düşünceyi, "toplum kendi çıkarını düşünüemez, ben ya da benim dediğim adamlar toplumun çıkarını toplumun adına daha iyi düşünürler" noktasına kaydırırsak, o zaman toplumu, halkı hiçe sayan bir totaliterizmin yolunu açmış oluruz.

    Saygılar.

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Nov 2007
    İletiler
    5.000
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Görüldüğü üzere, en çok oy alanların liste dışı bırakılmasını demokratikleşmenin önündeki engel olarak gören Sayın Sezer, bir üniversitede 2 oy alan kişiyi atamıştır. (Bu iki oydan birisi de atanan kişinin olduğuna göre, demekki sayın rektör üniversitede sadece bir oy alabilmiş).
    İkinci oy da rektörün eşinden gelmiş. :o

    Bkz. Emre AKÖZ, Sabah 05.08.2008
    Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, sadece iki oy alan kişiyi rektör atanmıştı. (Daha sonra, öteki oyun aynı üniversitede çalışan eşi tarafından verildiğini öğrenmiştik.)

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Nov 2007
    İletiler
    5.000
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Bu sistemin bir an evvel değiştirilerek, akılcı bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Ama o arada, şunu sormamız gerek: Niye okuldaki oylamada birinci gelen aday doğrudan atanmıyor? Bunun birkaç sebebi var.

    Birincisi, hiç kuşkusuz, ideolojik kaygılar: " Ya hocaların seçtiği kişi yeteri kadar devlete bağlı değilse? "
    İşte yukarıda anlattığım seçim sistemi, bu olasılığı engellemek için çalışıyor.
    Bu mekanizmanın sonucunu geçen yıl görmüştük: Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, üstüne hiç vazife olmamasına rağmen, 367 meselesi gündeme geldiğinde, atanmalarını sağladığı rektörleri ardına dizerek, parti başkanı edasıyla basın toplantısı yapmıştı.

    Gelelim ikinci sebebe:
    İkinci sebep aynı zamanda, yazının başında sözünü ettiğim varsayımla ilgili.
    Bildiğiniz gibi üniversitelerimiz gelişiyor. Öğrenci sayısıyla birlikte, kaynakları artıyor, kadroları genişliyor.
    Peki, bu gelişme, yönetimi nasıl etkiliyor? Gelişmeyle birlikte ortaya yeni tipte kadrolar mı çıkıyor?
    Hayır!
    Hatta tam tersi oluyor.
    Üniversite büyürken, rektör, gerek yönetim kadrolarını, gerek diğer atamaları, görevlendirmeleri kendi çıkarına uygun bir biçimde yapıyor.
    Böylece rektör, üniversitenin gelişmesinden, yandaşlarını ve müstakbel destekçilerini nemalandırmış oluyor.
    Seçim zamanı geldiğinde de, o kişiler oylarını kendilerine koltuk çıkan rektöre veriyor.
    Haberlerde izlemişsinizdir: Bu işi öylesine abartanlar var ki görev süresi dolduğu için mecburen çekilecek olan kimi rektörler, yerlerine eşlerini getirmek için uğraşıyorlar!
    Yani " Avantajlarınızın devamını istiyorsanız, eşime oy verin, merak etmeyin perde arkasında ben olacağım " demiş oluyorlar.
    İşte o saçma rektör belirleme sisteminin bir amacı da bu: Hazine'den aldığı parayla ve tahsis edilen yeni kadrolarla gelişen üniversiteleri kendi çiftlikleri haline getirmeye çalışan, koltuk sevdalısı rektörleri engellemek.
    Yani eski rektörün kurguladığı oylama tezgâhına karşı, icabında tek oy alan adayı rektörlüğe atayarak, okulun çiftlikleşmesinin önünü kesmek.
    Ancak olayın bu yönü, sistemi haklı çıkarmaz. Bilime değil, ideolojiye öncelik veren YÖK Kanunu'nun ve dolayısıyla rektör belirleme sisteminin kökten değişmesi şart.

    (Emre Aköz 5 Ağustos)

    Üniversitelerdeki rektör seçimleri, 'demokrasi' dairesinin ne kadar içinde, ne kadar dışında?
    Demokrasinin temel ilkelerinden biri ' icraatın hesabının verilir' olmasıdır.
    Mekanizma şöyle işler: Seçmenler oy verir. Meclis şekillenir. Meclis'ten çıkan Hükümet de ülkeyi yönetir. Normal şartlarda hükümet 4 yıl görev yapar.
    Sonra tekrar seçime gidilir. Seçmenler daha önce iktidara getirdikleri partinin icraatından memnunsa, tekrar ona oy verir, değillerse başka partilere yönelir.
    Dikkat ederseniz burada iktidar partisinin icraatı, seçmenlere yöneliktir. Hükümet, icraatını seçmenden topladığı parayı (yani vergileri) kullanarak yapar.

    Peki rektörlerin durumu böyle mi? Yani ' rektör ve yönetici arkadaşları' ile ' iktidar partisi' arasında bir benzerlik var mı? Hayır, yok!
    Rektör seçimlerine öğretim üyeleri katılıyor. Bu öğretim üyeleri, seçilmiş değil, rektörler tarafından atanmış kişiler.
    Öte yandan, bir rektörün icraatı, sadece hocaları kapsamıyor.
    Üniversite 'öğrencilere' ve (eğer hastanesi varsa) 'hastalara' hizmet sunuyor.
    Yani " hizmeti alanlar " (öğrenciler ve hastalar) seçmiyor rektörü. Yine bizzat ' hizmet verenler' seçiyor. Demek ki demokrasinin en temel ilkelerinden biri olan ' icraatın hesabını verme' süreci burada çalışmıyor.

    Bir rektör düşünün: Hocalara elinden gelen her türlü avantajı sağlıyor. Payeler dağıtıyor, sosyal tesisler kuruyor, vb. Velhasıl hocalarını hoş tutuyor.
    Ancak bu rektörün döneminde "eğitim, öğretim ve diğer hizmet faaliyetleri" dökülmekte.
    Bu durumdan kim rahatsız olur? Elbette öncelikle öğrenciler ve hastalar.
    İyi ama onların oy hakkı yok ki: Öğrenciler ve hastalar, " Bu rektörün döneminde iyi hizmet verilmedi, hadi başkasını seçelim " diyemiyor!
    Ama ne oluyor? Bizimkisi 'hizmet alanlar' açısından çok kötü bir rektör olmasına rağmen 4 yılın sonunda tekrar seçiliyor!
    Nasıl? Çünkü rektör, 'hizmet verdiklerini' değil, 'seçmenlerini' 4 yıl oyunca mutlu etti.

    Özetle: Üniversitenin kullandığı parayı halk (vergiler), öğrenci (harç) ve hastalar veriyor. Ama rektör, onlara değil, kendisini seçecek hocalara karşı sorumlu!
    Böyle bir mekanizmayı tartışırken, "demokrasi" kavramını kullanmak doğru mu?
    İşin içinde bir 'seçimin' olması, oradaki mekanizmayı otomatikman 'demokratik' kılar mı? Bence kılmaz.
    (Emre Aköz, 12 Ağustos)

    - "Yazınız bir başka önemli gerçeği belirtmemiş: Rektörü sadece 'öğretim üyeleri' seçiyor. Yani: Yardımcı doçent, doçent ve profesörler. Buna karşılık okutman, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi ve uzman arkadaşların oy hakkı yok." (İsmail İ.)
    Ara notu 1: Okurumuz ayrıca " oy hakkı olan " kadrolar ile " oy hakkı olmayan " kadroların bazen yemekhanelerine kadar ayrıldığını da belirtiyor.
    - "Rektör seçiminde, öğretim görevlisi, uzman, okutman, asistan, araştırma görevlisi, müdürler ve geriye kalan tüm personel; doktorlar,
    hemşirelere vs. oy kullanamaz. Yani kısaca üniversitede çalışanların yüzde 10'u oy kullanır. Peki, oy nasıl kullanılır? Oy hakkı olanlar, el yazıları ile bir kâğıda adayın adını ve soyadını yazarlar. Böylece rektör seçilen kişi, o el yazılarından kim kimin adamı tespit edebilir. Gerisi malum." ( Ali A. )
    Not notu 2: Dün Prof. Toktamış Ateş'e rastladım. " Gerçekten de elinizle adayın adını mı yazıyorsunuz " diye sordum. Öyleymiş.
    - "İdari/mali işlerdeki iktisat mezunu memurların, mediko sosyaldeki doktorların, üniversitede hastane varsa o hastanedeki doktorların, teknisyenlerin, yapı işlerindeki mimarın, inşaat mühendisinin, üniversite genel sekreterinin ve tüm kademelerdeki memurların rektör seçiminde oy kullanma hakkı yoktur." ( Ali E. )
    Okurumuz şöyle devam etmiş:
    "Durum 'dağdaki çobanla benim oyum bir olabilir mi' diyen Aysun Kayacı'nın mantığına benziyor: Rektör seçimlerinde de ' öğretim üyesi ile idari personelin oyu bir olmaz' mantığı var."

    (Emre Aköz, 13 Ağustos)

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Cumhurbaşkanlığı yeminini bir daha okumakta yarar var diye düşünüyorum. Orada bu görevi icra edecek zatın yapması gerkenler yazılı aslında .

    Emre Aköz de bayağı ciddi önemli bir yazarımızdır ha ... Akla zarar.

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Aug 2006
    İletiler
    613
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    Bende ülkemizdeki rektörlük seçimlerinin yapılış biçiminden son derece rahatsızım. Ancak kimse Sezer ile Gül'ün yaptığı atamaları karşılaştırmasın. Sayın Sezer'in atama kriteri belliydi. Ki O kriterler anayasamızda yer almaktadır. Laikliğin etrafından Sezer'in kendi yorumu diye dolanmaya çalışanlar anayasa mahkemesinden dönen kararı destek için imza kampanyalarına katılan akademisyenlerin rektör atanmasının izahını yapmalıdırlar. Sayın Gül taktir hakkını kullanırken hangi kriteri baz almaktadır? Akademik katkıyı olmadığı açık. Önceki yönetim deneyimi desen değil. Nedir kriteri?

    Yapılan atamalara kişisel yoruma gelince üniversite üniversite olsa kim gelse korkulacak bir şey olmaz. Ancak biliyoruz ki üniversitelerimiz üniversite değildir. En yaşlısı bile dünyadaki eşdeğerleriyle karşılaştırıldığında çocukluk çağında sayılır. Aynı üniversitenin aynı enstitüsünden eş zamanlı üretilen lisans üstü tezlerin arasında bir yüzyıllık fark olabilmektedir. Akademik kadroların atanmasında ideolojik farklılıklar güdülürken, aynı farklar etik problemlerin üstünün örtülmesine gelince yok olmaktadır. Çıkarlar söz konusu olduğunda kimse ideoloji falan hatırlamamaktadır.

    Rektörlük seçimleri içinde benzer hesaplar söz kousudur. Örnek mi? Son seçimden bir üniversitemiz ister dedikodu olarak kabul edin, ister gerçek bilen bilir. En fazla oyu aldığı halde atanmayan liberal (Sözüm ona Atatürkçü) rektör adaylarımızdan biri Fethullahçı olarak tanımlanan grup tarafından desteklenmiştir. Ençok oyu almadığı halde Gül tarafından atanan aşırı muhazafakar olarak bilinen rektör ise en sol ve örgütlü grubun blok oyunu almıştır.

    Açık söylemek gerekirse atamalar beni şaşırtmadığı gibi hiç üzmedi. Bir kaç kişisel hesabın görülmesinin dışında herhangi bir fark doğacağına inanmıyorum. Ilımlı İslam ülkesi adayının üniversitelerinin rotası çizileli çok oldu. Varsın bazı olayların yaşanması bir kaç yıl öne alınsın. Fark eder mi?

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.929
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem-Rektör atamalar

    25.08.2008/HÜRRİYET


    Cumhuriyet’te Ahmet Necdet Sezer kavgası 25 Ağustos 2008


    Sefa KAPLAN


    Dünyaca ünlü jeologlarımızdan Prof. Celál Şengör’ün, Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekindeki köşesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında nitelik açısından bir fark olmadığını yazması kıyamet kopardı.

    Derginin Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı, aynı sayıda Prof. Celál Şengör’ü Cumhuriyet okurlarına şikáyet ederek, "Bu ayıptır! Yazarımızı bu ifadesinden dolayı kınıyorum!" dedi.

    "(Ahmet Necdet) Sezer’in yükseköğretimdeki icraatının Abdullah Gül’ünkünden tek farkı, Sezer’in solcuları, Gül’ün ise dincileri tercih etmesiydi. Benim gözümde hiçbir bilimsel kıstasa dayanmayan her iki grup atamanın verdiği zarar aynıdır. Ben bunu çeşitli gazetelerde en açık dille Sezer zamanında da tenkid etmiştim."

    Hem Türkiye’nin hem de dünyanın en ünlü jeologlarından birisi olan İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Celal Şengör’ün Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi’nde yayımlanan bu sözleri ortalığı karıştırdı. Prof. Şengör’ün tavrı son derece netti: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rektör atamaları ile eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in rektör atamaları arasında nitelik açısından hiçbir fark yoktur. Sezer solcuları, Gül ise dincileri atıyordu. Oysa, ister solcu, ister dinci, her iki zihniyette üniversiteye ve bilime zarar veriyordu.

    Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi’nin Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı, bu sözleri dolayısıyla Prof. Celál Şengör’ü, üstelik aynı sayıda, Cumhuriyet okurlarına şikáyet etti. Bursalı, Prof Şengör’ü kınadığını belirterek şunları yazdı:

    "Celál Şengör diyor ki bugünkü yazısında, Sezer ve Gül’ün yaptıkları birbirinden farklı değil! Bu ayıptır! Sezer en azından, laik, aydınlanmacı ve demokrat geleneğin temsilcisidir (Kendisini hiç ilgilendirmese de!) Gürüz ve Şengör’ün Sezer’e karşı tutumlarında daha ince başka nedenler vardır, bunlar bu köşenin konusu değil... Ama ikisini de, birini YÖK zamanındaki tutumundan, yazarımızı da bu ifadesinden dolayı kınıyorum! Kendimizi aşan bu tür yorumlarda bulunmaktan kaçınmalıyız!"

    Kemal Gürüz tartışması

    Aslında, Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi’ndeki tartışmanın kökeninde, Prof. Celál Şengör’ün, eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz’le eski Milli Eğitim Bakanı Hasan-Áli Yücel’i kıyıslaması yatıyor. Prof. Şengör’ün, Prof. Gürüz için, "Hasan-Áli Yücel’den sonra ülkemizin yetiştirdiği en büyük araştırma ve yüksek öğretim yöneticisi" sıfatını kullanması tepki çekmişti. Bursalı da, kendisinin o yazıyı yayımlarken editörlüğünü eksik yaptığını söyleyerek, "Hasan-Áli Yücel yanında Kemal Gürüz’ü görse, belki sopayla kovalardı" diyecekti. Bursalı’ya göre, Prof. Şengör’ün yaptığı, arkadaşı Prof. Gürüz’ün sırtını gereksiz yere okşamaktı ve "YÖK, Gürüz için koca bir başarısızlıktı."

    Prof. Şengör: Teziç’le Özcan’ın ne farkı var

    Ben daha önce de Ahmet Necdet Sezer’in YÖK’e yaptığı atamaları eleştirdim ve hiçbir bilimsel kıstasa dayanmadığını söyledim. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in YÖK’e başkan olarak atadığı Prof. Erdoğan Teziç ile mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkan olarak atadığı Prof. Yusuf Ziya Özcan arasında bilimsel yeterlilik açısından ne fark var? Uluslararası standartlarda kaç makale yazmışlar ve bu makaleler kaç atıf almış? Teziç öyleydi de yine Ahmet Necdet Sezer tarafından atanan Prof. Burhan Şenatalar, Prof. Aysel Çelikel veya Prof. Alparslan Işıklı farklı mıydı? Bilimsel kıstas değil de politik kıstas temel alınınca, Sezer’in yaptığı ile Abdullah Gül’ün yaptığı atamalar arasında hiçbir fark yok. Ben bir bilim adamı sıfatıyla bunu söyleyince bana kızıyorlar.

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Aug 2006
    İletiler
    613
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Üniversitede deprem - Rektör atamaları

    Prof Şengör'e gerçekten saygı duyuyorum. Keşke Şengör'de sosyal bilimlere ve sosyal bilimcilere saygı duyabilseydi. Teziç, Özcan, Şenatalar, Çeliker Işıklı.. Bu isimlerin ortak noktasını Sezer ya da Gül tarafından atanmış olmak olarak tanımlarken ve bilimsel yeterliliklerini uluslar arası makaleleri ve atıflarıyla ölçmeye çalışırken akademik alanlarını bilmezden gelmesi gariptir.

    Sayılan isimlerin hepsi sosyal bilimcidir Hukuk, sosyoloji, maliye kamu... Dolayısıyla Şengör'ün sözünü ettiği tarzda yayınlarının sınırlı olması normaldir. Anormal olan Sayın Şengör'ün bunu bilmezden gelmesidir. Sayılan isimlerin bilimsel yeterlilikleri tartışılabilir. Kaldı ki özellikle son YÖK başkanın ki kendi akademik alanının kıstaslarına göre tartışılmaktadır. Ancak yurtdışı yayın ve atıf sayısıyla bir sosyal bilimciyi eleştiren ya cahil ya da art niyetlidir.

+ Konuyu Yanıtla
1 / 2 Sayfa 12 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

2008 rektör atamaları

ahmet necdet sezerin rektör atamaları

ahmet necdet sezer atamaları

rektör adayı uludağ üniversitesi

ahmet necdet sezer gazi rektoru

cumhurbaskani ahmet necdet atadigi rektorler

ahmet necdet rektor atamasi

Forum

Benzer Konular :

  1. Öğretmen Atamaları
    Eşim 15 yıllık sınıf öğretmeni.Köyde görev yapıyor.Aynı okulda 10 yıldan beri çalışıyor.Merkeze gelmek için puani yeterli olmuyor.Bundan 2 yıl önce...
    Yazan: cafer çiftçi Forum: Program, Dilekçe ve Matbu Evrak
    Yanıt: 0
    Son İleti: 08-06-2015, 22:19:32
  2. Üniversitede eş durumu atamaları
    Ben üniversite hastanesinde 657ye tabi hemşireyim.1.5 yıllık evliyim ve eşim başka şehirde 4/b li olarak çalışıyor,ben onun bulunduğu şehirdeki...
    Yazan: fatzer Forum: Aile Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 03-11-2008, 05:26:39
  3. Aday memurların eş atamaları
    Kasım 2006 atamalarıyla bir üniversitenin tıp fakültesine hemşire olarak atandım eşim izmirde astsubay olarak çalışmaktadır ve atama yapıldığım ile...
    Yazan: serpil ersin Forum: Mevzuata İlişkin Bilgi ve Yorumlar
    Yanıt: 0
    Son İleti: 22-12-2006, 01:24:14
  4. Sanık Rektör Yücel Aşkın tahliye edildi
    Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliğiyle Rektör Aşkın 'ın tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Aşkın, sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya katılamadı....
    Yazan: Av.Feyz Pazarbaşı Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 2
    Son İleti: 31-12-2005, 08:15:20
  5. Müsteşar atamaları
    müsteşar atamaları nasıl yapılıyor ? teşekkürler iyi çalışmalar
    Yazan: ggunsay Forum: Kamu Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 11-10-2005, 10:03:51

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.