UNUTMADIK 24 MAYIS 1993 Yol Kesen PKK'lı Terörislerin Şehit ettiği 33 Askerimizi.


Yiğitlerimiz Anlatıyor

22.02.2007
YAZI DİZİLERİ-2
dizi@tercuman.com.tr

İntikamımı alamadığıma yanıyorum
33 erin şehit olduğu PKK katliamından sağ kurtulan Denizlili Gazi Jandarma Er Özdemir, kendisini en çok yıkan şeyin teröristlerle çatışamamak olduğunu söylüyor ve “Elbet bir gün” diye ekliyor
TARİH 24 Mayıs 1993... Hain teröristler, Bingöl-Elazığ Karayolu’nu kesti. Çoluk, çocuk, yaşlı, bebek demeden katleden bu teröristlerin hedefinde bu kez dağıtıma giden silahsız askerler vardı. Önce sivil araçlardan askerleri indirdiler. Sonra uzun sürecek bir yolculuk başladı. Ve yolun sonunda teröristler savunmasız Mehmetçikler’in üzerine hain mermilerini boşalttı. Türkiye’yi yasa boğan bu kalleş saldırıdan sadece 5 asker kurtuldu. Bunlardan biri de, Denizlili Jandarma Er Erdal Özdemir’di.
Kurşuna dizilen onlarca askerin cesedinin üzerine yıkılması sonucu yaşadığı farkedilmeyen Özdemir, 11 saat baygın kaldıktan sonra kurtarıldı. Bu arada şehit arkadaşından akan kan, ağzına damlayan Özdemir’in vücudu, bu sayede susuzluktan zarar görmedi. Adını bile bilmediği şehit arkadaşı kendisine can vermişti. Olayın üzerinden 14 sene geçti. Özdemir’e o günlere dair ne düşündüğünü soruyoruz. Aldığımız cevap karşısında, “İşte vatansever Türk genci” demekten başka yapacağımız bir şey kalmıyor: “İntikam alamadığımız için üzgünüz.”
Şoförden şüphelendim
Özdemir, Hatay-Serinyol’daki 121’inci Jandarma Alayı’nda acemi eğitimini tamamladı, yeni görev yeri Bingöl’e gitmek için yola çıktı. Aslında Özdemir, otobüsü kullanan şoförden şüphelenmişti. Bingöl’e 10 kilometre kala mola verdiklerinde, kendilerine verilen koruma dahil hepsi silahsızdı. Özdemir devamını şöyle anlatıyor:
“Gözüm hep şoförün üstündeydi. Sanki bize doğru bir kötülük yaklaşıyordu. Telefon edişinden iyice huylanmıştım. Az ilerledikten sonra beyaz renkli bir kargo kamyonuyla yolu kestiler. Başta, elleri silahlı 10-15 kişiydiler. Sayıları giderek artmaya başladı. Araçlarımızdan indirerek tek sıra halinde durmamızı istediler. Daha sonra 5’erli sıra olmamız istendi. Her istediklerini yapıyorduk.”
Sigaramı bile aldılar
PKK’lı teröristlerin kendilerini bir köye götürdüklerini belirten Özdemir, olanları sanki yeniden yaşıyormuşçasına sözlerini sürdürdü:
“Köylüler bize gülüyor, bazıları yüzümüze tükürüyordu. Bunlar çok ağrıma gidiyordu. Köy halkı PKK’lıları Kürtçe bir şeyler söyleyerek alkışlıyordu. Teröristler de onlara bir şeyler söylüyor, başarılarını kutluyorlardı. Köyden çıktıktan sonra 3-4 saat daha yürüdük. Sonra 10’arlı sıra oluşturmamızı istediler. Ceplerimizi teker teker boşalttılar. Olanların parmaklarındaki yüzüklerini bile aldılar. Benim de üzerimdeki 2 milyon lirayı, sigaramı, jetonlarımı, spor ayakkabılarımı aldılar. Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık gruba komuta ediyordu.”
Arkadaşları siper oldu
Katliamdan mucize eseri yaralı olarak kurtulan Özdemir’in gözleri konuştukça doluyordu. Anlattıkça, boğazına bir şeyler takılıyordu sanki. Tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Erdal, “Ölen arkadaşlarımın intikamını almayı çok istiyordum. Ancak olmadı” diyor ve anlatmaya devam ediyor:
“Yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Silahlar ölüm kusuyordu. Gelişi güzel ateş ediyorlardı. Ben yere düşerken, üzerime kol kola olduğum diğer arkadaşım düştü. Ölmediğini gördükleri askerlerin üzerine tekrar ateş açtılar. Ben de yaralıydım ama altta olduğum için dikkat çekmiyordum. Az sonra büyük bir sessizlik oldu. Sürekli kan kaybediyordum. Uzun bir süre sonra birliklerimiz olay yerine ulaştı. 5 kişi yaralı olarak hastaneye götürüldük.”
Akülü araca bağlı yaşam
Erdal Özdemir bugün 33 yaşında ve felçli. Vücudunun büyük bölümünü kullanamıyor. Devletin 5 yılda bir değiştirdiği akülü araca bağlı yaşıyor, halen düzenli olarak psikolojik tedavi görüyor. Şu an hiçbir iş yapamıyor. Kendisi ve ailesi devletin verdiği gazi maaşı ile geçinmeye çalışıyorlar. Mahallenin çocukları tarafından da çok sevilen Özdemir, en çok resmi dairelerde kendilerine gerekli ilginin gösterilmediğinden yakınıyor.


Katil teröristi hastanede yakalattı
DENİZLİLİ Gazi Erdal Özdemir’in adı ilk kez 1997’de “Kendisine kurşun sıkan PKK’lıyı yakalatan gazi” diye tüm Türkiye’de duyuldu. Tekerlekli sandalyeye mahkûm Özdemir, tedavi için Denizli’de askeri hastaneye gidiyordu. Bingöl katliamının üzerinden 4 yıl geçmişti. Ancak Özdemir, kendisine ateş edenlerin yüzünü hiç unutmadı. Yaşadıklarını tüm sıcaklığı ile hatırlayan ve en çok heyecanlandığı günün PKK’lı teröristi gördüğü gün olduğunu vurgulayan Erdal, o günü şöyle anlatıyor:
“Kuzenimle hastane koridorunda doktoru bekliyorduk. O sırada iki asker gördüm. Yüzlerine bakınca birisini hemen tanıdım. Bu, Bingöl’de bize kurşun yağdıran PKK’lılardan birisiydi. Ben dikkatlice yüzüne bakarken, sanki o da beni tanımıştı. İkimiz de heyecanlandık. Orada ‘33 eri vuranlardan birisi burada’ diye bağırmaya başladım. Biraz sonra bu kişiyi yakaladılar. Yanılıp yanılmadığımı anlamak için bana çok değişik teşhis yöntemleri uyguladılar. Hiçbirinde de yanılmadım.”



Gazilerimizle kucaklaşma zamanı
ÇEVRENİZDE kaç gazi var biliyor musunuz? Peki bu insanların kaçını tanıyorsunuz? Bu insanlar, Doğu’da Güneydoğu’da, sizler yataklarınızda huzur içinde uyuyun diye kurşunlara hedef olurken, siz şimdi onlar için ne yapıyorsunuz? Kaç gazi derneğini ziyaret edip bu insanların hatırını sordunuz? Kabul edelim ki, onlar için otobüslerin ilk iki koltuğunu bile boşaltmakta nazlanıyoruz. Oysa onlar vatanın bölünmez bütünlüğü, ezanın susmaması için sakat kaldılar. Çoğunun kolu, bacağı yok; bir o kadarı da kafasında veya gövdesinde şarapnel parçasıyla yaşamaya mahkûm. Mahkûm oldukları bir başka konu ise toplumun ilgisizliği. Ülkenin sorunların çok duyarlılar. Örneğin, “Hepimiz Ermeni’yiz” diyenlerden nefret ediyorlar. Şimdi bıraksan koltuk değneğini bir kenara atıp koşarak vatan savunmasına gidecekler. Subayı, astsubayı, uzman jandarması, uzman çavuşu, çavuşu, onbaşısı, eri, yani abartısız hepsi, askerlik görevlerini yarım bırakmanın acısını yaşıyorlar. Bizler onlar yokmuş gibi davransak da onlar her an göreve hazır bekliyorlar. Türk basınında ilk kez Tercüman sayfalarını tam 30 gaziye açtı. Onların dile getirdiği gibi, “Yarım insanların” tam hikâyelerini okuyacaksınız. An gelecek üzülecek ve gözyaşlarına hakim olmayacaksınız. İnşallah bu yazıları okuduktan sonra sizin için kendisini feda eden bu insanlarla kucaklaşır, minnet borcunuzu ödersiniz...



Polis, sakat arabama ceza yazmaya kalkıştı
GAZİ Erdal Özdemir, yaşadığı sıkıntılarını dile getiriyor:
“Denizli’nin bir köyünde güç şartlarda yaşamaya çalışıyorum. İlaç kesintisi ve sosyal haklarda kısıtlama her geçen gün artarak sürüyor. Resmi dairelerde yeterli ilgiyi görmüyoruz. Trafik polisleri sakat aracımıza bile ceza yazmaya kalkışıyor. Gazi Rehabilitasyon Merkezi’nde kalmamız için bizden ücret istiyorlar. Oysa biz bu ülke için, vatan için savaştık. Emekliliğimiz normal emekliler gibi olmamalı. Çünkü bizim bakımımız çok masraflı.”



Sevgili Ailem
İlk önce hepinizi çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Bu mektup ancak ben öldükten sonra sizin elinize geçecektir.
Beni asla unutmayın. Hep kalbinizin bir köşesinde saklayın. Şunu asla unutmayın, Allah’ın verdiği canı Allah’tan başkası alamaz. Bu yüzden üzülmeyin. Yanlız size söylemek istediğim bir şey var. Ben BURCU’yu çok seviyordum ve bu sevgimi de mezara götürüyorum. Ben burda öldümse Allah yolunda, vatan namus ve millet yolunda öldüm. Benimle aslında gurur duyun ve gülün. Asla ağlamayın. Eğer ağlarsanız ben yattığım yerde rahat edemem. Dedeme de hepinizin selamını söylerim. Kendinize çok iyi bakın. Sizleri çok seviyorum. Hepinizi çok özledim. Oğlunuz. Yazacak bir şey bulamıyorum.
Serhat Gencer Dz.P.Astsb.Çvş.

YARIN:Sınır ötesi harekâtta gazi olduğunda oğlunun henüz kırkı bile çıkmamıştı.Üç askeri onu kurtarmak için kurşunların önüne atlayıp şehit olmuştu. Üsteğmen Taner Uran, PKK ile savaşını anlatıyor.

Sebahattin ALİ. Tercüman




23-05-2008, 12:49:03
arıza vbmenu_register("postmenu_185849", true);
Hukuk Sever




Leyla Zana : "PKK bizim sigortamızdır."
Nasıl bir demokrasidir bu, cevap verebilecek biri var mı?.. Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk'u, "Örgüte üye olmaksızın örgütün amaçlarını bilerek örgüt adına vazife yüklenmek" suçundan gözlem altına alanlar, hakkında soruşturma yürütenler, bu kadın bu sözleri nasıl bu kadar pervasız ve korkusuzca savurabiliyor, bu nasıl bir hukuktur yanıt verebilecek misiniz bana?..

**************