Haciz İşlemi Hakkında - Yardımlarınız İçin Teşekkürler
İcra memurunun borçlu olan şahsın elinde bulunan fakat 3.şahsa ait olan bir mala haciz işlemi uygulayabilir mi? Uygulanması halinde malı haciz edilen 3.şahıs neler yapabilir ve ne tür haklara sahiptir ? Detaylı Açıklamalarınız İçin Şimdiden İlginize Teşekkür Ederim.
Re: Haciz İşlemi Hakkında - Yardımlarınız İçin Teşekkürler
İcra İflas Kanunu Mad.88.II bendinde alacaklı muvafat ederse icra müdürü 3. kişinin olduğu iddia edilen malı 3. kişiye veya borçluya yediemin olarak bırakır diyor. Yani Alacaklı kabul etmezse 3. kişinin elinde olan mallar istihkak iddialı bir şekilde haczedilir. 3. kişinin elinde istihkak iddialı olarak haciz işlemi yapıldıktan sonra İİK. mad. 99'a göre İcra Müdürlüğünün İsttihkak davası açması için alacaklıya 7 günlük süre vermesi kararı gerekir. İstihkak davasını alacaklı, borçlu veya 3. kişi açabilir.
Bu konuda yorum için aşağıya bir makaleyi alıntı olarak ekliyorum.
Berna hanıma sormuşsunuz ama ben cevap vermeden geçemeyeceğim. İcra dairesine karşı dava açılabilir mi. Açılamaz. Yanlış hatırlamıyorsam İİK'nun 4. maddesi gereği icra dairesine karşı açacacağınız davayı genel mahkemelerde Adalet Bakanlığı aleyhinde açmanız gerekir.
Şunu söylemek istiyorum. Haciz işlemi icra müdürlüğünün kendisinin karar verdiği hukuki terimle resen yaptığı bir şey değildir. Alacaklı veya vekili haciz talep eder icra müdürlüğü bu talebi inceler prosodür tamam olmuşsa hacze çıkar, alacaklı veya vekili 3. kişinin elindeki malların muhafazasını ister icra müdürlüğü muhafaza işlemi yapar. Alacaklı vekili talepte bulunmadan icra müdürlüğü hacze çıkmış ise davadan bir sonuç alırsınız kanısındayım.
Saygılarımla.
İcra Takibinde Üçüncü Kişideki Malların Haczi
İcra ve İflas Kanunu’nun 88. maddesinin 2. fıkrasına yakın geçmişte eklenen bir cümle, "garip ama gerçek" bir durumun doğmasına yol açmıştır. Bu düzenleme ile menfaatler dengesinin, kabul edilemez biçimde üçüncü kişiler aleyhine bozulmasına yol açacak uygulamaların önü açılmıştır.
■ Doç. Dr. Oğuz Atalay Dokuz Eylül Üniversitesi, Hukuk Fakültesi
GİRİŞ
Evin misafirlerle dolu olduğu bir öğleden sonra, fabrikatör Ahmet Bey’in eşi Ayşe Hanım’ın ikramlarına yeni başladığı sırada kapı çalınır ve ellerinde çantalarla bir avukat ve icra müdürü çıkagelirler. Evdeki eşyaların, borçlu Hüseyin Kaçar’a ait olduğunu iddia eden alacaklı avukatı, icra müdüründen evdeki tüm eşyaları haczederek bir yedi emin deposuna kaldırmasını ister. Ayşe Hanım’ın, borçluyu tanımadıklarını ve kocasının da kimseye borcu olmadığını söylemesine rağmen, icra müdürü, gerektiğinde zor kullanabileceğini, zorluk çıkarmamalarını söyleyerek misafirlerin şaşkın bakışları ve ev sahibesinin feryatları arasında hacze başlar. Aldığı telefon üzerine derhal eve gelen fabrikatör Ahmet Bey de görevlilere, borçluyu hiç tanımadıklarını ısrarla söyler, fakat evdeki beyaz eşyaların ve elektronik cihazların, kapıda bekleyen hamallarca kamyonete yüklenmesine engel olamaz. Ahmet Bey ve eşi, bu olay. karşısın da ne yapacaklarını bilemez bir halde, avukat dostlarından yardım isterler ve "istihkak davası" denen bir davayla inanılmaz bir hukuki mücadele başlar. Yukarıdaki hikayenin yaşanabileceğine inanmak güç ama mümkün. Alacaklıların, devlet eliyle alacaklarına kavuşmasının usullerini düzenleyen İcra ve İflas Kanunu’na (İİK) yakın geçmişte eklenen bir cümle, "garip ama gerçek" bir durumun doğmasına yol açmıştır. Uygulamadan kaynaklanan sorunlar sebebiyle, icra takiplerinin daha hızlı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesini sağlamak amacıyla, zaman zaman İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklikler yapıldığı bilinen bir gerçektir. Bu değişiklikler sırasında, pratik mülahazalarla, icra hukukundaki menfaatler dengesinin alacaklılar lehine bozulduğu ve takip hukukumuzda borçluların menfaatlerinin kısmen de olsa geri plana itilmesine yol açıldığı söylenebilir. İcra ve İflas Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin 4949 Sayılı Kanun ile bu kez, icra takibinin tarafı olmadığı halde takipten etkilenecek olan üçüncü kişiler hakkında, İİK madde 88, II’ye eklenen son cümlede, "Üçüncü şahsın elinde bulunan taşınır mallar haczedilince, alacaklının muvafakati ve üçüncü şahsın kabulü halinde, üçüncü şahsa yediemin olarak bırakılır" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, menfaatler dengesinin, kabul edilemez biçimde üçüncü kişiler aleyhine bozulmasına yol açacak uygulamalara sebebiyet verecek nitelikte bir düzenlemedir. Bu hükmün, üçüncü kişinin elinde bulunan tüm mallar için mutlak bir biçimde uygulanması, malın üçüncü kişi elinde haczi halindeki istihkak prosedürünü düzenleyen ÜK madde 99’un bugüne kadar süre gelen uygulamasını sona erdirecek ve üçüncü kişinin, kendi elinde haczedilip üzerinde mülkiyet hakkı iddiasında bulunduğu malların da, alacaklının talebiyle derhal muhafaza altına alınabilmesini mümkün kılacaktır. HK madde 88, II’deki yeni düzenlemenin, icra hukukunda cari olan menfaatler dengesi ve özellikle İİK madde 99 hükmü karşısında, nasıl anlaşılması gerektiği önem arz etmektedir.
I. HACİZ
Haciz (kesin haciz), belirli bir para alacağının tahsili için yapılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra, bu alacağın tahsilini sağlamak amacıyla, borçluya ait mal ve haklara, alacaklının talebiyle icra müdürleri tarafından hukuken elkonulmasıdır. Haczin konusu borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki alacakları ve diğer malvarlığı haklarıdır. Kural olarak sadece borçlunun malvarlığının haczi caizdir. Ancak, belli bir malın borçluya ait olup olmadığı bazen tartışmalı olabilir. Üzerinde üçüncü kişilerin mülkiyet hakkı veya rehin hakkı bulunan mallar olduğunda, bu mallar üzerindeki hak uyuşmazlığı çözümlenene kadar, malların paraya çevrilmemesi gerekir. Ancak kanun koyucu, üzerinde istihkak iddiası bulunan malların da haczedilmesi gerektiği kuralını benimsemiş (İİK madde 85, I) ve bu konuda malın borçlu elinde ve üçüncü kişi elinde haczedilmiş olması ihtimallerine göre farklı istihkak prosedürleri düzenlemiştir (madde 96-99). Taşınır mal borçlu elinde veya üçüncü kişi ile birlikte borçlu elinde haczedilmiş ise bu taşınır malın muhafaza altına alınması mümkündür. Bu durumda istihkak iddiasında bulunma ve istihkak davası açma yükü, kural olarak malın kendisine ait olduğunu iddia eden üçüncü kişiye aittir (İİK madde 96, 97). Taşınır malın, borçluya ait olduğu iddiasıyla üçüncü kişi elinde haczedilmiş olması durumunda ise, o mal üzerinde, üçüncü kişinin mülkiyet veya rehin hakkı iddiası var ise, istihkak davası açma ve o malın borçluya ait olduğunu ispat etme yükümlülüğü yasaya göre alacaklıya yüklenmiştir (İİK madde 99). Ayrıca, borçlunun üçüncü kişilerin elinde bulunan taşınır mallarının haczi için, İİK madde 89’da özel bir usul düzenlenmiştir. Üçüncü kişideki taşınır malın, alacaklının talebi üzerine haczedilmesi durumunda, üçüncü kişiye, elindeki malı icra dairesine teslim etmesi veya elinde borçluya ait bir mal bulunmuyor ise yedi gün içinde itiraz etmesi için birinci haciz ihbarnamesi gönderilir. Üçüncü kişinin, birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmemesi üzerine, teslimi istenen mal yedinde sayılır ve bu durum kendisine ikinci haciz ihbarnamesi ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü kişinin, ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği, itiraz etmediği takdirde yedieminde sayılan taşınır malı icra dairesine teslim etmesi gerektiği bildirilir. İkinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmeyen ve yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü kişiye, 15 gün içinde söz konusu taşınır malı icra dairesine teslim etmesi veya aynı sürede mahkemede menfi tespit davası açması, aksi takdirde yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı icra dairesince gönderilecek yeni bir "bildirim"le kendisine bildirilir.
II. TAŞINIRLARIN ÜÇÜNCÜ KİŞİ ELİNDE HACZİ
Haczin konusunu oluşturacak malların borçluya ait mallar olması gerçeğinden hareketle, kural olarak üçüncü kişilere ait olan mal ve hakların, borçlunun borcu için haczedilemeyeceği açıktır. Taşınırlar bakımından, üçüncü kişinin zilyetliğinde bulunan taşınırların ona ait olduğu kabul edilir (TMK madde 985). Üçüncü kişinin zilyetliğinde bulunan mallar, ancak bu malların borçluya ait olduğunun alacaklı veya borçlu tarafından iddia edilmiş olması halinde haczedilebilir. Yukarıda da belirtildiği üzere haciz, fiili değil hukuki bir elkoyma işlemi olduğundan, haciz tutanağının düzenlenmesi ile işlem tekemmül etmiş sayılır ve kural olarak bir malın haczedilmiş olması için o malın mutlaka zilyedinden alınarak icra dairesince muhafaza edilmesi zorunluluğu yoktur. Bu çerçevede, üçüncü kişi elinde bulunan bir taşınır malın haczedildiğinin haciz tutanağına yazılması ile haciz tamamlanmış olur; o mal üzerinde üçüncü kişinin mülkiyet iddiasında bulunması durumunda, hacizli mal üçüncü kişide yediemin olarak kalmaya devam eder. İİK’nın 99. maddesi, bir taşınır malın üçüncü kişi elinde haczedildiği durumda, o mal üzerinde üçüncü kişi tarafından mülkiyet ya da rehin hakkı iddiasında bulunulduğunda, haczi yapan icra müdürünün, alacaklıya, istihkak davası açması için yedi günlük bir süre vereceğini; bu süre içinde dava açılmaması halinde, alacaklının, üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacağını düzenlemektedir. Üçüncü kişinin, kendi elinde haczedilen mal üzerinde mülkiyet iddiasında bulunması halinde, o malın üçüncü kişiden alınamayacağı, açık bir yasal düzenleme bulunmadığı halde, TMK madde 985’de-ki ’mülkiyet karinesi’ gereği kabul edilmektedir.
III. ÜÇÜNCÜ KİŞİDEN HACZEDİLEN TAŞINIRIN MUHAFAZA ALTINA ALINMASI
İİK’da değişiklik yapan 4949 Sayılı Kanun ile 88. maddenin 2. fıkrasına bir cümle eklenmiş ve böylece üçüncü kişinin elinde bulunan taşınır malların haczedilmesi durumunda, ancak alacaklının ve kendisinin muvafakati ile üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılabileceği hükmü getirilmiştir. Dikkat edilecek olursa, bu düzenlemeye göre, hiçbir ayrım yapılmaksızın, üçüncü kişi elinde haczedilmiş olan taşınırların alacaklı talep ettiği takdirde muhafaza altına alınabileceği şeklinde bir anlam çıkmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu hüküm, 4949 Sayılı Kanun’un hazırlık komisyonu tarafından hazırlanan taslak metninde yer almamasına rağmen Meclis Adalet Komisyonu’nda tasarıya eklenmiş ve daha sonra hazırlanan, 5092 Sayılı Kanuna ait tasarıda, 88. maddenin 2. fıkrasının son cümlesi çıkartılmak istenmiş ise de TBMM’deki görüşmeler sırasında verilen bir önerge ile bu değişiklik geri alınmıştır. Böylece icra takibinde alacaklının menfaatine, diğer ilgililer aleyhine, oranlılık ilkesine aykırı bir biçimde üstünlük kazandırılmaya çalışılmıştır. Oysa icra hukuku, alacaklı, borçlu ve takipten durumu etkilenen üçüncü kişilerin menfaatleri arasında bir denge kurulmasını da amaçlamaktadır. Mehaz İsviçre Kanunu’nda bu yönde bir hüküm yoktur. Aslında malın üçüncü kişi elinde haczine ilişkin bu düzenlemenin 88. maddede yer alması da doğru değildir. Zira 88. maddenin 2. fıkrası, borçlu dindeyken haczedilmiş olan taşınır mallara ilişkin bir hüküm olup kural olarak taşınırların borçlunun elinden haczedilerek muhafaza altına alınması gerekirken, alacaklı muvafakati ile malların borçluda bırakılabileceği veya üçüncü bir kişiye yediemin olarak teslim edilebileceğini düzenlemektedir. Burada malın üçüncü kişi elinden haczedilmiş olması ihtimaline dair bir düzenleme yoktur. Diğer yandan, madde 88 II’ye eklenen son cümle ile, hacizde borçlu ile üçüncü kişi arasında hiçbir fark yokmuş gibi bir izlenim yaratılmış, en azından bu yoruma yol açabilecek bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile ilgili olarak dikkati çeken diğer bir husus ise, değişikliğe ilişkin hükümet gerekçesinin, düzenleme ile taban tabana zıt bir içerikle olmasıdır. Hükümet gerekçesine göre "İİK’nın 88. maddesinin 2. fıkrasına eklenen hükümle, ’üçüncü şahsın elinde bulunan taşınır malların haczedilmesi durumunda alacaklının muvafakati ve üçüncü şahsın kabulü halinde üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılacağı’ öngörülmüştür. Böylece alacaklı muvafakat etmezse, üçüncü kişinin elinde bulunan taşınır malların da haczedilip üçüncü kişinin elinde bırakılmayarak muhafaza altına alınacağı şeklindeki uygulamaya son verilmesi amaçlanmıştır". Görüldüğü üzere hükmün gerekçesinde, icra takibi ile ilgisi bulunmayan üçüncü kişiler lehine bir düzenleme yapıldığı ve sadece alacaklının beyanına göre mallarının ellerinden alınmasının önlenmesinin amaçlandığı belirtilmektedir. Bu durumda iki ihtimal söz konusudur: Ya bu gerekçe o hükme ait değildir ya da hükümdeki ifade amacı aşan bir ifade olmuştur. Hükmün uygulayıcılar tarafından yorumlanması aşamasında, söz konusu gerekçenin hiçbir işe yaramayacağı da açıktır. Kaldı ki son verilmesi amaçlanan uygulama, tam olarak gerekçede belirtildiği gibi de değildir. Aksine bu hüküm ile son verilmesi amaçlanan yönde yeni bir uygulamanın başlamasına sebebiyet verilmiştir. İcra takibinde borçlu, kendisinden talep edildiğinde, kilitli yerleri ve dolapları açmaya ve sair eşyayı göstermeye mecburdur (madde 80, III). Bu yerler gerektiğinde zorla açtırılır. Haczi yapan memur, borçlunun üzerinde para, kıymetli evrak, altın ve gümüş veya diğer kıymetli şeyler sakladığını anlar ve borçlu bunları vermekten kaçınırsa, borçlunun şahsına karşı kuvvet istimal edilebilir (madde 80, IV). Bu düzenlemeye dikkat edilecek olursa, icra müdürünün zor kullanma yetkisi, kural olarak sadece borçlu hakkında kabul edilmiştir. İcra müdürünün, üçüncü kişinin malları ve şahsı üzerinde zor kullanma yetkisi yoktur. Dolayısıyla malın üçüncü kişi elinde bulunması halinde, üzerinde üçüncü kişi tarafından mülkiyet iddia edilen taşınırların haczine karar veren icra müdürünün, o malları muhafaza altına almayarak, üçüncü kişiye yediemin olarak bırakması doğaldır.
IV. İİK’DA 88 ve 99. MADDELER ARASINDAKİ İLİŞKİ
Malın borçlu elinde haczi aslında İİK madde 99’da düzenlenmiştir. Dolayısıyla bir taşınırın üçüncü kişi elinde haczedilmesi durumunda, o malın üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılıp bırakılmayacağı ve bunun için alacaklının muvafakatinin gerekip gerekmeyeceği sorununun çözümünde İİK madde 99dan tamamen bağımsız bir biçimde düzenlemeye gidilmesi ve mevcut düzenlemede bir yorum yapılması yanlış olur.
Kanaatimizce İİK madde 88, II’ye eklenen son cümle yerinde bir düzenleme değildir ve madde 99 karşısında gereksiz bir hüküm olmuştur. Bu nedenle uygulamada birçok karışıklığa sebebiyet veren bu düzenlemenin bir an önce kanundan çıkarılarak eski hale dönülmesi gerekir. Bu hükmün lafzına bakılarak yapılan uygulamada, mal üçüncü kişi elinde haczedildiğinde, üçüncü kişinin, o mal üzerinde herhangi bir hak iddia edip etmediğine bakılmaksızın, mal alacaklının talebiyle, o kişiden alınarak muhafaza altına alınmakta ve yediemine teslim edilmektedir. Böylece üçüncü kişi, o mal üzerinde mülkiyet hakkı bulunduğu iddiasını ileri sürse dahi, mal elinden alınmakta ve temel anayasal haklardan olan mülkiyet hakkı, hiçbir yargı kararı olmaksızın, maddi hukuk kurallarına da aykırı olarak ihlal edilmektedir. Burada mülkiyet hakkı, alacaklının beyanı karşısında geri plana itilmekte ve kötü niyetli alacaklılar ve hatta borçlular karşısında, kendisine hiçbir uyarı yapılmayan ve icra takibi ile hiçbir ilgisi bulunmayan üçüncü kişiler mağdur edilebilmektedir. Oysa haczedilen malı üzerinde mülkiyet iddiasında bulunan üçüncü kişi, TMK’nın (madde 985) kendisine tanıdığı mülkiyet karinesinden yararlanmalı ve madde 99’da düzenlendiği gibi o malın takip borçlusuna ait olduğunu iddia eden alacaklıya, istihkak davası açarak bu iddiasını ispat etme yükü yüklenmelidir. Anayasa ile teminat altına alınan mülkiyet hakkının, takip hukukuna ilişkin bir dü¬zenlemeyle ve salt alacaklının talebine bağlı olarak bu denli ihmal edilmesini haklı kılacak bir gerekçe mevcut değildir. Bu düzenlemenin, üçüncü kişinin mülkiyet iddiasına rağmen malların, alacaklının beyanına göre onun elinden alınabileceği şeklinde uygulanması, alacaklının haciz talep etme hakkının sırf başkasına zarar verici nitelikte kötüye kullanılmasının kanun tarafından korunması sonucunu doğuracağından TMK madde 2’deki temel ilkeye de ters düşen bir uygulama olacaktır. Bu düzenlemenin üçüncü kişinin haczedilen mal üzerindeki istihkak iddiası dikkate alınmaksızın, mutlak bir biçimde uygulanacağı görüşünün kabul edilmesi, TMK’da düzenlenen, taşınırlarda zilyetliğin mülkiyete karine olduğu yolundaki kural (madde 985) ile de çelişeceği ve pratik olarak, maddi hukuk tarafından belirlenen bir yetkinin takip hukuku kuralıyla ortadan kaldırılması anlamına geleceği açıktır. Oysa takip hukuku, hakların doğumu ve sona ermesine ilişkin kurallar koymaz ve özellikle maddi hukuk tarafından düzenlenen hakların gerçekleştirilmesine hizmet eder. Bu çerçevede madde 88, II’nin son cümlesindeki kurala böyle bir anlam yüklenmesi, takip hukukunun amacıyla da bağdaşmaz.
TMK’dan kaynaklanan ve İİK madde 97 aya da yansıyan mülkiyet karinesi üçüncü kişi elinde bulunan ve bu halde hacze konu olan bir taşınır malın, üçüncü kişinin mülkiyetinde olduğunun kabulünü ve fakat sorunun 99. maddedeki istihkak prosedürü ile çözümlenmesini zorunlu kılmaktadır. Kabul ettiğimiz yorum tarzı dikkate alındığında, İİK madde 88, II’deki bu son cümlenin, 99. maddede bir değişiklik yapmadığı ve TMK madde 985’teki mülkiyet karinesini de tersine çevirmediği kabul edilmeli ve bu maddenin uygulaması şöyle olmalıdır: "Üçüncü kişinin elinde bulunan bir taşınır malın borçluya ait olduğu iddiasıyla haczi talep edilmiş ise, icra müdürü o malı borçlunun elinde haczeder; ancak malın muhafaza altına alınıp alınmayacağına karar verirken, üçüncü kişinin o mala ilişkin beyanı önem kazanır. Şayet üçüncü kişi, o mal üzerinde mülkiyet hakkı bulunduğunu iddia ederse, bu durumda mal üçüncü kişinin elinden alınamaz ve istihkak davası açması için alacaklıya yedi günlük süre verilir (madde 99). Üçüncü kişi o mal üzerinde mülkiyet hakkı dışında bir hak iddia eder veya malı başka bir kişi adına elinde bulundurduğunu beyan ederse bu durumda, mal yine haczedilecektir; ancak madde 88, II’deki son cümle uyarınca, malın üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılabilmesi için alacaklının muvafakatine gerek vardır. Alacaklı isterse, o mal borçludan alınarak bir yediemine teslim edilir. İİK madde 88, II’nin, 99’dan bağımsız bir biçimde ele alınması mümkün olmamalıdır. İİK madde 99’daki istihkak prosedürü, üçüncü kişinin, kendi elinde haczedilen mal üzerinde sadece mülkiyet ve rehin hakkı iddiasında bulunması ihtimalini düzenlediğine göre bu iddiaların söz konusu olmadığı hallerde madde 99 uygulanmayacak ve madde 88, II tek başına uygulama alanı bulabilecektir. İstihkak iddiasının sadece rehin hakkına ilişkin olduğu durumda, üçüncü kişi elinde bulunan borçluya ait rehinli (daha doğru ifade ile üzerinde rehin hakkı bulunduğu iddia edilen) malların haczedilip muhafaza altına alınabileceği, İİK madde 88, III’de düzenlenmiştir. Bu hükmün zıt anlamından, üçüncü kişide bulunan borçluya ait taşınır malların, rehinli olanlar dışındakilerin, muhafaza altına alınamayacağı sonucuna varmak da mümkündür. Zira kanun koyucu, borçluya ait olduğu iddia edildiği halde, üçüncü kişinin elinde bulunan mallardan sadece üzerinde rehin hakkı iddia edilen malların, icra dairesince haczedilip muhafaza altına alınabileceğini düzenlemiş; üzerinde üçüncü kişi tarafından mülkiyet hakkı iddia edilen ve üçüncü kişi elinde bulunan malları bilinçli olarak bu hükme dahil etmemiştir. Bu bağlamda, üçüncü kişi, elinde bulunan taşınır mal üzerinde, rehin hakkı dışında diğer bir sınırlı ayni hak (örneğin, intifa hakkı gibi) iddiasında bulunduğu taktirde, iddia olunan sınırlı ayni hak, o mal üzerinde fiili kullanma yetkisi tanıyan bir haksa, taşınır mal üçüncü kişinin elinden alınmamalıdır. Zira maddi hukuktan kaynaklanan bir ayni hakkın, açık bir kanun hükmü olmaksızın, icra takibi sırasında tamamen ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde bir muhafaza tedbiri alınması kabul edilemez. Belirtmek gerekir ki üzerinde mülkiyet hakkı iddia ettiği taşınır bir mal, hukuka aykırı bir biçimde, üçüncü kişinin elinden alınarak haczedilmiş olsa dahi, malın üçüncü kişi elinde haczedilmiş olması sebebiyle, istihkak davası açma yükü alacaklıya yüklenmek zorundadır. Yoksa üçüncü kişinin istihkak iddiası üzerine İİK madde 97’deki usulün işletilerek, bu iddianın alacaklı ve borçluya bildirilmesi ve istihkak iddiasının kabul edilmemesi durumunda dosyanın icra mahkemesine tevdi edilerek, bu mahkemece, üçüncü kişiye, istihkak davası açması için yedi günlük süre verilmesi kamu düzenine ilişkin bir kanuna aykırılık olur. Bu sebeple üçüncü kişinin süresiz şikayet başvurma hakkı vardır. Mülkiyet hakkının kamu düzeninden olması sebebiyle, bu hakkı ihlal eden işlemlerin, belli bir sürenin geçmesiyle geçerli hale gelmesi kabul edilemez. Üzerinde mülkiyet iddiası bulunan bir malın, kendi elinde iken haczedilerek muhafaza altına alınması durumunda, üçüncü kişiye, İİK madde 96-97 uyarınca istihkak davası açma yükü yüklenemez.
V. İİK’DA 88 ve 89. MADDELER ARASINDAKİ İLİŞKİ
Yukarıda değinildiği üzere, borçlunun üçüncü kişilerde bulunan taşınır mallarının haczi ve bu hacze ilişkin muhafaza tedbirleri konusunda ÜK madde 89’da özel bir düzenleme getirilmiş ve muhafaza tedbirlerinin haciz ihbarnameleri yoluyla sağlanacağı esası kabul edilmiştir. İcra takibinde, borçluya ait mallar üzerine haciz konularak bu malların muhafaza altına alınması (fiili haciz uygulanması), kural olarak borçlunun elinde bulunan veya borçlu ile üçüncü kişinin birlikte ellerinde bulundurdukları taşınır mallar için söz konusu olur. Buna karşılık üçüncü kişilerin elinde bulunan taşınır malları üzerinde fiilen haciz uygulanması değil, kural olarak bu malların üçüncü kişilere haciz ihbarnamesi gönderilmesi yoluyla haczi (İİK madde 89) kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile malı elinde bulunduran üçüncü kişi, kendisine üç kez haciz ihbarnamesi gönderilmek suretiyle, azami derecede korunmaya çalışılmıştır. Ancak, üçüncü kişinin elinde bulunan, borçluya ait olduğu iddia edilen taşınır malların fiilen haczedilerek muhafaza altına alınması açıkça yasaklanmamış ve uygulamada İİK madde 89’da düzenlenen prosedür ile İİK madde 99’da düzenlenen prosedürün birbirine alternatif teşkil ettikleri kabul edilmiştir. Alacaklı dilerse, üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderilmesini, dilerse fiilen malın bulunduğu yere gidilerek, üçüncü kişi huzurunda haczine karar verilmesini isteyebilir. Bu son durumda, icra müdürü, istihkak iddiası karşısında IİK madde 99’a göre alacaklıya dava açması için süre verecektir. İİK madde 88, II’nin son cümlesi ile madde 89’un uygulama alanları ve dolayısıyla etkilenen menfaatler aynıdır. Başka bir deyişle, alacaklının tercihine göre, icra müdürü üçüncü kişi elinde bulunan bir taşınırı bu iki düzenlemeden birine göre haczedecektir. Bu nedenle, her iki düzenlemede de alacaklı, borçlu ve malı elinde bulunduran üçüncü kişinin menfaatleri arasındaki denge aynı olmalıdır. Oysa yukarıda belirtildiği üzere, İİK madde 89’da malı elinde bulunduran üçüncü kişi azami derecede korunurken, İİK madde 88, II’de, üçüncü kişiye hiçbir koruma ve o mal üzerindeki haklarını ileri sürme imkanı tanınmamıştır. Aynı konuyu düzenleyen iki madde arasında bu denli büyük bir farkın bulunmasını haklı gösterecek hiçbir gerekçe mevcut değildir. Bu sebeple, İİK madde 88, II’nin uygulanması sırasında, bu hüküm, tek başına ve mutlak bir biçimde ele alınmamalı, menfaatler dengesi bakımından, İİK madde 99 ile yorumlanarak, üçüncü kişinin, elinde haczedilen taşınır mal üzerindeki mülkiyet (ve intifa) hakkı iddiasında bulunması halinde, mal o kişide bırakılarak, alacaklıya istihkak davası açması için süre verilmeli; niteliği gereği, malın fiilen üçüncü kişi elinde bulunmasını gerektiren bir ayni hak iddiasında bulunulmadığı takdirde, İİK madde 88, II çerçevesinde, alacaklının talebine göre, malın muhafaza altına alınması veya üçüncü kişinin de kabulüyle, yediemin olarak kendisine bırakılması uygun olacaktır. İcra takibinde, borçluya ait olduğu gerekçesiyle haczedilen bir taşınır malın üçüncü kişi elinde bulunması ihtimalini düzenleyen İİK madde 88, II hükmünün, İİK madde 89 ve 99’dan bağımsız bir biçimde ve mutlak anlamda uygulanması kanaatimizce kabul edilemez.
SONUÇ
4949 Sayılı Kanun’la, İİK’nın 88. maddesinin 2. fıkrasına eklenen son cümledeki hüküm, malın üçüncü kişi elinde haczinde istihkak prosedürünü düzenleyen İİK madde 99 ile yorumlanmalı ve icra takibinin tarafı olmayan üçüncü kişinin haciz işlemi ile etkilenen menfaati, tıpkı İİK madde 89’da olduğu gibi azami derecede korunmalıdır. Üçüncü kişinin, kendi elinde bulunan ve borçluya ait olduğu iddiasıyla haczedilen taşınır mal üzerinde, rehin hakkı bulunduğu iddiası varsa, bu mal icra dairesince muhafaza altına alınabilir. Üçüncü kişi elinde bulunan mal üzerinde, o kişinin mülkiyet (veya intifa) hakkı iddiası söz konusu olduğunda ise, o malın haczinin İİK madde 99’a göre yapılması, yani malın üçüncü kişi elinde haczedilip muhafaza altına alınmayarak, üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılması ve alacaklıya istihkak davası açması için yedi günlük süre verilmesi gerekir. Üçüncü kişi elinde haczedilen taşınırların her durumda alacaklının talebi üzerine muhafaza altına alınması şeklindeki uygulama, icra hukukundaki menfaatler dengesine ve oranlılık ilkesine aykırı olduğu gibi diğer yandan TMK’nın 985. maddesindeki mülkiyet karinesinin hiçe sayılması ve Anayasa ile teminat altına alınan mülkiyet hakkının bir mahkeme kararı olmaksızın kısıtlanması anlamına gelecektir. ■
Konu hazein tarafından (27-04-2008 Saat 01:39:49 ) de değiştirilmiştir.
Konu ile ilgilenen varsa Allah rızası için bana yardım etsin
İcra ve iflas Hukuku çok hoşuma gidiyor.Ağabeyim de Yargıtay 5. Ceza Dairesinde İcra ve tetkik Hakimi olduğu için bu ve bunun fibi konulara özel bir ilgi duyuyorum.
Bundan 1 sene önce küçük biraderim benim adıma 25.000 ytl borcumu ödedi.Tabii ödedikten kısa bir süre sonra da ben ona aylık taksitler halinde bu borcu ödemeye çalıştım.Taki borcumun 14.000 ytl'lik kısmını ödedim.Zaman geldi kardeşim aylık ödediğim 600 ytl olan bu borç taksitlerimi 800 ytl ye çıkarmamı istedi. Ben de bunun mümkün olmadığını sana 800 lira verirsem ben ile geçineceğim diyerek reddettim.Babam bir yandan, annem bir yandan,Hakim olan kardeşim bir yandan benden daha fazla para koparabilmek için var güçleriyle çalıştılar.Zaman zaman kavga noktasına geldik.
Bir müddet sonra(ben yukarıdaki 800 ylt'yi ödeyemeyeceğimi söylediğimde)küçük kardeşim bir avukatlık bürosunda, avukatta yanımızda olduğu halde kavga ederek silah zoruyla bana 55.000 ytl tutarında senet imzalattı.Ki bu senedi imzaladığımın mevkuf ayında kendisine 700 ytl vermiştim.Kardeşim bu senedi daha sonra icraya vererek maaşıma ve ek dersime haciz koydurdu.
6 ay boyunca maaşımdan her ay 600 ylt kesildi ve kardeşimin hesabına yatırıldı. Ayrıca elden de 2.500 ylt vermiştim kendisine...Tabii bütün bunlar olurken eşimle boşanma poziyonuna geldim.Bu 6 ayın sonunda ben de senedi imzalarken başıma gelenleri bir dilekçeyle savcılığa bildirdim.Savcılığın müdahelesi sonucu icra bilmediğim bir sebeple kaldırıldı.Çünkü bana davanın sonucunu bildirmediler nedense...Sadece Alaca İcra Müdürü İsmail Gülen imzalı 2007/283 esas nolu dosyadaki haczin kaldırıldığına dair bir yazı gönderdiler.Ama mahkemenin sonucunu belgeleyecek bir vesika elime geçmedi.
Ardından geçen 4 ay boyunca maaşımı ve ek dersimi tam olarak aldım.Ne yazık ki kardeşim ve aç gözlü babam bu arada boş durmuyor durmadan beni rahatsız ediyorlardı. Daha para istiyorlardı benden...ben de yeter artık bu kadar bundan sonra ben para falan göndermiyorum diyerek olayı kendimce kapatmaya çalıştım.Eşim ve çocuklarım perişan durumdaydılar zaten...Parayı ödediğim bu müddet zarfında kayın babamın desteği olmasaydı şu anda çoktan mezara girmiştim.
Ama 08.05.2008 tarihinde Alaca İcra Müdürlüğünden tekrar bir yazı geldi.Maaşıma tekrar haciz koyulması talimatında bulunuyordu yazının hülasası.Alacaklı yine her zaman olduğu gibi kardeşim Erol AKMAZ denen insan ötesi yaratıktı.
Bütün bu olan biteni İstanbul'da bir avukatla görüştüğümde istersem bu icra işlemini tamamen iptal ettirebileceğimi söyledi.Dediğine göre bana İcra Müdürü'nün göndermiş olduğu Haczin kaldırıldığına dair yazıyı mahkemeye sunduğum takdirde icranın tamamen kalkacağını beyan ediyordu.
Öğrenmek istediğim:
1- Bana gönderilen bu belge bir feragatname niteliğinde midir?
2- Daha önce Savcılığa göndermiş olduğum ve kardeşimin yaptıklarını anlattığım dilekçenin cevabı gelmeden niçin ikinci bir İcra takibi başlatıldı?
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Wmic Windows Activation Key and...
03-05-2025, 14:36:12 in Aile Hukuku