+ Konuyu Yanıtla
1 / 3 Sayfa 123 SonSon
1 den 10´e kadar toplam 24 ileti bulundu.
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Ege Cansen'in 23 Şubat 2008 günlü Hürriyet'te yayınlanan yazısı bana ilginç geldi ve paylaşmak istedim. (Bu yazı daha önce 1999 yılında da yayınlanmış)


    23 Şubat 2008

    Ege CANSEN
    ecansen@hurriyet.com.tr

    Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak


    ÇOK ilginç bir yol çatına geldik. Demokrasi havarisi laikler, Müslümanları bu süreçten dışlayarak inancını inkár etmeye başladı. Müslümanlar, yani İslam’ı kendi anladıkları biçimde kimliklerinin ana unsuru yapıp, o kimlikle siyaset yapmak isteyenler, demokrasiye sıkı sıkı sarılmış durumdalar.

    O kadar ki; demokrasinin yılmaz savunucusu laikler, siyasi İslam’ın yükselmesi karşısında "Demokrasi olmasa da olur" yeter ki Müslümanlar iktidara gelmesin diye (karından da olsa) konuşmaya başladı. Müslümanlar, laiklerin içine düştüğü bu açmazı ganimet bilip, solcuların tüm "teknik, taktik ve sloganlarını" hiç fütur getirmeden kullanmaya ve laikler cepheden yüklenmeye başladı. Laikler siyasi İslam’ı "takıyye" yapmakla suçluyor ve "Sizin, demokrasi taraftarı olduğunuza zerrece inanmıyoruz" diyor. Siz iktidara (maazallah) geldikten sonra, demokrasiye sırtınızı döneceksiniz; bu oyuna gelmeyeceğiz diyerek kendi tutumlarının çelişkisiz olduğunu savunuyor.

    Nasıl olacak da bu açmazdan çıkacağız? Müslümanlara iktidar şansı tanınmadan demokrasiyi yürütmek imkánsız. Diğer taraftan Müslümanların "demokrasi tramvayı"ndan istedikleri durağa gelince inecekleri kesin. Peki, kim kurtaracak bu bahtı kara demokrasiyi? Pek tabii Müslümanlar; çünkü laikler fikren tükendi. Kurtarıcı olarak geriye sadece Müslümanlar kaldı. Eğer Müslümanlar, demokrasiyi sadece bir "araç" değil, bizatihi inşası ve yaşatılması gereken bir "amaç" olarak görürse, sorun kökünden çözülecek. Geriye laiklerin ikna edilmesi kalacak ki; bu çok zor değil.

    Bak Allah’ın işine.

    İslam, asırlardan beri geri kalmış toplumların benimsediği düşük yaşam standardı olmayı sürdürüyor. Müslümanlar pek çok yerde siyasi iktidar oluyor. Ama İslam, asla hükümran olamıyor. İslam "barış, güven, huzur" demekken, Müslümanların bulunduğu her yerde "savaşan, güvensiz ve huzursuz" insanlar bulunuyor. Müslüman, Müslüman’ın kurdu oluyor, mezhep çatışmaları, din çatışmalarından beter Müslümanları üzüyor ve eritiyor. Yaşam enerjisini "güzel, iyi ve üstün" olan her şeyden "nefret etme" ilkesinden alan habis ruhlar için Müslümanlık adeta sığınma limanı oluyor. Diğer taraftan, görünüş ve davranışıyla etrafındakileri en çok etkileyen, çevresine pozitif enerji yayan, sözü medeni álemlerde en çok dinlenen; kişiliğine, temsil ettiği inanca saygı yaratan Müslümanlar "laik" toplumlarda yetişiyor. Kimseyi korkutmayan, bulunduğu mekána, hem bedenen hem de ruhen mis gibi kokular saçan Müslümanlar laik ortamların ürünü. Allah sevgisini, kozmik álemin ilahi sırlarını keşfetmekle lisan-ı hale dönüştüren Müslümanları ilk defa görenler, onları laik sanıp şaşırıyor. Derbederliği, miskinliği, tembelliği, ilkelliği, dinci terörizmi, bilim karşıtlığını ve şirki reddeden Müslümanlar, en yakın dostlarını laikler arasından seçiyor. Laiklik, İslam’ın yücelmesine ve gönüllere taht kurmasına en uygun ortamı oluşturuyor. İslam’ın yücelmesi, laiklikle oluyor. Bak Allah’ın işine.

    Son Söz: Demokrasi laiklere; İslam, Müslümanlara emanet edilemeyecek kadar önemlidir. (Bu yazı 21 Ocak 1999’da Hürriyet’te yayımlanmıştı.)



    Hukuki NET Güncel Haber

    Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak konulu yargıtay kararı ara
    Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    EMRE KONGAR
    DEMOKRASİ NE DEĞİLDİR.



    Demokrasi, emperyalizmin kuklalarının "halktan yetki aldık" görüntüsü altında ülkeyi yönetmesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, ülke çıkarlarının emperyalistlerin çıkarları uğruna feda edilmesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, terör eylemlerinin yeşereceği ve egemen olacağı bir ortam değildir.

    * * *

    Demokrasi, sayısal azınlıkların ya da sayısal çoğunluğun, milli ya da dini duyguları kötüye kullanarak, ülkeyi faşizme ya da şeriatçılığa sürüklemesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, etnik bölücülük değildir.

    * * *

    Demokrasi, çoğunluk diktatörlüğü değildir.

    * * *

    Demokrasi, ülkeyi yönetenlerin demokrasinin ön koşulları olan laikliği, temel hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak eylemleri, "sandıktan çıktık" gerekçesine sığınarak yapması değildir.

    * * *

    Demokrasi, tarikatların ve cemaatlerin egemenliği değildir.

    * * *

    Demokrasi, feodal düzen, toprak ağalığı değildir.

    * * *

    Demokrasi, kadınların ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesi, evde oturmaya veya örtünmeye zorlanması, köleleştirilmesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, kadınların "töre cinayetleri" adı altında katledilmesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, liderler oligarşisi değildir.

    * * *

    Demokrasi ayrıcalıklı bir siyasetçi sınıfı yaratmak değildir.

    * * *

    Demokrasi, sahtecilerin, vurguncuların, hırsızların, uğursuzların, dokunulmazlık zırhına bürünmesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, genel olarak yağmacılık değildir.

    * * *

    Demokrasi, özel olarak halkın ve politikacıların el ele, tarihsel, doğal ve kentsel zenginliklerimizi, sit alanlarını birlikte talan etmesi değildir.

    * * *

    Demokrasi, yoksulluk ve gelir adaletsizliği değildir.

    * * *

    Demokrasi, sağlıksız konutlar, gecekondu yaşamı değildir.

    * * *

    Demokrasi, sosyal güvenlikten ve sağlık hizmetlerinden yoksun olmak değildir.

    * * *

    Demokrasi, doğal kaynaklarımızın tüketilmesi, hava ve su kirliği değildir.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Feb 2008
    Nerede
    Hatay/ Payas
    İletiler
    136
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Dikastokrasi

    Sevgili okuyucular, Anayasa'nın 5. maddesinde, '... kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak', Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Türkiye'deki 'başörtüsü/türban' tartışmalarının, kişilerin ve toplumun huzurunu nasıl bozduğunu bilmeyen yoktur. Lâkin, bu sorunun çözümü için 1988'den itibaren son yirmi yıllık dönemde, Devleti yönetenler hangi yolu denemişlerse, karşılarına jakoben oligarşik güçler dikilmiş ve toplumda huzursuzluğun devam etmesine sebep olmuştur.

    Demokrasinin laikçi düşmanları
    Efendim, Türkiye'de 'laikliği' ve 'laik devlet anlayışı' nı -marjinal bir azınlık dışında- herkes benimsemiştir. Hiç kimse, dine dayalı bir devlet arayışı içerisinde değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna kimsenin itirazı yoktur.
    Ancak, demokratik şekilde iktidara gelemeyen odaklar, laikliği bir din ve ideoloji gibi dayatarak millî egemenlik yerine azınlık tahakkümünü sürdürmeye çalışmaktadır. Millî irade ve demokrasi aleyhtarı bu oligarşik azınlık, 'laikçi/laisist' bir dayatma yaparak Devleti meydana getiren yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerinde baskı kurmaktadır.
    Laikçi jakoben güçlerin başını CHP çekmektedir. 1950'de DP'nin, tek parti diktasına son vermesiyle demokratik rejime geçilmesinden bu yana, tam 58 yıldır CHP hiçbir seçimi kazanamamış ve normal demokratik yolla iktidara gelememiştir. Ya tahrik ve teşvik ettiği, bazen bizzat düzenlediği askerî darbelerden sonra, ya da koalisyon ortağı olarak iktidarda bulunabilmiştir. Böyle olunca da, demokratik sisteme ve halka hınçlanmış; seçilmiş iktidarlara karşı oligarşik güçleri kullanarak egemenliğini sürdürmeye çalışmıştır.

    CHP'nin jakoben yandaşları
    Efendim, millet olarak ordumuzu sever, üniversite ve yargı mensuplarını sayarız. Zaten sözümüz görevini hakkıyla ifa eden askerimize, bilim ve hukuk adamlarımıza değil... Lâkin, CHP, yarım asırdan fazla süren bu iktidarsızlığı neticesinde devletteki oligarşik egemenliğini elden kaçırmamak için, ne yazık ki bir kısım çevreleri istismar edip kullanmaya çalışmıştır. Bunun en tipik örneği, 2007 İlkbaharı 'ndaki Cumhurbaşkanlığı seçimidir. CHP lideri Baykal'ın kışkırtmaları ve tehdidi sonucunda, 27 Nisan'daki talihsiz Genelkurmay muhtırası yayınlanmış; Anayasa Mahkemesi hukuka aykırı kararlar almış ve YÖK de bu dayatmalara katılmıştır.
    İşte, Başbakan'ın başörtüsü hakkındaki sözlerinden sonra 'laikçi oligarşi'nin, medyada, yüksek yargı organlarında, üniversitelerde 'yasakçı' bir taarruza geçmesinin sebebi budur. Bu istismarın, henüz TSK'ya ulaşmamış olmasını memnuniyetle karşılıyor ve bununla müteselli oluyoruz. Ancak, bu bakımdan içimizin rahat olduğunu da söyleyemeyiz.

    Dikastokrasi/Jüristokrasi
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın ve Danıştay'ın peşi peşine yayınladıkları bildirilerden sonra, son dönemin en önemli mütefekkiri ve hukukçusu olarak gördüğüm eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk'u aradım. Literatürde, hâkim/yargıç/hukukçu egemenliği karşılığında hangi terimi kullanabileceğimi sordum. Bana aynı anlamda iki terim söyledi: 'Dikastokrasi' ve 'Jüristokrasi'.
    Ben de ilân ediyorum: Türkiye'de demokrasi değil, dikastokrasi/jüristokrasi vardır. 'Hukuk devleti' ile de yetinmeyip daima 'hukukun üstünlüğü'nü savunuyoruz. Lâkin bu, aslâ yargıcın ve hukukçunun üstünlüğü demek değildir. Yargıya ve yargıca saygılı olmak başkadır; yargıcı millet iradesinin ve demokrasinin üstünde tutarak 'yargıç egemenliği'ni 'ulusal egemenlik' yerine geçirmek başkadır.
    Yargıç, yasamanın koyduğu Anayasa ve kanunlara göre, kendi değer yargılarından sıyrılarak hüküm verir ve siyasete müdahale etmez.

    İşte Dikastokrasi'nin örnekleri
    Efendim, Başbakan'ın başörtüsü yasağı hakkındaki açıklamasından ve MHP'nin bu konudaki teklifinden sonra, CHP lideri ve yetkililerinin tahrik ve tehdit dolu beyanlarını biliyorsunuz. Hemen arkasından Yargıtay Başsavcısı'nın yazılı açıklaması, daha doğrusu 'dikastokratik muhtırası' yayınlandı. Hiç şüphesiz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, temsil ettiği makamın dışında vatandaş olarak şahsî görüşlerini açıklayabilir. Ancak, siyasî partiler hakkında kapatılma dâvâsı açma mevkiindeki bir hukukçu sıfatıyla bu açıklamayı yaparsa, siyasete müdahale etmiş olur.
    Yargıtay Başsavcısı'nın açıklaması incelendiğinde, konuyla ilgisi olmayan bilinen ilkelerin yanında, tümüyle siyasî mahiyette ve tartışmaya açık iddiaların bulunduğu görülmektedir. Bir defa, sıfatında 'Cumhuriyet' bulunmasına karşılık -ki bu sıfat bütün savcılar için kullanılır- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, 'Türkiye Başsavcısı' değildir; yani sadece kanunla verilmiş görevlerle sınırlıdır. İkinci olarak, savcılık, bir konuya olaydan önce el koyar; daha önce müdahale edemez. Üçüncü olarak, bu açıklama, siyasî partiler üzerinde kapatılma tehdidi oluşturmaktadır.
    Danıştay'ın açıklaması da bundan farklı değildir. Ayrıca, sanki ortada başörtüsü yasağı getiren bir yargı kararı varmış gibi yanlış bir ifadede bulunulmuştur. Açıklama incelendiğinde, yargıcın üstünlüğünün savunulduğu ve dikastokratik bir görüşle hazırlandığı anlaşılmaktadır.

    'Egemenlik yargıçlarındır!'
    Sevgili okuyucular, Pazar yazılarımda bir nebze de olsa sizi tebessüm ettirmeye çalıştığımı biliyorsunuz. Geliniz 'Türkiye Dikastokratik Cumhuriyeti'nde bir Anayasa değişikliği yapalım:
    'Madde 6: Egemenlik, kayıtsız şartsız yargıçlarındır.
    Yargıçlar, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay eliyle kullanır.
    Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, millete, Meclise, Hükûmete ve özellikle AK Parti İktidarı'na bırakılamaz'.
    Yaşasın dikastokrasi, yaşasın jüristokrasi!
    Kahrolsun demokrasi!...

    H.CELAL GÜZEL-RADİKAL

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jan 2008
    İletiler
    29
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Dikastokrasi

    Türban gündemin en başına oturtulurken, dış borçların ne kadar arttığını, haraç mezat yabancılara satılan gelir getiren işletmelerin durumunu ve toplumun kendi haklarını koruması adına bilmesi gereken diğer önemli memleket meselelerini göremedik biz sade vatandaşlar. Çok üzücü ama, Türkiye’nin dışa bağımlılığı bu kadar artmışken, bundan sonra sürecin Türkiye Cumhuriye’nin türbanlı ya da türbansız vatandaşlarının lehine işleyeceğine inanmak çok güç. Globalleşme diye vatandaşlara kanıksatılan şey, 75 milyon nüfuslu ülkeni açık pazar haline getirmek, yerli üreticinin önüne de rekabet edemeyeceği koşulları koymak değildir.
    Vatandaşı bilgilendirmek, bilinçlendirmek asıl görev olması gerekirken, birçok kişi ve kuruluş vatandaşın bilgisizliğinden istifade ediyor. Vatandaşın uyanması, bazı eşiklerde haksız yer tutanların işine gelmiyor.
    Herkes her yere istediği gibi gidemez. Ben çarşıya mini etekle gidemem. Eşofmanla iş görüşmesine gidemem. Bir köyde şortla dolaşılmaz. Türbanla devlet dairesinde çalışmak isteyenler, biz türbansızların, devlet dairesine canımızın istediği gibi gitmeyi koyun bir kenara, çarşıya canımızın istediği kıyafetle gidebildiğimizi mi sanıyor? Üzerimde diz hizasında kısa etek var diye, akşam saati beni iki erkek arabama kadar kovaladı. Zor kilitledim kendimi arabaya.
    Kuran-ı Kerim ‘yardım et’ diyor. Komşuna, güçsüze, kimsesize yardım et… İslamiyet adına yapılacak her şey yapıldı da, bir türban mı kaldı? Ülkenin dirlik ve düzenine, milli değerlerimize, namusumuzu ve vatanımızı koruyan askerin tavsiyesine rağmen mi türban? Bu biraz ekmek bulamazken pasta istemeye benzemiyor mu?

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Jun 2007
    İletiler
    73
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Yeter artık, bırakın insanları kutuplara ayırmayı, siz biz diye ayrıştırmayı.Bu milletin ne dinle ne de laiklikle hiçbir alıp veremediği yoktur. Laik devlet din işlerine karışmaz, inanan ya da inanmayan insanlar da kimsenin inancına karışmaz, Allah ile insan arasında çok özel bir mesele olduğunu bilir.

    Ben söyleyeyim sizlere bizi neyin kurtaracağını. Siyasetten arı tüm güzellikler, tüm değerler kurtaracak bizi...

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Güzel, yine güzel yazmış...

    Sorun şu ki bizler ne demokrasiyi biliyoruz, ne Dini, ne de temel hak ve özgürlüklerin sınırlarını. Böyle olunca kavramların çarpıtılması, ters yüz edilmesi de tüm şiddetiyle sürüyor.

    Anayasa ile din ve vicdan özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin de sınırları çizilmiştir. Maddeleri tek tek sıralamayacağım. Ancak bu maddeler kısaca şöyle özetlenebilir: Her insanın istediği dine inanmak veya inanmamak, birey olarak hak ve özgürlüklerini kullanmak hakkı vardır. Devlet de bunları güvence altına alır.

    Bu temel felsefenin ne anlama geldiğini irdelemezsek , çarpıtmalara açık hale geliriz. Bu temel felsefenin ne dediğini değil, aslında ne demediğini irdelemek gerekir. Bu felsefe şunları dememektedir.

    İstediğin Dine özgürce mensup olabilirsin veya olmayabilirsin, ben devlet olarak senin inanışının başkalarını baskı altına almasına göz yumarım.

    Temel hak ve özgürlüklerin veya inanışların gereği her istediğini sınırsız şekilde yapabilirsin. Böyle inanıyorum, o nedenle inancım gereği şeriat mahkemesinde yargılanmak istiyorum dersen de kabulümdür, şartların varsa 4 karı alacağım dersen de kabulümdür. Her yerde (kamusal alan dahil) inancım gereği istediğim kıyafetle gezerim demen de kabulümdür.

    Hukuk sosyal ihtiyaçların toplum düzenine kurallar manzumesi olarak yansımasıdır. Ama bu ihtiyaçların veya toplumsal realitenin sınırsız bir şekilde kural haline getirilmesi temel hak ve özgürlükler ile açıklanabilir mi? Bırakın dini konuları, ülkemizde özellikle belli bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın gelenekten gelen TÖRE adı altında uygulamalarını düşünelim. Bir dönem Ceza Hukuku açısından töre cinayetlerine töre gereği olması nedeniyle cezai indirim uygulanmaktaydı, neyse ki o büyük yanlıştan dönüldü. Toplumun belli bir kesiminde inanıştan veya gelenekten gelen bazı uygulamalar varsa, bu uygulamaların hukuk sisteminde bir karşılık bulması düşünülebilir mi? Bunun adı gerçekten hukuk olabilir mi, Devlet sırf toplumun bir kesimi istiyor diye Anayasal çerçevenin dışına çıkabilir mi, bu temel hak ve özgürlüklerin kullanımı ile açıklanabilir mi?

    Ege Cansen gerçekten ilginç bir yazıya imza atmış. Yazı içerisinde bazı düşünceler haklı olabilir ve tartışılabilir. Ancak Ege Bey, bu yorumu Hıristiyan bir toplum için yapsaydı yazı çok doğru addedilebilirdi. Zaten yazıda anlatılan, Batı toplumlarındaki reform ve aydınlanmaya tekabül eden süreçtir. Ancak yazının ana fikrine katılmak da mümkün değildir. Çünkü İslamiyetin doğuşu ile o dönemki tarihsel ve siyasi nedenler bir İslam Devlet düzenini gerektirmiştir. Bu düzende Devlet ve bireyin hak ve çıkarları hem dinden hem de gelenekten gelen kurallar ile birlikte yoğurulmuş ve şeriat hukuku doğmuştur. Diğer dinlere bakıldığında böyle bir durumu göremezsiniz. İslamın en temel farklılığı da buradadır. İslamiyeti seçen milletler de bu seçimleri ile birlikte bu hukuku kendi hukukları yerine koymuştur. İslam tarihi sürecin zorlaması karşısında bir devlet düzeni getirdiğinden, toplumsal alanın her noktasında belirleyici, detaylı kural ve yasalara sahiptir ve ister istemez siyasetin ta kendisidir.

    Bu nedenle laik toplum düzeninde, inancım gereği şunu yapmak istiyorum dendiği noktada bunu demokrasi, temel hak ve özgürlükler kapsamında algılarsanız, adım adım gideceğiniz nokta şeriat hukukunun gerektirdiği tüm uygulamaları hukuk düzeninize bir süre sonra monte etmiş olduğunuzu görmenizdir. Zaten artık hukuk düzeniniz de laik hukuk düzeni olarak tanımlanamaz.

    Demokratik toplumlarda birey devlete karşı korunur ancak bu korumanın sınırı Devletin düzeninin tahrip olmaya başlayacağı çizgiye kadardır. Liberal yazarlarımızın anlayamadığı veya anlamak istemediği şey tam da budur.

    Selamlar,

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Alıntı Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Ancak Ege Bey, bu yorumu Hıristiyan bir toplum için yapsaydı yazı çok doğru addedilebilirdi. Zaten yazıda anlatılan, Batı toplumlarındaki reform ve aydınlanmaya tekabül eden süreçtir. Ancak yazının ana fikrine katılmak da mümkün değildir. Çünkü İslamiyetin doğuşu ile o dönemki tarihsel ve siyasi nedenler bir İslam Devlet düzenini gerektirmiştir. Bu düzende Devlet ve bireyin hak ve çıkarları hem dinden hem de gelenekten gelen kurallar ile birlikte yoğurulmuş ve şeriat hukuku doğmuştur. Diğer dinlere bakıldığında böyle bir durumu göremezsiniz. İslamın en temel farklılığı da buradadır. İslamiyeti seçen milletler de bu seçimleri ile birlikte bu hukuku kendi hukukları yerine koymuştur. İslam tarihi sürecin zorlaması karşısında bir devlet düzeni getirdiğinden, toplumsal alanın her noktasında belirleyici, detaylı kural ve yasalara sahiptir ve ister istemez siyasetin ta kendisidir.

    Bu nedenle laik toplum düzeninde, inancım gereği şunu yapmak istiyorum dendiği noktada bunu demokrasi, temel hak ve özgürlükler kapsamında algılarsanız, adım adım gideceğiniz nokta şeriat hukukunun gerektirdiği tüm uygulamaları hukuk düzeninize bir süre sonra monte etmiş olduğunuzu görmenizdir. Zaten artık hukuk düzeniniz de laik hukuk düzeni olarak tanımlanamaz.

    Demokratik toplumlarda birey devlete karşı korunur ancak bu korumanın sınırı Devletin düzeninin tahrip olmaya başlayacağı çizgiye kadardır. Liberal yazarlarımızın anlayamadığı veya anlamak istemediği şey tam da budur.
    diye yazmıştım bir süre önce... Başka bir forumda da bir liberal yazara hitaben biraz dürüst olun, gerçekleri çarpıtmayın demiştim, gerçi bir üyemiz kendi üzerine alınmıştı bu sözlerimi...

    Bugünkü Hürriyet'te Oktay Ekşi aynı liberal yazara , benim Ege Cansen'in yazısını eleştirdiğim noktalara vurgu yaparak soruyor, bakalım liberal yazarımız ne yanıt verecek?



    O soru yanıt bekliyor

    GAZETELERİ izleyen okuyucular bilir. Milliyet yazarı Taha Akyol "laik rejim tehlikede" diyenlere katılmayanlardandır. Son olarak 7 Mart günü, aynı tezi savundu. Lafı döndürüp dolaştırıp özetle, "Fransa’da da Katolik kilisesi ile laikler çatışıyordu ama onlar bunu aştılar. Çünkü (onun deyişiyle) laikçiler eski düşmana (Katoliklere) özgürlüğünü vermeleriyle... Yani laikçiliğin demokratik laikliğe dönüşerek Katoliklerin özgürlüğünü tanımasıyla..." diyordu.

    Maksat açık... Akyol demek istiyor ki: "Türban yasağıyla siz (laikçiler dediği kesim) bir kısım genç kızların özgürlüğünü kısıtlıyorsunuz. Öyle yapmayıp üniversitelerde (yarın kamu kurumlarında ve üniversite öncesi okullarda da diyeceğini biz şimdiden ilan edelim) türbanın serbest bırakılmasına ses çıkarmazsanız, mesele çözülecek."

    Problemin sevgili Akyol’un dediği gibi olmadığını anlatabilmek için 11 Mart tarihli yazımızda:

    "İslamiyet ona inananların sadece ’inanç’ dünyasını düzenlemekle kalmaz, ’devleti de ben yöneteceğim’ der. Ona ’devleti yönetmenin onun işi olmadığını kabul ettiremediğiniz sürece İslamiyet adına konuşanların ’laik sistemi yıkmaya’ çalışacaklarını bilmeniz gerekir" demek zorunda kaldık.

    Bu saptamamızın sonucu olarak da Fransa’dan dem vuran Taha Akyol’a ve fikirdaşlarına, "örnek verdikleri ülkelerde kilisenin, din devleti kurma iddiasında olup olmadığı sorusunu yanıtlamalarını beklediğimizi" söylemiştik.

    Taha Akyol dünkü makalesini bu soruya ayırmış. Mutat üzere kendisinden farklı düşünenleri -bu arada sadece bizi değil, Anayasa Mahkemesi’ni de- "yüzeysel"likle damgalamış.

    Biz de Sayın Akyol’un "derinlikli" değerlendirmesini dikkatle okuduk. Okuduk da, eğer son yazısında dediği gibi "Fransa’da din ve laikliğin özgürlükte uzlaşmasını sağlayan husus, Devrim kanunlarının sopasından ziyade, başta tren yolları (ulaştırma) ve şehirleşme olmak üzere toplum yapısının değişmesi" idiyse, bir önceki yazısındaki "Katolik kilisesi ile laikler çatışıyordu"; ama sorun "laikçiler(in) eski düşmana özgürlüğünü vermeleriyle (çözüldü)", cümleleri tarihi gerçeklere aykırı mıydı, onu anlayamadık.

    Bir de itiraf edelim, sevgili Akyol’un hangi nedenle "confessional state" kavramından söz ettiğini açıklayamadık. O kavram bizim bildiğimiz özellikle 20’nci asır öncesinin "belli bir dini benimseyen devletleri" için kullanılır. Bize göre bugünkü Yunanistan teknik olarak "confessional state"tir. Çünkü "Ortodoksluk" devletin de dinidir. Bu kadar.

    Galiba Sayın Akyol biraz yazıyı uzatırım, araya gereksiz laf ve bilgi sokuşturur, bir de:

    "Türkiye’de geniş dindar kitle demokrasiyi ve özgürlükçü laiklik ilkesini benimsemiştir. Hatta, ’Görünürlüğü’ artan dinselleşme, özünde sekülerleşiyor bile! Şeriat devleti isteyenler hem oran hem de statü bakımından (hangi statüden söz ediyor Akyol?) çok marjinalleşmişlerdir’ diyerek iman tazeler, soruyu geçiştiririm diye düşünmüş. Oysa soru açık ve hálá cevap bekliyor.

    "Avrupa’da kilisenin devleti yönetmek için kavga verdiğini söyleyebiliyor musunuz?"

    Oktay EKŞİ / Hürriyet

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Oktay Ekşi'nin yazısına konu olan Taha Akyol'un önceki yazılarını aşağıya alıyorum.



    Taha AkyolObjektif
    t.akyol@milliyet.com.trMilitan laiklik

    SAYIN Sabih Kanadoğlu, laiklik anlayışını “mücadeleci” olarak niteler. Vural Savaş’ın “militan laiklik” kavramlarından daha özenli bir ‘kelime’ seçimidir bu. Kanadoğlu, Yargıtay Başsavcısı iken de ‘mücadeleci laiklik’ anlayışıyla, mesela türbanlıların parti kurucusu olamayacağını iddia etti! Demek ki, bazı haklara sahip olmak için “vatandaş” olmak yetmiyor! Üniversitede bilim öğrenmek için de sınav kazanmak yetmiyor!
    Arkadaşımız Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programında türbanın kadını ikinci sınıf yaptığını söyleyen Kanadoğlu’na öğrenciler itiraz ediyor:
    - Siz de okutmayarak onları üçüncü sınıf yapın! Bırakın okusunlar, birinci sınıf olsunlar!
    Sayın Kanadoğlu, örtünen kızların örtünmeyen kızlara “Ben daha dindarım, sen değilsin” mesajını vererek ayrımcılık yaptığını iddia ediyor; hiçbir bilimsel araştırmaya dayanmadan. Ve “Bunları içinize sindiriyorsanız diyeceğim yok” diyor.
    Kanadoğlu, hukuken, laiklik anlayışına uygun bulmadığı yurttaşlara bazı hak mahrumiyetleri uygulanabileceğini savunuyor! İyi de hangi laiklik? Liberal mi, militan ya da çatışmacı laiklik mi?

    Fransız tecrübesi

    Burada “çatışmacı laiklik” terimi, merhum Prof. Bülent Tanör’ün bizdeki resmi laikliği tanımlamak için kullandığı bir terimdir; “militan, mücadeleci” terimleriyle aynı.
    Fransız laikliğinin de geçmişinde var bu... Belkıs Kılıçkaya’nın “Laikliğin Kalesi Fransa’da Laiklik” başlıklı mükemmel yazı dizisini okudunuz mu? (Sabah, 2-6 Mart 2008)
    ‘Laiklik kürsüsü’ Başkanı sosyolog Prof. Jean Bauberot, Fransız Devrimi sırasındaki militan laikliği “laikçilik” olarak niteliyor:
    “Laikçilik bireyleri dinden kurtarmaya çalışan militan bir tutumdur...”
    Bauberot, Türkiye’dekinin de “laikçilik” olduğunu anlatıyor; üniversitedeki türban yasağını yadırgıyor.
    Fransa militan laiklikle militan Katoliklik arasındaki kavgayı nasıl aşmış?
    “Zaferi kazananların eski düşmana özgürlüğünü vermeleriyle...”
    Yani laikçiliğin demokratik laikliğe dönüşerek Katoliklerin özgürlüğünü tanımasıyla...
    Sevgili Belkıs’a bu çalışmasını genişletip kitap yapmasını öneriyorum; Fransız tecrübesinden öğreneceğimiz çok şey var çünkü.

    Laik devlet

    Bizde Türkiye’de resmi bir çevre “laikçilik” aşamasından demokratik ya da liberal bir laikliğe geçemedi.
    Bu laikçi ideolojinin tipik örneği Anayasa Mahkememizin 89/12 sayılı kararıdır: Mahkemeye göre laikliğin “hukuki ve klasik tanımı”, din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır. Evet, doğrudur. Anayasamızın 24. maddesindeki tanımda böyledir.
    Fakat mahkeme bunu yeterli bulmuyor! “Laiklik din-devlet işleri ayrılığı biçiminde daraltılamaz” diyor; “dinsel duygular sahibinin vicdanında” kalmalı, “dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak toplumsal yaşamı etkileyen” bir faktör haline gelmesi önlenmeli diyor. Bu mantıkla da Türkiye’de Batı’daki türden (özgürlükçü) bir laikliğin benimsenemeyeceğini söylüyor!
    Bu laikçi anlayışla; Fransa’nın çoktan aştığı kavgaları 21. yüzyılda biz yaşıyoruz!
    Daha vahimi, “laikçi” ideolojinin hiçbir sosyolojik araştırmaya dayanmaması, “hurafeler”e inandıklarından korkulan kızlara modern bilimleri öğrenmeyi yasaklamasıdır!
    Akılcılık mı bu?!
    Mutlaka laikçilik itikadını laikleştirmek, yani siyasi bir itikat olmaktan kurtarıp özgürlük konusu olarak ‘anlamak’ gerekiyor.


    xxxxxxxxxxxx


    Taha AkyolObjektif
    t.akyol@milliyet.com.trDin, mezhep ve laiklik

    TÜRKİYE üç sorunu seksen yılda çözemedi, çözmesi için de hazır ve basit formüller yok. Aksine, bu sorunlar çok karmaşıktır: Kürt sorunu, din-laiklik sorunu ve ikincisiyle irtibatlı Alevi sorunu...
    Bu üç soruna da “cumhuriyetin temel nitelikleri”, yani milli, demokratik, laik, hukuk devleti çerçevesinde ama bu kavramları yeniden yorumlayarak çözümler aramalıyız.
    Bu temel kavramların geçmişteki yorumlarıyla çözülemediği için sorunlar giderek ağırlıklı hale geliyor. Bu kavramlardan vazgeçerek “devleti yeniden kurmaya” kalkmak ise, mevcut mutabakatları bile dinamitleyerek Türkiye’yi dinsel ve etnik kimlikler cehennemine çevirir.
    Böyle konularda statükoculuk da radikalizm de tehlikelidir.

    Çağdaş laiklik

    Cumhuriyet, laikliği dinin toplumdan çıkarılıp “vicdana ve mabede” çekilmesi olarak projelendirdi. Alevi İslam inancı ise hiç dikkate alınmadı. Zaten pozitivizm de dinin önemli ölçüde hurafelerden oluştuğunu, bilimin ve modernleşmenin gelişmesiyle marjinalleşeceğini düşünüyordu.
    Öyle olmadı. Bilim felsefesinde pozitivizmin eskimiş olması bir kenara, 20. yüzyılın sonlarından itibaren din, sadece itikat değil, kimlik olarak da yeniden önemli hale geldi. Çağdaş kamu hukukunda din ve vicdan hürriyetinin gittikçe artan bir önem kazanması bunun bir göstergesidir.
    Çağdaş laiklik, pozitivist değil, liberaldir.
    Böyle bir çağda Sünni veya Alevi bir Müslümana nasıl inanması ya da inanmaması gerektiğini devlet empoze edemez. Kaldı ki, çağımızda bireyselleşme de geliştiği için, bütün inançlarda çeşitlenmeler görülüyor. İslami feminizm çıkmıştır mesela.
    Böyle bir çağda mecburi “din kültürü ve ahlak” dersi, din olgusunun ruhani, psikolojik ve mistik boyutlarını anlamaya ve değişik inanışlara saygı içinde beraber yaşamaya hizmet eden ‘sosyal’ bir ders olmalıdır. Böyle bir dersin İslamın hem sünni hem Alevi boyutlarını anlatıp kalplerin kaynaşmasına hizmet etmesi gerektiği açıktır.
    “Din dersi”ni ise devlet ya seçimlik olarak vermeli, veya serbest bırakmalıdır.

    İnançlara saygı

    Din Kültürü ve Ahlak derslerinde Alevi İslam inancının yok sayılması elbette yanlıştı. Danıştay bir inanış hakkında verilecek dini bilgileri denetleyemez ama dersin “din kültürü dersi” mi, “din dersi” mi olduğunu denetleyebilir.
    Sünni ve Alevi tasavvufunu çok iyi bilen Namık Kemal Zeybek, Din Kültürü ve Ahlak Dersi kitaplarına Alevi İslam hakkında gerekli bilgilerin konulduğunu yazıyor ve bunun için Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i kutluyor. Aleviliğin müfredata konulmasını ben de kutluyorum.
    Danıştay kararı ise, Aleviliğe yer vermeyen eski müfredata göredir.
    İçerik konusunu uzmanlara bırakarak, iki temel prensipten bahsedebiliriz:
    - Çağdaş laik devlet bütün dini inanışlara, toplumsal görünümlerine, kurumlarına saygılı olmalıdır; derslerde de toplumsal hayatta da... Devlet, vatandaşına saygı gösterdiği ölçüde saygın olur. O bakımdan türban yasağı da cemevleri üzerindeki ‘tanınmamışlık’ da çağdaş laikliğe aykırıdır.
    - Din ve mezhep özgürlüğü asla toplumsal ayrışma ve kimlik çatışmasını körükleyici olarak kullanılmamalıdır. Din Kültürü ve Ahlak dersleri inanmaya saygıyı ve inançların barış içinde yaşamasını sağlayacak bir işleve sahip olmalıdır.

    xxxxxxxxxxxx


    Taha AkyolObjektif
    t.akyol@milliyet.com.trLaiklik, Müslümanlık, Hıristiyanlık

    SAYIN Oktay Ekşi bana soruyor; evet, Fransa’da din ve vicdan özgürlüğü tamdır ama kilise orada din devleti kurma iddiasında mı?!
    Oktay Ağabey’in eleştirdiği 7 Mart günlü yazımda, Fransız tarihinde militan laikliğin liberalleştiğini, Katoliklerin de özgürlükçü bir laikliği benimsediğini yazmıştım.
    Oktay Ağabey’e göre ise, bizde “şeriat tehlikesi” olduğu için Fransız laikliğindeki özgürlükleri tam örnek alamayız.
    Bu, çok yaygın görüşe göre, İslam din devleti ister; Hıristiyanlık’ta ise “Sezar’ın hakkı Sezar’a” denilerek din ve devlet ayrılığı kabul edilmiştir...
    Maalesef bizim Anayasa Mahkememiz de bu çok yüzeysel ve basite indirgemeci görüşü benimsemiş ve Türkiye’de laikliğin, din farkı sebebiyle, Batı’daki gibi olmaması gerektiğine hükmetmiştir! (Karar No: 89/12)

    Hıristiyanlık laik mi?
    - Evvela, İslamda da kul hakkı ve Allah hakkı gibi, dini hükümler ve hukuki hükümler gibi, itikat ve muamelat gibi ayırımlar vardır.
    - İkincisi, dünya hayatına ve siyasi otoritenin ödevlerine ilişkin inanç hükümleri bulunmayan din yoktur. Hıristiyanlık tabiaten laikliği kabul eden bir din ise, tarihteki kavgalar neydi?!
    - Bizde “din devleti” deniliyorsa, bunun Avrupa tarihindeki benzeri “itikadi devlet” diye çevirebileceğimiz “confessional state”dir. Klasik Katoliklikte hâkimiyet millete, topluma, dünyaya değil, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olan Papa’ya aittir. “Eski Rejim”de din ve devlet kaynaşmıştır. Kral “tanrısal haklar”a dayanarak hükmeder ve bunu Papa belirler. Papa’nın ilan ettiği günah ve sevaplar devlet tarafından uygulanması gerekli yasak ve emirlerdir!
    Kısas gibi cezalar İncil’de de vardır...
    Bugünkü Avrupa’ya bakarak, Hıristiyanlığın tarihte de din-devlet ayırımını kabul ettiğini düşünmek, çok kolay ama mutlak yanlış bir ‘anakronizm’dir.

    Sosyal gelişmenin rolü
    Fransa’da din ve laikliğin özgürlükte uzlaşmasını sağlayan husus, Devrim’in kanlı sopasından ziyade, başta tren yolları (ulaştırma) ve şehirleşme olmak üzere, toplum yapısının değişmesidir. Sosyal gelişme hem klasik Katolisizmin müminlerini hem totaliter laikliğin mücahitlerini liberalleştirmiş, bugünkü özgürlükçü uzlaşma oluşmuştur.
    Türkiye’de de mesele, şehirleşme ve eğitim gibi süreçlerde din algısının nasıl bir yön izlediğidir; din devleti mi isteniyor, özgürlükçü bir laiklik mi?
    Oktay Ağabey, “Şeriat tehlikesi var” diyor; Demirel’in son sözlerini de buna kanıt gösteriyor!
    Dün başka konuşmuş olan Demirel yarın bambaşka şeyler de söyleyebilir. Bırakın Demirel’in sözlerini, bu konular dinin naslarına bakarak da resmi ideolojinin dogmalarını tekrarlayarak da analiz edilemez. Tarihi ve sosyolojik araştırmalar gerekir.
    Saygın akademisyenlerin araştırmaları gösteriyor ki, Türkiye’de geniş dindar kitle demokrasiyi ve özgürlükçü laiklik ilkesini benimsemiştir. Hatta “görünürlüğü” artan dinselleşme, özünde sekülerleşiyor bile! Şeriat devleti isteyenler hem oran hem statü bakımından çok marjinalleşmişlerdir.
    Laikliğimiz artık bilime güvenmeli, eski vehimlerinden kurtularak liberalleşmelidir.
    NOT: Bu konularda iki kaynak:
    - Norman Ravitch, The Catholic Church and The French Nation, Routledge 1990.
    - Roger Chartier, Cultural Origins Of The French Revolution, Duke University 1991.

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Daha önce de şu yabancıları referans almaktan kurtulun, biraz kendiniz olmayı deneyin demiştim bizim aydınlara ama yok... Varsa yoksa Bauberot ve Barbier...

    Cık , cık, cık, olmuyor bayanlar ve beyler, Avrupa anakarasında akademisyen mi tükendi? Yoksa sizin fikirlerinizi savunmaya Avrupa üniversitelerinin akademisyenleri mi yetersiz kalıyor?

    Selamlar,
    Konu Harun Gür tarafından (14-03-2008 Saat 09:23:26 ) de değiştirilmiştir. Sebep: düzeltme

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Demokrasiyi Müslümanlar, İslam’ı laikler kurtaracak

    Oktay Ağabey ile Taha Ağabey bakalım anlaşabilecekler mi?



    Taha AkyolObjektif
    t.akyol@milliyet.com.tr

    Sevgili Oktay Ağabey...

    BENİ eleştiren ve sorular yönelten yazınızı dikkatle okudum. Önce şunu belirteyim, Fransa’daki uzun din ve laiklik kavgalarının “laikçilerin eski düşmana (Katoliklere) özgürlük vermesiyle” sona erdiğini söyleyen, laiklik kürsüsünün başkanı Prof. Jean Bauberot’dur ve yazımda Belkıs Kılıçkaya’nın mülakatını kaynak olarak göstermiştim zaten.
    Küçümseyici bir tavırla söylediğiniz gibi, ben “lafı dönüp dolaştırıyor” veya “soruyu geçiştiriyor” değilim. Sadece şu sosyolojik metodu anlatmaya çalışıyorum: Toplumdaki dini yönelişler, o dinin naslarıyla değil, sosyolojik araştırmalarla analiz edilebilir.

    Tarihte din algıları
    Aramızdaki temel anlaşmazlık burada: Siz ‘dogmatik’ açıdan, ben sosyolojik açıdan bakıyorum.
    Siz İslamiyette “Devleti ben yöneteceğim” şeklinde bir dogma olduğunu söylüyor ve bundan yola çıkarak, “İslamiyette devleti yönetmenin onun işi olmadığını kabul ettiremediğiniz sürece, İslamiyet adına konuşanların laik sistemi yıkmaya çalışacaklarını bilmeniz gerekir” diye hüküm veriyorsunuz!
    O kadar basit değil!
    Her din gibi İslamda da bir “itikat” bahsi vardır ve bunların içinde asla “devleti yönetme işi” yoktur. Bir de “muamelat” bahsi vardır; bir bölümü teorik olarak devlet tarafından uygulanır ama bu alanda her hüküm aynı değerde değildir. Onun içindir ki, Osmanlı’da “Kanunnameler” adıyla ‘seküler’ bir hukuk sistemi oluşmuştu. İslamdaki “dini hükümler” ve “hukuki hükümler” ayrımı da böyledir. Bizde laik hukuk 19. asırdan itibaren bu teorik temel üzerinde geliştirilmiştir. Bu konuda Ömer Lütfi Barkan, Halil İnalcık gibi tarihçilere bakabilirsiniz.
    Sizin “İslam, devleti yönetmek ister” hükmünüz tarihte bile sizin iddia ettiğiniz kadar kesin değildir. Kaldı ki bugün bambaşka bir toplumsal yapıda yaşıyoruz.

    Toplumsal değişme
    Siz, insanların din algısının toplumsal şartlara göre değiştiğine bakmadığınız için ‘dogmatik’ düşünüyorsunuz.
    Fransa’da Kilise’nin ‘devleti yönetme’ işinden vazgeçmesinde ekonomik ve sosyal değişmenin yarattığı yeni hayat şartları birinci derecede rol oynamıştır. Peter McPhee, “A Social History of France, 1789-1914” adlı eserinde bu süreci “yaya dünyasından motorlar dünyasına geçiş” terimiyle simgeleştirir.
    Tarım toplumunda yağmur duası yapan Katolikle, sanayi toplumunda iş yapan Katoliğin veya Müslümanın din ve otorite algısı aynı değildir. Tarihte de “bedevi Müslüman” ile “medeni Müslüman” farklı oldu.
    19. yüzyılda şehirleşmeyle Fransa’da adım başına kilise inşa eden “Katolik Canlanması” yaşanırken, dindar Katoliklerin din algısı da değişiyordu: Demokrasi de bu gelişmeye eşlik ettiği için, Kilise’nin siyasi egemenlik iddiası silindi gitti, sosyal ve ruhani bir dindarlık gelişti. Bugün Fransız toplumu elbette hayli sekülerleşmiştir.

    Değişen Türkiye
    Mesele Türkiye’nin bugünkü sosyal değişme aşamasında din algısının nasıl olduğudur.
    Bu konuda ‘dogmatik’ yargılarla doğru bilgi sahibi olamayız.
    Toplumsal eğilimler ancak sosyolojik araştırmalarla anlaşılabilir. Binnaz Toprak, Nur Vergin, Nilüfer Göle, Elizabeth Özdalga, Ali Çarkoğlu, Ersin Kalaycıoğlu gibi laikliğe inanmış toplumbilimcilerin saha araştırmaları, Türkiye’de dindarların da laik devlet ilkesini benimsediğini, şeriat yönetimi istemediğini gösteriyor. Şeriat isteyenler sayıca ve statüce marjinaldirler.
    Ama siz sanıyorum bu araştırmaları iyi incelemediniz. İncelediyseniz bile, “Hangi statü!” demenizden anlaşılıyor ki, sosyal bilim gözüyle bakmıyorsunuz.
    Türkiye’nin bugünkü toplumsal gelişme, çeşitlenme, dışa açılma ve demokrasi düzeyinde şeriat tehlikesi olamaz. Konuyu tarihsel ve sosyal açıdan incelerseniz eminim siz de hak verirsiniz buna.
    ‘Dogmatik’ korkulara gerek yok, bırakın bu kızlar da bilim okusun. Onlara “en hakiki mürşit”i yasaklamanın mantığı var mı?

+ Konuyu Yanıtla
1 / 3 Sayfa 123 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Benzer Konular :

  1. Dünya basınında Başbuğ:'AK Parti ile laikler arasındaki çekişme'
    Dünya basını Başbuğun tutuklanmasını,“AK Parti ile laikçiler arasındaki çekişme olarak” yazdı Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un...
    Yazan: gercekmuhabir Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 0
    Son İleti: 07-01-2012, 20:24:24
  2. ‘Erdemir Dede’nin hisseleri, avukatı ve mirasçılarında çıktı’
    'Erdemir Dede’nin hisseleri, avukatı ve mirasçılarında çıktı.’ Basında “Erdemir Dede” diye yer alan haberlerde kendisi hakkında gerçek dışı...
    Yazan: Erhan Yurdayuksel Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 1
    Son İleti: 10-12-2010, 15:33:21
  3. Yargıtay’dan ’sevgi dolu’ mesaj içtihatı
    Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kocanın karısına bilgisayar ve cep telefonundan gönderdiği "seni seviyorum", "aşkım", "canım" gibi mesajları "af" için...
    Yazan: Mehtap Deniz Forum: Basında Yargı
    Yanıt: 1
    Son İleti: 26-12-2009, 18:06:56
  4. Yeni Hukuki Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik Ve Sosyal Araştırmalar Ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onayl
    Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz : Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle İslam...
    Yazan: admin Forum: Mevzuata İlişkin Bilgi ve Yorumlar
    Yanıt: 0
    Son İleti: 08-07-2009, 17:43:03
  5. Kartzedeleri Kurtaracak Yasa Teklifi
    ATO kart mağduriyetlerini gidermek için Meclis'e yasa teklifi sundu. Aygün, çözüm istedi 09.03.2008 14:03 Ankara Ticaret Odası (ATO), yüz...
    Yazan: mari Forum: Kredi Kartları ve Bankacılık Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 03-06-2008, 07:51:29

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.