21 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyet Gaztesi'nde emekli general Doğu Silahçıoğlu tarafından yazılan bir yazıda, İsitklal Marşı'mızın sözlerini yazan Mehmet Akif üzerinden İstiklal Marşı'nın sözleri eleştirilmiştir.
Bu yazıda;
"Bugün coşku içinde okuduğumuz “İstiklal Marşı” mızın, 10 kıtalık tüm metninde “Hakk”, “ezan”, “cennet”, “iman” gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek “Türk” sözcüğü için yer bulamamış..."
denilmekte ve yazı bu minval üzre devam etmektedir.
Ulusalcı bir gaztede ulusalcu bir emekli askerin ulusal marşımız konusundaki bu eleştirisi bana ilginç geldi ve ulusalcı arkadaşların bu konudaki görüşlerini merak etmeye başladım.
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Üstadım yine bir gülermisin ağlarmısın durumu ile karşı karşıyayız.
Bağımsız, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetimizin bütün değerlerini vurgulayan İstiklâl Marşımızı anlayamamış bir emekli generala ve onun gibi düşünenlerin haline ancak ağlanır.
Bu eleştiriyi yaparken, İstiklâl Marşı yarışması sonuçlarını değerlendiren komisyon ve Marşımızı kabul eden meclisimiz ve Meclis Başkanı olan Büyük Önder Atatürk Bağımsız, laik ve sosyal hukuk devletini ifade eden bir marşı iyi seçemediler mi yani, Türk kimliğini gözardı mı ettiler, bu sayın generalimiz aslında Atatürkçülük ve ulusalcılık adına eleştiri yaparken kimi ve neyi eleştirdiğini bilmiyor sanıyorum onun için o halde olan kişiye ancak gülünür.
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Bu da bir başka D. Silahçıoğlu yazısıdır. Abbas Bey, Silahçıoğlu'nun alıntı yaptığı yazısının tamamını eklerse manşete taşınanın ne derece doğru olduğunu ve bununla birlikte yazının ana fikrinin de ne olduğunu daha açık anlarız.
Türkler ve Avrupalılar !.. Tarihsel süreç içinde, Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkilerde, karar veren taraf hep Avrupalılar oldu!.. Türkler, Avrupa'nın ne içinde ne de dışında tutuldu!..
Kıta Avrupası'nda sosyal yaşam, beş bin yıl önce başladı. Ve beş bin yıl, Avrupa'da savaş hiç eksik olmadı. Önce bu kıtanın kavimleri, kendi aralarında mücadele ettiler. Sonra kıta dışından gelenler oldu. İlk yabancılar "Persler" di. Milattan 500 yıl önce Avrupa'ya girdiler. Onlardan bin yıl sonra "Türkler" bu topraklarda göründü... 437'de "Attila" , Batı Hun Devleti'nin sınırlarını Urallar'dan Ren Nehri'ne taşıdı... 568'de Macaristan "Avarlar" ın, 650'de Don Havzası "Hazarlar" ın yurdu oldu... 1241'de "Moğollar" Avrupa'ya girdi ve "Cengiz Han" 'ın savaşçıları Adriyatik'e ulaştılar... 1356'da "Osmanlılar" Rumeli'ye geçti. 1529'da Türk süvarileri Viyana'ya dayandılar...
İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve Ruslardan sonra, Avrupa'daki nüfuz mücadelesine "Türkler" de katıldılar.
Avrupa'da arayışlar 1648'de imzalanan "Vestfalya Antlaşması" , Avrupa'da 150 yıl süren bir denge tesis etti. Ne var ki 1804'te "Napolyon" sahneye çıktı; 11 yılda tüm Avrupa'ya egemen oldu. 1815'te yenilince, Avrupa'da barış arayanlar "Viyana Kongresi" ni topladılar. Bir araya gelen Avrupa devletleri, ulus, kültür ve din özelliklerini dikkate almadan yeni sınırlar çizdiler ve kendilerine göre bir denge tesis ettiler. Çizilen sınırlar "1830-1848 Avrupa İhtilalleri" nin nedenini oluşturdu!.. Ulusların devlet olma mücadelesi, Avrupa'da yeni devletler ortaya çıkardı... "Osmanlı İmparatorluğu" Avrupa'da tutunmanın yollarını ararken; Balkanlar'da bağımsızlık isteyen ulusların sayısı giderek artıyordu... 1856 da, "Kırım Harbi" sonrasında imzalanan "Paris Antlaşması" ile Osmanlı İmparatorluğu "Avrupa Konseri" -konsey değil- üyesi oldu. Fransızları yenen "Almanlar" , 1871'de "Alman Birliği" ni gerçekleştirdiler. Ortaya çıkan bu güçlü devlet, Avrupa dengesini yeniden altüst etti... Almanya'nın önlenemeyen ekonomik yükselişi, "İngiltere" , "Fransa" ve "Rusya" yı nüfuz mücadelesinde zora sokuyordu. Almanya ise Ortadoğu'ya sarkmanın ve oradan dünyaya yayılmanın hesaplarını yapıyordu. Alman subayları Berlin'den Bağdat'a uzanan bir mihverden sıkça söz etmeye başlamışlardı!..
Bu sırada, sedyedeki "Hasta Adam" kan kaybediyordu! Ve nihayet korkulan oldu... 28 Haziran 1914'te "Saraybosna" da kıyamet koptu...
"Türkler" in de cephelerden cephelere koştuğu ve bir nesil tükettiği I. Dünya Savaşı'yla, Avrupa'nın siyasî dengesi yeniden altüst oldu... 15 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi...
Haziran 1919'da imzalanan "Versailles Antlaşması" yla, mağlup Almanya nefes alamaz duruma sokuldu. Böylece 20 yıl sonra başlayacak II. Dünya Savaşı'nın temelleri atılmış oldu... Yapılan diğer antlaşmalarla (St. Germain, Trianon, Neully, Sevres) "Avrupa Haritası" yeniden çizildi... Ve Osmanlı Devleti Avrupa'dan çekildi...
Savaşın acılarını yaşayanlar, barışı sürekli kılmak için 1919'da "Cemiyet-i Akvam" ı topladılar... Türk ulusunu ardına takmış olan "Atatürk" , Sevr'i tanımadı. Osmanlı'nın elde kalan son toprakları üzerinde, 1923'te "Türkiye Cumhuriyeti" ni yarattı...
II. Dünya Savaşı "1929 Ekonomik krizi" tüm dünyayı sarstı... 1933'te "Hitler" sahneye çıktı... Dediklerine bakılırsa; savaş anlamsızdı, yararsızdı, korkunçtu ve insanlık dışıydı. Ama 5 yıl geçmeden Ren Bölgesi'ni ve Sudetleri işgal etti, Avusturya'yı ilhak etti... 1 Eylül 1939'da "Polonya" ya taarruz eden Almanlar; "Yıldırım Harbi" stratejisiyle tüm Avrupa'ya yayıldılar. Ve bir sabah, 21 Haziran 1941'de, 3 milyondan fazla askerden oluşan, 146 tümenlik Alman Orduları Rusya'yı istilaya başladı... Savaş Avrupa'dan Afrika'ya, oradan Asya'ya, Pasifik'e, Atlas Okyanusu'na uzandı...
Nisan 1945'te "Birleşmiş Milletler Antlaşması" imzalandı. Antlaşmanın amacı savaşı ortadan kaldırmaktı... Mayıs 1945'te Avrupa'da "Almanlar" , Ağustos 1945'te Uzakdoğu'da "Japonlar" teslim oldular... Avrupalıların ifadesiyle "Cengiz Han'dan bile kötü adam" Hitler, 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştu... Savaş bitmişti. Ancak çok geçmeden, barışı yaşatmanın savaş kazanmaktan daha güç olduğu anlaşıldı... "Sovyetler Birliği" ve "Amerika Birleşik Devletleri" , dünya siyasetine egemen oldular. Dünya, bu iki devletin çevresinde gruplaşan iki ayrı blokla, yansız kalmaya çalışan devletlerin oluşturduğu bir "Üçüncü Blok" haline geldi...
Soğuk Savaş Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa'da, 1 milyon km2'lik bir alanda, 90 milyon nüfuslu bir "Peyk Devletleri Grubu" yaratmıştı. Tehdit büyüyordu. "Soğuk Savaş" başlamıştı... Avrupa'nın özgür ülkeleri için tek yol birleşmekti... "Kıta Avrupası" nda Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa'yı Sovyet tehdidiyle baş başa bırakamazdı! 4 Nisan 1949'da Washington'da "Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO)" imzalandı. Antlaşma; ABD ve Avrupa ülkeleri arasında siyasi, ekonomik ve askeri alanda işbirliğini öngörüyordu... 1952'de antlaşmaya Türkiye de taraf oldu. 1955'te Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleri, NATO'nun karşısında "Varşova Paktı" nı kurdular... 1957'de Kömür ve Çelik Birliği, "Avrupa Ekonomik Topluluğu" na (AET) dönüştü. 1963'te Türkiye AET'ye üye oldu. 1989'da iki Almanya birleşti. 1990'da, özgür ve bütün Avrupa'yı hedef alan "Paris Senedi" imzalandı. Avrupa'da bir "Yumuşama ve İşbirliği" ortamı yaratıldı. 1991 de "Sovyetler Birliği" parçalandı ve Maastricht'te, Avrupa'nın siyasal birliğini amaçlayan "Avrupa Birliği (AB) Antlaşması" imzalandı. "1999 Helsinki Zirvesi" sonrasında Türkiye AB'ye aday oldu. 2005'te üyelik müzakereleri başladı. Türkiye için giriş kapısı aralanmıştı. Ne var ki, Aralık 2006'da müzakereler kısmen askıya alındı. Bu aşamada ileri sürülen gerekçe Kıbrıs'tı. Birlik, "Kıbrıs Rum Yönetimi" nin, "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanınması anlamına gelecek bir hareket tarzını -Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlarını GKRY'ye açmasını- dayatmaktaydı! Avrupalılar Türklerin karşısına yine tavırla çıkmışlardı. Uzun bir geçmişi olan Türkiye-Avrupa ilişkilerinde yeni bir dönem başladı.
Gelinen nokta Tarihsel süreç içinde, Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkilerde karar veren taraf hep Avrupalılar oldu!..
Türkler, Avrupa'nın ne içinde ne de dışında tutuldu!..
Taraflar bugün yine bir karar noktasındalar!..
Avrupa her zamanki gibi Türklere yine mesafeli durmakta!..
Türkiye ise ulusal hak ve çıkarlarını savunan bir ülke olmaktan çok uzakta!..
Ve Avrupalıların belirlediği sınırlar içinde kendine yine yer aramakta!..
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Her gün kendi kefenimizi dokuyoruz
22/2/2008 - Ümmetçiler ve Milliyetçiler!..
Türkiye'de "milliyetçilik" ; sonunda Türk ulusunu kendi yurdunda dinsel bir topluluğa dönüştürme amacı güden "ümmetçilik" tuzağına düştü!.. Milliyetçi olduklarını söyleyenler öngörüsüz değerlendirmelerle son dönemde Türkiye'yi üç kez zora soktular!.. 57'nci hükümeti sonlandıran ve Türkiye'yi "siyasal İslam" iktidarına mahkûm eden bu dar görüşlülük; 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de egemen oldu!.. Son adımda ise Türk ulusunu ortaçağ karanlığına götüren toplumsal bir ayrışmanın zeminini oluşturdu!.. Tarihin gerçekleri unutuldu!..
Çarpıtılmış tarih
Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya'da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar!.. İslamiyetin yayılma süreci başında (MS. 632) Arap ordularının saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüz yılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı!.. Türkler teslim oldular (MS. 751)!.. Arap tarihçi İbn-i Dahak vahşeti şöyle anlatıyordu: "Katledilmeyen çocuk, ırzına geçilmeyen kadın kalmamıştı!.. Türkler diri diri yakılmıştı!.."
Ne acıdır ki, tarihin bu en büyük "Türk soykırımı" sistemli çabalarla unutturuldu!.. Kılıçla katledilen Türklerin İslamı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uyduruldu!.. Sonradan bu gerçeği ifade eden "milliyetçiler" de "ümmetçiler" tarafından susturuldu!..
Yok edilen kimlik
Türkler çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu döneminde yönetim kademelerinden uzaklaştırıldı!.. "Türk kimliği" yıkıma uğratıldı!.. Tüm coğrafyada Türkler; "etrak-ı bi idrak" yani "aptal Türk" olarak anılmaya başlandı!.. İmparatorluk topraklarında diğer uluslar, kimliklerini koruyarak yaşarlarken Türkler, İslamiyetin ulusçuluğu reddeden, ümmetçiliği esas alan anlayışı içinde kimliklerinden arındırıldılar!.. "Türk'üm" diyemedikleri için, yalnızca "Müslümanım" demek zorunda kaldılar!..
I. Dünya Savaşı'nda Filistin cephesinde, ihtiyat zabiti olarak görev yapan Falih Rıfkı Atay, "Zeytin Dağı" adlı eserinde şöyle diyordu: "Suriye, Filistin ve Hicaz'da, 'Türk müsünüz' sorusunun birçok defalar cevabı 'estağfurullah'dı!.."
Zaten Osmanlı hanedan mensupları da kendilerini "Türk" görmüyorlardı!.. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç' in belirlemesiyle; "Türk Osmanlı idi ama, Osmanlı Türk değildi!.."
Ulus milliyetçiliği
"Türkiye Cumhuriyeti" kurulduğunda Atatürk , yeni devleti kuran halkı "Türk ulusu" olarak tanımladı!.. Ona bir ulusal kimlik kazandırdı. "Yurtseverlik" temelinde "ulus bilinci" geliştirmek için, eylem ve söylemlerinde Türk ulusunu yüceltti!..
Atatürk bugün kimilerinin "ecdat" olarak gördüğü ve "laf söyletmem" dediği Osmanoğulları'nın Türklükle ilişkisini şöyle açıklıyordu:
"Anadolu-Rumeli insanı, elbette bizim insanımızdır. Bizler o insanların devamıyız. Ama bizim atamız Osmanlı Hanedanı değil!.. Biz hanedan soylu değiliz!.."
"Osmanoğulları 600 yıldan beri zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına el koymuşlardır. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırılara artık yeter diyerek, ayaklanarak egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor!.."
Soy milliyetçiliği
II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) Türkiye'de, "ulus milliyetçiliği" dışında, yeni bir milliyetçilik anlayışı gelişti. Bu anlayış 1900'lü yılların başlarında ortaya çıkan, Orta Asya kaynaklı "Türkçü-Turancı" milliyetçilik anlayışıydı!.. Başka ulusların, özellikle de Çinliler ve Rusların egemenliği altında yaşayan Türklerin özgürlüğünü ve birlikteliğini savunuyordu. Savaştan Almanların galip çıkması halinde Sovyet yönetimindeki bütün Türklerin özgürlüğe kavuşacağını öngörüyordu!.. Ama umulan olmadı!..
Savaş sonrasında Türkiye demokrasiye geçti!.. Yeni dönemde güç kazanan karşıdevrim; ideolojik zemin arayışına girişti!.. Altyapı oluşturmak üzere dine yöneldi!.. Türkiye Sovyet tehdidine karşı NATO'ya ve Müslüman ülkelerin oluşturduğu "yeşil kuşak" içine sokuldu!..
Türk-İslam sentezi milliyetçiliği
"Komünizm" karşıtlığı,Türkiye'de önce "milliyetçi-mukaddesatçı" ideolojiyi; sonra da "Türk-İslam Sentezi" ni doğurdu!.. Bu sentez doğası gereği birlikteliği mümkün olmayan iki öğretinin alaşımıydı!.. Ulus kimliğini reddeden "ümmetçilik" le bu kimliği savunan "milliyetçilik" yapay bir beraberlik içine sokuldu!.. Aslında yapılan, iki öğretinin birbirinden ayrılmaz olduğunu beyinlere çivileme amacını güdüyordu!.. Ardında ise "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye kararlı güçler duruyordu!..
"Milliyetçiler", "Türk- İslam Sentezi" nin kendilerini yok edecek bir tuzak olduğunu yıllar yılı fark edemediler!.. "Ümmetçiler" in Arap milliyetçiliğine hizmet eden, İslam şeriatçıları olduklarını göremediler!.. Ulusal kimliği (Türk kimliğini) kabullenmeyen ümmetçilerin karşısında direnç gösteremediler!.. Ve ümmetçiler, milliyetçilerin sırtında yol katederek bugünlere geldiler!..
ABD dayatması
Sovyetler sonrasında (1991) dünya egemenliği amaçlayan ABD, Ortadoğu ülkelerinde "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye yöneldi!.. Yeni bir proje üretti!.. "Büyük Ortadoğu" adı verilen geniş bir coğrafyada yeni bir İslam anlayışı -"ılımlı İslam"- geliştirdi!.. Model olarak da Türkiye'yi seçti!..
Sonuçta Türkiye'de "ulusal kimlik bilinci" nden arındırılmış yeni nesillerin yetiştirilmesi için yeni olanaklar yaratıldı!.. Dinsel kuralların geçerli olduğu bir yaşam tarzı topluma dayatıldı. Bu yolda ümmetçilere en büyük desteği de milliyetçiler sağladı!..
Aslında iki grup arasında derin bir anlayış farkı vardı. Bu fark "Türk milliyetçisi" Nihal Atsız' la, "şeriat ümmetçisi" Mehmet Akif' in düşünce yapısındaki fark kadardı!.. Bugün coşku içinde okuduğumuz "İstiklal Marşı" mızın, 10 kıtalık tüm metnine "Hakk", "ezan", "cennet", "iman" gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek "Türk" sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif'in yeni ardılları, onun; "Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki 'yaşar' der delidir!.. Arabın Türk ise, hem sağ gözü hem sağ elidir!.." dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, beraberlerindeki "milliyetçiler" gerçekleri göremediler!.. Vasiyetinde (4 Mayıs 1941) Arapları "yeni düşman" , Amerikalıları "yarınki düşman" olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız'ın yolunu terk ettiler!.. "Ulusçuluk güden, ulusu için savaşan ve ölen bizden değildir" diyen ümmetçilerin peşine düştüler!..
Gelinen nokta
Ümmetçilerin Türklere bakış açısını ortaya koyan İslam önderlerinin bir söylemi çok anlamlıdır: "O insanlar ki tepsi gibi düz yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, burunları basık, gözleri çekiktirler (Türkler); onlar yeryüzünden yok edilmedikçe İslam sâlâh bulmayacaktır!.."
Bugünün dünyasında bunun bir yolu kalmıştır. O da Türklerin Araplaştırılmasıdır!..
Türk-İslam sentezi milliyetçileri; bugün "Ya Allah bismillah Allahü'ekber" diye peşlerinden koştukları ümmetçilerin, gün gelecek kendilerine "Ben Türk'üm" dedirtmeyeceklerini anladıkları an, iş işten çoktan geçmiş olacaktır!.. Unutulmamalıdır ki, ümmetçiler için yalnızca bir değer vardır; o da "İslam" dır!.. Bunu "milliyetçiler" akıllarından hiç çıkarmamalıdır!..
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Bu yazının amacı ne? Kimileri ;yıllarca Türk-kürt ayrımı yapıp yapay gündem oluşturmuş tek yürek olması gereken milletimizi birbirine düşürme gayreti gütmüş bunda da azımsanmayacak derecede başarılı olmuşlardır.
Şimdilerde ise;bunun yanında Türk-arap düşmanlığı yaratılmak mı isteniyor? Her halükarda bir taraf Türk olmak üzere karşı tarafa yeni bir saf getirilmek isteniyor.Bu oyunlar artık baydı.Bu kadarı yeter.Türkler-araplar-kürtler.vs yıllarca birlikte yaşadı ,bunların arasına nifak tohumları ekmeyin,serpmeyin rahat bırakın artık.
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Hiç bir ırka düşman değiliz ama bize düşmanca tavır alanlara da sessiz kalamayız. Sn. mistrall, yazıda bahsedilenler Arap kökenli vatandaşlarımız değildir. Yazıda bahsedilen aşağıdaki zihniyet ve hangi ulustan olursa olsun o zihniyetin temsilcileridir.
Selamlar,
Ecyad Kalesi'ni yıkan ve Kábe'deki Türk revaklarını da yıkmaya hazırlanan Kral Fahd, Kábe'nin Suudi kimliğine bürüneceğini zannederken yanılıyor.
Mekke'de, bütün Türk yapılarından çok daha önemli olan bir başka Türk eseri hálá dimdik ayakta: Kábe'nin kendisi... Bugünkü Kábe, Hazreti İbrahim zamanından gelen yapı değildir. bizden kalmadır, 1612'de temelinden çatısına kadar yenilenmiştir ve yenilemeyi Sultanahmed Camii'nin de mimarı olan Mehmed Ağa yapmıştır. Dolayısıyla, Fahd'ın kutsal topraklardaki Türk izlerini silebilmek için, Kábe'yi de yıkması şarttır.. Kral Fahd, Taliban'ın verdiği ilhamla Ecyad Kalesi'ni yerle bir etti. Sırada şimdi Kabe'yi çevreleyen Türk Revakları geliyor. Sultan Abdüláziz ve Abdülhamid zamanında kutsal toprakları güzelleştirmek ve oralarda bizden bir iz bırakmak maksadıyla fakir Türk insanının nafakasından kesilen paralarla inşa ettirilen güzelim revaklar yakında buldozerlere havale edilecek. Fahd bu işi de becerdikten sonra Kábe'ye Suudi kimliği verme operasyonunu tamamladığını zannedecek ama kazın ayağı hiç de öyle olmayacak; zira Mekke'de yıkılan Ecyad Kalesi'ndende, yıkılacak olan revaklardan da önemli ama onlar kadar bizim olan bir başka Türk eseri var: Kábe'nin kendisi...
Çoğumuz bilmeyiz, hatta belki Kral Fahd bile farkında değildir ama, altın işlemeli kalın siyah örtünün altındaki Kábe bundan binlerce sene öncesinden, Hazreti İbrahim zamanından gelen eski orijinal bina değildir. 17. asırdan kalmadır, 1612'de, Birinci Ahmed'in saltanatında, temelinden çatısına kadar yenilenmiştir, bu yenileme işi Türk mimar ve ustalarının eseridir ve planları çizip uygulayan kişi de Sultanahmed Camii'nin mimarı olan Mehmed Ağa'dır.
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Sayın Gür;
Ben aslında Doğu Silahçıoğlu'nun yazısındaki üstü kapalı da olsa İstiklal Marşı'nın sözlerine yönelik eleştiri için ulusalcı arkadaşların görüşünü merak etmiştim. Bu konuyu da bunun için açtım. Ama gördüğüm kadarı ile sorduğumuz sorudan çok konunun çevresinde dolaşarak başka yönlere doğru kaydırıldı konu..
Sağolsun, Nuran Hanım yazının tam metnini alıntılamış. Yazının tam metnini incelediğimizde de bazı doğrularla birlikte bir hayli yanlışlığı da içerdiği de gözlenmektedir.
Şunu unutmamak gerekir ki; Mehmet Akif de Nihal Atsız da; Nazım Hikmet kadar bu memleketin evladı yazar ve şairlerdir. Farklı görüşlerde olmaları bunları dışlamamızı gerektirmez. Her üçünü de okumuş biri olarak her üçünden de yararlandığımı rahatlıkla söyleyebilirim, ama her üçünün de katılmadığım görüşleri de var.
Örneğin Doğu Silahçıoğlu'nun yazısında Nihat Atsız'dan aldığı "Arapları yeni düşman, Amerikalıları yarınki düşman" şeklindeki görüş, o kadarla sınırlı değil. Oğluna yazdığı bir mektuptan alınan bu ifadelerin bulunduğu metni tam olarak görürseniz buram buram ırkçılık koktuğunu, aklı başında bir adamaın kabul edebileceği bir metin olmadığını anlarsınız. Ama Doğu Silahçıoğlu, bu ırkçı metinden işine gelen tarafları alarak Mehmet Akif aleyhine bir söylem geliştirmiş. Doğu Silahçıoğlu'nun Nihal Atsız'dan bula bula bu ırkçı metni bulduğu, bunun üzerine atladığı anlaşılıyor. Oysa Atsız'ın Türk tarihi ile ilgili oldukça ilginç ve güzel makaleleri var. Mehmet Akif'i kötüleyeceğim diye ırkçı metinlerden medet uman Doğu Silahçıoğlu'nu onaylamam mümkün değil.
Kaldı ki, İstiklal Marşı'ndaki dinsel içerikli sözcüklerden rahatsız olduğu görülen Doğu Silahçıoğlu'nun aynı marş içerisinde "KAHRAMAN IRKIMIZ" sözlerinin de geçtiğinden haberi yok galiba... Ya da İstiklal Marşımız içerisindeki "KAHRAMAN IRKIMIZ" sözlerinden Türk ırkını değil de Arap ırkını mı kastettiğini zannediyor.
Şunu da unutmamak gerekir ki, Mehmet Akif köken olarak Arnavuttur ama kültürel olarak Türktür. İşte milliyetçiliği, ırk milliyetçiliği olarak değil de kültür milliyetçiliği olarak anlamak gerektiği buradan da anlaşılıyor.
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Abbas Bey,
Nihal Atsız su katılmamış bir ırkçıydı. Bir kafatasçıydı, oğlu Yağmur Atsız , yarı şaka yarı ciddi babasının bu kafatasçılığını bir yazısında anlatmıştı. Gerçekten de safkan Türk mü olduğunu merak edenler evine akın eder ve O da elinde mezura ile gelenlerin kafa ölçülerini alır ve ne derece Türk olduklarını söylermiş.:deli:
Mehmet Akif'in babasının Arnavut olduğunu söylerken, annesinin Buhara'lı olduğundan bahsetmemişsiniz. Mehmet Akif esasen bir din bilgini değildir. Babasının medrese hocası olması nedeniyle bazı dini bilgilere vakıftır. Arapça, Farsça bilmesi dini konularda araştırma yapabilmesine imkan vermiştir ancak bunlar yeterli de değildir. Zaten Kuran-ı Kerim'i Türkçe'ye çevirmeye bir hayli uğraştıktan sonra beceremeyip, bu işten vazgeçmiştir. Ancak ümmetçi olduğu ve İslam Birliği'ni savunduğu su götürmez bir gerçektir. Bu düşünceleri savunurken ne ümmetçilere ne de diğerlerine yaranabilmiştir. Tevfik Fikret'le ters düşerken, diğer yandan II.Abdülhamit'e de eleştiri getirebilen, bugünkü MİT'in eski adı olan Teşkilat-ı Mahsusa'da da görev yapmış ilginç bir şahsiyettir. Zaten memlekette de huzur bulamamış ve ömrünün son yıllarını Mısır'da geçirmiştir.
Yalnız sanırım Doğu Silahçıoğlu'nun yazısını tam olarak okumamış veya orada verilmek istenen anafikiri tam olarak kavrayamamışsınız. Doğu Silahçıoğlu "Nihal Atsız iyidir, Mehmet Akif kötüdür demiyor." Aksine al birini vur ötekine diyor ve bugün gelinen noktada Türk-İslam sentezi milliyetçilerine siz kardeş değilsiniz diyor. Skandal...:o Ve Atatürk'ün ulus milliyetçiliğini savunuyor.
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Yalnız sanırım Doğu Silahçıoğlu'nun yazısını tam olarak okumamış veya orada verilmek istenen anafikiri tam olarak kavrayamamışsınız. Doğu Silahçıoğlu "Nihal Atsız iyidir, Mehmet Akif kötüdür demiyor." Aksine al birini vur ötekine diyor ve bugün gelinen noktada Türk-İslam sentezi milliyetçilerine siz kardeş değilsiniz diyor. Skandal...:o Ve Atatürk'ün ulus milliyetçiliğini savunuyor.
Bu forumların çok okunduğunu biliyoruz da bizler yazalım arkasından büyük medyada yankı bulsun mu demeli...:o
Hadi Uluengin ile düşüncelerimiz taban tabana zıttır. Bugünkü yazısını aşağıya alıyorum. Liberal demokratlar AKP ile yolları ayırdı ayırmasına da, algılamada sorun devam ediyor gibi... Ne dersin Abbas Kardeş, yoksa biz mi gözü kararttık da yazıları işimize geldiği gibi anlamaya başladık?
İstiklal Marşı birinci mısra
ŞÜPHE yok, "Memleketimden İnsan Manzaraları" çok muhteşem bir başyapıttır.
Ve, epika içinde epika, NazımHikmet Ran o "Manzaralar"a yaydığı diğer şáheseri "Kuvvayı Milliye Destanı"nda, tam İzmir taarruzu öncesi, Nurettin Eşfak’a şöyle dedirtir:
"Bizim İstiklál Marşı’nda aksayan bir taraf var, / bilmem nasıl anlatsam.
Ákif, inanmış adam. / Fakat onun ben / inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Beni burada tutan şey / şehit olmak vecdi mi? / Sanmıyorum.
Meselá bakın: / ’Gelecektir sana vaadettiği günler Hakk’ın’./Hayır.
Gelecek günler için ayet inmedi bize. / Onu biz kendimiz / vaadettik kendimize".
* * *
ANLAŞILACAĞI gibi, dev komünist şairin dev ümmetçi şaire burada yönelttiği eleştiri, kendisinin benimsemiş olduğu materyalist ideolojiden kaynaklanıyor.
Mehmet Ákif’in milli marşta da din metafiziğine atıfta bulunmasını benimsemiyor.
Evet öyledir ve özellikle sonraki kıtalarda, pek çok iláhi referans zikredilir.
Manzûme yukarıdaki "şehádet", "vecd", "Hakk" kelimelerine ek olarak, "hilál", "helál", "iman", "Hûda", "iláhi", "mábed", "secd" gibi diğer İslami kavramları da içerir.
Ancak, "Safáhat" yazarı imáni tercihini zaten hiçbir zaman saklamamıştır.
Bunu tavizsiz sahiplenmek dürüstlüğünü ve namuskarlığını hep sürdürdüğü içindir ki de, Cumhuriyet İdeolojisi’yle kesinkes çeliştiği an Mısır sürgününe gitmeyi tercih etmiştir.
* * *
VE bin şükür, ondan çeyrek yüzyıl sonra bu defa kendisi Rusya sürgününe gitmek zorunda kalan Názım Hikmet de aynı ölçüde dürüstlük ve namuskárlık insanıydı.
Nitekim, Nurettin Eşfak’ın ağzından "Ákif inanmış adam" deyişi de, fikri ve felsefi açıdan zıt kutupta yer alsa dahi, Sezar’ın hakkını Sezar’a verdiğinin ispatı ve delilidir.
Ama derhal söyleyeyim ki Ran’ın yukarıdaki eleştirisi, en azından serzenişi, haksızdır.
Buna mim koyalım, şimdi yine aynı konuya daha güncel bir çerçevede geliyorum.
* * *
"ULUSALCI - kuvvacı" cihetin en "sivri" isimlerinden addedilen ve 28 Şubat’ın öncülerinden olan emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu da aynı "İstiklál Marşı"na ilişkin olarak, yukarıdaki eleştiriyi kısmen çağrıştıran başka kelámlar buyurdu.
Resmen Nazi sicilli ve aynen Hitler perçemli Nihal Atsız’a da hayran olan paşamızın "Cumhuriyet" gazetesinde döktürdüğü satırları tek bir virgülüne dokunmadan aktarıyorum:
* * *
"BU fark Türk milliyetçisi Nihal Atsız’la, şeriat ümmetçisi Mehmet Akif’in düşünyapısındaki fark kadardı. Bugün coşkuyla okuduğumuz İstiklal Marşı’mızın 10 kıtalık tümmetnine ’Hakk’, ’ezan’, ’cennet’, ’iman’ gibi sözcükler ustalıkla yerleştirmiş. (?)
"(Milliyetçiler kastediliyor) Vasiyetinde Arapları yeni düşman, Amerikalıları yarınki düşman olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız’ın yolunu terk ettiler!.."
Breh,breh, breh, demek artık ey Türk titre ve kafatasçı Atsız hayranı paşanı izle!
* * *
TABİİ ben, "ulusalcılık" sözcüsü Silahçıoğlu’nun "Atatürk’ü Anlayan Tek Şef: Hitler" manşetli o "Cumhuriyet" gazetesinde, 2. Savaş boyunca aynı gazetede gamalı haç satırları döşenmiş olan diğer general Erkilet’in yerine adaylık koyup koymadığını bilemiyorum.
Ancaak, "İstiklál Marşı" konusunda emekli askere söyleyecek iki çift láfım olacak.
Zira, asla Büyük Názım Hikmet’le karşılaştırmak gafletine düşmüyorum ama, paşanın Büyük Ákif’e yönelik veryansını, Ran’ın idealist yanlışına ek olarak bir de cehálet içeriyor.
Bunu yarın, ulus-devlet marşlarındaki "iláhi boyut" çerçevesinde inceleyeceğim.
Hadi Uluengin / Hürriyet
Konu Harun Gür tarafından (26-02-2008 Saat 23:49:40 ) de değiştirilmiştir.
Sebep: ekleme
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Harun Bey;
Hadi Uluengin'in yazısını kopyalamak için bilgisayarın başına geçtiğimde benden hızlı davranan bir uaynık arkadaşın yazıyı kopyaladığını gördüm.
Bu arada liberaller konusundaki sorunun AKP konusundan çok liberallerin de homojen olmadığını gösteren bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Farklı görüşler içeren, birbirlerini eleştiren liberal yazarlar var. Selamlar.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Wmic Windows Activation Key and...
03-05-2025, 14:36:12 in Aile Hukuku