Evlen-Me

[gecem1970]

Basına yansıyan haberleri okuyorum. Etrafıma bakıyorum. Bende şöyle bir kanı oluştu son dönemde. Medeni kanun evlenme diyor vatandaşa. Evlenmemeniz için öyle çok nedeniniz varki. Toplumun ezilmiş eğitimsiz bölümünde zaten pek yaygın olmayan nikah (yasal olandan söz ediyorum) toplumun bu bölümündeki yasal olarak evli olan kadını korumak için öyle bir düzenlenmiş ki bu kezde toplumun üst ve orta sosyo ekonomik grubundaki kadın ve erkekleri medeni kanun hükümlerince evlenmekten alıkoyuyor.

Kadınsanız kesinlikle evlenmememeniz gerekiyor. Çünkü soyadı sorununuz var. En iyi olasılıkta iki soy adı alıyorsunuz ancak bu bir aldatmaca olarak kalıyor. Çünkü ayrık yazılan iki soy adından öne olan evlenmeden önceki soyadanız ikinci ilk ad gibi algılanıyor. Kim olursanız olun tek başına ilk soyadınızı kullanamıyorsunuz. Bu sanıldığından fazla güçlük yaşatıyor kadına.

Kadın yada erkek eğer kendinize sizinle eş maddi olanaklara sahip bir eş bulmadıysanız kesinlikle evlenmemeniz lazım. Çünkü işin içinden çıkmak olanaksız. Evliyken edinilenler ortak denirken karşı taraf katkı payı falan diyor. Miras yoluyla gelenler sizin ama o mirastan elde edilen kira ortak. Miras yoluyla edindiğiniz parayı es kaza ortak hesaba yatırısanız artık sizin olmuyor vb. Örneğin ortak hesap için boşanma durumuyla ilgili madde koydurun diyor mahkeme.

Evli olan arkadaşlara soralım. Herhangi bir işlem yapılırken boşanırsak ne olacak? şeklinde bir madde koydursalar belgelere, bunu ima etseler halen evli olabilirler miydi? Boşanma (ne yazıkki) günden güne doğallaşsa da bu ülkenin sınırları içinde insanlar evliliğe bir yastıkta kocamak (yaşlanmak) temennisiyle adım atar ve bir yastıkta kocayacakmış gibi davranır. Miras yoluyla gelen parasını ortak hesaba yatıran kadın yada koca şüphesizki bu şekilde davranmaktadır. Eşinden ölüm dışında başka bir nedenle ayrılacağını düşünmediği ölümünden sonra onu korumak kollamak niyetinde olduğu için böyle bir davranışta bulunmuştur. Her adımınızı ya boşanırsak diye atıyorsanız o evlilikten hayır mı gelir?

Tabi başka mal rejimleride var. Otur incele seç kardeşim. Evet öyle yapmak lazım. Evlenme teklifi yapılmış, kabul edilmiş. Düğün için uygun bir mekan arıyorsunuz nişanlınızla. Geziyorsunuz mekanları. Uğrayıp balayı için turizm şirketlerinden bilgi almak ta lazım. Şimdi bekar arkadaşlara soruyorum. Mal rejimiyle ilgili bilgi almak amacıyla bir hukukçuya gitmek için uygun zaman hangisidir? Düğün salonuna bakmadan önce mi? Yoksa balayı programını yaptıktan sonra mı? Böyle evlenilir mi?

Hani o evlilik aşkı öldürüyor klişesi var ya.. Evlenmeden birlikte yaşamayı tercih edenlerin ağzında gerekçe olarak. Bu aşk ömür boyu sürmez ikimizde biliyoruz. İdare edin manasında ... Şimdi "Evlenmeye kalkarsak medeni kanun bu aşkı öldürür" anlamı. Mal mülk hesaplarına girip onarılması güç yaralar açacağına ilişkilerinde evlenmiyorlar.

Okuyanlar sen nerde yaşıyorsun kardeşim falan diyordur belki şu anda. Birkaç zengin şımarık kişiden söz etmiyorum. Büyük şehirlerde yaşanan bir modadan söz etmiyorum. Üniversite mezunu orta düzey memurlar arasında bile bu durum hızla yayılıyor. Düğün bile yapanlar oluyor üstelik. Resmi nikah çeşitli nedenlerle önceden yapılabildiği için bu çoğu kez bir kaç kişinin bildiği bir durum olarak kalıyor.

Birlikte yaşama olarakta açıklamıyorlar orta tabaka bu durumu. Evliyiz ama nikahlı değiliz diyorlar. İmam nikahlıyız diyenlere birde bunlar ekleniyor.

Ortada bir yanlışlık yok mu? Ne dersiniz? Gözümüzü diktiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde evlilik kurumunu yasal sosyal ekonomik her açıdan desteklemek için sayısız program yürütülüyor. Dünyanın yuvarlak olduğunu yeniden keşfetmek zorunda mıyız? Aileyi korumak kollamak için yok oluşunun etkilerini tamamen hissetmeyi mi bekliyoruz?

[Harun Gür]

Sn. gecem1970,

Ağzınıza sağlık... Bu konudan muzdarip değilim, evliliğim çok eskilere dayanır, yani ortak mal rejimine tabi olmayan bir evlilik benimki ... Ülkenin ekonomik durumu , empoze edilen kültür, kadınlarımızın ezilmişliği, kadın eğitim oranları, bu memlekette her 3 veya 4 kadından ancak birinin iş yaşamına katılabildiği için kadınların cemiyet hayatında yokluklarını gözardı etmiyorum. Bu ve benzeri asıl sorunlar giderilmeden popülist politikalarla veya Batı dayatmaları ile bahsettiğiniz konu ve benzerlerinin asıl sorunları çözümlemek bir tarafa, daha da ağırlaşacağını düşünüyorum. Kadınların neredeyse % 75'inin iş hayatında olmadığı ve dolayısıyla bir gelirlerinin bulunmadığı ülkeye, Avrupa'daki iş hayatına kadınların katılımındaki yüksek oranları gözönüne alarak şimdiden (özellikle altını çizdim, çünkü olması gerekendir, buna hiçbir itirazım olamaz) yasaya yarı yarıya mal rejimi koymak belirttiğiniz gibi evlen-Me demektir. Bu çağdaşlaşma ile izah edilemez, bu olsa olsa kafasını kuma gömen devekuşunun poposuna makyaj yapmak olarak tanımlanabilir. Daha önce de yazdım, hukuk kuralları sosyal ihtiyaçlardan beslenir ve buna göre gelişir ve değişir, ihtiyaca cevap vermeyen kuralların yanında, ihtiyacın üzerindeki hukuki hükümler de olumsuzluk yaratır. Hukukun işi toplumu geliştirmek değildir, hukuk içinde bulunulan toplumun ortalama ihtiyaçları gözetilerek oluşturulan kurallar manzumesidir. Toplumu geliştirmek sosyal, kültürel ve ekonomik bir olgudur ve siyasetçilerin işidir.Örneğin töre cinayetlerine eğitim ve kültürel nedenlerle 30 yıl önce toplumun bakışı ile bugünkü bakışı değişmiştir, eski Ceza Kanunu bunu hafifletici neden sayarken yeni Türk Ceza Kanunu ağırlaştırıcı neden olarak görmektedir vb...

Ancak yasalarımız, özellikle de AB uyumlu olanları incelersek, sizin işaret ettiğiniz saçmalıkların Yeni Türk Medeni Kanunu ile sınırlı olmadığını görürsünüz. Avrupa'nın deneyimleri ile sabit, bıraktığı veya bırakmakta olduğu ne varsa biz bunlara mal bulmuş mağribi gibi atlıyor ve hukuk sistemimize dahil ediyoruz. Toplumumuzun ihtiyacı olanlar, yararı olanlar yok mu var tabi, bunlar da alınıyor, ama çok sınırlı ve hatta bazılarında kraldan çok kralcı davranıp hükümlerini daralttımız veya genişlettiğimiz bile oluyor.

Örneğin bir yandan kadınların iş yaşamına katılamadığından şikayetleniriz, öte yandan katılamamaları için İş Kanunu ile elimizden geleni yaparız. Başka bir forumda da açıkladım, erkeklerle başta ücret olmak üzere eşitlik, fizyolojik, sağlık vb. sebepleri kesinlikle eleştirimin dışında bırakıyorum. Örneğin evlilikten sonraki 1 yıl içinde kıdem tazminatı hakkı...

Daha birçok örnek gösterilebilir. Bu sadece kadınlarla da ilgili değil, birçok konuda toplumun çıkarı aksine Kanunlar gelip geçiyor, bunların içerikleri bir tarafa kullandıkları dil, Kanun yapma/yazma tekniği o kadar bozuldu ki, Yüksek Mahkemelere Allah kolaylık versin demekten başka hiç birşey gelmiyor elden...

Selamlar,

[Av.Dilek Kuzulu Yüksel]

evliliğim çok eskilere dayanır, yani ortak mal rejimine tabi olmayan bir evlilik benimki ...

Harun Bey, eğer 01.01.2002 tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde, herhangi bir sözleşme yapmadı iseniz, bu tarihten itibaren siz de yeni yasal mal rejimine yani edinilmiş mallara katılma rejimine tabisiniz, öncelikle bunu belirtmek isterim, dikkatli olunuz. ( Virgülden sonraki kısım latifeydi.)

Genel olarak sizlerin görüşlerine katılmakla birlikte, edinilmiş mallara katılma rejiminin toplum yapımız ve geleneksel yaşam tarzımız nedeniyle mağdur olan kadınımızı (özellikle evdeki çalışması hiçe sayılan ev hanımlarını) korumak için getirildiğini de vurgulamak isterim.

Kanımca boşanmalar mal rejimine ilişkin kaygı ve hesaplardan dolayı artmamış; boşanmaların ekonomik (aile ekonomisi, geçim sıkıntısı) ve sosyolojik nedenlerle artması ve boşanmalarda özellikle kadınların mağdur olması nedeniyle mal rejimlerimiz bu şekilde değiştirilmiş, düzenlenmiştir. Yani yasa, toplumun ihtiyacına yanıt vermiş, boşanmalar zaten her geçen yıl artmakta iken (ki hala da artmaktadır) kadınların mağduriyetini önlemek için mal rejimine ilişkin hükümlerin değiştirilmesi uygun görülmüştür.

Edinilmiş mallara katılma rejimini sizlerin de az çok bildiğini, en azından sitemizden fazlasıyla bilgi edindiğinizi tahmin ediyorum, bu nedenle tek tek hükümlere ve gerekçelerine değinmek istemiyorum. Ama dört dörtlük bir düzenleme midir derseniz? Hayır, bence de dört dörtlük değildir, eksikler, yanlışlıklar, çelişkiler olduğu malumdur ancak yine de eski yasaya göre daha makul ve toplum gerçeğimize uygundur. En azından gerçekten kadın erkek eşitliğini sağlamaya yöneliktir. (Sağlıyor mu, sağlamıyor mu ayrı bir başlık altında tartışılabilir.)

Konumuz mal rejimlerine ilişkin hükümlerin yerindeliği değildi biliyorum ama kısaca da olsa değinmek istedim.

Neticede demem odur ki, evet boşanma davaları maalesef ki her geçen gün artmaktadır. Ancak ben şahsen, mal rejimine ilişkin düzenlemelerin bunda etken olduğunu düşünmüyorum. Meslek hayatımda özellikle son zamanlarda sıkça karşılaştığım evlenip boşanarak yüklü tazminat ve nafaka alarak hayatını idame ettiren kötü niyetli şahıslar dışında, eşlerin mal rejimi hesabı yaptıkları için boşandıklarına şahit olmadım. Mal rejimine ilişkin kaygı ve hesaplar boşanma kararı alınmasıyla ya da evliliğin çatırdamaya başlamasıyla gündeme gelmektedir.

Sayın gecem1970, bu arada soyadına ilişkin görüşünüze tamamiyle katılmaktayım.

Saygılarımla.

[Harun Gür]

Sayın Dilek Kuzulu Hanım:o ,

Geçmişte olmadığı gibi 01.01.2002 tarihinden sonra da bir sözleşme yapmadık hanımla, o tarihten bu yana çocuk hariç ortak edinilmiş birşeyimiz olmamasına dikkat ediyoruz.:o :o :o

Ben konuyu boşanmadan çok, boşanmayı gerektirmeyecek olan eylem olan evlenmeme üzerine düşünerek yanıtlamıştım. Zaten boşanan yandı demektir yeni Kanunla...

Selamlar,

[Harun Gür]

Aklıma gelince, yanlış anlaşılabilir diye izah etme zarureti doğdu...

Hanımın geliri benim gelirin neredeyse 10 katından fazla olduğundan , genç ve dinç bir emekli olarak, 2002'ye kadar, temizlik, bulaşık, çamaşır, ütü benim üzerime kalmıştı. O tarihte birden aklımda bir şimşek çaktı. O gün bu gündür, temizliğe bir kadın gelir, bulaşıklarımızı da yıkar sağolsun. Çamaşır ve ütü işini de yakındaki bir laundry ile halletmeye başladık. Bilmem inanır mısınız , o tarihten bu yana bende iflah olmaz bir başağrısı hasıl oldu, ne kadar ağrıkesici denediysek fayda etmedi. Yani 2002'den beri çok yorulmuyorum yine de gül gibi geçinip gidiyoruz çok şükür...

Haa unutmadan, 2002'den sonra bir dogy çadır aldım, bahçeye kurmak için... İnanın çok işe yarıyor, püfür püfür esiyor, hanım mal rejimi nedeniyle yarısı benim diye brandasını aldı, ben de sadece iskeleti ile idare etmeye alıştım , yazın sorun yok, önümüz kış durun bakalım belki iki branda alırım.:o :o :o

[Av.Dilek Kuzulu Yüksel]

Bence çadırı falan boşverin de hemen kendinize en sağlamından bir kask edinin. (Dikkat edin, o da edinilmiş mal olmasın, kişisel malınızla alın, paylaşılırsa o da fayda etmeyebilir çünkü. :o ) Zira, saygıdeğer eşiniz bu yazdıklarınızı okursa kafanıza bir merdane inme olasılığı oldukça yüksek. :o

Bu arada eşinize selamlarımı iletiniz lütfen.

[gecem1970]

Sayın Gür, Medeni kanunun neden olduğu farklı bir soruna da dikkat çekmiş oldu böylece. Demek yarısı onun olacağına hiç olmasın deyip savurganlık eden çiftlerde var:rolleyes:

Ben sadece evlenme mesajını gündeme getirmek istemiştim. Bu arada Sayın Gür siz erkek gözüyle beğenmiyorsunuz kanunu ama kanuna asıl itiraz eden iş hayatına katılmış kadınlar. Malum bizde toplumsal yapı gereği ev işleri kadının görevi olarak algılanır. Erkek sadece yardımcıdır. Evin geçimi ise erkeğin görevi olarak algılanır. Kadın eşine bu konuda yardımcıdır. Eşine yardımdan artanlar artık paylaşımda.

[Harun Gür]

Bir iskelet sadece 3 adet branda dedik, siz de hemen ciddiye almışsınız, emekli maaşımı STK'lara bağışlatacaksınız bu gidişle