Benim asıl merak ettiğim bankanın adı değişince, eski karlılığı kalmayınca Hollandanın bize sınır ötesi harekat düzenleyip düzenlemeyeceği. Oyakbank adını, yıllarca mensubu oldukları kuruluşla özleştirdikleri için bu bankadan emeklilik fonları satın alan birikimlerini burada değerlendirenler ve yine en güvenilir kurum olarak gördükleri ordu ile özleştirdiği için yatırımını bu banka aracılığıyla değerlendiren siviller herhalde müşteriliklerini uzun süre devam ettirmeyecektir.
Kaldı ki bu bankanın müşterisi olmalarının nedeni yukarıda sayılanlar olanlar acayip tutucudur(!). Parasını elaleme teslim etmez. Tabii kurtarabilirse. Emekli ikramiyesini "Oyak" adına güvenerek uzun yıllar bağlayıcılığı olan fonlara yatıranlar doğrudan "Oyak" kurumunca tanıtımı yapılan bu fonlara Oyakbank, bu kurumun olduğu için yatırım yaptıklarını idda ederek yargıya başvururlarsa şaşırmam. Oyak adını bir yıl daha kullanacaklar. Oyakla ilişkisi kalmadığına göre bu haksız rekabet olmuyor mu?
Ticari açıdan bu bir başarı olabilir. Ehh alıştık birşeylerin satılmasına. Ama şüphesiz böyle kararlar akşamdan sabaha alınmaz. Oyak, bankanın satılacağını önceden hiç değilse kendi üyelerine duyurmalıydı.
Oyakbank’ın Hollandalılara satışının duyurulması ardından, öteki bankaların satışında tanık olunmayan bir tartışma başladı. Daha önce Hüsnü Özyeğin bankasını Yunanlılara satmış olmasına karşın, medya ve kamuoyu kendisini kutlamıştı.
Neden, Oyakbank satılınca, sanki dünyanın sonuymuş gibi ağır tepki gösterildi?
Önce, Oyakbank nasıl kurulmuştu, kısaca hatırlayalım. Bank of Boston 1984 yıılnda İstanbul’da şube açmıştı, bu banka 1990 yılında üç grup tarafından satın alındı. Oyak, Alarko ve Cerrahoğlu ile birlikte dört ortaklı olmuştu. Bankanın adı da 1991 yılında Türk Boston Bank olarak değişti. 1994 yılında Oyak öteki ortakların hissesini de sasatın alarak, bankanın adını 1996’da Oyakbank olarak değiştirdi. Yurtdışından İrlanda ve Almanya’dan iki banka alan Oyak, yurtiçinde de Sümerbanka’ı alıp Oyakbank’a devretti.
Genel müdür Coşkun Ulusoy, Oyakbank ordunun değil diyor. Bu tam doğru olmamakla birlikte, bunu tartışmaya gerek yok. Oyakbank, Türkiye’nin 11. büyük bankası olmasına karşın satıldı çünkü mecburdular.
Oyak ve Oyakbank, silahlı kuvvetlerin bankası olmakla birlikte, yasa gereği ordunun parası ancak devlet bankalarında değerlendirilebiliyor. Oyakbank’ta ise isteyen emekliler ile halen görevde bulunanların bir kısmının maaşları burada yatıyor. Kısacası Oyakbank emeklisiyle çalışanıyla tüm personelin birikiminin yatırıldığı bir banka değil.
Öte yandan, bankacılığın temel işlevi faiz ve kredi vermektir. Yani paradan para kazanmak ve kazandırmak. Bazı bankalar sanayi gibi çeşitli branşlara yatırım da yapıyor. Oyak grubu ve bankası bunlardan birisidir. İşlevi yerine getirmek için de sermaye bakımından güçlü olmanız gerekiyor. Türk bankalarının gücü yok. Türk sermayedarı parasal açıdan güçlü değil. Bunu kabul etmek zorundayız. Ya banka büyüyecek ya da bir süre sonra daha önce örneklerini gördüğümüz şekilde ulusal ekonomiye kambur olacak. İşte bu nedenle Finansbank Yunanlıya Oyakbank Hollandalıya satıldı.
Ulusoy’un yanlışı, daha önce sırtına kırmızı beyaz tişört giyip, ulusalcı duyguların ağır bastığı ve ulusal kimlikle sermaye savunmacılığı içeren konuşmayı yapmış olmasıdır. Üç gün sonrasını düşünmeliydi. Fakat çok haklı olduğu yön ise, stratejik unsurun kuruluş koşullarını yukarıda anlattığım Oyakbank değil, Erdemir olduğunun altını çizmiş olmasıdır.
Erdemir’in yaşatılamsı için Oyakbank satılmak zorundaydı. Uzmanlara göre Oyak Erdemir’i satın alarak büyük bir risk altına girmiştir. O günkü satın alınma maliyeti 2.9 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Bir de yatırımlar düşünülürse, bu miktar, Türkiye’deki bir sermaye grubu için altından kalkılamıyacak kadar çok büyüktür. Ne yapılacaktı? Zorunlu olarak dışarıdan kredi alınacaktı, yani kısacası faiz ödenecekti.
Bu durumda bir stratejik karar gerekmiştir. Erdemir’in yaşatılaması mı yoksa faiz – kredi döngüsünde devam mı? Doğru karar verilmiş, dünyanın demir çelik devlerinin hemen ertesi günü, kapısına geldikleri Erdemir’in milli sermaye ile yoluna devam, denmiştir.
Aslında yanlış başka bir yerde. Madem ki güçlü bir ulusal banka isteniyordu, o zaman, neden İşbankası-Halkbank- Oyakbank birleştirmesini yapmadılar. Böyle bir sermaye birleşimi Avrupa’nın kaçıncı büyük bankasını yaratırdı, gerçekten merak ediyorum. Buna bir uzman cevap verise çok mutlu olacağım. Hüsnü Özyeğin, Romanya’nın en güçlü bankasını yarattı. Ama aynı Özyeğn Türkiye’nin en güçlü bankasını yaratamayacığını fark ettiği için sektörden çıktı. Oyakbank’ta aynı matematik akılla hareket etti. Deutch Bank 500 milyar dolara kumanda ediyor. Bizim bankalarımızın yönettiği para gücüyle bunu karşılaştırdığımızda ortaya çıkacak tablo, düşündürücü olacaktır.
Uzmanlara göre, son Oyakbank’ın satışıyla bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 40’ı aştı. Sigorta sektörünün 10 büyük şirketinin 7’sinde de yabancı şirketlerin hakimiyetiyle, sektördeki yabancı payı yüzde 70 civarına ulaştı. Sayıların durumu bu olunca ciddi biçimde ürkme başladı. Osmanlı’nın çöküşünü hazırlayan nedenlerin ekonomi boyutunu analiz eden akademisyenler, banka ve sigorta şirketlerin büyük kısmının hatta tamamının yabancı sermayedar da olduğunda, nelerle karşılaştığımızı araştırmalarında ortaya koymuşlardır. İşte korku, tarihimizdeki bu gerçekte yatmaktadır. Haksız bir korku, kuşku değil.
Burada devletin kendisini göstermesi gerekmektedir. Hem ulusal sermayeyi koruyacak, hem rekabeti sağlayacak hem de yabancı bankaların faaliyetlerini denetleyecek, disiplin altına alacak, yasal düzenlemeleri yapmalıdır. Buna da kamuoyunu inandırmalıdır. Kılavuz ortadadır, çağdaş dünya bunu nasıl yapıyorsa, öyle yapmalıdır.
Hepimizin sorması gereken gerçekçi soru şudur: Neden bizim ulusal sermayedarımız güçlü değil? Neden daha önce, kurulmuş olan bankalarımızın içi boşaltıldı?
Bunun kökeni Osmanlı’nın toprak düzeninde yatmaktadır. Bu sistem, sermayenin birikimine izin vermediğinden, ne burjuva oluşmuştur, ne endüstri devrimi yapılabilmiştir ne de demokrasi kurulmuştur. Serbest girşimcinin önü İttihat Terakki programında açılmakla birlikte asıl cumhuriyetledir. Ulusal sermayedarlar ve servet ancak cumhuriyet sonrası oluşabilmiştir. Ancak bu kadar oluştu. Herkes içine sindirmek zorunda, bizim gücümüz aynı anda hem dünyayla rekabet edecek sanayi sektöründe hem de bankacılıkta olmaya yetmiyor. İşte Oyakbank bu nedenle satıldı. Gerçi, henüz BDDK satışı onaylamadı, ama kesin gözüyle bakılıyor.
Korkunun ikinci bacağı da, ulusal sanayicilerimizin, kredi almakta gittikçe zorlanacağıdır. Pahalı kredilerle, yatırım ve üretim yapılamayacağı, günden güne de tesislerin yok olup gideceğidir. Bunu önlemenin yolu, devletin varlığını hissettirmesidir.
Sonuç olarak, her ne kadar Coşkun Ulusoy; “Erdemir’i aldıkları için bu bankayı satıyorlar, düşüncesine de kapılmayın diyor”, ama gerçek neden budur. Ya Erdemir’in borcunu ödemek için yurtdışından yüksek faizli kredi peşine düşülecekti ya da elindeki değerlerden birisini satacaktı. Oyakbank iyi para edince satılmıştır. Bankaların yerine yenisi konur, ama Tüpraş, Erdemir, Telekom giderse, bir daha yerine konamaz. Uluslararası dolaşan sermayeye hükmedecek ulusal bankayı kuramayan zihniyet, bu büyük üç milli şirketi elinde tutabilir mi? Asıl bu soru üzerinde kafa yoralım.
A.A.Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Başkanı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Oyak Bank'ın milli banka olma niteliğini kaybetmesi halinde fahri üyelerle birlikte 57 bin civarındaki hesaplarını kapatabileceklerini bildirdi. " Ordu gibi bizim geçmişimiz ve geleceğimizle ilgili bir kavramın Hollandalılara teslim edilmesinden sıkıntılıyız" diyen Küçükoğlu, "Coşkun Ulusoy'un (ordunun değil de benim kurumum) havasını devam ettirmesi halinde, kendisini hedef alacağız. Ona göre tavır koyacağız. Ulusoy, tepkileri yok sayamaz" dedi.
Küçükoğlu, Oyak Bank'ın Hollandalı ING'ye satış kararına ilişkin emekli askerlerden gelen tepkilerle ilgili olarak bir açıklama yapan TESUD Başkanı, bankadaki hesapların kapatılması için değişik gruplarla görüştüklerini, emekli generallerden tepkiler geldiğini ifade ederek, bundan sonra alınacak tavırla ilgili önümüzdeki hafta Çarşamba günü toplanacaklarını ve karar alacaklarını kaydetti.
TESUD'un 42 bin aile ile bağı bulunduğuna işaret eden Küçükoğlu, “Ayrıca 15 bin civarında fahri üyemiz var. Dolayısıyla Oyak Bank'ta fahri üyelerle birlikte 57 bin hesabımız var. Oyak Bank, milli banka olma niteliğini kaybederse biz TESUD'un tüzüğü gereği hesaplarımızı çekebiliriz” diye konuştu.
Küçükoğlu, tepki gösteren şehit aileleri, dul ve yetimler ile muharip gaziler gibi diğer çevreler dikkate alındığında en az 250 bin civarında hesabın geri çekilebileceğini söyledi. “PSİKOLOJİK ETKİ YAPABİLİR VE ÇIĞ GİBİ BÜYÜYEBİLİR”
Bankalardan topluca hesap çekilmesinin diğer vatandaşları da etkileyeceği için psikolojik etki yapabileceğini savunan Küçükoğlu, “Tepkimiz milyonlarca insanı etkileyebilecek bir hareket haline gelebilir, çığ gibi büyüyebilir ve belki yabancı da çekinip gidebilir” dedi.
Dernek olarak bankanın satışında sergiledikleri yaklaşım nedeniyle Oyak Genel Müdürü Coşkun Ulusoy ve yönetimine karşı tepkili olduklarını dile getiren Küçükoğlu, “Bu banka Ulusoy'un büyüttüğü bir banka değil. Asker kokusu koklamış, içinde bulunmuş yüz binlerce insanın kaynağıyla ayakta duran bir banka. Coşkun Ulusoy, (ordunun değil de benim kurumum) havasını devam ettirirse kendisini hedef alacağız ve ona göre tavır koyacağız. Ulusoy, tepkileri yok sayamaz. (Bu zenginliği ben kazandırdım, istediğimi yaparım) yaklaşımı bizi son derece üzdü” diye konuştu. “GÖNÜL BAĞIMIZI KAYBETMEK İSTEMİYORUZ”
Emekli askerlerin ordu kelimesini içeren her şeye karşı bir gönül bağı bulunduğunu vurgulayan Küçükoğlu, şunları söyledi: “Herkesin bildiğinin aksine TESUD olarak Türk Silahlı Kuvvetler ile hiç ilişkisi olmayan bir kuruluşuz. 14'lü yaşlarda girdiğimiz ve 50-60'lı yaşlara kadar 40 yılı aşkın giydiğimiz üniforma nedeniyle gönül bağımızı kaybetmek istemiyoruz. Ordu gibi bizim geçmişimiz ve geleceğimizle ilgili bir kavramın Hollandalılara teslim edilmesinden sıkıntılıyız. Orduya şerefle hizmet etmiş ve hatta şehit olmuş babaların yetimlerinin hakkı var. Şehit ailesinin maaşlarının kesilmesinin sembolik anlamı çok büyük. Bu nedenle bizler teröre destek veren bir ülkeye ordu mensuplarının emeği geçmiş bir bankanın verilmesine karşıyız. Ordunun bireyleri olarak örneğin ben 1962 yılından beri maaşımın önemli bir bölümünü vererek Oyak bu bankayı yarattık.”
Müşteri bilgilerinin de geçmesi nedeniyle bankanın satışı onaylanmadan önce kesin karar alıp uygulayacaklarını aktaran Küçükoğlu, hesapların çekilmesinden sonra gerekirse Emekli Sandığı'na talimat verebileceklerini ve hesapları kaydırabileceklerini bildirdi.
EMEKLİ ASTSUBAYLAR MAHKEMEYE GİDECEK
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği'nce (TEMAD), OYAK Bank'ın satış sürecinin üzüntüyle takip edildiği, satış gerçekleştiği takdirde ilişkilerin gözden geçirileceği ve satışın durdurulması konusunda başta hukuki yollar olmak üzere her türlü çalışmanın başlatıldığı bildirildi.
Dernek Genel Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, OYAK Bank'ın ING Bank'a satılması dolayısıyla üyelerden çok sayıda telefon, faks ve mesaj alındığı belirtilerek, bu konuda açıklama yapılması ihtiyacı duyulduğu kaydedildi.
TEMAD'ın 30 binin üzerinde üyesi olduğu hatırlatılan açıklamada, derneğin kuruluş amaçları arasında, üyelerinin özlük haklarıyla ekonomik haklarının sorgulanması, takip edilmesi ve korunması gibi görevler olduğu kaydedildi. Açıklamada, “OYAK'ın bir kuruluşu olan OYAK Bank'ın satış işlemlerinin yürütülmesi sırasında yöneticileri tarafından TEMAD yönetimine de görüş sorulmalı ve bu konuda söz hakkı verilmeliydi” denildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Milli bir kuruluş olan ve milli ekonomiye katkısı olan, varlığını, üye olan subay, astsubay, askeri memur ve uzman çavuşlar ile emekli olup üyeliğini devam ettiren diğer üyelerinden kesilen aidatlara borçludur. Satış süresi devam etmektedir. Bu süreci üzüntüyle takip ediyoruz. Milli bankamızın yabancı bir şirkete satışı gerçekleştiği takdirde ilişkilerimizi gözden geçireceğimizi ve OYAK Bank'ın satışının durdurulması konusunda başta hukuki yollar olmak üzere Türkiye Astsubaylar Derneği Genel Merkezi olarak her türlü çalışmanın başlatıldığını kamuoyuna saygıyla duyururuz.”
Oyakbank'ın satışı ile ilgili olarak biri sosyal demokrat (iktisatçı), diğeri liberal (hukukçu) iki köşe yazarının yorumlarına aşağıdaki linklerden ulaşmak mümkün.
Zamanında Engels bunları yazdı. Kapitalizm gelişme süreci içersinde. Üetimde kullanılan kapitalist sermaye ile, mali sektörde kullanılan finansal sermaye birleşecek. Buna FİNANS KAPİTAL denir. Bu iki sermayenin birleşmesi, Kapitalizmin üst şaması Emperyalizm dir.
Sanırım Finans kapital in yüzünü şimdi görüyoruz.
Türkiyede bankacılık sektörünün /%42 si yabancı sermayenin elinde. Halk Bankası Ziraaat Bankası ve Vakıflar Bankası gibi devlet banalarını ayrık tutarsak, %78 gibi yüksek bir orana denk geliyor.
Banka ne demek? Ucuz para kaynağı demek. Şimdi bu adamlar, Türk halkından ucuz ve düşük maliyetli mevduat toplayacak. Sonra bu parayı kar koyup, Türk işadamlarına satacak.
Küreselleşme, globalleşme falan filan diye kavramlarla saklanan uluslararası sermayenin de bir milliyeti var. Finans sektöründen sağlanan artı değer, bu şirketin milliyeti oalan devlete geçecek. Yani biz her yıl /40 daha fakirleşeceğiz.
Osmanlıdan gelen, sermaye biriktirememe geleneği devam edecek ne yazık ki. Yine devlet olarak borçlanacağız. Hem de yabancı sermayeye. Bizim Mali birikim yaratacağımız bankamız kalmadı ki.
Bizim iktisatçı meslektaşlar gene döktürmüşler!!! Sanırsınız ki memleket bir kalkınıyor, bir kalkınıyor şu yazılanları okuyunca. Değerli üyeler, yetkililer, yöneticiler bir bankanın yabancı sermayeye satılması iyi bir şey midir? İyi fiyat verilmişse bence iyi birşeydir. Nereye kadar iyidir, nereye kadar başarıdır peki?
Almanya % 5
İtalya % 8
İspanya % 10
Hollanda % 11
Danimarka % 17
Fransa % 19
Yunanistan % 20
Bu oranlar ne diye düşünmeyin, ben yardımcı olayım!!!
Ülkelerin bankacılık sektörü yabancı payları. Bizde kaç oldu oran? % 42
O da satılması gündemde olan Halkbank, Vakıfbank, Ziraat Bankası ile , onları saymazsanız % 78 'lerde. Bu hesapla bu ülkelerin hepsi başarısız, bir biz başarılıyız.
Siz devam edin bu kafayla, büyümeye?, kalkınmaya?, gelişmeye? Yakında hakkınızı avucunuza verirler. Devam edin siz, devam edin!!!
Elimizde bir şey kalmayacak (...kalmadı bile!)
O gidiyor, bu gidiyor... Sonunda bir de bakacağız, elimizde bir şey kalmamış... Kalmadı bile!
14 bankamızı yabancılar satın aldı. Bankacılıkta yabancı payı yüzde 42'ye yükseldi.
Banka sistemi ekonomide çarkları yağlayan mekanizmadır. Çarklar düzgün yağlanmazsa üretim de tüketim de aksar. Ekonomi büyümez. Bankacılıkta yabancı payı yüzde 42 oldu ama, şimdilik bu kadar... Çünkü ülkeye gelen dev bankaların karşısında yerli bankaların rekabeti sürdürme, pazar paylarını koruma şansı çok az.
50 sigorta şirketimizin 29'unu yabancılar satın aldı. Sigorta piyasasının yüzde 41'i yabancıların kontrolüne girdi.
Sigorta sistemi bireysel tasarrufları kurumsal fona, yatırıma dönüştüren mekanizmadır.
Borsada işlem gören hisse senetlerinin yüzde 70'i yabancıların portföyüne girdi.
Hisseyi elinde bulunduran, şirketin kârını cebine koyar. Kârlar yabancıların cebine girecek. Her yıl yurtdışına çıkarılacak.
Yabancı payı artıyor
Hazine bonoları ve tahvillerinin yüzde 23'ü yabancıların portföyünde.
Bunların yüksek reel faizi yabancıların cebine giriyor. Yurtdışına çıkarılıyor.
İstanbul Sanayi Odası her yıl 500 büyük sanayi kuruluşuyla ilgili bilgileri yayımlıyor. Son açıklamalara göre, Türkiye'deki 500 büyük sanayi şirketinin:
(1) Toplam satışlarının yüzde 42.5'ini yabancı sermayeli şirketler yapıyor.
(2) Toplam kârın yüzde 44.4'ünü yabancı sermayeli şirketler elde ediyor.
(3) Toplam ihracatın yüzde 49'unu yabancı sermayeli şirketler yapıyor.
(4) Buna karşılık, yabancı sermayeli şirketlerin 500 büyük şirketin toplam istihdamındaki payı yüzde 27.3 oranında.
Koç grubu Migros-Tansaş mağazalarını yabancı bir gruba satmak üzere.
Perakendecilik sektörü çok önemli. Düşük gelir grubundaki halkımızın en büyük tüketim harcaması, gıda ve günlük ihtiyaç maddeleri için yapılıyor. Perakendeciliğin yıllık iş hacminin 50 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Migros-Tansaş gibi büyük mağazalar bu hacmin yüzde 35-40'lık bir oranını gerçekleştiriyor. Örgütlü perakendecilik sektöründe (1) Migros-Tansaş'ın payı yüzde 22, (2) Gima-CarrefourSA'nın payı yüzde 15, (3) Metro'nun payı yüzde 5, (4) Tesco'nun payı yüzde 4 oranında. Bu dört büyüklerin payı toplam olarak yüzde 46'yı geçiyor.
Ülke için iyiyse sorun yok
Tansaş-Migros yabancılara satılınca organize perakendecilikte de yabancı sermaye hâkimiyeti gerçekleşecek.
Bankacılık, sigortacılık, borsa, sanayi, perakendecilik sektörlerinde yabancı sermayenin payı yüzde 50'lere yaklaşmış durumda.
Ama bu yüzde 50 payın özelliğini unutmayınız: (1) Yabancılar bizim en büyük, en verimli, en kârlı, en geleceği olan şirketlerimizi satın aldı. (2) Bu şirketleri satın alan yabancıların gerisinde küresel sermaye, küresel yönetim ve pazarlama gücü var.
Bu büyük güç karşısında (1) Bizim yerli sermayeye ait kuruluşlarımızın rekabet güçleri zayıf. (2) Bizim müteşebbislerimizin, sıfırdan başlayarak ve yeni şirketler kurarak yabancıların satın aldıkları şirketlerin bulunduğu sektörlerde büyüme, gelişme şansları yok.
Bu tabloyu (1) Yabancı sermaye düşmanlığı, (2) Ulusalcılık duyguları gibi pencerelerden değil de ekonomik açıdan değerlendiriniz.
Ben bu olayı anlayamıyorum baştan beri. Önceleri kendimi tutuculukla suçlamıştım. Ancak zaman beni haklı çıkarıyor gibi. Dışa açıldık. Ancak bu açılmanın ötesinde bir saçılma oldu neredeyse. Kabak çiçeği açılıverdik aniden. Aniden diyorum çünkü bizim dışa açılma sürecimiz insan ömrü için bile ani sayılır. Öyle bir açıldık ki yılardır yabancı sermayeye açık olanları solladık geçtik.
Siz bir iyileşme görüyormusunuz peki durumda? İstihdam? Dış pazardaki ticari payı? kalite? ücretler? ne olumlu yönde değişti?
İran - ırak savaşı sırasında anlatılan bir fıkra vardı. İster istemez aklıma o geldi.
Kasabadaki pazarda işlerini bitiren ağayla maraba yola koyulur köye dönmek için. Ağa at üstündedir maraba yaya. Yol uzundur. Ağanın canı sıkılır eğlenmek için marabaya yorulup yorulmadığını, atla yolculuk etmek isteyip istemediğini sorar. Ve eğer yoldaki at pisliğini yerse atla onun yolculuk etmesine izin vereceğini söyler. Maraba yorulmuştur. Birazda ağanın önerisine kızdığı, o yürürken at sırtında seyahat etmenin eğlenceli olacağı düşüncesiyle pisliği yer. Ağa hayret eder ama sözünü tutar. Maraba atta ağa yaya devam ederler bir süre. Gel gelelim köye yaklaştıkça ağa bu işe çok pişman olur. Öyleya köylü bu vaziyeti görünce ağanın haysiyeti sarsılacaktır. Maraba da yediği halta pişmandır. Bu durumun köylü tarafından kınanacağını, ağanın çok kızacağını kabağın yine kendi başına patlıyacağını kestirmektedir. Öte yandan yediği pisliği düşününce ağaya "tamam ağam sen bin " demekte yanlış gelmektedir. Marabanın aklına bir çözüm gelir. Ağam yerdeki at pisliğini yersen ata gene sen binebilirsin der. Köydeki vaziyeti düşünerek bunalmış ağa düşünmeden pisliği yer. Ağa atta maraba yayadır yine. Biraz sonra maraba dayanamaz sorar:
-Ağam kasabadan çıktığımızda sen atta ben yaya degilmiydim
-evet öyleydi
-Ağam şimdi sen atta ben yaya degilmiyim
-evet öyle
-Madem öyle biz bu pisliği neden yedik ağam??
Ne yapacağımı bilemedigim için sizlere danışmak istedim. 2016 Haziran Ay'indan itibaren askerim. Bankalara olan borçlarımı genel anlamda sorunsuz ve...
Merhabalar . 21 Nisanda Askerliğimi tamamladım yalnız 12 gün boyunca asker gözükmekteyim hiç izin kullanmadığım için. elimde terhis belgemde var . bu...
Merhabalar . 21 Nisanda Askerliğimi tamamladım yalnız 12 gün boyunca asker gözükmekteyim hiç izin kullanmadığım için. elimde terhis belgemde var . bu...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Tck 245/1 Ceza siniri hakkinda
05-09-2025, 22:57:41 in Ceza Hukuku