Diyarbakır'daki Nevruz kutlamasına yaklaşık 300 bin kişi katıldı. Alanda Öcalan posterleri ve 'konfederalizm' bayrakları açıldı. Leyla Zana, 'üç önder' olarak saydığı 'Talabani, Barzani ve Öcalan'a saygı ve minnetini dile getirdi.
Eski DEP milletvekili Leyla Zana, Nevruz konuşmasında Kürtlerin üç öncüsünü şöyle sıraladı: Celal Talabani, Mesud Barzani ve Abdullah Öcalan.
Diyarbakır'da Ortadoğu Fuar Alanı'ndaki kutlamalara yaklaşık 300 bin kişi katılırken, 2 bin 500 polis görev yaptı. Kutlamalara DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, DTP Genel Başkan Yardımcısı Hasip Kaplan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı DTP'li Osman Baydemir, eski DEP milletvekili Leyla Zana, Avrupa Parlamentosu üyesi Feleknaz Uca, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, DTP'li belediye başkanları ile The Rolling Stones rock grubunun solisti Mick Jagger'i eski eşi Bianca Jagger de katıldı. Uyarılara karşın alanda 'konfederalizm' bayrakları ve PKK flamaları dalgalandırılırken Öcalan'ın fotoğrafının bulunduğu balonlar uçuruldu.
Leyla Zana, büyük bölümünü Kürtçe yaptığı konuşmada Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, IKDP lideri Mesut Barzani ve Abdullah Öcalan'ın Kürtlerin üç öncüsü olduğunu söyledi:
"Kürtlerin bugün üç öncüsü vardır. Üçü de barış, kardeşlik ve demokrasi getirdiler. Bunlardan biri 'mam' (amca) Celal'dir. O bugün Irak'ın Cumhurbaşkanı'dır. O tüm Kürtlerin kabulüdür. İkincisi 'kak' (kardeş) Mesud'dur.
O bugün Kürdistan'ın Başbakanıdır. Üçüncüsü; siz hepiniz dile getiriyorsunuz, Başkan Öcalan'dır. Ben üç önderimize de saygımı, minnetimi dile getirmek istiyorum. Üçü de aklımızdadır, kulağımızdadır, beynimizdedir."
Türk ise 'sayın' diye hitap ettiği Öcalan'ın sıradan bir tutuklu olmadığını belirterek, "Bu ülkede barışın sağlanmasına katkı sunabilir, sağlığı gerginliğe neden olur" dedi. Baydemir de konuşmasında "Türkiye korkuları ile yüzleşecektir. Artık geçmişte ısrar etmenin anlamı yoktur. Değişim kaçınılmazdır" dedi.
Radikal
Ümit KOZAN
Biiiiiiiiiiiiiiiiiiirrrrrrr, yerim çok daaarrrr...
Resme iyi bakın bir tane bile Türk bayrağı yokk...
DTP'li Türk ''Sayın'' konusunda ısrarlı ! DTP'li Türk, ''Sayın'' kelimesinin suç olduğuna inanmadıklarını söyledi.
22 Mart 2007 13:47
Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, "bağımsız aday olarak seçimlere girmeyi son seçenek olarak değerlendiriyoruz" dedi.
Türk, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, Nevruz’un ruhuna ve anlamına yakışır şekilde kutlandığını, bunun için halka teşekkür ettiklerini belirtti.
Özgürlük, barış ve kardeşlik istediklerini, Türkiye’de kardeşleşmeyi hedef aldıklarını dile getiren Türk, şöyle devam etti:
"Halkımız yıllardan beri içinde bulunduğumuz kaos ve çatışmalı dönemin bitmesini istiyor. Bunun için demokratik projelere ihtiyaç var. Nevruz’u gerginleştirmek isteyen güçlerin tavırlarını da gördük. Hükümete ve siyasi partilere bugün tekrar seslenmek istiyorum, artık yeni bir yolu, bir buluşmayı hedefleyen mantığı ortaya koyalım. Ülkenin sorunlarını tartışarak çözelim.
Halkımızın yüzü Türkiye halkına dönüktür." Nevruz etkinliklerinde gözaltına alınmalar konusunda ne düşünüyorsunuz? sorusuna Türk, "Hukukta sayın kelimesinin suç olduğu hiçbir ülke yoktur.
Avrupa’da mösyö dediğiniz zaman bunun suç olarak kabul ederseniz, hukuk ve demokrasi ile bağdaşmayacak bir durum ortaya çıkar. Ayrıca, insanların düşüncelerine zorla ipotek koymanın anlamı yoktur. O zaman hükümetimiz ve savcılarımız çıksınlar, kime sayın demek suç kime hakaret etmek serbesttir, bunu belirlesinler. Sayın kelimesinin suç olduğunu inanmıyoruz" dedi.
Leyla Zana’nın dünkü konuşmasına katılıyor musunuz? sorusu üzerine Türk, ülkenin gerçeklerini saklayarak bir yere varılamayacağını, Zana’nın bir tespit yaptığını, bazı tespitlerden de ürkmenin anlamının bulunmadığını savundu.
Bir gazetecinin "Seçimler hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna da Türk, sancılı bir sürecin yaşandığını, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerginliğe dönüştürme çabalarının olduğunu savundu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi bahane edilerek DTP üzerinden gerginlik yaratılmak istendiğini iddia eden Türk, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanlığı seçimine de biz farklı bakıyoruz. Birileri milletvekili şartlarına haizse cumhurbaşkanı olabilir. Farklı arayışlar doğru değildir. Tabi sayın Erdoğan olsun diye bir tavrımız yok. Ama parlamentonun, halkın iradesinin üzerinde bir iradeyi kabul etmiyoruz. Bunu doğru bulmuyoruz.
Parlamentoyu hedefliyoruz. Halkımız artık (Oyumuz yanmasın. Başka yere gitmesin) diyor. Biz de halkımızın talebine uygun bir formülü dostlarımızla paylaşacak bir sonucu götürmeye çalışacağız. Bağımsız aday olarak seçimlere girmeyi son seçenek olarak değerlendiriyoruz." Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel de 2007 Nevruz’unun Türkiye’de fazlasıyla gerdirildiğini, Kürt sorununun her siyasetçi için bir malzeme konusu olduğunu, artık bunların bir tahammül noktasını aştığını savundu.
İkiiiiiiiiiiiii, senden çok varrrrrrrrrrrrrrrrrrrr...
Yok mu sitede bir Cumhuriyet Savcısı, suç duyurusunda bulunuyorum.Suçu ve suçluyu alenen övüyorlar,kimseden çıt yok.Eyyyyyyyyy memleketimin Cumhuriyet Savcıları,görün olanları,duyun beniiiiiiiiiiiii...
Bağırmam işe yaramış,ikisi hakkında da inceleme başlatmışlar,dava açılıp açılmamasına karar vereceklermiş C.Savcılarımız,açmazlarsa gene bağıracam,gene sesimi yükseltecem,ülkemin göz göre bölünmesine izin vermeyecem,bekleyin,çok yakında...
Ben deli deli,ileri geri yazıyom diye beni kaale almıyonuz biliyom Sayın site sakinleri,almayın zaten,çok da normak sayılmam ama valla da billa da ben böyle değildim.Neyse aslında söylemek istediklerimi Bekir Abim ne güzel anlatmış,yazısını eklersem belki hissettiklerimi de özetlemiş olurum.Ağzına sağlık Bekir Abim,az bile demişsin.
Devlet, aydınlar, medya, irili ufaklı bizler "Nevruz"u bayram yapmak, barış ve sevgiye dönüştürmek için çırpındık.
Genelkurmay afiş bastırdı, Başbakan yumurta tokuşturdu, uyuyan adam Atilla Koç dahi havadayken uyuma tehlikesini göze alıp ateşin üzerinden atladı.
Ama kimi Kürt göstericilere baktık dün; illa bir katili, bu ülkeyi kana bulamış, on binlerce yuvayı söndürmüş bir eli kanlı eşkıyayı başlarına taç yapmak istiyorlar.
Ellerinde onun fotoğrafları, dillerinde onun adı.
Apo’nun mesajlarını okudular meydanlarda.
Bu haksızlık.
*
Dünyanın en büyük Kürt kentidir İstanbul.
İstanbul’un, Ankara’nın en görkemli binalarının sahibidir Kürt kökenli işadamları.
Her zaman kabinelerin dörtte biri Kürt bakanlardan oluştu.
Bir tek gün olsun başaran ve yürüyen işadamlarına, akademisyenlere, devlet memurlarına, politikacılara, aydınlara, sanatçılara "Kürt müsün?" diye sorulmadı...
Üniversiteler, siyaset, devlet kadroları, ekranlar onlarla doludur.
Daha ne istersiniz?
*
Bu haksızlık...
Bence istediği kendi kimliği değil, Apo denilen katili başına taç yapmak istiyor.
İstediği kültürü de değil... İstediği bölünmek, parçalanmak, kavga ve kan...
Derdi; bölgenin geri kalmışlığı ya da derdi ekonomik zorluklar da değil... Çünkü asırlardır bölgeyi sömüren ağalık, tarikat, şıhlık düzenine kızmıyor... Ona bölgenin tek demokrasisini sunmuş Atatürk’e ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne kızıyor.
*
Aynı zamanda akılsız...
Diyelim ki daha dün; Avrupa’nın elli ırkını bir araya getiren AB’nin ellinci yılının nasıl olup da kutlandığını... Ama aynı gün; Irak’ta mezheplerin birbirlerinin boğazlarını niye kestiklerini göremiyor...
Hálá bölünme, kin, nefret, savaş ve kan istiyor...
Bekir Coşkun ne güzel dile getirmiş, belki bilmeyenler olabilir kendisi Urfalıdır. Bu sözleri o bölgeden çıkan biri yazıp , söyleyebiliyorsa hiçbir şey için geç değil demektir. Önemli olan ulusal birliğe sahip çıkmaktır, etnik kimliği ne olursa olsun vatandaşlarımızın çoğunluğunun görüşü de budur. Leyla Zana'lar, Ahmet Türk'ler, Osman Baydemir'ler bir gün kaçar giderler , biz yine birbirimizin yüzüne bakacağız. Bitlis'li komşumuzun cenazesinde ağlayacağız, Diyarbakır'lı mesai arkadaşımızın düğününde halay çekeceğiz. Mehmet ile Berivan'ın nurtopu gibi çocukları olacak. Tarih boyunca bunlar yaşandı, bundan sonra da yaşanır umarım, çünkü bu ulus kana, gözyaşına değil, mutlu olmaya layık...
Bitlis'li komşumuzun cenazesinde ağlayacağız, Diyarbakır'lı mesai arkadaşımızın düğününde halay çekeceğiz. Mehmet ile Berivan'ın nurtopu gibi çocukları olacak. Tarih boyunca bunlar yaşandı, bundan sonra da yaşanır umarım, çünkü bu ulus kana, gözyaşına değil, mutlu olmaya layık...
Kim ne derse desin duygular ortaktir, hep ortak kalacagindan da kimsenin kuskusu olmasin. Cunku , bizler bir butunuz. Ayrilamayiz...
Türkiye,Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı uğruna bir felakete doğru hızla yol alıyor.
Gelin Erdoğan'ın "Sayın Öcalan" ından yola çıkıp önce medyaya uğrayalım sonra da neden felakete gittiğimizin tahlilini yapalım.
Tayyip Erdoğan ve gazetecileri çırpındıkça batıyor.
Biliyorsunuz basınımız içinde Erdoğan'ın temizlikçileri var.
Bunlar Erdoğan'ın arkasını topluyor.
Erdoğan temizlikçisi gazeteciler demokrat numarası artık tutmadığından arkasına saklanmak için yeni bir kavram bulmuşlar.
"Centilmenlik."
Bugünkü Çankaya mücadelesini bir savaşa benzeterek "savaşta bile centilmenlik olur" diyorlar.
Yani Erdoğan'ın "Sayın Öcalan" sözünü ifşa etmek, yayınlamak centilmenlik değilmiş.
Dikkat ediniz, konu Erdoğan bu sözü söyledi mi, söylemedi mi değil.
Söylediği kesin ama şimdi ne gerek varmış bunu ortaya çıkarmaya.
Bu Erdoğan gazetecilerinin böylesine büyük bir rezalete uydurabildikleri kulp.
Bakın başka ne kulplar uydurmuşlar?
Malumunuz Erdoğan'ın "Sayın Öcalan" ı basınımız tarafından sansürlendi.
Ancak bazı parti liderleri suç duyurusunda bulunup ardından da Deniz Baykal grup toplantısında ,elinde "cd" yi sallayıp "işte ses kaydı" deyince medyamız mecburen "Sayın Öcalan" sözünü görmek zorunda kaldı.
E, tabi bu söz öyle yenilip yutulacak bir söz değil.
Vatandaş susturulmuş basından öğrenebildiği kadarını öğrenmeye çalışırken bu kez temizlikçiler göreve başladı.
Erdoğan temizlikçisi gazetecilere göre Erdoğan "Sayın "sözünü bir alışkanlıktan dolayı yanlışlıkla kullanmış.
Oysa herkesin dinlediği kasette ,Tayyip Erdoğan "Sayın" kelimesini bir kez değil, iki kez kullanıyor,üstelik te hiç de ağzı sürçmüş gibi tekleyerek, kekeleyerek değil dümdüz kullanıyor,dümdüz söylüyor.
Bu mu yanlışlıkla söylemek?Bu mu "bir alışkanlık hatası ?"
Herkes biliyor ki işin aslı şu:
Erdoğan bugün Cumhurbaşkanı olarak taçlandırmaya çalıştığı "Kürt-İslam sentezine dayalı Türkiye" projesinin temellerini daha hapise girmeden önce atmış vaziyetteydi.
Öyle ki bazı Kürt kökenli dostları Erdoğan yalnız kalmasın diye oğularını bile uydurma suçlardan hapise Erdoğan'ın yanına göndermişti.
Erdoğan o dostlarını bugün meclise sokarak ödüllendirmekle kalmadı üstüne bir de basın sahibi yaptı.
Bütün politika Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması üzerineydi.
Ancak Türkiye'de böyesine bir Kürt oluşumuna rıza gösterebilecek bir -o birin içini siz doldurun-politikacı yoktu.
Erdoğan ve Kürt kökenli dostları da bu fırsatı kaçırmadı ve iç siyasete hakim olabilmek için sonuna kadar kullandı,artık el yakacak hale gelmesine rağmen hala da kullanıyor.
İşin kısacık tarihçesine dönersek ,ABD daha 1995 yılından, Washington'da Barzani-Talabani ile yapılan görüşmelerle birlikte bölgede bir Kürt devleti açılımına yeşil ışık yakıyordu.
Binlerce peşmerge bu amaçla Kuzey Irak'tan alınarak ABD tarafından önce Guam Adasına gönderilidi,oradan da Avrupa'daki bazı üslere nakledilerek ileride kurulacak Kürt devletinde bürokrat-yönetici olmak üzere eğitildi.
Erdoğan'ın "ben Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanıyım" böbürlenmelerini,ABD 'nin "Türkiye'de Kürt devletine karşı çıkmayacak ılılmlılıkta bir islami iktidar" isteğine eklerseniz,Erdoğan,ABD ve Kürt kimliği üçlüsünün yıllardır nasıl derin bir faaliyet içinde olduğunu anlarsınız.
Yani o gün Erdoğan'ın teröristbaşına "Sayın" demesi de,şehitlerimiz için "Kelleler "sözünü kullanması da bu anlamda bir yanlışlık ya da tesadüf hadisesi değildir.
Erdoğan bu büyük projenin asıl sahibi ağabeylerinden aldığı tavsiyeler üzerine o gün,bugünkü siyasetinin temellerini atabilmek ve Kürt kesime sıcak görünebilmek için teröristbaşına "Sayın Öcalan" demiştir ve bunu bilinçli olarak yapmıştır.
Ayrıca "Kelle" sözü belli ki "Kelle Avcılığı" tabiri için kullanılmıştır."Kellesi Avlananlar "dan kasıtın bizim şehitlerimiz olduğu düşünülürse Erdoğan'ın Mehmetçik'in ölümü üzerinden Kürt kesime ne gibi bir mesaj vermeye çalıştığı açıktır.
Erdoğan'ın işte bu politikanın yavaş yavaş ısıtıldığı o dönemde Kürt kesime sıcak görünebilmek için "Sayın Öcalan" demesinde bir sıkıntı yoktu.
O sözler o zamanlar göle çalınmış maya gibiydi.
Ya tutarsa sözleriydi.
Çünkü Erdoğan bile o zamanlar ,yeniden siyasete girebileceğini,parti kuracağını,tek başına iktidar olacağını,başbakan hatta cumhurbaşkanı adayı olacağını tahmin edemezdi .
Şimdi ise sıkıntı var.
Çünkü o zamanın yasaklısı Tayyip Edoğan bugün gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı ve Cumhurbaşkanı adayı.
Ancak Öcalan ise o zaman olduğu gibi bugün de bir terörist.
Türkiye'de,Türk-Kürt 30 bin kişinin ölümüne sebep olmuş eli kanlı bir katil.
Kurduğu örgüt bugün hala can almaya devam ediyor.
Temizlikçi gazetecilerin geçiştirme çabalarının aksine cumhurbaşkanlığı yolunda Erdoğan'ın en büyük açmazı haline gelecek olan "Sayın Öcalan" sözü aslında bugün Kürt politikasının da temel açmazıdır.
Kürt politikası teröristbaşını yıllarca dünyaya ve Kürt halkına bir bağımsızlık savaşçısı olarak tanıttığı için bugün Öcalan'ı "Sayın"'sız anamaz .
Ancak dün olduğu gibi bugün de,ne Erdoğan ne de bir başkası, Öcalan için "Sayın" kelimesini kullanıp Türkiye'de siyaset yapamaz.
Türk halkı bu sözlere alıştırılmaya çalışılmakta ancak istenilen bir türlü gerçekleşmemektedir.
Çünkü ABD,AKP hükümetini dolayısıyla Türkiye'yi dizgini altına almak için terör örgütünü bir sopa gibi kullanmaya devam etmekte ve akan kan durmamaktadır.
Türk halkı hergün verdiği şehitleri ile yanmaktadır.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk "Sayın Öcalan" dediği için bu yüzden ceza almıştır.
Ahmet Türk bir katile "Sayın "diyerek siyaset yapmaya çalıştığı için kanundan önce Türk halkının vicdanında mahkum olmuştur .
Türk halkından öte insan olmanın vicdanında mahkum olmuştur.
Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir katil "Sayın" olamaz!
Ancak görülen o ki muhalefeti ülkeyi kutuplaştırmakla suçlayan Tayyip Erdoğan'ın asıl kendisi kutuplaşmanın önünü açmaktadır.
Çünkü bu satırlar kaleme alınırken gelen haberlere göre DTP Genel Başkanı Ahmet Türk Erdoğan'ın açtığı bu yolda bir kez daha "Sayın Öcalan" sözünü kullanmıştır.
Sonuç:
Tayyip Erdoğan her fırsatta özlemle andığı "final arzusu" ve kendi cumhurbaşkanlığı uğruna Türkiye'yi,kendi çapını aşacak bir kavganın içine doğru son hızla sürüklemektedir.
Bu kavganın adı Türk-Kürt çatışmasıdır.
Erdoğan'ın açtığı bu yolda Ahmet Türk gibi politikacıların yangına benzin dökmesiyle halk etnik kimlikleri doğrultusunda ayrılmaktadır.
İşte bu ayrılmanın kaçınılmaz sonucu olarak patlayacak bir Türk-Kürt çatışması bu ülkenin felaketidir.
İşte Tayyip Erdoğan'ın yanlışlıkla söylemediği tüm açıklığı ile ortada olan "Sayın Öcalan" sözünün ardında yatan gerçekler bunlardır.
Ve Türkiye Erdoğan'ın pek çok sözünü unutabilir ancak toprakları üzerindeki alçakça oyunların kurbanı şehitlerine "Kelle" diyen bir başbakanı asla affetmeyecektir.
Ve Türkiye, gerçekleri saptıran,siyasetine geldiği gibi yorumlayan ve demokrasi gibi,centilmenlik gibi kavramları kendisine kalkan olarak kullanan gazetecileri de unutmayacaktır.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Tck 245/1 Ceza siniri hakkinda
05-09-2025, 22:57:41 in Ceza Hukuku