Malatya'da Avukat Açlık Grevinde

[Av.Duygu Tekay]

15 yıllık bir bayan avukat, yaşadıkları sıkıntılara tepki göstermek amacıyla açlık grevi başlattı. Malatya Barosu'na kayıtlı Avukat Aysel Bulut, bürosunun camına "Açlık grevi. Çözümsüz sorunlara hayır" pankartı asarak, açlık grevine başladı.

Açlık grevini avukatların yaşadıkları mesleki ve ekonomik sıkıntılara çözüm bulunması amacıyla başladığını söyleyen Avukat Aysel Bulut, "Giderleri karşılayamaz duruma gelen avukatlardan biri de benim ve artık sessiz kalmamaya karar vererek sorunları anlatmak için süresiz açlık grevine başladım" dedi.
Avukat Bulut, açlık grevinin ancak avukatların sorunlarının Türkiye Barolar Birliği'nin de devreye girerek TBMM'de gündeme alınması ile sonuçlanabileceğini söyledi.
Bulut, mesai saatleri içerisinde bürosunda, mesai dışında ise evinde grevi sürdüreceğini ifade etti.

[Av.Duygu Tekay]

Pek bir sessiz kalınmış bu konuya. Ne acı.

[dkrhn]

Pek bir sessiz kalınmış bu konuya. Ne acı.

Sayın Av. Duygu Tekay
son söylediğinizde ne demek istiyorsunuz acaba diye çok düşündüm
yanılıyorsam bağışlayın lütfen sanırım sessiz kalmaktan forum üyelerini kastediyorsunuz eğer öyle ise çok haklısınız
Malatyadaki meslektaşınızın sorunlarını dile getirmesinin yöntemi de takdir edilecek bir eylem onun bu eyleminin sonuç vermesini tüm içtenliğimle diliyorum

ama hiç unutmamamız gereken birşey var
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerinin, F tipi hücre sistemine geçişi engellemek amacıyla, 20 Ekim'de başlattıkları açlık grevlerini, 19 Kasım tarihinde ölüm orucuna dönüştürmeleri üzerine, 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 cezaevine birden yapılan, 2'si asker 30'u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı,bir operasyon yapıldı

ve Dönemin Başbakanı Bu operasyona HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU adını verip 32 kişinin ölümüne neden olarak kendi zulümlerinden kurtardıklarını söyledi

umuyorum değerli meslektaşınız da "kendine uyguladığı zulme karşı" bir operasyona maruz kalmaz

ve yine umuyorum o dönem bu operasyona alkış tutanlar eğer olursa meslektaşınıza yapılacak oprerasyona yine alkış tutmaz

[Av.Ergün Vardar]

.

Açlık grevini avukatların yaşadıkları mesleki ve ekonomik sıkıntılara çözüm bulunması amacıyla başladığını söyleyen Avukat .

Mesleki ve ekonomik sıkıntılara çözüm bulunması ve bu yolda gerekenin yaplıması veya gerekeni yapmamız hepimizin isteği olmalıdır.Fakat açlık grevinin mesleki saygınlığı zedeleyici inancıyla bu yolun tercih edilmemesi kanaatindeyim.

[dkrhn]

Mesleki ve ekonomik sıkıntılara çözüm bulunması ve bu yolda gerekenin yaplıması veya gerekeni yapmamız hepimizin isteği olmalıdır.Fakat açlık grevinin mesleki saygınlığı zedeleyici inancıyla bu yolun tercih edilmemesi kanaatindeyim.

Tarih boyunca dünya genelinde de birçok açlık grevi eylemi olmuştur. Bunların en bilinenleri Gandi’nin sivil itaatsizliğin simgesi sayılan eylemi ile İngiltere’de aralarında milletvekili Boby Sands’ın da bulunduğu 10 kişinin ölümüne sebep olan büyük eylemdir. Fakat en büyük ve en trajik açlık grevleri Rusya’da 1930’larda Sol Muhalefet mensuplarının Kolyma bölgesi kamplarında yaptıkları ve çok sayıda insanın ölümüyle sonuçlananıdır (Rogovin, 1998)2. Bunlar dışında bilinen ölümle sonuçlanmayan tek kişilik veya kısa süreli açlık grevleri de vardır (bir keşişin dinsel inançları nedeniyle başlattığı ve otuz sekizinci günde sonlandırılan açlık grevi, 1983’de nükleer silahları protesto amaçlı “Fast for Life” uluslararası birliğinin dört üyesinden birinin otuz sekizinci günde durumunun kötüleşmesi ile kırkıncı günde sonlandırdıkları ve Güney Afrika’da politik tutukluların 1982-1986 yıllarında yaptıkları yaklaşık bir ay süreli açlık grevleri ile Nazım Hikmet’in Tek Parti döneminde haksız yere tutuklandığı gerekçesiyle yirmi gün dolayında sürdürdüğü eylemi sayılabilir). Ayrıca son dönemde Çin, ABD, Sudan, Polonya, Yugoslavya, Fransa, Mısır, Kanada, İsrail, Bangladeş ve Hollanda gibi ülkelerde yapılmış açlık grevleri yayınlanmıştır (Annas, 1995). Bilinenler dışında dünyanın pek çok yerinde açlık grevlerinin olduğu -haberleri bizlere kadar ulaşamasa da- tahmin edilebilmektedir

Açlık Grevi sivil itaatizliğin en önemli yöntemlerinden biridir bunu öncülerinden biride Hintli lider Mahatma Gandhi dir
bu yöntemin kimsenin mesleki yada diğer saygınlıklarını zedeleyeceğini düşünmüyorum

[Harun Gür]

Geçim sıkıntısı sadece avukatların değil, ülkenin önemli bir sorunu... Nüfusun büyük bir bölümü açlık, diğer bir bölümü yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Bir insanı açlık grevine iten nedenleri iyi analiz etmek lazım... Bedensel bütünlüğüne zarar vererek ve bu grevin muhtemel sonucunu bilerek, bu yolla hak aramaya iten derin nedenler nedir acaba insanları? Bu nedenler iyi irdelenmeli, çözüm yolları geliştirilmeli, insanların vücut bütünlüğü gerekirse zorla korunmalıdır. Zira insan hayatından daha değerli ideoloji, görüş, düşünce olamaz. Açlık grevi sivil itaatsizlik değil, nefsi saldırıdır bence. Açlık grevindeki bayan avukatın yaptığı eylem, bence bu ve benzeri sorunlara çözüm bulmaktan aciz olsa olsa İdare'nin saygınlığını zedeler. Umarım avukat hanım eyleminden vazgeçer ama bu arada da sorunlara bir nebze de olsa çözüm bulunur.

Öte yandan; hiçbir insanın burnunun dahi kanamasını istemeyen biri olarak, bazı başka durumları da düzgün ve tarafsız gözle tahlil etmenin gerektiğini düşünerek aşağıda eski tarihli bir gazete kupürünü aktarmanın hafızalarımıza iyi geleceğini düşünüyorum.

Beylerde sıyrık bile yok

Gurbet GÖKÇE, Mesut ÇATAK, Hüseyin SOLMAZ, Ümit ÖZEL / EDİRNE - İZMİT, dha

Örgüt üyelerine verdikleri ‘‘kendini yak’’ emirleriyle 17 kişinin yaşamına neden olan DHKP'C'nin elebaşıları Ercan Kartal ile Şadi Özpolat'ın, eylemlerin başlangıcından kanlı olaylara kadar geçen süre içinde burunları bile kanamadı. Arkadaşlarını acımasızca ölüme gönderen Kartal ile Özpolat, ne kendilerini yaktı, ne ölüm orucu tuttu, ne de açlık grevine katıldı.

Hayata Dönüş Operasyonu'yla cezaevlerindeki hakimiyetlerini kaybedeceklerini anlayınca, örgüt üyelerine ‘‘kendini yak’’ emri veren ve 17 kişinin yaşamına neden olan terör örgütü yöneticilerinde sıyrık bile olmadığı ortaya çıktı. Bayrampaşa Cezaevi'nden telefonlarla yandaşlarına emirler yağdıran DHKP-C'nin eli kanlı elebaşları Ercan Kartal ile Şadi Özpolat burunları bile kanamadan, karşı çıktıkları F Tipi cezaevlerinden Edirne'dekinin ilk konukları oldular. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, dün yaptığı açıklamada, müdahale edilen cezaevlerinden 445 erkek hükümlü ve tutuklunun Sincan, Edirne ve Koaceli F tipi cezaevlerine, 45 kadın tutuklunun Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevine, 87 PKK'lının da İstanbul Özel Tip Cezaevi'ne nakledildiğini açıkladı.

ARTIK F TİPİNDELER

İstanbul Bayrampaşa Cezaevi'nden önceki gece Edirne F Tipi Cezaevi'ne iki grup halinde 112 tutuklu ve hükümlü nakledildi. Bunlar arasında Sabancı suikastında eylem emrini veren DHKP- C'nin sözde askeri kanat sorumlusu Ercan Kartal, aynı örgütün sözde siyasi kanat sorumlusu Şadi Özpolat ile TKP- ML TİKKO liderlerinden Teslim Töre de bulunuyor. Edirne F Tipi Cezaevi'ne ulaştırılan DHKP-C ve TİKKO militanları, üzerleri tek tek arandıktan sonra, ikişer üçer kişilik odalara teker konuldu. Cezaevine akşam getirilen 11 TİKKO'cu verilen karavanayı yerken, gece yarısı getirilen 101 kişiden DHKP-C'li Ercan Kartal ve 10 arkadaşı çıkan karavanayı yemeyerek açlık grevi başlattıklarını söylediler. Kocaeli F Tipi Cezaevi'ne Bursa Özel Tip Cezaevinden, Kocaeli F Tipi Cezaevi'ne, İstabul Bayrampaşa ve Gebze cezaevlerinden, Ankara Sincan F Tipi Cezaevi'ne de Ceyhan, Aydın, Malatya, Bartın, Çankırı ve Nevşehir cezaevlerinden terör suçlusu tutuklu ve hükümlüler gönderiliyor.

YİYİP İÇİP EMRETTİLER

Ölüm orucu eylemleri startının verildiği Bayrampaşa Cezaevi'ndeki örgüt temsilcileri, arkadaşları gözlerinin önünde adım adım ölüme giderken, kendileri sadece taktik belirlediler, emir verdiler. Ölüm orucundakilerle görüşmek üzere Bayrampaşa Cezaevi'ne giren yazarlardan Zülfü Livaneli, içerideki izlenimlerini aktarırken, bu konuya açıkça değindi. Livaneli, Bayrampaşa Cezaevi'ndeki bu koğuşlara 1996 yılındaki ölüm oruçları eyleminde de girdiğini belirterek, şöyle dedi: ‘‘İşte 4 yıl sonra yine bu ürpertici koridordayım. Bayrampaşa Cezaevi'ndeki koridorlar uzun mu uzun. Gideceğiniz koğuşa ulaşabilmeniz için loş koridorlarda dakikalarca yürümeniz gerekiyor. 1996 yılında geçtiğimiz o ürpertici koridordayız yine. Sonra da büyük bir koğuşta. Karşımızdaki 3 örgüt temsilcisi ölüm orucu tutmuyor.’’

ORUÇTAKİLER SUSPUS

Livaneli izlenimlerini aktarırken, örgüt temsilcilerinin F tipine gitmemedeki kararlılığından, taviz vermeyen sert tutumlarından da sözetti. Kendileriyle konuşan 3 kişiden 2'sini, 1996 yılındaki eylemlerde de gördüklerini vurgulayan Livaneli, ‘‘Ve bu kez karşımızdakilerin 1996'dan daha sert ve daha kararlı olduklarını görüyoruz. Soğuk davranıyorlar’’ dedi ve şöyle ekledi: ‘‘Bu müzakereleri yürütenler ölüm orucu tutmuyor. Ölüm orucuna giren mahkumlarla konuşuyoruz. Bu koğuştakiler ölüm oruçlarıyla, arabuluculuk çabalarıyla ya da siyasetle ilgili hiçbir şey söylemiyorlar. Anlaşılan o ki tartışma yetkisini o üç kişiye vermişler.’’

Gayet iyiler

Açlık grevleri ve ölüm oruçları boyunca yiyip içip emir veren DHKP'C'nin eli kanlı elebaşıları Ercan Kartal ve Şadi Özpolat, cezaevinde kral hayatı yaşıyordu. Hatta Ercan Kartal, haberi basında yer alana kadar duruşmalara bile çıkmıyordu. F tipi cezaeviyle saltanatlarının sona ereceğini bilen Kartal ile Özpolat, durumlarını devam ettirmek için arkadaşlarını bile bile ölüme gönderdiler.

[Av.Duygu Tekay]

Sayın Gür; bir konuda sizinle hem fikirim. Bu eyleme iten nedenlerin iyi irdelenmesi lazım.
Bir meslek son aylarda ağır darbeler almaya başladı.
Yöntem tartışılabilir ama sesimiz ne yazık ki duyulmadı. Mesleki sorunlar her platformda tartışıldı, toplantılar eylemler tepkiler gibi. tıpkı bizim sitemizde olduğu gibi diğer hukuksitelerinde de bu sorun her boyutu ile masaya yatırıldı. Sonucsuzluk sanırım bu noktaya taşıdı. Malatya da ki bu eylem 1 hafta kadar önce başladı ve ben merakla bekledim bu konu bizde bir forum konusu olacak mı diye; ama hareket olmadı.


Yöntem uygundur veya değildir ama uzak bir yerden bir çığlık bu.
Şahsi düşüncem diğer açlık grevlerinden farklı olduğu.

Ve dileğim ise bu eyleme bir an önce son verilmesi ve meslektaşımızın sağlık sorunları yaşamadan yaşamına kaldığı yerden devam etmesidir.