+ Konuyu Yanıtla
1 den 6´e kadar toplam 6 ileti bulundu.

Konu: SSK çift maaş problemi

SSK çift maaş problemi Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Oct 2006
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı SSK çift maaş problemi

    annem vefat eden eşinden ve vefat eden babasından dolayı ssk dan emekli maaşı almakta iken babasından aldığı maaş kesildi.gerekçe olarakta aynı kurumdan 2 maaş alınamayacağı gösterildi. www.sabah.com.tr/2005/07/12/eko122.html
    yukarıdaki linkte ise çift maaş alınabileceği yazılmakta.ssk kanununda bu durum nasıl izah edilmektedir.geriye doğru ödemelerde bizim bir itiraz şansımız ve hakkımız varmı.nereye itiraz edebiliriz.ayrıca mahkeme bu durumda geri ödemeleri nasıl düzenliyor.



    Hukuki NET Güncel Haber

    SSK çift maaş problemi konulu yargıtay kararı ara
    SSK çift maaş problemi konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Aug 2006
    Nerede
    Antalya, Merkez, Turkey.
    İletiler
    1.019
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    İlgili gazete haberinde, bir kurumdan iki maaş alanların değil; iki ayrı sosyal güvenlik kurumundan maaş alanların durumuna değinilmiş.

    Konuyla ilgili yasal mevzuat hakkında bilgim yok; ancak, SSK'na bir dilekçeyle başvurup, ekine bu gazete haberini de ekler, durumu ve taleplerinizle birlikte, bilgi istediğinizi iletirseniz; size yanıt verilecektir.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Oct 2006
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    alakanız için teşekkür ederim.konu ile ilgili olarak yapılan yanlış ödemeler için talep edilen geriye dönük tahsilata itiraz edebilirmiyiz.aydınlatırsanız sevinirim

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jan 2005
    Nerede
    İzmir, Turkey.
    İletiler
    1.038
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Sn: btopal,
    konu ile ilgili olarak yapılan yanlış ödemeler için talep edilen geriye dönük tahsilata itiraz edebilirmiyiz
    İtiraz edebilirsiniz.Hatta, Borçlar Kanunun 63. maddesine göre davayı kazanma şansınız bile olabilir. Selamlar...

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Aug 2006
    Nerede
    Antalya, Merkez, Turkey.
    İletiler
    1.019
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Lütfen, tamamını, sonuna kadar okuyunuz.

    BORÇLAR KANUNU

    B) İADENİN ŞÜMULÜ

    I - MÜDDEİALEYHİN BORCU

    MADDE 63 - Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nispetinde red ve iade ile mükellef değildir.

    Şu kadar ki kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakıf bulunmuş olursa red ve iadeye mecburdur.

    506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNU

    GEÇİCİ MADDE 91 - (Ek: 5386 - 2.7.2005 / m.2) 6.8.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz.

    Bunlardan, yukarıda belirtilen haller haricindeki nedenlerle gelir veya aylıkları kesilen veya durdurulan kız çocuklarının gelir ve aylıkları, kesme veya durdurma tarihi itibariyle talep şartı aranmaksızın yeniden başlatılır. Gelir ve aylığın kesilmesi nedeniyle diğer hak sahiplerine önceki hisselerinden fazla ödenen tutarlar, gelir ve aylığı tekrar başlatılacak hak sahibine yapılacak ödemeden mahsup edilir. Gelir veya aylığı kesilenlerden tahsil edilmiş olan tutarlar aynen iade edilir.

    6.8.2003 tarihinden önce ölen sigortalıdan dolayı hak sahibi ana ve babaya; Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları nedeniyle gelir ve aylıkları kesilenlere, gelir ve aylığın kesildiği tarihe kadar yapılan ödemeler geri alınmaz. Ana ve babalardan Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya buralardan kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almaları nedeniyle Kurumca tahsil edilmiş olan tutarlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde talepleri halinde ilgililere aynen iade edilir.

    Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce tespit edilen yersiz gelir ve aylık ödemelerinde, aynı dosyadan yersiz ödeme yapılan hak sahibi için çıkarılan borç tutarından, diğer hak sahipleri için varsa hesaplanan alacak tutarı mahsup edilerek tahsil edilir. Diğer hak sahiplerinin itirazı halinde hisseleri hariç tutulur. Tahsil edilmiş olan yersiz gelir ve aylık ödemeleri için de ilgilinin bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içerisinde talepte bulunması halinde aynı usul izlenir. Fazladan tahsil edilen miktarlar, tahsilat tutarları üzerinden ilgililere iade edilir.

    1.1.2000 tarihinden önce işten ayrılan ve anılan yıl veya daha sonraki yıllarda tahsis talebinde bulunan sigortalılardan, işten ayrıldıkları yılda 360 günden az malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş oldukları halde ortalama yıllık kazancın tespitinde, bu yılın kazançları nazara alınarak hesaplanmış aylıkların ödenmesine devam olunur ve yapılan yersiz ödemeler geri alınmaz.

    Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrası gereğince, aylık veya gelirleri ödenmeye devam olunacak kız çocuklarının aylık veya gelirlerinin ödenmesine devam olunması için sahip olmaları gereken şartları, ilk kez veya yeniden 6.8.2003 tarihinden sonra haiz olan kız çocukları da aynı esas ve usullerle aylık veya gelir hakkından yararlandırılır.

    Bu maddenin altıncı fıkra hükmü 31.12.2005 tarihine kadar uygulanır.



    T.C.
    YARGITAY
    İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
    E. 1972/6
    K. 1973/2
    T. 27.1.1973
    #8226; İDARENİN YANLIŞ ŞART TASARRUFU ( İptal Davası Süresi İçinde, Dava Açılmışsa Davanın Sonuna Kadar Geriye Yürür Şekilde Geri Alınması )
    #8226; TASARRUFUN GERİ ALINMASI ( Yokluk ve Butlan Halleri Hariç ve Kişinin Gerçek Dışı Beyanı veya Hilesi İle De Sebebiyet Verilmemesinin Gerekli Olması )
    #8226; HATAYA DÜŞÜLDÜĞÜ ANLAŞILAN İDARENİN ŞART TASARRUFU ( Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre Alınması )
    #8226; YANLIŞ İŞLEMİN SÜRELER GEÇTİKTEN SONRA GERİ ALINMASI ( Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Dayanamama )
    #8226; SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME HÜKÜMLERİNE DAYANMAMA ( İdernin Yapmış Olduğu Yanlış İşlemin Süreler Geçtikten Sonra Geri Alınması )
    #8226; KAZANILMIŞ DURUM ( Yanlış Tasarrufun Süreler Geçtikten Sonra Geri Alınması )
    #8226; İDARENİN YANLIŞ İŞLEMİNE UYGULANMASI GEREKEN HÜKÜMLER ( Geri Alma Şartları )
    818/m.61,62,63
    ÖZET : 1 - Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufunu ( özellikle yanlış intibak işlemini ), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine,

    2 - Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınamayacağına,

    3 - Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine,

    4 - Bu nedenle yanlış işlemin ( intibakın ) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların ( aylıkların ) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine,

    DAVA : İdarenin şart tasarruf niteliğindeki karar ve işlemlerinin, sonradan hataya düşüldüğünün anlaşılması üzerine, geri alınmaları sonucu bu şart-tasarrufa dayanılarak yapılmış fazla ödemelerin, Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddelerindeki sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince, idare tarafından geri istenip istenemeyeceği konusunda Dördüncü Hukuk Dairesinin çelişik görüş ve uygulamayı kapsayan kararları olduğundan söz edilerek, bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi Daire Başkanlığının 19.6.1972 günlü yazısı ile istenilmişken sonradan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da, aynı konuda birbirine aykırı, 10.11.1954 gün ve 82/90 sayılı ve 11.5.1955 gün 53/52 sayılı kararlarının varlığı anlaşılmış olduğundan Birinci Başkanlıkça, Dördüncü Hukuk Dairesi ile Hukuk Genel Kurulu kararları arasındaki içtihat ayrılığının giderilmesi bakımından, konunun incelenmesi 1221 sayılı Yargıtay Kuruluş Kanununun 6082 sayılı Kanun ile değiştirilen 8. maddesinin ikinci fıkrasının ( B ) bendi gereğince, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kuruluna havale edilmiş ve bu kurulda, Dördüncü Hukuk Dairesi kararları ile Hukuk Genel Kurulunun kararları incelenerek içtihat uyuşmazlığı bulunduğu oybirliği ile kararlaştırıldıktan sonra konu tartışılmıştır.

    KARAR : Kararlar arasındaki uyuşmazlığın esası; idarenin bir şart - tasarrufa dayanarak ödeme yaptıktan ve bir süre geçtikten sonra, bu tasarrufun yanlışlığının anlaşılarak geri alınması ve bu suretle, düzeltilerek hukuka uygun duruma getirilmesi üzerine, geçmişte, yanlış tasarrufa dayanılarak yapılmış fazla ödenen paraların geri istenmesi davasında hangi kuralların, diğer bir deyimle, idare hukuku kurallarının mı, yoksa Borçlar Hukuku kurallarının mı uygulanacağı noktasındadır. Uygulanacak kurallar belirlendikten sonra, bu kuralların geri istemeye imkan tanıyıp tanımadığının ikinci bir mesele olarak çözümlenmesi gerekecektir.

    Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanının yazısında eklenen örneklerden de anlaşıldığı gibi, dairenin bazı kararlarında "Yetkili idare organınca, yasalara uygun olmasa bile, yapılan bir tasarruf sonunda ödemede bulunması halinde, sonradan bu tasarruf idarece kendiliğinden geri alınmış veya kaldırılmış olsa dahi geri alınmış olan bu tasarrufların doğurduğu sonuçları tanımanın idare hukuku kuralları gereği olduğundan idarenin geri alma davalarının reddi gerektiği" açıklanmış ( 4. HD. 20.12.1958 gün, E. 9525, K. 8617 - 21.9.1959 gün, E. 5239, K. 6665 - 27.10.1964 gün, E. 13356, K. 5076 ) böylece idare hukuku kuralları uygulanmış ve bu kurallara göre yanlış tasarrufa dayanılarak ödenen fazla paraların geri istenmesine imkan bulunmadığı kabul edilmiş iken, diğer bazı kararlarında "Ortada yanlış bir tasarruf bulunduğuna göre, idarenin bu yanlışlığın bilerek ödeme yaptığı benimsenemeyeceği, Borçlar Kanununun 62. maddesinin öngörülen hükmü yanlış, ödeme ile ilgili olduğu, ödeme bağışlama iradesine dayanmayıp, maddi veya hukuki anlamda, kusurlu bir davranış veya yorumla yanlışa düşüldüğü için sebepsiz zenginleşme kurallarınca, ödenen fazla paranın geri alınması gerektiği öngörülerek ( 4. HD. 24.11.1959 gün, E. 58/8766, K. 8450 - 16.1.1968 gün, E. 66/10745, K. 522 - 23.10.1970 gün, E. 5015, K. 7582 ) sadece borçlar hukuku kurallarını uygulamış, ayrıca fazla ödenen paraların geri alınmasına da imkan tanımıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise, yukarıda sözü edilen iki kararından birinde ( 10.11.1954 gün, 82/90 sayılı ), Borçlar Yasasının 62. maddesi hükmünün uygulanması ve bu hükme göre esasa girilerek yanlış ödendiği anlaşılacak paranın geri alınmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle, direnme kararını bozmuş, diğerinde ise ( 11.5.1955 gün, 53/52 sayılı ), Borçlar Yasası hükümlerine hiç dokunmayarak, geri istemenin hukuk, adalet ve nasafet kurallarına aykırı düşeceği gerekçesiyle paranın geri alınması davasını ret ve bozma üzerine israr eden mahkeme kararını bozmuştur.

    657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, 1327 sayılı Kanunla değiştirilmiş şekliyle yürürlüğe girmesinden sonra, memur ve benzerlerinin ) yeni kanuni duruma getirilmelerinde ( intibaklarında ) yanlışlık yapıldığının sonradan anlaşılması üzerine, bu yanlış intibakların ( işlemlerin ) idarece düzeltilmesi sonucu, düzeltmeye kadar geçen sürede fazla ödenen aylıkların geri alınıp alınamayacağı hususundaki anlaşmazlıklar içtihadı birleştirmenin konusunu aktüel ve çok geniş kapsamlı bir niteliğe sokmuştur. Tartışma sırasında Devlet Memurları Kanunu da ele alınmış, intibak işleminin bir şart tasarruf niteliğinde bulunması itibariyle, intibak yanlışlığından doğan olacak davalarının da içtihadın kapsamına girdiği kabul edilmiştir.

    Yargıtay Büyük Genel Kurulundaki tartışmada, idare hukuku kurallarının bu gibi olaylara uygulanamayacağı görüşü azınlıkta kalmıştır. Ancak bu görüşte olan üyeler dahi, sadece Borçlar Kanununun 63. maddesine dayanarak, yanlış tasarruf sonucu yapılan fazla ödemelerin geri istenemeyeceği savunmuşlardır. Bu görüşe göre, sebepsiz de olsa iyiniyetle zenginleşen kişi, aldığını geri verildikten sonra, ivazsız kazandırmanın hiç olmaması halinde içinde bulunacağı durumdan daha kötü bir duruma düşmemelidir. Özellikle, yanlış intibak sebebiyle memurlara yapılan fazla ödemelerin geri istenmesinin bu sonucu doğuracağı, yani fazla ödemelerin geri verilmesinin onları, bu ödemeler yapılmadan önce bulundukları durumdan daha kötü bir duruma getireceği açık ve bilinen bir gerçek olmakla ayrıca ispatı dahi gereksizdir.

    Aşağıda açıklanacağı gibi çoğunluk, idare hukuku kurallarının olaya uygulanması gerektiğini kabul etmiş, ancak bunlardan çok azınlıkta kalan bir kısmı, idare hukuku kurallarının istirdada elverişli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunların görüşüne göre, anlaşmazlık yanlış bir idari tasarrufun geri alınmasından doğmaktadır. Bu bakımdan idare hukuku kurallarının olaya uygulanması gerekir. İdare hukuku kuralları da, fazla ödenen paraların geri alınmasına imkan verir. Çünkü bir idari tasarrufun geri alınması da ikinci bir idari tasarruf olup, yanlış tasarrufun kazai yoldan iptalinin sonuçlarını doğurur, yani geriye doğru yürür ( makable şamildir ). Bu yanlış tasarrufu geri alma işlemi iptal edilmedikçe yürürlükte kalır, fazla ödenen para geri istenebilir.

    Çoğunluk, olaya idare hukuku kurallarının uygulanacağını, bu kuralların yanlış idari tasarruf sebebiyle yapılan fazla ödemelerin geri alınmasını önlediğini kabul etmiştir. Çoğunlukta bulunanların bir kısmı; Türk Borçlar Kanununa alınmamış olan İsviçre Borçlar Kanununun 61. maddesine dayanarak Türk Borçlar Kanununun 61, 62 ve sonraki maddeleri hükümlerinin kamu ( idare ) hukuku alanına giren olaylara uygulanamayacağı, onun için Borçlar Kanununda bir kanun boşluğunun mevcut olduğu, şart tasarruf niteliğindeki bir idare işleminden doğan sebepsiz zenginleşme iddialarında bu boşluğun, olaya göre özel nitelikte bulunan idare hukuku kurallarının uygulanması yoluyla doldurulması gerektiği, hukuk kurallarının ise, iptal davası açma süresi geçtikten sonra, hukuka aykırı ( yanlış ) idari tasarrufun geri alınmasının ilerisi için hüküm ifade edecek nitelikte bulunduğu, bu itibarla geri yürüyemeyeceği ve geçmişteki durumun kazanılmış bir durum doğurduğu, bu idare kurallarının olaya uygulanması sonucu, yanlış tasarruf sebebiyle yapılan fazla ödemelerin belirli bir süre geçtikten sonra artık istirdat edilemeyeceği noktasında toplanmıştır.

    Çoğunluğun esas görüşü ise; aşağıda geniş olarak açıklanacağı gibi, hemen yukarıdaki görüşe çok yakın, ancak o görüşü de içine alacak şekilde daha kapsamlıdır. Bu itibarla her iki görüşü tek bir görüş olarak kabul etmek mümkün bulunmaktadır. İşte çoğunluğun benimsediği görüş şöyledir:

    Kamu hukukunun bir bölümü olan idare hukuku, ( Devletin özel kişiler gibi hareket ettiği durumlar hariç ) devlet ile kişilerin ilişkilerine ait kurallar topluluğunun olup, özel hukuk ise, eşit hak ve menfaatlere sahip kişiler arasındaki hukuki ilişkilere ait kurallardan ibarettir. Bu durumun tabii bir sonucu olarak, idare hukuku ilişkin ve anlaşmazlıklarına, idare hukuku kuralları, özel hukuk ilişki ve anlaşmazlıklarına ise özel hukuk kurallarının uygulanması gereklidir.

    Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddelerinde düzenlenmiş bulunan sebepsiz zenginleşmede sebep, ile bunun sonuçlarını ayırmak gerekir. Eğer bu sebep kamu ( idare ) hukukunu ilgilendiren bir sebep ise, bu geçerli ( muteber ) olup olmadığı kamu ( idare ) hukuku ilkelerine göre çözümlenecek, konu çözümlendikten sonra, sonuçlarının tayin ve tespitinde Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddeleri uygulanacaktır. ( Oser Schönenberger - Borçlar Hukuku, Recai Seçkin çevirisi, 1950 Sh. 560, 561 - Bussy Andre, İsviçre - Türk Hukukunda Sebepsiz Zenginleşme, Kemal Gürsoy çevirisi, 1948, Sh. 16, 17 - Becker - İsviçre Medeni Kanun Şerhi, Cilt VI, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Fas. 2, K. Reisoğlu çevirisi, Sh. 372; ). Ancak sebepsiz zenginleşmenin sonuçlarına Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddeleri hükümlerinin uygulanabilmesi için kamu ( idare ) hukukunda bu hükümlerin aksine hüküm bulunmaması gerekir. Diğer bir deyimle, Borçlar Kanunu hükümleri, kamu ( idare ) hukukunda bu hüküm bulunmadığı hallerde tamamlayıcı hüküm olarak uygulanır ( Fiek F., Commentaire du Code Federal des Obligations, cilt I, 1915 Sh. 175 ). Yine, Türk Borçlar Kanununa alınmamış olan ve memurların görevlerini ifa sırasında sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı sorumluluklarına ait İsviçre Borçlar Kanununun 61. maddesinin yorumunda, memurun kendi fiillerinden dolayı kamu kuruluşlarına karşı sorumluluğunun derecesini kamu hukuku kurallarının tayin edeceği ve örneğin kendisine tanınmış takdir veya yorum hakkını kullanırken hataya düşmesini, kamu ( idare ) hukuku kurallarınca, kusur olarak telakkisine imkan bulunmadığı kabul edilmektedir. ( Oser - Schönenberger, a.g.e., Sh. 551- 552 - Funk Fritz, Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt 1, Umumi Hükümler, H. Veldet ve C.H. Selek çevirisi, 1938, Sh. 106, 107 ). Türk sisteminin uygulama şekli de ayrıca bizi yukarıdaki kabul tarzına götürmektedir. Şöyle ki: İdarenin, mahkemeye başvurmadan, resen istirdada kalkması halinde, bu istirdat işlemi aleyhine açılacak iptal davası Danıştayda görülecek ve tabiidir ki, Danıştay, bu anlaşmazlığı çözmek için, idare hukuku kurallarını uygulayacaktır. İdare fazla ödemeleri resen memurun aylığından kesmeyip de olayda olduğu gibi mahkemeye başvurduğu takdirde işlem aynı anlaşmazlık olduğu halde, bu kez idare hukuku kurallarının değil de Borçlar Yasası kurallarının uygulanması ve belki de tamamen aksi sonuca varılması adalet ve hukuksal düzenin kabul edemeyeceği bir durum yaratacaktır. Hukuk alanında devamlılık ( istikrar ) ve güven ise temel ilkelerdendir. Onun için, anlaşmazlık sebebi idare hukukunu ilgilendiren bir sebep ise bu çelişkiyi önlemek, ikili sonuca varma ihtimalini ortadan kaldırmak, uygulamada yeknesaklığı sağlamak, için de, tasarrufun ait bulunduğu hukuk dalı kurallarının uygulanması zorunludur.

    Bu suretle idarenin, yanlış tasarrufunu geri alması üzerine geri alma tarihine kadar ödediği fazla paraları, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsilini istemesi davalarında yanlış tasarrufun geri alınıp alınamayacağı, geri alınabilse dahi geçmişteki durumların hukukça tanınması gerekip gerekmediği, bunun sonucu olarak ödenmiş paraların geri istenip istemeyeceği konusundaki sorunun idare hukuku kurallarından faydalanılarak çözümlenmesi gerektiği belirlenmiş olmaktadır.

    Bir idari tasarruf iradi veya gayri iradi sebeplerle sona erebilir. İradi olarak sone erme halleri kazai yoldan iptal, tasarrufun idare tarafından geri alınması, tasarrufun kaldırılması veya düzeltilmesi şeklinde özetlenebilir. Kazai yoldan iptal ile geri alma, genel hataları ile birbirine benzeyip geriye yürürler yani ( makable şamil ) olurlar. Tasarrufun kaldırılması ve düzeltilmesi ise, kaldırma ve düzeltme tarihlerinden itibaren hüküm ifade ederler, geriye yürüme tesirleri yoktur ( Bu konuda bakını, Tan Turgut, İdari İşlemin Geri alınması 1070, Sh. 2-12 ). İçtihat konusu uyuşmazlıkta, özellikle memurların intibaklarında, yapılan yanlış işlemin ( intibakın ) düzeltilmesi söz konusu imiş gibi görünmekte ise de, burada yanlış tasarruf geri alınmış ve ayrıca, hukuka uygun yeni bir işlem ( intibak ) yapılmış bulunmaktadır. Nitekim, idarenin geçmişte ödenen maaş farklarını geri istemek için davalar açmış olması da, idarenin amacının, bir geri alma tasarrufunda bulunmak olduğunu göstermektedir.

    Kural olarak bir idari tasarruf idare tarafından geri alınabilir. Ancak, bu geri almanın mümkün olup olmadığı hususu, içtihatlar, kamu yararı, geri alınan tasarrufu dolayısıyla kişilerin elde etmiş oldukları hakların karşılaştırılması suretiyle anlaşılabilir. ( Wvaline M., Droit Administratif, 1963, Sh. 558 ). Hukuka uygun idare tasarruflarının geri alınması, esas itibariyle bu tasarrufların gelecekteki hükümlerine son vermek veya gelecek için hükümlerini değiştirmek demektir. ( Onar Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt 1, 2. Bası, 1960, Sh. 432 ). Bu itibarla hukuka uygun tasarrufların geri alınması ancak, geçmişte doğmuş haklara, ( kazanılmış haklara ) saygı göstermek, bu hakları tanımak suretiyle mümkündür. Diğer bir deyimle, hukuka uygun tasarrufların makable şamil şekilde geri alınması imkan dahilinde değildir; hukuka uygun bir tasarrufun geri alınması kaldırma veya düzeltme niteliğindedir. Hukuka aykırı, yanlış tasarruflara gelince ( yokluk veya mutlak butlan nedenleriyle sakat olan bir idare tasarrufu, kural olarak geriye yürür biçimde geri alınabilirse de, bu durumlar işbu içtihadın konusu dışındadır ), idare hukukunun genel prensibi, bir idari tasarrufun geriye yürümeyeceği şeklindedir. Oysa bir tasarrufun geri alınması, iptal gibi, geriye yürür sonuç doğuracaktır. Bu takdirde, geri alma işleminin durumu ve sonuçları, bu genel prensip göz önünde tutularak tespit edilmelidir. Burada, yanlış bir idare tasarrufunun geri alınmasındaki kamu yararı ile bu yanlış tasarrufun kişiler yararına yarattığı hukuki durumların korunması ( istikrar prensibi ) çatışma halindedir. Ancak bu çatışma görünüştedir, zira yanlış bir idare tasarrufunun geri alınması kamu yararı bakımından zorunlu gibi görünmekte ise de, istikrarın korunmasında da kamu yararı vardır. Yerleşmiş ( müesses ) durumlar hataen de doğmuş olsalar ve hak teşkil etmeseler bile, her zaman geriye yürür şekilde ortadan kaldırılabilmeleri, istikrarı ve toplumun güven hissini sarsar, kamu düzenini zedeler. Hukuka aykırı işlemin, ilgili kişi lehine yarattığı hukuki durumların ilelebet tartışma konusu yapılması sakıncalıdır. Dolayısıyla belirli bir süre geçtikten sonra bu hukuki durumların korunmasında, meşru yararları olan ilgililerin korunmasını, yani hukuki durumların dokunulmazlığını, kabul etmek gerekir. ( Tan T, a.g.e. Sh. 60 ).

    Burada ne sürede yanlış tasarruftan dolayı kişi yararına hak veya korunması gereken yerleşmiş, ( müesses ) bir durum doğduğu meselesi ortaya çıkmaktadır. Uzun süre, yanlışın, bir tasarrufu geriye yürür biçimde ortadan kaldırmak için bir sebep olmadığı kabul edilmiştir. ( Odent Raymont, Gententieux Administratif, 1965-1966, Fas. I. Sh. 743 ). Ancak, sonradan bu görüş değişmiş ve kişilere tanınan iptal davası süresi içinde veya özel bir dava süresi varsa o sürede yahut, dava açılmış ise, dava sonuna kadar idarenin tasarrufunu geriye alabileceği yabancı doktrin ve içtihatlar ile Türk doktrininde kabul edilmiş ve yerleşmiştir. Prof. Waline, "Hukuka aykırı bir işlem ancak, iptal davası süresi içinde geri alınabilir. Bu süre geçtikten sonra geri alma imkansızdır" demektedir. ( Waline, a.g.e., Sh. 560- 561 ). Odent, görüşünü "Hukuka aykırı bir idare işlemi, bu idare işleminin iptali için kanun yolu açık olduğu sürece, iptal süresi geçmedikçe geri alınabilir. Bu süre geçtikten sonra hukuka aykırı işlemin geri alınması da hukuka aykırı olur." şeklinde ifade etmektedir ( Odent a.g.e., Sh. 743-746 ). Prof. Rivere '.nin görüşü de aynı yöndedir: "Geri alma, iptal davası açma süresi ve dava açılmış ise hakim karar verinceye kadar mümkündür. Bunun dışında geri alma hukuka aykırı olur; idare kararı kanuna aykırı olsa bile artık kazanılmış hak olmuştur. İçtihatlar hukuki güveni ( istikrarı ) kanuniyetten daha önemli telakki etmektedirler." ( Rivero, Droit Administratif, Paris 1965, 3. baskı Sh. 95 ). Prof. Sıddık Sami Onar da yanlış işlem konusunda, aynı görüşü benimsemektedir: "Tasarruf ancak iptal davası müddeti veya hususi bir dava müddeti varsa o müddet veyahut iptal davası açılmışsa davanın müddeti içinde geri alınabilir. Ancak, bu müddet şartının fert lehine bir durum doğurmuş olan tasarruflarda nazara alınması doğru olur. Ferde külfetler yükleyen durumları daima kaldırılmalıdır" ( Onar S., S., a.g.e., Sh. 432, 433 ). Aynı fikirde olan diğer yazarlar: Charles Debbasch, Droit Administratif, 1968, Sh. 268 - Prof. Umberto Fragola, Gli Atti Administrativi, Napoli 1964, 2. baskı, Sh. 195 - Doç. Lütfi Duran, İdare Hukuku Meseleleri, 1957, Sh. 83 - Doç. Mukbil Özyörük, İdari Dersleri, 1965-1966, Sh. 80, 81 - Turgut Tan, a.g.e., Sh. 116-117 ). İlmi içtihatlar genellikle geri almanın bir süre ile sınırlandırılması merkezindedir. Danıştay da istikrar prensibini olayın özelliğine göre uygulamaktadır. ( Tan T., a.g.e., Sh. 116-122 ). Burada gerçekten kesin bir sürenin tespiti zorunludur, çünkü hukukun amacı, kişilerin birbiriyle veya devletle olan ilişkilerinde güven ve devamlılığı ( istikrarı ) sağlamaktır. Bugün devlet, mülk devlet veya polis-devlet olmaktan çıkmış, topluma hizmet etmekle yükümlü sosyal bir kuruluş halini almış, mülk devlet veya polis devlet kavramı yerini hukuk devletine bırakmıştır. ( Bakınız: 1961 Anayasası, Başlangıç kısmı ve Md. 2 ). Devletin her eylem ve işlemi yargısal kontrole açık hale gelmiştir. ( Anayasa, Md. 114 ) bir hukuk devletinde ise, devletin eylem ve işlemleri takdiri kurallara değil, hukuk kurallarına uymalıdır. Kişiler davranışlarını önceden konulmuş objektif bir takım kurallara uydurmak zorunda oldukları gibi, devlet de böyle bir takım kurallara uymak zorundadır. ( Onar S.S., a.g.e., Sh. 113, 115, 127-129 ). Bu nedenlerle doktrinin ( bilimsel içtihatların ), yanlış tasarrufu geri alma işleminin iptal davası süresi içinde ( bizde 90 gün ) veya özel bir dava süresi varsa bu sürede yahut dava açılmış ise, dava sonuna kadar imkan dahilinde bulunduğu, bu süreler geçtikten sonra geriye yürür şekilde tasarrufun geri alınmasının imkansız olduğu yolundaki birleşik ve yerleşmiş tutum ve görüşü, gerek objektif bir kural niteliğinde olup takdire yer vermemesi gerekse adalet, hakkaniyet, kamu düzeni ve devamlılık ( istikrar ) bakımından tercihi gereken bir hukuki norm olarak kabul edilmeli ve bu kabulün ışığı altında içtihadı birleştirme konusu olan uyuşmazlık çözümlenmelidir. Bu çözüm şekli eşitlik ilkesine de uygun düşmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, uzun süre, idarenin, yanlış da olsa, tasarrufunu mukable şamil olarak geri alması hakkı idareye tanınmıştı. Fakat, sonradan, gerek eşitlik ilkesi gerekse iptal davasında idarenin davayı kabul edebileceği, yani işlemini geriye yürür şekilde geri alabilmesi imkanının varlığı, iptal davası süresi içinde işlemini geri alma imkanını idareye tanımak gerektiği görüşünü üstün kılmıştır. Gerçekten, nasıl ki iptal davası açabilmek için gerekli olan süre geçtikten sonra, istikrarın korunması pahasına, kişiler aleyhindeki hukuka aykırı ( yanlış ) idare işlemlerinin artık iptali istenemiyor ve işleme suni bir sıhhat tanınarak idare iptal davası tehdidinden kurtuluyorsa, bunun aksini de düşünmek, yani idare edilenlerin de haklarında yapılmış işlemlerin sınırsız olarak geri alınabileceği tehlikesinden kurtarılmaları gerekir ( Özyörük, a.g.e., Sh. 81 - Tan, a.g.e., Sh. 116, 117 ). Topluma ve kişiye hizmetle yükümlü bir hukuk devleti, kişiye haksızlık yapmamak, kendisinin yararlandığı bir süreden kişiyi de faydalandırmak zorundadır. Sebepsiz zenginleşme davası hakkaniyete dayanan bir davadır. Oysa kişiyi ( özellikle intibaklarda memuru ) ilelebet bir durumun değiştirilebileceği endişesi içinde bırakmak ve yanlış işlemin doğuşunda hiçbir payı bulunmayan iyi niyetle zenginleşen kişiyi aldığını geri verdikten sonra, bu yanlış işlem ve ivazsız kazandırma olmasa idi bulunacağı durumdan daha kötü bir duruma düşürmek hakkaniyet ilkesi karşısında, hukuken savunulamayacak bir tutum olur. Bu nedenle, nasıl ki, iptal davası süresi veya kanunlarda ayrı bir süre belirtilmişse bu süre geçince kişi için işlem kesinleşiyorsa, bu sürelerin geçişinin, idare için de işlemi kesinleştireceği kabul edilmelidir. O halde, varılan sonuç: yukarıda tespit olunan süreler geçtikten sonra idarenin yanlış şart-tasarrufu geriye yürür şekilde geri alamayacağı, fakat bu süreler içinde işlemin geri alınmasının, iptal davası, gibi, geriye yürür tesir doğuracağı merkezindedir.

    Ancak, burada bir husus açıklığa kavuşturulmalıdır. Yukarıda belirtilen kabul şekli, bu belirli süreler geçtikten sonra hukuka aykırı ( yanlış ) idare tasarrufunun artık hiçbir zaman geri alınamayacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu tarzda yorumlanacak olursa, yanlış işlem sonucu doğan hukuka aykırı durumun ilelebet devam edeceği kabul edilmiş olur ki, bu durum da eşitlik istikrar ve kamu düzeni ilkeleri ile bağdaşmaz. Burada müktesep hak ( kazanılmış hak ) ile müesses durum ( yerleşmiş, kazanılmış durum ) kavramları arasındaki fark meydana çıkmaktadır. Kazanılmış hak hukuka uygun bir işlemden doğar ve bu işlem geri alınsa bile, ilerisi için de devam eder. Yerleşmiş, kazanılmış durum kavramı ise, hukuka aykırı bir işlemin belirli süre geçtikten sonra geri alınması üzerine artık ilerisi için işlemin hüküm ifade etmeyeceğini, fakat geçmişte kalan durumun da tanınması gerektiğini ifade eder, yani işlemin ilerisi için değiştirildiği, düzeltildiği anlamına gelir. Onun için, hukuka aykırı ( yanlış ) işlem, yukarıda açıklanan süreler geçtikten sonra geri alınırsa sonrası için kişiye bir hak bahşetmez, yalnızca geçmişteki durumun, parasal da olsa, tanınması sonucunu doğurur. Fakat, yukarıda varılan sonuç ve kabul edilen kural ancak iyi niyetli kişiler içindir. Eğer, idarenin yanlış işlem yapmasına kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebebiyet vermiş ise, bu yanlış idare işlemi her zaman, bir süre şartına bağlı olmaksızın, geriye yürür şekilde geriye alınabilir.

    Yukarıdan beri yapılan açıklama ve incelemelerden anlaşılacağı gibi, yanlış bir şart tasarrufun idare tarafından geri alınmasından dolayı ödenmiş fazla paraların geri istenmesi davalarında, kamu yararı ile kişisel yararı uzlaştıracak, kamu ve hukuk düzenini sarsmayacak, aksine, bunlara güven ve devamlılık sağlayacak nitelikte en adil ve hukuki bir norm olarak iptal davası süresini, genel olarak yanlış şart tasarrufu, geriye yürü şekilde geri almak için bir sınır olarak kabul etmek, bu süre geçtikten sonra tasarrufun ancak ilerisi için hüküm ifade edecek şekilde geri alınabileceği, daha doğrusu ilerisi için değiştirilebileceği, tarzında bir sonuca varmak gerektir. Belirtilen süreler geçtikten sonra idare yanlış tasarrufunu geri alsa bile, geçmişteki durumlar artık kazanılmış durum niteliğinde olacağından, yanlış işleme dayanılarak yapılmış ödemelerin sebepsiz olduğu da ileri sürülemeyecek ve geri istenmesi mümkün olmayacaktır.

    SONUÇ : 1 - Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufunu ( özellikle yanlış intibak işlemini ), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine,

    2 - Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınamayacağına,

    3 - Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine,

    4 - Bu nedenle yanlış işlemin ( intibakın ) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların ( aylıkların ) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine ve içtihatların bu yolda birleştirilmesine, ilk toplantı günü olan 27.1.1973 tarihinde üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.

    T.C.
    YARGITAY
    10. HUKUK DAİRESİ
    E. 2005/11337
    K. 2006/685
    T. 6.2.2006
    #8226; İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Fuzuli Yere Kurum Tarafından Ödenen Ölüm Aylıklarının Tahsili Amacıyla Başlatılan İcra Takibine Vaki İtiraz Nedeniyle )
    #8226; SİGORTALININ KIZ ÇOCUKLARINA BAĞLANAN AYLIKLAR ( Bu aylıkların Sosyal Sigortaya veya Emekli Sandıklarına Tabi Bir İşte Çalışmaya Başlanması Durumunda Kesilmesi-Bağımsız Çalışmanın da Emekli Sandığına Tabi Bir Çalışma Olması )
    #8226; ÖLÜM AYLIKLARININ İADESİ İÇİN YAPILAN İCRA TAKİBİNE İTİRAZIN İPTALİ ( Sigortalının Kız Çocuklarına Ödenen Ölüm Aylıklarının Bağımsız Bir Çalışmaya Başlanması Durumunda Sona Ermesi )
    #8226; BAĞ-KUR SİGORTALISI OLARAK ÇALIŞAN KİŞİNİN ÖLÜM AYLIĞI ALMASI ( Sigortalının Kız Çocuğuna Bağlanan Ölüm Aylığının Kız Çocuğunun Bağ-Kur Sigortalı Olarak Çalışmaya Başlaması ile Sona Ermesinin Gerekmesi )
    506/m.68,Geç.91
    818/m.63
    ÖZET : Kanunda, sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıkların; Sosyal Sigortaya veya Emekli Sandıkları'na tabi bir işte çalışmaya başlamaları halinde kesileceği öngörülmüştür. 1479 sayılı Yasaya tabi olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmanın, "Emekli Sandıkları 'na tabi çalışma" olduğu da açıktır. 506 sayılı Kanun'a eklenen geçici 91. maddenin davalı yönünden uygulanabilirliğinden de söz edilemeyeceğinden, davaya konu dönemde Bağ-Kur sigortalısı olarak çalışan davalının yersiz aldığı ölüm aylıklarının iadesine karar verilmesi gerekir.

    DAVA : Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

    Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

    Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

    KARAR : Davacıya, babası İ.S.'nın ölümü nedeniyle bağlanan ölüm aylığı, 09.08.2000 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak çalışmaya başladığının tespit edilmesi üzerine iptal edilmiş, 22.08.2000-22.10.2003 tarihleri arasında fuzuli ödenen ölüm aylıklarının tahsili için icra takibi açılmış olup; iş bu dava ile Kurum, sigortalının icra takibine itirazının iptalini istenmiştir.

    Davanın yasal dayanağı, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 68/VI maddesidir. Anılan madde de, sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıkların; Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmaya başlamaları halinde kesileceği öngörülmüştür. 1479 sayılı Yasaya tabi olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmanın, maddede yazılı "Emekli Sandıklarına tabi çalışma" olduğu da açık seçiktir. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanuna 5386 sayılı Kanunla eklenen geçici 91. maddenin davalı yönünden uygulanabilirliğinden söz edilemeyeceği de açıktır. Hal böyle olunca da, davaya konu dönemde Bağ-Kur sigortalısı olarak çalışan davalının yersiz aldığı ölüm aylıklarının iadesine karar verilme sİ gerekir.

    Öte yandan, iade borcunun kapsamı; sigortalının aylığın bağlanmasında iyi niyetli olup olmadığına göre değişmektedir. Sigortalı kötü niyetli ise, iktisap ettiği aylıkları ister elinden çıkarsın isterse çıkarmasın faizi ile birlikte iade etmesi gerekir. Sigortalı iyi niyetli ise, ödenen aylıklar Borçlar Kanununun 63. maddesine göre geri alınamaz. Olayımızda; davalı sigortalı, ölüm aylığına ilişkin talebi sırasında 26.06.1989 tarihli beyan ve taahhüt belgesini imzaladığı, emekli sandıklarına tabi olarak çalışmaya başlama ile aylığının kesilmesi gerektiğini bildiği halde Bağ-Kur sigortalısı olduğunu sakladığından iyiniyetli olarak kabul edilmesi de mümkün değildir.

    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

    O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    T.C.
    YARGITAY
    10. HUKUK DAİRESİ
    E. 2005/3190
    K. 2005/4057
    T. 14.4.2005
    #8226; SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE DAYALI İSTİRDAT TALEBİ ( Ölüm Aylığı Almaktayken Sigortalı Çalışmaya Başlayan Davalıya Ölüm Aylığı Ödenmeye Devam Edilmiş Olması - İyiniyetli Olup Kurumu Yanıltıcı Bir Hareketi Bulunmayan Davalının İade Yükümlülüğünün Kapsamı )
    #8226; İYİNİYET KARİNESİ ( Ölüm Aylığı Almaktayken Sigortalı Çalışmaya Başlayan ve Bu Durumu Kuruma Bildiren Davalıya Ölüm Aylığı Ödenmeye Devam Edilmiş Olması - Ödenen Aylıkların İadesinin İstenemeyeceği )
    #8226; ÖLÜM AYLIĞI ALMAKTAYKEN SİGORTALI ÇALIŞMAYA BAŞLAYAN DAVALIYA KURUMCA ÖLÜM AYLIĞI ÖDENMEYE DEVAM EDİLMESİ ( Yapılan Ödemelerin İadesi Talebi - Çalışmaya Başladığını Kuruma Bildirmiş Olan İyiniytli Davalının İade Yükümlülüğünün Kapsamı )
    #8226; SSK'DAN ÖLÜM AYLIĞI ALMAKTAYKEN SİGORTALI ÇALIŞMAYA BAŞLAMA ( Kurumun Hatası Sonucu Ölüm Aylığının Kesilmemesi - Kurumu Yanıltıcı Bir Hareketi Bulunmayan İyiniyetli Sigortalıdan Yersiz Ödenen Aylıkların İadesinin İstenemeyeceği )
    818/m.63
    ÖZET : Dava, davacı Kurumca ölü babasından dolayı davalıya bağlanan ölüm aylığının, Kurum sigortalısı olarak çalışmaya başlaması nedeniyle iptali üzerine 21.11.1992 - 19.08.2002 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar tutarının geri alınması istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağını oluşturan Borçlar Kanunu'nun 63. maddesine göre; sebepsiz zenginleşen kişinin iyiniyetli olduğunun kabulü asıl olup, geri verme borcu ile yükümlü tutulabilmesi için kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gereklidir. Dosya içeriğinden, 05.08.1993 tarihinde düzenlenen beyan ve taahhüt belgesinde davalının, 17979701 sicil numarası ile 01.02.1988 tarihinde Kurum sigortalısı olarak çalışmaya başladığını belirttiği, Kurumu yanıltıcı söz veya davranışta bulunmadığı, esasen bu olgunun taraflar arasında uyuşmazlık konusu yapılmadığı, dolayısıyla davalının kötüniyetli olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan, iyiniyetle zenginleşen kimse, zenginleşmenin geri verilmesinden dolayı; zenginleşme hiç olmasaydı bulunacağı durumdan daha kötü duruma düşürülemez. Söz konusu yanlışlığın; özlük dosyası elinde bulunan Kurumun gerekli dikkat ve özeni göstermemesinden kaynaklandığı ve davalıya bu nedenle yersiz aylık ödendiği anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, Mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu istemin kabulü yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

    DAVA : Davacı, 5.691.889.212.- lira fuzuli ödemenin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

    Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.

    Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Tolga Özmen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

    KARAR : Dava, davacı Kurumca ölü babasından dolayı davalıya bağlanan ölüm aylığının, Kurum sigortalısı olarak çalışmaya başlaması nedeniyle iptali üzerine 21.11.1992 - 19.08.2002 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar tutarının geri alınması istemine ilişkin olup, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

    Davanın yasal dayanağını oluşturan Borçlar Kanunu'nun 63. maddesine göre; sebepsiz zenginleşen kişinin iyiniyetli olduğunun kabulü asıl olup, geri verme borcu ile yükümlü tutulabilmesi için kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gereklidir. Dosya içeriğinden, 05.08.1993 tarihinde düzenlenen beyan ve taahhüt belgesinde davalının, 17979701 sicil numarası ile 01.02.1988 tarihinde Kurum sigortalısı olarak çalışmaya başladığını belirttiği, Kurumu yanıltıcı söz veya davranışta bulunmadığı, esasen bu olgunun taraflar arasında uyuşmazlık konusu yapılmadığı, dolayısıyla davalının kötüniyetli olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı ki, kötüniyet iddiası Kurum tarafından öne sürülmüş ve kanıtlanmış da değildir.

    Öte yandan, birçok Yargıtay Kararında da belirtildiği gibi; iyiniyetle zenginleşen kimse, zenginleşmenin geri verilmesinden dolayı; zenginleşme hiç olmasaydı bulunacağı durumdan daha kötü duruma düşürülemez.

    Söz konusu yanlışlığın; özlük dosyası elinde bulunan Kurumun gerekli dikkat ve özeni göstermemesinden kaynaklandığı ve davalıya bu nedenle yersiz aylık ödendiği anlaşılmış olması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, Mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu istemin kabulü yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

    O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davalıya geri verilmesine, 14.04.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.




  7. #6
    Kayıt Tarihi
    May 2011
    Nerede
    İstanbul
    İletiler
    1
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: SSK çift maaş problemi

    Merhaba ..benzer bir konu olduğundan bu forumdan yazmaktayım..
    Kısaca geçmem gerekirse
    97 yılında babamı 2000 yılında annemi kaybettim (ssk dan emekli ) Annem babamdan dul aylığı alıyordu ve kendisine de malulluk aylığı bağlanmıştı. Otomatikman Ağabeyim ve bana maaş bağlandı abim yaş haddinden maaşı kesildikten sonra onun aylığıda bana yansıtıldı ..Çevreden daha sonra diğer malulluk aylığını da bağlatabileceğim söylenince.SSK merkezine bildirimde bulundum fakat herseferinde 'aynı kurum olduğundan iki maaş alamazsınız' dendi.
    Şuan farklı bir ssk merkezine başvurum sonucunda!(01.08.2008 tarihinden itibaren anneminde emekli maaşını almaktayım cüzzi bir miktar da olmasına rağmen)
    İnternetten (Sgk sitesinden)çıktısını aldığım emekli aylığı bilgi dökümündeki iki maaşımında oranları %70
    İlgili Kuruma göndermiş olduğum dilekçe de memur hatasından dolayı geçmişe dönük haklarımı içeren ve oranların tekrar hesaplanmasını içeren maruzatımı bildirdim .
    Cevaben 5yıl zaman aşımına uğradığını herhangi bir toplu ödeme yapılamayacı
    maaş hesaplamalarında da herhangi bir hata olmadığı bildirildi.
    Bu konu ile ilgili makaleleri okurken bu durumda olan kişilerin izlemesi gereken yol anladığım kadarıyla dava açmak olacak.
    Oysa birçok önemi sitede yüksek olan maaşın tamamı düşük olan maaşın yarısının alınabileceği yazıyor .Ve benim aldığım dökümlerde oranım yine yukarıda da yazdığım gibi %70
    Sizce hakkımı aramak için mahkeme masrafları için para biriktirmeye başlamalımıyım yoksa tekrar farklı Sgk kurumunun yolunu tutup bildirimdemi bulunmalıyım? iyi çalışmalar.. şimdiden teşekkürler
    Konu ayşeece tarafından (13-05-2011 Saat 08:02:10 ) de değiştirilmiştir. Sebep: maille bildirim talebi

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

emekli maaşı problemi

Forum

Benzer Konular :

  1. Çift Maaş
    merhabalar annem bağkurlu olup vefat eden babamdan 2006 yılının 11.ayından beri dul maaşı alıyor,1985 yılında vefat eden ssk,dan emekli dedemdende...
    Yazan: ercü80 Forum: Sosyal Güvenlik Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 01-02-2009, 14:41:03
  2. Çift maaş
    komşumuz 1982 yılından beri eşinden dul ssk maaşı almakta aynı zamanda 1 yıldırda emekli sandığındanda babasından 3 aylık maaş almakta kendisi...
    Yazan: depdelii Forum: Sosyal Güvenlik Hukuku
    Yanıt: 6
    Son İleti: 15-07-2008, 14:22:19
  3. Çift maaş
    Merhaba, babam vefat ettikten sonra(22/04/2005) bağkur emekli maaşını anneme bağlattık. Yıllar öncesinde annemin babası vefat ettiğinde bir yakını...
    Yazan: Mehmet Doğan Forum: Sosyal Güvenlik Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 08-02-2008, 22:26:33
  4. Bağ-Kur'dan çift maaş
    Bir akrabam ev kadını olarak ,bu uygulama ilk çıktığında o zamanki Sosyal Güvenlik Bakanının verdiği demeçlerde 'ev kadınına bağlanan maaşın nerden...
    Yazan: alkim Forum: Sosyal Güvenlik Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 25-12-2007, 13:10:36
  5. Tek maaş, çift maaş olayı
    Merhabalar, Bir işyerinde yaklaşık 6 yıldır çalışmaktayım. işe ilk başladığım dönemde yıllık 12 maaş üzerinden çalışmak üzere anlaşmıştık. işveren...
    Yazan: cokay Forum: Bireysel İş Hukuku
    Yanıt: 6
    Son İleti: 21-09-2006, 15:42:50

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.