Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.
Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı,
Ulu Önderimizin 125. Doğumgünü ve 87 yıl önce Çağdaş, Sosyal, Laik Türkiye Cumhuriyeti' nin temelinin atıldığı bu şanlı gün kutlu olsun !!!
Bazı kafaların hala Atatürk'ü anlamamada direnmesi,Atatürk adına yola çıkanlarında gardrop Atatürkçülüğü yapması ,büyük devrimcinin çağdaş uygarlığın üstüne çıkma ülküsünü ,gerçekleştirmemizi engellemiştir.
Türk Milletinin asil evladının ,düşünce sisteminin ne olduğu ve ne olmadığı konusunda , hala birtakım yorumlar yapan izm çiler ve toptan redçilerin ülkemizi ne hale getirdikleri ortadadır.
imf,abd ve ab kuşatmasında ,manda yönetiminin vesayet düzeninin kurulduğu şu günlerde , değeri ve önemi her geçen gün katlanarak artmaktadır.
Türk Milletinin ,büyük devrimciyi unutması ve onun açtığı yola ve ilkelere sırt çevirmesi demek,1919 öncesindeki şartlara düşerek,ingilizin,fransızın,italyanın uşağı olması demektir.Uşakların ne dini kalır ne de milleti , efendilerinin paryası olarak yaşarlar.Paryaların da ne bu dünyada nede ahirette yatacak yerleri yoktur.
Bu videoyu izledikten sonra bir kez daha yazma gereği hissettim;
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Yazar Turgut Özakman, ''1948'den beri Kemal'in askeriyim, terhis olmak istemiyorum'' dedi.
Turgut Özakman, Atatürk'ün doğumunun 125. yılı dolayısıyla Danıştayda düzenlenen söyleşide konuştu. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Başkanvekili Tansel Çölaşan ile çok sayıda Danıştay mensubunun dinlediği söyleşide konuşmasına, hukuk fakültesini bitirdiğini, 1960'da yaşanan olaylar nedeniyle rozetini çıkardığını ifade ederek başlayan Özakman, ''Ama Danıştaya yapılan saldırının ardından bugün rozetimi şerefle tekrar takarak buraya geldim'' dedi.
Çanakkale Zaferi'nin dünya askeri tarihinde büyük öneme sahip olduğunu söyleyen Özakman, Kurtuluş Savaşı'na uzanan manevi kökün Çanakkale Savaşı'nda oluştuğunu vurguladı. Cumhuriyet'in niteliklerinin milli mücadeleyle belirlendiğini, milli mücadelenin bir tecrübe hazinesi olduğunu belirten Özakman, ''O nedenle çocuklarımıza Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu iyi anlatmak zorundayız'' diye konuştu.
Cumhuriyet'e ve onun ilkelerine karşı olan, tarihi tekrar tersine çevirmek isteyen ve Danıştaya yapılan o üzücü saldırıyı gerçekleştiren zihniyeti besleyen kaynaklar bulunduğunu söyleyen Özakman, ''Demek ki biz çocuklarımıza, Osmanlı İmparatorluğu'nun neden yıkıldığını, Cumhuriyet'in neden ve nasıl kurulduğunu yeterli şekilde anlatmayı başaramamışız'' dedi.
''ATATÜRK'TEN SONRA HİÇBİR İKTİDAR BİZİ SEVMEDİ''
Turgut Özakman, ''Atatürk'ten sonraki hiç bir iktidar sanıyorum ki bizi sevmedi. Sevseydi böyle yönetmezdi. Onlar halkı değil, koltuklarını sevdiler. Halkını önemseyen tek lider Atatürk'tü. Bu gidişten rahatsız olanların yapması gereken Atatürk'ü unutturmaktı, onu yapıyorlar'' diye konuştu.
Milli mücadele aleyhine yazılan birçok kitap bulunduğunu belirten Özakman, ''Kurtuluş Savaşı'na, Atatürk'e, Çanakkale Savaşı'na ilişkin sahte bir tarih yaratmak, elde edilen başarıları karalamak ve hatta Mustafa Kemal'i bu mücadelenin içinde yok saymak isteyenler'' olduğunu kaydetti.
''KEMAL'İN ASKERİYİM, TERHİS OLMAK İSTEMİYORUM''
Özakman, ''30 yıldır Türkiye'yi yönetenler, tarihi iyi bilselerdi belki de bugünü yaşamazdık'' diye konuştu. Dünyayı dize getiren bir milletin çocuğu olmanın gururuyla yaşadıklarını belirten Özakman, ''Bugün dünyanın en borçlu ülkesiyiz. Türkiye'yi sahiden seven bir iktidar hasreti içinde bu dünyadan ayrılmak istemiyorum'' dedi. Kurtuluş Savaşı gazileriyle bir araya geldiğinde ve anılarını dinlediğinde ''Keşke ben de Kemal'in askeri olsaydım'' dediğini aktaran Özakman, konuşmasını, ''Ben 1948'den beri Kemal'in askeriyim, terhis olmak istemiyorum'' diyerek bitirdi. Turgut Özakman, Danıştay mensuplarınca ayakta alkışlandı.
Bunları karakter, yani ruh, öz, omurga olarak kabul edenleri sevmek.
Mustafa Kemal'i sevmek... Fikri hür, ilmi hür, irfanı hür olanları sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...
Yoksul, yürekli, namuslu,yalansız, riyasız, pazarlıksız...Tertemiz alnından vurulup düşen hem de daha , bir tek kurşun atmadan, o istedi diye Allah deyip şehitlik için ileri atılan dedelerimiz, Eğinli dedem, Ali Çavuş gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek ...
Kopan bacağını tüfeğinin dipçiğinin kayışıyla bağlayıp savaşarak ölen Ezineli Yahya Çavuş gibi sevmek... Çanakkale'de 19. Tümen 'in her bir neferi gibi sevmek...
Sevmek... Ölmeyi emreden birini, Mustafa Kemal'i sevmek...Ölenleri dün olduğu gibi bugün de anlamak:
"Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım."
Sevmek ... Mustafa Kemal'i sevmek... Dün olduğu gibi bugün de bir adım geri gitmeyenleri ,gitmeyecekleri sevmek...
Mustafa Kemal'i Sevmek... Ölümden kaçarken durup onu dinleyip ölüme koşmak...
Sabah saatlerinde Mustafa Kemal 57.Alay'ı bir batarya ile Koca Çimen Tepe istikametinde harekete geçirdi. Kendisi de durumu izlemek için Conk Bayırı'na çıktığında Arı Burnu tarafından erlerin çekilmekte olduğunu gördü. Seslendi:
"Niçin kaçıyorsunuz?"
"Efendim düşman" dediler
"Nerede?"
"İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve ileri doğru yürüyordu. Askerlere,
"Yalnız size 'Bomba Sırtı olayını' anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin... Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur."
Mustafa Kemal'i sevmek... Ölesiye sevmek...Dün değil bugün gibi sevmek...Bugün de ölmeyi bilmek..
Ölen çocuklarının ardından Avusturalyalı annelerin acısını dindiren,onlara :
"Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır."
Diyebilen Mustafa Kemal'i sevmek.
"Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: "Üç", dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı" ...
Atladı...Bir ayağı İzmir' de bir ayağı Ankara'da dimdik durdu...Sevmek.. Mustafa Kemal'i Nazım gibi sevmek...
Cumhuriyetini emanet ettiği gençler gibi sevmek... 23 Nisan çocukları gibi sevmek. Dünyanın en aydınlık yüzü Türk kadınları gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek... Kütahya'da Kurtuluş savaşının ortasında, 2 yıldır görmediği oğlunun sekiz ay önce hastalıktan öldüğünü duyup el defterine, " oğlum İzzet sekiz ay önce ölmüş." diye not düşüp savaşa devam eden, İsmet Paşa kadar sevmek...
Osmanlı Genelkurmay Başkanı ve Mareşali iken rütbelerini sıyırıp, onunla Anadolu'ya geçip yeniden kavgaya tutuşacak Fevzi Çakmak Paşa kadar sevmek.
Mustafa Kemal'i sevmek... Erzurum'da bir yalnız adama, silahlarını teslim etmemiş tek Osmanlı ordusu olan 9 kolorduyu kendisiyle birlikte teslim edecek kadar çok inanıp, emrine girip, cenk edip, barışta karşı durup, ciltlerce kitap yazacak Kazım Karabekir Paşa kadar sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...Yağan yağmur altında,ayaklar çıplak yürürken hastalıktan,açlıktan ateşler içinde yanan bebesinin üzerindeki örtüyü alıp, cephane yüklü kağnının üzerine örten analar kadar sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...Kadın olup aşık olduğun adamdan, evladından, anandan, babandan daha çok sevmek Mustafa Kemal'i...
Anlamak o kadınları, onları anlamak için kendilerini kurtarmaya gelen askerleri " Kemal'in askerleri" diye selamlamalarını anlamak, Afyon'da, Antep 'de, Maraş 'da, Eskişehir'de yani Anadolu'da, düşman işgali altında tecavüze uğrayıp, ölmemek... O acılar içinde sağ kalmak... Herkesin sattığı, terk ettiği, arkadan vurduğu ,hançerlediği bir halkı elinden tutup kaldırmak. Yokluğunu yokluklarına, gözyaşlarını gözyaşlarına, azmini, azimlerine ekleyip onlara haydi diyebileni sevmek... Yaşama azminin adının Mustafa Kemal olmasını anlamak...Namusun adının Mustafa Kemal olmasını, onurun, erdemin adının Mustafa Kemal olmasını anlamak... Bu toprağın kadını, erkeği, evladı olmak...
Mustafa Kemal'i sevmek, tecavüze uğrayan o Anadolu kadınları gibi sevmek, tecavüzden kurtarılan o Anadolu kadınları analarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz gibi sevmek... Dinimizi, milletimizi, devletimizi kurtaranları, Kemal'in askerlerini sevmek... Acıyı bilenler, unutmayanlar,unutmayacaklar gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i namus bilmek...
Sevmek... İzmir'de ki o sevda anıtı gibi dimdik durmak...İzmir'e ilk giren Kemal'in askerlerinin Yunan askerleri tarafından şehit edilmesi üzerine o anıta Mustafa Kemal'in Türkiye'nin macerasını anlattığı Nutuk 'da kavgasının parolası ve işareti olarak yazdığı "Vatan ve Namus" diye yazan İzmirliler gibi sevmek ...
Mustafa Kemal'i sevmek...Vatan ve Namus gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i Vatan ve Namus bilmek...Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençler gibi sevmek#8230; Bağımsızlığı ve özgürlüğü sever gibi sevmek...Gelişmiş,büyük Türkiye'yi sevmek...
Cumhuriyet'i...Devrimciliği...Milliyetçiliği...Hal kçılığı...Laikliği...Devletçiliği sever gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...
Anti emperyalizmi sever gibi, sömürgeciliğe karşı duranları sever gibi... Türkiye'nin çınarlarını, çiçeklerini,bozkırını, bataklıklarını,denizlerini, havasını, kuşunu, kurdunu sever gibi ...
Dünyanın aç ve yoksul çocuklarını sever gibi, çocuklarımızı sever gibi, insanları, doğayı sever gibi, dünyayı, iyiyi,doğruyu,güzeli sever gibi sevmek...
Ulusalcılar gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...
Kursağından haram lokma geçmemiş çocuklar gibi sevmek...
Hazreti Ömer'i bile kıskandıracak o büyük ahlakı sevmek... Yaratıp, kazanıp, anasının ak sütü gibi helal mallarının hepsini, ölünce milletine bağışlayanı sever gibi sevmek...
O'nun kalpaklı fotoğrafı ellerinde ,oğullarının al bayrağa sarılı naaşlarının önünde "Devlet , millet sağ olsun" diyen şehit anaları gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...
Elmalılı hoca Mustafa Yazır gibi , Tuncelili Diab Ağa gibi sevmek...
Kurtuluş savaşında tebdili kıyafet gezen Galip Hoca gibi sevmek...Sonra barışta Celal Bayar olup kavgalardan geçip, ölmeden önce " Atatürk seni sevmek ibadettir" diyerek sevmek...
İzmir'de Yunan'a ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin'in ruhunu şad edip, beş yıl sonra düşmanı kovup namusu ve şerefi yerden kaldırıp; İzmir'de , büyük kısmı hain iğfasına uymuş, İstanbul gazetecilerini toplayıp:
" Türkiye basını, milletin hakiki sada ve iradesinin belirtisi olan Cumhuriyet'in etrafında çelikten bir kale vücuda getirecektir. Bir fikir kalesi, zihniyet kalesi. Basın mensuplarından bunu talep, Cumhuriyetin hakkıdır..." diyen Mustafa Kemal'i, doğumunun 125. yılında vefa ve minnet duygularıyla ilk günkü gibi sevmek...
O'na karşı görevini yerine getirememenin utancıyla manda yürekleri çatlayıp ölemeyenler, intihar bile edemeyen dönekler,korkaklar, alçaklar, hainler, satılmışlar gibi değil...
Mustafa Kemal'i Türk halkı gibi sevmek, Türk milleti gibi sevmek, Türkiye gibi sevmek, namuslu gazeteciler, yazarlar, yayıncılar gibi... Abartısız, yalansız, sade, duru, basit... Kanaltürk gibi sevmek...
Mustafa Kemal'i sevmek... Onun bildiği gibi, "memleketimizin halini, ihtiyacını milletimizin elemlerini ve emellerini" bilmek...
Mustafa Kemal'i sevmek...
Sevdasını Vatan...
Sevdasını Namus...
Sevdasını Bayrak...
Sevdasını Türkiye bilenler gibi sevmek...
Esaret altında yaşamaktansa...
Bu yoksul ve bitap milleti ayağa kaldıramamaktansa...
Onun kazanımlarını koruyamamaktansa...
Türkiye'yi muassır medeniyete, çağdaş; bilimde teknolojide, eğitimde, sağlıkta, adalette, emekte gelişmiş, çalışanın kazanacağı,eşit,kardeş, özgür insanların yaşadığı ülkelerin düzeyine ulaştıramamaktansa...
Türkiye'yi tam bağımsızlık ilkesiyle yönetememektense...
Düşmanlarına, döneklere, eski ve yeni mandacılara, takiyecilere, yalancılara, bin bir suratlı para kölelerine, mezarının önünde ağlayıp eğilip, sana ve devrimlerine kalleşlik edenlere inat...
Bilmez misiniz ki Atatürk şişirilmiş bir balondur, Kemalizm gericiliktir, Atatürkün resimleri artık duvarlardan indirilmelidir, Kurtuluş savaşı Cumhuriyete meşruiyet kazandırmak için parlatılmıştır, o savaşlarda 30 bin zayiat verilmiştir. (zayiat, şehadet bile değil[V])
Bunlar fikir ve fikirleri açıklama özgürlüğü adına son zamanlarda sıkça kullanılan deyişler.
Ben hiç bir zaman bir ceza hukukçusu olmadım, anlamam da ama işin uzmanı meslektaşlarıma sormak isterim
Birisine "Faşist" demek hakaret midir? Eğer hakaretse bir başkasına "Kemalist" demek de hakaret olur mu?
Bir başka soru:
Birisi bir başkasına "Kemalizm gericiliktir, sen de Kemalistsin" derse hakaret suçu oluşur mu?
"Kemalizm gericiliktir" diyen zata "satılmış" dersem hakaret suçu oluşur mu? Özellikle bu son sorumun gerçekten hukuki olarak yanıtlanmasını rica ediyorum.
Ceza hukukunda uzman değilim ama yine de yanıtlamaya çalışayım.
Birisine "Faşist" demek hakaret midir? Eğer hakaretse bir başkasına "Kemalist" demek de hakaret olur mu?
Evet birisine "faşist" demek hakarettir. Burada işin kolayına kaçtım, Türk Ceza Kanunu'nun hakaret suçunu düzenleyen 125. maddesinin gerekçesinde yer alan, "Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amacına yönelik olarak belli bir siyasî kanaatin isnat edilmesi hâlinde de hakaret suçu oluşur. Örneğin, bir kişiye "faşist", "komünist" veya "mürteci" demekle, hakaret suçu işlenmiş olur. Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir." paragrafında faşist demenin hakaret suçunu oluşturduğu açıkça belirtilmiştir.
Gelelim birisine "Kemalist" demenin hakaret olup olmadığına;
Kanımca Kemalist demek hakaret değildir. Madde gerekçesinde "Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir." şeklinde bir açıklama mevcuttur. Toplumumuzda hakim olan telakkiye göre (Umut ediyorum ki hala öyledir.) Atatürk, Atatürkçülük ve Kemalizm rencide edici, onur kırıcı nitelikten uzaktır, bilakis milli gururdur. Bu durumda birisine "Kemalist" diyerek hakaret etmiş olmazsınız, olamazsınız.
Birisi bir başkasına "Kemalizm gericiliktir, sen de Kemalistsin" derse hakaret suçu oluşur mu?
Madde gerekçesinde "mürteci" demenin de hakaret suçunu oluşturduğu örnekleme yoluyla belirtilmiştir. "Kemalizm gericiliktir, dolayısıyla Kemalistler gericidir, Kemalistsen sen de gericisin, yani mürtecisin." Evet bu önerme ve çıkarımdan da anlaşılacağı üzere, soruda kullanmış olduğunuz cümle hakaret teşkil etmektedir.
"Kemalizm gericiliktir" diyen zata "satılmış" dersem hakaret suçu oluşur mu?
"Satılmış" demek de kanımca, yine toplumda hakim olan telakkiye göre hakaret suçunu oluşturmaktadır. Ancak;
Türk Ceza Kanunu (YENİ ) (YÜR. TA: 01.06.2005)
Kanun No : 5237
Kabul Tarihi : 26.09.2004
R.G. Tarihi : 12.10.2004
R.G. No : 25611
**************
Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret:
MADDE 129. - (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. (UZLAŞMA KAPSAMINDA)
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. (UZLAŞMA KAPSAMINDA)
**********
madde metninde belirtildiği üzere, hakaret suçunun karşılıklı işlenmesi halinde indirim uygulanabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Keza madde gerekçesinde "Üçüncü fıkraya göre, karşılıklı hakaret hâllerinde hâkim, hangisinin neden olduğunu göz önünde bulundurarak taraflardan her ikisi veya birisi hakkında verilecek cezada indirim yapabileceği gibi, ceza vermekten tamamen sarfınazar da edilebilir. " denmektedir.
Şu da varki; Satılmış dediğiniz kişinin "satıldığını" ispat ederseniz yine ceza verilmemektedir. (127.md) Ancak bu maddeye göre ispat etmek istediğiniz olgu, isnat da suç teşkil etmeli ve hakaret edilenin ispata muvafakat etmesi ve de ispatın kamu yararı taşıması gerekmektedir. Bu durumda da satılmışlık suç mudur, değil midir öncelikle bunun üzerinde durulması gerekir. Eğer satılmışlık suç ise (Bunun yorumunu atiye bırakıyorum ) ve diğer şartlar da oluşmuş ise, satılmış dediğiniz kişinin satılmış olduğunu ispat ederseniz ceza almazsınız.
Merhabalar olayı tam anlatamıyorum ama birinin bana arkamdan saldırması sonucu kişiyi bıçakladım nöbetçi mahkemede serbest bırakıldım itiraz üzerine...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Wmic Windows Activation Key and...
03-05-2025, 14:36:12 in Aile Hukuku