Alıntı:
timsah55 rumuzlu üyeden alıntı
tabiki aynı sayın avukat hanım
sadece
değişen kendisinin meşhur olmadan önce yaptığını düşünerek haksızlık yaptığım
aşikar bundan dolayı özür dilemak isterdim kendisine tüm kalbimle...
sonuç itibari ile kendisi bu ülkeyi terk etmeyi düşünmesi benim türklük onuruma ters geliyor (açıkladığı nedenlerden dolayı)
ama ben ve benim gibi alt kültür yaşantısındaki insanlar bu insanı ya hiç duymamıştır ya da bi kez duymuştur ama
şimdi gündemin tam ortasında iyiniyet elçisi seçilmiş ülkesine karşı kötü niyetli...
bana bunlar kezat geliyor .
Sayın timsah55, Fazıl Say dünyaca ünlü bir sanatçımzdır ve ününü, AB kültür büyükelçisi olmakla kazanmamış, bilakis bu misyonu başarısının sonucunda hak ettiği için kazanmıştır.
Bakın kendinize alt kültür diyerek haksızlık ediyorsunuz, alt kültür üst kültür gökten inen bir durum değildir, yaratılır ya da hissettirilir. Eğer kast ettiğiniz maddi anlamda alt kesimse, nice zengin insanlar da emin olunuz ki Fazıl Say'dan bihaber. Kast ettiğiniz iyi bir eğitim ile birlikte iyi bir müzik eğitimi almış kesim ise, Fazıl Say'ın kötü niyetli bulduğunuz bu çıkışı ile bizlere vermek istediği mesaj da burada gizlidir zaten. Fazıl Say daha sonra yaptığı açıklamalarda da bir sanatçı olarak (Dünyanın bildiği ve değer verdiği ama maalesef bizlerin anlayamadığı.) topluma mesajlar vermek istediği, toplumun dikkatini ülkemizin durumuna çekmek istediğini bu nedenle o çıkışı yaptığını açıklamştır.
Evet, ben de bir sorunun kaçarak değil, kalıp sonuna kadar mücadele ederek çözülmesinden yanayım ama Fazıl Say'ın yanlış anlaşıldığını ya da aksettirildiğini; veyahut kızgın/kırgın bir anında ortaya çıkan tepkisinin özünü görmek yerine şekli ile ilgilenildiğini düşünmekteyim.
Sanatın ve sanatçının önemini burada saymaya ne zaman yeter ne de sayfalar?.. Bırakın sanatın ve sanatçının teşvik edildiği, sahip çıkılıp korunduğu, önündeki engellerin kaldırıldığı bir ülkede yaşamayı; müzik dersleri kaldırılan, nü tablolara fistanlar giydirilen ya da bıçaklanan, heykellere tükürülen, sanatı müstehcenlik olarak değerlendiren, filmleri RTÜK engeline takılan bir ülkede yaşadığımızı inkar edebilir miyiz? İşte bence Fazıl Say'ın dikkat çekmeye çalıştığı hususlardan biri de buydu...
Demişsiniz ki
"ben kelimelere takılmak istemiyorum benim için önemli olan kelimelerin içindeki anlamlar, kelimelrin üstlendiği görevler" Oysa Fazıl Say'ın kelimelerine takılmış durumdasınız, kelimelerin içindeki anlamları da görebilmenizi çok isterdim...
Son olarak Fazıl Say'ın müziğe verdiği önemi ve bu önemin nedenini annesinin kaleminden okumanın konuya farklı bir bakış açısı getireceğini düşünüyorum.
***
Fazıl SAY müzik eğitimini neden önemsiyor?
24.12.2007
Dünyadaki tüm ülkeler her şeyden çok,yüksek kültürleriyle ve bu kültürün ortaya çıkardığı değerli kişilerle övünürler.Müzik kültürün en önemli öğesi durumundadır ve her ülke yetiştirdiği klasik müzik sanatçılarıyla gururlanır.
Fazıl SAY da,çağdaş dünyada önce bir " Harika Çocuk", sonra bir "Dahi" olarak değerlendirilen,müzik çevrelerinde,400 yıllık müzik tarihinin en önemli sanatçılarıyla örneğin Mozart'la,Horovitz'le,Rubinstein'la denk olduğu iddia edilen,en ünlü orkestraların ve orkestra şeflerinin gözdesi olarak konserler veren,aldığı övgüler,ödüller,müziğini tanıttığı sayısız konserlerle,çağdaş ülkelerin gözlerini kamaştırarak,göğsümüzü kabartan genç bir Türk sanatçısıdır.
Olağanüstü müzik yeteneğini fark ettiğim 2 yaşından günümüze kadar,yani tam 35 yıldır müzik içinde yoğrulduğundan,artık dünyanın sayılı müzik otoritelerinden biri… Avrupa'daki farklı kültürler arasında hakemlik yaparak,diyalog kurulması konusunda görev üstlenmiş,uluslar arası bir kültür elçisi…
Kendisi ülkemizde çağdaş müzik eğitimine yeterince önem verilmediğinden rahatsız olduğunu söylüyor.Bizler Fazıl SAY'ın müzik eğitimine neden önem verdiğini anlamaya çalışmalıyız.
Bana sorarsanız "müzik eğitimi", büyük bir nimet… Bu eğitim sadece sanatçı olarak yetişecek kişiler için değil herkes için gerekli… Sanatçı olabilmek için özel bir yetenek lazım.Bu yüzden herkes sanatçı olamaz.Ama herkesin müzik sanatı eğitiminden öğreneceği şeyler var…
Müzikten anlamak,müzik dinlemekten zevk almak,kuşkusuz hayatımızı zenginleştiren bir ayrıcalık.Ama bundan önemlisi,müzik eğitimi sadece müzik çerçevesinde kalmayıp "kişiliğimizin oluşmasında da " etkili oluyor.Müziğin "kültürü oluşturan" en önemli faktör olarak görülmesi ondan.
Çağımıza damgasını vuran çok sesli müziğin,"kişileri" ve dolayısıyla bir toplumun kültürünü nasıl etkilediğini açıklayan bir çok yol var.Bunlardan biri müzik eserlerinin seslendirilişi ile sosyal davranışların benzeşmesi olabilir.
Örneğin bir eserin seslendirilişini düşünelim.anlatımda kolaylık olması için müzik bir orkestra ile değil de,2 sesli bir koro tarafından seslendirilsin.Bu koroyu bir ülke olarak düşünelim.
Koroda farklı sesleri çıkaran gruplar vardır.Bunların hepsinden birden çıkan sesler bir bütündür.Bir ülkede farklı gruplar olduğu gibi.
Koroda kalın sesleri çıkaran toplumdaki erkekleri,ince sesleri çıkaran grubu da,toplumdaki kadınlar olarak düşünelim her ses grubu o koro için gerekli olduğu gibi,toplumdaki bütün farklı gruplar da ülke bütünlüğü için önemlidir.
Koroda seslerin ahenk içinde çıkması için gruplardan birinin bas bas bağırıp diğerini bastırmaması gerek.Çünkü bir grup bas bas bağırırsa müziğin ahengi bozulur,kakafoni olur… Toplumda bir grubun diğerini bastırmamasının ülkede sorunlar yaratması gibi.
Ayrıca orkestra veya koro için bestelenen eserlerde diyaloglar vardır.Örneğin 2 sesli koroda bir eser seslendirilirken,bir ara sadece kalın sesler duyulur.Bu arada ince sesler bekler.Sonra sadece ince sesler duyulur.Bu kez kalın sesler dinler.Birbirinin sırasını bekleyerek müziğe bir ahenk kazandırırlar.Birbirini beklemeden yani olmayacak yerde her ses kendi partisyonunu bas bas seslendirmeye çalışırsa ahenk bozulur,kakakfoni olur.Toplumda,farklı grupların birbirini dinlemeden,kendi bildiğini okumasının ülkede huzursuzluk yaratması gibi.
Koroda bulunan her kişinin,her kişinin,veya grubun kendi sesini,bütünlüğü bozacak şekilde yükseltip diğer sesleri bastırmaktan çekinmesi,diğer sesleri dinleyip ona göre sesini çıkarması da,güncel yaşamda "insana saygı" olarak ortaya çıkıyor.Yani korolarda sürekli müzik öğrenimi gören bir kişi,yalnız kendisini düşünmemek,kendi kişiliğinden ödün vermeksizin,başkalarının kişiliğine saygı göstermeyi öğreniyor.
Sonuç olarak,"Sürekli ve düzenli olarak korolarda çalışan çocuklar demokrasiyi daha kolay benimsiyor" diyebiliriz.Yıllarca bu eğitimi almak sonucunda,başkalarını dinlemeyi yani diyalog kurabilmeyi,ezilmemeyi,ezmemeyi kısaca demokrasiyi öğrenmek mümkün olabiliyor.
Daha açık söylemek gerekirse,çok sesli müzik,insanların "demokrat" ve "İnsan haklarına saygılı" kişiler olmasına yardımcı olarak görülebiliyor.Böyle kişilerden oluşan toplumlarda,"eşitlik","özgürlük" gibi kavramların bayraklaştığı bir kültür ortamı oluşabiliyor.
Müziğin bu etkileri bin yıllardır biliniyor.Örneğin M.Ö 400 yılında Aristo müzik eğitimini genel eğitimin bir parçası olarak görüyor,okulunda müzik derslerine yer veriyormuş.
Bugün bana "Batı ülkelerinde en çok neyi kıskanıyorsun?"diye sorsalar,"Okullarında okutulan "müzik dersleri " diyebilirim.Keşke bizim ülkemizde de yurdun en ücra köşelerindeki okullarda,hatta her sınıfta korolar kurulsa…Küçük öğrenciler barış ve hoşgörü aşılayan sözleri içeren şarkılarla büyüse…
Ülkeye demokrasi getirelim demekle olmuyor ama demokrat nesiller yetiştirmekle olabilir.Bu amaca hizmet neden müzikten niçin yararlanmayalım?
Gürgün Say