Re: HUMK m.445 Hakkında Yargıtay Kararı
Kanun Yolu ve HUMK. 445/4’e göre
Yargılamanın Yenilenmesi
A. Kanun Yolu :
1. Kanun Yolu Kavramı ve Amacı :
Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan bir hukuki yoldur ki, bununla yanlış olduğu iddia edilen kararların tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır . Kanun yolu ile herşeyden önce bir kazai kararın daha üst bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi de anlaşılmalıdır . Nitekim kanun yolu kavramı iki karakteri bünyesinde taşımaktadır. Birincisi yargılamanın daha üst bir mercie intikal ettirilmesi ve diğeri ise, kanun yoluna müracaatla şekli anlamda kesin hükmün engellenmesidir .
Kanun yollarının genel amacı, ilk veya üst derece mahkemesince verilen kararın sonucunun denetimini sağlayan bir araç olmasıdır. Ayrıca, hukuka bağlı bir devlette, adaletin gerçekleştirilmesini ve toplumda barışı sağlamak ve en doğru kararın alınmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Hukuk devletinin özelliği gereği, yargılamanın açıklığı ve verilen kararlara karşı kanun yollarının kabul edilmesi sonucu, yargılamanın başından sonuna kadar, hukuk kurallarının öngördüğü biçimde yapılması gerekmektedir. Mahkemelerin karar verirken yanlışlık yapmaları mümkün olabileceğinden verilen kararların bir üst veya yine aynı mahkeme tarafından denetlenmesi amacıyla, usul kanunlarınca öngörülen kanun yollarına başvurulmaktadır .
Kanun yolunun gayesi ile ilgili doktrinde şöyle bir düşünce vardır: Buna göre; kanun yolu çifte gayeye hizmet eder. Birinci gaye, verilmiş olan kararın maddi haklılığına ulaşmadır. Yani müşahhas halde verilmiş olan kararın doğru olup olmadığını tetkik ile hatalı kararların bertaraf edilmesidir. İkinci gaye ise, hukuk tatbikatında birliğin sağlanmasıdır .
2. Kanun Yolu Çeşitleri :
Kanun yolları teorik olarak değişik yönlerden çeşitlendirilmektedir . İnceleme konusu olan kararın niteliğine ve veriliş şekline göre , kanun yolu çeşitlendirilebileceği gibi, hukuki veya hem hukuki hem de maddi denetiminin yapılabilmesi gözönüne alınarak, denetimin genişliği bakımından da çeşitlendirilebilir. Denetim mahkemesinin, sadece bozmakla yetinmesi veya bozulan kararı düzelterek yeni bir karar verebilmesi dikkate alınarak da çeşitleme yapılabilir .
Geniş anlamda kanun yolu, aralarındaki uyuşmazlığı dava şeklinde yargılama organının önüne getiren taraflara, yargılama sonunda, kanunun öngördüğü ve mahkemelerin verdiği tüm kararlara karşı başvurulabillmeyi sağlayan bir yoldur . Dar (teknik) anlamda kanun yolu ise, sadece mahkemelerce verilmiş olan ve şekli anlamda kesinlik kazanmamış bulunan, nihai nitelikteki yargı kararlarının, bir üst mahkemede denetlenmesini ve iptal ettirlmesinin bir yoludur . Dar ve teknik anlamda kanun yolu, modern hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk yargılama hukukunda da nihai kararlara karşı gidilebilen bir yoldur. Dar anlamda kanun yolunun amacı, verilen son kararın yapılacak denetleme ile gerçeğe uygunluğunu ve uygulamada birliği dolayısıyla da hukuksal güvenliği sağlamaktır .
Kanun yolu kavramı olağan ve olağanüstü kanun yolu olarak da bir ayrıma tabi tutulmuştur:
a) Olağan Kanun Yolu :
Nihai kararların kesinleşmesine engel olan kanun yollarına, olağan kanun yolu denir. Yani, normal kanun yollarına başvurulması halinde, hakkında kanun yoluna başvurulan nihai karar bu yollardan geçmeden kesinleşmiş olmaz. Olağan kanun yolu, hanüz kesinleşmemiş olan nihai kararlar için tanınmış bir yoldur. Bir karara karşı, olağan kanun yoluna başvurulursa o kararın kesinleşmesi önlenmiş olur. Olağan kanun yolu süresi içinde bu yola gidilmezse veya gidildiği halde nihai karar onanır ve başka bir kanun yolu da yok ise, nihai karar kesinleşmiş olur .
Genel olarak, istinaf ve temyiz olmak üzere iki çeşit olağan kanun yolu vardır. Fakat bizde istinaf yolu mevcut değildir; bu nedenle hukukumuzda olağan kanun yolu 2 tanedir: Temyiz ve Karar düzeltme.
b) Olağanüstü Kanun Yolu :
Kesinleşmiş hükümlere karşı tanınmış olan kanun yoluna, olağanüstü kanun yolu denir. Bir halde hüküm, normal kanun yollarından geçerek veya süresi içinde normal kanun yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiştir. Bundan sonra, kural olarak aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı taraflar arasında yeni bir dava açılamaz, açılırsa dinlenmez. Fakat, bazı ağır yargılama hataları yapılarak verilmiş olan yanlış hükümlerin kaldırılmasını veya değiştirilmesini sağlamak için, normal olmayan, olağanüstü bir kanun yolu kabul edilmiştir ki, buna yargılamanın iadesi denir .
B. Tanıklık :
Tanıklık, üçüncü kişilerin bir vakıa hakkında, bu vakıa dışında bizzat edinmiş oldukları bilgiyi, resmi makamlara bildirmeleridir. Tanıklık, kamu hukukundan doğan toplumsal bir görevdir, kişilerin tanıklık etmeleri toplumun menfaati gereğidir.
1. Tanım :
Uyuşmazlığın taraflarından olmayan, fakat uyuşmazlık konusu maddi sorunla ilgili, duyu organlarından en az biri aracılığı ile bilgi edindiği, adli bir faaliyet yürüten resmi makamlarca varsayılan üçüncü kişiye “tanık” denir . Bu kişi olayla ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını söylese bile tanık sıfatı etkilenmez.
Tanığın uyşmazlık konusu olayla ilgili, duyuları aracılığıyla edindiği bilgileri sübut konusunda karar verecek olan makama sunarken yapmış olduğu sözlü açıklama ise “tanık beyanı”dır .
Tanık, HUMK.245 vd. maddelerinde düzenlenmiştir ve dört çeşit takdiri delilden biri olarak kabul edilmektedir.
Kural olarak, herkes tanıklık etmek zorundadır. Bu zorunluluk, tanık olarak yapılan davet üzerine mahkemeye gelmeyi, tanıklık etmeyi ve yemin etmeyi kapsar. Tanık meşru bir mazareti olmaksızın gelmezse para cezasına çarptırılabilir ve ayrıca duruşmanın ertelenmesinden doğan yargılama giderlerine mahkum edilebilir. Ancak, bazı kimseler, belli şartlar altında tanıklıktan çekinebilirler .
Tanık delili, zayıf, çürük bir beyyinedir. Tanığın bir vakıayı tamamen hatırında tutması be gerçeği olduğu gibi anlatması zordur. Bundan başka, ahlak, din, şeref ve namus gibi manevi yönleri zayıf olan kişilerin, bilerek gerçeğe aykırı tanıklık yapmaları da mümkündür. Bundan dolayı, tanık delili ancak küçük meblağlar ve senede bağlanması imkansız olan hukuki işlemler ve hukuki fiiller için caizdir .
Tanığın bazı ödevleri vardır:
Tanık; soruşturmaya gelmek zorundadır, kim olduğunu tespit için sorulan sorulara doğru cevap vermek zorundadır, yemin etmek zorundadır ,beyanda bulunmak zorundadır , doğru beyanda bulunmak zorundadır ve keşfe katılmak zorundadır .
2. Yalancı Tanıklık :
Yalancı tanıklık TCK anlamında bir suçtur. Hakim, tanıklık sırasında tanığın yalan söylediği veya menfaat sağlayarak tanıklık yaptığı hakkında güçlü delil ve belirtiler görürse, derhal bir tutanak düzenler ve bunu Cumhuriyet Savcılığı’na gönderir . Tanığın, yalancı beyanı muhakemenin sonunda verilecek hükmü etkileyeceği gibi, adaletin yerine getirilmesini engeller ve adliyenin yanlış yola sevkedilmesine neden olur. TCK, bu nedenle yalancı şahitliği “adliye aleyhine işlenen cürümler” başlığı altında düzenlemiştir . Yine bu nedenle kanunkoyucu, HUMK’un 445. maddesini düzenlerken, olağanüstü bir kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi sebeplerine, beyanı hükme esas alınan tanığın hükümden sonra yalan tanıklıktan hüküm giymesini de eklemiştir.
C. Yargılamanın Yenilenmesi :
1. Tanım ve Amacı :
Yargılamanın yenilenmesi (muhakemenin iadesi), kati olarak verilmiş veya katiyet kesbetmiş olan hukuk ve ceza mahkemesi kararlarıyla Danıştay ve diğer hususi mahkeme kararlarının, kanunda muayyen maddi sebeplerin mevcudiyeti halinde, aynı kaza mercilerinde yeniden tetkikine, tekrar yargılama yapılmasına ve kararların tebdiline imkan veren olağanüstü kanun yoludur .
Tanımdan anlaşılacağı gibi, yargılamanın yenilenmesinin ayırıcı unsuru; olağanüstülülüktür. Yani, bu yol hem zaman hem de aranılan sebepler açısından olağanüstü niteliktedir. Yargılamanın yenilenmesi yolu teknik manada, yani bir üst mercie müracaat imkanı vermemesi itibariyle bir kanun yolu olarak nitelendirilemez .
Yargılamanın yenilenmesi, değişik ölçüler esas alınarak farklı biçimlerde tanımlanmıştır:
- Yargılamanın yenilenmesi kesin hükmün bir alternatifidir.
- Yeni bir hüküm verilmesini sağlayan yönelmiş bir davadır.
- Yargılamanın yenilenmesi yenilik doğurucu bir davadır.
- Maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlayan yasal bir olanaktır.
- Olağanüstü bir kanun yoludur.
- Kanun tarafından belirlenmiş çok sınırlı ve ciddi sebeplerin varlığı durumunda, kesin kararlara karşı bir başvurma yoludur.
Kanun yolunun amacı başlığı altında incelendiği gibi, hatalı mahkeme kararları kanun yoluna başvurularak düzeltilebilir. Eğer bu olanak artık kalmamışsa veya hiç doğmamışsa ve bu nedenle hatalı bir karar kesinleşmiş ise, belirli önemli sebeplerin varlığı durumunda yargılamanın yenilenmesi istenebilmektedir. Şu halde yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş olan hatalı kararların düzeltilebilmesi veya ortadan kaldırılabilmesi için ilgililere tanınan istisnai (ayrık) son bir olanaktır .
Yargılamanın yenilenmesi ile kesinleşen ilk karar (hüküm) taşıdığı kesinlik niteliği ile ortadan kalkmaktadır. Yargılamanın yenilenmesinin uyuşmazlıkları uzattığı söylenemez ise de, belki yeniden canlandırdığı ve kesin hüküm kurumundan beklenen güvenliği zedelediği düşünülebilir. Ancak, büyük yanlışlıklar üzerine kurulmuş bir kesin hükmün getireceğe güvenlik, hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. Belki de, buna rağmen hükümün geçerliliğini sürdürmesi, yargıya olan güveni sarsacak, bu da kamu düzenini bozacaktır .
2. Tarihsel süreç ve Mehazdaki Durum :
Yargılamanın yenilenmesi kurumunun tarihsel gelişimine baktığımızda, bu kurumun, değişik isimler altında da olsa, hemen her hukuk sisteminde var olduğunu görürüz.
Hukukumuzda, teknik anlamda kanun yolu kurumu, bir kanun içinde düzenlenmiş olarak ilk defa 1861 tarihli Usul-i Muhakeme-i Ticarete dair Nizamnamede düzenlenmiştir(122-140.maddeler).
Roma Hukukunda, kanun yolu (appellatio) kavramı içinde, olağanüstü kanun yolu olarak, yargılamanın yenilenmesi (restitutio in integrum) kabul edilmiştir. Yargılamanın yenilenmesi sebepleri ise, geniş kapsamlı idi.
Alman Medeni Usul Hukukunda da, yargılamanın yenilenmesi kurumu kabul edilmekle birlikte, kanun yolları arasında değil, ayrı bir kitapta düzenlenmiştir. Yargılamanın yenilenmesi sebepleri de 2 ana grupta belirtilmiştir. İlk grupta mahkemeye ilişkin sebepler yer alırken, ikinci grupta davaya ilişkin sebeplere dayanılmaktadır .
3. Yargılamanın Yenilenmesi İstenemeyecek Kararlar
- Görünüşte Kararlar ,
- Etkisiz Kararlar ,
- Maddi anlamda kesinlik kazanmayan kararlar ,
- Yargılamanın yenilenmesi üzerine verilen yeni karara karşı,
- Yargıtay’ın kontrol mahkemesi olarak temyiz veya karar düzeltme istemleri üzerine verdiği kararlara karşı,
4. Yargılamanın Yenilenmesi İstenebilecek Kararlar
- İlk derece mahkemelerin kararları,
- Yargıtay kararları,
- Hakem kararları,
- Yabancı mahkeme kararları,
- Uyuşmazlık mahkemesi kararları,
5. Yargılamanın Yenilenmesi Usulü :
Yargılamanın yenilenmesi usulü; bu yola kimler tarafından, hangi mahkemeye, hangi süre içerisinde ve nasıl başvurabileceği gibi konulardır. Buna göre;
Yargılamanın yenilenmesi isteminde, kural olarak, ilk yargılamada taraf olanlar bulunabilecek ve yeni yargılama bu taraflar adına yapılacaktır. Ayrıca, tarafların böyle bir istemde bulunabilmeleri için, başvurmakta hukuksal yararları olması zorunludur .
Hüküm, aleyhine olan tarafın halefleri ve alacaklıları istisnaen, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidebilirler . Bunun için; hükmün taraflarının, hüküm aleyhine olan tarafın alacaklılarına veya haleflerine zarar vermek için, anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hüküm verilmesini sağlamış olması gerekir .
Yargılanın yenilenmesini isteyebilmek bazı sürelere tabi tutulmuştur. Bu süreler kurumun olağanüstü niteliğine uygun olarak, her sebep için ayrı ayrı hak düşürücü süre olarak tespit edilmiştir . HUMK’nun 445/10 maddesinde yazılı sebebin varlığı halinde ikinci hükmün kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık süreden daha uzun bir müddetin geçmiş olması halinde, hüküm neye ilişkin olursa olsun yargılamanın yenilenmesi istenemeyecektir. HUMK.md.445’in ilk dokuz bendine dayanarak yargılamanın yenilenmesini isteyecek olan taraf ise, davayla bağlantılı olarak değişik tarihlerde başlayan 3 aylık bir süre içinde bu yola başvurabileceklerdir.
HUMK.md.445/4 hükmü nedeniyle de, yargılamanın yenilenmesi talebi, vakıayı saptayan ilamın, yani tanığın yalan tanıklıktan mahkum olduğuna dair kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde yapılmalıdır .
Söz konusu sebepler ve süreler içerisinde, yargılamanın yenilenmesi talebi, ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi istenen hükmü vermiş olan mahkemeye yapılacaktır. Bu talep bir dava niteliğinde kabul edildiği için, söz konusu mahkemeye dava dilekçesi ile başvurulur. Mahkeme, öncelikle istemin geçerlilik koşulunu inceleyecektir, yani bir dava niteliğinde olduğundan bir dava koşullarını içerip içermediğini inceleyecektir. Ayrıca, kararın kendi kararı olup olmadığını ve sebebin doğru olup olmadığını da inceleyecektir. Dilekçenin bu koşulları taşıması halinde mahkeme ikinci aşamaya geçecektir. İkinci aşama, yine bir dava incelemesi şeklinde sonuçlandırılır. Duruşmalı yapılması hususunda Yargıtay ve doktrinde ortak bir görüş birliği vardır . Yargılamanın yenilenmesi davası olarak adlandırılan bu dava, HUMK.md.445’in 1 ila 7. bendleri nedenine dayandırılmışsa, mahkeme yeni bir karar verecektir. Bu yeni karar, eski kararın onanması biçiminde olabileceği gibi, farklı bir karar da olabilecektir. Bu karara karşı temyiz-kanun yolu açıktır .
6. Sebepleri :
Hukuk yargılamasının yenilenmesi sebepleri, kurumun hukuksal niteliği ve amacına uygun olarak, HUMK’nun 445.maddesinde belirlenmiştir. Bu maddede sayılan sebeplerin incelenmesinden anlaşılacağı gibi, kanun ancak ağır sebeplerin varlığı durumunda, kesin kararlara karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebileceği esasından hareket etmektedir. Gerçi HUMK’nun 446.maddesi bir başka yenileme sebebi daha düzenlemiştir, ancak bu sebep de aynı niteliktedir .
Yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin yer aldığı 445.maddenin ilk fıkrasında, yargılamanın yenilenmesine konu olabilecek kararların, ancak kesin olarak verilmiş veya kesinlik kazanmış kararlar olabileceği bir ön koşul olarak belirtilmiştir.
Medeni yargılama usulü kanununda belirtilen 10 yargılama sebebi şunlardır:
1- Yargılama sırasında elde edilemeyen bir senet veya belgenin hükümden sonra ele geçirilmiş olması,
2- Hükme temel olan senedin sahte olduğunun sonradan anlaşılması,
3- Hükme temel olan ilamın kesin bir hükümle ortadan kalmış olması,
4- Tanıklığı hükme temel olan tanığın hükümden sonra yalan tanıklık etmeden mahkum olması,
5- Bilirkişinin kasıtlı olarak gerçeğe aykırı açıklamada bulunduğunun hükmen belirlenmesi,
6- Lehine hüküm verilen tarafın yalan yere yemin ettiğinin, kendi ikrarı veya yazılı bir delille belirlenmesi,
7- Lehine hüküm verilen tarafın başka bir hile kullanmış olması,
8- Vekil veya mümessil olmayan kimseler huzuru ile davanın görülüp hükme bağlanmış olması,
9- Davaya bakmaktan çekinmek zorunda olan bir hakim tarafından yargılama yapılmış ve hüküm verilmiş olması,
10- Tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında birbirine aykırı iki hükmün bulunması,
11- Taraflarca, alacaklıları veya davayı kaybedenin yerine geçenleri zarara sokacak bir hile yapılmış olması,
Yukarıda belirtilen yargılamanın yenilenmesi sebeplerini kanun; kurumun olağanüstü ve istisnai bir çare olduğu görüşünden hareketle, sınırlı olarak belirlemiştir ve kıyas yolu ile değiştirilemez . Öğreti ve uygulama bu konuda görüş birliğindedir. Nitekim, HUMK’nun 445.maddesinin ilk fıkrasındaki “aşağıdaki sebeplere binaen” deyimi de bu duruma işaret etmektedir.