Memleket kadar iyi olmak!

KERAMETTIN ASMAZ
"Nasılsınız?" diye sorulduğunda "Yaşıma göre iyiyim" derdim. Birkaç zamandır "Memleket kadar iyiyim!" demeye başlamıştım İlk önceleri bu,
"Memleket iyi olursa, ben de iyi olurum" anlamında idi! Ama son zamanlarda, böyle deyince sağdan, soldan kimse bu sözlerimi karşılıksız bırakmaz oldu. Ya
"Aman, memleket kadar kötü olamazsın" ya da "Vah vah, öyleyse çok kötüsünüz" diyorlar Bu sözüm ve aldığım yanıtlar benim için, ülkenin bugünkü hali hususunda bir nevi, kamuoyu araştırmam oluyor! Kısacası, düşünceleri hangi yönde olursa olsun kimse "memleket kadar iyi" olduğumu kabul etmiyor. Siz de deneyin bakalım "Aman, demek ki ne iyisiniz" diyecek kimse çıkacak mı?

ADAM DENEMESİ

Başka bir denemeyi de geçenlerde yapmıştım. Bugün kaç yazar, kaç "aydın", ortalıkta ahkâm kesenlerden kaç kişi, 1919'da yaşamış olsalardı -tünelin ucunda hiç ışık olmadığı halde- Mustafa Kemal'in yanına koşar, O'nun yanında
Milli Mücadeleye katılırlardı? Bir düşünün! Bazıları da vicdan muhasebesi yapsınlar!

Ve bir liste yapın. 150'likler listesi Bugün bu listeye kimler girer ve 150 kişi ile sınırlı kalır mı? Belki koşullar değişti ama "Onurun" anlamı değişmedi!
Bazılarının ne oldukları, ne olacakları geçmişte yaptıklarından bellidir Mesela kendi Ordusunun "evine" bomba atmaktan son anda terör örgütünün başından aldığı talimatla vazgeçen Hasan Cemal'in, şimdi iddia ettiği gibi Türk Ordusunu gerçekten sevdiğine inanır mısınız? Hasan Cemal hiç sıkılmadan "asker düşmanı kim?" diye soruyor ve TSK'ya karşı olmasının bütün sebeplerini kendi sıralıyor

Bir de eski Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hasan Celal Güzel var. Bir zamanlar milliyetçi olarak tanıdığım ve şimdi de Gaziantep kökenli olduğu için, yakınlık duyduğum Güzel de, zamana ve RADİKAL gazetesindeki zemine uymuş,"Ulusalcılığı - Milliyetçiliği" beğenmiyor. Ve "KIZILELMA"ya "çürük elma" diyor Çürüyen bir şeyler varsa, bu da herhalde milliyetçilik değil. Hasan Celal çürümeyi pek uzaklarda aramasın!

Cengiz Çandar, Filistin Kurtuluş Örgütü'nde eğitim görmüş eski bir terör örgütü mensubu Turgut Özal döneminde Kürt sorununun "barışıcı çözümü" için, Özal'la APO arasında postacılık yapmak istemişti. Şimdi de ateşli AB taraftarı Abdullah Gül'le birlikte, Lüksemburg'a son dakikada "uçanlar" arasında o da vardı Orada olanları açıkça anlattıktan sonra hâlâ "AB bardağının yarısı dolu" diyor. Ve "vetoların, tren kazalarının" ancak "reformlar" yani "AB dayatmaları" kabul edilirse önlenebileceğini yazıyor. Diyor ki: "Türkiye reformlarda istekli olur, bunları başarabilirse ve demokrasi yolunda ciddi mesafeler alabilir de 'Kemal Kerinçsizleri gündemden düşürebildiği oranda' AB'deki karşıtlarını silahsızlandıracak ve Kıbrıs sorununa ilişkin manevra alanını genişletebilecek Asıl önemlisi bardaktaki o yarım sıvıda ne var? Kokusu çıkıyor

Siz çifte ölçülere bakın. Hrant Dink'in, Baskın Oran'ın, Perihan Mağden'in, Pınar Selek'in yanında yer alanların, sözde "aydın" platformları meşru ve iyi, bu insanlara ve ihanetlerine karşı çıkan,TSK'ya ve Komutanlara "kışkırtıcı" diyen Joost Lagendijk'la mücadele eden Kerinçsiz ve arkadaşları kötü! Sadece bu Kerinçsiz'in mücadelesinde ne kadar haklı ve gerekli olduğunu ve Çandar gibilerin de ne olduklarını gösterir.

Çok merak ediyorum; başka ülkelerde mesela Yunanistan'da, Kıbrıs Rum tarafında, kendi milletlerinin çıkarlarını böyle pervasızca, arkadan hançerleyen aydınlar ve yazarlar var mı? Bizde neden bu kadar bol? Uygar ve Avrupalı olmanın gereği mi? Yoksa asıl "çürüme" bu değil mi?
Ve sevgili okuyucularım şimdi sizler "Nasılsınız? Memleket kadar iyi" mi? "Memleket iyi olunca biz de iyi oluruz" ve memleketimiz de artık, "hamdolsun iyi yollarda" demenim hasretini çekiyorum!

Altemur Kılınç