Zonguldak'ta boşandığı halde, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı belirlenen kadının, babasının ölümü dolayısıyla SGK'dan aldığı yetim aylığının kesilmesi üzerine konu mahkemelik oldu.

Kadının avukatı Ali Turan Başar tarafından, Zonguldak 1. İş Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde, davacının babasından dolayı bağlanan yetim aylığının kesilmesinin hiçbir yasal dayanağı olmadığı, SGK'nın muvazaalı boşanma gerekçesiyle aylığı kesme kararının Anayasa'nın 10. maddesindeki ''Kanun önünde eşitlik'' ilkesine aykırı olduğu savunuldu.

Dilekçede, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun ''Gelir ve aylık bağlanmayacak haller'' başlıklı 56. maddesindeki, ''Ölen sigortalının hak sahiplerinden, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir.

Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar geri alınır'' hükmünü iptali için Anayasa Mahkemesine götürülmesi talep edildi.

Davacının yürürlükte olan Medeni Kanun'un aradığı boşanma şartları ile kişi hak ve özgürlüklerini kullanarak eşinden boşandığı belirtilen dilekçede, açılan davada verilen boşanma kararının kesinleştiğinden kesin hüküm haline geldiği vurgulandı.

'KİMİNLE YAŞANACAĞINI KISITLAYAN ZORUNLULUK YOK'

Bu karanın ortadan kaldırılması için yeni bir mahkeme kararı gerektiği ifade edilen dilekçede, SGK'ca kontrol memuru olarak görevlendirilen kişilerce tutulan ''keyfi'' ve ''hiçbir dayanağı olmayan'' tutanakların, köy muhtarı veya azalarına imzalatılması yoluna gidildiğine yer verildi.

Türk Ceza Kanunu'nda zina suçunun ortadan kaldırıldığına işaret edilen dilekçede, Anayasa'nın kişilere sağladığı kişi hak ve özgürlükleri doğrultusunda kişinin boşandığı eşiyle veya bir başkasıyla yaşamasını kısıtlayan herhangi bir yasal zorunluluk bulunmadığına dikkat çekildi.

Davacının yasadan doğan bir hakla yetim aylığına hak kazandığı ifade edilen dilekçede, bu aylığın yasal olmayan yollarla, ''fuzuli'' veya ''yersiz ödeme'' adı altında kesilemeyeceği kaydedildi.

'HİÇ AYRILMADILAR'

SGK avukatı ise cevap dilekçesinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşayıp yaşamadığının tespiti amacıyla kurum denetim elemanlarına yazı yazıldığı ve hazırlanan rapor sonucu yetim aylığının kesildiği bildirildi.

Konuya ilişkin muhtarın beyanının alındığı ifade edilen dilekçede, davacı ve eski eşinin, ''boşandıktan sonra aynı çatı altında birlikte karı-koca olarak hiç ayrılmadan beraber yaşamaya devam ettikleri, muvazaalı boşanma yaptıkları, adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde de aynı adreste bulunduklarının'' tespit edildiği belirtildi.

'NİKAHSIZ YAŞAMAYI ÖZENDİRİYOR'

Son yıllarda kurumdan aylık alabilmek için binlerce kişinin eşlerinden anlaşmalı olarak boşandıkları ve kurumdan haksız yarar sağladığının bilinen bir gerçek olduğuna yer verilen dilekçede, şunlar kaydedildi:

''Bu durum nikahsız yaşamaya özendirdiği gibi, kurumumuza büyük yük getirmekte, toplumun değer yargılarına ve aile kurumuna zarar vermektedir.

5510 sayılı Yasa'nın 56. maddesi ile 'Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği ve yapılan ödemelerin 96. madde gereğince geri alınacağı' düzenlenmiştir.

Kurumumuz kontrol memurları tarafından tutulan tutanağın incelenmesinden, tarafların boşanmalarına rağmen, aynı evde, aynı çatı altında birlikte yaşamaları, tarafların boşanmalarının muvazaalı olduğu, gerçek amaçlarının boşanmak olmayıp kurumumuzdan gelir almak olduğu anlaşılmaktadır. Davacının boşandığı eski eşi ile fiilen birlikte yaşadığı kurumumuz kontrol memurluğunca düzenlenen raporla sabittir. Tutulan tutanaklar ve yapılan tespitler, resmi belge niteliğinde olup, aksi ancak eş değer mahiyetteki yazılı belgelerle ispatlanabilir.''

Hiçbir yasanın bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını korumayacağı vurgulanan dilekçede, ''Davacının resmi makamları yanıltmak suretiyle haksız olarak elde ettiği bir hakkın kazanılmış hak olarak kabul edilmesi hukuken mümkün değildir'' denildi.

SGK avukatı, belirtilen gerekçelerle davanın reddini talep etti.

-KADIN HAKİMDEN ''ÖZEL HAYATIN GİZLİĞİ'' VURGUSU-

Mahkemenin kadın hakimi, davaya konu işleme dayanak gösterilen 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesinin, Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen ''Kanun önünde eşitlik'' hükmüne aykırı olduğu iddiasına dayanan itirazı ciddi buldu.

Mahkeme dava konusu uyuşmazlığın çözümünde ilgili maddenin uygulanabilirliğini gözeterek, madde içeriğinin Anayasa'nın sosyal hukuk devletini içeren ''Cumhuriyetin nitelikleri'' başlıklı 2, ''Devletin temel amaç ve görevleri'' başlıklı 5, ''Kanun önünde eşitlik'' başlıklı 10, ''Temel hak ve hürriyetlerin niteliği'' başlıklı 12, ''Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı'' başlıklı 17 ve ''Özel hayatın gizliliği'' başlıklı 20. maddelerine aykırı olduğu kanaatine vardı.

Mahkeme, belirtilen gerekçelerle söz konusu maddenin iptali hakkında Anayasa Mahkemesi'ne itiraz başvurusunda bulunulmasına, gerekçeli karar ve ilgili belgelerin Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine, Anayasa Mahkemesi kararı verilinceye kadar yargılamanın geri bırakılmasına karar verdi.

Anayasa'ya aykırılık iddiasında özellikle ''özel hayatın gizliği'' yorumu dikkati çekti. Söz konusu madde, ''Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz'' hükmünü içeriyor.

'DAVA İYİ Kİ KADIN HAKİMİN ÖNÜNE GİTMİŞ'

Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Hukuk Danışmanı Cafer Tufan Yazıcıoğlu, yaptığı açıklamada, davaya konu yasağın sosyal güvenlik mevzuatında daha önce bulunmadığını, 5510 sayılı Kanun'la uygulamaya konulduğunu söyledi.

Maddeyi ''insan haklarına aykırı'' olarak nitelendiren Yazıcıoğlu, SGK'nın bu konuda yaptığı tespitlerin özel hayatın ihlali anlamına geldiğini savundu.

İnsanlar hakkında muhtarlar, apartman görevlileri ya da başka üçüncü kişilere başvurarak özel hayata ilişkin bilgi toplanmasının kişilik haklarının aykırı olduğunu dile getiren Yazıcıoğlu, şöyle konuştu:

''Maddenin elle tutulur yanı yok. Bir kadın eski eşiyle yaşarsa sorun, başkasıyla yaşarsa sorun yok. Ayrıca kadın eski eşinden boşanmak yerine evli kalsa belki de ilerde eşinden dolayı daha yüksek bir gelir bağlanacak. Neden böyle bir imkanı riske atsın ki?

Asıl olan vatandaşı bu duruma düşürmeyeceksin. Birileri gerçekten sadece gelir ya da aylık için bu yola başvuruyorsa bu ihtiyaçtandır ve bir vahameti gösterir.

Yoksa kimse böyle bir yola başvurmaz. Bugüne kadar yapılan işlemler nedeniyle sıkıntı yaşayan bir çok insan var. Davanın bir kadın hakimin önüne gitmiş olması büyük şans. İyi ki kadın hakimin önüne gitmiş. Karar, bir kadın hassasiyetini yansıtıyor ve insan hakları açısından hassas noktalara parmak basıyor.

Devletin ya da hiç kimsenin, bir kişinin kiminle yaşayacağı ya da yaşayamayacağı konusunda zorlaması olamaz. Bu madde Anayasa Mahkemesi'nde iptal olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gider.''

YAKINLARI İHBAR EDİYOR

SGK'dan sigortalı yakınlarının ölümüyle gelir ve aylık almak isteyenlerin kağıt üzerinde ''anlaşmalı'' ya da ''hileli'' boşanma yaptıkları ve boşandıkları eşleriyle yaşamaya devam ettiklerine ilişkin tespitler, özellikle bu kişilerin yakınları ve çevrelerindekilerin ihbar ve şikayetleriyle ortaya çıkıyor.

Bugüne kadar açılan bazı davalarda, bu yöntemi kullananlar hakkında para ve hapis cezalarına hükmedildi, ayrıca kurum tarafından yapılan ödemeler faiziyle istendi.

SGK'nın bazı il müdürlükleri ise bu konuya ilişkin özel ekipler oluşturmuş durumda. Bazı il müdürleri, bu ekiplerle ''şüphe uyandıran boşanmaları ve boşanma vakasının hemen ardından maaş talebinde bulunan kişileri izlemeye aldıklarını'' ifade etmişti.

Kurulan ekipler, sahte boşanma yaptığından şüphelenilen çiftin adreslerine giderek, muhtarların ve apartman görevlilerinin bilgisine başvurup, çiftin birlikte yaşayıp yaşamadığını kontrol ediyor.