10 yıl hapis tartışılıyor


Bıçakladığı hırsızın ölmesine neden olan babaya verilen 10 yıl hapis hukukçuları böldü
--------------------------------------------------------------------------------


Evine girip bebeğini çalmaya çalışırken bıçakladığı hırsızın ölmesine neden olan babaya verilen 10 yıl hapis hukukçuları böldü. Verilen cezayı fazla bulan hukukçular “Hakimlerimiz meşru müdafa konusunda cimri davranıyor” diyor

Adana’da geceyarısı evine girip ikiz bebeklerinden birini çalmaya çalışırken bıçakladığı hırsızın balkondan kaçarken düşüp ölmesine neden olan Mehmet Atakul, müebbetle yargılandığı davada 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Hukukçuların bir kısmı olayın ’meşru müdafa’ sınırları içinde gerçekleştiğini belirterek cezanın çok olduğunu belirtirken, bazı hukukçular ise meşru müdaafadaki eşitlik ilkesine göre ’hırsızın elinde de bıçak yoktu’ diyerek babaya verilen cezanın yerinde olduğu görüşünü savundu. İşte görüşler..

’Ağzınızla kuş tutmanız lazım’

Ceza avukatı Mahmut Ceran: Ceza kanununda meşru müdafa koşullarının uygulanabilmesi için ağzınızla kuş tutmanız gerekir. Abartarak söylüyorum, neredeyse kişi size üç mermiyi sıkacak, dördüncüyü sıkarken ancak sen sıkacaksın, o zaman uygulanır. Bizim yargı sistemimizde hakimlerimiz meşru müdafa konusunda çok cimri davranıyorlar. Ceza yargılamasının uygulamasında yasa koyucu yıllar içinde hakimlerin meşru müdafa konusunda cimri davrandığını fark etmiş yeni ceza kanunumuzda da bu konuda bir düzenleme yapmıştır. Meşru müdafa koşullarının sınırı genişletilmiştir. Maddede şöyle der: “Sanık olaydan duyduğu korku ve heyecanla eylemi gerçekleştirmişse sanığa ceza verilmeyebilir.” Bu olayda babanın gecenin o saatinde eşinin feryadı ve çocuğunun kaçırılması gibi bir tehlike sözkonusuyken ciddi bir panik, korku ve endişeye kapıldığı aşikardır. Çocuğu kaçırılmaya çalışılıyor ve eşi bağırıyor. Olayın korku ve paniğiyle suç işliyor. Hırsız kaçarken vurulduğu için bu madde uygulanmamış çünkü zaten kaçıyor ve tehdit yok. ’Sen saldırıdan kurtulmuşsun’ diyor. Olay öyle değil. Hırsız pencereden atlamayabilirdi. Kaçtığı kesin değil. Geriye dönüp gelse çıkarsa silahını vursa ne olacak? Burada baba normal bir insanın yapması gerekeni yapmış. Asıl hakim o insanın yerine kendisini koysaydı ne yapardı. Hırsızın geriye dönüp kendisinin vurmasını mı beklerdi. Meşru müdafa koşullarının uygulanması için güzel planlı bir saldırı mı gerekir?

Yargıtay bu kararı bozar

Ceza Hukukçusu Mehmet Emin Keleş: Öncelikle kişi, tehlikeyi def etmeye çalışmalı. Karşısındakini elindeki herhangi bir araçla korkutmaya çalışmalı. Eğer bir saldırı gelirse o zaman karşılık vermeli. Hırsızın elinde sopa varsa sopayla karşılık verilmesi gerekir. Eğer elinde sopa olan hırsıza silahla karşılık verirsen bu orantısız bir savunma şekli olur. Ev sahibi, karşısındaki hırsız kendisine neyle saldırıyorsa ona orantılı bir şeyle karşılık vermeli. Meşru müdafa sınırlarını aşmamalı, aradaki orantıyı korumalı. Meşru savunmada sınırın aşılması, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez. Bu TCK’nın 27. maddesinde bulunmakta. Bu olayda ceza alan kişi Yargıtay’a giderse ve bu maddelerin kapsamı içerisinde olayın oluştuğunu belirtirse karar bozulabilir.

Başka çaresi yoktu

Ceza avukatı Hasan Akil: Eğer eve giren bir kişiyi veya canınıza kast eden birini yakaladıysanız ve etkisiz hale getirdiyseniz polis gelene kadar bu kişiyi elinizde tutabilirsiniz ama başka bir müdahalede bulunamazsınız, şiddet uygulayamazsınız. Bu olayda verilmiş karar çok doğru bir karardır. Evin babası zaten kişiyi etkisiz hale getirmiş. Hırsızı balkonda sıkıştırmış ancak bıçakla saldırmış ve köşeye sıkışan hırsız can havliyle kendisini balkondan aşağıya atmış. Başka çaresi olmayan bir adam canını korumak için kendisini camdan aşağıya atıyor ama isteyerek değil, zor durumda kaldığı için atlıyor. Baba hırsızı camdan atmamış ama atlamasına sebep olmuş. Dolayısıyla kişinin ölümüne neden olmuş.

‘BIÇAĞI RASTGELE SALLADIM’

Mehmet Atakul savunmasında şöyle demişti: “Yatak odasındaki elbise dolabının içine giren kişinin kolunu gördüm. Karımdan, polisi aramasını ve bana da bıçak getirmesini istedim. Karım bıçağı getirince dolaptaki kişinin çıkması için ikazda bulundum. Dolaptan aniden çıkıp pencereye doğru koştu. Bu sırada heyecanla bıçağı rastgele salladım. Bu kişinin dizi pencereye çarpınca cam kırıldı. Aşağıya atlarken de reklam panosuna takılıp kafasının üzerine düştü. Ambulans çağırıp yardımcı olduk.” Atakul’un ‘suça iştirak’ten yargılanan eşi ise beraat etmişti.

Vatandaş Görüşü

‘Elime ne geçerse hırsıza onunla saldırırım’

Yağmur Gürcanlı (27, tekstilci): Gecenin bir yarısı evime bir adam girecek, çocuğumun veya benim hayatıma kastedecek ben de bakacağım. Anında kafasına birşeyler fırlatılırım. Elime ne geçerse onunla saldırırım. Hatta balkondan düştüğünde bile ambulans çağırmam. O adam çok bile yapmış.

Ahmed Çimen (26, güvenlikçi): Bu baba ne yaptıysa ben de aynısını yapardım. Senin hayatını, yaşam amacını elinden almaya çalışan birine ne yapılması gerekiyorsa onu uygulardım. Babanın çoçuğunu korumak için yaptığı eyleme bu kadar ceza verilmesi bence haksızlık.

Yasemin Okur (27, sağlık görevlisi): Ben çocuklarımı alıp kaçmaya çalışırdım sadece. Ama bir baba olsaydım polis gelene kadar onu bıçakla korkutup dolapta tutmaya çalışırdım, çıkmaya çalışırsa hayati tehlikeye sokmayacak ama kaçamayacak şekilde de yaralardım. Başkalarına zarar vermemesi için böyle bir yaralamayı göze alabilirdim. Kaçmasına asla imkan vermezdim. Yarın öbür gün başkasının çocuğunu kaçırmasın diye.


Fatma Varol (62, emekli): Benim başıma böyle birşey geldi. Şikayetçi bile olmadım. Polis bize adamın yaşını soruyordu. Ben nereden bileyim yaşını. Dördüncü kattan demirden demire tutunup girmişler. Gelinimin dili tutuldu. Kimseyi de yakalayamadılar. Devlet bize bunları yapıp hırsızlığın yolunu açıyor. Hırsız mı suçlu baba mı?