+ Konuyu Yanıtla
7 / 8 Sayfa İlkİlk 12345678 SonSon
61 den 70´e kadar toplam 77 ileti bulundu.

Konu: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #61
    Kayıt Tarihi
    Jun 2007
    İletiler
    73
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    "Kuyruklu Malezya Yalanı!.."

    Çok öfkeliler çook!..



    Cengiz Çandar 'ın ilan ettiği "İkinci Cumhuriyetin milli takımı", yedekte kalan ama ilk 11'i zorlayacak pek değerli kalemler ve dinci medya, ulusalcı yurtseverlere ateş püskürüyorlar!..



    Peki, nedir bu kızgınlığın nedeni?. Türkiye'nin gündemine tüm ağırlığıyla oturan ve tartışma yaratan iki konu:



    - Mahalle baskısı ve "Türkiye Malezya olur mu" sorusu...



    Öncelikle, ulusalcılara kızmaları yersiz; iki konuyu da gündeme taşıyan onlar değil ki!.. Mahalle baskısı kavramını, Saidi Nursi 'ye olan hayranlığı bilinen sosyolog Şerif Mardin , bir röportaj sırasında ortaya attı. Malezya ile Türkiye'yi ABD'nin istediği "ılımlı İslam" a örnek gösteren ise yukarıda saydığım kadronun pek sevdiği ABD'li diplomat Richard Holbrooke 'tu!..



    Mahalle baskısı kavramını tartışmak, şimdiden hangi boyutlara ulaştığını ve bu gidişle hangi dehşet verici durumlara ulaşacağını örnekleriyle ortaya koymak gerek. Bir örnekle bu konuya şimdilik noktayı koyalım:



    - Anadolu kentlerine uzanmaya gerek yok; büyük kentlerin merkezlerinin biraz dışına çıkın, mahalle baskısının nasıl elle tutulurcasına somut ve vahim olduğunu görebilirsiniz!..



    ***



    İşte Malezya örneği tam bu noktada önem kazanıyor...



    Dinci medyanın ve işbirlikçi kalemlerin öfke patlaması da bundan kaynaklanıyor. Bunun için Malezya dizilerinde ortaya konulan "baskıyı ve zorlamayı" sözcük oyunları ve de düpedüz yalan söyleyerek inkâra yelteniyorlar.Yakında bir başka kapıya bağlanacak TMSF gazetesinin genel yayın yönetmeni sırf bu nedenle akıl sınırlarını zorlayarak şu tanımı yapabiliyor:



    - Bugün Türkiye'de sivil anayasa girişimini "Malezya örneğiyle baltalamak isteyen" çevreler...



    Hiç kuşkunuz olmasın, geçmişinde birçok "manevra" yapan bu türden kalemler, yarın 180 derecelik bir dönüşü aynı maharetle yapabilirler!.. Gazete sayfalarında, ekranlarda bu türden örnek çok. Bir saklama, bir reddetme telaşı ki, sormayın gitsin!.. Bir de saptırma, olabildiğince çarpıtma örnekleri var tabii.. Michigan State Üniversitesi'nden öğretim üyesi Hasan Kösebalaban 'ın Zaman gazetesine yazdığı makale tam da bu cinsten...



    Yazı, "Türkiye'deki laiklik yaygaracıları" sözcükleriyle başlıyor, Malezya övgüsüyle sürüyor, Osmanlı'ya derin bir özlemle sona eriyor!. Kösebalaban, Malezya'yı "çokkültürlü yaşamanın muhteşem örneğini sergileyen" bir ülke olarak tanımlıyor. Toplumun neredeyse yüzde ellisini oluşturan diğer din mensuplarına başka türlü davranmanın olanaksızlığı zaten ortada. Bizim sözünü ettiğimiz, Müslümanlara yapılan baskı!. Şu anlatım tarzına bakın.



    - İslam hukukunun medeni hukuka dair kurallarının yalnızca talep halinde Müslümanlar için geçerli olduğu, ancak laik mahkemelerin de Müslümanlar dahil olmak üzere herkes için mevcut olduğu bir hukuk sistemiyle yönetiliyor...



    Düpedüz çok hukuklu sistem demiyor, Müslümanların ezici çoğunluğunun şeriat kanunlarına göre yaşamaya zorlandığını, anayasada yeni yapılacak değişikliklerle tam anlamıyla şeriat hukukuna geçileceğini gizliyor ve Malezya'nın bugün sahip olduğu değerleri Türkiye'nin bin yıllık tarihi boyunca yaşattığı değerler olarak gösteriyor.



    Küçük Osmanlı modeli olarak alkışladığı Malezya değerlerine bir bakalım:



    - 10 yıl önce yüzde 10 olan türbanlı kadın oranı bugün yüzde 80'i aşmış durumda... Kız çocukları 6-7 yaşından itibaren tesettüre sokuluyor.



    - Malezya'da kadın memurların kamusal alanda türban takması zorunlu. Ramazanda oruç tutmayanları ve iftardan önce Müslümanlara yemek veren lokanta ve büfeleri cezalandıracak bir "oruç polisi" bile mevcut!..



    - "İslam Dini Dairesi" kadınlara kapanmaları gerektiğini ve nasıl kapanacaklarını anlatıyor. Yoksul insanlara para yardımı yapıyor. Karşılığında özel merkezlerde İslami eğitim almak zorunlu. Eğitim yoksa para da yok!..



    - Üniversitelerde öğrenciler "brother- erkek kardeş" ve "sister- kız kardeş" olarak ayrılıyor.



    İşte ABD'den yazan öğretim üyesinin "Bu değerleri özümsemiş Türkler kendilerini evlerinde hisseder" dediği Malezya bu!.. Şeriat sevdalısı bu arkadaş yazının tek doğru cümlesini ise başlıkta kullanmış:



    - Kuyruklu Malezya yalanı!..



    Cumhuriyet
    Ümit ZİLELİ
    e posta: umitzileli@gmail.com



    Hukuki NET Güncel Haber

    Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya konulu yargıtay kararı ara
    Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #62
    Kayıt Tarihi
    Aug 2007
    İletiler
    196
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Alıntı bihaber rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    "Kuyruklu Malezya Yalanı!.."
    - 10 yıl önce yüzde 10 olan türbanlı kadın oranı bugün yüzde 80'i aşmış durumda... Kız çocukları 6-7 yaşından itibaren tesettüre sokuluyor.

    Cumhuriyet
    Ümit ZİLELİ
    Malezya'daki halkın sadece %60'ı müslümanken "10 yılda %80 türbanlı kadın yetiştirmek" iddiası biraz komik kaçıyor.

    Ah şu bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar, olanları bire bin katarak sunanlar.

    Eskiden Türkiye İranlaşacak, Cezayirleşecek, diye korkutuluyorduk, hiçbiri olmadı.
    Şimdilerde Aydın Doğan medyası Malezyalılaşacağız diye korkutuyor.

    Aman Tayland olmayalım da...

    Merak etmeyin, Malezyalaşmayacağız ama biz fakirleşeceğiz, Aydın Doğan zenginliğine zenginlik katacak.
    Konu şeytanınavukatı tarafından (03-10-2007 Saat 14:20:27 ) de değiştirilmiştir.

  4. #63
    Kayıt Tarihi
    Aug 2007
    İletiler
    196
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Aydın Doğan medyasının soğuk savaşı hakkında Engin Ardıç yazısı:
    http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=93739,10,2

    Türkiye’nin ana muhalefet lideri, Sayın Deniz Baykal değil, Sayın Aydın Doğan’dır.

    Şu farkla ki, Sayın Doğan bu muhalefeti “ticari amaçlarla” yürütmektedir. Dolayısıyla, bu bir muhalefet de değil, köprüyü geçen kadar diklenme politikasıdır.

    Samimiyetine inanabilirdik, daha önceden “sabıkası” olmasaydı... Doğan Yayın Grubu’nun geçmişi, başbakana (çeşitli başbakanlara) dönem dönem yüklenip dönem dönem de ateşkes ilan etmekle maluldur.

    Sayın Aydın Doğan, gerek seçimlerden önce gerekse seçim sonrası, yani aşağı yukarı altı aydır bir “soğuk iç savaş” yürütmektedir. Bu şiddetli bir savaş olmuştur.


    “Kerimesi marifetiyle”, sermaye sınıfının örgütü TÜSİAD da bu kavgaya alet edilmiştir ve bu nedenle yakın bir gelecekte ikiye bölünmek üzeredir. İleride, “Doğancı olmayan Öz-Tüsiad” falan gibi bir şey daha çıkacak karşımıza.

    Bu bir “psikolojik harekâttır” ve bürokrasi tarafından da elbette hoş karşılanmaktadır. İşin içinde, gerek yönlendirici gerekse danışman sıfatıyla birtakım “iyi sıhhatte olsunlar” da var mıdır, ben bilemem, istihbaratçılar bilirler.

    Sayın Doğan üç çeşit adam çalıştırır:

    1) Patronun çıkarları uğruna her türlü taklayı atmaya hazır omurgasızlar. İtibarları sıfıra inmiştir ama güçlüdürler.

    2) Soğuk iç savaştan kendi siyasi görüşleri doğrultusunda yarar sağladıklarını düşünen (ve yanılan) birtakım CHP amigoları... Bunlar, Atatürk’ün sözlerini azıcık değiştirmeme izin verirseniz, “müstevlinin ticari emellerini kendi siyasi emelleriyle tevhid etmişlerdir”... Seçim öncesi sergiledikleri aymazlıkla rezil oldular, bunun verdiği hınçla vahşi bir saldırıya giriştiler... Ticari amaçlarla kullanıldıklarının ya farkında değiller, ya da umurlarında olmuyor... Oysa, “kullanılıp atılan” örnekler de gözlerinin önünde taptaze duruyor. Aralarında “frenkgömleğinin üstüne boyunbağını bağlayıp yazılarını da eser-i cedit kâğıdına yazan” fosiller de var, “solculuk ettiğini” sanan zavallılar da...

    3) Denge sağlamak, ya da denge sağlar gibi görünmek için, “yazmalarına izin verilen” liberaller. Ünlü fıkrada olduğu gibi, hamamın namusunu kurtarıyorlar.

    Sözlerim elbette belli başlı bazı kişileri kapsamakta olup, işlerin ırgatlığını üstlenen ve tek kavgası ekmek kavgası olan basın ve yayın emekçilerini, asıl büyük çalışan kitlesini tenzih ederim.

    Lakin... Ben bu gerginlikten yoruldum ve sıkıldım. Benim gibi düşünen vatandaş sayısı da çoğunluktadır.

    Sayın Aydın Doğan... Seçimden sonra yumuşayacağını umduğumuz havayı büsbütün gerdiniz.

    Daha gazetelerinizi elimize alır almaz içimizi derin bir yeis, bir bıkkınlık, bir yorgunluk kaplıyor. Biz seçim sonrasını böyle düşünmemiştik, nefes alacağımızı sanmıştık.

    Türk milletinin sinirlerine yazık ediyorsunuz.

    O sinirlerin bir dayanma sınırı vardır, lütfen oraya kadar gitmeyiniz.

    İç savaş, iktidara hayır getirmez ama size de getirmeyecektir. Üç kuruş daha kazanmak uğruna kendinizi de memleketi de yıpratmayınız.

    Bitsin artık bu gerginlik, bu kavga, CHP amigolarının da bu “güreşe doyamayan yenilmiş pehlivan” tutumu...

    Yeni bir seçime daha beş yıl var, beş yıl... Şimdi böyle davranırlarsa, beş yıl sonra ne halt edecekler? Atmaya barut kalacak mı?

    Bu adamlar ne yapacaklar, görelim, yanlış yaparlarsa sizden önce biz eleştirelim.

    Ama şu “Malezya saçmalıkları”, “mahalle bilmemnesi” falan iyice kabak tadı vermiştir, bilgilerinize arz ediyorum.


    Sayın Aydın Doğan... Kesenize bereket, umarım ve dilerim daha nice nice paralar kazanırsınız... Her türlü yanlış anlamayı önlemek için hemen de belirteyim: Yazılı ya da sözlü hiçbir yayın organınızda çalışmayı düşünmedim, düşünmüyorum.

    Bu yazıyı, naçiz bir işçi emeklisinden, dev bir patrona dostça bir yakınma şeklinde değerlendiriniz, eğer ameleden dost edinecek gönül zenginliğiniz ve hoşgörünüz varsa...

    Ama şu soğuk iç savaşı Allah aşkına artık bitiriniz, bezdik.

  5. #64
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Ben bu konuya pek girmiyorum ama sadece şunu söyleyeyim.
    Engin Ardınç ı sevmem yazdıklarınıda beğenmem Doğan ı ondan da az severim yani kızarım .
    Doğan grubunun ortamı germesinin nedeni hükümetin yanlışları değil Aydın efendinin çıkarlarıdır. Bu çıkarların sonuncusunu red ettiklerinden gürültü kopuyordu şimdi belediye olur dedi bakın yakında nasıl ortalık süt liman olacak...
    Hilton arazisini takip edin imara açılan alan arttırılması kavgası vardı Doğan çidkeflikle bunu aldı rahatladı. Alan razı satan razı size ne oluyor ?
    Çıkarlar çarpışınca halkı gaza getiren gazeteninde ülkeyi satmayı iş bilen siyasetçininde Allah bela.......

  6. #65
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Akşam Gazetesi'nde yazar Hüsnü Mahalli'nin bu konuda farklı bir bakış açısından yazdıklarının da önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

    ABD ve ılımlı İslam ve Türkiye-1



    Hemen söyleyeyim.

    Ilımlı, light, yumuşak, laik ya da çağdaş İslam.

    Bunların hiçbiri Amerika’nın ya da Amerika’daki egemen güçlerin umrunda bile değil.

    Müslümanları ilgilendiriyorsa demokrasi ve insan hakları ise hiç.

    Amerikan egemen güçlerin tek bir ilgi alanı var o da kendi çıkarlarıdır. ABD bu çıkarlar uğruna her şeyi göze alır ve herkesi ama herkesi feda etmeye hazırdır ve eder.

    Amerika’nın 230 yıllık iç ve dış yaşamında bunun çok örnekleri vardır.

    Bu karanlık geçmişin bizi ilgilendiren bölümüne bakalım.

    ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında İslam ülkelerine ilgi göstermeye başladığında bakın ne düşünüyordu?

    Önce BM’yi kullanarak Filistin toprağında İsrail devletini kurdurdu. İngiltere ve genel olarak Hıristiyan Batı ile birlikte Yahudilere stratejik hizmette bulunan ABD aynı zamanda iki temel hedefini gerçekleştirme peşindeydi:

    1-Bölgedeki petrolü ele geçirmek.

    2-Bu petrolde gözü olan ideolojik düşman Sovyetler Birliği’nin bölgeye girmesine izin vermemek.

    ABD bunun için de iki temel yola başvurdu: Önce Arap ülkelerinde kendi yanlısı kıral ve liderleri işbaşına getirdi sonra da bunlara “İslam’ı silah olarak kullanın” talimatı verdi.

    ABD Suudi petrolünden kazandığı petro-dolarların bir kısmını hep bu yolda harcadı.

    Rahmetli Uğur Mumcu bu konuda çok şey yazdı.

    Ama hafıza-i beşer nisyan ile malul olduğu ve insanlar tarihten ders çıkarma becerisini göstermediği için tarih hep tekerrür ediyor.

    Daha açık ifade ile ABD, Sovyetler Birliği’ni ve onun bölgedeki tüm yandaşlarını dağıtmak ve komünizmi ideolojik olarak yenmek için önce gerici, anti-demokratik ve faşist iktidarları sonra da din olarak “İslam’ı” silah olarak kullandı.

    Bunun için de ABD, Arap ve İslam ülkelerinde hemen hemen tüm İslamcı iktidar ve parti ile örgütlere destek verdi.

    ‘Yeşil Kuşak’ teorisini burada hatırlatmaya gerek yok.

    Afganistan’da Sovyet işgaline karşı mücadele eden tüm “İslamcı mücahitlerin” arkasında hep ABD ve onun istihbarat örgütleri vardı.

    Bölgedeki gerici ve işbirlikçi ülkelerin istihbarat örgütleri ona yardım ediyordu.

    Afganistan kurtulunca bu kez mücahitler birbirine girdi.

    Afganistan’da CIA kamplarında eğitim gören ‘İslamcı gençler’ bu kez kendi ülkelerine dönerek ‘potansiyel terörist’ olarak bekletilmeye alındı.

    Cezayir’deki FİS olayı bunun somut örneğidir.

    ABD bununla da yetinmedi.

    Sovyetler Birliği dağılmış olmasına ve komünist sistem ideolojik olarak bitmesine rağmen bu kez Pakistan’da milyarlarca dolar harcayarak Şii İran’a karşı kullanılmak üzere Taliban okullarını açtı ve burada yalnız Afganistan’a değil belki de tüm dünyaya yetecek kadar ‘radikal İslamcı teörist’ yetiştirdi .

    Bununla yetinmeyen ABD, Nisan 1996’da Taliban ile birlikte Kaide’yi Kabil’de iktidara getirerek hem İslam alemi hem de tüm dünya için yeni bir süreci başlattı.

    Kapitalist dünyanın ve onun askersel kanadının yeni düşmanı artık komünistler değil, radikal ya da ılımlı olsun tüm olarak Müslümanlar ve İslam dünyası.

    11 Eylül ise bu sürecin en önemli dönemeci.

    Afganistan işgal edildi. Ama Taliban ve Kaide eskisinden daha güçlü. Ülke ise afyon kaçakçısı gerici aşiretlerin kontrolünde.

    Irak’ta ise durum ortada.

    İşgal ile birlikte Kaide bu kez Irak’a taşınarak tüm bölge için bir risk oluşturdu.

    Irak’ta ise ABD laik ve ılımlı Şiilerle değil tam tersine bağnaz ve tutucularla işbirliği yapmayı tercih ediyor.

    ABD bununla radikal Sünnileri kışkırtmayı amaçlıyor.

    Dünyanın en gerici, bağnaz ve karanlık yönetimi olan Suudiler ise hâlâ ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiği.

    Suudi Arabistan hem Kaide’ye eleman yetiştiriyor hem de Şiilere karşı dirensin diye Amerikan düşmanı Irak’taki Sünni direniş gruplarına destek veriyor.

    Yani ılımlı, light, laik, çağdaş İslam’dan dem vuran ABD ve yandaşları söylemlerinin tersine hep radikal olanlara ya da radikalizmi kışkırtanlara destek veriyor.

    Filistin, Irak, Lübnan, Afganistan, Somali, Çeçenistan ve benzeri yerlerde süregelen işgal ve katliamlarla Müslümanları sürekli kışkırtan ABD aslında onları radikalizme bilerek ve bilinçli olarak itiyor.

    İslam’ın en ılımlısının yaşandığı Bosna’da 1991-1994 yılları arasında yalnızca Müslüman oldukları için Bosnalılara yönelik insanlık dışı katliamlar ve işlenen cinayetler batının genel olarak İslam dünyasına ve Müslümanlara yönelik bakış açısını yeterince gösteriyor.

    Çünkü o sıralarda ne Kaide ne 11 Eylül ne de Müslüman teröristler ortada yoktu.

    Şimdi soruyorum; Bosna ya da Çeçenistan’da tecavüze uğrayan on binlerce kadının doğurmak zorunda kaldığı çocuklar, Irak ya da Filistin’de akrabaları öldürülen milyonlarca insan acaba ılımlı Müslüman olabilir mi?


    ABD, ılımlı İslam ve Türkiye -2



    Hemen söyleyeyim. Radikal ya da ‘terörist’ Müslümanların bugünkü varlığından tek sorumlu varsa o da ABD ve yandaşlarıdır.

    ABD tarafından desteklenen faşist, gerici ve anti-demokratik iktidarların egemen olduğu ülkelerde açlık, sefalet, yoksulluk, haksızlık ve zulüm altında yaşayan Müslümanlar’dan acaba ne beklenir?

    Şimdi ve gelecekte hiçbir şey değişmeyecek. İslam’ın hiçbir türü kendi çıkarlarına hizmet etmediği sürece ABD’yi, Batı’yı ve yandaşlarını ilgilendirmiyor ve ilgilendirmeyecek.

    ABD ve Batı’nın ılımlı İslam’dan söz etmesi bir kötü niyetten kaynaklanmıyorsa, ki bana göre öyle, bir eğlence ve fanteziden ibarettir.

    İngiltere’nin BM temsilcisi David Maning’in dediği gibi

    ‘ABD ılımı İslam’ı yaymak isteseydi bir uçak gemisine harcadığı paralarla Müslüman ülkelerde binlere çağdaş din okulu açabilirdi’.

    Ama ABD hep tersini yapıyor ve yapacak.

    ABD son 50-60 yılda Ortadoğu bölgesinde hep savaş çıkartarak trilyonlarca dolar silah sattı.

    Geçen yıl Avrupa ülkelerinde sevgili Peygamberimize yönelik çizimlerin ve peşinden Papa’nın İslam’a yönelik söylemlerinin sizce ne anlam ve amacı olabilir!

    Yani Batı durduk yerde İslam ve Müslümanları hedef alarak kendi halinde yaşayan ılımlı vatandaşları bile kışkırtmayı amaçlamaktadır.

    ABD ve Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlara yönelik psikolojik ve sosyolojik baskıların , estirilen terör havasının ve ‘İslam-faşist’ suçlamaların başka bir açıklaması olabilir mi ?

    ABD ve yandaşlarının istediği tek bir şey var o da ‘İslam’ı tüm yüce değerlerinden’ boşaltmaktır.

    İslam haksızlığa, zulme ve Batı ile İsrail kaynaklı tüm kötülüklere kızmamalı ve direnmemeli.

    Yani Müslümanlar önce umutsuz ve çaresiz kılınmalı sonra da inançları gereği kaderciliğin pençesine teslim edilmeli!

    Müslümanlar İslam’a bir din olarak değil bir hobi ya da kendi kişisel ve grupsal çıkarlarını sağlayan bir parti programı ya da dernek tüzüğü olarak inanmalı ve öyle yaşamalı.

    ABD ve Batı kriterlerine göre Müslümanlar yumuşak değil, yavaş olmalı.

    Böyle bir İslam Türkiye’ye, Türklere ve dolayısıyla tüm Müslüman ülkelere uygun görülüyorsa bu amacından dolayı bazıları ABD ve Batı’yı sevebilir.

    Unutmamak gerekir ki; İslam’a göre dinde zorlama yok, demokraside ise herkes her şeye inanabilir!

    Hatta isterse karanlık aydınların peşinde gidebilir.

    Globalleşme denilen sihirli kelime ve dinlerarası diyalog yolu onlara bu tercihlerinde yardımcı olacaktır.

    Bugün İslam’ın en yoğun yaşandığı sanılan Suudi Arabistan’da insanların dini-imanı para.

    Suudi Arabistan’da devlet memurları mesailerinin büyük bölümünü ekran başında borsayı takip ederek geçiriyor.

    Porno kasetler ve CD’ler bu ülkede satılıyor. 50’yi aşkın Müslüman ülkenin tümünde farklı alanlarda farklı uygulamalar ve sorunlar var.

    Yani ne Türkiye Malezya olur, ne de Pakistan ya İran Türkiye’ye benzer.

    Büyük ve iddialı söylemlere gerek yok.

    Her ülkenin kendine özgü farklı koşulları var.

    Türkiye ise ‘nev-i şahsına munhasır bir vakıadır’.

    Türkiye ve AK Parti yönetiminin tercihi ise kuşkusuz Türk halkının eğilimini ve sosyo-psikolojik yapısını ilgilendiriyor.

    Önemli olan AK Parti yöneticilerinin ‘ılımlı İslam’ tanım ve söyleminden ne anladıklarıdır.

    Daha açık bir ifade ile Erdoğan ve arkadaşları, geneli itibarıyla muhafazakâr bir toplum olarak Türk halkına ne tür bir ‘din tanımını ve uygulamasını’ uygun görüyorlar. Bence bu sorunun yanıtı yalnızca Türkiye’deki ılımlı İslam tartışmasını değil aynı zamanda AKP’nin de geleceğini de belirleyecektir.

    Türkiye yüzlerce sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel, tarihsel ve genetik nedenlerden dolayı dinsel tartışmalar açısından farklı bir ülkedir ve öyle kalacaktır.

    AK Parti liderlerinin bu yoldaki tercihi bu ülkeyi nereye götürürse götürsen elbette ABD bundan yararlanmak isteyecektir.

    Bunu yaparken ABD, Türkiye’de ne tür bir İslam olduğuna bakmayacak ve yalnıza Ankara’daki iktidarın kendi planlarına ne kadar hizmet edeceği ile ilgilenecektir.

    ABD ve yandaşlarının tercihi asla ılımlı İslam ya da ılımlı Müslüman ülkeler değildir ve olmayacaktır.

    ABD’nin AKP’den ve Türkiye’den beklenti ve isteği İslam’ı içeriğinden boşaltmak yani içeriksiz kılmaktır.

    ABD’ye göre ancak böyle bir Türkiye BOP’ta başkalarına örnek olabilir.

    ABD, Müslüman ülkelerle ilişkilerinde ılımlı ya da demokrat olup olmadığına bakmaksızın tek bir kriteri göz önüde bulundurur. ‘Petrolü bana vereceksiniz, kazandığınız paralarla silah alarak birbirinizle savaşacaksınız ve hep benim dediklerimi yapacaksınız.’

    Kendi içinde barışık, sorunlarını çözmüş toplumuna esenlik sağlayan ve komşusu ülkelerle barış içinde yaşamaya özen gösteren ‘ılımlı Müslüman’ ülkeler sizce ABD’nin bu beklentilerini yerine getirir mi?

    Hüsnü MAHALLİ / Akşam




  7. #66
    Kayıt Tarihi
    Jun 2007
    İletiler
    73
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Alıntı şeytanınavukatı rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Malezya'daki halkın sadece %60'ı müslümanken "10 yılda %80 türbanlı kadın yetiştirmek" iddiası biraz komik kaçıyor.
    İletinizi gündüz okumuş ama fırsat bulamadığım için yanıt yazamamıştım. Biraz değiştiğini fark ettim,hatanızı düzeltmek istemişsiniz belli ama gene hata etmişsiniz hesapta.

    Bir kere bu oran, Müslüman kadınlar arasındaki oran, tüm Müslümanlar arasındaki oran değil.10 yıl önce 100 Müslüman kadından 10'u türbanlı iken, şimdi aynı 100 kadından 80'i türban takmaya başlamış.Bunun neresi komik anlayamadım, asıl komik olan sanırım bu kadar basit bir mantığı sizin farklı yorumlamanız.İletinizin değişmiş hali de komik geldi bana,şöyle ki;%60'ı Müslüman olan bir ülkede,türbanlı kadın oranının %80'e çıkamayacağı gibi bir genel kural mı vardır?40 kişilik bir sınıfı 1 öğretmen yetiştirebiliyor, eğitebiliyor.Bu durumda biz, olmaz efendim,1 kişi 40 kişiyi nasıl yetiştirir, komik olmayın mı diyeceğiz?

    Bu vesile ile bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar hakkındaki serzenişinize (Daha doğrusu Saygıdeğer Uğur Mumcu'nun çok yerinde olan bu deyimine) ben de sonuna kadar katılıyorum.

  8. #67
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Gavur İzmir
    İletiler
    249
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Ama şu “Malezya saçmalıkları”, “mahalle bilmemnesi” falan iyice kabak tadı vermiştir, bilgilerinize arz ediyorum.
    Sayın şeytanınavukatı,Engin Ardıç'ın bu yazısındaki görüşlerine katılıyor musunuz bilmiyorum ama bu Malezya saçmalaıklarını da,mahalle bilmemnesini de ortaya atanların solla,CHP'yle hiçbir alakaları olmadığını belirtmek isterim.Bakıyorum da bu hususta da kabak CHP'lilere,solculara patlamış,vurun abalıya... Mahalle baskısı ülkemizde her alanda geçmişten beri yaşanan "sosyolojik" bir olgudur belki adı başkadır ama temelde aynı şeydir.Bu nedenle bunu inkar etmek, görmezden gelmek kimseye yarar sağlamaz. Malezya saçmalığını ortaya atan da Başbakanla senli benli konuşacak kadar samimi olan Holbrooke'dur.Bu saçmalık AKP yi ve AKP ye yakın yazarları bu kadar rahatsız ediyorsa,Başbakana sorsunlar bakalım Holbrooke'a bu saçmalığın hesabını sormuş mu,ılımlı islamın ne anlama geldiğini,ılımlı islam modeline neden ülkemizin örnek gösterildiğini sormuş mu?Yoksa vatandaşa kızmayı,hesap sormayı çok iyi bilen karizmatik başbakanın bunlar karşısında dili tutulup basireti mi bağlanıyor?

  9. #68
    Kayıt Tarihi
    Aug 2007
    İletiler
    196
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Alıntı arıza rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Mahalle baskısı ülkemizde her alanda geçmişten beri yaşanan "sosyolojik" bir olgudur belki adı başkadır ama temelde aynı şeydir.
    Buna şerh koyarak katılıyorum. Bu AKP'nin iktidara gelmesiyle ortaya çıkan bir olgu değildir.

    Mesela bir Ecevit başbakanken de ramazanda meyhaneler, gazinolar ve gündüz saatlerinde lokantalar kapatılırdı. Ama bu baskı nedeniyle yapılmazdı. Bazıları ramazana saygı nedeniyle, bazıları ise zaten müşteriler azaldığı için tadilat ve dinlenme için uygun zaman olduğu için kapatırdı.

    Bazılarının oruç tutmayanları dövdüğüne dair haberler gazetede çıkardı. Dövenler genelde ülkücüler arasından çıkardı.

    Üniversitede başörtüsü serbest bırakılırsa mahalle baskısı nedeniyle başı açık kalmaz tezine de katılmıyorum. Başını ört diye bir mahalle baskısı yok, tam tersine okuyacaksan başını aç diye ikna odaları kuruluyor.

    Gazeteci Fadime Şahin Yenişafakta başörtülü olarak yazarken başını açmaya karar veriyor ve başı açık olarak yazmaya devam ediyor.
    http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/02/27/606030.asp

    Gazeteci Fehmi Koru'nun bir kızının başı kapalı, diğerinin açık.
    http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=93558,12

    1980'li yılların ortasından Kemal Gürüz YÖK başkanı olana kadar neredeyse 10 yıldan fazla bir süre başörtüsü yasağı uygulanmadı. Bu sürede başı açıklara böyle bir şey olmadı. Şimdi de başörtülü kızların bir kısmı kampüs kapısında açarak okula gidiyor, bir kısmı ise başını açmak istemediği için okulu bıraktı ya da yurtdışında okuma imkanı arıyor.

    Serbest bırakılırsa bu kişiler başını örter, ama örtmek istemeyene bir baskı olmaz.

    Bugünlerdeki Malezya - mahalle baskısı haberlerine ben "Hürriyet baskısı" olarak bakıyorum. Hani kurt kuzuya "suyumu bulandırma" demiş. Ama kuzu akıntının aşağı kısmında. O hesap.

  10. #69
    Kayıt Tarihi
    Aug 2007
    İletiler
    196
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Alıntı bihaber rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Biraz değiştiğini fark ettim,hatanızı düzeltmek istemişsiniz belli ama gene hata etmişsiniz hesapta.
    Yaptığım değişiklik son iki satırı eklemek ve ilk kısımda bir yeri koyu yapmaktan ibaret. Yoksa öyle "hata düzeltmek" gibi bir niyetim yoktu.

    Alıntı bihaber rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bir kere bu oran, Müslüman kadınlar arasındaki oran, tüm Müslümanlar arasındaki oran değil.10 yıl önce 100 Müslüman kadından 10'u türbanlı iken, şimdi aynı 100 kadından 80'i türban takmaya başlamış.
    Ümit Zileli %80 rakamını herhangi bir ciddi veriye dayanmadan yazısına koymuş. Savunmak da size düşmüş.

    Dediğiniz gibi olsun, 10 yıl önce toplumun %60'ının %10'u başörtülüyken şimdi %60'ın %80'inin yani %48'inin başörtülü olup olamayacağına bir bakalım.

    10 yılda %6'dan %48'e çıktığına dair herhangi bir istatiksel veri yok. Türkiye'de Konya'nın muadili olan bir eyalette iktidara İslamcı partinin geldiği bilgisi var sadece. Ama bu eyalet zaten eskiden beri böyle.

    Türkiye'de bu konuda ciddi araştırmalar yapılıyor, şu anda başını örtenlerin sayısı, beş yıl önce başını örtenlerin sayısına göre 2 puan düşmüş. (Rakam aklımda yok, yanlışlık olmasın, sadece örnek olarak veriyorum: %63 iken %61 olmuş.)

    Dolayısıyla 10 yıldaki artış veya azalma böyle katlanarak olmaz.
    Bugün %48'in başı kapalıysa, 10 yıl önce en az %40'in başı kapalıdır.
    Veya tam tersi 10 yıl önce %6 başını örtüyorsa, şimdi %8 olur.

    Aslında nereye Nişantaşı'na gidip çevrenize bakarsanız tek tük başı örtülü görebilirsiniz, Sultanbeyli'ye giderseniz %70'lik mahalle bulabilirsiniz.

    Dolayısıyla Malezya hakkında atılıp tutulanların herhangi bir bilimsel veriye dayanmadığını ve kasıtlı olarak yazıldığını düşünüyorum.

  11. #70
    Kayıt Tarihi
    Jun 2007
    İletiler
    73
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Ilımlı İslam Modeli - Türkiye ve Malezya

    Alıntı şeytanınavukatı rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Yaptığım değişiklik son iki satırı eklemek ve ilk kısımda bir yeri koyu yapmaktan ibaret. Yoksa öyle "hata düzeltmek" gibi bir niyetim yoktu.



    Ümit Zileli %80 rakamını herhangi bir ciddi veriye dayanmadan yazısına koymuş. Savunmak da size düşmüş.

    Dediğiniz gibi olsun, 10 yıl önce toplumun %60'ının %10'u başörtülüyken şimdi %60'ın %80'inin yani %48'inin başörtülü olup olamayacağına bir bakalım.

    10 yılda %6'dan %48'e çıktığına dair herhangi bir istatiksel veri yok. Türkiye'de Konya'nın muadili olan bir eyalette iktidara İslamcı partinin geldiği bilgisi var sadece. Ama bu eyalet zaten eskiden beri böyle.

    Türkiye'de bu konuda ciddi araştırmalar yapılıyor, şu anda başını örtenlerin sayısı, beş yıl önce başını örtenlerin sayısına göre 2 puan düşmüş. (Rakam aklımda yok, yanlışlık olmasın, sadece örnek olarak veriyorum: %63 iken %61 olmuş.)

    Dolayısıyla 10 yıldaki artış veya azalma böyle katlanarak olmaz.
    Bugün %48'in başı kapalıysa, 10 yıl önce en az %40'in başı kapalıdır.
    Veya tam tersi 10 yıl önce %6 başını örtüyorsa, şimdi %8 olur.

    Aslında nereye Nişantaşı'na gidip çevrenize bakarsanız tek tük başı örtülü görebilirsiniz, Sultanbeyli'ye giderseniz %70'lik mahalle bulabilirsiniz.

    Dolayısıyla Malezya hakkında atılıp tutulanların herhangi bir bilimsel veriye dayanmadığını ve kasıtlı olarak yazıldığını düşünüyorum.

    İletinizin ilk halinde "yetiştirmek" ibaresi yoktu, "%60'ı müslüman olan bir toplumda %80 türbanlı kadın biraz komik kaçıyor." gibi bir ibare vardı. Her neyse nasıl derseniz deyin gene de yanılıyorsunuz.

    Öncelikle,ben kimseyi savunmuyorum,yaptığınız bir mantık hatasını düzeltmeye çalışıyorum.Yazıyı eklemekteki amacım da konuya farklı bir bakış açısı sunmak içindir,tıpkı sizin ve de diğer üyelerimizin de eklediği yazılar gibi.Siz Engin Ardıç'ın yazısını eklemekle onu savunan kişi pozisyonuna mı düşüyorsunuz?
    Neyse konu bu da değil.

    Bakın hala,toplumun %60'ından bahsediyor,önermelerinizi bu oran üzerinden yapıyorsunuz.Oysa burada baz alınan sadece Müslüman kadın sayısıdır,toplumun tamamı değil,toplumun tamamını kadın olarak algılıyorsanız o başka tabii.Örnekle açıklayayım ki hatanızın farkına varın.250 kişilik bir toplum düşünün,bu toplumun 200'ü müslüman olsun, bu 200 müslüman insandan da 100'ünün kadın olduğunu düşünün.Şimdi bu yüz kadından 10'u 10 yıl önce türbanlı iken,şimdi bu sayı 80'e çıkmış.Siz toplumun genelini baz alıyorsunuz,yani 200 müslümanı baz alıp yanılgıya düşüyorsunuz.

    Demişsiniz ki hiçbir dayanağı yok,istatiki veri yok.Oysa bunu sadece Zileli söylemiyor,bizzat Malezya'da yaşayan 2 avukatla -Malik İmtiaz (37) ve Haris Bin Muhammed (47)- yapılan röportaj her yerde yayınlandı,muhtemelen Zileli de buna dayandı yazısında.Peki siz neye dayanarak bunun mümkün olmadığını ileri sürüyorsunuz,sizin dayanağınız nedir?Eğer yürüttüğünüz mantığa dayanıyorsanız,o da tutarlı değil. Sizin mantığınızı kabul edersek,Türkiye'de sigara içenlerin,uyuşturu kullanıcılarının katlanarak artışını da inkar etmemiz gerekir.Unutmayınız ki sosyolojik veriler sayılara göre belirlenmez,sayılar sosyolojik verilere göre ortaya çıkar.

+ Konuyu Yanıtla
7 / 8 Sayfa İlkİlk 12345678 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

malezya yönetim bicimi

malezya yonetim

malezyada dini yonetim

aybarof ne demek

malezya yonetim sekli

malezya yönetim şekli

onun bir ismi de aybarof

abdnin ilimli agi

kuala lumpur avukatlar barosu

malezya yöneti

malezya devlet yonetimi

Forum

Benzer Konular :

  1. Malezya'da dolandırıcıya yapılan eft
    Merhaba, Malezya'dan bir ürün almak üzere, bir üretici bulduk. Bize bütün firma kayıt evraklarını, banka bilgilerini vs... verdi. %10 ön ödeme...
    Yazan: French Forum: Ticaret Hukuku
    Yanıt: 4
    Son İleti: 24-07-2011, 06:35:24
  2. Yap-İşlet-Devret Modeli kitabı
    Yap İşlet Devret Modeli 1980'li yıllardan sonra Türkiye gündemine dönemin başbakanı Özal tarafından getirilmiş ve hukuki altyapısı düzenlenmeden...
    Yazan: Hukuk Kitapçısı Forum: Hukuk Kitapları Tanıtımı
    Yanıt: 0
    Son İleti: 29-09-2010, 18:00:01
  3. Ilımlı demokrasi
    bazen kafasında sorular birikince kendisiyle konuşurdu. Sanki karşısında biri varmışcasına ciddi ciddi sağ tarafı sorar sol tarafı cevaplardı....
    Yazan: ayazoglum Forum: Üyelerimizin Edebi Yazıları
    Yanıt: 0
    Son İleti: 17-03-2010, 03:27:02
  4. Yeni Hukuki Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik Ve Sosyal Araştırmalar Ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onayl
    Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz : Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle İslam...
    Yazan: admin Forum: Mevzuata İlişkin Bilgi ve Yorumlar
    Yanıt: 0
    Son İleti: 08-07-2009, 17:43:03

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.