Peki kitabın adı niye "Şu Hortumlu Dünyada Fil Yanlız Bir Hayvandır"?
87 yılı Nejat, Oguz ve Bülü okuldan kıkırdayarak geldiler.
Bir çeviri imtahanı... Olay onların okulu Dil Tarih'te mi yoksa Açık Öğretim imtanlarında mı olmuş, orasını hatırlamıyorum. Cümle şu;"Elephant is the only animal in the world a trunk" yani "Fil dünyada hortumu olan tek hayvandır."
Öğrencilerden bir bunu "Şu "hortumlu" dünyada fil yanlız bir hayvandır." diye çevirmiş, yıllarca aklıma geldikçe pıh pıh güldüm.
Sonra bir gün farkettim ki hepimiz aslında 'Şu hortumlu dünyada' birer yanlız canlıyız "Eh" dedim "Kitabın adı bu olsun.
Durum bu. Nasıl okuyucularsınız, herşeyi de anlatmak zoruda kalıyorum, neyse.
Ben edebiyattan biraz anlıyorum çok da okuyorum, dili de iyi kullandığım söylenebilir, oysa kitapta edabi hiç bir şey göremiyeceksiniz.
Nasıl konuşuyorsam öyle yazdım .
Kitabı kalabalığa da yazmadım, sadece sanki yanımda en sevdiğim küçük kuzenlerimden birisi, ya da biraz büyümüş kızım varmış da; hayatın bana öğrettiklerini, dümdüz bir denizin kıyısında, bir zeytin ağacının sevgi dolu gölgesinde yanyana ona anlatıyormuş gibi yazdım.
Bu kitabı niye yazdım?
Birinci nedeni; Ailemin geleceğini sağlamak.
İkinci nedeni ise; Etrafımda amaçsız, sevgisiz, yollara bira şişeleri atan insanların çoğaldığını gördüm..
Televizyon ekranlarında, boyalı gazete sütunlarında kandırıldığımızı gördüm...
Bu kitabı niye yazdım?
Okullarda hayatla ilgili hiçbir şey öğretilmediğini gördüm...
Öğretmenlerin ve öğrencilerin ideallerini kaybetiğini, insanların sadece para için yürüyüş yaptıklarını gördüm...
Arabaların içnde sıkışan yaralı insanları, televizyondan elimizde yapay Amerikan markalı mısır cipsleri, doğallıkla seyredebilmeye başladığımızı gördüm.
Ülkenin adının ticari indirim kampanyalarına alet edildiğini, markaların" Türkiye için seve seve"%20 indirim yaptıklarını gördüm..
Köprülerden atlayanları, kameraların zevkle çektiğini gördüm...
"Atla atla" diye tezahürat yapan acımasızlığı gördüm...
Hukuksuzluğun, rüşvetin tavana vurduğu bir ülkede, birbirini tokatlayan boyalı, mini etekli, silikonlu göğüsleri ekranı kaplayan kadınları küçük kızımın hayretle seyrettiğini gördüm...
Bu ülkede 400,000 kahvehane, 15,000 meyhane ve 131 kütüphane oldu oldu gördüm...
Kiş başına yıllık kitap harcamamızın 3 dolar, batıda 500 dolar oldu unu gördüm.
En üzücüsü; Yunanistan'da beş yaşına kadar 1000 çocuk'tan 6'sının öldü ünü gördüm...
Öyleyse gördüklerimi yazayım dedim.
"Herkes kendi evinin önünü süpürse sokaklar tertemiz olur" diye bir laf var ya, sakın inanmayın,
silin kafanızdan E er bu ülkede kendi evinizin önünü süpürürseniz görevinizi yapmıyorsunuz demektir.
Çıkın ve bütün sokagı süpürün, çünkü herkes evinde sokagını ve ülkesini televizyondan izliyor ve çöpünü sokaga atıyor.
İşin acı tarafı televizyondan gösterdikleri sokak sizin gördügünüz kirli sokaklar da il.
İnin ve sokagı süpürün;
Kafanızı kaldırıp size çöp ve laf atanlara bakmadan...
Hayallerinize sıkı sıkı sarıln.
Ahmet Şerif İzgören.
M.E.Sezen. Alın okuyun çocuklarınızla birlikte saygılarımla.