Merhabalar,

Krediye bağlı hayat sigortalarını müşteriye krediyi kullandırmadan önce söylüyorduk ancak krediyi kullandırdıktan sonra yapılabilen hayat sigortaları, kredi numarası üretildikten sonra net olarak hesaplanabiliyor ve hayat sigortasına indirim yapma ekranı o zaman aktif hale geliyordu. Örneğin 350 TL hayat sigorta masrafı olur dediğim bir müşteriye indirim neticesinde 250 TL hayat sigortası çıktığında 250 TL olan hayat sigortasını gerçekleştirip, geriye kalan 100 TL yi de nakit çekme işlemi ile kendim almaktaydım. Sigorta prim iadelerinde ise vadesinden önce kapatılan kredilerde bir miktar (kredi kapama tarihine bağlı olarak) bakiye iadesi olurdu. Bu iade bakiyelerini “hesaba ödeme” yapmak yerine “kasaya çıkma” işlemi yaparak bir kısmını kendime alıp bir kısmını müşterinin hesabına sigorta iadesi diye yatırıyordum. Görev yaptığım terminal, gişe (kasa) işlemlerine kapatıldıktan sonra aynı işlemleri müşteriden almış olduğum imzalı dekontlar ile gişeler servisindeki arkadaşlara yaptırıyor idim.Teftiş raporunda 15 ayrı müşteri ve toplamda 3.060 TL lik bir rakama ulaşılmış. İşlemlerin tamamına ilişkin hatırlayabildiğim ölçüde doğru beyanda bulundum. Banka müfettişine ilk andan itibaren tüm yaptıklarımı ve neden yaptığımı anlattım. Nakit paraya ihtiyaç duyduğum zamanlar haricinde veya yüksek meblağ içeren işlemleri asla yapmadım. Ailemin ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacı ile aldım ve kullandım.
Banka müfettişi bana konuyu açık beyanımla anlatıp istifa edersem ve müşteri mağduriyetlerini giderirsem konunun yargıya yansımayacağını ve kapatılacağını söyledi ve ben de kabul ettim (inandım). Müfettiş 3.060 TL lik banka zararının munzam sandık ve vakıf birikimlerimden karşılanacağını (12.000 TL lik bir bakiye) ve kalan bakiyenin hesabıma bir ay içerisinde yatırılacağını söyledi. Bildiklerimi anlattıktan sonra bana banka alacaklarına ilişkin ibraname imzalatmak istedi ve ben imzalamak istemedim. Tüm alacaklarımdan feragat ettiğimi belirten açıklamalar yer alıyordu. Bunun 3.060 TL lik mağduriyetten ötürü olduğunu savunarak imzalamam konusunda telkin etti ve inanıp imzaladım. 05.07.2017 tarihini 06.07.2017 tarihine bağlayan gece istifamı alan müfettiş konunun kapandığını belirtti.

Banka müfettişinin belirttiği zamandan çok daha fazla zaman geçtiği halde munzam sandık ve vakıf birikimlerimin yatmaması üzerine müfettişi şahsi telefonundan aradım (kendisi vermişti). Ödeme konuları ile ilgili bilgisinin olmadığını dosyayı teslim ettiğini söyledi. Bankanın munzam sandık birimini aradığımda bana ibraname imzaladığımı ve birikmiş bakiyelerimi alamayabileceğimi söylediler. Bankacılar ve sigortacılar vakfını (basidav) aradığımda alacağımı talebim üzerine banka hesabıma değil ibraname göründüğü için ilgili şube süspan hesaplarına yaptıklarını söylediler. Eşim de bir aynı bankanın çalışanı ve durumu öğrenmek için eski şubemi dahili telefondan aradığında eşime tamamen geçiştirmelik bilgiler verilmiştir. Sonrasında ilgili şube yetkileri (kimin aradığını bilemiyoruz) eşimin şube müdürünü arayarak bu konuya ilişkin kendilerini aramaması gerektiğini üst perdeden ifade etmişler. Akabinde eşimin şube müdürü kendisini odasına çağırarak “bak kızım eşin böyle bir süreç geçirdi biz senin işlemlerini dahi incelemedik istesek ya da yerimizde başkası olsa bunu yapardı, bu olayı daha fazla kurcalaman olayın yargıya intikaline sebep olabilir” tarzında ifadeler kullanmışlar. Bu aba altından sopa gösterme sürecinden sonra nalet olsun deyip tüm alacaklarımızdan vazgeçtik.

Her sene nisan ayında ilgili banka çalışanlarına temettü ödemesi yapar. Ben 2017 yılında ilgili bankada 6 ay 5 gün çalıştım ve tarafıma hiçbir ödeme yapılmadı ve konuya ilişkin dilekçemi insan kaynakları bölümüne gönderdim.
16.04.2018 tarihinde il merkezden aldığım bir telefon çağrısı ile savcı tarafından görüşmeye davet edildim. İkametimin ilçe olduğunu söylediğim polis memuru dosyayı oraya yönlendirelim o zaman dedi ben de ne ile alakalı dedim ilçe adliyesi bilgisini verdi. Akabinde direk ilçe adliyesine gittim ve bankanın hakkımda soruşturma dosyası oluşturduğunu ve beni şikayet ettiğini aynı gün öğrendim. Neler olduğunu anlamadan savcılık beyanı ve sulh hukuk mahkemesinde adli kontrol duruşması oldu. Savcılığın beni çağırdığını öğrendiğim ilk anda adliyeye gitmiş ve bu durumla karşı karşıya kalmıştım.

Savcı zimmete konu 3.060 TL (üç bin altmış türk lirası) yi ödememin bana indirim sağlayacağını söyledi ve ben de o rakam benim alacaklarımdan kesilecekti zaten dedim ama ısrarla bakiyeyi isteyince ödenmediği kanaati uyandı ve ertesi gün ilgili meblağı ödedim(17.04.2018). Aynı gün akşam saatlerinde adliye kalemi beni arayarak bakiyenin bankadaki sandık hesabımdan ödendiğini ve verdiğim parayı teslim almam için beni çağırdı. Bugün (18.04.2018) paramı almaya gittim ve savcıya soruşturma dosyasında bakiyenin ödendiği yazmıyor mu da benden istediniz yoksa okumadan mı beyan aldınız dedim yanıt vermedi.

Bu arada ilk günki asliye hukuk duruşmasında hakkımda yurt dışına çıkma yasağı ve haftada 1 gün adli kontrol şartı konuldu.

Notlar: -- Zimmet bedeli, soruşturma başlamadan önce ödenmiş gibi görünmektedir.
--Banka müfettişine verdiğim beyanlarda 15 işlemle alakalı hatırladığım tüm detayları açıkca anlattım.

Sorum şudur ki arkadaşlar benim bu dava neticesinde en iyi ve en kötü durumum ne olur? Ayrıca kpss ye hazırlanıyor idim cezam kesinleşirse hiçbir şekilde devlet memuru olamıyorum ama hükmü açıklamayı geriye bırakma kararı alırsam (münküm ise öyle bir şey) memur olabiliyorum sanırım?

Neler yapmam lazım, çok büyük bir boşluktayım...

Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler.