Bulunduğumuz apartmanda 67 yaşında tek bekar kiracı erkeğim. 3.5 Seneden beri 4 apartmandan ibaret küçük sokakta selamımı alan yok. Herkes tepkili. Ben taşınmadan evini bekara kiraya verdiği için evsahibemle sert sorunlar yaşanmış. Apartmanımızla komşu apartmandakilerin bir bölümü hısım ya da akraba. Sürekli bezdirilmeğe çalışıldım. Evime kapım kırılırcasına defalarca saldırıldı. İçeriden sesleri kaydederek CD halinde savcılığa da verdim. Sürekli takipsizlik kararı geldi. Son defa gece evime 3 krişi saldırdı. İkisi içeri girdi. Kendi aralarında tartışırlarken biri diğerinin kanını evime akıttı. Karakolda içeri girmeyen ve içeriye giren iki kadın, birinin kocası olan üçüncüye daire kapım önünde iken saldırıp yaraladığıma tanık olarak ayarlandı. Evin perişan hali ve yerdeki kanlar için olay yerine inceleme ekibi gönderilmesinde ısrar ettim. Gelinmedi. Savcılığa başvurdum yine gelinmedi. İçeriye kanı akan erkeğin yarası için, benim ise haleti ruhiyem içinAdli Tabip'ten raporlar alındı. Ancak benim raporum hiç itibar görmedi? Polisleri iki defa savcılığa, dört defa idari makamlara şikayet ettim. Gerekenleri yaptıklarını iddia eden polislere ceza tayinine mahal olmadığına idari, takipsizlik kararı ile adli hüküm verildi. Üstüne üstlük ömrümde ilk defa bir de 4 ay karşılığı 2.000 TL adli para cezası aldım. İlk hükümde temyiz yolu açık tutulunca temyiz dilekçemi verdim. Mahkeme ek karar göndererek hükmün kesin olduğunu, temyiz hakkımın bulunmadığını bildirdi. Bu kararı temyiz ettim. Bir yandan da bireysel başvuru hakkımı kaybetmemek için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdum. Daha önce 7 Daireli apartmanın 6 dairesi aleyhime tahliye davası açmışlardı. Akli dengemin tespiti talepleri üzerine gönderildiğim Adli Tıp Kurumu sorunum bulunmadığına rapor, mahkeme de taleplerinin reddine karar verdi. Ceza aldığım mahkemede aynı tüm apartmanın, üst kattan alt kattaki adını güçlükle yazan genç yönetici kadını yatak odasına her girişinde sürekli gözetlediğim (Bina beton. Aslında değse en 20 cm betonu delmeyi düşünürdüm?), küçük çocuklarını oyuncak verme vaadi ile evime çağırdığım, dairemin kapısı önüne dışkımı bıraktığım v.b. (ki 6 daireden 3'ünde tek başına yaşayan çocuk v.b. olmayan kişiler de aynı beyanlarını poliste savunma olarak ayrı ayrı vermişler) uçuk iddiaları ile aleyhime başka bir dava daha var. Aynı hakime birçok saldırı seslerini taşıyan ibraz ettiğim CD'yi bilirkişiye gönderdi. Açınım çok lehime. İddialarımı doğruluyor. Apartmanın kalanı çatı anteninde yer olduğu halde oraya çıkışı kilitleyerek ortak antenden faydalanmamı da önlüyorlar. Tahliye kararlarını reddeden mahkeme bilirkişi heyeti geldiğinde kilidi yok ettiler. Ancak ben günün gazetelerini kilidin yanına koyarak ikişer ay arayla çatıya çıkan kapının net kilitli fotoğraflarını çektim. Önce savcılığa mı tazminat için mahkemeye mi başvurmam gerektiğini araştırıyorum. Ayrıca sokağa bakan pencereme "Namuslu insan iftira etmez", "Şerefli insan iftira etmez", " Ruh hastası olmayan başkasıyla uğraşmaz" yazılarını iri puntolarla aylar önce yapıştırdım. Hiçbir yanlışım olmadığı için tüm risklere rağmen ısrarla yerimde kalmağa devam ediyorum. Muhtar yakınlarıyla epi geniş çoğunlukları sebebiyle sürekli onları destekliyor. Hatta 10'u birden "bunları bize muhtarımız söyledi" diye daha önceki semtteki bir olayı çarpıtarak polisteki beyanlarına aksettirmişler. Ayrıca akli dengeme saldırılarını esas alarak hepsine ayrı ayrı (birlikte gelip gitmesinler, biraz yorulsunlar diye) tazminat davaları açtım. Bu karışık hikayemde gerçekçi görüşlerini beyan ederlerse sayın hukukçularımıza minnet duyacağım.