1. Düşünceyi Açıklama
Özgürlüğüne İlişkin İçtihat
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (bundan böyle
Sözleşme kısaltması kullanılacaktır) 10. maddesinde düşünceyi açıklama
ve haberleşme özgürlüğü düzenlenmiştir. Sözleşme 4 Kasım 1950’de
imzalanmış, 3 Eylül 1953’de yürürlüğe girmiş ve Avrupa Konseyine üye
43’devletten 41 tanesi tarafından onaylanmıştır.
10. madde şöyledir :
Herkes düşünceyi açıklama hakkına sahiptir. Bu hak düşünce hürriyetini
ve resmi makamların müdahalesi ve memleket sınırları söz konusu
olmaksızın, haber veya fikir almak veya vermek özgürlüğünü içerir. Bu
madde, devletlerin radyo, sinema veya televizyon işletmelerini bir izin
rejimine tabi kılmalarına engel değildir.
Bu
hürriyetlerin kullanılması, ulusal güvenliği, toprak bütünlüğü, kamu
güvenliği, düzenin korunması, suçu önlenmesi, sağlığın ya da ahlakın ve
başkalarının şöhret ya da haklarının korunması için, demokratik bir
toplumda zorunlu önlemler niteliğinde olarak, gizli haberlerin
açıklanmasının engellenmesi ya da yargı erkinin üstünlüğünün ve
tarafsızlığının sağlanması bakımından, kanunla belirli işlemlere,
koşullara, sınırlamalara ya da yaptırımlara bağlı tutulabilir*.
Avrupa İnsan Hakları Komisyon ve Mahkemesi’nin (bundan
sonra Komisyon ve Divan denilecektir) bu maddeye ilişkin içtihatı
zengindir.
Divan düşünceyi açıklama özgürlüğünü, demokratik toplumların ilerlemesi
ve her ferdin gelişimi için temel koşullardan birini oluşturduğu
şeklinde nitelendirmiştir.
Bundan başka, Divan, Association
Ekin
davasında,
Sözleşmenin 10. maddesiyle tanınan hakların "sınır tanımayan" bir değere
sahip olduğunu teyit etmiştir.
Divan’a gore, özellikle yabancı kaynaklı yayınları düzenleyen bir
tüzüğün bulunması, "doğrudan Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrası ile
tam bir tezat oluşturur" (paragraf 62). 1939’da geçerli olan durumun,
yabancı yayınları daha katı bir denetime tabi tutmayı haklı kıldığını
tesbit etmekle birlikte, Divan, böyle bir ayrımcı mevzuatı yürürlükte
tutmanın "çok zor savunulabilir olduğunu" düşünmektedir (paragraf 62).
Sözleşmeye göre, düşünceyi
açıklama ve haberleşme özgürlüğü mutlak değildir. Devlet bu özgürlüğe
(düşünce, haber ve fikirlerin açıklanışı hangi araçla olursa olsun),
haklı olarak müdahale edebilir. Bu çerçevede 10. maddenin 1.
paragrafının üçüncü cümlesinin (Bu madde,
devletlerin radyo, sinema veya televizyon işletmelerini bir izin
rejimine tabi kılmalarına engel değildir.)
2. paragraf ile bağlantılı olarak uyumunu ortaya koymakta fayda vardır.
Divan’ın açıklamasına göre, üçüncü cümlenin amacı :
Devletlerin toprakları üzerinde radyo yayıncılığını örgütlemeyi,
özellikle teknik yönleri … açısından bir izin rejimine tabi
tutabileceğini açıklamaktır. Bunlar önemli olduğu kadar, müstakbel
istasyonun nitelik ve amaçlarına, ulusal, bölgesel veya yerel düzeyde
uyum olanaklarına, belli bir kitlenin hak ve gereksinimlerine ve
uluslararası hukuki belgelerden doğan diğer yükümlülüklere ilişkin
diğer gerekçeler de bir iznin verilip verilmemesinin koşulu olabilir.
Bununla birlikte 2. paragrafın öngördüğü gayelerden biriyle
bağdaşamayabilen 1. paragrafın üçüncü cümlesi açısından yasal olan amaca
bağlı olarak müdahale söz konusu olabilir. Ancak, bunların Sözleşmeye
uygunluğu, böyle bir müdahale için diğer zorunululukların ışığında
yorumlanmak zorundadır.
Eğer 2. paragrafta öngörülen
koşullar yerine getirilmemişse, düşünceyi açıklama ve haberleşme
özgürlüğünün sınırlandırılması Sözleşmenin bir ihlalini oluşturur.
Hukuka uygun sınırlama halleri yasa ile öngörülmeli
ve demokratik bir toplumda zorunlu önlemler niteliğinde olmaları halinde
kabul edilebilmelidir.
10. maddenin 2. paragrafında
kabul edilebilirliği beyan edilen düşünceyi açıklama ve haberleşme
özgürlüğünün kullanılmasına getirilen sınırlamalar üç kısımdır :
• Genel yararı
korumaya dönük olanlar (ulusal güvenliği, toprak bütünlüğü, kamu
güvenliği, düzeni koruma, suçu önleme, sağlığı ya da ahlakı koruma) ;
• Diğer kişisel
hakları korumaya dönük olanlar (başkalarının şöhret ya da haklarının
korunması, gizli haberlerin açıklanmasının engellenmesi) ;
• Yargı erkinin
üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için zorunlu olanlar.
Bu liste çok geniş
görünebilir, fakat her sınırlamanın, kanunla öngörülmesi ve demokratik
bir toplumda zorunlu olması gerekir. Divan, birçok defa, Avrupa denetimi
çerçevesinde müdahalenin zorunluluğunun test edilmesinin öneminin altını
çizmiştir.
Divan’ın sürekli içtihatına
göre :
Üye devletler müdahalenin zorunluluğunu değerlendirme konusunda belli
bir takdir hakkına sahiptir, fakat bu takdir hakkı, duruma göre, az veya
çok daha geniş Avrupa denetimi ile eş zamanlıdır. Eğer bu müdahale 10.
maddenin 1. paragrafında güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin
kullanımına ilişkin ise, Divan’ın birçok kere vurguladığı gibi, bu
hakların önemi nedeniyle, denetimin çok sıkı olması gerekir. Bunları
sınırlama zorunluluğu inandırıcı bir şekilde ortaya konulmalıdır.
Divan bu yaklaşımı, yakın bir
zaman önce "ulusal takdir hakkının, basın özgürlüğünün sağlanması ve
korunmasına ilişkin demokratik bir topluluğun çıkarı ile çatıştığını"
belirterek teyit etmiştir.
|