Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Ara Kararlar gerekçeli olmalı mı?
çaldıfoldufol Saygıdeğer meslektaşlarım Bizim işlerimiz malumunuz kitaplar içinde kaybolmak;bugun yine kitapları karıştırırken aklıma birşeyler takıldı ve sizlerin görüşüne başvurma ihtiyacını hissettim.Değerlendirirseniz çok teşekkürederim. Sorun şu, Anyasanın 141.maddesinde bütün Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazlıcağı amir hükmü yar alır. Mahkeme Kararları Ara Kararlar ve Nihai kararlar olmak üzere ikiye ayrıldığını biliyorsunuz. O zaman Anayasa nihai karar, ara karar ayrımında bulunmazken neden mahkemeler ara kararlarını gerekçelendirmekten imtina ediyorlar bu bozma nedeni değilmidir?Anayasaya aykırılık yok mu? Şimdiden cevaplarınız için teşekkür eder, herkese iyi çalışmalar dilerim.Saygı ve Sevgilerimle
omercelikkol Sayın çaldıfoldufol size katılıyorum. Belirttiğiniz hususun 7/5/2004 (5170/7 md) tarihinde değiştirilen Anayasanın 90. maddesinin son fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düşünüyorum. (ara karar bile olsa, sonuçta ara kararda bir karardır.) Mahkeme kararlarının gerekçesiz olmasının Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 6/1.maddesine ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu düşünüyorum. Aşağıda bu konuda örnek olabilecek danıştay kararı var. İncelemenizi tavsiye ederim. Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi ONİKİNCİ DAİRE 2005 20 2002 1760 13/01/2005 KARAR METNİ MAHKEME KARARLARININ GEREKÇELİ OLMASI VE GEREKÇELERİNİN DE UYUŞMAZLIKLA İLGİLİ BULUNMASI GEREKTİĞİ HK.< Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğü Vekili : Av. ? Karşı Taraf : ? Vekili : Av. ? İsteğin Özeti : Ankara 10. İdare Mahkemesinin 5.12.2001 günlü, E:2001/780, K:2001/1706 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın hukuk ve usule uygun olduğu, bu nedenle isteğin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hakimi : M.Önder Tekin Düşüncesi : Anayasanın 141/3. maddesinde; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı hükmüne yer verilmiştir. Mahkeme kararının gerekçeli olması, gerek kanun yoluna başvurmak gerekse hakkaniyete uygun bir görüntü sunmak açısından davanın taraflarının menfaatini ilgilendirdiği gibi, demokratik bir toplumda kamunun menfaatini de ilgilendirmekte, mahkemelere olan güveni pekiştirmektedir. Gerekçeli karar ilkesi, özellikle kanun yollarının açık olduğu durumlarda, hakkaniyete uygun yargılanma kavramının önemli bir unsurudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'de; mahkemenin kararlarını gerekçeli verme yükümlülüğünü hakkaniyete uygun yargılama ilkesi çerçevesinde tanımaktadır. Gerekçenin öğrenilememesi, gerekçede tarafların savlarına cevap verilmemesi ve yetersiz, yasaya dayanmayan gerekçelerin Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 6/1.maddesine dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu belirten Hadjinastassiou (Yunanistan), Ruiz Torija (İspanya), Georgiadis (Yunanistan), De Moor (Belçika) kararları bulunmaktadır. Mahkemelerin uyuşmazlık konusu olayı çözümleyerek vardığı sonuca ilişkin gerekçede; birbiri ile çelişen, tutarlı olmayan ifadelerin kullanılmış olması Anayasanın yukarıda yer verilen kuralı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6/1.maddesine de aykırılık oluşturacaktır. Dava konusu işlemi iptal eden mahkemece, işlemin dayanağı olan ceza davasına ilişkin mahkeme kararından davacı ile ilgili olmayan bölümlerin aktarılmış olması; davacının suçun farik ve mümeyyizi olmadığı ve sonuçta tarafına verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının ağır para cezasına çevrilerek ertelendiği gibi birbiri ile çelişen ifadeler kullanılarak sonuca varıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, olaya uygulanan yasa kurallarının ve varılan sonucun hukuka uygun olması hususu gözetilerek ceza davasına ilişkin mahkeme kararından yapılan alıntılardan davacı ile ilgili olmayan bölümlerinin çıkartılarak kararın sonucu itibariyle onanması gerektiği düşünülmüştür. Danıştay Savcısı : Yaşar Uğurlu Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü: Devlet memurluğu sınavını kazanan davacı; koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin işlemi iptal eden işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Ankara 10. İdare Mahkemesinin 5.12.2001 günlü, E:2001/780, K:2001/1706 sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden; devlet memurluğu sınavını kazanan davacının, Çıldır HES İşletme Müdürlüğü emrine açıktan koruma ve güvenlik görevlisi olarak atandığı, ancak hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucu 21.8.1989 tarihinde Kars Emniyet Müdürlüğünde bakır tel hırsızlığından dolayı hakkında işlem yapıldığının bildirilmesi üzerine, 2946 sayılı Yasanın 16/d maddesindeki koşulu taşımadığı ileri sürülerek koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin işlemin iptal edildiği ve bu idari işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; olayda, davacının Ağustos-1989 tarihinde, bakır tel hırsızlığından dolayı yapılan yargılaması sonucunda, Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.10.1994 gün ve E:1990/3, K:1994/289 sayılı kararı ile, suç tarihinde henüz 15 yaşını doldurmadığı ve üzerine atılı suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşıldığından 2253 sayılı Yasanın 12/2. maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına, yargılamanın yapıldığı tarihteki yaşı itibariyle ise 2253 sayılı Yasanın 10.maddesindeki tedbirlerden birinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verildiği ve sonuçta tarafına verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının ağır para cezasına çevrilerek ertelendiği görülmekte ise de, yukarıda hükmü yazılı 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca sözkonusu hükmün, 5 yıl içinde yeni bir suç işlemediğinden dolayı bütün sonuçları ile ortadan kalktığı ve hakkında yapılan sabıka sorgulaması sonucunda da adli sicil kaydının olmadığının görüldüğü; öte yandan, 1975 doğumlu olan davacının suçun işlendiği 1989 yılında, henüz 15 yaşını doldurmadığı ve henüz işlediği bakır tel hırsızlığı suçunun farik ve mümeyyizi olmadığı dikkate alınacak olursa, 2253 sayılı Yasanın 12/3.maddesinde belirtildiği gibi, 15 yaşını doldurmamış, küçükler hakkında kamu hizmetlerinden yasaklılık cezalarının uygulanamayacağının ortada olduğu, bu durumda, bakır tel hırsızlığı suçunu işlediği tarihte henüz 15 yaşını doldurmayan ve sözkonusu suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşılan davacı hakkında yapılan yargılama sonucu verilen ve tecil edilen mahkumiyetin, bütün sonuçları ile ortadan kalktığı ve adli sicil kaydının bulunmadığı anlaşıldığından, koruma ve güvenlik görevlisi olarak yapılan atamasının iptaline ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlem iptal edilmiştir. Davalı idare, davacının koruma ve güvenlik görevlisi olarak açıktan ataması yapıldıktan sonra Iğdır Valiliği Emniyet Müdürlüğünce hakkında işlem yapıldığının bildirilmesi üzerine 2495 sayılı Kanunun 16.maddesinin (d) fıkrası uyarınca atama onayının iptal edilmesinin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. Anayasının 141/3.maddesinde; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı hükmüne yer verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24/e maddesinde de; kararlarda; kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hükmün belirtileceği kuralına yer verilmşitir. Mahkemeler kararlarının yapısı ve içeriği açısından takdir yetkisine sahiptir, ancak; kararların dayanaklarını yeterli açıklıkta belirtmek zorundadırlar.Gerekçenin olayla ilgili bulunmayan hususlardan hareketle oluşturulması adil olmayan bir sonuca varılmasını sağlayacaktır. Gerekçede, birbiri ile çelişen anlatımlara yer verilmesi, maddi olayla ilgisi olmayan saptamaların yapılması durumunda sağlıklı bir çözümlemenin yapılmış olmayacağı kesindir. Bu nedenle, yargı yerleri hükme varırken kullandıkları gerekçe tutarlı olmalı, hakkaniyete uygun bir yargılama yapıldığı kanaatini uyandıracak ifadeler kullanılmalıdır. Dosyanın incelenmesinden; dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 10.İdare Mahkemesince iptal hükmünün gerekçesi olarak; davacının da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında "telefon teli hırsızlığı" suçundan Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan dava sonucu anılan Mahkemece verilen 12.10.1994 günlü, E:1990/3, K:1994/289 sayılı karardan yapılan alıntıda davacının kardeşi olan ? isimli sanık hakkında kullanılan"... üzerine atılı suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşıldığından 2253 sayılı Yasanın 12/2.maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına, yargılamanın yapıldığı tarihteki yaşı itibariyle ise 2253 sayılı Yasanın 10.maddesindeki tedbirlerden birinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verildiği... henüz işlediği bakır tel hırsızlığı suçunun farik ve mümeyyizi olmadığı dikkate alınacak olursa... suçun farik ve mümeyyizi olmadığı anlaşılan ..." ifadelerinin alındığı anlaşılmaktadır. Davacının, Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesinin anılan kararı ile, suç tarihinde PTT kurumuna ait telefon tellerini çaldığının sabit görülmesi, Türk Ceza Kanununun işlenilen suça ilişkin maddeleri ile, 647 sayılı Kanunun 4.maddesi uygulanarak neticede verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 875.000.lira ağır para cezasına çevrilmesine ve geçmişteki hali ve suç işleme hususundaki eğilimine göre cezanın ertelenmiş olması karşısında; mahkemece gerekçe oluşturulurken dava konusu işlemle ilgisi bulunmayan davacının kardeşi ? hakkında kullanılan ifadelerden alıntı yapmak suretiyle maddi olayla ilgili bulunmayan, birbiri ile çelişen hususların gerekçeye dayanak alındığı görülmektedir. Bu durumda; suç tarihinde 15 yaşını doldurmayan davacıya verilen 5 ay 25 günlük hapis cezasının para cezasına çevrilerek ertelenmiş olması nedeniyle 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca sözkonusu hükmün, beş yıl içinde yeni bir suç işlenmemesi nedeniyle bütün sonuçları ile ortadan kalkması ve adli sicil kaydının bulunmaması hususları birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasanın 12/3.maddesi hükmü uyarınca dava konusu işlemi iptal eden Mahkeme kararının olayla ilgisi bulunmayan alıntılar yapılmak suretiyle gerekçe oluşturulmuş ise de; karar sonucu itibariyle yerindedir. Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Ankara 10. İdare Mahkemesinin 5.12.2001 günlü, E:2001/780, K:2001/1706 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile sonucu itibariyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına 13.1.2005 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. K A R Ş I O Y Uyuşmazlık konusu olayda, davacının Kars Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile PTT Kurumuna ait telefon tellerini çalmak suretiyle "hırsızlık suçunu" işlediği sabit görülerek neticede verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza ağır para cezasına çevrilerek ertelenmiş ise de; davacının işlediği suçun "hırsızlık" suçu olması dikkate alındığında, 2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkındaki Yasanın 16/d maddesi kapsamında bulunan bir suçu işleyen davacının koruma ve güvenlik görevlisi olarak atanmasına ilişkin işlemi iptal eden dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz. DAN-DER; SAYI:109) BŞ/ŞGK
Av.Fırat Bayındır Ara kararlarının gerekçeli olmasından vazgeçtik, nihai kararlarda dahi hukuk adına tatmin edici gerekçelere rastlamak da giderek zorlaşıyor. Aslında ara kararlarının, özellikle yetki, görev,husumet,zamanaşımı,süre aşımı,raporlara itiraz gibi önemli usul işlemlerinin reddine ilişkin olanlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiğini düşünüyorum. Ertesi celse gerekçesiz olarak az önce saydığım konularda verilen talebin veya itirazın reddine dair ara kararından rücu istendiğinde yine gerekçe göstermeye luzum dahi hissetmeden bu talepler de reddedilmektedir. O zaman da insanın aklına olmadık sorulara doğal olarak takılmakta. Aşağıda bir yargı mensubunun "gerekçeli karar" ile ilgili oldukça mizahi ve hoş bir yorumunu bulacaksınız. Bir sitede yayınlanan bu yazıya elbetteki meslekdaşlarından karşı çıkanlar da olmuş. Temel 2 gerekçe iş yoğunluğu ve Batı' nın da ne kadar adil olduğunu biz bilir şeklinde. Aslında 2 serzenişin de duygusal olduğunu düşünüyorum. Her zaman söyleriz, hukuk uzun ve meşakkatli bir yol ve yolculuktur. Yaptığınız iş, ADALET ile ilgilidir. Bu yolda layıkıyla yürüyen yolculara gönülden saygılarımızı sunarız. Türkiye'deki yargısal komediler 3: İki saatte 21 gerekçeli karar yazmanın püf noktaları? Adliyelerdeki gerekçeli karar kartonlarını karıştırın, bir gerekçeli kararın biçiminin aşağı yukarı şöyle olduğunu göreceksiniz; "Sanık mahkeme huzurundaki beyanında, ..................söylemiştir. Müşteki mahkeme huzurundaki beyanında, ..................söylemiştir. Tanık mahkeme huzurundaki beyanında, ..................söylemiştir." Sonra şöyle bir paragraf başlar: ..... dığı, ..... diği, ..... duğu, ..... Yukarıdaki paragraf sona ermeden önce bir de "... dığından ..." denilir. Bunun açılımı "... anlaşıldığından ..."dır. Yazan anlamıştır da, onun anladığını anlayabilene aşk olsun (!) İsterseniz bu "..... diği, ..... dığı, ..... duğu, ....." ların içini dolduran bir örnekte verelim. "Sanık x'in, olay günü gecesi müştekinin evine kapıyı zorlayarak girDİĞİ, içeriden bir kol saati ve 100 YTL değerindeki parayı alDIĞI, sanığın bu eylemi gerçekleştirdiği sırada sanık y'nin de dışarıda gözcü olarak bulunDUĞU, böylece her iki sanığın geceleyin bina içerisinden hırsızlık suçunu işledikleri sanıkların kaçamaklı kabulü, müşteki ve tanık beyanlarından ANLAŞILDIĞINDAN..." Peki buna UYAP'ın katkısı nedir diyecek olursanız, hani tüm beyanlar soruşturma sırasında sisteme kaydediliyor, gerektiğinde oradan çağırılıp ilgili yere "Gopyele-Yapıştır'ın kerameti ile yapıştırılıyor demiştik ya. Gerekçeli karara da bu yöntemle yapıştırılıyor. Son paragrafı da zaten yetenekli katipler hallediyorlar. Alın size bir iki dakikada hazırlanmış mis gibi bir gerekçeli karar. Peki bu iş, yetenekleri bizim ancak 1/15'imiz kadar olan Avrupa ülkelerinde nasıl oluyor? Onlar bir gerekçeli karar yazmaya bazen günler, bazen haftalar ve (kim bilir belki de) bazen aylarca uğraşıyorlar. Lafı uzattıkça uzatıyorlar (!); özlü söz nasıl yazılır bilelemedikleri için (!) sonuçta ortaya bazen onlarca, bazen yüzlerce sayfa gerekçeli karar çıkıyor. Elimde böyle bir karar var. Çevirisi 156 sayfa. (Bu kendi sayfa standardı olan noterlerin numaralandırması. O yüzden bunu 50 sayfa olarak kabul edebiliriz. Tabi bu arada bir gerekçeli kararı sayfa sayısı ile değerlendirmek gibi bir cahillik yaptığımı da düşünmeyin.) Yargılama konusu Almanya'daki bir Türk ve iki yabancının iki Türk'ü boğazlaması ile ilgili. Bir fikir vermesi açısından karardan küçük bir bölüm aktaracağım. (Cesetlerinin bulunduğu ormanlık alanda sanıklara ait olduğu düşünülen Mersedes marka otomobilin tekerlek izleri bulunur. Savunmaya göre sanıklardan biri oradan geçerken çamura saplanmış, diğer sanıktan yardım istemiştir). Bakınız; iddia nasıl araştırılmış, mahkeme görüşünü nasıl gerekçelendirmiş; "... Sanık Eren 'in ifadesinde, sanık Berisha'nın ormandayken kendisine Mersedes'in çamura saplanmış olduğunu söylediği görülmektedir. Bunun da olay gecesine ilişkin, gerçek olmayan bir uydurma olduğu görülür. Diplomalı mühendis bilirkişi Uhl'ın ve yine diplomalı meteorolog bilirkişisi Blasing'in şüpheye yer vermeyen inceleme raporlarında, olay gecesi Mersedes'in saplanıp kalmayacağı da tespit olunmuştur. Diplomalı meteorolog uzman bilirkişi Blasing'in saptamaları göstermektedir ki, belirtilen bu yerde 28.021998 tarihinde artık hiç eski kar tabakasının bulunamayacağına kanaat olunmaktadır. Hatta o güne kadar dağınık türde (yer yer) eski kar tabakasının dahi olamayacağı anlaşılmış olmaktadır. Bilirkişilerin bu değerlendirmeleri, Zwiefalten, Munderkinden, Diedlingen, Uttenweiler, Schemmerhofen ve Trochtelfingen Hava Ölçüm İstasyonlarının sıcaklık hareket çizgisinden yararlanılarak ortaya konulan ölçümlerine dayanmaktadır. Bu arada 1998 yılının Şubat ayının ikinci yarısında her günkü sıcaklık derecesinin, bu orman bölgesinin 150 metre yukarısında bulunan yani, bu ölçüm istasyonunun yaklaşık 150 metre yukarısında bulunmuş olan Mersedes'in bulunduğu bu yerde saplanıp kalabilmiş olması için, sıcaklığın 10 dereceden yüksek olması ve bu zaman zarfındaki sıcaklığın 18 derecelye kadar çıkmış olması gerekmektedir. Bu değer ölçüm istasyonunda 16,3 derece, anlamlı derecede yüksek değer olarak kaydolunmuştur. 28.02.1998 gecesinden 01.03.1998'e doğru sıcaklık derecesi düşüktür. Şöyle ki, Schammerhafen'deki ölçüm istasyonunun 28.02.1998 günü akşamı belirlediği sıcaklık 9,5-2,5 derece arası olup, 01.03.1998 sabahına kadar 0,7 derecenin üzerine kadar düşmüştür. Geceleyin başlayan kar yağışıyla da yerler karla kaplanmıştır. 28.02.1998'de saat 21:00'den 01.03.1998 sabahına kadar yağan karın sonunda yerler sert bir kar tabakası ile kaplanmıştır. Zwiefalten'deki kar kalınlığı 1 cm olup, Munderkingen'de 1 cm, Uttenweiler'de 2 cm ve Schemmerhofen'de 1 cm kalınlığında fakat gözenekli kar örtüsü şeklindedir. Riedlingendeki kar hemen hemen açılmış durumdadır. Bu nedenle bilirkişiye göre, olay gecesi Teutscbuch Orman bölgesindeki kar örtüsü en az 0,5 cm kalınlık ile en çok 2,5 cm kalınlığa kadar ulaşmış olabilirdi. Sıcaklık derecesinin düşmüş olması nedeniyle orman arazisi yüzeyindeki kar tabakası kalınlığı dağınık ve tek tük yaklaşık 0,5 cm kalınlığında olmak suretiyle bir donma mevcuttur. Mahkeme, bilirkişi Blasin'in açıklamalrından şüpheye düşmemektedir. Mahkeme, bilirkişi Blasing'in değerlendirmelirinde yaklaşık 20 yıllık bilirkişilik tecrubesini kullanarak pek çok ölçüm istasyonlarına ilişkin yaptığı oldukça özenli ve titiz incelemelerine, açıklamalarına kanaat getirmektedir. Motorlu taşıt mühendisi Uhl de bilirkişi olarak dinlenmiştir. Bilirkişi Uhl'un açıklamaları şöyledir: Diplomalı meteoroloğun tasvirlerindeki donmuş kırağı durumundan sonuç çıkarılamaz. Özellikle eğer zemin ağaç yaprakları ile kaplıysa, fotoğraflara bakarak bunu nasıl anlayabilir. Zemin yaprak örtüsüyle kaplı olduğunda bu yumuşaklığı arttıran ne olabilir? Aracın hareket etme çabasındayken olan çekme gücü problemi, toplu haldeki kar örtüsünde ve donmuş toprak altında ortaya çıkabilir. Aracın patinaj yaptığı yerde hareket edememesi, tekerleklerin harekete geçirilmesiyle patinaj yapmasına etken olur. Patinaj yaptığında çamur tekerlek mahfazasına yapışıp kalır. Bunu arabanın bulunduğu yere ait resimlere bakarak nasıl anlayabilir ki? Aynı şekilde tekerlek profili temiz olabilir ve tekerlek duvarı da kaplı olmayabilir. Araç düz duruyordu. Tekerleklerin dönmesiyle oluşmuş bur çukur dahi anlaşılamaz. Tüm bu söylenenlere karşın, Mersedes'in herhangi bir suretle saplanıp kalmış olması yada aracı hareket ettirme denemesiyle de oluşmuş olabilir. Bilirkişinin fotoğraflar vasıtasıyla yaptığı tahmin, Mersedes'in bulunduğu yerin % 1 - % 2 arasında bir eğim farkı olduğudur. Ancak bilirkişi Blasing, o meteorolojik durumda % 5'e kadar çıkan eğimde bir çekiş gücü probleminin olmayacağını da açıklamaktadır. Mahkeme, bilirkişi Uhl'un kendisinin benimsediği çalışmayla yapmış olduğu bu tahmin ve değerlendirmesine bağlı kalmaktadır. Araç mühendisi Uhl, mahkemenin diğer bir çok davalarında kayıtsız şartsız uzman ve titiz özellikte davranan bir bilirkişi olarak tanınmaktadır. Bilirkişi, otomobil işletmesindeki 10 yıllık bir mesleki tecrubesine dayanarak bu değerlendirmelerde bulunmaktadır. Onun açıklamaları, mahkemenin bizzat Mersedes'in ve onun bulunduğu mahallindeki keşif resimlerine dayanarak kanaat getirdiği kararla örtüşmektedir. KOK'den (Kriminal Şubeden) Struss, Mersedes'in bulunduğu durum ve Mersedes'in dış görünüşüne ilişkin sorulduğunda bildirmiştir ki; Mersedes'in tekerleklerinde hiç bir şekilde bir kirlenme bulunmadığı, tekerleklerde, tekerlek mahfazasında ve tekerlek profilinde başkaca işaretlerin bulunmakta olduğunun belirlenmiş olduğu, bunun da tekerlekleri hareket ettirmekten dolayı olabilirdi. Mahkemenin kanaati de, Mersedes'in durup tekrar hareket ettirilme teşebbüsünde bulunulması esnasında meydana gelmiş olduğu şeklindedir. Bilirkişi Uhl bundan başka yaptığı saptamalarında, % 5'e kadar olan eğimin sanığın yararına olduğunu beyan etmekle birlikte, KOK'den (Kriminal Şubeden) tanık Struss'un resimler vasıtasıyla Mersedes'in tam bulunduğu yerin eğimine ilişkin olan olsa olsa % 2'lik bir eğimde olabileceği açıklamasında hemfikir olduğunu da beyan etmiştir...." Aslında biz bu anlatılanları UYAP'layarak özlü bir biçimde şöyle ifade edebilirdik; "... hava sıcaklığı ve toprağın sert yapısı dikkate alındığında Mersedes'in çamura saplanmasının mümkün olmaDIĞI, sanıkların bu beyanlarının kendilerini cezadan kurtarmaya yönelik olDUĞU ANLAŞILDIĞINDAN ...
Av.Esin Kılıç Erdoğan Sayın Fırat Bayındır, son zamanlarda okuduğum en hoş yazıydı, [:)]aktardığınız için teşekkürler!
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 05:59:21