 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Aşkın davasının savcı ve yargıçlara inceleme istem |
Kaan V. |
İzmir Baro Başkanı Nevzat Erdemir, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın davasına bakan cumhuriyet savcısı ve yargıçlar hakkında ''görev ve yetkilerini kötüye kullandıkları'' iddiasıyla inceleme başlatılmasını istedi.
İzmir Baro Başkanı Erdemir, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başkanlığı'na gönderdiği yazıda, anayasaya göre suçluluğu hükmen
saptanıncaya kadar kişinin suçsuz sayıldığını ve ceza sorumluluğunun
kişisel olduğunu bildirdi.
Erdemir, 2547 sayılı YÖK Yasası'nın 53/2-b maddesine göre,
üniversite rektörleri, rektör yardımcıları ile üst düzey kuruluş genel
sekreterleri hakkında, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyelerinden
oluşturulan 3 kişilik kurulun son soruşturmanın açılıp açılmaması
yolunda karar vermesi gerektiğini vurguladı.
İzmir Baro Başkanı Erdemir, şunları kaydetti:
''Öngörülen tutuklama nedenlerinden hiçbiri somut oluşmadığı
halde, Rektör Yücel Aşkın'ın tutuklanması ve yargılamanın tutuklu
olarak sürdürülmesinde ısrar edilmesi olgusu, davaya bakan
yargıçların, yansız ve objektif olmadığının en somut kanıtı olarak
değerlendirilmelidir. Bu haksız ve hukuka aykırı tutuklama, Yüzüncü
Yıl Üniversitesi'nde görevli Genel Sekreterin tutukevinde, uğradığına
inandığı haksızlığa dayanamayıp yaşamına kıymasına yol açmıştır. Bu
intihar, yaşanan dramı daha da vahim hale getirmiştir. Görev ve
yetkilerini kötüye kullanan cumhuriyet savcısı ve yargıçlar hakkında
inceleme başlatılmasını istiyoruz.''
__________
İzmir Barosu'ndan Rektör Yücel Aşkın Yargılamasına İlişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na Başvuru:
İzmir;27/12/2005
Sayı; 074/
HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
BAŞKANLIĞINA
ANKARA
ÖZÜ: TCK md 257 vd. uyarınca C. Savcısı ve Yargıçlar hakkında inceleme başlıtılması istemidir.
AÇIKLAMA :
1) Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Sayın Yücel AŞKIN' ın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasına aykırı davrandığı savı ile evinde arama yapılmış, bir kısım tarihi eserlere el konulmuş ve rektör hakkında açılan kamu davası sonucu bu eserlerin kültür ve tabiat varlıkları kurulu listesine kayıtlı özel koleksiyon olduğu saptanmış ve daha sonra da rektörün bu dava nedeniyle beraatine karar verilmiştir.
2) Yine aynı rektör hakkında ihaleye fesat karıştırdığı ve çete kurduğu savı ile Van Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır. Oysa ki ;
2547 Sayılı YÖK yasasının 53/2-b. Maddesine göre ; ÜNİVERSİTE REKTÖRLERİ, REKTÖR YARDIMCILARI İLE ÜST KURULUŞ GENEL SEKRETERLERİ HAKKINDA, YÜKSEKÖĞRETİM KURULU ÜYELERİNDEN OLUŞTURULACAK ÜÇ KİŞİLİK KURULUN SON SORUŞTURMANIN AÇILIP AÇILMAMASI YOLUNDA KARAR VERMESİ GEREKİR. ;
Bu yasal ve hukuksal prosedür Van 100.Yıl Üniversitesi Rektörü ile ilgili soruşturma sırasında gözardı edilmiş ve kendisi hakkında usul kurallarına aykırı biçimde kamu davası açılmıştır.
Yoruma gerek bırakmayacak (eski deyimiyle tevil ve tefsire yer bırakmayacak) kadar açık olan yasa kurallarına ( Anayasa , YÖK Yasası , TCY , 4422 Sayılı ve CMY'na ) aykırı biçimde rektör AŞKIN hakkında kamu davası açan Cumhuriyet Savcısı ile usule ve yasaya aykırı biçimde açılan bu davayı yani iddianameyi reddetmesi gerektiği halde; tutuklama kararı veren yargıçların hukuksal durumunun TCK' nın 257 maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir . Yargılamaya konu davada; TCK.nun 257 maddesinde tanımlanan suçun oluştuğu yolunda çok ciddi kanıtlar mevcuttur. Yine CMK madde 100 de öngörülen tutuklama nedenlerinden hiç birisi somut olayda oluşmadığı halde, adı geçen rektörün tutuklanması ve yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesinde ısrar edilmesi olgusu da davaya bakan yargıçların yansız ve objektif olmadığının en somut kanıtı olarak değerlendirilmektedir.
2547 Sayılı Yasanın öngördüğü prosedürdün işletilmemesi için ; rektörün çete kurmakla suçlanması , ögeleri oluşmayan 4422 Sayılı yasaya atıfta bulunulması sıradan bir nitleme ( tavsif ) veya yorum hatası olarak kabul edilemez. Bu görev suçunun kasıt ögesinin oluştuğunun göstergesi , kanıtı olarak kabul edilmelidir.
Anayasamıza göre suçluluğu hükmen saptanıncaya kadar kişi suçsuz sayılır. (Md.38) Ceza sorumluluğu kişiseldir .( Şahsidir )
Yine, mevcut usul kurallarına göre yargılamanın tutuksuz olarak yapılması asıl, tutuklama ise istisnadır. Öyle olduğu halde suç duyurusuna konu somut olayda bu yasa ve anayasa kuralları tümüyle dışlanmış, kamu vicdanı incitilmiştir.
Bu haksız ve hukuka aykırı tutuklama, 100.Yıl Üniversitesinde görevli Genel Sekreterin Tutukevinde; uğradığına inandığı haksızlığa dayanamayıp yaşamına kıymasına yol açmıştır.Bu intihar, yaşanan dramı daha da vahim hale getirmiştir.
2 Toplum içinde yeri ve konumu ne olursa olsun hiçbir kişi veya kurumun hukuk kurallarını ihlal etme ayrıcalığı yoktur ve olamaz. Yargı bağımsızlığı yargıç ya da savcılara tanınmış bir ayrıcalık değil, adaletin her türlü kuşku ve baskıdan arınmış biçimde gerçekleşmesine yarıyan bir kurumdur. Hakka ve hukuka inanan hiçbir hukukçunun bu olay karşısında susma, olan biteni seyirci gözüyle izleme hakkı yoktur. Çünkü, yargı erki hepimizindir. Adalet hepimizindir.Onu aramak, onu savunmak, onu yaşama geçirmek hepimizin ortak görevidir. Öyle olduğu içindir ki; Avukatlık Yasası barolara hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma ödevi yüklemiştir.
Toplumu, adalete olan inanç ve güven ayakta tutar. Bu güvene aykırı her türlü tutum ve davranış adaletin zararınadır.
Bu itibarla yakınmaya konu somut olayda titiz biçimde inceleme yapmak ve sorumluları hakkında yasal işlem başlatmak gerekir.
Vereceğiniz karar, elbette sizin hukuk ve adalet anlayışınızın ürünü olacaktır.
Saygılarımızla.
İzmir Barosu Yönetim Kurulu adına
Baro Başkanı
Avukat Nevzat Erdemir
KAYNAK: 1. HABERTÜRK
2. https://www.izmirbarosu.org.tr |
microcosmos |
konu hakkında ne zaman ağzımızı açmaya kalksak,''kimsenin yargıya müdahale hakkı yoktur,yargı bağımsızdır,görülmekte olan dava hakkında yorum yapılmaz,görüş açıklanmaz,hem bu anayasal suçtur,ayrıca beyefendi siz bir de hukukçu olacaksınız,sizin bu konularda hiç konuşmamanız gerekli...''gibi yanıtlar alıyoruz.
yargıya müdahale kavramı nedir,neleri kapsar,izmir barosu yargıya müdahale mi etmektedir,onbinlerce hukukçunun hocası Erdoğan Teziç açıklamalarıyla yargıya müdahale mi etmiştir.?
van da görülen dava hakkında herkes ağzına fermuar mı çekmelidir,bu dava franz Kafka nın ''dava'' sını hiç mi çağrıştırmamaktadır.?(romanda joseph K. bir soruşturmaya uğrar,tutuksuz yargılanır,ama yargılama sırasında suçunu öğrenemez,cezası infaz edildiğinde bile ki ceza-ölümdür-suçunu öğrenemez.)
rektör kamu ihalelerinde ita amiridir,ihale sürecinde bir yetkisi yoktur,ihaleyi ihale komisyonu yapar.hal böyleyken neden hiç bir ihale komisyon üyesi yargılanmıyor?rektör çete kurup yerine göre 6-7 kişiden oluşan komisyon üyelerine nasıl baskı kurmuştur.?iki kişilik çete olur mu?
rektör suçludur ya da suçsuzdur,bunu bilemeyiz şimdilik.ama bu davanın kamu vicdanını zedelediği kuşku götürmez.ben meslek hayatımda ilk kez islami basının yargıyı desteklediğini görüyorum.bizim hukukumuz şeriattir diyen köşe yazarları bile bu konuda destek oluyor.bu kuşkularımı daha da artırıyor.
zaten bu nedenle erdoğan teziç yargıçlara''geleceğinizi düşünün'' diye sesleniyor.ama bu da bir gazetede manşet yapılıyor,yargıya müdahale diye.
laiklik,evet,türkiye nin hassas noktası.kimse rektör suçsuzdur demiyor,soruşturma ve kovuşturma noktalarında hukuksuzluklar var diyor.ama bunu söyleyince de bazı kesimlerce''adam cumhuriyetçi diye,laik devleti savunuyor diye suç mu işlesin''gibi enteresan eleştirilerle karşılaşıyorsunuz.
şimdi baronun başvurusuyla olay yeni bir boyut daha kazandı.ben bunun yargıya müdahale olmayacağı kanısındayım.
|
Bugünün tarihi: 03/05/2025 09:07:36 |