duygusal26 |
ÖZETİ:Askeri Ceza Kanunun 30/B maddesinde belirtilen suçlardan hükümlü olanların; bu cezalar ertelenmiş, para cezasına veya tedbire çevrilmiş yada affa uğramış olması halinde dahi yedek subay statüsüne alınmaları mümkün değildir
Davacı vekilinin 25 Haziran 2001 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde, müvekkilinin Eğitim Fakültesi mezunu olduğunu, Diyarbakır Melikahmet Lisesinde Resim Öğretmeni olarak görev yaptığını, askerlik hizmetini yapmak için ilgili kuruma başvurduğunu ve gerekli şartlara haiz olduğundan yedek subay adayı olarak askerlik kararı aldırdığını, müvekkilinin 16 yaşında iken işlemiş olduğu ve paraya çevrilerek ertelenen cezasının gerekçe gösterilerek yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının er olarak tadil edildiğini ve 18 aylık er statüsü ile birliğe sevkinin yapılmasına karar verildiğini ve 15.05.2001 tarihinde Antalya 3 ncü P.Er Eğt.Tug.K.lığına sevkinin yapıldığını ve askerlik hizmetine başladığını, müvekkilinin söz konusu cezasının paraya çevrilip ertelendiğini, cezası ertelenen hükümlünün beş sene içinde mahkumiyet olmadığı takdirde ertelenmiş olan mahkumiyetin esasen vaki olmamış sayılacağının Türk Ceza Kanununun 95 nci maddesi ile hüküm altına alındığını, bu konuda Danıştay içtihadı Birleştirme Kurulu Kararı olduğunu, ayrıca Diyarbakır 1 nci Sulh Ceza Mahkemesinin 1994/437 müt. sayılı kararı ile sabıka kaydının silindiğini, idarece tesis edilen işlemin iptalini ve yürütmenin durdurulmasını dava ve talep etmiştir.
Davacının yürütmenin durdurulması talebi AYİM İkinci Dairesinin 04 Temmuz 2001 gün ve Gensek No:2001/232, Esas No:2001/527 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinde; eğitim fakültesi mezunu olan davacı hakkında yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının, askere sevkten önce emniyeti suistimal suretiyle hırsızlık suçundan altı ay yirmi gün hapis cezasıyla mahkumiyetinin tespit edilmesi üzerine bu mahkumiyetin yedek subay olmasına engel teşkil ettiğinden er olarak tadil edildiği, davacının 24 Şubat 1987 tarihinde işlediği emniyeti suistimal suretiyle hırsızlık suçundan dolayı Diyarbakır 1 nci Sulh Ceza Mahkemesinin 10 Temmuz 1989 gün ve 1987/557 Esas, 1989/660 Karar sayılı ilamı ile TCK’ nun 491/3, 59/3 ve 59/2 nci maddeleri gereğince altı ay yirmi gün hapis cezasıyla mahkumiyetine karar verildiği ve bu cezanın 647 Sayılı Kanunun 4 ncü maddesi gereğince 60.000 TL ağır para cezasına çevrilerek ertelendiği, 18 Temmuz 1989 tarihinde bu kararın kesinleştiği, ayrıca Diyarbakır 1 nci Sulh Ceza Mahkemesinin 12 Ağustos 1994 tarih ve 1999/437 müt sayılı kararı ile adli sicildeki kaydının 3682 Sayılı Kanunun 8 nci maddesi gereğince silinmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
T.C. Anayasasının 72 nci maddesinde, askerlik hizmetinin her Türk’ ün hakkı ve ödevi olduğu, bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Anayasanın bu hükmüne uygun olarak askerlik hizmeti, 1111 sayılı Askerlik Kanunu ve 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanununda düzenlenmiştir.
1076 sayılı Kanunun 3 ncü maddesinde, dört yıl ve daha fazla süreli fakülte, akademi, yüksekokul ve enstitüler ile Milli Eğitim Bakanlığınca bunların dengi olduğu kabul edilen yurtdışı öğrenim kurumu mezunu olup ta Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine göre askerliğe elverişli olanlar yedek subay olabilmekte ancak yükümlülerin Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaç duyduğu yedek subay miktarından fazla olması halinde isteklilerin, yükümlülüklerini er olarak yerine getirebilecekleri, isteklilerin ayrılmasından sonra kalan yükümlüler ihtiyaçtan fazla ise Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacı bunların arasından seçilerek saptanacağı, yedek subayların hizmet sürelerinin 18 ay olduğu, hizmet sürelerinin barışta Genelkurmay Başkanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile oniki aya kadar indirilebileceği belirtilmiştir. 1111 sayılı Askerlik Kanununun 5 nci maddesinde de, 1076 sayılı Kanun hükmüne tabi yükümlülerden; bu yükümlülüklerini istekleriyle veya seçim sonucu yedek subay adayı olmadıkları için erbaş veya er olarak yerine getireceklerin hizmet süresinin aynı celbe tabi olup yedek subay adayı olarak ayrılanların hizmet süresinin yarısı kadar olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Bugün için yedek subay adayı olarak ayrılanların hizmet süresi 16 ay olarak belirlenmiş olup yedek subay olabilme imkanı ve hakkı mevcutken yedek subay adayı olamadıkları için yükümlülüklerini erbaş ve er olarak yerine getirecek olanların hizmet süresi belirtilen 16 aylık sürenin yarısı olan sekiz aydır. Bu kapsamda 8 aylık hizmete tabi tutulacak yükümlülerde öncelikle yedek subay adayı olabilme şartı aranacaktır. Yedek subay adayı ve dolayısıyla yedek subay olabilme şartlarını taşımayan kişiler ise 1111 sayılı Askerlik Kanunu gereğince, er statüsünde asker edilecekler ve bunların muvazzaflık hizmet süreleri aynı Kanunun 5 nci maddesi gereğince 18 ay olacaktır.
1076 sayılı Yedek subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanununun 8 nci maddesinde " Yedek subay adayı olarak askere sevkten evvel veya yedek subay yetiştirilmekte iken aşağıda engel hali olduğu anlaşılanlar askerlik hizmetlerini durumlarına göre er veya erbaş olarak tamamlarlar. a)1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde Subaylıktan çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahkum olanlar,- 2. Kamu hizmetlerinden müebbeden yasaklı olanlar,- 3. Hileli müflis olduğu ilan edilenler, b) Yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde; -Disiplinsizlik ve ahlaki durumları sebebiyle yedek subay çıkarılması uygun görülmeyenler,-1. Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetine gölge düşüren veya askerliğin şeref ve haysiyetiyle bağdaşmayacak eylemlerde bulunanlar ile tutum ve davranışlarıyla yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü ideolojik görüşü benimsemiş olduğu anlaşılanlar, okul disiplin kurallarının vereceği subay olamaz kararı üzerine er olurlar. c) Yedek subay öğreniminde başarı gösteremeyenler, erbaş olurlar, Bunların yerine getirecekleri hizmet süresi 1111 sayılı Kanunun 5 nci maddesinin 1 nci fıkrasında belirtilen süre kadardır" hükmü öngörülmüştür.
Buna göre; Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahkum olanların yedek subaylık statüsünü kazanamayacakları dolayısıyla yedek subay veya bu statüde erbaş ve er olamayacakları, açıkça belirtilmiştir.
Davacının 24 Şubat 1987 tarihinde işlediği emniyeti suistimal suretiyle hırsızlık suçundan dolayı Diyarbakır 1 nci Sulh Ceza Mahkemesinin 10 Temmuz 1989 gün ve 1987/557 Esas, 1989/660 Karar sayılı ilamı ile TCK’ nun 491/3, 59/3 ve 59/2 nci maddeleri gereğince altı ay yirmi gün hapis cezasıyla mahkumiyetine ve bu cezanın 647 Sayılı Kanunun 4 ncü maddesi gereğince 60.000 TL ağır para cezasına çevrildiği ve ertelendiği hususlarında taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacının bu mahkumiyetinin Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan çıkarmayı gerektirip gerektirmediğinin öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bir subayın hangi suçlardan ne cins ve süreli bir ceza aldığı takdirde subaylıktan çıkarılacağı Askeri Ceza Kanununun 4551 Sayılı Kanunla değişik 30 ncu maddesi ile 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvveleri Personel Kanununun 50 nci maddesine 4699 sayılı Kanunla eklenen (d) fıkrasında gösterilmiştir.
Buna göre, ertelenmiş para cezasına veya tedbire çevrilmiş, affa uğramış olsa bile hırsızlık suçundan hükümlülük hali Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan çıkarılmayı gerektirmektedir.Bu suretle 1076 sayılı Kanunun 8 nci maddesi ile subaylıktan çıkarılmayı gerektiren bir suçtan mahkum olanların yedek subaylık statüsüne girişleri baştan önlenmiştir.
Davacının sabıka kaydının adli sicilden silinmesi durumu mahkumiyeti ortadan kaldırmayacağı, bu mahkumiyetin sonucu olarak kaybedilen haklarını geri getirmeyeceği sonucuna varılmakla, davacının bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ve mevzuat hükümlerine göre davacının durumu değerlendirildiğinde; emniyeti suistimal suretiyle hırsızlık suçundan hükümlü bulunması nedeniyle yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının idarece er olarak tadil edilmesi işleminin mevzuata ve hukuka uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
Yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,
zzz |