 |
21/08/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Avrupa Birliği - Orhan Pamuk - Türkiye |
Emrah Yavuzcan |
AP Türkiye Raportörü Camiel Eurlings, Orhan Pamuk hakkındaki davanın Adalet Bakanlığı tarafından durdurulmamış olmasının hayal kırıklığı yarattığını belirterek Bu dava AB'nin temel değerlerine aykırı.Türkiye açısından çok olumsuz bir gün; demiş... Girmek isteyen kaldı mı AB'ye?
AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk de tepkilerin şiddete dayalı olmasının doğru olmadığını söylemiş....
Orhan Pamuk davasının duruşmasının ardından bir basın toplantısı düzenleyen Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Hollandalı Camiel Eurlings, duruşmada İngiliz diplomatın tartaklanmasının çok çirkin bir davranış olduğunu söylemiş...
Eurlings, Orhan Pamuk'a karşı davanın yeni yasaya göre açıldığını belirterek,Burada Adalet Bakanlığı'nın bir yetkisi sözkonusu. Davanın Adalet Bakanlığı tarafından durdurulmamış olması hayal kırıklığı yarattı. Bu dava sadece Avrupa'da temel değerlere karşı değil. Bir kişinin serbestçe görüşlerini ifade edebilmesi lazım. Ben Türkiye rapörtörü olarak Türkiye'deki reform sürecine destek vermiştim. Hükümet AB yolunda ciddiyse bu davanın ertelenmesi lazım. Dava AB'nin temel değerlerine aykırı. Hükümet reform taahhüdüne sadık kalmalı demiş... Kim neye sadık kalıyor o da açık...
Dava sürecinde bu açıklamaların yapılması, bu heyetlerin davayı izlemesi
yargıya açıkça müdahale değilse nedir? |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
5 SORUDA ORHAN PAMUK DAVASI
1 - Pamuk'un davaya konu olan sözleri neydi?
- Pamuk 6 Şubat 2005'te İsviçre'de yayımlanan Das Magazin dergisinde "Bu topraklarda 30 bin Kürdü ve 1 milyon Ermeni'yi öldürdük. Türkiye'de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum'' dedi.
2 - Dava neden açıldı?
- Pamuk'un sözleri Aktüel dergisinin şubat-mart sayısında yayımlandı. Kırklareli Kapalı Cezaevi'ndeki hükümlü Sebahattin Zorlu ve Kayseri'de yayıncılık yapan Mehmet Özet'in suç duyuruları üzerine Şişli Başsavcılığı 30 Haziran 2005'te dava açtı. İddianamede TCK'nın, "Türklüğü alenen aşağılamak" başlıklı 301. maddesine muhalefetle suçlanan Pamuk'un 3 yıla kadar hapsi istendi.
3 - Dava baştan önlenebilir miydi?
- Hükümet, "Türklüğe hakaret" davalarını Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlayan eski TCK döneminde harekete geçseydi önlenebilirdi. Ancak, Şişli Savcılığı'nın 17 Mayıs'ta bu konuda yönelttiği izin sorusu bakanlık tarafından, yeni TCK'nın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005'ten sonra yanıtlandı. Bakanlık, "Yeni yasaya göre Adalet Bakanı'nın yetkisi yok" yanıtı ve "Röportaj, eski TCK yürürlükteyken yapıldı. Sanık lehine olan eski TCK uygulanarak dava engellenebilirdi" görüşüyle de eleştirildi.
4 - Pamuk, sözleri konusunda hiç açıklama yaptı mı?
- CNN Türk'te, "Ben, ne 'Türkler Ermenileri öldürdü' dedim, ne 'biz öldürdük' dedim, ne de 'soykırım' dedim... '1 milyon Ermeni öldürüldü' lafını o an lafın gelişi öyle söyledim. Ama dürüstlük ve sorumluluk, söylediğiniz şeyin arkasında durmayı gerektirir" dedi.
5 - Şimdi ne olacak?
- Davanın görülüp görülmeyeceğini belirleyecek olan Adalet Bakanı Cemil Çiçek'i8 önünde üç yol var. Dava; Çiçek yargılama izni verirse görülecek, izin vermezse düşecek. Çiçek, yetkisinin olmadığını belirtirse, kararı mahkeme verecek. Mahkeme, bu yanıtı "izne gerek olmadığı" şeklinde yorumlayarak yargılama yapabileceği gibi "izin verilmediği" şeklinde algılayarak davayı düşürebilecek.
|
cancandan |
AB nin mahkemeye intikal etmiş her olaya(özellikle Türkiye aleyhine birtakım faaliyette bulunan kişilerle ilgili davalarda) müdahalesi artık sadace bağımsız yargıya müdahale değil bizim egemenliğimize müdahale oluyor.Egemen bir ülkenin iç işlerine bukadar nasıl karışılır anlayabilmiş değilim.
Adalet Bakanlığının AB ye aykırı bir tutum içinde olacağını sanmıyorum.Ama zaten bu olayda görünen oki uygulanacak kanun eski kanun.Çünkü suçun işlendiği zaman yürürlükte olan kanun failin lehineyse yürürlükten kalkmış olsabile eski kanun uygulanır.
Orhan Pamuk arkasında AB varken bu işten çabuk kurtulacak gibi görünüyor. |
Av.Mehmet Sonat |
Orhan Pamuk#8217;un sözleri bize göre yanlıştır. Ancak; düşünce (açıklama) özgürlüğü sadece sübjektif olarak bize göre doğru olanı söyleme özgürlüğü değil, her türlü düşünceyi (yanlışı da) söyleme özgürlüğüdür. Yanlış olduğunu düşündüğümüz düşünceye karşı herkesin (karşı) düşüncesini söyleme özgürlüğü de elbetteki bu özgürlük kapsamı içindedir.
Orhan Pamuk davası işte bu sınırlar içinde tartışılmalıdır. Bu sınırlar ölçü alındığında; Orhan Pamuk#8217;un yargılanması da, şiddet ve hakarete varan tepkiler de yanlıştır ve asıl suç unsuru bu hakaret ve tepkilerde mevcuttur.
Bu noktada sorun olan ve asıl tartışılması gereken Orhan Pamuk#8217;un düşüncelerine katılıp katılmama değil, düşünce açıklama özgürlüğüne sahip çıkılması sorunudur. Bizce doğru davranış biçimi; açıklanan düşüncelere yüzde yüz karşı olsanız da o düşünceleri açıklayanın hakkına saygı göstermektir. Aksi halde düşeceğiniz açmaz; #8220;benimle ayni görüşte olanların hakkı var, aykırı olanların yok#8221; yanlışıdır.
Ancak her türlü düşüncenin açıklanmasına kayıtsız şartsız saygı gösterilmesi gerektiğinin kabulü halinde, Orhan Pamuk#8217;un sözlerine ve Avrupa Birliği#8217;nin yanlışlarına (yargıya müdahale, bir çok Avrupa ülkesinde #8220;soykırım yoktur#8221; demenin suç sayılması vb.) çok daha aklı başında ve değer verilebilir tepkiler gösterilebileceği ve bu tepkilerin önemseneceği kanısındayım.
|
Av.Mine Uzun |
Sayın Mehmet Bey'e ben de katılıyorum. Her türlü düşünce, şiddete başvurulmamak şartıyla dile getirilebilmelidir. Dava sonunda yaşanan ve asıl eleştirilmesi gereken protestolar şiddet içerdiği için desteklenemez diye düşünüyorum. Davadan önce yazılan ve benim de tamamen katıldığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum:
https://www.milliyet.com/2005/12/14/yazar/akyol.html |
fcob |
. Orhan Pamuk, Amerikalı ve Avrupalı bilim adamlarının birçoğunun katılmadığı; buna karşılık Washington'ın ve Brüksel'in siyasilerinin ve bürokratlarının dayatmak istedikleri emperyalist tutuma destek veren açıklamalar yapıyor.
. Başkan Bush'un ve Brüksel çevrelerinin Orhan Pamuk'a verdikleri desteğin nedenleri de ortaya çıkıyor. Ben söylemiyorum, kendileri söylüyorlar.
. Bir parantez açıp ABD ve AB'nin soğuk savaş sonrasında Türkiye ve Ortadoğu politikalarına bakalım. Avrupa Parlamentosu'nun kararlarına, ABD organlarının tutumuna baktığımız zaman Kürdistan ve Ermenistan projelerinin devreye sokulduğu anlaşılıyor.
. AB ülkelerinin her biri art arda ''soykırım kararları'' çıkarıyor. Bunlar, Lozan'ı Sevr'e taşımaya yönelik kararlar ve politikalar.
. Bu arada Irak; ABD, İngiltere ve kimi diğer AB üyeleri tarafından işgal ediliyor. 21. yüzyılın en büyük soykırımı başlatılıyor.
. Şimdi Orhan Pamuk kalkıp Batılı tarihçilerin bile desteklemedikleri: Yeni emperyalizmin, Brüksel'in ve Washington'ın ağzından dile getirdiği görüşleri tekrarlıyor.
. Ve bu nedenle Bush'tan ve Brüksel'in memurlarından destek alıyor. Emperyalizmin çirkin yüzünün içimize yansıyan çarpıklığını yaşıyoruz.
. Orhan Pamuk acaba Irak'ın işgaline karşı çıkan bir yazar ve düşünür olsa durum nasıl olurdu? Bush ve Brüksel memurları Pamuk'a hangi gözle bakarlardı?
. Yüzüne bile bakmazlardı, adını bile hatırlamazlardı. Emperyalizmin görüşlerine destek verdiğiniz zaman sizi göklere çıkarırlar. Çünkü onlarla ''çıkar ortaklığına'' girmiş olursunuz.
. İşin en acı ve çarpıcı yanı da şu; sömürgecilerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz ve bunu özgürlük adına, demokrasi adına diye pazarlıyorsunuz! Türkiye ve bölge ülkelerine karşı Batı emperyalizminin yanında yer alıyorsunuz. Ne acı... Olayın en çirkin ve rahatsız edici yanı bu. |
emin |
ne desem hoca verir talkımı yutar salkımı diye bir laf vardır arkadaslar bu ab nin ve imf muhtesem ıkılısının oynadıgı oyunlardan biri türkün türkten baska bır dostu olmaz |
Emrah Yavuzcan |
Orhan Pamuk#8217;un Nobel Edebiyat Ödülü almasından kıvanç duyacak mısınız?
Bir Türk yazarı bir kez daha Nobel Edebiyat Ödülü#8217;ne aday gösterildi. Bu kez gündemdeki isim, adı Nobel Edebiyat Ödülü adaylığı ile özdeşleşen Yaşar Kemal değil, Orhan Pamuk. Şimdi, açık yüreklilikle kendi kendimize sormamız gerekiyor. Orhan Pamuk, hangi edebi yapıtları ile Nobel Ödülü#8217;ne aday olmaya layık bulundu. Hangi yapıtları ile #8220;belki de#8221; ödüle layık görülecek?
Yoksa bu ödül, edebi değil #8220;siyasi#8221; çıkışlarına mı verilecek? Ve yine kendi kendimize şu soruyu sormalı ve içtenlikle yanıtlamalıyız: #8220;Türkler, bir milyon Ermeni#8217;yi, 30 bin Kürt#8217;ü öldürdü#8221; dediği için Batı#8217;nın gündemine gelen ve büyük olasılıklı bu sözleri dolayısıyla Nobel adaylığı yolu açılan Orhan Pamuk#8217;un alacağı Nobel Edebiyat Ödülü#8217;nü kimler içine sindirebilecek. Ve kimler, #8220;bizim de Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış yazarımız var#8221; diye kıvanç duyacak?
Bir Türk yazarının Nobel Edebiyat Ödülü alması, yıllardır süren arzumuzdu. Hemen her yıl Yaşar Kemal#8217;in adaylığı ile ilgili haberleri heyecanla okur, bir kere de bizim yazarlarımızdan birisi bu ödülü alsa diye hayıflanırdık. Bir Mısırlı ya da Meksikalı#8217;ya ödül verdiklerinde kıskanır, #8220;bizim yazarlara, Türk olduğu için verilmiyor#8221; bahanelerinin arkasına saklanırdık. Ama şimdi belki de bir Türk yazara Nobel Edebiyat Ödülü verilecek. Ama bu bizim beklediğimiz ödül olmayacak. Pamuk#8217;un (belki de) alacağı Nobel Edebiyat Ödülü kaç Türk#8217;te kıvançlanma duygusu yaratacak merak ediyorum doğrusu.
Diyor ki Pamuk; #8220;Türkler 1 milyon Ermeni#8217;yi, 30 bin Kürt#8217;ü öldürdü.#8221; Orhan Pamuk#8217;un bu rakamları nereden bulduğunu tartışacak değiliz. Zira, rakamları da, vurgusu da tartışmaya açılamayacak kadar gerçeklerden uzak. Üstelik de tek yanlı bakış açısının ürünü.
Yazarın, üstelik de Nobel Edebiyat Ödülü#8217;ne aday gösterilen bir yazarın dünyaya yansız bakabilmesi, önyargılardan arınmış olması beklenirdi. Yazarın yansızlık iddiası varsa, bunu, yazdıklarıyla da söyledikleriyle de ortaya koyabilmesi gerekir. Türkler Ermenileri öldürdü de, tehcir olayları sırasında hiç mi Türk ölmedi. Fransızlar, İngilizler ve Ruslar tarafından silahlandırılıp milis güçler haline getirilen ve Anadolu insanının üzerine salınan Ermeniler hiç mi Türk öldürmediler? Türkler 30 bin Kürt#8217;ü öldürdü de, Kürk kökenli teröristler hiç mi Türk öldürmediler? Yazarın bu sorulara da yanıt verebilmesi gerekirdi...
Ermeni sorunuyla ilgili gerçeklere ulaşmak, bizim kuşaklar için tarih kitapları ve belgeler ile sınırlı. Ama Güneydoğu#8217;da olup bitenler konusunda belgeye, kitaba başvurmaya gerek var mı? Olaylar dün başladı, bugün de devam ediyor. Gözlerimizin önünde... Öğretmen, asker, çocuk, yaşlı binlerce Türk ve Kürt öldürüldü Güneydoğu#8217;da... Terörü, PKK terörünü, bu cinayetlerden ari tutmak, tüm cinayetlerin faturasını Türklere kesmek, insafsızlıkla açıklanamayacak kadar ağır bir yanılgıdır.
Daha önceki kimi kitapları üzerindeki #8220;çalıntı#8221; iddiaları henüz ortadan kalkmayan bir yazar Nobel Edebiyat Ödülü#8217;ne aday gösteriliyor. Neden? Çalıntı iddiasının ağır yükü altında ezilen kitaplardaki edebi başarı(!) için mi, yoksa Batı#8217;da kimi çevrelerin hoşuna gidecek, #8220;Ermeni#8217;yi kıran da Kürt#8217;ü kıran da Türklerdir#8221; dediği için mi?
Romanları gibi, alacağı ödül üzerine de şaibe gölgesi düşecek... Yazık...
Türkiye#8217;de kimi çevreler, uluslararası alanda başarıya giden yolu, Türklere sövmekten, kendi ulusumuzu aşağılamaktan geçtiği kanısındalar. O#8217;nun için vuruyorlar da vuruyorlar... Bunlara da yazık...
Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk#8217;a verilirse, kaç Türk bundan kıvanç duyacak bilemiyorum. Yazıları ve yapıtlarına değil de kendi ulusunu aşağılamasına övgü dizilen bir yazarın alacağı Edebiyat Ödülü, onur verici değil, onur kırıcı olacaktır.
İdris ADİL -10.10.2005
---------------------------
Nobel Edebiyat Ödülü#8217;ne değer görülen Harold Pinter, ödülün kendisine neden verildiğini anlamadığını, Nobel#8217;i Orhan Pamuk#8217;un hakettiğini söyledi. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Son günlerin en önemli gündem maddelerinden Orhan Pamuk tartışmasına PTT de karıştı
PTT Genel Müdürlüğü, Orhan Pamuk davasıyla ilgili dosyanın, postada gecikmesinin söz konusu olmadığını, gönderinin taahhütlü olarak duruşmadan bir gün önce postaya verildiğini söyledi.
PTT Genel Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, bazı basın yayın organlarında, "Orhan Pamuk davasıyla ilgili dosyanın, postadaki gecikmeden dolayı Adalet Bakanlığı'na geç ulaştığı" yolunda haberlerin yer alması nedeniyle bir açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.
Postada gecikmenin söz konusu olmadığı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Bahse konu haberler üzerine, kayıtlarımızın tetkiki neticesinde söz konusu gönderinin, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'nca APS olarak değil, taahhütlü olarak 15 Aralık 2005 Perşembe günü duruşmadan bir gün önce postaya verildiği anlaşılmıştır.
Postaya teslim edilen gönderilerin içeriğinin bilinmesi söz konusu olmayıp, işlem görmesi ve teslim süresi gönderinin türüne göre değişmektedir.
Taahhütlü gönderiler, postaya verildikten sonra normal olarak 2 günde alıcısına teslim edilmektedir. Hafta sonu resmi dairelere gönderi teslim edilemediğinden, söz konusu taahhütlü gönderi 15 Aralık 2005 tarihinde Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan teslim edilen diğer gönderilerle birlikte işleme tabi tutulmuş olup, Pazartesi günü saat 08.40'da Adalet Bakanlığı'na teslim edilmiştir." |
cem_ocan |
arkadaşlar önümüzde kimseyi,hiçbir ülkeyi suclamadan önce 2 seceneğimiz war;
1- ya milletlerarası hukuk ta da kabul edile ülke çıkarlarının önceliği ilkesini unutarak demokrasi-özgürlük bağlamında yaklaşıp gelişmiş ülkelerin oyununa geleceğiz,
2- ya da onların enbüyük silahı olan özgürlük söylemini bi kenara bırakıp yani somut olayda pozitif ayrımcılık yapıp oyunu kurallarına göre oynuyacağız.
soykırım yoktur diyeni cezalandıran bir anlayışa karşı o anlayşın silahıyla saldırmış olacağız
Olay tamamen siyasi dir!!!
Sorun şiddete tahrik ise ben ''30 bin kürt öldürüldü'' lafının ardından kürt etnik kimliğinin t.c. askeriine karşı şiddet eğilimine girmemesinin imkansız olduğunu düşünüyorum...
|
ariakas |
Bu Orhan Pamuk davasında söylenecek ve üretilebilecek o kadar çok cümle var ki.Aklımdakileri aktarmak için nerden başlasam diye bir dal tutamıyorum.
1. Demokrasinin beşiği olarak nedense imrenerek baktığımız AB nedense Türkiye'de korumaya çalıştığı insanlar hakkında Türk yargı sistemine müdehale etmesi için nedense siyasi otoriteye baskı yapıyor.E siz demediniz mi yargı bağımsız olsun diye?Savunmadık mı beraber HSYK Adalet Bak. çatısından kurulsun diye?Hakimlik teminatı kuvvetlendirilsin diye?Şimdi kalkıp da bu davada siyasi otoriteye seslenerek bu davanın açılmasını engelleyin demek ne deme?
2. Aynı AB'nin başkenti sayılan Brüksel'de Fehriye ERDAL adlı bir teröristi Türkiye'ye iade edilmemek için binbir yalan uydurularak aklanmaya çalışılmaktadır. İlk önce hatırlarsanız Belçika iade etmeme kararında Türkiye'deki idam cezas idi.Ki bu hak verilebilecek bir karar.Çünkü bir ddevlet iadeyi isteyen devlet mevzuatında idam cezası olması durumunda iadeden kaçınabilir.Fakat o kalktı.Şimdiki gerekçe tabancanın yarı-otomatik olması.Yorum yok!!!
3. Dikkatinizi hiç çektimi bilmem.Türkiye aleyhine eser veren bütün yazar, yönetmen vesaire hepsi avrupadan kucak dolusu ödülle dönüyorlar.Orhan Pamuk bu sözlerinden önce ne üretti de nobele layık olabnilecek??Toplasan 10 tane hikayesi var.O sözlerden sonra nobele adaylığı perçinlenmedimi??Yılmaz Güney anti-Türk filmlerinden sonra kucak dolusu ödül almadımı??
4. Çirkin oyunlar içinde hala kurallarına uygun oynamaya çalışıyoruz.Bana kalırsa ülke çıkarları her şeyin üzerinde tutulmalı.koalisyon döneminde zannedersem Mesut Yılmaz Dışişleri Bakanıydı.AB için can atmıyoruz dedikten sonra Türkiye, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bak.lıkları gönül almaya çalışan AB parlementerleri ile dolmadı mı?
AB içinde kuralların üzerinde bir değer vardır anlaşılan.O da Brlik Değerleri.
Bu değerlerden birisinin de Hristiyanlık olduğunu unutmayalım. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Orhan Pamuk, savcılığa ifadesinde neler söyledi ?
Savcılığa verdiği ifadede Türklüğüyle gurur duyduğunu belirten Pamuk: '30 bin Kürt öldü' sözü, konuşulmayan bir tabunun yıkılması amacıyla ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yakın zamanındaki olaylar için söylenmiş bir laftır
Orhan Pamuk, Şişli Savcılığı'na verdiği ifadede, İsviçre'deki bir gazeteciyle İngilizce olarak yapılan röportajın önce Almancaya, daha sonra Almancadan Türkçeye çevrildiğini ve bu aşamalarda değişiklikler yapıldığını söyledi. Pamuk, ifadesinde Türklüğüyle gurur duyduğunu belirtti.
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 16 Aralık'ta yapılan duruşmada, dosya hakkında Adalet Bakanlığı'ndan görüş beklendiği için ifade veremeyen Pamuk, konuyla ilgili 17 Nisan'da savcıya ifade vermişti. İsviçre'de kendisiyle röportaj yapan gazetecinin yakın tarih konusunda bilgisiz olduğunu belirterek, tepki toplayan sözlerini bir tabuyu yıkmak için sarf ettiğini savunan Pamuk, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Böyle röportajlarda hep yaptığım gibi genel fikirlerimi kendisine aktardım. Bu bağlamda, Türkiye'nin AB'ye yakınlaşması, Türkiye'de tabu olan konuşulamayan konular açıldığında kendisine Türkiye'de Ermeni tehciri, Ermeni kıyımı konusunun nazik olduğunu söylemek için, 'Buralarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü' diye söyledim. Bu fikirlerin ülkemde söylenmemesinden rahatsızım, halen bu rahatsızlığım devam etmektedir."
"Çevirilerde değişmiştir"
"Bu röportajı İngilizce yaptık, daha sonra Almancaya, Almancadan Türkçeye çevrildi. Bu çevirilerde gazeteciler kendi üsluplarına göre değişiklikler olmuştur. Ben bu sözlerimle Türkiye Cumhuriyeti'ni tahkir etme gayesini gütmedim, zaten bu olaylar Türkiye Cumhuriyeti zamanında olmamıştır. Ben tarihçi değilim ancak ülkenin tarihiyle ilgili kitaplar okurum, düşünürüm, olay bundan ibarettir. Ben ayrıca Türk'üm, Türklüğümle de gurur duyarım, kafamda hiçbir zaman Türklüğü tahkir düşüncesi olamaz. '30 bin Kürt öldü' sözü de konuşulmayan bir tabunun yıkılması amacıyla söylenmiş bir laftır ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yakın zamanındaki olaylar için söylenmiştir."
Pamuk'un avukatı ise, Türklüğe veya devletin manevi şahsiyetini tahkir edici herhangi bir söz kullanılmadığını ve suçun unsurlarının oluşmadığını savunarak beraat talep etti.
|
Av.Esin Kılıç Erdoğan |
bı çok bildik bir hikaye. ama her yaşanışında, aynı soru işaretlerini yaratıyor.
ulusun çıkarları her şeyin üstündedir şeklindeki bir bakış açısı ne denli haklıysa, ifade özgürlüğünün savunulması da bir o kadar haklı bir bakış açısı.
ülkemiz üzerinde oynanan siyasal oyunlar ne denli büyük bir gerçekse, demokratikleşme yolunda adım atma ihtiyacımız da o denli yadsınamaz bir gerçek.
hatta bırakın Orhan Pamuk'u, bu sözlerin sahibi, sokaktaki bir adam olsun. bırakın demecin yabancı bir dergiye verilmiş olmasını, bu sözler bir kahvehanede edilmiş olsun. AByi Nobeli de bırakın bir kenara. karşınıza yine aynı hikaye çıkacak. bildik ama yine yanıtlanamamış soru işaretleriyle dolu.. |
Emrah Yavuzcan |
Sayın Esin K,
bu sözler eğer bir kahvehanede söylenseydi ve hakkında iddianame düzenlenen kişi herhangi bir kişi olsaydı AB heyeti ve çok saygıdeğer!!! AB Türkiye raportörü Lagendijk bu davayı takip eder ve açıklamalarda bulunur muydu? Evet yazar Türk bir yazar; demeç verilen basın, yabancı basın. Orhan Pamuk da olsa başka bir yazar da olsa zaten bir açığımızı arayan diğer ülkelere zemin hazırlamak değil de nedir bu olay? Tamam ifade özgürlüğü olmalı diyorsunuz, neyin ifade edilişidir Orhan Pamuk'unki? Katledilmiş gibi gösterilenleri tek tek saymış mıdır Pamuk? Gidin Van'a, Ermenilerin Türk'lere yaptığı katliamla ilgili müzeleri gezin. Bu saçma açıklamanın dış basına yapılması ve zaman olarak da bu zamanın seçilmesi bana göre kasıtlıdır. Nobel'e aday gösterilen bir yazarmış... Nobel barış ödülü için geçen yıl Türkiye'den 3 aday gösterilmişti ve 3'ünün de neden aday gösterildikleri oldukları ortadadır. |
Benna |
ORHAN PAMUK İÇİN BİRİSİ 'ÇOK SATAN AZ OKUNAN Bİ YAZAR' DEMİŞTİ. BEN HİÇ BİR KİTABINI OKUMADIM BUNU OKUYANLARA YADA SATANLARA SORMAK LAZİM.
BİZDE 'AYDIN' DENİLDİĞİ ZAMAN HER TÜRLÜ DEĞERE KÜFREDEN HER TÜRLÜ AHLAKSIZLIĞI ERDEM OLARAK SUNAN BİR PORTRE ORTAYA CIKIYOR. DÜSÜNCE ÖZGÜRLÜGÜ SÖYLEMİ GÜZEL BUNA DÜSÜNME ÖZGÜRLÜGÜ DİYELİM. AMA BU BİR BASKASINA BİR DEĞERE KÜFRETME HAKKINI KİMSEYE VERMİYOR. SÖYLEDİĞİ SÖZLER ASAGİLİK BİR PROPAGANDANIN MEYVELERİDİR. BU OLMUS VEYA OLMAMIS ARASTIRILSIN BAKİLSİN. AMA 30 BİN KÜRT NEREDEN CIKTI BÖYLE BİR OLAY BİLEN VARMİ GALİBA DAĞDAKİ VE İMRALIDAKİNİ KASTETTİ. KİN NEFRET EKENLER KENDİ KİN VE NEFRETLERİNDE BOĞULMAYA MAHKUMDURLAR. GÜZEL AB SİRİN AB DEMOKRATİK AB. VURULAN ASKERLERİ DEĞİL DAĞDAKİLERİ ZİYARET EDERSİNİZ. SİZ BÖYLE DEMOKRASİ SAMPİYONUSUNUZ EVET BAYAGİ İCERİDE YARDAKCİNİZ VAR MERAK ETMEYİN! |
afyon03 |
Vatanın bölünmesi, Devletin bütünlüğü ve Türklüğü aşağılama konularındaki düşünceler fiiliyata geçsin veya geçmesin kanunlarda suç oluşturması ve o kişilerin vatan haini olarak idam edilmesi lazımdır.
Bir ailede, aileyi parçalamak isteyenler yok edilir.
Bu olayların DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ ile ilgisi olmamalıdır. |
Av.Fırat Bayındır |
sayın Afyon03,
Hislerinizi anlamakla beraber, ifadelerinizin maksadını aştığını ve fazlasıyla fevri olduğunu düşünüyorum.
quote:ve o kişilerin vatan haini olarak idam edilmesi lazımdır.
Bir ailede, aileyi parçalamak isteyenler yok edilir. |
Bunları siz de bir kez daha değerlendirin lütfen. |
Av.Mine Uzun |
İyi de, dün vatan haini olanlara (!) sonradan itibarları iade ediliyor; lakin gideni geri getiremiyorsunuz. Pardon, aslında siz vatan haini değilmişsiniz diyoruz o kadar. Şimdi de canımızı sıkanları asalım, sonra yine "pardon" mu diyelim? |
afyon03 |
Devletin bekaasını korumsı yönünde böyle durumlarda idamın olması kanaatindeyim.
Osmanlı padişahları dahi İmparatorluğun korunması ve devamı için kardeşlerinin öldürülmesine rıza gösterdiğine göre, bizim vatanımızı korumak açısında idamı savunmak suçmu oluyor.
Bu konularda, dünyadaki bütün ülkelerdeki ceza kanunlarında ağır suç olarak cezalandırılıyorlar hatta bazılarında açık, bazılarında gizli olarak infaz ediliyorlar. |
Av.Mehmet Sonat |
Sayın afyon03,
Asmak, parçalamak, vatan haini, idam etmek gibi çağdışı deyimlerle ifade ettiğiniz ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİZE ! , düşünce özgürlüğüne olan saygımız gereği katlanıyoruz..
|
slug |
Bu konulari herhangi bir zeminde tartismaya bile kimsenin tahammulu olmamasi ilginctir. Gordugum kadariyla herkes hakli ve bir o oranda haksiz.
1. Dusunce ve ifade ozgurlugu bence de sinirsiz olmali. Ama bu forumdaki elit kitle icerisinde dahi buna tahammul edemeyenler var.
2. Orhan Pamuk Elbette bu fadelerinden dolayi yargilanmali; burasi bizim ulkemiz ve aksini istesek de degistirmedigimz surece kimse yasaya aykiri ayricalik beklememeli.
3. Cozum ne? Cook ama cok uzun yillar surecek bir egitim sureci. Ulkemizde belli kultur duzeyini yakalamis ve insan haklarini ozumsemis azinlikta (herhalde nufusumuzun %10 unu gecmez) bir kitle 'soyledikleri haksiz olsa da bu ifadelerinden dolayi O.P. hakkinda dava acilmasindan haliyle rahatsiz. Sorun zaten bu kitle degil ki. Henuz O.P. veya benzeri (bu biz de olabilirdik) sahislarin birey olma ozgurlugunden kaynaklanan ifadeleri nedeniyle yargilanmamasi gerektigini ne ANLAYACAK ne de OZUMSEYECEK egitim duzeyine ulasmis bir halk kitlesine sahibiz.
Devlet bu sayayi hala yasatmakta haklidir zira halk bu maddenin medenilestrilmesine hazmedecek yapida degildir. Bu maddeyi kaldirin herkes sorumsuzca agzina geleni soyler ve daha vahimi soylemde kalmaz eyleme doker. Cunku biz buyuz. Ama herseye ragmen daha vahim olan O.P.'un yargilanmasini kinayan kulturel kalkinmis kitlenin halidir. Bu kitleden enderattan sesler cikip Devlet olmanin onurunun pesine dusuyor. Tamam O.P. konsunda ifade ozgurlugunu savunalim ama bunu yaparken ulkemizin ic islerine utanmaz arlanmaz sekilde mudahale eden neudugu belirsiz yabanci parlameneterleri de kiniyalim (yumurta atalim demiyorum karisitirilmasin). AB ulkeleri zivanadan cikmis kendi vatandaslarina taninmayan bir yigin hakki 'bu haklari kaldirmaya hazir olmayan bir halka' dayatmaya calismaktadir ve bunu yapis amaclarinin da demokrasi ve ozgurluk oldugunu zannetmek safdillikten ote degildir. Bu ulkede PKK teroru; vatandaslarimizdan ve PKK yandaslarindan (yaklasik) toplam 40000 insanin olumune neden olustur ve ben herseye ragmen ulkemle, vatandaslarimla guru duyuyorum. Hala kimse sadece Kurt veya Turk diye birbirinden nefret etmiyor. AB ve ABD bizi kendisi gibi IRKCI yapmayi dahi bunca kana ragmen becerememistir.
Kissadan hise; biz egitim ve kultur duzeyimizi bu seviyelerde yasamaya devam ettigimiz surece bu tartismalari daha cok yapariz. TCK'nin soz konusu maddesinin henuz kaldirilmamsi geregine yukarda saydigim gerekcelerle inaniyorum. O.P. yargilanmalidir ve ifade ettigi savi bilimsel dayanaklarla ispat etmedigi takdirde hukum de giymelidir. O.P'a yumurta atan vatandaslarimizi da yan taraftaki durusma salonunda gormek isterim. Birde lutfen eski yasayla mi yargilansaydi yeniylemi de bu utanci yasamasaydik ikilemini icinizden silin. Kendime bu ikilemi yasamayi yakistiramiyorum. Boyle bir yasaya sahibiz diye neden utanmak zorundayim ki? Bu utanc sorunumu cozecek mi? Biz utaninca bu ulkenin vatandaslarinin kalitesi mi artacak. BIZ BUYUZ utaniyorsak yasadan once kendimizi degistirmeliyiz ki yasayi hazmedebilelim.
Diger taraftan O.P. olayinda taraflarin samimiyetsizliginin ic yuzunun buyk kismina aydinlanma saglayacak olan yaklasimla
https://www.hukuki.net/showthread.php?9449
bu forumda IZMIRLI adli arkadas tarafindan ortaya koyulmustur.
Dusunurun dedigi gibi 'taraflardan biri yanlis anlamaya veya yalan soylemeye meyilli oldugunda dostluklar biter' T.C. & A.B. iliskileri ile ulkemizin tum kurumlari bu zeminlerden ote yasamamaktadir. Samiyetsiz zeminde tartisma da adalet de olmaz. |
Av.Mehmet Sonat |
Sn. Av.Dilek Kuzulu Yüksel,
5 soruda Orhan Pamuk davası,
Orhan Pamuk davasına PTT#8217;de karıştı,
Orhan Pamuk savcılık ifadesinde neler söyledi?
deyip, suya sabuna dokunmadan kenara çekiliyorsunuz. Bu konularda söyleyecek sözünüz mü yok? Yoksa fikirlerinizi söylemekten mi çekiniyorsunuz? Yada sadece tartışmaları izlemek size yeterli mi geliyor? Merak ediyorum.
Bence, şöyle şöyle oldu, ben bu konuda böyle düşünüyorum, siz ne dersiniz ? şeklinde tartışma açmak ve görüşlerinizden bizleri mahrum etmemek daha doğru bir davranış biçimi olurdu.
|
afyon03 |
Sayım Mehmet SONAT
Benim söylediklerimi çağ dışı olarak görmenize üzüldüm.
Hiç bir düşünce aşırı şekilde hür olmamalıdır.
Sizin düşünce özgürlüğüne saygınız varmış, ancak bende o saygı o.p gibi olanlar için yoktur.
Tarih tekerrürden ibarettir. Geçmişimizi ne çabuk unuttuk. Her şeyin aşırısı tehlikelidir. Avrupalıların o.p olan ilgisinin nerden kaynaklandığını sağ duyulu olan TÜRK Milleti çok iyi bilmektedir.
Türkiyede bir avuç (sözde) aydın varmış gibi onları ciddiye almaları da bu sebebtendir. Ben bu vatanın toprak bütünlüğünün parçalanma konusunda hangi düşünceye sahip olurlarsa olsunlar ( bu düşünce özgürlüğü diye taraftar olanlarda dahil) yok edilmesi veya çıkmamak üzere müebbet hapse atılmasını savunuyorum.
|
Av.Esin Kılıç Erdoğan |
Sayın Emrah Yavuzcan,
Bu sözler orhan p tarafından değil de sokaktaki adam tarafından söylenmiş olsaydı elbette ki dediğiniz gibi
"AB heyeti ve çok saygıdeğer!!! AB Türkiye raportörü Lagendijk bu davayı takip etmez ve açıklamalarda bulunmazdı. zaten benim anlatmak istediğim de bu değildi. benim demek istediğim, düşünce özgürlüğü ve genel anlamda demokrasinin diğer olmazsa olmazlarının sınırları hala sağlıklı biçimde çizilememiştir, çizilmesi de çok mümkün değildir. bırakın türkiyeyi bir yana, dünyada bunu tam anlamıyla başarmış bir ülke olduğunu da zannetmiyorum. nedeni çok basit, bir özgürlüğün başladığı yerde, bir diğer özgürlüğün engellenmemesi neredeyse imkansızdır. insanlara bir konuda sonsuz bir hak verdiğinizde, diğerinin bir hakkını elinden alıyorsunuz... bıçak sırtı.... kuyumcu terazisi gerektiren bir denge.... o nedenle, kanımca bu tartışmaların sonu yoktur ki zaten bu forumda yazılanlar da bize bunu gösterdi. görüyorsunuz ya, iş asmaya kesmeye kadar vardı hatta. ben birebir orhan pamuk vakıasından değil, genel olarak ifade, düşünce vs özgürlüklerden bahsediyorum. ve bu tartışmaların sona erebileceğine de ne yazık ki htimal vermiyorum.
ikinci olarak, çok saygıdeğer avrupalıların, bizim her türlü iç işimize karışıyor olması bir Türk olarak gururumu rsonsuz derecede rencide ettiği gibi, midemi de bulandırıyor. "bu benim ülkem, bu benim sorunum, siz de kim oluyorsunuz!" diye bağırmak istediklerimin başında da bayan mitterand gelmekte. asma kesme meselesine gelince, bunun yalnızca anlık bir öfke fırtınası olduğunu ümit ediyorum. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Sayın mehmetsonat,
Tartışmanın hareketlenmesi için, dünyanın takip etmekte olduğu bu dava ile ilgili sıcak haberleri aktarıp tartışmayı biraz izlemeyi tercih ettim. Elbette benim de bu konuda görüşlerim var, açıklamaktan çekinecek olsam foruma hiç katılmazdım, öncelikle bunu belirtmek istedim. Tartışma öyle güzel bir noktaya gelmiş ki, sizin vesilenizle görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Ben de düşünce özgürlüğünden yana olmakla birlikte, her özgürlükte olduğu gibi düşünce özgürlüğünün daha doğrusu düşünceyi açıklama özgürlüğünün de sınırları olduğu, olması gerektiği inancındayım. Hepimizin bildiği bir ilke vardır, "Özgürlüğün sınırı, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerdir." Sayın Esin K. nın belirtmiş olduğu gibi bu sınırı net bir şekilde çizebilmek maalesef mümkün değildir. Ancak, açığa vurmuş olduğunuz düşünce bir başkasına zarar veriyorsa bence sınırı aşmış olursunuz.
Orhan Pamuk "Bu topraklarda Ermeniler ve Kürtler öldürüldü." diyerek ülkemize zarar verdi diye düşünüyorum. Soykırım ile itham edildiğimiz hatırlanacak olursa yazar bu sözleriyle ulusumuzun barbar, faşist olduğu inancını pekiştirmiş ve AB'ye bizi birliklerine almak için engel çıkaracakları bir bahane daha vermiş oldu.
Maalesef ülkemizin işi bu aşamadan sonra daha da zor olacak. İç işlerimize müdahale edilerek ülkemizin küçük düşürülmesi bir kenara, Türkiye Orhan Pamuk'u cezalandırırsa karşısına AB'yi, AİHM'yi alacak, insan hakları ihlali ile bir kez daha suçlanacak, tazminat ödemek durumunda kalabilecek, AB'ye adaylığımız bir kez daha gözden geçirilecek ve birliklerine almak için tavizde bulunmamızı talep edecekleri bir koza daha sahip olacaklar. Dolayısıyla ülkemiz hem maddi hem de manevi anlamda zarara uğrayacak. Türkiye Orhan Pamuk'a ceza vermezse yani yazar beraat ederse, yazarın sözleri bir nevi teyit edilmiş olacak ya da Avrupa bunu böyle değerlendirecek, yıllardır aksini ispat etmeye çalıştığımız soykırım iddiasıyla silbaştan karşı karşıya kalacağız. Yani yazar ülkemize uzun vadede de zarar vermeye devam edecek diye düşünüyorum.
Orhan Pamuk'un hiçbir kitabını okumuş değilim, yazar kimliğini, Nobel ödülüne adaylığı hak ediyor mu etmiyor mu bunu tartışacak bilgi donanımına da sahip değilim. Ancak, hiçbir dayanağı olmadan, böylesine hassas bir konuda ülkemizi uluslararası platformda zor durumda bırakacak, AB'nin ekmeğine yağ sürecek bir açıklamada bulunmasının, bunun için ülkemizi alet etmesinin tek sebebi şahsi çıkarlarıdır diye düşünüyor ve yazarı samimi bulmuyorum. Kimbilir belki O da birilerinin oyunlarına alet olmuştur (!!)
Ancak, suç her ne olursa olsun asla asmak kesmek taraftarı değilim, bu zihniyeti ve şiddete yönelik tepkileri de kınıyorum.
Saygılar. |
afyon03 |
Bu anlatılan görüşlerden anladığın kadarıyla Hükümetler abd, ab ve imf kaynaklı direktiflerle kurulduğu kannatine ve herşeye şüphe ile bakmaya başladım.
Benim yukarıda yorum yapanlar kadar uzman olmadığımı söylemek istiyorum.
Türkiyede alınan her kararda yukarıda saydığım devletler ve kuruluşların talimatları olduğunu anladım.
Demek ki TÜRK DEVLETİnde başta yargı olmak üzere tarafsız karar veremiyor.
Bu TÜRK CUMHURİYETİ halkına sorulmadan bir yerlere bağlanılıyor.
Bizi yönetenler MİLLETi cahil olarak gördüğünden, MİLLETe sorma ihtiyacı duymamaktadır.
|
unal1917 |
BUGÜN YAPILMAK ISTENEN ORHAN PAMUK ÖZELINDE BIR DÜSÜNCENIN BURNUNUN SÜRTÜLMESIDIR."ORHAN PAMUK GIBI OLMAK ISTEMIYORSAN BU SINIRLARIN DISINA ÇIKMA" DEMEK ISTENIYOR.BU ARADA BIZ DE ORHAN PAMUK VESILESIYLE "REFORMLARIN" NE ÖLÇÜDE UYGULANDIGINI DA GÖRMÜS OLDUK.DÜSÜNCEYE DÜSÜNCE DISINDA (SIDDET GIBI) BIR ELESTIRI GETIRMEK TÜRKIYEYE EN BÜYÜK IHANETTIR VE BU IHANETI BUGÜN MILLIYETÇIYIM DIYENLER YAPIYOR. |
Av.Esin Kılıç Erdoğan |
Kanımca, unal1917, konuyu daha genel bir çerçeveye oturttu. Çok da iyi yaptı. Bence de Orhan Pamuk özelinden yola çıkılıp, Türkiye geneli (hatta ben biraz daha abartıp dünya geneline getirmeye çalıştım) tartışılırsa çok daha iyi bir tartışma konusu yaratılabilir.
Çünkü bu sözleri edenin O.p. olması konuyu çok daha alevli hale getirirken belki de sorunun özünün anlaşılmasını engelliyor. |
afyon03 |
Konuyu özele veya genele getirmenin dışında şunu söyleyebilirmisiniz, ab veya diğer ülkelerin Türkiye deyince ne yapmak istediklerini açıklayabilirmisiniz. Diğer ülkelere yapmak istemedikleri veya yapamadıkları iş ve işlemleri Türkiye üzerinde yaptıklarını, ab ülkelerinin kanunlarında dahi bu kadar geniş düşünce serbestliği olmadığı halde bizden neden istemektedirler.
Bizim Türk Tarih Kurumu Başkanının söylediklerine dahi tahammül gösteremeyenler bize dikta etmek istediklerine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Hiç bir ab ülkelerinde ve abd de kendi ordusunu, toplumunu kurumlarını küçültücü yayın yapamıyorlar. yapanlar ya ortadan kaldırılıyor veya ağır şekilde yargılanıyorlar.
Bizler kendimizi onların yanında küçük gördüğümüz sürece tavizler verildiği sürece bizi kullanmaya devam edeceklerdir.
Birde sorum şu olacak ?
Yorum yapanlardan şunu açıkca söylemelerini istiyorum.
Gerçekte ab ve abd TÜRK MİLLETİNE ne yapmak istiyorlar. |
Nihan Yuva |
TDK "düşünce" kelimesini bakalım nasıl tanımlamış:
düşünme sonucu varılan , düşünmenin ürünü olan görüş. mütalaa, fikir.
Acaba "düşünmek" fiilini nasıl tanımlamış bir de ona bakalım:
bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak, aradaki ilgilerden faydalanarak düşünce üretmek. zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek.
Pekiii ORHAN PAMUK acaba gerçekten düşünmüş mü??? hangi bilgileri incelemiş? tarihsel dayanakları nelerdir? belgeleri nedir? hangi verileri karşılaştırmış? vardığı sonuç nedir? tüm bunları yaparken hangi zihinsel yetilerini kullanmış? kendisi tarihçi midir? böyle yazarlarımızın bilgi sahibi olmadan ulu orta roportajlar vermesi de düşüncelerinin bir parçası mıdır? yoksa bizim aklımızın bile alamayacağı başka durumlar mı vardır? peki nedir?
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLUYORUZ...
ORHAN PAMUK eğer "bu topraklarda bir milyon Ermeni, otuz bin Kürt öldürüldü" diyor ise bu düşünce değildir. Bunu ifade etme düşünce özgürlüğü değildir.
|
uncu |
Tam da bu konular ile ilgili "Hukukçu" görüşleri nelerdir acaba? diye bağlanmıştım. Benden evvelki iletiyi göndermiş olan stajyer arkadaş bir sürü kişi gibi, "düşünce" ve "ifade" kavramlarını karıştırmış ama zamanla öğrenecektir (umarım). Düşüncesine katılın veya katılmayın (ki ben katılmıyorum), bir düşünceyi şiddeti teşvik etmediği veya şiddet içeren bir eyleme kışkırtmadığı müddetçe ifade etmenin suç olabileceği kanısında değilim.
Hayretle gördüğüm iki şeyden bahsetmeden geçemeyeceğim.
1. Avukat olan bazı kişilerin bile ifade edilen düşünceye karşı oldukları için bu "ifadeyi" suç saymaları.
2. Düşündüklerinden dolayı birisinin asılmasını savunan birisinin, bu siteye üyeliğinin hala (herhangi bir kınama veya uyarma bile olamaksızın) devamı. Özellikle bu konuda sayın yöneticinin bir cevap vermesini şiddetle arzu ederim.
Saygılarımla... |
Kaan V. |
HABER:
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 1 Haziran 2005'ten önce, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 159. maddesine aykırılıktan açılacak davaların izne tabi olduğuna karar verdi.
Akhisar Asliye Ceza Mahkemesi, bir kişi hakkında, eski TCK'nin, ''Türklüğe hakareti'' de içeren 159. maddesinden açılan bir davada, suçun 1 Haziran 2005'ten önce işlendiği gerekçesiyle yargılamayı durdurdu.
Bunun üzerine Adalet Bakanlığı, 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'ye göre, bu tür suçlarda izne gerek olmadığını ileri sürerek, Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararının yazılı emir yoluyla bozulmasını istedi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Adalet Bakanlığı'nın istemini karara bağladı.
Daire, söz konusu yerel mahkeme kararının bozulması istemini, oybirliğiyle reddetti.
9. Ceza Dairesi, suç 1 Haziran 2005'ten önce işlenmiş ise 765 sayılı TCK'nin 159. maddesine göre açılacak davalarda, yine aynı yasanın 160. maddesinin ikinci fıkrasının Adalet Bakanlığı'nın iznini öngördüğünü vurguladı. Daire, bu kuralın maddi hukuk kuralı olduğuna, usul hukukunu ilgilendirmediğine işaret etti.
Daire, 765 sayılı TCK'nin 160. maddesinin ikinci fıkrasındaki izin şartının sanığın lehine ve dava şartı olduğuna da dikkati çekti.
Yazar Orhan Pamuk hakkında TCK'nin 159. maddesine muhalefetten açılan davada da suç tarihi 1 Haziran 2005'ten önce olduğu için Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Pamuk'un yargılanması için Adalet Bakanlığı'ndan izin istemişti.
Adalet Bakanlığı, bu konuya ilişkin incelemesini halen sürdürüyor.
Dosya, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gitmediği için son yapılan duruşmada yargılama durdurulmuş ve duruşma 7 Şubat 2006'ya ertelenmişti.
Yargıtay'ın bu konuda verdiği karar, Adalet Bakanlığı'nın Pamuk ile ilgili vereceği karara örnek teşkil edebilecek.
KAYNAK: MYNET
|
afyon03 |
Sayın UNCU
Siz savunduklarınızla, sonuçlarınız çelişmektedir.
Bu sitede kerkes gibi, kimseye hakaret etmeden görüşlerimi açıklamaktayım.
Görüşlerime katılırsınız veya katılmazsınız. (anlaşılan katılmamaktasınız)
Düşüncenin eyleme geçip geçmeme ölçüsü nedir ve kimler takip edecek.
Yıllardır olmamış olayları, beldesiz ve kötü niyetle ve kendi halkına ihanet, küçük düşürücü bir şekilde dış düşmanların yanında olmak suç olmayacakta hangi düşünceler suç olacak.
Bizim kanun yapıcılar dahi dış güçlerin etkisinde kalarak, kanunları kaldırıveririz deme cesaretini gösterebilmektedirler.
Anlaşılan sonuç olarak, anayasaya aykırı şekilde kişilere ve belli zümreye ait kanun yapılabiliyor. |
izmirli |
Sayın uncu, gerçekten çelişki içindesiniz.
Yanlış anlamadıysam işaret ettiğiniz üye afyon03 nikli üyedir ve ilk yazısından hemen sonra site yöneticileri tarafından uyarılmıştır, herhalde okumadınız, yada okuduğunuzu anlamıyorsunuz. ( hiç hiddetlenmeyin, düşünüyorum ve düşüncemi açıklama hürriyetimi kullanıyorum) Bu üye de kendi düşüncesini açıklamıştır ve Pamukvari eylemlerin suç sayılması gerektiğini ve hatta idamla cezalandırılmalarını savunmuştur. Olabilir, bu da bir düşüncedir ve o da kendi düşüncesini açıklamıştır. Bu düşünce açıklaması şiddet de içermemektedir. Yani Pamukgillerin yasa yoluyla cezalandırılmasını istemektedir.
Site yöneticileri ise bu ifadenin maksadını aştığını, yeniden gözden geçirilmesini istemişlerdir, son derece demokratik bir tavırdır, kendilerini tebrik ediyorum. Ama sizin, bu üyenin üyeliğinin devam ettirilmemesi yönündeki isteğinizin ise hiç de demokratik olmadığını, düşünceyi açıklama hürriyetini kullanan bir kişinin bu hürriyetini kullanmasını engellemeye yönelik olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Stj. Av arkadaşımızın düşünceleri ise bence son derece doğrudur. Keşke siz de biraz hukuk okumuş olsaydınız ne demek istediğini en azından anlayabilirdiniz.
Avukat olanların bile ifade edilen düşünceye karşı oldukları için bu "ifadeyi" suç saymaları onların avukat kimlikleriyle ilgili olsa da (çünkü bir eylemin suç sayılıp sayılmayacağı avukatların değil yasama organının işidir ve karşı çıktığınız suç halen yasada mevcut, avukatların bir kısmı da bu suçun suç olarak kalmasından yana, yani ne var bunda?) daha çok politik tercihlerinin yansıması olarak kabul edilmelidir. Amma anlaşılan o ki siz TEK TİP insan peşindesiniz. Bu TEK TİP insan geçmişte çin-i maçin denilen bir ülkede uygulanmaya çalışılmıştı.
Keşke hukukun H'SİNDEN BİRAZ ANLASAYDINIZ.... |
Av.Esin Kılıç Erdoğan |
Sayın İzmirli, Sayın Uncunun fikirlerini eleştirirken aslında, kendisi ile aynı sonuçlara varmışsınız. İkinizin de yazılarından çıkan sonuç, şiddet içermeyen düşünce açıklamaları suç olmamalıdır şeklinde.
Sayın Uncu açıkça "bir düşünceyi şiddeti teşvik etmediği veya şiddet içeren bir eyleme kışkırtmadığı müddetçe ifade etmenin suç olabileceği kanısında değilim." demiş, siz de hemen hemen aynı ifadeleri kullanmışsınız. Tabi bu arada Sayun Uncunun idafesinde yakaladığınız bir çelişkiyi ortaya koymuşsunuz. Bana kalırsa çok doğru bir noktayı yakalamışsınız. Düşünce özgürlüğünün savunan birinin, bir başkasının düşünce özgürlüğünü kullandığı için cezalandırılmasını talep etmesi bir çelişki midir? Bir bakış açısı ile evet, hem de hiç tartışmasız. Bir başka bakış açısı ile ise hayır. Neden? Çünkü burada, hem siz hem Sn.Uncu bir sınır koyuyorsunuz: "Şiddet içermediği, şiddete yönlendirmediği sürece ifade özgürlüğü yasal bir hak olmalıdır." Bu noktada yeni bir tartışma konusu daha çıkıyor. Yasalarla getirilen YOK etme hakkı, idam, bireyler tarafından savunulduğu zaman şiddet sayılabilir mi?......
Bu forum her ne kadar O.Pamuk'un açıklamalarından yola çıkmışsa da, geldiği bu noktada, her biri ayrı birer tartışma konusu olabilecek birden çok konuyu bir araya getirmiş durumda.
1-Türkiye ve AB-ABD başlığı altında, Türkiyenin özgürlüğü. (Yargının bağımsızlığı, ülkemize dayatılanlar, sonu gelmeyen müdahaleler vs vs) Kaldı ki Sayın afyon3'ün de ısrarla tartışmaya açmak istediği konu da bu.
2-Düşünceyi ifade etme özgürlüğünün sınırları
3-Tek başına, görülmekte olan dava
(Bu listeye eklemeler yapabiliriz) Ve ben tüm bunların tartışılmaya devam edilmesinden yanayım. Ancak burada tartışmaları kişiselleştirmemekte de büyük fayda görüyorum.
Bu arada Sn.Stj.Av.Nihan Yuva'nın düşünce ve düşünmek ile ilgili olarak TDKdan yaptığı araştırma çok yerinde.
Ancak, bu konuda yapılan genel bir yanlış var. (Bu açıklamalarımın aslında bu forumla hiçbir ilgisi yok. Ama yeri gelmişken yazmanın sakıncası olmaz diye düşünüyorum: Kanun metinlerinde de aynı yanlış devam ettiriliyor. Düşünce zihinsel bir faaliyettir ve zihinde kaldığı sürece "suç" oluşturması da olanaksızdır. Ddüşünce ancak söze veya eyleme döküldüğünde suç halini alması mümkündür. Dolayısı ile "düşünce suçu" kavramı Türkçeye olduğu kadar mantığa da aykırılık teşkil eder. Bu yanlış düşünce suçu ile de kalmıyor. Mesela, 3.maddede şöyle bir ifade var: ".....siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri... yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz." insanlar düşüncelerini açıklamadıkları sürece bu zaten bir olaya neden dahi olamaz ki.. mesela ben bir cinayet işlemeyi düşünebilirim, bu düşünce aşamasında kaldığı sürece, bana karşı ne ayrım yapılabilir, ne bir suç isnad edilebilir. Aksi gülünç olurdu. Yine, 115.md.nin başlığı şu şekilde: İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, Birinin düşünce hürriyetini engellemek mümkün müdür? Bilimsel bir çalışma ile kişinin zihnine hakim olabiliyorsanız ne ala! 119.md.de de aynı yanlış: "düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme.."
Bu örnekler uzar gider. Uzun lafın kısası, bu kavramla anlatılmak istenen, "ifade" veya "düşünceyi açıklama" veya "beyan" olduğuna göre, metinlerde yer alan sözcüğün de bu şekilde düzeltilmesi gerekmektedir.
|
uncu |
Sayın Üyeler,
Gece işten geç döndüğüm ve yorgun olduğum için belki biraz aceleyle yazılmış bir yazıydı, özür dilerim. Kelimeleri biraz daha özenle seçerek fikirlerimi biraz daha açmaya çalışayım.
1. Bir eylemin yasalarda suç sayılması bu yasanın hukuka uygunluğu anlamına gelmez.
2. Benim görüşüme göre, herhangi bir canlının yok edilmesi (yasal bile olsa) şiddettir.
3. Suç ve ceza orantılı olmalıdır.
Burada kimse kimseyi yargılamıyor ve böyle bir hakkı da yok. Ben afyon03 nick name'li arkadaşı bu sebeplerden dolayı eleştirdim ve hala eleştirmeme devam etmekteyim ama asla düşüncelerine katılmadığım için asılmasını istemem (müebbet bile istemem[:)]). Siteden atılmasını istemekle, aynen kendisinin yapmış olduğu gibi "suç" ile mütenasip olmayan bir ceza isteyerek ironi yapmak istemiştim. Bu kadar tepki aldığıma göre becermişim herhalde.
Sayın İzmirli, yasalarımızda bile olmamasına rağmen ve kendisi yasamayı temsil eden birisi olmamasına rağmen -bilmiyorum belki de öyledir ama bu forumda öyle değil- "bu ve bunun gibileri asalım" nasıl şiddet teşfik etmiyor kesinlikle anlayamadım? Anlayışsızlığıma verin lütfen. Ayrıca, Sayın Bayındır, bahsi geçen yazının maksadını aşan bir yazı olduğunu belirtirken; site yöneticisi kimliği ile uyarı değil bir birey olarak (yani sizin ve benim gibi) fikir belirtmiştir. Belki anlayışsızlığın yanı sıra okumada da hatam olmuştur. Sizin hukukun H sini bildiğiniz yazınızdan kesinlikle anlaşılmakta, ama U konusunda biraz daha tartışmamız gerekiyor... Hukuk evrenseldir ve insanlık tarihinin birikimlerinden oluşmuş bir olgudur. Ne hukuk fakültelerinde keşfedilmiştir nede şu veya bu ülkenin yasaları ile sınırlanabilir. İnsanlık ilerledikçe hukuk ta buna bağlı olarak gelişmesini sürdürecektir. Keşke siz de, hukukun yanı sıra başka şeyler de okusaydınız.
Sayın Esin K. son yazısında "düşünce özgürlüğü" ile "ifade özgürlüğü" nün yalnız Sayın Nihan Yuva tarafından değil yasa yapıcılarımız tarafından da karıştırılmış olduğunu vurgulamış, teşekkür ederim. Yasa yapıcılarımız karıştırdığına göre Sayın Stajyer'in karıştırması çok doğal bu yüzden kendisinden özür dilerim.
KENDİN İÇİN OLMASINI İSTEMEYECEĞİNİ BAŞKALARI İÇİN DE "LÜTFEN" İSTEME
Saygılar,
İlhan Uncuoğlu |
Kaan V. |
TAHA AKYOL YAZDI: ÇİÇEK, PAMUK DAVASINI DÜŞÜRECEK
Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol'un köşe yazısı Şişli Asliye Ceza Mahkemesi, dosyayı "İzin veriyor musunuz?" diye Adalet Bakanlığı'na gönderince, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, konuyu Yargıtay'a götürmek istiyor. Bunun tek kanuni formülü "yazılı emir yolu" denilen hukuki işlem... 25 Kasım'da dosyayı Yargıtay'a gönderen Çiçek "Biraz sabırlı olun" derken bu işlemi kastediyor:
- Bu yola başvurduğumu o zaman kamuoyuna açıklamadım, çünkü bu defa da Yargıtay'a dönük şu veya bu yönde yayınlar yapılabilirdi. Halbuki hukuk sükûnet ve soğukkanlılık ister.
Yargıtay geciktirmeden kararını veriyor:
"Orhan Pamuk'un dava konusu sözleri, eski Ceza Kanunu sırasında söylendiği için, o kanuna göre, davanın açılması Adalet Bakanlığı'nın iznine tabidir."
Yargıtay konuyu "usul hukuku meselesi" saymıyor, "maddi ceza hukuku meselesi" sayıyor ve bu şekilde karar veriyor.
Yargıtay'ın başka gerekçeleri de var...
Avrupa hukuku
Adalet Bakanı Çiçek, Yargıtay'dan övgüyle bahsediyor:
- Yargı haklı haksız eleştiriliyor. Sabırlı ve hukuka saygılı olmak lazım. Pamuk dosyasına bakarken Yargıtay, Birleşmiş Milletler Siyasi Haklar Sözleşmesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne atıfta bulunuyor. Çünkü Anayasamıza göre, bu uluslararası sözleşmeler 'üst norm'dur.
Yargıtay da buna göre yorumluyor.
Ben Yargıtay kararını görmedim. Ama belli ki, Cemil Çiçek'in "yazılı emir yoluyla" Yargıtay'a müracaat etmesi üzerine Yargıtay hem özgürlükler konusunda hem usul hukuku konusunda önemli bir içtihat oluşturmuştur.
Bu içtihat yeni açılan 301. madde davalarında özgürlükler lehine yorum yapılmasını gerektirecek. Yine bu içtihat, Orhan Pamuk davasında da görüldüğü gibi, 1 Haziran'dan önceki söz ve yazılar hakkında ancak Adalet Bakanlığı'nın izniyle dava açılabileceğini gösteriyor.
Dava düşecek
Cemil Çiçek şimdi ne karar verecek? Siyaseten eleştirdiği Orhan Pamuk için hukuken "Yargılansın" mı diyecek, "İzin vermiyorum, yargılanmasın" mı diyecek?! Bu soruma cevap vermek istemedi:
- Hukuk bir prosedürdür. Bakanlığımda gerekli incelemeler yapılmadan erken açıklama yapmam.
Fakat, Çiçek'in Yargıtay'ın bu hukuk yorumundan övgüyle bahsetmesi gösteriyor ki, Adalet Bakanlığı "davaya izin vermeyecek" ve Pamuk davası olduğu yerde düşecek. Bu kararı verirken, Pamuk'un İstanbul Savcılığı'ndaki ifadesinde söylediği "Türk olmaktan mutluyum, amacım asla aşağılamak değildi" anlamındaki sözlerini de Çiçek'in dikkate alacağını tahmin etmek zor değil.
Evet, Pamuk davası, yargılama yapılmadan kapanacak. Açılması hataydı zaten.
Bir: Pamuk'u eleştirmek başka şeydir, çağın özgürlük hukukuna uymak başka şeydir. Kaldı ki dava Türkiye'nin imajına çok zarar veriyordu; gelişmiş ülkelerde böyle davalar olmaz; sansasyon da yapılmaz. Çiçek'in "Davaya izin vermiyorum" şeklinde karar vermesi isabetli olacaktır.
İki: Orhan Pamuk mahkeme huzuruna çıkmadan dosya kapanacağı için, "Bu hafta yargılanıyorum" gibi yazılarla dünyayı ayağa kaldırma imkânı olmayacak. Ama Orhan Pamuk'un manevi bir kazanım elde etme imkânı var: Hem gerçek dışı hem fevkalade rencide edici abuk sözlerle kırdığı milyonlarca kalbi kazanmak için sıcak birkaç söz, sevgi ifade edecek birkaç cümle söyleyebilir...
Bakalım, Pamuk bu inceliği gösterecek mi?
KAYNAK: HABERTÜRK |
Av.Feyz Pazarbaşı |
Son gelişme; Yazar Orhan Pamuk hakkında 'Türk askerine hakaret' soruşturmasında takipsizlik kararı verildi. Pamuk'un Türklüğe hakaret konusundaki davası devam ediyor. |
alisinkay |
Hala düşünce özgürlüğünü mü konuşuyoruz.Orhan Pamuk düşündü mü isnadta mı bulundu? HUKUKİ.NET 5000 KİŞİNİN ÖLÜMÜNE NEDEN OLDU.Bu söz nasıl bir düşünce olabilir ve bunu söylemekle düşünce özgürlüğünün ilgisi nedir?
Vatan hainleri asılmalı sözü? Bu şiddete mi teşvik ediyor.Düşünce mi.Sap ile samanı ayırt edelim.Bence de vatan hainleri asılmalı.Bu bir düşüncedir.Bence Orhan Pamuk da vatan haini.Bu sözü daha önce Türk dil Kurumundan vatan haini kelimesinin anlamını alarak açıklamıştım.
Tekrar açıklayayım.Aşağıdaki anlam Türk Dil Kurumundan Alınmıştır.
vatan haini(isim)= Vatanın yüksek çıkarlarını hiçe sayarak onun aleyhinde iş gören kimse.
Vatanın yüksek çıkarı nedir.Hakkımızda açılan karalama kampanyasının karşısında durmak.Peki Türkler ermeni ve kürtleri öldürdü demek ve bunu ermeni soykırımı ile ilişkilendirmek nedir.
VATANIN YÜKSEK ÇIKARLARINI HİÇE SAYMAK değil midir?
Bu arada ne kadar demokrat ve özgürlükçüymüşüz ki (?) askerimize ve Türklüğe dolayısıyla burada Türküm diyen herkese hakaret eden birine Türk Askerine hakaret eden birine soruşturma dahi açamıyoruz.
quote:TDK "düşünce" kelimesini bakalım nasıl tanımlamış:
düşünme sonucu varılan , düşünmenin ürünü olan görüş. mütalaa, fikir.
Acaba "düşünmek" fiilini nasıl tanımlamış bir de ona bakalım:
bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak, aradaki ilgilerden faydalanarak düşünce üretmek. zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek.
Pekiii ORHAN PAMUK acaba gerçekten düşünmüş mü??? hangi bilgileri incelemiş? tarihsel dayanakları nelerdir? belgeleri nedir? hangi verileri karşılaştırmış? vardığı sonuç nedir? tüm bunları yaparken hangi zihinsel yetilerini kullanmış? kendisi tarihçi midir? böyle yazarlarımızın bilgi sahibi olmadan ulu orta roportajlar vermesi de düşüncelerinin bir parçası mıdır? yoksa bizim aklımızın bile alamayacağı başka durumlar mı vardır? peki nedir?
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLUYORUZ...
ORHAN PAMUK eğer "bu topraklarda bir milyon Ermeni, otuz bin Kürt öldürüldü" diyor ise bu düşünce değildir. Bunu ifade etme düşünce özgürlüğü değildir.
Ekleyen: Stj.Av.Nihan Yuva - 28/12/2005 : 01:37:04
|
|
alisinkay |
"NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE"
Mustafa Kemal 5. Ordu'da Arap ırkından olan askerlere özel muamele yapıldığını ve Türk çocuklarından üstün tutulduklarını gördükçe üzülüyordu.
- Osmanlılığın telkin ettiği bu aşağılık duygusundan ne zaman kurtulacağız? diyordu.
Yafa'da Mustafa Kemal'in bölüğünde alaydan yetişmiş, Makedonya Türklerinden yaşlı bir yüzbaşı vardı. Bu yüzbaşı Türk çavuşlara kötü davranıyor, yeni Arap erlere karşı ise gereğinden fazla tolerans gösteriyordu. Onların azarlanmasına, hırpalanmasına gönlü razı olmuyordu.
Mustafa Kemal başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
- Bir gün Makedonyalı yüzbaşı, kıt'a çavuşlarından birini bölük komutanı odasına çağırdı. Müfit'le ben de orada idik. Çavuş sağlam yapılı ve yakışıklı bir Türk genci idi. Yüzbaşı, gencin onurunu kıracak şekilde azarlamaya başladı. Delikanlıdan çok mensup olduğu ırka hücum ediyordu:
- Sen, diyordu, nasıl olur da yüce Arap ırkına mensup peygamber efendimizin mübarek soyundan gelen bu çocuklara sert davranır, ağır sözler söylersin? Kendini iyi bil, sen onların ayağına su bile dökemezsin...
Gibi gittikçe manasızlaşan sözlerle hakaret ediyordu. Sesi yükseldikçe yükseliyordu. Çavuşun yüzündeki ifadeye baktım. Önce bir babaya duyulan saygının samimiyeti okunan çizgiler sertleşmeye, içten gelen bir isyanın ateşleri gözlerinden okunmaya başladı, fakat gerçek itaatin sembolü olan Türk askeri gibi iç duygularını gemlemeye çalıştı. Göz pınarlarından tanelenen yaşlar yanaklarından döküldü.
Dayanamadım.
- Yüzbaşı efendi susunuz! diye bağırdım.
Birden şaşırdı, sözlerinin bizden onay görmesini beklediği anlaşılıyordu.
- Yoksa fena bir şey mi söyledim? dedi. Ben de:
- Evet, çok fena hakaret ettiniz, buna hakkınız yok. Bu erlerin bağlı bulunduğu Arap kavmi size göre yüce olabilir, fakat biz Türklerin en büyük ve en asil millet olduğu, asla inkar edilemez bir gerçektir.
Yüzbaşı başını önüne eğdi, utanmıştı.
Yıllar sonra, bir gün Ankara'da anlattığı bu gerçek olay karşısında görüşü şu idi:
"Bu ve buna benzer olaylar, Türk aydınlarının kendi kendisini bilmemesinden ve başka milletlerde şu veya bu sebeple üstünlük olduğunu sanarak, kendini onlardan aşağı görmesinden doğmaktadır. Bu yanlış görüşe son vermek için Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır."
Mustafa Kemal'in, Türk Tarih Kurumu'nu kurmasının en büyük nedeni bu asil düşüncede aranmalıdır. Atatürk, Türk Milleti'nin asaletine, büyüklüğüne bütün Türklerin inanmasını ve bunu iftiharla savunmasını hayatı boyunca amaç edinmiştir, milletine:
"Ne mutlu Türk'üm diyene"
hitabıyla seslendiği zaman, buna tüm varlığı ve içtenliği ile inanmıştı. |
Av.Feyz Pazarbaşı |
Sayın alisinkay siz yazmaya devam edin. Ya kaale alan olmaz ya da Orhan Pamuk'a yapamadıklarını size yaparlar :) |
izmirli |
quote:Düşündüklerinden dolayı birisinin asılmasını savunan birisinin, bu siteye üyeliğinin hala (herhangi bir kınama veya uyarma bile olmaksızın) devamı. Özellikle bu konuda sayın yöneticinin bir cevap vermesini şiddetle arzu ederim. |
Bu şimdi eğer bir ironi örneği ise kusura bakmayın anlamamışız(!) Hani ironi nedir bilmesek amenna...
quote:Benim görüşüme göre, herhangi bir canlının yok edilmesi (yasal bile olsa) şiddettir. |
O halde önce özgürlükler ülkesi ABD' yi eleştirin, kınayın, kendi vatandaşlarınızı değil. Hiç değilse bizde idam cezası kalktı. (Kaldı ki uzun zamandır zaten uygulanmadığı için KADÜK hale gelmişti.) İkincisi, idam cezasının şiddetle değil toplum vicdanı ile ilgili olduğunu gözden kaçırmayın. En eski bir ceza uygulaması olan idamın, vicdanları yatıştırmak ve caydırıcılık düşünceleriyle ülkeler kanunlarında yer aldığını unutmayın. Ki bugün uygar ülkelerde dahi zaman zaman bu cezanın canlandırılması seslendirilmektedir, bu ayrı bir tartışma konusu. Bizim konumuz ise vatana ihanetin ( ki bu da göreceli bir kavramdır, toplumdan topluma ve her toplumun çeşitli zamandaki konjonktürlerine göre değişir) idamla cezalandırılması fikrinin, düşünceyi açıklama hürriyeti kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğidir. Eğer siz, bu sözün söylenmesine karşı çıkar ve bunu söyleyeni 9 köyden kovmak lazım derseniz bu ironi falan değil, düpedüz DÜŞÜNCE HÜRRİYETİNİ ENGELLEMEK OLUR.
Gelelim düşünce hürriyetine,
Düşünce özgürlüğü, insanın içsel(forum internum)bir işlemidir.Düşünce özgürlüğünün dışsal dünyada bir etki doğurması mümkün değildir. Düşünce özgürlüğü teorik olarak iç dünyaya ilişkin bir işlemdir ve bu niteliğinden dolayı hiç bir siyasal iktidar müdahalesine elverişli değildir der bazı bilim adamları. Acaba öyle midir?
Özgür düşünce, özgür insanın sahip olduğu yegane mükafaattır. Özgür düşünce, kendisinin "birey" olarak " var" olduğunu bilen, bu vasfının farkında olan özgür "insandır". Ama bu farkındalık, kişinin aynı zamanda içinde yaşadığı "toprağın", konuştuğu "dilin", bir unsuru olduğu "toplum"un da farkında olmasını gerektirir. Eğer siz bu " birey" i kendi ideallerinizin çerçevesi içine almak için ona her an ve her davranışı karşısında eleştirir ve adeta bir sömürge valisi edasıyla önce "TCK' nı değiştir" deyip istediğiniz değişikliği yaptırır, yapılan değişiklikleri de denetlediğiniz halde yasanın uygulanması nedeniyle Pamukgiller' e dokunduğu için bu kez de " 301' i kaldır" derseniz, Pamukgillerin, bu insana dini, kökeni,kimliği,yüzyıllara dayanan devlet geleneği, , askeri, vatanı ve TARİHİ hakkında akıllara zarar empozeleri içeren hakaretlerini, düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında görüp, tepki gösterenleri faşistlikle, laik ayetullahçılıkla vb gudubet deyimlerle suçlar ve eleştirirseniz o zaman da o "birey" size HOOOOPP, AĞIR OL DA MOLLA DESİNLER demek hakkına elbette ki sahiptir.
Türkiye' nin de taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 9. maddesi düşünce özgürlüğünü tanımlamıştır. Buradaki tanımlamaya eş olarak Anayasamızın 25 maddesi ise şöyle düzenlenmiştir.
Madde 25 - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
Anayasal güvence altına alınmış olan DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ, düşünceyi açıklama özgürlüğünün de temelidir. Yani düşünce özgürlüğü, bireyin düşüncelerini özgürce oluşturabilmesi (Yani manipülasyon yapılmaması, maddi menevi cebir uygulanmaması), düşüncesine bir endişesi olmadan sahip çıkabilmesi, düşünceyi açıklama özgürlüğünün ön şartıdır. Yani düşünmek engellenmemeli, müdahale edilmemelidir. Düşünceyi açıklamak özgürlüğüne sahip olmak gerekir. Ama en önemlisi (lütfen bu diyeceğimi cımbızla ayıklayarak aleyhte alıntı yapmasın hiç kimse) kişi, açıkladığı düşüncesi yüzünden bir endişe içinde olmamalı, kendisini güvende hissetmelidir.
Şimdi sıra geldi düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırlandırılmasına...
İzninizle bunu da yarın ele alalım. |
slug |
quote:.....
Hayretle gördüğüm iki şeyden bahsetmeden geçemeyeceğim.
1. Avukat olan bazı kişilerin bile ifade edilen düşünceye karşı oldukları için bu "ifadeyi" suç saymaları.
2. Düşündüklerinden dolayı birisinin asılmasını savunan birisinin, bu siteye üyeliğinin hala (herhangi bir kınama veya uyarma bile olamaksızın) devamı. Özellikle bu konuda sayın yöneticinin bir cevap vermesini şiddetle arzu ederim.
Saygılarımla...
Ekleyen: uncu - 28/12/2005 : 03:21:17
|
Yonetici degilim ama yardimci olmaya calisayim:
1. Avukatlar da insandir ve onlarinda tipki sizin arzuladiginiz gibi diledikleri gibi dusunme ve bu dusuncelerini diledikleri gibi (hukuka aykiri olmamak kaydiyla) ifade etme ozgulruklari vardir. Olaki bu dusunceleri ifade ozgulugunun; bu gunku konumunu yeterli bulmak/ daha da kisitlamak veya tam anlamiyla kisitlamalari ortadan kaldirmak yonunde olsun. Yukarida kendini 'dusunce ve ifade ozgulugu kisitlamasi denince' COK GENIS GORUSLU olarak tanimlayan SIZ bu taniminizdan emin misiniz. Bir insan dusunce ve ifade ozgurlugunu savundugunu iddia ederken kendisine karsi gorus bildirenleri 'bilgilendirebilir, onlarla fikir alisverisi yapabilir, onlari degistirmek icin yuce bilgisini sinirsizca sacabilir' ama AYIPLAYAMAZ. Yoksa ayipli duruma duser. SIZCE yukardaki cumleleriniz arasinda yer alan ayiplamak lafini sarf ederken en primitif bazda size karsi goruslu olanlari KENDINIZCE yargilayip, Ahlaka mugayyir olduklarina karar verip, onlari UTANMAYA mahkum ederek DUSUNCE ve IFADE OZGURLUGUNU kavramina DARBE VURMADINIZ MI? Elestridiginiz T.C. yasasi dogru olmayabilir ancak sizinle ayni primitiflik duzeyiyle yargilama yaptigi ortadadir. Ayni goruslu kisilerin birbirini elestirmesi ancak boyle olur.
2. Bir de hic SIKILMADAN hala bu konunun tartisilmasini elstirerek yoneticileri goreve davet ediyor ve SANSUR UYGULAMALARINI hatta bu da yetmezse *IDAM isteyen UYELRI IDAM etmelerini istiyorsunuz. Bu goruslerinizi icerisinde barindiran ve IZM ile biten birkac rejim biliyorum ancak hicbirinin DEMOKRASI ILE bagdasmadigini da biliyorum. (*IDAM=OLUM=insan BENLIGININ sonsuze dek yokluga mahkumiyeti) Siz ne istediginizin farkinda misiniz? Sizin farkiniz ne?
YA OLDUGUN GIBI GORUN YA GORUNDUGUN GIBI OL.
Sn.uncu, Yaratilmakla odullendirilmis HER BENLIK KUTSALDIR ve baskalarina zarar vermemek kaydiyle kendisi icin dogru olduguna inandigi herseyi ISTEME hakkina sahiptir (Alip alamayacagi ayri konudur, sukurler olsun idam isteyenleri 'idam etmeyelim' diyecek kadar demokrasiyi ozumseyenler de var). Buna benzer cumleler INSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESINDE de var bilmem okudunuz mu? Ya anladiniz mi? Cok daha onemlisi gercekten SIZIN BIR PARCANIZ YAPABILDINIZ MI? Biliyorum zor sorular ama ifade ozgurlugu adina TAKIYE yapilmasina dayanamam (tuh bakin ben de yargi ve mahkumiyet yaptim). SAMIMIYET LUTFEN |
afyon03 |
Kusura bakmayın ama düşünce açıklama veya düşünce hürriyetinin sonuçları hakkında tam bir fikir birliği oluşmadığı kanaatindeğim.
TÜRKLÜĞE ve ORDUYA hakaret düşüncesi basın yayın yolu ile yapıldığı için özellikle hakaret etme yeri TÜRKİYE hakkında olumlu görüşlere sahip olmayan ab guruplarının yanında suç işlendiği için, bu olayın suç teşkil etmediği, tartışmaya katılanların büyük çoğunluğu tarafından savunulmaktadır.
Fakat, çoğunluğun eğitim düzeyine göre bu suç sayılmazken, neden ANADOLU'da yaşayan (ekmeğini taştan çıkaran) kişilerce suç ve en ağır şekilde vatan hainliği ile cezalandırılmanın istendiğini, tartışmaya katılanların bu görüş konusundaki fikirlerinin ne olduğunu öğrenebilirmiyim.
Bu o-p davası devam ederken hukukla alakası olmayan kişiler tarafından basına "bu davalar düşecek" açıklama cesaretini kimden alıyorlar, veya daha önceki cevaplarımda savunduğum gibi abd-ab tarafından yargıya mesajmı verilmek isteniyor.
Yargının bağımsızlığına gölge düşürmek isteyenler hakkında neden işlem yapılmadığını merak etmekteyim. Acaba bu açıklamayı yapanlar, hükümet üyeleride dahil çokmu yüksekte buluyorlar kendilerini ????? |
Emrah Yavuzcan |
GAZİ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU FİNAL SINAVI (31.12.2005)
OLAY: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2005 yılı şubat ayında bir yabancı gazeteye verdiği beyanatta, 765 sayılı TCK'nın 159. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, şüpheli hakkında mart ayında soruşturma başlatır. Aynı tarihlerde şüphelinin aynı eylemi nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlatmıştır.
1 Haziran 2005 tarihinde 765 sayılı TCK ve 1412 sayılı CUMK yürürlükten kaldırılmış ve 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK yürürlüğe girmiştir. 765 sayılı TCK ya göre, 159. maddeden dolayı, dava açılabilmesi için Adalet bakanının izin vermesi gerekmektedir. Buna karşılık, 5237 sayılı TCK'nın aynı konuyu düzenleyen 301. maddesinin soruşturulması ve kovuşturulması için Adalet bakanının izni gerekmemektedir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, şüphelinin eyleminin ceza sorumluluğunu gerektirmediği düşüncesiyle, temmuz ayında kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise aynı tarihlerde dava açmıştır. İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi, fiilin 765 sayılı TCK döneminde işlendiği için bu kanun uyarınca Adalet Bakanının izni gerektiği düşüncesiyle aralık ayında durma kararı vermiş ve izin talebiyle dosyayı Adalet bakanına göndermiştir.
SORU.1) İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin durma kararı vererek Adalet Bakanının izinini talep etmesi doğru mudur? Tartışınız. (25)
SORU.2) Adalet Bakanı bu talep karşısında nasıl bir yol izleyebilir? (10)
SORU.3) Aynı fiilden dolayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş bulunmasının İstanbul'daki muhakemeye bir etkisi olabilir mi? Açıklayınız. (15)
SORU.4) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kovuşturmaya yer olmadığı kararını kaldırıp, kamu davası açabilir mi? Değişik ihtimallere göre cevap veriniz. (20)
SORU.5) İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi görevli olmadığından bahisle iddianameyi iade edebilir mi? Görev ile ilgili CMK düzenlemelerini de göz önünde bulundururarak, ceza mahkemesinin ne şekilde görevsizlik kararı verebileceğini ve olumsuz görev uyuşmazlığının nasıl çözüleceğini tartışınız. (30) |
Nihan Yuva |
CEVAP HAKKIMI KULLANMAK İSTİYORUM.
Yazılan herşeyi okudum.
Öncelikle HUKUK bir mantıktır. Bu mantık kimsenin amacına hizmet edecek şekilde değiştirilemez. Orhan Pamuk ve benzeri bir çok olay yaygın bir biçimde "düşünce ve ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendirilip birtakım kaygılarla örtbas ediliyor. Nedir kaygılarımız? AB Politikalarına gölge düşürmemek mi??OLAY ASLINA BAKARSANIZ SİYASİDİR.
yurttaşlar olarak ne yapabiliriz? Ben şunu yapıyorum , hukukçu kimliğimle de olayı en azından sadece hukuksal değerlendirmek istiyorum. Basına sarfedilmiş birtakım sözler var. Bu sözlerin cezai müeyyidesi var mıdır, bunu değerlendiriyorum. Değerlendirirken de şuna bakıyorum:
ACABA BU BİR DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ MÜDÜR, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MÜDÜR? BASINA YAPILAN BU AÇIKLAMA SORUMLULUK GEREKTİRİR Mİ?
Muhakemeyi yaparken de Anayasa, TÜRK CEZA YASALARI, emsal kararlar, doktrin, federal mahkeme kararları ve vicdanımı sorguluyorum.
VİCDANIM diyor ki:
bu hassas ve halkımın , devletimin çıkarlarını zedeleyen; gerçeği yansıtmayan çok amaçlı ve gayri ihtiyari söylenmemiş yani kasıtlı cümlelerin bir bedeli olmalı. uluslararası platformlarda TÜRKİYEde bu ifadelerin cezai sorumluluğu gerektirdiği belirtilmeli.
diyorum ki bunun için ne yapabiliriz.
federal alman mahkemelerine göre; vakıa bildirimleri yani düşünce açıklaması ile ilintili olmayan
1- istatistik için verilen bilgiler
2-yanlış alıntılar
3-doğru olmayan olayların bilinçli olarak savunulması
düşünceyi açıklama özgürlüğünün dışında kalmalıdır.
Dolayısı ile endişelenmeyin birşeyleri karıştırdığım yok.. Yasalar ve hukuk bazen farklı olur. Yasal olanlar hukuki olmayabilir. Ama zaten konu hem yasal değil hem de hukukça korunacak bir yanı yok.
SÖZE KONU SUÇ TEŞKİL EDECEK İFADELER "ELEŞTİRİ" MAHİYETİNDE DEĞİL.
DEMEK İSTEDİĞİM "DÜŞÜNCE" DEĞİL...
BİR HABER YA DA VAKIA İDDİASI GÖRÜŞ KANAAT VE FİKİR ÖĞELERİ İLE BİRLEŞMİŞ İSE BU DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEBİLİR.
ama somut olayda salt bu ifadeler ile TCK 301. MADDE ya da eski hükümler lehine ise TCK 159 A GÖRE CEZALANDIRILIR YAZAR ORHAN PAMUK....
Şu kaygımız olmasın, biz bir yazarımızı bu ifadeler için yargılarsak AB bize ne der?? ne derse ne der.... KIBRIS, GÜNEYDOĞU ANADOLU, ADALAR, ERMENİ VE KÜRT SORUNU.... UZAAR GİDER....
AYRICA ORHAN PAMUK İÇİN YAPILAN SALDIRILARI ŞİDDETLE KINIYORUM.
|
Av.Esin Kılıç Erdoğan |
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ciddi gerilime neden olan Orhan Pamuk#8217;un Türklüğe hakaret davası düştü.
CNN TÜRK'ün ulaştığı bilgiye göre, Adalet Bakanlığı, Şişli İkinci Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, Yeni Ceza Yasası gereği izin yetkisi olmadığını hatırlattı.
Mahkeme dosyada, Pamuk'un yargılanması için Adalet Bakanlığı#8217;nın izin verdiğine ilişkin belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın düşmesine karar verdi. Böylece Orhan Pamuk dosyası tamamen kapandı.
Şişli Asliye Ceza Mahkemesi 16 aralıkta verdiği kararla, bu tür davalar için Adalet Bakanlığı'nın yazılı izninin gerektiğini belirtip, izin verilip verilmediğinin sorulması için bakanlığa yazı yazılmasına karar vermiş, duruşmayı da 7 şubata ertelemişti.
Adalet Bakanlığı yazısında Yeni Türk Ceza Yasası#8217;na göre bu tür davalarda artık Adalet Bakanlığı#8217;nın izin yetkisinin bulunmadığı, daha önce de Adalet Bakanlığı#8217;nın aynı yönde görüş bildirdiği belirtildi.
#8216;Askere hakaret#8217;e takipsizlik
Yazar Orhan Pamuk hakkında 'Türk askerine hakaret' soruşturmasına da Şişli Cumhuriyet Savcılığı geçtiğimiz 29 aralıkta takipsizlik kararı vermişti. TAHA AKYOL
Adalet Bakanlığı, artık Türklüğe ve cumhuriyete hakaret gibi konularda izin yetkisi olmadığını mahkemeye nisan ayında da gönderdiği yazıda bildirmişti. Bakanlık yine bu yönde bir karar vererek, eski görüşünde olduğunu belirtti. Adalet Bakanlığı#8217;nın bu kararıyla davanın düşmesi tamamen kesinleşti. Artık hukuken böyle bir dava yok. Zaten Orhan Pamuk davası durdurulmuştu. 7 şubatta da Orhan Pamuk mahkemeye çağrılmayacak.
Hukukçular Birliği, Orhan Pamuk'un 20 ekim 2005'te Almanya'da yayımlanan Die Welt Gazetesi'ne verdiği demeçte kullandığı 'Türk demokrasisini tehdit eden ve demokratik gelişmeyi engelleyen ordu' şeklindeki sözlerinin, TCK'nın 301/2'nci maddesince 'Türk ordusunu alenen aşağıladığı'nı gerekçe göstererek, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.
Suç duyurusunu incelemeye alan Şişli Cumhuriyet Savcığı'nca Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakaretten ikinci soruşturma başlatılmıştı.
Soruşturmayı yürüten Şişli Cumhuriyet Savcısı soruşturmayla ilgili takipsizlik kararı vermişti.
Orhan Pamuk davası
Yazar Orhan Pamuk, bir İsviçre gazetesine, "bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi" açıklamasında bulunmuştu.
Bunun üzerine TCK'nın 301'inci maddesinden yazar hakkında #8216;Türklüğe hakaret#8217; davası açılmıştı.
Üç yıla kadar hapsi istenen Pamuk savcılık ifadesinde, "ben Türküm ve bununla da gurur duyuyorum" demişti.
Geçtiğimiz ekim ayında Almanya'nın Frankfurt kentinde Alman Yazarlar Birliği'nin 'Barış Ödülü'nü alan Pamuk, burada yaptığı konuşmada da "açık ve net bir şekilde tekrarlıyorum. '1 milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü' dedim. Bu sözlerimin arkasındayım" ifadesini kullanmıştı.
16 aralıkta ilk duruşması yapılan yazar Pamuk davası Adalet Bakanlığı'ndan beklenen yazı gelmediği için 7 şubat 2006 tarihine ertelenmişti.
Duruşmanın ertelenmesi kararına AB yetkililerinden tepki gelmiş, yetkililer birbiri ardına eleştirilerde bulunmuştu.
Dava günü Şişli Adliyesi önündeki Pamuk ve yabancı yetkililere yönelik protesto gösterileri de, Türkiye ve dünya basınında önemli yer tutmuştu.
AB - Türkiye Karma Parlamento Eş Başkanı Joost Lagendijk, ''hükümet, parlamentoya değişiklik yasası getirebilir. Yapılacak şey budur. Türkiye'nin imajına büyük bir zarar vermiştir. Avrupa'da kötü bir imaj doğmuştur. Ünlü bir yazar hakkında dava açarsanız, dışarıda milliyetçiler bu yazarı dövmek için arabasına saldırırsa, burada ciddi bir sorun vardır" demişti.
AP Türkiye Raportörü Camiel Eurlings de, hükümetin yazar Orhan Pamuk davasını düşürmesi gerektiğini belirterek, ''hükümet reform taahhüdüne sadık kalmalı'' şeklinde konuşmuştu.
|
emrahseral |
"...Girmek isteyen kaldı mı AB'ye?"
Evet; eğer haysiyet ile, denklik ile olacak ise evet.
"...yargıya açıkça müdahale değilse nedir?"
Açıkça müdahaledir.
İfade özgürlüğü mü dediniz? Geçiniz efendim Türkiye'de yok öyle bir şey.
Olsaydı, ben bugün bir polise "...senin maaşını ben veriyorum, üniformanın parasını vergilerimle ödüyorum..."dediğimde mahkemelik olmazdım.
Not: Bu arada AB dışında gayet şık bir seçenek var TCnin önünde. Şangay İşbirliği Örgütü. Aklınızda olsun. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Mavi kitabın yazarından müthiş itiraf
Ermeni soykırımı iddialarında Türkiye'ye karşı yürütülen faaliyetlerin başlıca dayanağını oluşturan "Mavi Kitap"ın yazarı Arnold Toynbee'nin müthiş bir itirafı ortaya çıktı.
Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir, "Arnold Toynbee'nin Ermeni Sorununa Bakışı" adlı kitabında, Toynbee'nin 23 Haziran 1916'da Oxford Üniversitesi'nden Prof. Margloioth'a yazdığı mektubu yayımladı. Özdemir mektubu "şoke edici ve müthiş itiraf" olarak değerlendirirken, Mavi Kitap'ın "Daha doğarken ne kadar çürük olduğunun bizzat yazarı tarafından itirafı" olduğunu dile getirdi. Toynbee'nin Margloiouth'a yazdığı mektup şöyle:
"Sayın Profesör Margoliouth; 1915'te Ermenilerin gördüğü muameleyle ilgili belgelerden oluşan kapsamlı bir derleme için yazdığım giriş yazısını ilişikte gönderiyorum. Vakit ayırıp göz atarsanız ve gerçekler hakkında göze batan hatalı bir ifade veya yanlış, noktalar varsa afişe etmenizi rica ediyorum. Benim konu hakkındaki bilgimin büyük bölümü pek sağlam değil ve ikinci ağızdan edinilmiş bilgilerden oluşuyor. Bu ricayla sizi rahatsız etmekte tereddüt ettim, ancak belgeler 'Devlet Mavi Kitap'ı olarak yayınlanacak, onun için de yayınlanırken tarihsel doğruluk taşındığından emin olmamız çok önemli."
Alıntı: Milliyet
quote:...tarihsel doğruluk taşındığından emin olmamız çok önemli. |
Yorumsuz...
|
Bugünün tarihi: 21/08/2025 06:21:39 |